Canlı Sohbetler (9 Nisan 2018; 19:00)

GÜLEN BATURALP: Canlı Sohbetler programımıza başlıyoruz. Hoş geldiniz Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Ne güzel.

Şu Atatürk konferansımız, var mı onun resimleri? Göster internetten. MaşaAllah, sevgiden salon yıkıldı yani. Milletvekilleri, eski bakanlardan, siyasetçiler, yazarlar, profesörler hıncahınç doluydu salon. İğne atsan yere düşmez derler ya öyleydi, maşaAllah. Müthiş bir sevgi coşku seli vardı. Atatürk’ümüzü çok güzel ifade ettiler muhteşem oldu, çok çok güzel oldu.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Uzman Çavuş Anıl Yalap bir yıl önce PKK’yla çatışmada yaralanmış, tedavisinin ardından gönüllü olarak bölgeye dönmüş ve Çukurca’da şehit olmuştu. Şehidimizin babası Elmas Yalap, oğlunun bir yıl önce yaralanmasına rağmen kendi isteğiyle birliğine döndüğünü ifade ederek ‘Gitmezsem şehit arkadaşıma ihanet etmiş olurum’ dedi. Biraz rapor almasını söyledik ama iyi olduğunu söyleyerek gitti. Vatan sağ olsun, şehitler olmasa vatan da ayakta olmayacak” dedi. Şehidimizin fotoğrafını görüyoruz, maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Kabadayı, seni alnından öpüyoruz yiğit kabadayı. Biz de öleceğiz baban da ölecek, gazeteciler de ölecek, siyasetçiler de ölecek ölmeyen kimse kalmayacak onu söyleyeyim. George Bush’undan tut Trump’ından çık. En ünlü sanatçılar, generaller, paşalar herkes ölecek. Ama anlı-şanlı ruhunu teslim etmek ayrı bir konudur. Sen anlı-şanlı teslim ettin kabadayı, o yüzden sana çok imreniyoruz. Helal olsun sana, anana babana da helal olsun sana da helal olsun. Tebrik ediyoruz şehadetini yiğit kabadayı. Allah, Kitap, din, iman için o mübarek aziz ruhunu Allah’a teslim ettin. Bir saniyede cenneti aldın, helal olsun sana. Allah bizlere de nasip etsin. Sanki yatakta sürünerek ölmek marifetmiş gibi “aa” falan diyor adam şamata yapıyor. Bağıra bağıra yatakta ölünce mi hoşuna gidecek? Şehadetle ölmek en büyük şereftir, en büyük güzelliktir. Sanki o bir şey kazanmış gibi. O senin haline ağlar diye mi düşünüyorsun? Sen şehidin yüreğini sızlatıyorsun manen, oturup ağlamakla. Annesi babası heyecandan belki ağlıyor olabilir. Üzüntüden ağlamak haramdır. Kabadayıya ağlamak, kabadayıyı çok rencide eder çok ağrına gider yani. Aman aman sakın sakın. Şehadet büyük bir şereftir, onurdur daima tebrik edilmesi gereken bir güzelliktir. Bazı böyle FETÖ artığı tipler var. İşte Fethullah Gülen falan “hiçliğe gitti” diyor şehide. Sen davul gibi mezarın içinde şişip patlayacaksın. Sen nereye gideceksin bir bak bakalım. Sen bu kadar çoluğu-çocuğu genci şehit ettirdin. MİT mensuplarını ihbar ettirip şehit ettirdin ve PKK’ya bütün ömrün boyunca destek oldun. Vatanın, devletin sırlarını verdin küfre, dalalete. Ne kadar çirkin iş varsa yaptın sırf sana baş desinler diye.

FETÖ’ye karşı bazı yerler çok gevşek, daha titiz, daha akılcı olmak lazım. Ama eğitimle olur durduk yere olmaz bunlar. Bir kere sevgi bağı bizim milletimizi çok güçlendirir. Sevgiye çok önem verelim. Sevgiyle herkes birbirini kucaklasın. Solcu-sağcı fark etmez kardeşim, aydınlıkçı falan yeter ki terörist olmasın. Ateist de olabilir bizim onunla bir alıp-veremediğimiz olmaz.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Cumhurbaşkanı Erdoğan “Eğer bu ülkede yaşayan bir insan inancından dolayı ötekileştirilirse karşısında önce beni sonra devleti bulur” dedi. Sözlerine şu şekilde devam etti: “Koskoca bir imparatorluktan elimizde kalan bu son vatan parçasının tek bir karış toprağını tek bir çakıl taşını dahi kimseye vermeyiz. Burada PKK’nın özerklik hevesine yer yoktur. Ayrıca bu devletin sınırları içinde ve dışında yaşayan tüm insanları aynı haklara, fırsatlara sahip birinci sınıf birey olarak kamunun tüm imkanlarını aynı ölçüde kullanabilen vatandaşlar olarak gördük. Kim ki bu ülkenin herhangi bir bireyini kökeninden, inancından, meşrebinden, sosyal ve siyasi tercihlerinden dolayı ötekileştirmeye kalkarsa karşısında önce beni, benimle birlikte devletimizi bulur” dedi.

ADNAN OKTAR: Çok iyi olmuş. Tayyip Hocam çok güzel söylemiş. Bu sık sık gündeme getirilmesi gereken bir şey. Benim haberim yoktu konuşmasından, o mealde bir konuşma yaptım. Arkasından Tayyip Hocam böyle bir konuşma yaptı. Çok güzel. Sık sık ifade edilmesinde çok büyük fayda var. Bir de PKK, gerçekten Türkiye’den biz toprak vermeyiz akıllarını başlarına alsınlar aptallığı bıraksınlar. Aptal olabilir bir insan ama bu kadar da aptal olmaz. Bu kadar mı ahmaksınız? Biz Türkiye’den size toprak verir miyiz? Gidiyorsun “Suriye’den, Irak’tan alacağım” falan diyorsun, o bizi ilgilendirmez. Alabileceğini de zannetmiyorum ayrı mesele de. Ama Türkiye konusunda aman ha aman, sakın ha sakın. En olmayacak şeyi söylüyorsun. En istemediğimiz şeyi söylüyorsun. Yeri-göğü birbirine katarız aman ha.

Dinliyorum.

PINAR YADA: Kardeşlerimiz Almanya Berlin’de fosil sergisi yaptılar, inşaAllah. Sizin kitaplarınızdan gelenlere hediye ettiler.

ADNAN OKTAR: İmreniyoruz tabii Avrupa ülkelerine. Çok olgun insanlar, kibar temiz insanlar. Burada fosil sergisi yapıyoruz adamlar ısırmaya falan kalkıyor tepikleniyor çifteleniyor falan, yutmaya kalkıyor fosili. Bir acayip durum var. Kitap dağıtıyoruz kitabı ısırıyor. Kitap okunur ısırılmaz.

Avrupa’yla arayı düzeltelim, Yunanistan’la arayı düzeltelim. Yunanlılar çok güzel insanlar, Almanlar bizim eski dostumuzdur, temiz insanlardır Almanlar. Hollanda, Danimarka, Norveç bunlar birbirinden güzel insanlar, bunların hepsini bağrımıza basalım.

PKK konusunu da akılcı bir şekilde anlatalım. Kardeşim bak PKK demokrasi istese şu bu falan bunların hepsini aklımız alır. Türkiye’den toprak konusu bu ahmaklık bu. “Al bu toprağı senin” der miyiz? Aldın mı zaten toprağın tümünü aldın demektir. Bu ne demek? Dinimizi imanımızı her şeyi aldın demektir. Ve bizi öldürmek istiyorsun demektir. Yok etmek istiyorsun demektir. O zaman biz cinnet geçiririz aklını başına al. Tozunu dumanına katarız, ta banyo yaptığın yere kadar kovalarız seni ve buluruz.

Bu PKK’yla bir konuşulsa bunlar gerçekten çok ahmaklar. Kardeşim, sen milletin izzeti nefsine, haysiyetine, şerefine, namusuna en ağır saldırıyı yapıyorsun ahmak adam, toprak istemek ne demek? Dinin imanını her şeyini istiyorsun deli misin sen. Hayır zorun ne, ne alaka? Hadi Allah vermesin faraza orayı alsan ne yapacaksın? Orada senin iflahını keseler. Amerika senin kafanı koparır. Dangalaklığı bırak. Ne kadar aptal adam bunlar, ne kadar aptal adamlar yani. Takmışlar, kardeşim bir kere Kürtler, bak bizim çocuklar aşağı hepsi Kürt’tür, delikanlı çocukların çoğu Kürt. Azeri kardeşlerimizden de Kürt olan var. Ne demek Kürt? Kürt demek dünya tatlısı, dünya güzeli insanlar demek tir. Aynı Kürt-Türk hep aynı. Bizim aklımızın ucundan geçmez sonra çıkarttılar bu edebiyatı. Bizim mahallede çok fazla Kürt vardı aklımızın ucundan geçmezdi. Köyde de vardı Kürtler. Kürt mert insan demek, dürüst, sevecen Türk milletinin ferdi. Nereden çıkartıyorsunuz? Bu adamlara cevap vermek dahi istemiyorum çok kızdırıcı bunların aptallığı yani çok lanet tipler yani. Suriye’yi de rahatsız ediyorlar, Irak’ı da rahatsız ediyorlar otur oturduğun yerde kardeşim. Hayır bak, özgürlük iste demokrasi iste, buraları güzelleştirin de, bunların hepsi haklı bunu yapalım. Diyorsun ki “toprağı ben alacağım ben idare edeceğim.” Bırak, sen Allahsız, Kitapsız, dinsiz, imansızın tekisin. Senin gibi alçağa biz orayı verir miyiz? Ne olduğun belli değil, ne idüğün belli değil karaktersizin tekisin. Süper tehlikeli bir şey, olacak iş değil. Normal kardeşçe yaşayalım. Kürt kardeşlerimiz dünya tatlısı hepsi dindardır tertemiz insanlar. Çok efendidirler, çok misafirperver nezih insanlar. Bir de çoğu da dangalak PKK’nın kafası çalışan adamlar değiller, PKK’dan anladığından da değil. Dağa çıkarıyorlar hiçbir şey bilmez, ne komünizmi bilir ne Darwinizm’i bilir. Adam öldürmeyi öğretiyorlar. Ahmak, bilmediğin bir şeyde gidip adam öldürüyorsun. İnsan ölümü göze alır yine o ahlaksızlığı yapmaz, kaç-git serseri kaç-git. Gece bir yerden kaç-git aşağı doğru, ne olur, Allah’a sığın kaç. Niye adam öldürüyorsun deli misin sen? Hayır, eninde sonunda zaten hepsi öldürülüyor. PKK’lı olup da uzun yıllar yaşayanı ben hiç hatırlamıyorum. 4 sene,5 sene en fazla 6-7 sene en fazla ömürleri. Şu rezilliğe bak. Kaç, genç kızlar da kaçsınlar oradan kardeşim. Yalnız, kaçmalarına devlet olanak sağlasın. Kaçmaları için güzergah belirleyelim. Kaçabilecekleri yerler yapalım kaçma noktaları. Mesela böyle karakol gibi yerler, yol güzergahı. Buraya kadar kaçabilirseniz burada tamam dersiniz. Suçu yoksa zaten bırakıyoruz. Savcı oraya da gelebilir. Maaş da veririz, iş de veririz kurtulur gider. Eğer birisini katletmediyse bir insan öldürmediyse tamam. Kaçmışsın pişman olmuşsun tamam bir şey dediğimiz yok. Kaçma noktaları oluşturalım bilhassa genç kızlar için çünkü onların kaçması daha zor oluyor. Oralara mesela 10 kilometre  yakınına, 20 kilometre yakınına.

