Canlı Sohbetler (10 Nisan 2018; 10:00)

OKTAR BABUNA: İyi günler sayın izleyicilerimiz. Canlı yayınımıza başlıyoruz. Adnan Bey hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Hadi bakalım başlayalım.

OKTAR BABUNA: Bugün Türk Polis Teşkilatı’nın 170. Kuruluş Yıldönümü. Cumhurbaşkanı Erdoğan polislerimize bir mesaj vererek şunları söyledi: “Polis teşkilatımız kimi dönemlerde tahribata maruz kalsa da cumhuriyet tarihimizde yaşadığımız buhranlı dönemlerin hepsinde milletimizin huzur ve güven kaynağı olabilmeyi daima başarmıştır. Halkımızın her zaman güvenle sığındığı bir şefkat kapısı olan polis teşkilatımızın mensupları milletimizin birlik ve beraberliğimize kasteden tüm saldırıları kahramanca önlemişler bu uğurda canları pahasına mücadele etmişlerdir” dedi.

ADNAN OKTAR: Polis, asker tabii çok kutsal, mübarek. Çünkü can aziz, canını vermeye hazır insan. Halka diyor ki “Siz kenara çekilin ben devreye gireceğim” diyor “Ben canımı kaybedebilirim ama sizin canınız kaybolmasın” çok acayip bir şey. Evet, biz de polislerimizin kahraman mücadelesini tebrik ediyoruz. Hepsine Allah’tan uzun ömür, sağlık sıhhat, bereket bolluk niyaz ediyoruz. Allah hayırla sarsın hepsini, cennetiyle şereflendirsin. Onlar ahir zaman mücahitleri, ahir zaman aslanları. Polis diyor adam duruyor, halbuki çok mübarek bir meslektir. Canını ortaya koyan şehitliğe hazır kabadayı demektir.

Evet, dinliyorum.

OKTAR BABUNA: Polislerimizin, şehitlerimizin intikamını PKK’dan alacaklarına dair ettikleri bir yemin var. İzleyebiliriz.

ADNAN OKTAR: Aslan onlar aslan. Allah ülkücü gençlere de güç-kuvvet versin çok önemli Milliyetçi Hareket Partisi, ülkücü gençlik her zaman bir güvencedir çok önemli. Önemini bir kitapla anlatsak ancak anlatabiliriz.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsana hastalığın ne gibi bir faydası olabilir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, bir kere çok çok güzelsin Allah güzelliğini kat kat artırsın Allah’a şükür. Sevinç duyacağın kadar güzelsin. Hoş böyle etkileyici, akıllı, kaliteli bir kız olduğun belli, güven duyulacak bir kızsın. Eğer hastalıklar olmasa, aczimiz olmasa, insanlarda o çeşit çeşit belalar dertler olmasa, insanlara verilen günlük aczi olmasa düşünün insan bu haliyle bile, hepsi olmasa da büyük bölümü ne kadar azgın, ne kadar enaniyetli, ne kadar kibirli, ne kadar Allah’ı unutmaya hazır, nasıl Allah’a karşı büyüklenen, dine karşı büyüklenen, ahirete hiç önem vermeyen, bir an önce dünyayı yaşamaya çalışan egoist bencil bir yapıda. İşte bu belalar, dertler, hastalıklar ancak ucu ucuna dengeliyor. Cenab-ı Allah rahmetiyle aslında istese tabii dozunu yükseltir ve herkese diz çöktürür Allah istese. Ama tam ayarında belalar, hastalıklar, dertler veriyor ki Kendine yaklaştıracak yolu aralıyor ama tamamen de mecbur etmiyor. İşte bu aralamada büyük fayda sağlayan mühim bir nimettir dertler, belalar, hastalıklar. Öyle olmasa akıl almaz isyankar toplum olur dünyada. Hemen hemen tamamına yakını Allah’a isyan eder. Zaten Allah ayette de söylüyor “Eğer böyle bir durum olmasaydı Ben sizin evlerinizin tavanlarını gümüşten, son derece huzurlu güvenli güçlü zengin bir hayat içerisinde sizi yaşatırdım. Ama Bana isyan edersiniz” diyor Allah. “O yüzden size bu zorlukları veriyorum ki Beni unutmayın Bana yakın olun” diyor. Mesela şu ekrana baktığımızda pırıl pırıl aydınlık bir dünya var ve burada çok fazla cisim var. Bilgisayarlar, teknik aletler, eşyalar, insanlar, baktı mı insan mecburen iman eder. İman teklif şeklinde değil mecburen olur böyle bir durumda. Allah’ın varlığı çok açık alenen aşikar belli oluyor. Büyüklüğünü kavramak çok önemli oluyor. Büyüklüğü de hemen kavranılacak gibi dikkatlice bakılırsa. Mesela halılar yün halı oluyor yün, tüyleri yünden, koyunun bütün genetik kodu içinde var, bir koyunun milyonlarca özelliği. İleriki nesillerin özelliği de bir tüyün içinde var tek bir tüyde. Bütün hastalara dikkat edin yüzde 99 hep Allah’a ram olurlar teslim olurlar. Ahireti çok güçlü düşünürler, çok mütevazi olurlar. Hastanelere gidin bakın isterseniz. Tamamı son derece mazlumdur. Sert bir hasta göremezsin, ters bir hasta göremezsin, son derece Allah’a boyun eğmiştir. Hastalığın şiddetine göre bu daha da artar. Ne güzel ki işte ahiretlerine Allah vesile ediyor onu, iman etmelerine vesile ediyor. Aslında zaten vefat edecekler. Ama o tarz bir geçiş döneminde imanları çok güçlü oluyor.

OKTAR BABUNA: Ben ilk hastalandığımda Adnan Bey, bana ölümcül bir hastalığım olduğunu söylediklerinde siz “Bu hastalığın faydasını görürsün” demiştiniz, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Nitekim çok düzeldi. Oktar ilk geldiğinde bana dedi ki “Biz Türk aydınlarının niye insanlar kıymetini bilmiyor Türkiye’de” dedi. Çok iyi hatırlıyorum merdivenlerde aşağıdaydı şu yakındaki evde. Yerini de hatırlıyorum solda. “Biz Türk aydınlarının” dedi, merdivenden yukarı bana bakıyordu “neden millet olarak kıymetini bilmiyoruz” dedi. Ne cevap vereyim?

OKTAR BABUNA: Allah razı olsun.

ADNAN OKTAR: “Kıymetinizi bileceğiz” dedim ne diyeyim. Var benim verecek cevabım da orada olmaz.

OKTAR BABUNA: Hem hidayetime hem hayatta kalmama vesile oldunuz. Dünyayı ayağa kaldırdınız, maşaAllah. Tam uyumlu ilik bulunmadığında siz “olmaz” demiştiniz. Biz kabul etmiştik. Siz “ben bunu kesinlikle kabul etmem” demiştiniz.

ADNAN OKTAR: Tabii. Yüzde 99 uyumlu budular “yok olmaz” dedim. “Yüzde 99 virgül 99 virgül 99 olacak” dedim.

OKTAR BABUNA: Yoktu başka, dünya bankasının dışında yoktu.

ADNAN OKTAR: “Arayın ne yapıyorsanız yapın, öbür türlü olmaz” dedim. Aradık taradık sonunda bulduk, elhamdülillah. “Bulduk” dediler “ha şimdi tamam” dedim. Kalıp gibi de oldu.

Ben güzel yüzlümü son kere bir daha göreyim.

VTR: İnsana hastalığın ne gibi bir faydası olabilir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi bir kere çok güzelsin buna sevin. Sarışın hoş güzel bir kızsın. Çok kişiliklisin, derin düşündüğün anlaşılıyor. Allah seni bana cennette arkadaş dost etsin. Dünya çok kısa, zaten zorlu bir yerdir. Ben, bazen şehitlere üzülenler oluyor ona hayret ediyorum. Sanki, birkaç sene sonra sen de onun yanına gideceksin ama şehitler alemine değil. Nereye gideceğin belli değil yani. Onun ki garantili gayet güzel. Neyine ağlıyorsun niçin ağlıyorsun? Ağlayacaksan kendi haline ağla, cennete mi cehenneme mi gideceğin belli değil. Ama onunki garantilenmiş. Niye ağlıyorsun? Evet, böyle güzel yüzlü, akıllı, kaliteli kızlar çok çok fazla. Gelenekçiler onları görünce ümitlerini kestiler. Adamlara bakıyorum boydan Allah vermesin. Bir de Türk gençliği bunlara uyması gerekiyormuş. Türk gençliğinin sizlere uyması facia demektir ve asla olmayacak bir şey. İnsan utanır, utanmanız lazım gençliğin size uymasını istemeniz utanç verici. Halinize şeklinize bakın, konuşma şeklinize bakın, hayatınıza bakın. Sanat anlayışınıza, kalite anlayışınıza bakın arada dağlar boyut farkı var Türk gençliğiyle aranızda. Ne haddinize sizin? Bir de akıl veren üst boyutta böyle cenneti garantilemiş müberra muhterem insan havasında ortaya çıkıyorlar. Tabii takdir Allah’ın.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Sakarya’dan Zeynep. Sizce insanlar bulundukları ortama göre niçin yargılanıyorlar?

ADNAN OKTAR: Zeynep, bayağı güzel kızsın çok çok güzelsin. Çocukluğunda da çok tatlı olduğun anlaşılıyor. Allah sana sağlık sıhhat uzun ömür versin, cennette de inşaAllah ben Zeynep’i unutmam orada arkadaş olacağız, inşaAllah. Zeynep, dediğin doğru. Mesela fakir bir mahalleden geliyor adamlar tavır alıyorlar veyahut ırkına göre tavır alıyorlar, hoşlanmadığı bir ırkın olduğu yerde oluyor ona tavır alıyor. Ama en ziyade fakirliğe karşı tavır alıyorlar. Bu tek kelimeyle ahlaksızlık, egoistlik, zalimlik, sevgisizliktir. Yapan adamın haysiyetsizliğini gösterir, adiliğini gösterir, kötü bir insan olduğunu, tehlikeli olduğunu gösterir. Öyle adamlarla zaten iyi bir insan muhatap olmaz. Semtine göre insana tavır alınır mı? Onun kalitesine, aklına göre tavır alınır.

Evet, dinliyorum.

OKTAR BABUNA: Doğu Guta Duma’ya yapılan kimyasal saldırıda 70 sivilin ölümü ve çocukların perişan görüntüleri dünyada büyük tepkiye neden oldu. Amerikalı yetkililer saldırıda sinir gazı kullanıldığına dair deliller olduğunu açıkladı. Ancak saldırıyı Esad rejiminin gerçekleştirip gerçekleştirmediğine dair net bulgular olmadığı söylendi. Trump, buraya yapılacak bir askeri operasyonun ihtimaller dahilinde olduğunu söyledi.

