Canlı Sohbetler (28 Nisan 2018; 18:00)

GÖRKEM ERDOĞAN: Canlı Sohbetler’e başlıyoruz. Hoş geldiniz Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Hoş bulduk efendim, siz de hoş geldiniz. Ne güzel.

Dünyadaki 10 büyük mega projenin 6’sını Türkiye gerçekleştirdi. 10 büyük mega proje var 6’sını Türkiye gerçekleştirdi. Tayyip Hocam yaman delikanlı, hizmet delikanlısı, dava adamı. Diyorum, yolda geliyorum oralar mezbelelik gibiydi üç-beş yıla kadar. Üst yollar yaptırmış, üniversiteler yaptırmış. Adım başı üniversite kardeşim. Yol boyu böyle her yeri güzelleştirmiş. Mis gibi tertemiz her yer. Eskiden böyle miydi?

Hz. Ali (kv) buyurdu: “İmam Mehdi (as)’ın önünde Hz. Hızır (as) yürür.” Ben kendi kafamdan söylemiyorum. “Hz. Mehdi (as) Peygamberin izinde gider, görmediği yerde melekler onun önünde set olur korurlar.” Hz. Mehdi (as)’ı ekarte etmek çocuk oyuncağıdır normalde. Ama melekler devrede olduğu için yapılamıyor.

Siz Risale-i Nur’dan Hz. Mehdi (as)’la ilgili bölümü gönderirseniz ben daha geniş açıklayabilirim. Risale-i Nur’da Hz. Mehdi (as) yüzlerce sayfa anlatıldığı halde hiçbir Nurcu grup Hz. Mehdi (as)’ı anlatmaz. Risale-i Nur’dan Hz. Mehdi (as)’ı anlatmazlar. Bir ara biz sıkıştırmıştık bir anlamda anlatmaya başladılar. Yine baktık ki kıvırıyorlar. Anlatıyor ama kıvırıyor. Diyor ki “gelecek ama bir siyaset Mehdi’si gelecek” diyor, üçe bölüyor. Halbuki Bediüzzaman diyor ki bak “bölünmeyecek” diyor, onu özellikle vurguluyor. “Siyaset, diyanet, saltanat üçünü birden yaptığı için o büyük Mehdi’dir” diyor. Ama o Nurcu denilen şahıslar göz göre göre bölüyor siyaseti ayrı, diyaneti ayrı, saltanatı ayrı hepsini ayırıyor ve kendince Mehdi’yi yok etmiş oluyor, parçalara ayırmış oluyor. “Deccal Mehdi’yi parçalara ayırır” diyor ya, bunlar da bilmeden Hz. Mehdi (as)’ı parçalara ayırmış oluyorlar.

Peygamberimiz (sav) diyor ki: “Allah Hz. Hızır (as)’ı Kaimimiz İmam Mehdi (as)’ın gaybetinin döneminde” yani insanlara görünmediği dönemde “yalnızlık çektiği zor günlerinde arkadaş yapar, yalnızlığını giderir.” Nasıl olur yani ona ne şekilde görünür? Hz. Hızır (as) istese savcı şeklinde de görünür. İster mesela gardiyan şeklinde görünür. Hapishane müdürü şeklinde görünür. Yani seri olarak onu yapar ve kimse de bunun farkına varmaz.

Bak, Risale-i Nur’da diyor ki, Sikke-i Tasdik-i Gaybi’de Bediüzzaman “Ta ahir zamanda hayatın geniş dairesinde Risale-i Nur’un asıl sahipleri yani Hz. Mehdi ve Şakirtleri” bunu kendi el yazısıyla yazmış “Mehdi ve şakirtleri” diye kendi orijinal el yazısıyla sahtekarlık yapmasınlar diye. Bak “Mehdi ve şakirtlerini kendi el yazısıyla yazmış. “Cenab-ı Hakk’ın izniyle gelir, o hazır daireyi genişletir ve o tohumlar sümbüllenir, biz de mezarımızdan bakar Allah’a şükrederiz” diyor. Nurcular bunu anlatmaz. Anlatmaz, biz anlatıyoruz işte. Bak, Hz. Mehdi (as)’ın hicri 1400’de geleceğini, 1980 yılında geleceğini Risale-i Nur’da açık sarih olarak söylüyor Bediüzzaman.