Biz Kürt kardeşlerimi çok seviyoruz, adamlara biz anlatamıyoruz herhalde. Bizim öyle bir derdimiz yok. Paris’e çevirtelim oraları, Londra’ya çevirelim güzellik yapalım, zenginleştirelim ne istiyorlarsa yapalım, özgürlük alabildiğine verelim ama komünist idare istemiyoruz. Kürt idareci de gelebilir o derdimiz değil ama yeter ki dürüst, samimi, dindar, Allah’tan korkan bir insan olsun. Biz Kürt gelmesiyle iftihar ederiz bizim öyle bir derdimiz yok. Ama Türkiye düşmanı gözü dönmüş katil biz oraya getirttirmeyiz onu. Biz huzurumuzu kaçırtmak istemiyoruz bu kadar basit.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Kedilerin sıcak sevdiğiyle ilgili bir video.

ADNAN OKTAR: Kedi Allah’ın güzel bir tecellisi ve sevdiğimiz her kedi ahirette yanımızda olacak. Onun için kedi sayısını artırmakta fayda var. Çünkü tanımadığımız kediyle karşılaşmak ayrı bir de tanıdığımızla karşılaşmak ayrı. Benim Ankara’daki kedim şahaneydi bak söyleyeyim böyle bir kedi yok.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında sevgiden de bahsetti bugün. Ve herkesi çıkarsız sevgiye davet eden bir açıklama yaptı. “Bugün sizlerle şunu da konuşmak istiyorum. Diyorum ki biz kardeşiz, kardeşlerin arasına fitne sokmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz. Kardeşler kardeşleri Allah için sever. O sevgiyi kimse alıp götüremez. Menfaat için severse o tehlikeli, biz menfaat için bir kardeşlik istemiyoruz. Allah için seveceğiz. Bizde Arap, Kürt, Laz, Çerkez, Gürcü, Abaza, Boşnak böyle bir ayrım var mı? Biz tek millet diyoruz” dedi.

ADNAN OKTAR: Şahane. Tayyip Hocam tertemiz bir Anadolu delikanlısıdır. Milli bir meseledir Tayyip Hoca’yı desteklemek. Hiç lamı cimi yok. Bütün bahaneler münasebetsiz. Ben konuşuyorum gençlerle “Niye karşısın?” diyorum, mantıklı gelmiyor bana. Bir tek sanat, kültür ve kalite konusunda hakikaten bir bakanlık kurulsun demiştik, onu bekliyorum ben Tayyip Hoca’dan. Ama o da elinden geleni yapıyor yani ne yapsın. Çünkü çok fazla sanatçı da yok Türkiye’de. Ama yine de o bakanlığı bekliyorum Tayyip Hocam’dan o müjdeyi. Bak, kalite bakanlığı, sanat ve kalite bakanlığı çok önemli. Bir adını koysun güzel bak arkası gelecek. İş çıkar diye düşünüyor belki, hani kalite bakanlığı her şeye müdahil olur. Bir şey olmaz, tavsiye edecek bir bakanlık olsun, tavsiye mahiyetinde olsun tavsiye eden.

Evet.  

GÜLEN BATURALP: Lice 1. Jandarma Komando Alay Komutanlığı’nda görevli komutanlar “Şehitler ölmez” türküsünü söyledi. Komandolarımız türküyü çok güzel söylüyorlar, maşaAllah. Kısa bir görüntümüz var izleyebiliriz.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

Şimdi Tayyip Hoca daha da atak yapar da fakat bu bağnaz ekip bunlar bela yani bir kısmı bunların işin doğrusu. Daha güçlü bir destek sağlarsak eli kuvvetli olursa daha rahat hareket edebilir. Bunlarla muhatap etmeyelim Tayyip Hoca’yı. Bu bizim işimiz olsun. Bunlar mesleği falan itibarları ellerinden gitti falan diye düşünüyorlar. “Kadın dövün” diyor biz size nasıl itibar edelim? Bari özür dileyin de, dersin ki “yanlışlık yaptık işte bir ara kafamız gitti. Gelenekçi eğitimin etkisiyle böyle konuştuk Allah affetsin vazgeçtik” deyin de sizin dediklerinize biz itibar ederiz, değer veririz, saygı duyarız. Ama bu vaziyette olmaz böyle olmaz diretmeyin yani.

Evet, dinliyorum.   

VTR: Bir insanın ölümden çok korkması, ölmek istememesi insanın imansız olduğunu mu gösterir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, şimdi ölüm bir kere olacak. Tabii ki heyecanlanıyordur yani şaşırır. Bir boyut değiştirecek yeni bir yere gidecek ne olacağını bilmediği için, nasıl şeyler olacağını bilmediği için. Halbuki Allah ona güvence veriyor ama o zannediyor ki öldüğünde orada duruma kendi adapte olacak. Orada mesela adamlar bulacak insanlar bulacak, bu nedir diyecek, mesela buraya nereden gidilir falan. Sanki böyle helikopterden bir adamı bir adaya bırakmışsın gibi falan öyle düşünüyorlar, hani kendi başına yolunu bulur. Öyle bir şey yok. Yanında mihmandarı var, yanında melekler var, öyle bir şey olmaz. Ondan çekiniyorlar yani ne yapacağız nasıl edeceğiz, nasıl bir bağlantı kurarız, yoksa başka bir şey değil. Bir de günahkarsam cehenneme giderim mi ondan korkuyor. O zaman günah işleme işte, Allah’a sığın tövbe et. Zaten Allah’ın amacı o. Bir de “Allah sizin azabınızla ne yapayım?” diyor. Allah ne yapsın adamın azabıyla yani öyle bir şey olmaz. Ruh sahibiyse samimiyse bir kere kesinlikle cehenneme gitmez bak açıkça söylüyorum. Haram olur öyle bir insana cehennem. Ne yapsın Allah cehennemde onu? Zevkli güzel bir şey değil ki cehenneme gitmesi. Ne yapsın Allah? İmansız olduğunu göstermez, belki daha çok tövbe etmek istiyordur, vakit kazanmaya çalışıyordur. Etrafı biraz daha düzeltmeye çalışıyordur, o.

Tayyip Hocam’dan millet çok şey bekliyor. Şunu da yapsın bunu da yapsın. Kolaysa sen yap, gel de yap yani. Bir kere güçlü bir destek ver de ondan sonra. Hiç olmazsa sözlü destek ver sözlü. Konuş orada burada, kahvehaneye git konuş lehinde, okula git lehinde konuş, değil mi? Ağzı kirli adamlar var, ağzı uğursuz adamlar var, sevgisiz adamlar var akşama kadar böğürüyor adamlar. Onu dengele işte git konuş güzel şeyler yap.

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Cumhurbaşkanı Erdoğan teröristlerin ağzıyla konuşarak terör örgütlerine destek veren kişiler için “cehenneme kadar yolunuz var” dedi. “Türkiye olarak biz kendi mücadelemizi kendi belirlediğimiz strateji doğrultusunda sonuna kadar yürüteceğiz. Bu mücadelede bize destek olan herkese teşekkür ederiz. Karşımıza geçip teröristlerin ağzıyla konuşanlara ise cehenneme kadar yolunuz var diyoruz” dedi.

ADNAN OKTAR: Evet, Tayyip Hocam konuşmada serbest. Yalnız samimi insan Tayyip Hoca, temiz bir insan ben anlamıyorum onunla niye uğraşıyorlar. Daha ne yapsın? Bayağı candan. Bak, ekonomiyi zorla bozmaya çalışıyorlar ortada hiçbir şey yokken. Hiçbir şey yokken ekonomiyi bozmaya çalışıyorlar. O da “şamata yapmayın” diyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Gayret ederek samimi olunur mu?

ADNAN OKTAR: Olabilir güzel yüzlüm, belki samimiyetin lezzetini bilmiyordur şahıs, öyle çünkü insanların çoğu samimiyetsiz oluyor. Halbuki bir kere samimi olsa çok hoşuna gider. Ona o zevki anlatmak faydalı olabilir değişebilir yani imkansız değil. Çünkü samimi olduğunda bir güç kazanır insan, muhakeme yargısı açılır üstüne bir hafiflik rahatlık gelir. Allah’ı düşünmede daha özgür, daha candan olur üstündeki baskı kalktığı için. Ufku açılır ama tek başına samimiyet kurtarmaz tabii. Samimiyet Allah’ın büyüklüğünü anlamada zemin hazırlar. Asıl önemli olan Allah’ın büyüklüğünü anlamaktır. Eğer onu anlarsa şahıs dünyanın en büyük adamı, en büyük güç olur yani devrilmez bir güç olur. Ama o konuda kuşkuya ve boşluğa vakit bırakmaması lazım. Sürekli o dikkatini muhafaza etmesi lazım. O çok hayatidir. Mesela Musevilerden Rabbani bilginler bunu bilirler. Hristiyanlardan da bazı dindarlar bunu bilir, önemini bilirler. Benim gördüğüm direkt dünya hakimi oluyorlar. Dünya avuçlarında oluyor yani. Bir avuç şu an dünyayı idare edenler çok küçük bir grup. Hayret edecek şekilde güçlü oluyorlar.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Esad rejimi Doğu Guta’daki Duma’ya zehirli gaz içerikli kimyasal silahla saldırmıştı. Saldırıda ölenlerin sayısı 78’e yükseldi. Ancak Rus yetkililer Doğu Guta’da silahlı grupların elinde tuttuğu son yer olan Duma’da Suriye ordusu tarafından kimyasal silah kullanıldığına ilişkin iddiaları yalanladı.