ADNAN OKTAR: Bu sinir gazıyla ilgili olan çalışmayı yapan İngiliz derin devletidir. Ve tek amaç orada Suriye diye bir devlet bırakmamak amaç bu, bu kadar. Karmaşık bir şey yok. Büyük şirketlere sattılar Suriye’yi bir an önce neticelenmesini istiyorlar. Vakit de uzadı sıkıldı adamlar. Savaşın daha da gelişmesini ve oradaki insanların tamamen öldürülmesini istiyorlar. Çünkü orada insan kalırsa topraklara sahip çıkarlar. Yarın bir gün sorun çıkar diye düşünüyorlar. Ama orada hiç insan bırakmazlarsa sahipsiz olacak o topraklar. Yani sahipleri ölmüş kimse yok bomboş ve rahatça parselleyebilecekler. Çalışma o yönde. Şu an İngiliz derin devletinin emrinde olan o kapitalist uşaklar büyük bir hırsla bekliyorlar. Oradan gelecek imkanları, oradaki işte petrol bölgelerini bölüşecekler. Zaten güzel coğrafi bölge oralar. Ama en çok kumarhane, eğlence yeri yapmayı düşünüyorlar. Oraya da havaalanları falan yapacaklar. Üs ve Türkiye’yi parçalamada da kullanmayı düşünüyorlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Şeytan içimizden geçen düşünceleri bilebilir mi?

ADNAN OKTAR: Benim canım çok güzel ama çok flu çıkmış. Biraz böyle şeylerde kameranın ışığını da kullanın. Yüzü bayağı güzel çok güzel yüzü. Allah nuruyla sarsın. Bakışları falan çok güzel, sakalı da yakışmış. Şeytan zahiri şeyleri bilir, o kadar gücü olan bir varlık değil. Telkin gücü vardır durduk yere telkin yapar. İnsanın içine beynine telkin yapar vahiy gücü vardır. Mesela adam zekat verecek “verme” der, sadaka verecek “verme” der. Mesela yolun kenarında birisi can çekişiyor “hemen git uzaklaş” der “yardımcı olma” der, bu tarz. Telkin yapar yani olumsuz telkin yapar.

“Haçlılar siyonistler” diyor. Bak hiç İngiliz derin devleti aklına gelmiyor. Halbuki haçlılar diye diye Hristiyan bırakmadılar. Siyonistler diye diye de Avrupa’da Musevi bırakmadılar, o bir şeytani oyun. Hristiyanlarla ne alakası var? Musevilerle ne alakası var? İngiliz derin devleti direkt şeytanın organize ettiği bir sistem.

OKTAR BABUNA: 8 Nisan Pazar günü Shangri-La Bosphorus Otel’de Milli Değerleri Koruma Vakfı ve Teknik Bilim Araştırma Vakfı’nın ortak düzenlediği Atatürk ve Aydınlık Türkiye isimli konferansımız vardı. Konferansın ilk bölümü saygı duruşu ve İstiklal Marşı’yla başladı. Konferansımıza değerli konsoloslar ve siyasetçiler, çok değerli sanatçılar, profesörler, akademisyenler, doktorlar, hukukçular, bilim adamları, kanaat önderleri, Bektaşi ve Alevi camiasının önde gelen isimleri, yazarlar, tarihçiler ve farklı dinlerin temsilcileri katıldılar şeref verdiler. Ayrıca Adnan Bey konferansımıza sizin de katılmanız bizleri onurlandırdı sevindirdi, maşaAllah. Konuşmacılarımız; açılış konuşmasını yapan Merve Büyükbayrak Hanımefendi. Merve Hanım yazar ve editör, maşaAllah. İlk konuşmayı yaptı kendisi. İkinci konuşmacımız Sayın Yaşar Okuyan Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı.

ADNAN OKTAR: Yaşar Okuyan zayıflamış çok iyi olmuş. Allah ona uzun ömür versin. Sağlık sıhhat versin.

OKTAR BABUNA: 40 kilo kadar vermiş, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Çok iyi olmuş, çok iradeli bir insan. Allah’ın izniyle bundan sonra çok uzun ömürle güzel hizmetleri olacak, inşaAllah.

OKTAR BABUNA: Daha sonraki konuşmacımız Sayın Fermani Altun Dünya Ehlibeyt Vakfı Başkanı.

ADNAN OKTAR: Fermani Hoca çok samimi bir insan. Bilmiyorum değeri o kadar biliniyor mu? Son derece sevecen güzel huylu, güzel ahlaklı çok nezih bir insan. Rahatça bakanlık yapabilecek bir insan. Vicdanı güzel, şefkati güzel, herkese karşı kalbi açık ve gerçek bir Alevi. Gerçek bir Hz. Ali aşığı, Allah ona uzun ömür versin, sağlık sıhhat versin çok seviyoruz.

OKTAR BABUNA: Sayın Prof. Dr. Anıl Çeçen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Öğretim Üyesi, 40 yıllık akademisyen, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Anıl Çeçen bilenin bildiği gerçek bir vatanseverdir. Yıllardan beri vatana, millete, bayrağa hizmeti sessiz sedasız derinden derinden devam etmiştir. Çok muhterem, çok kültürlü, görgülü, derin bakış açısına sahip olan, teşhisleri doğru olan, tavsiyeleri yerinde olan çok nezih bir insan, görgülü, kültürlü bir insan. Allah inşaAllah müstefit olmayı nasip etsin. Çok hayırlara vesile olacak muhterem bir insan olduğunu insanlar daha ileride daha da çok görecekler.

OKTAR BABUNA: Sayın Hanri Benazus, Atatürk hakkında yazdığı kitaplar ve binlerce fotoğraftan oluşan Atatürk fotoğrafları koleksiyonuyla tanınmış bir kişi. 4 bin 800 fotoğrafı var Atatürk hakkında. Tüm servetini bu fotoğraflara ayırmış. Atatürk’ü gören ve tanışmış olan son kişi.

ADNAN OKTAR: Çok muhterem şahane bir insan. Böyle bir insanı Türkiye nasıl tanımıyor ben anlamıyorum. Şahane üstü şahane bir insan, ahlakı güzel, mütevaziliği güzel, sevecenliği güzel. Dinçliği de maşaAllah çok iyi 90 yaşında. Atatürk’le bizzat tanışıp görüşmüş güzel hatıraları var. Çok efendi bir insan, maşaAllah. Allah daha uzun ömür versin. Çok değerli.

OKTAR BABUNA: Sayın Prof. Dr. Salih Aynural İstanbul Üniversitesi’nde 7 yıl dekanlık, 3 yıl rektör yardımcılığı görevlerinde bulundu. Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu, Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi Denetim Kurulu üyeliklerine atandı. Kazakistan Ahmet Yesevi Üniversitesi eski Rektörü ve şu an Rumeli Üniversitesi Rektörü. Ayrıca Uluslararası Saraybosna Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi olarak da görev yapıyor.

ADNAN OKTAR: Hepsi birbirinden güzel, birbirinden hoş, birbirinden faydalı güzel şerefli görevler. Allah daha sağlık sıhhat içerisinde uzun ömür versin, sağlık sıhhat versin. Daha güzel görevler, daha büyük başarılar elde etmesi için Allah yolunu açsın. Çok değerli bir kardeşimiz, muhterem bir kardeşimiz. Değeri bilinen bir insan, inşaAllah daha çok değeri bilinir.

OKTAR BABUNA: Diğer konuşmacımız Sayın Suat Gün emekli asker, stratejist.

ADNAN OKTAR: Suat Hoca kabadayıdır, yiğittir bayağı güzel hizmetleri. Hakiki milliyetçidir, milli bir delikanlıdır. Allah yardımcısı olsun. Çok sevdiğimiz bir insan.

OKTAR BABUNA: Sayın Ahmet Uslu, 1915 Seddülbahir Savaş Malzemeleri Galerisi’ni açan kişi. Çanakkale Destanları Müzesi’yle tanınıyor, tarihçi.

ADNAN OKTAR: Ne kadar güzel parçalar, ne kadar güzel tarihi malzemeler ve ne güzel bir çalışma, ne kadar titiz bir çalışma. Hipnoza girdim böyle uzun uzun seyrettim çok güzel bir çalışma olmuş. Ahmet Hoca zaten maşaAllah kabadayı böyle yiğit tam Osmanlı levendi. Allah ömrünü uzun etsin, sağlık sıhhat afiyet versin. Çok samimi bir insan, değerli bir insan. İnşaAllah daha büyük faydalı görevlerde de görev alır, inşaAllah değeri daha çok bilinir.

OKTAR BABUNA: Adnan Bey, konuşmacılarımız sizin Atatürk ile ilgili yazdığınız eserlerden istifade ettiklerini, bugüne kadar Atatürk ile ilgili yaptığınız konferanslarınızın önemine ve etkisine vurgu yaparak, beylerin ve bayanların saygın ve nezih bir şekilde bir arada bulunmasından duydukları mutluluğu dile getirdiler.

Siz hakikaten yıllardır yaptığınız çalışmalarla Atatürk’ün doğru olarak tanıtılmasında çok büyük bir pay sahibisiniz, Allah razı olsun.

Konferans girişimizde değerli konuşmacılarımızdan ünlü yazar, şu an yaşayanlar arasında Atatürk’ü görmüş en son kişi ve en geniş Atatürk fotoğraf albümüne sahip olan Sayın Hanri Benazus’un geniş Atatürk fotoğraf sergisi bulunuyordu. Hanri Benazus’u görüyoruz.

ADNAN OKTAR: İnönü’ye de benziyor değil mi biraz, maşaAllah. Ama hayret edecek şekilde efendi çok kibar. Harikulade güzel ahlakı var. Bin tane yobazı bir araya getirseler Hocamız’ın güzel ahlakı yanında hiç sıfır kalırlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsanlar tiklerinden nasıl kurtulur merak ediyorum?

ADNAN OKTAR: Canımın içi bazı tikler öyle kurtulabileceği gibi olmuyor herhalde, değil mi? Kontrol dışı olmuyor mu tikler? İstem dışı oluyor. Mahsuru yok o onun süsü olur, güzelliği olur. Bazıları mesela birden atıyor kafasını konuşurken arkaya veyahut yüzünde bir tik oluyor. Onun bir ayrıcalığı o Allah’ın ona bir süsü yani kötü bir şey değil o. Ama bazı aşağılık insanlar tabii onu malzeme olarak elde etmek durumunda kaldıklarında onu kullanmak isterler, bu çok aşağılık bir hareket. Onların haysiyetsizliğini gösterir, aşağılık olduğunu gösterir. Tik son derece normal insanlarda. Allah’ın yarattığı bir şey nihayetinde. Üzülecek bir şey de değil, rahatsız olunacak bir şey de değil. Canımın içi, bence tikten kurtulmaya hiç gayret etmeyin tik o insanın süsü olur, güzelliği olur. Sempatik oluyorlar bayağı hoş oluyor. Ben bazen genç kızlarda falan görüyorum hakikaten sevgim daha artıyor daha çok beğeniyorum. Bir süs o. Mesela vücudunda çok büyük bir ben oluyor yüzünde falan, onu aldırmak istiyor. O süs, Allah seni ayrıcalıklı yaratmış ne güzel çok hoş bir şey ne gerek var? Dolayısıyla öyle şeylere hiç alınmayın. Ahlaksız insanların da etkisinde kalmayın, alaycı karaktersiz adamları onları hiç insan yerine koymayın. Az olsun öz olsun arkadaşlarınız, gerçekten böyle samimi, sevgi dolu insanlarla arkadaş olun. Sizi koruyacak kollayacak, Allah’tan korkan, candan seven, size kıskançlık hasetlik gözüyle yaklaşmayan insanlarla dost olun. Ondan gerisi önemli değil. Çok fazla dostunuz olacak diye bir şey yok. Kaliteli dostunuz olsun.