Bediüzzaman diyor ki: “İstikbali dünyeviyede” dünyanın geleceğinde “1400 sene sonra gelecek bir hakikati asırlarında karib zannetmişler” diyor. “1400 sene sonra gelecek” diyor. Yani 1980 yılında gelecek diyor. Nereye anlamazdan geliyorsunuz? Nereye kaçarsanız kaçın yakalarım, inşaAllah. Bir de Hz. Mehdi (as) yenilmez söyleyeyim. Bütün münafikun ve münafıkata söylüyorum; Hz. Mehdi (as)’ı yenmek mümkün değildir. Ha saldırırsın köpek gibi o ayrı, bak köpek gibi saldırırsın saldırabilirsin ama Hz. Mehdi (as)’ı yenemezsin. Ne zaman anlayacaksınız bunu? 2023’te anlayacaksınız. Onlar köpek gibi saldırınca yeneceğini zannediyor, yenemez. Bediüzzaman’ı da mesela yenemediler. Saldırdılar, yenmek mümkün mü? Yenemez. Münafıklar yağmur gibi aleyhinde ihbarda bulunuyordu hiçbir şey yapamadılar.

Bugünkü konferanstan hiç resim falan yok mu nedir?

GÖRKEM ERDOĞAN: Evet, var.

ADNAN OKTAR: Görelim. Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, fahri başkanı olduğunuz Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı, Milli Değerleri Koruma Vakfı ve Milli Değerler Vakfı’nın ortak düzenledikleri 3. Uluslararası Yaşamın ve Evrenin Kökeni Konferansı bu yıl Amerika, Avusturya ve İtalya’dan gelen konularında uzman 8 bilim adamının katılımıyla Fairmont Quasar Otel İstanbul’da düzenlendi. Evrim teorisinin bilimdışı iddialarının çürütüldüğü ve yaratılış gerçeğinin bilimsel delilerinin ortaya konduğu, 28 Nisan 2018 Cumartesi günü gerçekleşen konferansımıza çok değerli misafirlerimiz, bilim insanları, akademisyenler, konsoloslar, büyükelçiler, vakıf ve dernek başkanları, Türkiye’nin önde gelen üniversitelerinin temsilcileri, düşünce kuruluşları, sanatçılar, sporcular, iş dünyasının tanınmış yöneticileri, gazeteciler ve yazarlar dahil olmak üzere 400’den fazla kişi katıldı. Sayın Bülent Özveren’in sunumuyla konferans, İstiklal Marşı ve şehitlerimiz için saygı duruşuyla başladı. Sayın Altuğ Berker’in açılış konuşmasının ardından konferansı düzenleyen Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı, Milli Değerleri Koruma Vakfı, Milli Değerler Başkanı Vakfı Fahri Başkanı olan sizin Sayın Adnan Oktar’ın bilimsel ve kültürel çalışmaları, 300’den fazla kitabı, 73 dile çevrilen eserlerinden yararlanılarak hazırlanan 5000’den fazla konferans, belgesel, yurtdışında 250’den fazla basın-yayın organında yayınlanan makaleleri ve canlı yayın programları hakkında kısa bir tanıtım filmi izlendi. Yaklaşık 9 saat süren bilimsel konferansta iki ayrı oturum kapsamında dünya çapında çalışmalarıyla tanınan 8 yabancı bilim insanı evrim teorisinin geçersizliğini bilimsel delillerle açıkladılar. Yaşayan Fosiller sergisiyle dünya tarihi boyunca yaratılmış tüm canlıların hiçbir evrim süreci geçirmedikleri ve ilk yaratıldıkları andan itibaren değişmedikleri gösterildi. Yaşamın Kökeni filmiyle Allah’ın göklerde ve yerde gözlemlediğimiz yaratılış delillerini içeren özlü bir anlatım yapıldı. Bilimin farklı dallarını bir araya getiren konferansta aynı zamanda sanatın çeşitli dallarını temsilen dans ve müzik gösterileri yer aldı. Perküsyon gösterisi ve İstanbul Dance Factory’nin dans performansının yer aldığı konferans programında öğle yemeğinde bir araya gelen katılımcılar ve bilim dünyasının önde gelen isimleri kültürel ve bilimsel bir ortamda fikir alışverişinde bulundular. Ayrıca konferans sonundaki plaket töreninde Teknik ve Bilim Araştırma Vakfı, Milli Değerleri Koruma Vakfı, Milli Değerler Başkanları tarafından 3. Uluslararası Yaşamın ve Evrenin Kökeni Konferansı konuşmacılarına ve değerli katılımcılara plaket sunuldu. Kısa kısa videolarımız var onları gösterebiliriz.