ADNAN OKTAR: Kardeşim, işin doğrusunu söyleyeyim mi; şimdi Suriye’yi bölmek istiyor Amerika yani İngiliz derin devleti bölmek istiyor. Her türlü rezilliği yapıyorlar oyun oynuyorlar. Kamuoyunu da kandırıyorlar rahatça. Bir kere Suriye her halükarda ülkenin bölünmesine neden olacak bir şeyi bilerek yapmak istemez. En koktukları şey Suriye’nin bölünmesi, adam niye bunu yapsın bilerek? İngiliz derin devletinin ajanları orada zehirli gaz hakikaten kullanıyor. Ajanı getiriyor küçük bir bölgede kullanıyor. “Bunu hükümet yaptı” diyor. İnanmayan beri gelsin. Bunu Irak’ta da yaptılar “atom bombası var” dediler. Böyle “zehirli gazlar falan her şey var bu ülkeyi yıkalım” dediler. Ortadoğu’nun bir özelliği de çok garibandır hemen inanır. Acayip inanıyorlar “vay be” falan diyorlar. Halbuki adamların tek derdi günü şu an Suriye’yi bölüp parçalamak. Bölüp parçaladıktan sonra Irak’ı bölüp parçalayacaklar. Suudi Arabistan’ı düşünüyorlar bölüp parçalamayı. Yemen’i bölüp parçalamak istiyorlar, sonra da Türkiye’yi bölüp parçalamak istiyorlar. 8 parçaya falan ayırmak istiyorlar Türkiye’yi de. Bu kadar açık. 8 ayrı cumhuriyet istiyorlar. Yalnız Ortadoğu halkı tabii çok gariban oluyor. Sadece bombalardan kaçınıyorlar. İlaç sevkiyatı yapılıyor yani olayı kökünden durduracak bir tedbir değil de. “Oraya pide götürelim” diyorlar işte “yiyecek götürelim aç onlar, sargı bezine ihtiyaç var” diyor “seruma ihtiyaç var” diyor. Halbuki bir araya gelseler İslam ülkeleri “ne istiyorsunuz bizden gece-gündüz bombalıyorsunuz deli misiniz siz? Biz Suriye’nin bütünlüğünü istiyoruz, parçalanmasını istemiyoruz.” Bunu demeleri bitirir işi. Gıkları çıkmıyor. Onun için bir İslam Birliği toplantısı gerekiyor. Tayyip Hocam toplasın. İran, Irak, Suriye hatta bak Fas, Tunus, Cezayir onları da bölmeyi düşünüyorlar. Şimdi bak bunlar hiç hesapta yok değil mi duymuyorsunuz şu an? Fas, Tunus, Cezayir hiç bunlarla ilgili bir söz duymuyorsunuz. Şimdi bak onlar da sırada. Şimdi birkaç yıl sonra orada da olay çıkaracaklar Fas, Tunus ve Cezayir’in bölünmesi için, küçültecekler o ülkeleri de. Suudi Arabistan’ı da yaklaşık 3-4 parçaya bölmek istiyorlar. Hicaz bölgesi ayrı, işte falan feşmekan.

Şam idaresini -tabii biz onları destekliyor falan değiliz de- küçük düşürmek ahlaksız işte zalim gibi göstermek için ne gerekiyorsa yapıyorlar. Mesela şimdi Trump çıktı adama “hayvan” diyor işte “vahşi” işte “zalim” falan diyor. Halbuki Amerikalı şirketler büyük bir sabırsızlıkla bekliyorlar şu an oraların bölünmesini. Suriye bölünür bölünmez anında orada pavyonlar gazinolar kurmayı düşünüyorlar. Kumarhanelerin kurulacağı yerler belli. Hangi işadamlarının nerede iş yapacağı da belli. Çünkü uçsuz-bucaksız boş topraklar. Mesela homoseksüel kampları falan yapacaklar, boş toprağa ihtiyaçları var. Ortadoğu ilginç bir yer olduğu için orayı kullanmak istiyorlar. Hatta şu andan itibaren satmış durumda toprakları işadamlarına. Onlar da gariban bilmiyor habire işte bombalamaya karşı tedbir alıyorlar, habire Şam’a küfrediyorlar. Esad’a küfrediyorlar, bir an önce parçalanmayı sağlayacak bir şey. Halbuki Şam’la da Esad’la da konuşup herkesle konuşup diyeceksin “burada öyle bir şey olsun ki Sünni-Şii herkes rahat edecek gibi, Türkiye’ye dost, eski Suriye ile alakası olmayan, mezhep taassubu içinde olmayan demokratik akılcı bir idare kurun, bir de bunların hepsini buradan atalım” deseler konu bitecek. Demiyorlar, göz göre göre oyuna geliyorlar. Suriye topraklarını daha şimdiden Amerikalı büyük şirketlere sattılar daha ortada bir şey yokken. Parasını da aldılar şu an. Var ya öyle bazen müteahhitler oluyor daha inşaat başlamadan satıyor. Aynı bunlar da öyle daha olay başlamadan şu an satışını yapmış durumdalar arazileri. Bölündü araziler. Nerede ne şehir kuracaklarını falan hepsini ayarlamışlar. Ortadoğu’da da bunu anlayan insan pek olmuyor. Kavga zihniyeti daha çok olduğu için, işte kavga yapalım, silahlanalım o ona o ona. Halbuki oradaki bütün gruplar birleşip “ne oluyor, Suriye’de hep beraber kardeş olalım” demeleri lazım Suriye’deki bütün grupların tamamı. Bunun için de Hz. Mehdi (as)’a gerek var.

Şimdi Tayyip Hocam’dan bizim ricamız Arap ülkelerini Fas, Tunus, Cezayir hepsini toplasın bak hepsini bölmek istiyorlar. Suudi Arabistan’ı da bölmek istiyorlar. Suudi Arabistan’ı da bölüp aslında Dubai gibi yapmak istiyorlar. Orada da öyle işte pavyonlar, gazinolar, kumarhaneler falan. İşte homoseksüellerin yaşadığı yerler adalar falan yani Avrupa’nın eğlence merkezi yapmak istiyorlar. Ve parçaladıktan sonra bunu yapmayı düşünüyorlar. Sadece Mekke ve Medine’yi kutsal yer olarak ayırmayı düşünüyorlar, böyle hani hacılar gelecek gibisinden. Onlardan gelecek parayı kullanmak için ayrı bir şey olarak düşünüyorlar. Türkiye’yi de 8’e bölmek istiyorlar. Şimdi Tayyip Hoca’yı çok dirençli buldular, delirecekler kafayı yiyorlar. Bu oyunu Suriye’de bozarsak her yerde bozarız.

Bütün Ortadoğu’yu ince ince küçük küçük bölüp kıpırdayamayacak hale getirmeyi düşünüyorlar. Çok küçük ülkeler olacakları için hiçbir şey yapamazlar. Orada işte Avrupalı homoseksüellere falan oradaki çocukları satmak, orada kumarhaneler, işte uyuşturucu satılan yerler eğlence yerleri yani. Bir de oranın petrollerini kullanmak istiyorlar. Çünkü Irak ve Suriye petrolleri çok zengin. Hatta Kıbrıs’ın da doğalgaz yatakları falan. Bakın işin acayip yanı, onları da şu an satmış vaziyetteler. Petrol yatakları da satılmış vaziyette daha ortada hiçbir şey yokken. Daha milli devlet var ortada. Ama petrol bölgeleri büyük şirketlere satıldı. Amerika’daki büyük İngiliz petrol şirketlerine satıldı şu an. Adamlar da zorluyor hadi bir an önce mala sahip çıkalım diye “niye bekletiyorsunuz?” falan gibi. Onlar da kudurmuş gibi bombalamayı daha da artırıyorlar. Şimdi orada adam petrol şirketlerinin kontrolüne girdiğinde tabii oradan akıl almaz kazanç sağlamış olacak. Orada kazandıklarını da orada gariban Arap gençlerin falan ırzına geçerek, Arap kızların ırzına geçerek falan kullanacaklar. Gıcık oldular mı birbirleriyle savaştırıp kan gövdeyi götürecek. Canları istediğinde kan dökecekler. Yani tam anlamıyla esir konuma gelecekler. Ve böylece Mehdiyet’i kazıyacaklarını düşünüyorlar. Bunu yapamazlar. Onun için nerede it-kopuk varsa Mehdiyet’in üstüne salıyorlar ki güya durduracaklar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Küsme toplumumuzda niye yaygın?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, haklılar. Yani küstürecek şey yapıyor. Mesela kızlarla erkekler arasında oluyor küsme genellikle. Üzecek şeyler yapıyorlar, telafi edecek bir konuşma yapsalar bir şey olmaz. Ama küsmeyi tabii çabuk halletmek lazım. Yani çabuk neticelendirmek lazım. Gönlünü alıp yatıştırabilirler. Şimdi küsmede en belirgin vasıf herhalde yüzüne bakmamak, dalıp dalıp gitmek, yere bakmak, konuşmamak, sarılsa bile itmek. Küsme çok yaygın. Küstüğünü anladığı an o an müdahale edip düzeltmesi daha iyi olur. Yani sıcağı sıcağına düzeltmek iyi olur. Aslında iki taraf da küsmeme konusunda anlaşabilirler de. Karşılıklı söz verebilirler küsmeyeceklerine. Ama birbirlerini kırmasınlar, başka türlü nasıl olur? Rahatça birbirlerine ters davranabiliyorlar o olmaz. Bir olur, iki olur hadi diyelim ama ters davranmak iyi bir şey değil. Gönül alıcı davranmak lazım. Bir de genç kızlar çok nazik oluyorlar, her şeye kafayı takarlar. Çok özenli olmak lazım. Ben yakışıklımı bir daha göreyim.

VTR: Küsme toplumumuzda niye yaygın?

ADNAN OKTAR: Bir kere sen çok güzelsin onu söyleyeyim. Bayağı sevimli bir tipsin. Bir de çok iyi niyetli temiz bir delikanlıya benziyorsun. Kızlarda en çok küsme herhalde kıskanmaya dayalı oluyor benim bildiğim. Kolay telafisi, üzmemek kolay yani. Güvence vererek konuşarak halledebilir. Havada bırakmamak lazım hiçbir şeyi. Kızdığı bir şeyin üstüne üstüne gitmeye gerek yok. Öyle halledilebilir. Bir de hakem insanlar olması lazım iki tarafın arasını bulan, onları hakemlere bırakmaları lazım. Hakeme itaat ederlerse daha kolay olur.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Trump, Suriye’de Esad rejiminin Doğu Guta’ya kimyasal silah saldırısı yapmasına ilişkin Twitter sayfasında şöyle bir paylaşım yaptı: “Kadınlar, çocuklar dahil olmak üzere anlamsız kimyasal saldırı sonrası çok kişi öldü. Baskı altındaki bölge kilitlenmiş ve Suriye ordusu tarafından çevrilmiş, bu da dış dünyayla bağını koparıyor. Putin, Rusya ve İran hayvan Esad’ı destekledikleri için sorumlular. Büyük bedel ödenecek” dedi Trump.