Patik, 1 kilo 400 gramdı, şimdi 1 kilo 650 gram olmuş. Allah insanlara çok büyük bir nimet sunmuş. Bir de eskiden bunlar eve alınamıyordu. Bunlarda parazit şu bu falan tehlikesi vardı. Şimdi tıbben bu da engellendi bunlar rahatça öpülecek hale geldiler, böyle beraber yemek yenecek hale geldiler. O yönden çok şahane. Bir kaşık sen alıyorsun bir kaşık ona veriyorsun evin bir ferdi. Hayvan şahane bir nimet çok çok büyük bir olay. Cennetin de en büyük nimetlerinden birisi. Ama hayret edecek şekilde üstü örtülmüş hayvanların. Yani müthiş sevilecek bir varlık. Mesela çiçekler öyle çok tatlı, böcekler de çok tatlıdır. Böcekler de mesela uç uç böceği vardır uğur böceği, işte çeşitli güzel böcekler var görüyorsunuz nefis hayvanlar. Ama çok küçük olduğu için sevmek mümkün olmuyor ama görünümleri şahane. Kuşlar mesela, insan büyüleniyor adeta hipnoza giriyor ne yapacağını şaşırıyor insan çok güzel. Çok hayvan olması lazım ama tabii evlerde bakteri oranını yükseltmeden bunu yapmak gerekiyor. Köyler çok müsait oluyor bunlara. Evin içine keçi girecek böyle tangır tungur. Evin önüne eşek bağlayacaksın anıracak duyacaksın böyle. Horozlar bağıracak, inek oradan bağıracak şahane işler. Akşam biz köydeyken sığır sürüsü gelirdi acayip bir bağırtı şamata böyle. Boğazlarında da onların böyle tıngırtıları vardı acayip bir gürültüyle gelirlerdi. Boynuzuyla vurup ahırın kapısını açardı içeri girerdi. Kendi mekanına kadar gayet sakin emin içeri dalıyordu. Ahıra girdiğimizde de böyle gayet sakin dikkatli gözlerle bize bakarlardı “niye geldiniz bura bizim mekanımız” gibisinden. Ama tabii Anadolu’da ahırlar o kadar bakımlı olmuyor, eski geleneksel ahırlar. Halbuki çok rahat bakımlı olabilir. Hayvanların rahat edeceği gibi de yapılabilir. Birçok şeye özen gösterilmiyor, gereksiz bir tembellik oluyor. Mesela ağaçlandırma çok kolay bir şey. Kardeşim, hiçbir şey yoksa söğüdün dalını kes suya koy kısa sürede kök veriyor. Kavak da öyle mesela kes dalından suya koy kısa sürede saçak saçak kök veriyor. Hatta dalı kesip doğrudan ekebilirsin, kök bırakmasını beklemene bile gerek yok. Irmağın kenarına eksen şahane ağaç oluyor. Yapmıyorlar köylüler. Her yer ağaç olsun kardeşim. Söğüt, kavak şahane ağaçlar bunlar. Üşeniyorlar. Mesela ırmak kenarları boydan boya bomboş her yere ekebilirsin. Meyve ağacı her yere ekilebilir yapmıyorlar. Onu teşvik edecek bir mekanizma gerekiyor.

Evet, dinliyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Ağrı’da Jandarma Genel Komutanlığı PKK’lılara ait SİHA’lar tarafından çekilmiş bir görüntü paylaştı. Paylaşılan görüntülerde teröristlerin bir katıra yüklenmiş silah ve patlayıcı madde taşıdığı, patlayıcı maddeleri boşalttıktan sonra yerlerinin belirlenmesini istemeyen teröristlerin kullandıkları katırı bölgeden uzaklaştırmaya çalıştıkları görülüyor. Ancak yorulan hayvan kayalık alanda tırmanmakta zorlanınca teröristler katırın kafasına, vücuduna ve ayaklarına saatlerce sopayla vurup hayvana eziyet ediyorlar. Bu çekimlerin yapılmasından bir süre sonra PKK’lı teröristler SİHA’lar tarafından imha edildi, hayvana ise bir zarar verilmedi. Kısa bir görüntüsünü izleyebiliriz.

ADNAN OKTAR: Canım bunlar zalim. Ahlaksız, aşağılık herifler bunlar. Manyak yani bunlar insan değil ki, şeytandan bile aşağılık bunlar. Çok garip mahlûklar.

Evet dinliyorum.

VTR: Allah acıyı nasıl bilir ama acı çekmez?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bizim bütün dünyadaki insanların çektiği acıların hepsini Allah çeker. Ama o acıya önem vermediği için acı etkili olmaz. İnsanlar önem verdiği için acı etkili oluyor. Şöyle düşünün bakın mesela diş çektirmeye gidiyor. Ondan kurtulunca iyi olacağını bildiği için rahatsız olmuyor ondan. Normalde o diş çekme ona menfaat getirmeyeceğini bilse çok çok canı yanar. Acayip rahatsız olur. Buna rağmen yine diş çekimi o kadar işine gelmediği için rahatsız olmanın kökeni oluyor. Yoksa adamın burnunu sen böyle sıksan ama çok güzel bir burun oluşacak istediğin kadar sık deriz bir şey demez yani. Tabii yani istersen kerpetenle sık hiçbir şey demez. Ama çok güzelleşecek dersin ve hiç bir şey olmayacak dersin. Ona benzer bir sistem. Yani kaybetme korkusundan kaynaklanan bir şeydir acı. Yoksa bütün acıların hepsini Allah zaten Kendi yaratıyor. Bilmemesi mümkün değil. Ama hiç etki etmez Allah’a.

Evet.

VTR: Çevremizde dini konularla dalga geçenler daha doğrusu din ve ırk ayrımı yapanlar hakkında şu an ülkemize yurtdışından gelen Suriyeliler hakkında çok dalga geçenler konusunda ne yapabiliriz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bir kere aslan gibisin, süper yakışıklı bayağı güzelsin. Hafif sakal bırakmışsın o da çok güzel olmuş. Saç modelin de çok iyi Adnan Ağabeyinize ne kadar benzerseniz o kadar güzel. Yakışıklım, güzel yüzlüm zalim olmasa sizin ahlakınızın güzelliği görülmez ve değersiz olursunuz. Onlara ihtiyaç var yani onların sayesinde siz yüce oluyorsunuz. Onların sayesinde siz yükseksiniz. O yüzden siz kıymetli oluyorsunuz. Onlar olmazsa sizin hiç anlamınız kalmaz. O yüzden onları hiç kaale alma. Onlar özel yaratılmış varlıklar. Hiçbir etkileri de olmaz. Suriyelilere karşı da havlayan çok tip oluyor yani kin dolu, nefret dolu. Ne oldu? Hiçbir şey yapamadılar. İnanılmaz nefret ediyor. Babasından nefret ediyor, anasından nefret ediyor, Ruslardan, Yunanlardan, Musevilerden herkesten nefret ediyor. Sevdiği kimse yok ki onların. Sor bakalım.

OKTAR BABUNA: Kendinden bile nefret ediyorlar demiştiniz.

ADNAN OKTAR: Kendinden bile nefret ediyorlar. Bir sor bakalım kimi seviyormuş başka. Sevdiğin adam göster bana de. Mesela mahalleden birisini göstersin. Hiç kimseyi sevmez onlar. Onun için hiç kaale almaya gerek yok.

Evet dinliyorum.

OKTAR BABUNA: Colorado’lu bir çift evde yalnız kalınca etrafı dağıtıp aşırı yemek yemeye başlayan köpekleri Henry için ev arkadaşı almalarının iyi olacağını düşünüp Baloo adlı bir kediyi sahiplenmişler. Çiftle birlikte Colorado eyaletinde bir dağ evinde yaşayan kedi ve köpek çok iyi dost olmuşlar. Şu anda bu sevimli ikilinin sosyal medyada yarım milyonu geçen takipçisi var. Fotoğraflarını görebiliriz. Sahipleri kedi ve köpeğin dostluğunu şöyle anlatıyor. “Bence kedimiz, köpeğimiz Henry’nin annesi olduğunu sanıyor. İlk aylarda köpeğe sanki onun sütannesiymiş gibi davrandı. Köpeğimiz Henry ise kedimizin bir köpek olduğunu zannediyor. Çünkü dışarıda bir köpek gördüğünde ona koşuyor. Ama kedi gördüğünde görmezden gelip geçiyor. Ne olduğunun farkında bile değil” dediler. İki sevimlinin iki tane de videosu var.

ADNAN OKTAR: Ama şahane bir çalışma olmuş. Sevgiyle yaklaşıyorlar tabii hayvanlarda o çok olumlu etki yapmış.

VTR: Evrim dünyayı nasıl sardı?

ADNAN OKTAR: Allah’ın inkârı için bir mantık gerekiyordu. Çok eskiden beri kullandıkları tek mantık var zaten. Firavun devrinde de Nimrot devrinde de kullandıkları bir mantık. ‘Her şey tesadüfen oldu.’ Eski Hititlerde, Asurlarda, Mezopotamya uygarlıklarının hepsinde var. İşte ‘bir tesadüf ilahı tesadüfen oluştu. Bütün kâinatı o tesadüf ilahı yarattı’ özetle bu. Darwinizm’in kökeni de budur. Ama tabii arkasında İngiliz derin devleti olunca, deccaliyet olunca gücü yüksek olmuş oluyor. İnkar etmeye yatkın insanlar da çok rahatça bunu kabul etmiş oluyorlar.

GÜLEN BATURALP: Rus Dışişleri Bakanı Lavrov Türkiye’nin Afrin’deki hedefine ulaştıktan sonra Afrin’i Suriye rejimine vermesi gerektiğini söyledi. “Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin Afrin’i işgal etmek istediğini hiçbir zaman söylemedi. Nitekim biz de Afrin’deki durumu normalleştirmede en kolay yöntemin Türkler buradaki hedeflerine ulaştıklarını söylediklerinde bu bölgenin kontrolünün Suriye hükümetine geri verilmesi olacağına inanıyoruz” dedi.