ADNAN OKTAR: Gayet güzel.

Evet, sorulara devam edelim.

VTR: Türkiye’de yaşamak istemeseydiniz farklı hangi ülkede yaşamak isterdiniz?

ADNAN OKTAR: Tabii ki Sicilya. O kara İtalyan ekmekleri, taş fırında yapılıyor ve sızma zeytinyağı. Ve balzamik sirkeler, İtalyan sirkesi meşe fıçılarda, karıştırıp ekmekle beraber güzel ala yiyeceksin. Üzerine de kara üzüm.

Evet, dinliyorum.

VTR: Et mi seversiniz balık mı?

ADNAN OKTAR: Bence et güzel, tabii balık biraz ağır bir yiyecek. Kanda falan etkisi devam ediyor vücutta. Ama et öyle değil. Vücut ete göre ayarlıdır yaratılışı öyledir. Biz kaplan falan cinsi bir yapıdayız o açıdan etçiliz. Hayvanı tabii çok fazla pişirmemek lazım sulu sulu pirzola olması lazım. Ankara’nın usulü odur. Neyse bu konuyu geçeyim en iyisi. Güzel yüzlüm, daima et. Balık işte şöyle faydalıdır böyle faydalıdır diyorlar ama.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kuran okunması için eğitim almak gerekir mi?

ADNAN OKTAR: Yok güzel yüzlüm. Allah Kuran’ın çok kolay ve anlaşılır, fasih olduğunu söylüyor. O zaman biz gazete haberlerini falan da okuyup anlayamayız. Yani gazete haberini okumak kadar kolaydır Kuran’ı anlamak. Nasıl anlamaz? Hayat Bilgisi kitabını okuyor öğrenci anlıyor da Kuran’ı okuyunca mı anlamayacak? “Namaz kılın” diyor, neyini anlamayacaksın? “Zinaya yaklaşmayın” diyor, neyini anlamayacaksın? Çok açık “şarap içmeyin” diyor. “Aa anlamadım” diyor, neyini anlamıyorsun? Anlamazdan gelinecek gibi değil çok açık. Kuran çok sarihtir.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzmir mitinginde İzmir’den AK Parti milletvekili aday adayı olan İbrahim Tatlıses’i sahneye davet etti. İbrahim Tatlıses sahnede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı neden bu kadar sevdiğine dair bir konuşma yaptı. Görüntüsünü izleyebiliriz.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam’ı şimdi niye seçmeyelim, niye seçilmesin? Şu samimiyete bak. Tam Anadolu delikanlısı, mazlum delikanlı. Hiç cumhurbaşkanı havalarına falan giriyor mu? Azamet yapıyor mu? İlk halinde nasıl mazlumsa şu anda da mazlum. İngiliz derin devleti kolay görüp, böyle mütevazi adama alışık değil onlar. Böyle, şimdi ağzımı bozmayayım da homoseksüel takımı bunlar. Böyle kendilerince hoşlanmıyorlar, değiştirmek falan böyle bir şeyler. Kendi kafalarına göre adam getirmek istiyorlar. Yok, müsaade etmeyiz. Ve ta inlerine kadar girdik her yerlerini biliyoruz. En ufak bir itlik yaparlarsa kanunla hukukla rezil-kepaze ederiz. İtlik istemiyoruz. Türkiye’nin gidişatı gayet güzel, Tayyip Hoca’nın da gidişatı çok güzel. İtlik yapan karşılığını kanunla hukukla bulur, öyle söyleyelim.

Evet, dinliyorum.