ADNAN OKTAR: Yani savaşı daha kuvvetlendireceğiz, daha bombardımanı güçlendireceğiz diyor. Sonra da çözüm olarak tabii Suriye’yi parçalayacağız diyor. Sonra da söz verilen şirketlere yerler parsellenecek, işte alın buyurun. Ünlü büyük şirketler. Trump da sermayedardır ünlü sermayedar. Onun da tabii payı olacaktır. Olan gariban Ortadoğu ülkelerine oluyor. Bir de Müslümanları da büyük bir gayretle birbirlerini kırmanın peşindeler. O ona saldırıyor o ona saldırıyor çeşitli isimler adı altında. Kardeşim, mesela on tane isimde çeşitli grup var, onunuz bir araya gelin “ne oluyor?” dersiniz Amerika’ya. Esad’a da dersiniz “adam gibi davran, güzel insan gibi davran Suriye’nin bütünlüğünü sağlayalım” anlaşır konuşursun mesele biter. Ve İngiliz derin devleti de o şirketlerden aldığı peşin parayı adamlara geri ödemek durumunda kalacaktır. Ödeyemeyeceği için de adamlar da onlara artık ne yaparlar bilmiyorum. Ama paralarını peşin aldıklarını biliyorum.

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Trump ayrıca, eski Başkan Barack Obama dönemindeki Suriye politikasını da eleştirerek, “Eğer Başkan Obama çizdiği kırmızı çizgiyi uygulasaydı Suriye'deki felaket sona erer, hayvan Esad tarih olurdu” yorumunda bulundu.

ADNAN OKTAR: Hadi canım sen de oradan. O elinden gelen her şeyi yaptı. Plana tam uygun hareket etti. Zaten homoseksüel arkadaşları falan var adamın. Kendisi de sosyalist zaten. Kendi aleminde o yani kimsenin kaale almadığı bir tipti. Getirip onu cumhurbaşkanı yaptılar. Devletin başına getirdiler. O da uçtu adeta şu an gönderdiler. Eli cebinde geziniyor, bomboş bir adam. Trump da garibanın teki yani onu da getirdiler. İngiliz sermayedarlar ne diyorsa onu yapıyorlar. Yani İngiliz derin devleti onlara şu an hizmet ediyor. İngiliz derin devletinin derdi kan dökmek. Sermayedarların derdi de paranın üstüne konmak. Birbirlerini destekleyerek bir sistem kurmuşlar. Alabildiğine kan dökecekler demektir şu an. Yani daha da bu önümüzdeki haftalarda daha da şiddetlenir. Yani Suriye’de hiç insan bırakmayacaklar benim kanaatim. Baştan meselenin hallolması için İslam ülkelerini bir araya getirip bir barış konferansı, bir barış toplantısı yapılması lazım. Yalnız uyumalarına müsaade etmeyelim. Buraya uyumaya gelmeyin diye baştan konuşmak lazım. Aslında Tayyip Hocam çok iyi bir toplantı yapabilir ama çok resmi geçiyor. Adamlar gelip burada otellerde yemek yiyip uyuyorlar. Yani laf- söz dinledikleri yok. Gerçekten gönüllü, samimi olan insanları çağırmak lazım yani bir şeyler yapabilecek tipleri çağırmak lazım.

Evet, dinliyorum.

VTR: İffetli bir kadının görünümü nasıldır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bak görüyorsun yayında gösteriyoruz. Çok temiz böyle dürüst, huzurlu ifadeleri var yüzlerinde pırıl pırıl. Sevgi dolular, nezaketliler, tertemiz üstleri başları, konuşması üslupları. Bir de kadınlar çok titizdir yani mesela bazen öyle işte kadın şöyle, böyle falan diyorlar ama. Kadınlar çok çok titizdir namus konusunda. Yani çok kötü bir imaj çiziyorlar birçok insan. Yanlış yani kadınlar bir kere çok iradelidir. Çok aklı başındadır ve namusunu korumada da bayağı akıllıdırlar. Yani ancak Allah esirgesin silah kullanırsalar, bıçak falan o zaman direnemedikleri oluyor. Yoksa asla kabul etmez kadınlar.

GÖRKEM ERDOĞAN: Ünlü ses sanatçımız Mustafa Keser, Kemal Kılıçdaroğlu’nun sanatçılar hakkında yaptığı açıklamaya şöyle bir eleştiri getirdi. “İnsanlar biraz laflarına ve üsluplarına dikkat etmeli. Daha üsluplu söylese biraz daha anlayışla karşılayabilirdik. Karşılamasak bile en azından umursamaz geçerdik. Onun için lütfen eleştirilerimizi daha münasip bir lisan ile yaparsak en azından makul karşılama gibi bir durum içinde oluruz” dedi.

ADNAN OKTAR: Bence sanatçılar hiçbir şey demesinler. Bu, bu şekliyle kalsın. Yani bence hiç gerek yok. Kötü söz ağızdan çıktı mı o yere toprağa akar gider. Bu, onlara gelmez. Altın ne yaparsan yap, altının üzerine ne dökersen dök altın altındır. Dolayısıyla geçerli değil. Bu konuyu artık bu kadar büyütmesinler. Anlamazdan gelip geçsinler. Sanatçılarımız hepsi çok değerli hepsini de çok seviyoruz. Yani onları böyle bir şeyin içine çekmeyelim. Duymazdan gelsinler. Anlamazdan gelsinler. Onlara gelmediğine göre bu söz ve asla gelmeyeceğine göre bizim sevgimize saygımıza asla etki etmeyeceğine göre mesele yok. Ama Tayyip Hocam hepsine bir 5 bin lira maaş bağlasın acayip olur, şahane. Hepsine birer madalya, Devlet Övünç Madalyası, bitti. Bütün sanatçılara. Zaten bir avuç sanatçımız var. 200 diyelim, 200’üne de bağlayalım. Ben çünkü sanatçıları bazen görüyorum, tek başına evinde vefat ediyor, bakımsız falan. Hiç evde yiyecek yok. Çok ürkütücü geliyor bana. Yani çalışmak mecburiyetinde kalmasınlar. Sahneye çıkma mecburiyeti olmasın. Canı istediğinde çıksın. Değil mi? Yaşlanıyorlar olmaz öyle. Ben Tayyip Hocam’dan bunu acil istiyorum. Rica ediyorum. 5 bin lira. 3 bin demiştim ama 5 bin iyi. Çok temiz yani bir de Devlet Övünç Madalyası takalım yakalarına madalyayı. Maaşları da tıkır tıkır evlerine gelip ödesinler. Gidip bankadan almalarına da gerek kalmasın. Eve gidip ödesinler. Hem evinin kontrol edilmesi de iyi olur. “Bir ihtiyacınız var mı?” gibilerinden. Devletin memuru gitsin, muhasebeci hatta bir polis. “Efendim, bir sıkıntınız var mı? Size rahatsızlık veren var mı? Güven içinde misiniz? Çok şahane olur her ay. Değil mi yani böyle “sizi tehdit eden, baskı yapan var mı? Varsa hemen söyleyin. Bu da paranız, buyurun. Hayırlı olsun.” O kadar. İstiyorsa bankada tutarsın. “İsterseniz hesabınızda tutalım? İsterseniz buyurun şu an nakit ödeyelim.” Bu kadar. Madalyaları da altın, 24 ayar altından yakalarına takalım. Bir avuç sanatçımız var başka sanatçı yok Türkiye’de. Birçoğu da yaşlandı yani. Onore edelim. Ömür boyu 5 bin lira maaş, bu kadar.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Mustafa Keser ayrıca Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kolaysa o türküleri şehitlerin evlerine gidip söylesinler” sözlerine de yanıt verdi. “Ben o, ‘şehit kapısına gidip de türkü söylesinler’ diyen arkadaşlara meydan da okuyorum. Şehidin evini kendileri tespit etsin. Sazımı alıp gideceğim ve asker türküleri okuyacağım. Eğer tepki alırsam hepsi benim yüzüme tükürsün. Almazsam ben hepsinin yüzüne tüküreceğim” dedi.

ADNAN OKTAR: Ama şimdi kabadayıya çattılar, ben de söyleyeyim yani. Mustafa Keser, çok sıkı kabadayıdır. Bu lafın altında tabii o pek kalmaz. Yani bunu hesap etmemişlerdi. Ama bence hiç kaale almasınlar. Sanatçılarımız bizim için çok aziz ve çok değerli. Hepsini çok seviyoruz. Yanlış anladılar. Dediler ya hepsi AK Partili falan. Ne alakası var? Biz birçok sanatçıyla görüşüyoruz birçoğu CHP’li. Ne alakası var yani? Alenen söylüyor CHP’liyim ben diyor, sanatçı. Ama bizleri çok seviyor. Ben de onları çok seviyorum. Laf bunlar yani. 

Bu İslam ülkelerinin başkanlarını değil de böyle daha aklı başında mesela profesörler falan sözü geçen kişiler onları çağırmak lazım. Yani topluma etkili olacak tipleri. Suriye satılıyor göz göre göre adamlar seyrediyor. Bütün petrol kaynaklarını Irak’ın falan şu an sattılar Amerikalı petrol şirketlerine, İngiliz petrol şirketlerine. Hepsini biliyorum. Tek tek listesi var yani. Adamlar acele ediyorlar, sıkıştırıyor. “Mala ne zaman konacağız?” diyor. “Mal teslimini istiyoruz. Bekletmeyin.” diyorlar. Müslümanlar da kıyasıya birbirini öldürmekle meşgul. Büyük bir heyecanla. Yerlere yatıyor falan makinalı tüfekle. Bir araya gelin “ne yapıyoruz biz?” deyin. Bu kadar basit bir şeyi nasıl akıl edemezsiniz?

Evet, dinliyorum.

VTR: Sizce yakın gelecekte hangi meslek grupları popüler olabilir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bilmiyorum ki nasıl cevap vereyim? Benim bildiğim mühendislik falan olur yani. Mimarlık- mühendislik en çok o olur. Tıp, mimar, mühendislik, bilgisayar falan. Ama her alan olur yani kimyaya da ihtiyaç var. En ziyade onlar diyelim.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Yerinden ayrılmak istemeyen bir köpek.

ADNAN OKTAR: Bu nasıl oluyor? Ama bir şey var hayvanı rahatsız eden orada? Uyuyor onunla. Sahibinden ayrılmak istemiyor herhalde. Ama çok tatlı bayağı güzel.

GÖRKEM ERDOĞAN: Çekirgeler hakkında bir bilgi vermek istiyoruz. Çekirgelerin milyonlarcası bir sürü halinde hareket etmelerine rağmen birbirlerine hiç çarpmazlar. Yapılan araştırmalarda çekirgelerin üzerlerine gelen cisme önce bir elektronik sinyal gönderdikleri sonra yerlerini tespit edip kendi yerlerini değiştirdikleri keşfedildi. Allah’ın çekirgelerde yarattığı bu özellik bilim adamları tarafından trafik kazalarını önlemek için etkili bir metot olarak ele alınıyor.