ADNAN OKTAR: Tamam da batırmasınlar. Batırırlar şimdi onu nezaketiyle bunu halletmek lazım. Mesela oraya bir vali falan göndersinler bir bakalım adama. Gidip PKK’ya peşkeş çekmeye kalkabilir. Başımıza iş çıkartır. Yahut IŞİD’e karşı çok güçsüz iradesiz davranabilir. Çünkü daha evvel yaptılar, berbat ettiler oraları. O yüzden o riske karşı dikkatli olmamız gerekiyor.

VTR: Akıllı insan nasıl anlaşılır?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin güzelliğini. Çok güzelsin sen, o nasıl güzel bir burun öyle, çok güzel gözlerin, çok çok tatlısın sen maşaAllah. Allah nurunu arttırsın senin. Seni cennetiyle şereflendirsin. Cennette de arkadaş etsin Allah inşaAllah. Akıllı insanı bıçak gibi keskin bakışlarından anlarsın. Yani keskin delici bakışlarından böyle. Akıllı bakış yani tutkuyu yansıtan, sevgiyi yansıtan keskin bakıştan anlaşılır. Bakar bakmaz zeki insan gözlerinden anlaşılır. Konuştuğunda nüktedandır. Çok seri konuşur. Hazır cevaptır. Ayrıca oradan anlarsın. Müspet olumludur, pozitiftir oradan anlarsın. Bütün krizleri bozuklukları anında düzeltme yeteneğine sahiptir, oradan anlarsın. Elektriğinden anlaşılır. Ama acil öğrenmek istiyorsan bakışlarından, gözlerinden hemen anlaşılır. Mesela İsa Mesih (as)’in öyle, Peygamber (sav)’in bakışları çok keskindi. Evet o akıl bakışıdır işte. Keskin bakış.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Rusya, Doğu Guta konusunda farklı bir açıklama yaptı ve “Duma’daki hastalarda kimyasal zehirlenme belirtileri veya kimyasal madde etkileri tespit edilmedi.” dedi. İngiliz hükümetinin finanse ettiği Soros’un fonladığı yardım kuruluşu beyaz miğferlilerin yalan haber yaydığını iddia etti. Beyaz miğferlilerin sosyal medya üzerinden yaydığı kimyasal saldırı mağdurlarıyla ilgili görsellerin uydurma ve varılan ateşkesi bozma çabasından başka bir şey olmadığı söylendi.

ADNAN OKTAR: En başından söyledim. Ben söyledikten 15 gün sonra, 20 gün sonra açıklamalar geliyor. En başında söyledim. İngiliz derin devletinin bir oyunu. Savaşı kızıştırmak için, savaşı geliştirmek için çok kötü ilkel yöntemler kullanıyorlar. 150 yıl önceki yöntemler bunlar. Bu ilkel yöntemler de işin acayip yanı Ortadoğu’da geçerli oluyor. “Vay ya” diyor adamlar inanıyorlar.  İnanacak bir yön yok.

Evet dinliyorum.

VTR: Hz. İsa (as)'nın yerine kim öldürüldü?

ADNAN OKTAR: Benim aslanım tam Osmanlı paşalarına benziyor maşaAllah. Hem yakışıklı, hem de güzel bir delikanlısın. Allah sana uzun ömür, cennet nasip etsin. Cennette de arkadaş, kardeş etsin. Onu ihbar eden kişi. İsa Mesih (as)’te konsantre olduğunda yok olma özelliği vardı. Allah ona o özelliği vermişti. İncil'de de bu geçiyor. İnsanda var olan bir sistem. Ama Allah'ın dilemesiyle harekete geçen bir sistem. O adamları sıkıştırınca o konsantrasyonu kullandı. Dua ederek ve bir anda yok oldu. Görünmez hale geldi. Fakat odaya Yuda İzaryot girmişti. İhbarcı olarak. “Ben önden gireyim odaya” dedi. Askerler de peşinden. Hemen akabinde askerler girdiğinde, askerler şaşırdılar. Bunu zannettiler yani peşinden gelen askerler. Çünkü başka adam yok odanın içerisinde, bu var. O aslında eliyle yakalayıp o kendisi teslim etmek istiyordu Yuda İzaryot. O parayı almak için çünkü para vaat edilmişti. Şu kadar altın alacaksın diye. Çünkü kendi eliyle teslim ettiğinde de o tutanak tutuluyor. “Evet” diyorlar “bu kendisi yakaladı” falan. Öbür türlü askerler “biz bulduk” diyebilirler. Onu yapmamak için yani o parayı kazanabilmek için kendisi içeri girdi önden. Hz. İsa (as) da durumu anlayınca Allah Katına alınmış oldu. Onun duası ile. Yok oldu. Madde olmaktan çıktı yani nur kesildi. Dolayısıyla askerler sadece onu bulabildiler. Yuda İzaryot'u buldular. Ve direkt onun koluna girdiler. Yakaladık diye. O da bütün gücüyle bağırmaya başladı. “Ben İsa değilim” diye. Zaten yol boyunca dövülürken, zaten kan revan içinde bıraktılar. Acayip dövdüler. Yüzüne, suratına yumruk vurarak tanınmayacak hale geldi. Saçları zaten uzundu. En son sözü zaten o oldu onun. “Ben İsa değilim.” En son kafasına çivi çaktılar. Önce karnından çivilendi. Kollarından çivilediler önce, ellerinden, avuç içlerinden çivilendi. Ayak bileklerinden çivilendi. Öyle bir süre tuttular o çarmıhta. En sonunda da alnından çivilediler kafasından. O zaman öldü. Fakat talebeleri yanlış anladılar. O kan revan içinde olduğu için, saçı da uzun olduğu için onu İsa (as), zannettiler. Moralleri bayağı alt üst oldu. Halbuki İsa (as), söyledi. “Ben göğe çekileceğim. Ben Allah'ın Katına gideceğim.” Söylediği halde onu anlamadılar. O şekilde moralsiz oldular yani. Ama buna rağmen yine İncil'i taşımaya devam ettiler, anlatmaya devam ettiler. 12 kişi falan ama çok az sayıları. Ezberleri de iyi, hepsini ezberlemişler yani. Ayrı ayrı her bir talebesi ezberlemiş. Ama çoğu kayboldu tabii gerçek İncil'lerin. Şu ana kadar da geldi İncil. Konu bu.

Atatürk konferansının videosu var mı sizde?

GÜLEN BATURALP: Evet var.

VTR: Atatürk ve Aydınlık Türkiye Konferansı

GÜLEN BATURALP: Yayınımıza devam ediyoruz.

ADNAN OKTAR: Luna da geldi beraber. 

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Adnan Bey, biraz önce izlediğimiz konferansımızın resimlerini göstermek istiyoruz.

ADNAN OKTAR: Göreyim.

GÜLEN BATURALP: 8 Nisan Pazar günü Shangri-La Bosphorus Otel’de Milli Değerleri Koruma Vakfı ve Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı’nın ortak düzenlediği Atatürk ve Aydınlık Türkiye isimli konferansımız vardı. Konferansın ilk bölümü saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Konferansımıza değerli konsoloslar ve siyasetçiler, çok değerli sanatçılar, profesörler, akademisyenler, doktorlar, hukukçular, bilim adamları, kanaat önderleri, Bektaşi ve Alevi camiasının önde gelen isimleri, yazarlar, tarihçiler ve farklı dinlerin temsilcileri katıldılar, şeref verdiler. Ayrıca Adnan Bey konferansımıza sizin de katılmanız bizleri onurlandırdı ve sevindirdi.

PINAR YADA: Konuşmacılarımızı tanıtmak istiyorum. Açılış konuşmasını yapan Sayın Merve Büyükbayrak, Yazar ve Editör. Avusturya Lisesi’ni 3.’lükle bitirdi. Marmara Üniversitesi- İşletme Bölümü mezunu. Merve Hanım birçok konferans vermiş bir kişi.

GÜLEN BATURALP: Sayın Yaşar Okuyan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eski Bakanı.

PINAR YADA: Sayın Fermani Altun, Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı.

GÜLEN BATURALP: Sayın Prof. Dr. Anıl Çeçen, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Öğretim Üyesi.

PINAR YADA: Sayın Hanri Benazus, Atatürk hakkında yazdığı kitaplar ve binlerce fotoğraftan oluşan Atatürk fotoğrafları koleksiyonuyla tanınmış kişi. 4 bin 800 fotoğrafı var Atatürk hakkında. Tüm servetini bu fotoğraflara ayırmış. Atatürk’ü gören ve tanışmış son kişi.

GÜLEN BATURALP: Sayın Prof. Dr. Salih Aynural, İstanbul Üniversitesi’nde 7 yıl Dekanlık, 3 yıl Rektör Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu, Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Denetim Kurulu üyeliklerine atandı. Kazakistan- Ahmet Yesevi Üniversitesi eski Rektörü ve şu an Rumeli Üniversitesi Rektörü. Ayrıca Prof. Dr. Salih Aynural, Uluslararası Saraybosna Üniversitesi Mütevelli Heyeti üyesi olarak da görev yapıyor.

PINAR YADA: Sayın Suat Gün, Emekli Asker ve Stratejist.

GÜLEN BATURALP: Sayın Ahmet Uslu, 1915 Seddülbahir Savaş Malzemeleri Galerisi’ni açan kişi ve Çanakkale Destanları Müzesi ile tanınıyor. Tarihçi.

PINAR YADA: Konuşmacılarımız sizin Atatürk ile ilgili yazdığınız eserlerden istifade ettiklerini bugüne kadar Atatürk ile ilgili yaptığınız konferanslarınızın önemine ve etkisine vurgu yaparak beylerin ve bayanların saygın ve nezih bir şekilde bir arada bulunmasından duydukları mutluluğu dile getirdiler.

GÜLEN BATURALP: Adnan Bey, sizin konferanstan resimlerinizi de görebiliriz. MaşaAllah.

ADNAN OKTAR: Hay maşaAllah, şu yakışıklılığa bak.

GÜLEN BATURALP: Heybetiniz, nurunuz insanın gözünü alıyor.

ADNAN OKTAR: Böyle delikanlı bu zamanda nerde? Çok nadir.

GÜLEN BATURALP: Zaten konferansa girdiğiniz an hepimiz için o an dondu ve maşaAllah çok heybetliydi. Konferansta burada sizi Sayın Hanri Benazus ve Ahmet Uslu ile görüyoruz. Ortadaki Ahmet Uslu, sağda Hanri Benazus. Ebru Hanım, Merve Hanım, Ayşe Hanım, Ece Hanım.

ADNAN OKTAR: Kraliçeler.

GÜLEN BATURALP: Evet, maşaAllah.

GÖRKEM ERDOĞAN: Yakışıklılığınız ve heybetiniz çok dikkat çekiciydi. MaşaAllah.

ADNAN OKTAR: Ne kadar güzel.

GÜLEN BATURALP: Burada da Sayın Ok Sok Ko ile görüyoruz sizi Adnan Bey. Kendisi Güney Kore Konsolosu. Atatürk’ün çok büyük bir lider olduğunu, çok beğendiğini ve takdir ettiğini Atatürk’ü ve bu konudaki faaliyetlerimizin çok önemli olduğunu ifade etti. Güney Kore Konsolosu, Sayın Ok Sok Ko. Konferansımızın çok etkileyici olduğunu söyledi. Ayrıca kendisi daha önce hiçbir yerde bu kadar güzel ve kaliteli insanı bir arada görmediğini ifade etti. Kendisine Türkçe, Atatürk kitabınızdan hediye ettik.

GÖRKEM ERDOĞAN: Diğer resimlerinizden, sizinle fotoğraf çektirmek için zaten çok büyük bir izdiham yaşandı. MaşaAllah.

GÜLEN BATURALP: Burada da yine davetlilerimizin size gösterdikleri sevgiyi ve ilgiyi görüyoruz.

GÖRKEM ERDOĞAN: Burada Gülşah Hanım, Beril Hanım, Tuğba Hanım, Damla Hanım. Saliha Hanım ve ailesi.

GÜLEN BATURALP: Babası Osman Bey ve kardeşi Halit Bey.

GÖRKEM ERDOĞAN: Didem Hanım, Aylin Hanım, Eda Hanım. Arkada Ayça Hanım.

GÜLEN BATURALP: Meral Hanım, Merve ve Beril Hanım. Sayın Mustafa Sağyaşar’ı görüyoruz. Değerli sanatçımız. Ve Salih Bey. Prof. Dr. Salih Aynural.

ADNAN OKTAR: O profesör hanımefendi hakkında bilgi vermedin.

GÜLEN BATURALP: Kendisi Doğuş Üniversitesi’nde Hukuk Profesörü.

GÖRKEM ERDOĞAN: Ayşe Hanım, Ece Hanım, Nilüfer Hanım, Tarık Bey ve Necati Bey.

GÜLEN BATURALP: Konferans girişimizde değerli konuşmacılarımızdan ünlü yazar şu an yaşayanlar arasında Atatürk’ü görmüş en son kişi ve en geniş Atatürk fotoğraf albümüne sahip olan Sayın Hanri Benazus’un geniş fotoğraf sergisi bulunuyordu.

PINAR YADA: Yine konferans girişinde Fosil Sergimiz vardı ve katılımcıların büyük ilgisini çekti.

ADNAN OKTAR: Şahane parçalar bunlar.

GÜLEN BATURALP: İki oturumdan oluşan konferansımızda Efe-Zeybek Dansı Gösterisi de yer aldı.

PINAR YADA: Konferansımıza bizzat katılan konuşmacıların dışında hem Çevre hem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eski Bakanı Sayın İmren Aykut Hanımefendi başta olmak üzere birçok siyasi, sanatçı ve fikir insanının Atatürk ve Aydınlık Türkiye hakkındaki görüşlerini bildiren video konuşmaları sunuldu.

GÜLEN BATURALP: Konuşmacılarımız Sayın İmren Aykut Hanımefendi, Çevre Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eski Bakanı kendisi.

PINAR YADA: Sayın Nasuh Mahruki, AKUT Kurucusu, Yazar ve Fotoğrafçı.

GÜLEN BATURALP: Sayın Halit Kıvanç, Gazeteci- Radyo ve Televizyon Sunucusu.

PINAR YADA: Sayın Devrim Parscan, Tiyatro, Sinema ve Dizi Oyuncusu.

GÜLEN BATURALP: Çok değerli sanatçımız Sayın Nalan Altınörs Hanımefendi, birbirinden değerli şarkılarıyla konferansımıza şeref verdi. Kendisi Atatürk ile ilgili böyle bir konferansta yer almaktan, davet edilmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Sayın Nalan Altınörs sizin için, “Çok kibar bir beyefendi kendisine çiçekler ve hediye için çok teşekkür ediyorum” diyerek sevgilerini iletti. İzleyenlerin şıklığına, nezihliğine, saygınlığına dikkat çekerek Nalan Altınörs Hanımefendi, “Ben ilk defa bu kadar güzel bayanı bir arada görüyorum” diye belirtti.

Hanri Bey'in neşesi de çok güzeldi, Nalan Hanım’ın tüm şarkılarına eşlik etti kendisi. Nalan Hanım’la daha önceden de tanışıklığı varmış Hanri Bey’in ve çok sevgi dolu bir üslupla Nalan Hanım’a iltifatlar etti Hanri Bey.

PINAR YADA: Biraz önce resmini gösterdiğimiz profesör hanımefendi Prof. Dr. Güzin Üçışık Özel Doğuş Üniversitesi Hukuk Bölüm Başkanı. Prof. Dr. Güzin Üçışık Özel Doğuş Üniversitesi Hukuk Bölüm Başkanı.

GÜLEN BATURALP: Ayrıca konferans bitiminde konuşmacılarımıza, konferansımıza verdikleri katkılardan dolayı, Milli Değerleri Koruma Vakfı yöneticileri ve A9 televizyonu temsilcileri tarafından plaket takdimi yapıldı. Plaket takdiminde Sayın Hanri Benazus'u görüyoruz Kartal İş'le beraber. Araştırmacı yazar, televizyon programcısı Sayın Koray Kamacı kendisine katkılarından dolayı konferansa plaket takdim edildi.

Araştırmacı Yazar Sayın Kürşat Berkkan Beyefendi’ye de konferansa katkılarından dolayı plaket takdim edildi. Ayrıca çok değerli sanatçımız Sayın Mustafa Sağyaşar Beyefendi konferansımıza katılarak bizleri şereflendirdi. Kendisi sizin imzalı kitaplarınızdan istedi.

PINAR YADA: Değerli tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmen Sayın Erhan Yazıcıoğlu konferansımızı dinlemeye gelenler arasındaydı.

GÜLEN BATURALP: Sizinle tanışmak için neredeyse bir izdiham oluştu konferans boyunca Adnan Bey. Herkes sizi gördüğünde büyük bir coşkuyla ayakta alkışladı. Konuşmacılar, sizin fikirlerinize verdiği değeri çok güzel ifade ettiler. Ayrıca Sayın Anıl Çeçen, Sayın Suat Gün, Sayın Yaşar Okuyan da özellikle sizin Atatürk konusunda yaptığınız çalışmalara özel olarak teşekkür ettiler.

Ve yine bayan gazeteci Camilla Franz misafirimizdi. Fransa ve Belçika'daki bazı gazete ve medya kuruluşlarının temsilcisi.

PINAR YADA: Ayrıca Sayın Prof. Dr. Güzin Üçışık'ın yanında beyefendi eşi Sayın Prof. Fehim Üçışık'ı görüyoruz, kendisi Marmara Üniversitesi eski Hukuk Dekanı.

Evet dinliyorum.

VTR: İnsanlara nasıl faydalı olabiliriz?

ADNAN OKTAR: En güzel faydalı olma yolu, çok imanlı olursan onlar senin imanından etkilenirler. Onların ahiretinin kurtulmasına, neşeli olmalarına, huzurlu olmalarına, normal yaşamalarına vesile olursun. En güzel yardım çok imanlı olup insanlara örnek olmaktır. Samimi olmak, Allah'ın büyüklüğünü kavramak. Bir yerde, bir toplumda en büyük nimet çok imanlı bir insanın bulunmasıdır. Orada o insanlara avuç avuç altın dağıtsan onun yerini tutmaz, kamyonlarla altın dağıtsan onun yerini tutmaz. En makbul şey bir toplumda çok imanlı bir insanın bulunmasıdır. En büyük hizmet öyle olur. Allah'tan candan korkan, Allah'a candan inanan bir insanın bulunduğu bir toplumun hepsi bereketlenir, tamamı bereketlenir. Felaketler önlenir, bela olmaz o toplumda, her türlü nimet olur.

Evet.

PINAR YADA: Ahmet Hakan ajanların aşağılık bir karaktere sahip olduklarına dikkat çeken, “Ajanlardan neden nefret etmeliyiz?” başlıklı bir yazı yazdı. “Muhbirlerden neden nefret etmeliyiz? Çünkü müfterilik ile muhbirlik arasında çok ince bir çizgi vardır ve çoğu zaman o çizgi ortadan kalkar. Muhbirler en pis yürekli, en gammaz yürekli insanlardır. Nazi Almanya'sının ve de bütün karanlık rejimlerin odak noktası hep muhbirler olmuştur. Ayrıca muhbirliğin teşvik edildiği dönemler insanın iç dünyasındaki her türlü kötülüğün açığa çıkma dönemleridir” dedi.

ADNAN OKTAR: Güzel söylemiş, doğru söylemiş, isabetli konuşmuş. Özellikle böyle işi gücü olmayan münafıkların, küfür içinde bocalayan ahlaksızların müminlere bir etkisi olmaz. Ama müminlerin gelişmesine, güçlenmesine faydası olduğunu da görmüş oluyoruz.

Evet.

VTR: Merhabalar ben Gaziantep'ten Harun. Münafıkların oyunlarını Allah nasıl başlarına geçirir?

ADNAN OKTAR: Harun şimdi münafıklar başıboş zannediyorlar kendilerini, ondan öyle kudururlar.  Allah'tan bağımsız hareket ettiğini zanneder her münafık öyledir. Bir kader içinde hareket ettiğine kani değildir. Allah'tan bağımsız böyle kudurmuş köpek gibi, istediği gibi hopladığını, zıpladığını zanneder. Dolayısıyla da oraya, buraya saldırır halbuki en ince detayına kadar Allah tarafından o yönlendirilir. Allah'ın emrinin dışında hiçbir şey yapamaz. Bütün yaptıkları Allah'ın emriyle olur ve bu müminlerin şevkini artırmak içindir, mücadele azmini artırmak, sevaplarını artırmak içindir. Müminlere bereketi Allah bu vesile ile getirir. Muazzam hem sayı artışı olur, hem kalite artışı olur, hem güç artışı olur, hem şevk artışı, hem sevap artışı olur. Müminlere çok büyük faydası vardır. Ama o ahmaklar kuduz köpeklerin sokakta tepişmesi gibi rahatça tepiştiklerini zannederler. Milimi, milimine Allah Katında kontrollüdürler.

VTR: Mazlumlara nasıl daha yardımcı olabiliriz?

ADNAN OKTAR: Mazlumlara en güzel yardım, imanla olur. Yani güçlü bir iman. Mesela Suriye'ye ekmek gönderiyor, şunu bunu gönderiyor halbuki orada güçlü bir iman, oradaki felaketi kökünden önleyecek bir şey olur. Çünkü felaketin kökeni iman zafiyeti oluyor, Allah'a uzaklık oluyor bütün belaların, felaketin kökeni odur. Allah sevgisinin olduğu yerde felaket olmaz, Allah korkusunun olduğu yerde olmaz. Kuran bunu açıkça belirtiyor hatta diyor. “Lut'un (as) olduğu bir yerde ben felaket vermem” diyor. “İbrahim'in olduğu yerde de felaket vermem” diyor. Demek ki direkt imanla bağlantılı dolayısıyla Allah’a iman zafiyeti olduğunda ora çöküyor, mahvoluyor. En büyük destek imanla yapılan destektir. Allah'tan korkan, Allah'ı seven insanların orada örnek olması en güzel fayda olur.