ADNAN OKTAR: Köyde bize bir çekirge getirmişlerdi. Yalnız samimi söylüyorum 100 gram vardı. Ben böyle çekirge görmedim. Avucumuzu doldurmuştu kocaman böyle sıcak falan. Adam tank gibi o kadar büyük oluyor muymuş çekirge? O nasıl olmuş olabilir öyle bir şey?

AYLİN KOCAMAN: Farklı bir tür olabilir o.

ADNAN OKTAR: Bir bakın bakalım internetten öyle o kadar büyük oluyor mu? İnsanın kafasına falan çarpsa.

Evet.

VTR: Tövbe etmek neden önemli?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım tabii insanın vicdanı rahat eder. Dengeli olmaya kararlı olduğunu vurgulamış oluyor. Dürüst olduğuna kararlı olduğuna dair içine bir his geldiğinde içindeki kasılma gider. Öbür türlü kasılır ve çok rahatsız olur. Çünkü hatalı ve anormal olduğuna inanırsa konuşmaları, tavrı her şeyi dengesiz olur. Her şeyinde bir bozukluk olur. Bu o zaman gitmiş olur daha vicdanı rahat olduğu için makul, tutarlı daha samimi, daha candan olur, çok önemli. Zaten Allah’ın istediği bir şey bu.

Evet.

GÖRKEM ERDOĞAN: Mehmetçiğe destek için sınıra giden ünlü sanatçılar, Mehmetçiğin her daim yanında olduklarını göstermek amacıyla Türkiye Marşı isimli bir şarkı hazırladılar. Erhan Yazıcıoğlu, Mustafa Ceceli, Tamer Karadağlı, Erhan Güleryüz, Bengü, Ece Seçkin’in de aralarında bulunduğu 20 sanatçı bir araya gelerek stüdyoda Türkiye Marşı’nı seslendirdiler. Bir bölümünü dinleyebiliriz.

ADNAN OKTAR: İyi çok güzel olmuş. Kardeşim bu milli mesele anlamazlar ki yani Türkiye’nin bölünmesi tehlikesi var. Adam diyor ki, “niye sanatçı geliyor?” Allah Allah. Birlik bütünlük içinde olduğumuzun vurgulanması lazım. “Niye klarnet var?” diyor. Zafer kazanılmış. Zafer kutlanıyor bundan doğal ne olabilir? “Ağlayalım hep beraber” diyor. Onlar hayır, bizi yense bile ağlamayız. Niye ağlamamızı istiyorsun? Zafer kazanmışız tabii ki güleceğiz. Çok mantıksız bir itiraz o. Kabul edecek bir şey yok onda. Ama yani belki hani kıskanma var benim gördüğüm. Sen ne lazım, sen hizmet et zaten muhalefette olmana da bir şey demiyoruz. Ama sanatçıya laf söylenmez. Hükümete söyle, siyasetçiye söyle ama sanatçıya ne alaka. Sanatçı nereye çağırsan oraya gelir yani. Güzel insanlar onlar. Türkiye’nin süsü. Yakışık almadı. Şimdi nasıl olsa kopmuşlar tamamen kopsunlar benden diyor herhalde anladığım kadarıyla. Öyle bir şey yok çoğu CHP’li o insanların. Yani olmuyor böyle çok yakışık alacak bir şey olmadı. Çirkin oldu.

Bu toplantıyla ilgili resim yok mu öyle bir şey?

GÜLEN BATURALP: Henüz gelmedi.

ADNAN OKTAR: Tamam, ilk şeyi göster de göreyim bakayım. Sanatçıların hepsi güzel insanlar. Sakın sanatçıları üzmeyelim, şevklendirelim. Sanatçıların üstünden siyaset olmaz. Her partiye, herkese yakın onlar. Aman ha aman. Sakın ha sakın.

Evet, başlayalım.

GÜLEN BATURALP: 8 Nisan Pazar günü Shangri-La Bosphorus Otel’de Milli Değerleri Koruma Vakfı ve Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı’nın ortak düzenlediği Atatürk Ve Aydınlık Türkiye isimli konferansımız vardı. Konferansımıza değerli siyasetçiler, çok değerli sanatçılar, profesörler, akademisyenler, doktorlar, hukukçular, bilim adamları, kanaat önderleri, Bektaşi ve Alevi camiasının önde gelen isimleri, yazarlar, tarihçiler ve farklı dinlerin temsilcileri katıldılar. Şeref verdiler. Ayrıca Adnan Bey’in konferansımıza sizin de katılmanız bizleri onurlandırdı. Sizin resimlerinizi de görebiliriz. MaşaAllah.

ADNAN OKTAR: Bilmiyorum da böyle delikanlı ben pek rastlamadım yani. Bu kadar yakışıklı yani karizma tabir edilen olay.

PINAR YADA: Konuşmacılarımız sizin Atatürk ile ilgili yazdığınız eserlerden istifade ettiklerini bugüne kadar Atatürk ile ilgili yaptığınız konferanslarınızın önemine ve etkisine vurgu yaparak beylerin ve bayanların saygın ve nezih bir şekilde bir arada bulunmasından duydukları mutluluğu dile getirdiler.

GÜLEN BATURALP: Konuşmacılarımızı tanıtabiliriz. Sayın Yaşar Okuyan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Eski Bakanı.

ADNAN OKTAR: Yaşar Okuyan kabadayıdır, delikanlıdır, yiğittir. Türkiye’ye, davasına, vatana, millete, bayrağa sahip çıkan aydın, aklı başında sağlam bir insandır. Sağlam bir delikanlıdır. Sağlam bir kabadayıdır. Çok sevdiğimiz değer verdiğimiz muhterem bir büyüğümüz.

GÜLEN BATURALP: Sayın Fermani Altun, Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı.

ADNAN OKTAR: Fermani Hoca da Alevi’nin hasıdır. Çok temiz, sevgi dolu, yüreği pırıl pırıl, vicdanlı, Allah’tan korkan gerçek bir mümin, gerçek bir vatan sevdalısıdır. Türkiye’nin iyiliği, güzelliği için geceli gündüzlü gayret eden muhteşem bir insan. Allah ömrünü uzun etsin.

GÜLEN BATURALP: Sayın Prof. Dr. Anıl Çeçen, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Öğretim Üyesi.

ADNAN OKTAR: Anıl Çeçen, Türkiye’de belki bazı insanların tanımadığı ama vatanseverlerin hepsinin tanıdığı çok değerli büyük bir insandır. Çok ehemmiyetli bir insandır. Birçok subayı yetiştirmiştir. Birçok stratejisti yetiştirmiştir. Devletin en önemli kilit noktalarında görev alan kişileri yetiştirmiştir. Devlete, millete, bayrağa sahip olmakta çok titiz olan muhteşem bir vatanseverdir. Allah ömrünü uzun etsin. Sağlık sıhhat içinde yaşatsın. Değerli büyüğümüzü çok seviyoruz. Çok saygı duyuyoruz.

PINAR YADA: Sayın Hanri Benazus, Atatürk hakkında yazdığı kitaplar ve binlerce fotoğraftan oluşan Atatürk fotoğrafları koleksiyonuyla tanınmış kişi. 4 bin 800 fotoğrafı var Atatürk hakkında. Tüm servetini bu fotoğraflara ayırmış. Atatürk’ü gören ve tanımış son kişi.

ADNAN OKTAR: O kadar kibar, o kadar saygılı, o kadar efendi bir insan ki. Tam Osmanlı, tam cumhuriyet evladı muhteşem ahlakı, terbiyesi, görgüsü, nezaketi son derece güzel tavırlarıyla herkesin dikkatini çekti. Genel kültürüyle, görgüsüyle, sevgi ve saygı anlayışıyla hakikaten eşi bulunmaz bir insan. Allah ömrünü uzun etsin.

GÜLEN BATURALP: Sayın Suat Gün emekli asker, stratejist. 

ADNAN OKTAR: Suat Hoca kabadayının, yiğidin, aslanın hasıdır. Milliyetçi vatansever çevrelerce çok iyi bilinir. Gerçek vatanseverdir onun kim olduğunu çok iyi bilirler. Bayrağa, millete, devlete hizmetiyle ünlüdür. Allah ona da uzun ömür, hayır, bereket, sağlık sıhhat versin. Çok güzel hizmetleri var bilinen bilinmeyen. 

GÜLEN BATURALP: Sayın Ahmet Uslu. Kendisi 1915 Seddülbahir Savaş Malzemeleri Galerisi’ni açan kişi. Çanakkale Destanları Müzesi’yle tanınıyor. Ve tarihçi.

ADNAN OKTAR: O kadar güzel bir çalıma yapmış ki hayret ettim üslubunu da çok güzel buldum, çok nezih aslan gibi delikanlı. Çok hürmetli, gerçek bir milliyetçi. Gerçek Atatürkçü. Çok aklı başında bir kişi; nezaketiyle, zarafetiyle, akılcı güzel üslubuyla çok dikkat çekti. Tebrik ediyoruz çok takdir ediyoruz. Çalışmaları da koleksiyonu da muhteşem hayretler içinde uzun uzun inceledim. Bize bu imkanı tanıdığı için de ona çok teşekkür ediyoruz.

GÜLEN BATURALP: Ayrıca konuşmacılarımızdan biri Sayın Prof. Dr. Salih Aynural. Kendisi İstanbul Üniversitesi’nde yedi yıl dekanlık, üç yıl rektör yardımcılığı görevlerinde bulundu. Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kırgızistan, Türkiye, Manas Üniversitesi denetim kurulu üyeliklerine atandı. Ayrıca Uluslararası Saraybosna Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyesi olarak da görev yapıyor. Sayın Prof. Dr. Salih Aynural.

ADNAN OKTAR: O da bilinen çok değerli bir kişi. Ama bilenin bildiği bir kişi. Devlete, millete, bayrağa, vatana hizmetleriyle ünlü bir kişi. Gerçek vatanseverlerin yakından tanıdığı bir kişi. Seçkin bir vatan evladı. Böyle yiğitlerin destanını herkes bilmez. Bilenler bilir bizler de onu çok takdir ediyoruz. Saygıyla sevgiyle onu her zaman anacağız.

PINAR YADA: Bir diğer konuşmacı Sayın Merve Büyükbayrak yazar ve editör.

ADNAN OKTAR: Merve Hanım evet o gece muhteşemdi gerçekten. Konuşmasıyla çok dikkat çekti. Genel kültürüyle, diksiyonuyla, üslubuyla seçkin ve çok klas bir insan olduğunu herkese gösterdi. Hakikaten bir hayret ve takdir halesi her tarafı sardı. Görülmüş alışılmış bir üslup değildi. Çok nefisti konuşması tekrar tebrik ediyorum. 