Mesela Mehdi (as)’nin olduğu yerde Allah, kıyameti durduruyor. Bütün dünya için bir nimet. Onun olduğu yerde savaş ve felaket olmuyor. Büyük olaylar olmuyor. Mesela deprem olmuyor. Sırf onun yüzünden. Demek ki iman son derece hayati bir konu. Buradan da anlıyoruz. Ama tabii asıl Allah'a sevgi yönünden önemlidir. Ama ayrıca buradan da anlıyoruz.

GÖRKEM ERDOĞAN: AK Parti ve MHP'nin Cumhur İttifakı’na karşı muhalefetin de Vatan İttifakı yapma planı olduğu öğrenildi. CHP'nin bu ittifak için İYİ Parti’yle görüşeceği söyleniyor. CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda tek tek adaylarını çıkarmaları, ikinci turunda en çok oyu alan adayı toplu olarak desteklemeleri görüşünde oldukları belirtiliyor.

ADNAN OKTAR: Tamam. Türkiye'de demokrasi var. Kimse bir şey demez. Gayet makul. Yani muhalefet, güçlü bir muhalefet Türkiye'yi güzel gösterir. Güvencedir bu Türkiye için. Rahatlıktır. Ama Tayyip Hoca güzel gidiyor benim gördüğüm. Dürüst delikanlı, samimi, iyi niyetli. Bir de bayağı başarılı. Baksana ekonomide falan acayip atılımlar yapıyor. Çok şevkli. Hiç ekonomiyi sarsmamaya özen gösteriyor. Şamataya da hiç prim vermiyor.

Evet dinliyorum.

VTR: Neden ölüm korku gibi geliyor insanlara?

ADNAN OKTAR: Sen çok güzelsin bir kere onu söyleyeyim. Yüzün çok çok güzel. Allah sana uzun ömür versin. Cennette seni inşaAllah bana arkadaş etsin, dost etsin. Çok temiz bir yüzün var, çok güvenilir. Bir de çok estetik yüzün. Hayret edilecek şekilde güzelsin maşaAllah.

Güzel yüzlüm tabii korkar. Yani bir kere adamın günahkar olma ihtimali var. Tabii ki Allah'tan korkmasını istiyor. Korkacak. Cehennem ihtimalini düşünecek. Bir de yeni bir ortam, nasıl oluşacağız falan ona da şey yapıyor. Mesela insan taşınacak bile olsa heyecan sarıyor adamı. Ne yapacağız, ne edeceğiz falan. Gerçi orada öyle bir sorun olmayacak ama yine de heyecanlanıyorlar yani. Ne yapacağız, ne edeceğiz, nasıl olaylar gelişecek? Halbuki uyurken ölüyor. Alenen ölüyor. Yeni bir boyuta geçiyor. Oradaki hayatta da hiç tedirgin olmuyor. Gayet abuk sahneler var. Çok abuk bir hayat var. Uyum sorunu sıfır. Anında uyum gösteriyor ve çok makul hatta şaşırıyor dünyayı görünce. Ya diyor doğru olan oydu. Ne alaka falan burada diyor. Bura aklına yatmıyor aslında. Buraya adapte oluncaya kadar rüyadan kalktıktan sonra bayağı bir sorun çıkıyor yani. Dolayısıyla öldüğünde insan çok çabuk adapte olur. Adapte olmuş olarak yaratılıyor. O yüzden korkacak bir şey yok. Ama yani demin söylediğim gibi desen ki adama seni Amerika'ya götürüyoruz. Adamın yüreği ıllık, fıllık eder. Bilmediği bir yer, hiç tahmin etmediği bir. Orada tabii ki bir heyecan duyar. Bir de tabii dinsizse eğer yok olma korkusu oluyor. Eğer iman etmiyorsa tamamen yok olacağını düşünüyor, ondan da rahatsız oluyor. Yani hoşlanmaz tabii ki. Özetle insanları hizaya getirmede ölüm süper faydalı ve çok önemli. İnsanları terbiyede ana nedendir. Yani yüzde 90’lık ana nedendir. Sonra da yaşlılık ve hastalıklar vardır. Ama ölüm ana nedendir.

GÜLEN BATURALP: İki sevimli var.

ADNAN OKTAR: Ama kıyafet tam olmuş.

Evet dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Sakarya'dan Utku. Niçin hiçbir yeteneği olmayan insanlar sanatçı olarak tanıtılıyor?

ADNAN OKTAR: Yakışıklı Utku, bir örnek versen belki olabilir ama. Var mı öyle bir örnek siz hiç rastladınız mı hiç?

GÜLEN BATURALP: Yeni dizilerde. Bazı şarkıcılar.

ADNAN OKTAR: Şarkıcılar falan var. Evet mesela genç oluyor. Biraz dekolte falan giyiniyor değil mi? Hareketler, danslar falan. Ama sesinde, konuşmasında falan bir yeteneği olmuyor. Hiç yoktan iyidir. Hiç olmayacak. Hiç olmazsa olsun. Yani sanatçı kalmadığına göre hiç olmazsa sanatçı olmayı isteyen insanlar olmuş oluyor. O bile bir nimettir, o bile bir güzellik. Öbür türlü hiç olmayacak. O yüzden belki zamanla iyi olur onlar. Bir de o var. Yani öyle bir çıkış yaparsak bu sefer onlar da geri çekilir. Hiç ortada kimse kalmaz.

Evet dinliyorum.

VTR: Bir kişi on kişinin gücüne nasıl yetebilir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım mesela Bruce Lee'yse adam 10 kişi olsa ne olur, 20 kişi olsa ne olur? Onun film sahnesi var mı? Bruce Lee'nin kolyesinin kopma sahnesi. Çocukken seyretmiştim. Acayip heyecanlanmıştım. Ben de Bruce Lee olmaya karar vermiştim. Evin duvarlarına falan yumruk atıyordum. Bayağı elimin izi de çıkıyordu duvara. Sonra yanlış yolda olduğumu anladım. Ve vazgeçtim. Yani insan çocuk aklı olunca.

GÜLEN BATURALP: Görebiliriz Bruce Lee'nin dövüş sahnesini.

ADNAN OKTAR: Sıkıysa gelin bakalım. Hadi Bruce, gereğini yap. Bir de üstelik bıçağı da yok onun, silahı. İşte bu kadar. Biraz sert oldu. Bu kadar da gerek yok. Bıçak düşmesi yeterliydi. Bak hepsi korktu. Yani resimde görüldüğü gibi. Bir kişi rahatça kalabalığa gücü yetiyor.

BERİL KONCAGÜL: Başka anlamda olabilir mi?

ADNAN OKTAR: O anlamda diyorsa, 20 kişi 200 kişiye mağlup eder diye bir ayet var. Tabii çok imanlı, kararlıysa ama mucize olarak olur tabii. Mucize olarak oluyor. Yine biliyor tabii. Mesela Peygamberimiz (sav) tek başına daldı küfür ordusunun içerisine hiçbir şey yapamadılar. Münafıklar, çok rahat olur zannettiler. Ama olmuyor, olmaz.

Evet.

PINAR YADA: Sizin hayvanlara olan sevginiz ve onlar hakkındaki güzel anlatımlarınız insanların son yıllarda hayvanlara bakış açısını ve onların yaklaşımını çok olumlu şekilde etkiledi. Reklamlarda yoğun olarak hayvan sevgisi işlenmeye başladı. Eskiden süt ürünlerinin reklamlarında inekler sadece üretim malı gibi gösterilirdi. Ancak son dönemlerde bu eğilim değişti. Ünlü bir süt ürünü markasının son reklamında bir genç kızın ineğe olan sevgisi ön plana çıkarıldı. Reklamdan kısa bir bölüm var.

ADNAN OKTAR: Ama o da bayağı şeker.

Evet dinliyorum.

VTR: Neden Allah Kuran'da ‘önce gölgeyi yarattık’ diyor?

ADNAN OKTAR: Canımın içi işte sanatını göstermek için, gücünü göstermek için onu söylüyor. Normalde tabii ışıktan dolayı gölge olur. Ama Allah ‘önce gölgeyi yarattım’ diyor ‘sonra ışığı yarattım’ diyor. Yani bu çok büyük mucize. Gölge şuurlu bir varlık. Her yerde hareket halinde bütün kâinatta, mesela şu kolumuzu oynatırken bile burada sürekli hareket halinde gölge. ‘Bunu Ben yaratıyorum’ diyor Allah. Mucize olarak yaratılır. Beyinde yaratılıyor. Çünkü ışık mesela güneş dışarıda var diyoruz ama dışarıdaki güneş simsiyah karanlık. Simsiyah karanlığın nasıl gölgesi olsun? Simsiyah karanlık. Işık beynimizde bir yorum olarak oluşuyor. O zaman gölgenin özel yaratılması lazım. Çünkü simsiyah karanlıkta gölge olmaz. Zaten simsiyah karanlık.

Evet dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Sahibi tarafından yatırılan bir kedi.

ADNAN OKTAR: Uyuması için, Allahualem derin uykuya daldı. Tabii insana benzemesi çok etkiliyor insanı.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Şehit çocuklarının hayallerini gerçekleştirmek üzere “Hayallerime Ortak Ol” projesi başlatıldı. Ordu Valisi Serdar Yavuz bu proje kapsamında şehit özel harekât polisi Yalçın Yamaner’in 2 kızının kendisine gönderdiği mektup üzerine küçük çocukların isteklerini yerine getirdi.

PINAR YADA: 2016 yılında PKK saldırısında şehit düşen polisimizin küçük kızları sevdikleri sanatçılarla tanışmayı istemişler. Valimiz, Begüm ve Betül isimli 2 küçük kızı istedikleri sanatçıların yanına götürerek tanışmalarına vesile oldu. Şehidimizin küçük kızıyla resmi var. Ayrıca şehidimizin kızlarının sevdikleri sanatçılarla beraber çektirdikleri fotoğraflar var.

ADNAN OKTAR: Ama ikisi de bayağı sevimli bunların. Çok dindar da benim gördüğüm ikisi de maşaAllah. Sanatçı kim?

GÜLEN BATURALP: Dizi oyuncuları.

ADNAN OKTAR: İyi güzel olmuş. Tabii çok hoşlarına gider. Yani sanatçılar bütün millet tarafından sevilen insanlar. Ama herkesin kucaklaması lazım, çok ayıp siyasi nedenden. Mesela benim solcu sanatçılarla da çok sevgi dolu bir yakınlığım var. Sağcı olan sanatçılarla da sevgi dolu bir yakınlığım var. Her iki tarafa da benim saygım var. Ne alakası var, benimle görüşen sanatçı sağcı mı oluyor? Veyahut ben onlarla görüşünce ben solcu mu olmuş oluyorum? Bunlar çok gereksiz şeyler.

Evet dinliyorum.

VTR: Dünyada neden bu kadar kötülük var?

ADNAN OKTAR: Yazık günah değil mi bu çocukları bu kadar korku içinde yaşatıyorlar? Hâlbuki cennet gibi bir ortam o kadar kolay ki, huzur içinde çok rahat yaşanabilir. Mesela bak şimdi Suriye’de o toprakları peşkeş çekmek, orada gazinolar açmak kumarhaneler açmak ve petrolü kullanmak için, keyif için kepazelik çıkarıyorlar. Zehirli gazla çocukları şehit ediyorlar. Sonra diyorlar “hadi biz Suriye topraklarını yerle bir edeceğiz. İntikamımız çok acı olacak” diyor. Bak şimdi ne yapıyor biliyor musun? O diyor “siz zehirli gaz yaptınız değil mi buraya? Şimdi ben” diyor “bunun intikamını alacağım.” “Ne yapacaksın?” diyorsun. “Havadan öyle bir bombardıman yapacağım ki, yaptığınıza yapacağınıza pişman edeceğim” diyor. Bu sefer oradaki zavallı halkı 10 misli daha fazla şehit ediyor. “İntikamımızı aldık” diyor. Sen deli misin? Orada o insanlar şehit olmuş zaten. 10 misli bombardıman yapıp “intikamını aldık” diyor. Kimden alıyorsun intikamını çoluk çocuktan mı alıyorsun? O şehit olan çocukların ailelerin geri kalanlarını da şehit ederek intikamını aldık diyor. Yani bu büyük bir vicdansızlık ve çok büyük bir ahlaksızlık. Oyun oynamayı bıraksınlar. Zekâmızla alay eder gibi oynamayı da bıraksınlar. Açıkça belli ki Suriye’yi parçalamak istiyorsunuz. Ne oyun oynuyorsunuz yani? Suriye’yi parçalatmamak çok önemli. Bunların tepetaklak geri gönderilmesi gerekiyor.

Evet dinliyorum.

VTR: Ben İzmir’den. Yusuf (as) zindanda neden unutuluyor?

ADNAN OKTAR: Ne kadar yakışıklısın sen böyle, bayağı da güzel yüzün. Hayret bu kadar güzel olması maşaAllah. Yusuf (as) zindanda neden unutuluyor? O zaman demokrasi yok, hukuk yok, her yerde faşist sistem var. Hukuk sadece oligarşinin -yani komünist üslubuyla söyleyelim- emrinde olan bir ezme sistemi. Yani orada hukuk, hukuk olsun diye değil. Hukukun tek amacı var. İktidarın halkı ezmesi için kullanılıyor. Şu an öyle değil şu an mesela hâkimler var, savcılar var, üst mahkemeler var. Orada öyle bir şey yok. Hukuk; devlet adamının ağzından çıkan neyse hukuk o oluyor. “Tutuklayın hapse atın” diyor bitti. Bunu hâkim söylemiyor ki, bunu devletin başı söylüyor. Dolayısıyla artık zindana koyduklarında da orada resmi bir evrak falan tutulmuyor. Sadece “zindana götürün koyun” diyor. Çıkması diye bir konu yok. Adam unutuyor zaten orada onu. Unutmuşlar orada kaldığından haberleri de yok. İlgilendirmiyor, insana önem vermiyorlar, değer vermiyorlar. Bir tek Yusuf (as) değil birçok insan orada kalıyor, unutuluyor. Ömür boyu kalıyor. Dışarıya haber götürme imkânı da yok. Dışarıya haber götürme imkânı olmadığı için Yusuf (as) diyor ki “Bak dışarı çıktığında Efendine hatırlat” beni diyor. Dışarıya savcılık kanalıyla olay bildirmek veya mahkemeye müracaat etmek veyahut karakola bilgi yazmak mümkün değil. Oraya girdin mi girdin bitti, bir daha dışarıyla bağlantın kesiliyor. Adamların seni çıkartması diye bir konu yok. Orda ebedi kalmış oluyor adam. Ebedi derken ömür boyu kalmış oluyor. O yüzden böyle vahşi bir sistem olduğu için böyle bir durum oldu.

VTR: Size şöyle bir sorum olacak. Mümin karakterini anlatabilir misiniz?

ADNAN OKTAR: Mümin karakteri nasıl olur? Aşk, sevgi. Mümin karakteri budur. Samimi olur. Kafasında bin bir türlü şeytani oyun olmaz. Sürekli Allah’la kalbi beraberdir. Allah’tan korkar. Şeytani bir üslubu, şeytani bir tavrı olmaz. Projeler, taktikler, yöntemler böyle manyakça hareketler, aptalca taktiklerle kendini ezme politikaları olmaz. Ne yapar? Allah’a tam teslim olur. Helale, harama dikkat ederek Allah vicdanına ne emrettiyse onu yerine getirir. Vicdanına çünkü sürekli bilgi gelir, vahiy gelir. O vahye uyar.

Evet dinliyorum.

VTR: İngiliz derin devletinin başındaki insanın fiziksel özellikleri nasıl?

ADNAN OKTAR: Sen nasıl yakışıklı, nasıl güzelsin böyle. O sakalın da çok yakışmış. Yüzün de çok çok güzel ve tertemizsin. Allah seni nuruyla sarsın, cennetiyle şereflendirsin. Cennette de seni bana dost, arkadaş etsin. Çok çok güzel, çok yakışıklısın maşaAllah. Bir daha dinleyeyim.

VTR: İngiliz derin devletinin başındaki insanın fiziksel özellikleri nasıl?

ADNAN OKTAR: Yaşlı bir adam, felsefeci, bilmiş, bilmediği yok, hipnoz yapabiliyor, manyetizma, ispiritzma falan bunlarla uğraşmış. Cin çağırma falan feşmekan. Adamda her şey var. Bu tip yöntemler var. Hakikaten de şeytan çağırabilen bir tip. Uzun saçlı, saçlarını kızıla boyamış bir adam. Bir gözü rahatsız. Bir gözü rahatsız, kapalı yani bir gözü görmüyor bir gözü de normal görüyor, yaşlı yani adam. Çarpık bacaklı. Kısa, bodur bir adam. Hastalıklı bir tip. Şu an başlarındaki olan kişi o ve kendinin Mesih İsa olduğuna ve dolayısıyla Allah olduğuna inanıyor. Ve İsa Mesih olarak dünyaya gelip, kan dökmesi gerektiğine inanıyor. Var, İncil’de de var zaten. “Ben geldim” diyor. “Allah'ın vaadini yerine getiriyorum, kan döküyorum” diyor. “Atların boyunu bulacak” diyor zaten İncil açıklamalarında. “Ben bunu yapıyorum” diyor “kan dökeceğim” diyor kadar.

Evet.

GÜLEN BATURALP: Suriye iç savaşının en ihtilaflı bölgesi olan Deyrizor, savaşın başladığı günden bu yana paylaşılamıyor. Bir tarafta ABD-PKK diğer tarafta ise İran ve Rusya bölgede hakimiyet kurmaya uğraşıyor. Çünkü burası petrol yataklarının zengin olduğu bir bölge. Son olarak uydu görüntülerinden bölgede petrol tesislerinin yanında üsler kuran Amerika ve PKK’lıların bölgeden tırlar dolusu ham petrol çaldığı görüntülendi. Görüntülerde Amerika petrol tesislerinin yanında onlarca akaryakıt tankerinin sevkiyat için hazırda beklediği görülüyor.

ADNAN OKTAR: İşte hırsız herifler yani. Hırsızlığa gelmişler. Irak’a ait, Suriye’ye ait malları çalıyorlar. Irak altınlarını da çalmışlardı. Deccalın bir özelliği de hırsız olmasıdır.

Suriye'yi parçalama kararı aldılar. Şimdi göz göre göre en adisinden oyun yapıyorlar. Diyorlar ki, “Suriye zehirli gazla milleti yok etti.” Halbuki İngiliz derin devleti yapıyor onu. “Ne yapalım peki?” diyorlar “madem böyle bir şey var.” “Bombalayacağız” diyor “ne yapacağız” diyor “geri kalan Müslümanları.” Bak “onlar zehirli gazla onları şehit ettiler” diyor. “Zehirli gazla olur mu?” diyor “şimdi biz onlardan öyle bir intikam alacağız ki yaptıklarına yapacaklarına pişman edeceğiz.” Geri kalanı da onlar misket bombasıyla diğer bomba çeşitleriyle bombalayarak yok etmeyi düşünüyorlar. “Ne yaptınız?” diyoruz “intikam aldık” diyor. “Garibanları, Müslümanları kurtarmak amacıyla Müslümanlara bomba atılır mı? Yani tam sahtekar ve delice bir politika bazı şahısların yaptığı bu. Ta 17 Mart’ta ben daha önce de bunu söylemiştim. 17 Mart’ta Amerika Birleşik Devletleri emrindeki gruplar An Tanf Doğu Suriye’de kimyasal saldırı yapıp sorumluluğu Şam güçlerine atacaklar diye bildirdi daha önce Rus Genelkurmay Sözcüsü. Bildirilerin hemen arkasından tak yaptılar.

Atatürk konferansımızı şöyle güzelce karıştırmadan bir anlatabiliyor musunuz?

GÜLEN BATURALP: 8 Nisan Pazar günü Shangri-La Bosphorus Otel’de Milli Değerleri Koruma Vakfı ve Teknik Bilim Araştırma Vakfı’nın ortak düzenlediği Atatürk ve Aydınlık Türkiye isimli konferansımız vardı. Konferansın ilk bölümü saygı duruşu ve İstiklal Marşı’yla başladı. Konferansımıza değerli konsoloslar, siyasetçiler, çok değerli sanatçılar, profesörler, akademisyenler, doktorlar, hukukçular, bilim adamları, kanaat önderleri, Bektaşi ve Alevi camiasının önde gelen isimleri, yazarlar, tarihçiler ve farklı dinlerin temsilcileri katıldılar şeref verdiler. Ayrıca Adnan Bey konferansımıza sizin de katılmanız bizleri onurlandırdı ve sevindirdi.

PINAR YADA: Konuşmacılarımız; açılış konuşmamızı yapan Sayın Merve Büyükbayrak. Merve Hanım yazar ve editör. Avusturya Lisesi’ni üçüncülükle bitirdi. Marmara Üniversitesi İşletme bölümü mezunu birçok konferans vermiş bir kişi.

GÜLEN BATURALP: Konuşmacımız Sayın Yaşar Okuyan Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı.

PINAR YADA: Sayın Fermani Altun Dünya Ehlibeyt Vakfı Başkanı.