PINAR YADA: Adnan Bey sizinle tanışmak için neredeyse izdiham oluştu konferansta. Herkes sizi gördüğünde büyük bir coşkuyla ayakta alkışladı siz salona girdiğinizde maşaAllah. Konuşmacılar sizin fikirlerinize verdiği değeri çok güzel ifade ettiler.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Yani tabii oraya olağanüstü bir şahsın gelmesi büyük bir olay.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Konferans girişimizde değerli konuşmacılarımızdan ünlü yazar şu an yaşayanların arasında Atatürk’ü görmüş en son kişi ve en geniş Atatürk fotoğraf albümüne sahip olan Sayın Hanri Benazus’un da geniş Atatürk fotoğraf sergisi bulunuyordu. Serginin önünde sizin resimlerinizi görüyoruz. Aynı zamanda yine konferans girişinde fosil sergimiz vardı ve katılımcıların büyük ilgisini çekti. İki oturumdan oluşan konferansımızda efe zeybek dans gösterisi de yer aldı.

GÜLEN BATURALP: Ayrıca konferansımıza bizzat katılan konuşmacıların dışında Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın bakanı Sayın İmren Aykut Hanımefendi başta olmak üzere birçok siyasi, sanatçı ve fikir insanı Atatürk ve aydınlık Türkiye hakkında görüşlerini bildiren video konferans konuşmaları sunuldu. Ve çok değerli sanatçımız Sayın Nalan Altınörs Hanımefendi birbirinden değerli şarkılarıyla konferansımıza şeref verdi. Kendisi Atatürk ile ilgili böyle bir konferansta yer almaktan, davet edilmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Sayın Nalan Altınörs ayrıca sizin çok kibar bir beyefendi olduğunuzu, kendisine çiçekler ve hediye için çok teşekkürlerini ve sevgilerini iletti.

ADNAN OKTAR: O her şeye layık çok değerli, yüce bir insan. Gerçek bir sanatçı. Aydın, aklı başında Türkiye’ye büyük gönül vermiş büyük sevgi sunmuş bir insan. Biz de onu büyük bir sevgiyle seviyoruz. 

GÜLEN BATURALP: Konferans bitiminde konuşmacılarımıza konferansımıza verdikleri katkılardan dolayı Milli Değerleri Koruma Vakfı yöneticileri ve A9 TV temsilcileri tarafından plaket takdimi yapıldı. Şu anda gördüğümüz Sayın Hanri Benazus.

ADNAN OKTAR: Çok şeker güzel, çok güzel bir insan o insan. Bayağı efendi bir insan. Yani belki ben tam tarif edemedim ama gören herkes aynı kanaatte olur. Muhteşem bir insan. Akıl almaz kibar çok saygılı, çok efendi. MaşaAllah. Bizzat görmüş Atatürk’ü çok güzel.

GÜLŞAH GÜÇYETMEZ: Sekiz yaşındayken Atatürk’ün leblebilerinden yemiş.

ADNAN OKTAR: Çok güzel.

GÜLEN BATURALP: Sayın Koray Kamacı araştırmacı, tarihçi ve yazar.

ADNAN OKTAR: Koray Kamacı yaman delikanlıdır. Öyle bilen bilir onu hakikaten çok büyük hizmetleri var. Ama özlü, gerçekçi ve samimi anlatımlarla çok etkileyici oluyor. Demagoji yapmaz. Çok isabetli ve güzel konuşur.

Doksan yaşında biliyorsunuz Hanri Benazus. MaşaAllah Allah daha da uzun ömür versin. Çakı gibi. Doksan yaş ne demek? MaşaAllah çok dinç bayağı güzel bir insan.

GÜLEN BATURALP: Ayrıca Sayın Kürşat Berrkan’a da -araştırmacı yazar kendisi- konferansımıza katkılarından dolayı plaket takdim edildi.

PINAR YADA: Ayrıca çok değerli sanatçımız Mustafa Sağyaşar Beyefendi konferansımıza katılarak bizleri şereflendirdi. Kendisi sizin imzalı kitaplarınızdan istedi.

ADNAN OKTAR: Evet çok çok efendi o çok güzel bir insan. “Hocam” dedim “devam ediyor muyuz?” dedim “Hem de nasıl” dedi maşaAllah. Çok güzel konserler veriyormuş. Sohbetler, konuşmalar. Daha yeni konserden gelmiş zaten. MaşaAllah dedik.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bayan gazeteci Camilla Franz, Fransa ve Belçika’daki bazı gazete ve medya kuruluşlarının temsilcisi kendisi de konferansımıza katıldı ve ilgiyle izledi. 

VTR: Merhaba ben Sakarya’dan Sare. Sizce erkekler mi daha kıskançtır yoksa kızlar m?

ADNAN OKTAR: Sen nasıl güzel insansın, nasıl güzelsin. İsmin de güzel kendin de güzelsin ama harikulade güzelsin. Çok aklı başında modern bir kızsın. Allah seni hidayetiyle, bereketiyle, cennetiyle sarsın. İnşaAllah cennette dost oluruz, cennet arkadaşı oluruz. Beraber oralarda gezeriz cennet bahçelerinde. Beraber ağaçlara tırmanırız meyve toplarız. İnşaAllah. Benim gördüğüm dengeli gibi görünüyor. Erkekler de hop oturup hop kalkıyorlar kızlar da hop oturup hop kalkıyorlar. İki taraf da birbirini bayağı kıskanıyor. İkisi de rahat durmayacağı kanaatinde iki tarafın da; bir kısmı için söylüyorum. Onun için sürekli bir oto kontrol sistemi kurmuşlar işte ‘neredeydin ne yaptın, kimdi, kim telefon etti, bu telefon kaydı kime ait, çıkart şu telefonu bir kamerayı da aç şöyle üç yüz altmış derece etrafında dön. Odaya gir bir de odayı göreyim.’ O ona o ona böyle hayat mı olur? Güven, güven, güven bu kadar. Onun dışında olmaz bu çok acı bir olay. Böyle şey olmaz. Sevgiyi çok etkiler bu. Adam ne demek sen güvenmiyorsun korkunç bir şey. Bak hakaret etmiş oluyorsun. Nezaketiyle hakaret ediyorsun. Bir daha hakaret ediyorsun, bir daha hakaret ediyorsun. Böyle sevgi olur mu? Güveneceksin bu kadar. Bir de genç kızlar çok aklı başında haysiyetine, namusuna çok düşkün oluyorlar. Erkekler biraz rahattır. Çağrılan bir yere gider öyle pek itirazları olmaz birçoğu. Ama kızlar öyle değil acayip titizler. En yakışıklı delikanlı bile olsa en başka türlü imkanları bile olsa kesinlikle yanaşmıyorlar. Gayet titiz namusuna, onuruna çok özen gösteren insanlar bayanlar. Ne gerek bu kadar güvenilir varlıklara insan nasıl güvenmez?

Evet, dinliyorum.

VTR: Sizinle çok uğraşılıyor buna nasıl sabrediyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bir kere şahane yakışıklısın. Sakal modeli şahane olmuş. Adnan ağabeyinin modelinden. Saçlar çok güzel, yüzün de çok güzel bayağı düzgünsün. Şimdi uğraşmasalar çok ağrıma giderdi Allah vermesin. Hakaret gibi bir şey uğraşmamaları. Ama uğraşıyorsa yakışıklısın demektir bir, şöhretlisin demektir iki, akıllısın demektir üç, güçlüsün demektir dört, feci kudrete sahipsin demektir beş. Kızların çok beğendiği birisisin demektir altı, çok zenginsin demektir yedi. Sabaha kadar sayarım. Anlamı bu. Ha susuyorsa sıfır adamsın. Yani hiç bir şey yok demek, adamı hiç ırgılamıyor, etkilemiyor, heyecanlandırmıyor, kıskandırmıyor. Kıskandırıyorsa dehşetsin. O yüzden bana gıda gibi, ilaç gibi çok güzel etki yapar. Münafık atakları, küfür atakları, cahiliye atakları beni çok heyecanlandırır eskiden beri öyledir. 

Evet, dinliyorum. 

VTR: İnsan nasıl dua etmelidir?

ADNAN OKTAR: Canımın için harikulade güzelsin, çok çok güzelsin. Bir de doğal güzelsin tertemizsin, çok oranlı muhteşem yüzün. Pırıl pırıl cildin de çok güzel. Ve yüzündeki ifade de melek ifadesi. Tertemiz, güvenilir. Efendi, halis, şahane bir kızsın sen çok çok güzelsin. Allah ömrünü uzun etsin. Cennette bahçe arkadaşı olalım inşaAllah. Sohbet arkadaşı olalım ırmak kenarlarında sohbet ederiz görüşürüz konuşuruz inşaAllah Allah dost etsin. Seni bir daha dinleyeyim.

VTR: İnsan nasıl dua etmelidir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi o an içinden gelen en doğru bildiği yani çok ihtiyaç duyduğu şeyleri samimi olarak anlatacak o kadar. Yoksa ezberlenmiş dualar falan onlardan kaçınmak lazım. En ehemmiyetli gördüğü şeyleri Allah’tan isteyecek.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Rusya’da merkez medyayı temsil eden en büyük gazetelerden birinde 29 Temmuz 2016 tarihinde askeri tarihçi ve saygın bir isim olan Aleksandr Şirokorad’ın bir makalesi yayınlandı. Rus yazar 15 Temmuz gecesi Rus gemilerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın peşindeki F16’ları engellemiş olabileceklerini söyledi. Makalesi şu şekilde; “Sivastopol’den 12 Temmuz’da yola çıkan Ekvator adlı Rus istihbarat gemisi darbe öncesinde boğazlar bölgesinden geçerek o gece Ege açıklarında Erdoğan’ın tatil yaptığı Marmaris yakınlarındaydı. Erdoğan, Marmaris’ten özel bir jetle havalanıp iki saat boyunca Ege üzerinde dolaştı. Ekvatorun özel aparatıyla Erdoğan’ın peşinde olan iki F16’nın sistemlerini kör ettiğini zannediyorum. Aynı anlarda Rusya’nın Karadeniz filosundaki iki denizaltısının boğaza yaklaşmasının da tesadüf olamaz” dedi. Sayın Erdoğan’ın ilk yurt dışı gezintisini de Rusya’ya yaptığı hatırlatıldı.

ADNAN OKTAR: Olabilir. Ama orada asıl etkiyi yapan Bozatlı’dır onu da söyleyeyim.

EBRU ALTAN: Ama siz bu darbeden kısa süre önce Rusya’yla Türkiye’nin arasının düzelmesine vesile oldunuz.

ADNAN OKTAR: Evet onu çok titizlikle elde etmiştik. Çünkü şiddetli muhalifti Türkiye’yle Rusya. Aralarındaki dostluğu tam pekiştirecek bir politika izledik ve çok güzel netice aldık.