GÜLEN BATURALP: Sayın Prof. Dr. Anıl Çeçen Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Öğretim Üyesi.

PINAR YADA: Sayın Hanri Benazus, Atatürk hakkında yazdığı kitaplar ve binlerce fotoğraftan oluşan Atatürk fotoğrafları koleksiyonuyla tanınmış kişi. 4 bin 800 fotoğrafı var Atatürk hakkında. Tüm servetini bu fotoğraflara ayırmış. Atatürk’ü gören ve tanışmış olan son kişi.

GÜLEN BATURALP: Sayın Prof. Dr. Salih Aynural İstanbul Üniversitesi’nde 7 yıl dekanlık, 3 yıl rektör yardımcılığı görevlerinde bulundu. Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu, Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi Denetim Kurulu üyeliklerine atandı. Kazakistan Ahmet Yesevi Üniversitesi eski Rektörü ve şu an Rumeli Üniversitesi Rektörü. Ayrıca Uluslararası Saraybosna Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi olarak da görev yapıyor.

PINAR YADA: Sayın Suat Gün emekli asker, stratejist.

GÜLEN BATURALP: Sayın Ahmet Uslu, 1915 Seddülbahir Savaş Malzemeleri Galerisi’ni açan kişi. Çanakkale Destanları Müzesi’yle tanınıyor, tarihçi.

PINAR YADA: Konuşmacılarımız sizin Atatürk ile ilgili yazdığınız eserlerden istifade ettiklerini, bugüne kadar Atatürk ile ilgili yaptığınız konferanslarınızın önemine ve etkisine vurgu yaparak, beylerin ve bayanların saygın ve nezih bir şekilde bir arada bulunmasından duydukları mutluluğu dile getirdiler.

Şimdilik bu kadar yeter.

Evet, dinliyorum.

VTR: Solaklar daha mı zeki olur?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım sende böyle fizikçi havası var. Fizik profesörü havası var. Bana öyle geldi bilmiyorum. Tipinde öyle bir görüntü var. Güzel, yakışıklı delikanlısın. Tarzın da şahane olmuş. Allah seni cennet delikanlılarından eylesin. İnşaAllah cennette de dost oluruz. Solaklar zeki olur diye bir kanun yok, ne alakası var? Sadece ama olanların hafızası daha güçlü oluyor doğru o. Yani hayret edecek bir hafızaya sahip oluyorlar.

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Sivas 112 Polis İmdat Acil Çağrı Merkezi’ne yıl içinde yapılan 1 milyonun üzerindeki çağrının yüzde 65’inin asılsız olduğu ortaya çıktı. Asılsız çağrılar içinde kendisine mantı yapmayan annesini şikayet eden bir kişi de bulunuyor.

ADNAN OKTAR: Ama bu ağır suç olsun. Bu gülünüp geçecek bir konu olmasın. Polisi böyle meşgul etmek altı ay falan cezası olsun. Baksınlar asılsız haberse altı ay gitsin yatsın. Çok nadiren belki yanlış anlama üzerine olur o ayrı. Ama kasten oyun oynadıysa altı ay yatsın.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah’tan korkmayan insan nasıl bir ahlaka sahiptir?

ADNAN OKTAR: Aferin benim canıma, aferin benim güzelime. Cilbabın için seni yine tebrik ediyorum. Çok yakışmış gözlüğün de. Yüzünde de muhteşem bir Müslüman ifadesi var. Tertemiz, nur gibi genç kızsın. Güvenilir, efendi olduğun, asil bir kız olduğun hemen anlaşılıyor. Doğal olarak insan sana saygı duyar. Allah sana uzun ömür versin. Cennette de seni bana dost, arkadaş etsin inşaAllah. Canımın içi Allah’tan korkmayan demek Allah’a inanmayan demektir yani Allahsız. Artık onun için her şey açık. Fakat şimdi orada ilk planda ruhu olmadığı anlaşılıyor. Yani mesela Darwinist eğitim de alsa bir insan ruhu varsa inanmaz ona. Hemen Allah'a inanır çünkü fevkaladelik var. Darwinizm’le falan açıklanacak gibi değil olay. Ruhu yoktur, ruhu yoksa zaten Allah onu o şekilde yaratıyor özel olarak. Her şey negatif gelişir. Her iyinin tersi gelişir. Ve müminlerin imtihanı için özel yaratılmış varlıklardır.  Dolayısıyla o kadar da ehemmiyet verilecek bir şey değil. İman gözüyle bakılırsa rahatça hem ibret alınır, hem de gerekli karşı ilmi mücadele verilir. Güç sahibi olmaz onlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Her zalime yanlış yaptığını söylemek gerekir mi?

ADNAN OKTAR: Ah benim canımın içi, ah benim güzel yüzlüm. Duruma göre eğer psikopatsa tabii söylenmez. Yani yüzüne karşı söylenmez. Ama hukuka müracaat edilebilir ama yüzüne karşı tehlikeli olabilir. Mesela adam gidiyor bir kadının ağzını burnunu kırıyor evde oturmuş. Şimdi içeriye girip “niye bu kadını böyle dövdün?” falan dersen saldırır sana. Ama polise söylersen olur. Polis ona mahkeme söyler ona artık orada olmaz. Ama güç yetirilebilecek gibi bir şeyse insan onu tahmin eder. O zaman söylenebilir tabii ki. “Niye böyle terbiyesizlik yapıyorsun?” denir, denebilir. Göz kararıyla anlaşabilir onlar.

Evet.

GÖRKEM ERDOĞAN: Afrin ve Elbab harekatlarıyla PKK’yı Suriye sınırının ötesinde durduran ordumuz bu sefer de Irak sınırındaki PKK sızıntısını önleme planları yapıyor. TSK yıllardır Irak sınırından Türkiye’ye girerek kan döken PKK’lı teröristleri durdurmak için belli aralıklarla sınıra karakollar kurmaya başladı. Özellikle Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Erbil’e bağlı Sidekan nahiyesinde bulunan dağ zirvelerine Türk askerinin konuşlandığı ifade edildi.

ADNAN OKTAR: İşte Darwinist, ateist sisteme karşı mücadele edebilsek PKK’lı kalmayacak. Kum gibi kaynıyor bak PKK’lı oradan geliyor oradan yine çıkıyor, oradan geliyor oradan yine çıkıyor. Bütün bölgede çığ gibi yayılıyorlar. Bilimsel mücadele şart, ilmi mücadele şart, Darwinist eğitimin durdurulması şart. Bak geceli gündüzlü her gün söylüyorum.  

GÜLEN BATURALP: Türk ordusunun Irak sınırında karakol kurmaya başladığı Barzani yönetiminin resmi yayın organı gibi kabul edilen Rudav Gazetesi’nde haber oldu. Rudav Gazetesi, “Türk askeri Suriye’den sonra Irak’tan da içeri girdi. Operasyonlar çok yakında başlıyor” iddiasıyla verdiği haberde, TSK’nin Sidekan’daki dağ zirvelerine sekiz helikopterle çok sayıda Türk askeri indirdiğini ileri sürdü. Bu askerlerle birlikte ağır silahların da bölgeye konuşlandırıldığı belirtildi.

ADNAN OKTAR: Evet, Türk askerinin bereketi eskiden beri bilinir. Bir de yenilmez olduğu bilinir. Türk askerinin yenildiği hiçbir yer olmamıştır. Bir kahpelik olmadıktan sonra yenilmez.

GÖRKEM ERDOĞAN: İkiz çocukların resimlerini göstermek istiyorum.

ADNAN OKTAR: Ne şeker bunlar böyle. A çok tatlı olmuş. Bir gözü mavi, bir gözü siyah çok tatlı. Burunlar da hokka gibi. Aman Allah’ım bunlar da çok güzel. Kardeş mi bunlar? Hayret ne kadar güzeller. Keşke büyümeseler de hep böyle kalsalar. Bunlar da çok şeker, ikisi de birbirinden güzel. İnsan bakmaya doyamaz. Melek gibiler maşaAllah. Ah severim ben onları tıpkısının aynısı. Ya bu ikiz olayı çok şahane bir şey. Masumluğa, tatlılığa bak sen. İkizler olayının üstünde duralım çok şahane şeyler.

VTR: Sizce hayvanlardan ibret alacağımız bir durum, bir husus var mıdır?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm tabii ki. Sadakatleri, egoist bencil olmamaları. Mesela tavuk yavrularıyla geliyor bir yere orada yem bulduğunda hemen yavrularını çağırıyor. Kendi yemiyor büyük bir gayretle patilerini aça aça onlara yedirtmeye çalışıyor. Mesela yağmur falan oldu mu hemen kanatlarını açıyor onları içine alıyor yavrularını, onları koruyor. Mesela köpek falan olduğunda hayvan direkt köpeğin üstüne atlıyor köpek ödü kopuyor. Normalde tavuk bayağı korkar köpekten ve kaçar. Köpek deli gibi kaçıyor. Yani cinnet geçiriyor ne görürse üstüne atlıyor. Benim güzel yüzlümü ben bir daha göreyim.

VTR: Sizce hayvanlardan ibret alacağımız bir durum, bir husus var mıdır?

ADNAN OKTAR: Canımın içi çok güzel kızsın sen. Çok insancıl yüzün. Yüzündeki gülümseyişin falan çok tatlı. İnsancıllığın da ötesinde çok güvenilir, çok asil, güzel bir yüzün var. Allah seni cennet arkadaşı yapsın. Şu bizim ufaklığın halini görüyorsunuz. Yemeğini yedi eti. Birçok şahıs elini yemek yedikten sonra üstüne başına sürüyor, bazı hanzolar var. Akıl almaz titiz temizleniyor. Ağzını, yüzünü, elini bayağı iki saat uğraştı et yedim diye. Yani pırıl pırıl tertemiz. Zaten Allah diyor Nahl Suresi 66. Ayette şeytandan Allah'a sığınırım “Sizin için hayvanlarda da elbette ibretler vardır” diyor.

Stalin diyor ki, “Çok erken yaşlarda henüz Hristiyan kilisesinde bir öğrenciyken devrimci duyguyu Darwin’i okumaya başladıktan sonra elde ettim” diyor. Bak yoksa normal Hristiyan eğitimi aldığını söylüyor Stalin. Ama Allahsız olmasının ana nedeni “Darwin’i okumaya başladıktan sonra oldu” diyor.

GÖRKEM ERDOĞAN: Sevilmek isteyen bir kedi.

ADNAN OKTAR: Bu nasıl oluyor? Eğitiyorlar mı bunu?

GÖRKEM ERDOĞAN: Hoşuna gidiyor olabilir gıdığından sevilmesi.

ADNAN OKTAR: Ama yine de garip öyle bir şey olması.

EBRU ALTAN: İstediklerini elleriyle gösteriyorlar.

ADNAN OKTAR: Çok iyi bayağı güzel.

GÜLEN BATURALP: Yayınımıza kısa bir ara veriyoruz.