VTR: Çoğu insanın şu anda cinnet halinde olmasının sebebi nedir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım tarzın şahane olmuş. Sakal bir kere çok güzel olmuş. Saç da kısa güzel olmuş. Gözlük süper, olayı tam toparlamış. Yüzün de bayağı güzel kusursuz güzel çok yakışıklısın. Allah sana uzun ömür versin, cennet nasip etsin. Cennet arkadaşı oluruz inşaAllah. Çoğu insanın şu anda cinnet halinde olmasının sebebi deccaliyet yani şeytanın etkisi. Yalnız işin acayip yönü bunun dozu biraz daha artacak önümüzdeki birkaç yıl daha. Yani hem kanın şiddeti artacak hem ateizm hem deizm daha hızlı gelişecek. Hem de bu cinnet hali daha da aratacak. Ki Mehdi (as)’nin ehemmiyeti iyice anlaşılsın. Öyle dayanılmaz bir hale gelecek ki Mehdi (as)’den başka bir şey konuşamayacak hale gelecek insanlar. Hep beraber göreceğiz. Deccal insanlığa büyü yapıyor “tesir etmediği hiçbir insan kalmaz” diyor Bediüzzaman. “Sihir ve manyetizmanın nevinden müthiş harikalara mazhar olan deccal ise suri hükümetini bir nevi rububiyet tasavvur ederek ilahlığını ilan eder” diyor. “Bir insanın” diyor “bir sineğe mağlup olan bir insanın kendisini ilah sanması ne kadar maskaraca ve aptalca olduğunu herkes bilir” diyor. Şu an ta kendi zamanında deccaliyetin etki etmeye başladığını söylüyor ama en yüksek etki seviyesine şu an ulaşıyor. En yüksek etki seviyesine ulaştığında mağlubiyetin de başladığı an olmuş oluyor deccaliyet için.

Evet.

VTR: Türkiye’nin sizce en büyük düşmanı kim?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım sakal güzel olmuş. Saç da güzel olmuş. Hepsi Adnan Ağabeyiyle aynı. Gözlük de şahane olmuş. Bayağı güzel, çok çok yakışıklı delikanlısın. Allah sana sağlık sıhhat versin, sevinç versin. Hidayetiyle, cennetiyle seni süslesin, sevindirsin. Cennet arkadaşı olursak şahane olur oralarda beraber yemek yeriz, sohbet ederiz. Türkiye’nin en büyük düşmanı deccaliyettir yani İngiliz derin devletidir, başka bir şey yok. Yönetim yeri de Londra’dır İngiltere’de. Yaşlı insanlardan oluşan üç yüz kişilik bir ekip bunlar. Dünyayı kana bulayan bunlardır. Dünyanın en zenginlerinden oluşuyor aynı zamandan bunlar. Gizli sermayedarlar yani en büyük sermayedarlardır. Bütün dünyada kan akıtmak, şiddet ve dünyayı parsellemek üzerine bir politika izliyorlar şu an. Deccaliyet budur.

Bizim programların filmi daha gelmedi, değil mi?

GÖRKEM ERDOĞAN: Önceki var.

ADNAN OKTAR: Bir öncekini seyredelim o zaman.

VTR: A9 TV’nin Kuruluşunun 8. Yıldönümü Kutlama Yemeği

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Antalya’da yaşayan 92 yaşındaki Döndü Tozlu annemiz yaşlılık maaşını biriktirip Türk Silahlı Kuvvetleri'ne bağışladı. “Askerimizin Zeytin Dalı Harekatı'ndan çok duygulandım. Devletin bana verdiği yaşlılık maaşını ben de devletimin askerlerine bağışlıyorum. Allah onları korusun” diye konuştu. Sayın Döndü Tozlu.

ADNAN OKTAR: Severim ben senin güzelliğini. Güzel vicdanını severim ben senin. Sen cennet kuzusuna benziyorsun sen. Allah senin ömrünü daha da uzun etsin. Sana sağlık sıhhat versin. MaşaAllah sana.

VTR: Sizce hangi durumlarda ibadetleri aksatmak mazur görülebilir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım Allah vermesin mesela sabah namazının çıkmasına 15 dakika kalmış, 20 dakika kalmış ama orada birisi bayılmış. Acil hastaneye kaldırılması gerekiyor. Şimdi orada namaz kılınmaz. O ambulansla beraber onunla gideceksin. Yolda en fazla şöyle olabilir yani orada koltuğa falan vurup teyemmüm edersin şöyle ellerini falan yüzüne sürersin. Hemen orada kendine göre bir namaz kılabilirsin kısaca. Belli orada o hasta gidecek o arada yani saniyeler konuşuyor. Öyle saniyelerin önemli olduğu şeylerde ibadet olmaz. Namaz için söylüyorum bunu. Veyahut yangın hali var. Sen orada nasıl abdest alacaksın? Öyle şey olmaz tabii yangın, bir an önce çıkman lazım oradan. Buna benzer veyahut kendinde ciddi bir rahatsızlık olabilir. Mesela bir Allah vermesin kalp enfarktüsü geçiriyordur veyahut bir böbrek koliği geçiriyordur. Şimdi orada namaz nasıl kılsın? Yani çok şiddetliyse olmaz, yapamaz. Yani onlarda mazur olur veyahut başka, çocuğa bir şey olmuştur. Allah esirgesin. Bu tip vakalar. Onun dışında olmaz. Ben yakışıklımı bir daha göreyim.

VTR: Sizce hangi durumlarda ibadetleri aksatmak mazur görülebilir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım senin de sakalın güzel olmuş, saçın modelin de güzel, kendin de delikanlısın, yiğit böyle aslan gibi delikanlısın klasik yakışıklısın. Allah sana uzun ömür versin, cennet nasip etsin. Bir de oruçta da aynı şekilde mesela tansiyonu düşmüş 6’ya 3, çok tehlikeli derhal bozması lazım derhal hemen tuz alıp bozacak. Sonra üzerine de ayran önce tuz, tuzla bir acil gidermek lazım. Ayranla olmaz yanlış yapıyorlar onu. Ayranın kana geçmesi çok vakit alır ama tuzlu su yıldırım hızıyla 2-3 dakikada geçer kana en fazla 2-3 dakika. Ama ayran sindirmesi lazım vücudun onu, ondan sonra geçiş yapar. Ayran yanlış. Tuzlu suyla belirli bir oranı tutturduktan sonra tamam ondan sonra ayran içebilir, yemek de yiyebilir üzerine ama tansiyon düşükken çok dikkatli olması lazım. Veya tansiyonu yükselmiş orada ibadet olmaz Allah vermesin. Mesela 22’ye çıkmış tansiyon 12’ye 22 süper tehlikeli orada eğilmesi falan hiçbir şey olmaz. Namaz, abdest bekleyecek. Hastaneye gitmesi lazım öyle bir durumda vakit kaybetmeden. İlla kılacaksa teyemmüm edebilir, teyemmümle ayakta kılabilir arabada giderken kılabilir ayakta eğilmeden kafayı yere getirirse çok tehlikeli olur. 22’ye çıkmış tansiyon kafa yerde büyük bir ihtimalle beyin kanaması meydana gelir. Buna benzer şeylere dikkat etmek lazım.

Evet.

VTR: Hocam sizin dışınızda en iyi yazar kim?

ADNAN OKTAR: Benden iyi bir yazar olamaz.

EBRU ALTAN: Gerçekten dünyada sizin gibi bir yazar görülmüş değil. Bu kadar hikmetli, bu kadar güzel anlatımlı, bu kadar çok sayıda, bu kadar hayati konuya değinen bir yazar hiç dünyada olmadı şimdiye kadar.

ADNAN OKTAR: Ama hakikaten övünme değil de teknik olarak kim bakarsa baksın bu böyle hakikaten.

GÜLEN BATURALP: 300’den fazla kitap 73 dile çevriliyor maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Bunun dışında kitabım var. İşte gelenekçi izahlar aralara girdiği için çok tehlikeli. Yoksa iman hakikatleri anlatıyorsa bir şey olmaz, Kuran mucizeleri anlatıyorsa bir şey olmaz ama ibadete girdiyse tehlikeli. Adam alenen ‘kadını dövün’ diyor şimdi bunun açıklaması yok ki, bunun modernlikle de alakası yok rezalet, çok korkunç. Bir daha.

VTR: Hocam sizin dışınızda en iyi yazar kim?

ADNAN OKTAR: Herkes bir Risale-i Nur okusun bence. 100 sayfa da olsa bir okusalar çok iyi olur, ben boşa söylemem. Sıkılsa da okusun çok faydasını görür. Çünkü o insanın çilesini, samimiyetini herkesin görmesini istiyorum ben. Candanlığını ve özellikle samimiyetini.

Evet dinliyorum.

PINAR YADA: 3 yıl önce trafik kazasında araçta yanarak can veren Alp Ali Özdemir'in ailesi tüm bireyleriyle bir araya gelerek Afrin'de bulunan Mehmetçiğe 350 kilo mantı gönderdi. Onlarca kişinin elleriyle açtıkları mantılar kışlaya ulaşırken düzenlenen organizasyona Türkiye Barolar Birliği de destek verdi. Hazırlanan mantıların kısa bir görüntüsü var.

ADNAN OKTAR: Afiyet olsun aslanlara. Çok iyi olmuş, mükemmel görünüyor. Afrin aslanlarına çok iyi, süper olmuş afiyet olsun. Biber dolması da yapıp göndersinler, yaprak dolması falan. Bize bir haber versinler olmayacaksa biz hazırlatalım.

Evet dinliyorum.

VTR: Bir insan cehennemi rüyasında görebilir mi?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım o eziyet olur. Allah mümine yapmaz onu gerek yok. Çünkü çok tedirgin olur. Cennette gösteriliş şekli ekrandan gösteriliyor rahat mümin için zaten cennetin içerisinde ama arazisi gösteriliyor müminlere merak ettikleri için, kendi vasıtaları içinde görüyorlar. Ama cehennemi rüyasında görürse çok felaket bunalır, çok azap olur, çok canı yanar o yüzden olmaz. Bir de hangi bir yerini görecek? Cehennem çeşit çeşittir, derece derecedir. Mesela hafif olan yerleri var belki de görüyordur rüyasında hafif olan yerlerini. Berbat sokaklar, berbat mahalleler tarzında, puslu bir hava ama öyle bir eziyet yoktur. Kaynayan, alev, hiçbir şey yoktur ki epey bir bölümü de öyle bir yerde. Bir de dümdüz olan yerler var hiç öyle bir şey de yok düz. Ama mesela Peygamberimiz (sav)’e hiç kötülük yapmamış, bir şey yapmamış ama iman etmemiş öyle kişiler için orası da. Çeşit çeşit, derece derecedir. Mesela münafıklar için cehennem yer altındadır, onlar hiç yer üstünü görmezler daima yerin altında, en şiddetli azap münafıklaradır. Münafıkun ve münafıkat beraber birbirlerinden acayip tiksinecekler cehennemde o dar odalara kapatılıyor zincirle Allah ayette de belirtmiş. Ama diğer kişiler için öyle değildir. Cehennem ancak kıyasla olumsuz etki yapıyor insanlarda yoksa normal yaşıyor.

Adam insan yaktıysa Allah da onu yakıyor. Ama birebir yapılıyor onun çektiği eziyetin aynısı ona çektiriliyor o kadar. Yoksa sonsuza kadar ateşin içinde öyle bir şey yok. Var öyle vakalar ama ölü onlar, ibret olması için var ama ölü.

VTR: Sevgisiz ortamda büyüyen birisi sevgiyi öğrenip yaşaması mümkün mü?

ADNAN OKTAR: Tabii ki güzel yüzlüm, yakışıklım. Sakal çok yakışmış. Tip de muhteşem onu söyleyeyim. Allah cennette arkadaş, dost etsin inşaAllah. Allah seni sağlık, sıhhat içinde yaşatsın. Fakat bir insan kalp ehli ise yani ruhu varsa sevgiye aç yaratılır zaten. Çılgın gibi Allah sevgisini arar. Sevgiyi göremediğinde daha da şiddetli arar. Susuz kalmış bir insanın suyu araması gibi arar. Hiç olumsuz etki yapmaz sevgisiz ortamda olması. Sadece eğer duygusalsa üzülebilir. Ama aklıyla duygusallığı da aşarsa sevgiyi müthiş bir açlıkla arayacaktır. Ve bulur, hiçbir şey olmaz.

Evet.

GÖRKEM ERDOĞAN: Güvenlik ve Terör Uzmanı Dr. İmbat Muğlu, Ne Haber Ankara sitesindeki köşe yazısında 1000 yıllık Türk - Kürt kardeşliğinden bahsetti ve şunları söyledi. Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği en büyük başarılarından biri Anadolu’daki farklı unsurları ortak bir dava için birleştirmesiydi. Mustafa Kemal Paşa, telgraflarında kullandığı “anasır-ı İslam” yani “İslam unsurları” kavramına Milli Mücadele boyunca büyük vurgu yaptı.

GÜLEN BATURALP: 1 Mayıs 1920 tarihli meclis konuşmasında, “Meclis-i alinizi teşkil eden zevat yalnız Türk, yalnız Çerkes, yalnız Kürt, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep (oluşan) anasır-ı İslamiye’dir, samimi bir mecmuadır” diyerek milletin bu unsurlardan oluştuğunu açıklamıştı. Sözün özü şudur ki Türkler ve Kürtler kardeştir; ispatı Malazgirt’tir, Çaldıran’dır, Sarıkamış’tır, I. Cihan Harbi’dir, Kut'ül Amare’dir, Çanakkale’dir, Kurtuluş Savaşı’dır.”

ADNAN OKTAR: Biz de amma savaşa girmişiz. Ne kabadayılık, ne yiğitlik maşaAllah. Evet güzel olmuş. Güzel konuşma.

Tayyip Hocam’ın o konuşmasını bir daha yayınlasana.

GÜLEN BATURLAP: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin başarısının bölge için kritik önem taşıdığına dair şunları söyledi. “Türkiye'nin şu anda verdiği mücadele öyle bir mücadele ki sonuçta ortaya çıkacak kara da, zarara da bütün bölgeler aynı derecede ortaktır. Kazanırsak hep birlikte kazanacağız. Kaybedersek hep birlikte kaybedeceğiz. Mesele vatansa gerisi teferruattır diyoruz” dedi.

ADNAN OKTAR: Şahane, şahane. Her konuşması mükemmel derli toplu. Son gördüğüm 3-5 aydan beri özellikle bütün konuşmalar böyle kayda geçecek gibi mükemmel.

Evet dinliyorum.

VTR: Kolay arkadaş edinemeyenlere tavsiyeniz nedir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi eğer kendini beğenmişliğinden kaynaklanıyorsa bu çok acı tabii, çok kötü. Sevgisizlikten kaynaklanıyorsa çok kötü. Ama tehlikeli gördüğü içinse güveneceği yahut en azından yetiştirebileceği insanlar olabilir. Onların yanına yaklaşıp, onları güzel bir çizgiye, güzel bir tavra yaklaştırabilir. Rahatça konuşabileceği bir karaktere onları ikna edebilir. Zaten hazır insan olmaz bazen. Eğitmek gerekebilir. O da eğiterek güzel bir netice elde edebilir. Ama kendini beğenmişliktense artık mecburen ızdırap içinde yaşayacak. Tek başına yaşayacak. Öyle bir hayat çok korkunç tabii. Ben güzel yüzlümü bir daha dinleyeyim.

VTR: Kolay arkadaş edinemeyenlere tavsiyeniz nedir?

ADNAN OKTAR: Sen çok hoş güzel bir kızsın. Allah sana uzun ömür versin. Sağlık, sıhhat versin. Ki makyaj yapmadığın halde çok çok güzelsin. Hatların gayet düzgün. Allah, inşaAllah cennette arkadaş etsin, dost edinsin. Ben lise yıllarından düşünüyorum bazı kızlar vardı, içine kapalıydılar. Hiç arkadaşları olmazdı. Güzeldiler ama çok aşırı çekingen. Yani ona bir insan nasıl yanaşsın çok zor. Bazıları da kinli ve öfkeli oluyor. Kimseyi beğenmiyor, onlar da zor. Aslında makul bir insanın çok kolay arkadaşı olur, dostu olabilir. Sevecen olmak lazım. Ilımlı, hoşgörülü, olaylara güzel bakan, gönül alan her şeyin güzel yönünü görebilen insan olmak lazım. Kolayca elde edilebilir bu da. O kadar karmaşık bir şey değil. Ben ortaokul, lise yıllarına göre düşünüyorum. Yapılabilir. Ama tabii grup etkisinde olan bir kıza veya bir gence söz dinletmek biraz zor olur. Bir arkadaş grubunun etkisi altındaysa o adeta esir olmuş oluyor. Yani onun makul düşünmesi adeta imkansız gibi oluyor. O çok riskli bir şey. Çünkü o gruptaki ortak ruh onları sürüklüyor. Biri bir laf atıyor her biri karşı gelemiyor ona. Ona uymuş oluyorlar.

Evet dinliyorum.

PINAR YADA: Yeni Şafak Yazarı Yusuf Kaplan, deizmin yayılmaması için İslami çevrelerin ve cemaatlerin çağı yakalayacak bir fikir derinliğine sahip olması gerektiğini yazdı. “Deizmin yayılmasında gençleri suçlamanın bir anlamı yok. Suçlu bizleriz, toplum, cemaatler, aileler ve devlet. Türkiye'deki eğitimin, cemaatlerin çağı iyi tanıyabilecek, çağla yüzleşebilecek, genç kuşağın sorularına ikna edici cevaplar verebilecek nitelikten çaptan ve derinlikten yoksun olması. Bunun yanı sıra yine İslami eğitim kurumlarının ve cemaatlerin genç kuşaklara İslam ahlakı, bilim, kültür, sanat tarihi birikimi verebilecek düzeyde yetkinlikte olmamaları”  dedi.

ADNAN OKTAR: Bilim, kültür…

PINAR YADA: Sanat tarihi birikimi.

ADNAN OKTAR: Sanat ve tarih mi? Sanat tarihi mi?

PINAR YADA: Sanat tarihi.

ADNAN OKTAR: Sanat tarihi adamı ne ilgilendirir? Kültür de ilgilendirmez. Bunların dinle, imanla alakası olmaz. İman; karşıdaki insanın bir kere Allah'a çok ciddi iman etmesi gerekiyor. En hayati konu budur. Mesela Peygamber Efendimiz (sav) peygamberdi ama imanı çok güçlüydü. Onun herhangi bir anlatımından bile insanlar çok şiddetli etkileniyorlardı. İlk aranacak şey karşıdaki insanın imanının çok güçlü olmasıdır. Kesin kararlı, ciddi derin bir imana sahip olmasıdır, bu çok hayati. Genel kültürle ne alakası var? İnternete girer adam her şeyi öğrenir. Sanat tarihi ile ne alakası var? Daha hala gelenekçi sistemin içerisinden kurtuluşu arayanlar daha da batarlar. Hoca iyi niyetli, dürüst bir insan ama batışmış bir sistemin içinde yeniden bir kurtuluş arıyor. Böyle olmaz. Zaten batıran gelenekçi sistem. Ben açıkça söyleyeyim, bizim anlattığımız stil en mükemmel stil. Ve bizim anlattığımız stilde iman etmeyen bir insan olmuyor. Ciddi olarak iman ediyor. Hepsi, herkes namazını kılıyor. Herkes ibadetinde. Deist, ateist tahayyül dahi edilemiyor aramızda. Net başarı var. Dolayısıyla diğer hocaların sohbetine katılanlar ya deist oluyorlar ya ateist oluyorlar. Bir kısmı homoseksüel oluyor. Kendileri bile kendi dengelerini tutturamıyorlar. Yani görüyorsunuz. Adam peygamberi eleştiriyor. Kuran'ı eleştiriyor. Allah'ı eleştiriyor. Yani müthiş bir çöküntü yaşanıyor. Böyle şeyde en etkili olan samimi imanlı bir insanın yönetimindeki iman hakikatlerini, Kuran mucizelerini mükemmel anlatan insanlar. Her şeyi çok güzel vuzuata kavuşturan, her şeyi doyurucu cevapla açıklayan insanlar. Gelenekçi hocalara ne sorsak her şey havada kalıyor. Gençlerin sorduğu soruların hepsinin havada kaldığını söylüyorlar. Bu alim denen hocalar da tamamen açmaz ve çıkmaz içindeler. Hangisine sorarsan sor, en önemli konularda demagoji ve açmazın içindeler. Bir tek bizde bu konular çok sıhhatli, sarih ve açık anlaşılır oluyor. Aksini hiç kimse savunamaz. Kim konuşsa mesela Caner Taslaman konuşuyor, adamlar ya deist, ya ateist olurlar onunla konuşanlar. Teyfur konuşuyor, adamlar ya deist, ya ateist oluyorlar. Mesela o hocalar falan televizyona çıkanlar hepsinin çevresindeki insanlar kendi çocukları bile ya deist, ya ateist oluyorlar.

Cehennem sonsuzdur. Fakat cehennem ehlinin şuuru kapalıdır. Bunu zaman zaman söylüyorum.

Şimdi kısa bir ara verelim. Yine devam edeceğiz.

GÜLEN BATURALP: Yayınımıza kısa bir ara veriyoruz.