VTR: Terbiye amaçlı çocukların dövülmesini nasıl buluyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, dehşet verici çocuk dövmek. Çok özür dilerim de ahlaksızlık yani alenen ahlaksızlık ve manyakça bir hareket, ruh hastalığı yani psikopatlık. Ne demek çocuk dövmek? Çocuk akıl almaz korkar sopadan dövülmekten. Müthiş etki, korkunç nefret meydana getirir ve asla da unutmaz. Zoruna ne oldu? Aklı başında insan, nezaketiyle konuş, gönlünü alarak konuş, sevgiyle konuş. Çocuğu ikna etmek zor bir şey değil ki. Dövmek ne demek? Vahşet yani. Bir de el kadar çocuk. Döveni döveceksin. Hakikaten kanunu hukuku ona göre ayarlasınlar da keşke, evire çevire bir sopa atsalar. O öyle olmaz böyle olur diye gürgen değnekle. Tabii, devlet gardiyan getirecek böyle, sopacı gardiyanlar olsa, o öyle olmaz böyle olur diye. Kanunla tabii kanunla gidilecek yoksa biz içimizden geçeni söylüyoruz. Çocuk dövmek ahlaksızlıktır başka bir açıklaması yok.

Evet.

VTR: Vatan hainlerine ne yapılmalıdır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, tabii normalde cezası tenkildir. Kuran’daki karşılığı tenkildir. Yani infaz edilmesidir. Ama biz şimdi modern hukuku uyguluyoruz, müebbet hapis tabii ki. Aslında sürgün tarzında müebbet hapis olması lazım. Uzak bir yerde mesela adada bir yerde orada müebbet hapis verilmesi lazım. En uygun olan budur. Kaçma-göçme ihtimali olmayacak şekilde ayarlanması lazım.

Evet, dinliyorum.

VTR: Alimlere karşı saygı ölçümüz nasıl olmalıdır?

ADNAN OKTAR: Doktor da alimdir, gönül sultanıdır onlar, çok severiz, şefkat duyarız, hürmet ederiz. Saygı denilince yanlış anlaşılıyor, saygı deyince Osmanlı saygısı filmlerdeki saygı zannediyor. El pençe olmak, ses çıkartmamak, diz çöküp önüne oturmak falan bunlar garip hareketler. Böyle olmaz. Saygı denilince Osmanlı saygısı anlaşılması yanlış. Saygı, biz kendi kafamızda buluruz onu, kendi ruhumuzda buluruz.

VTR: Allah’ın en çok sevdiği şey nedir çok merak ediyorum.

ADNAN OKTAR: Ah benim canım ah, ah benim güzelim ah. Nasıl güzelliği? Hayret bu kadar güzel insan olması, maşaAllah. Allah seni hep bu güzelliğinle yaşatsın seni hep koruyup kollasın. Sana hiç acı çektirmesin Allah. Ne güzel insanlar var Türkiye’de, öyle seviniyorum ki. Muhteşem bir şey çok çok güzel, maşaAllah. İnşaAllah cennet arkadaşı, cennet dostu oluruz. Allah’ın en çok sevdiği şey aşktır tabii ki. Kendisi de aşktır Allah’ın ve en çok sevdiği şey de aşktır. Her şeyi onun üzerine kurmuştur Allah; aşk, tutku, sevgi. Diyor ki işte “sabahlara kadar namaz kılmak.” Kardeşim, namaz kılmadan kasıt sevgin, sevgini görmek istiyor Allah. Senin eğilip-kalkman spor yapar gibi hareketler değil kastettiği. Adamın ne yaptığından haberi yok “ayağım şişti” bilmem ne diyor. Allah onu kastetmiyor, senin gönülden sevmen. Gönülsen sevmedikten sonra istediğin kadar yat-kalk bir şey olmaz yani. 

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Mardin’de HDP İlçe Binası önünde miting yapmak isteyen HDP’li Milletvekillerine, İlçe Emniyet Müdürü Aykut Çetinkaya tarafından Öcalan uyarısı yapıldı. HDP Eş Genel Başkanı Temelli’nin de aralarında yer aldığı milletvekillerini son derece nezaketli bir üslup ancak çok sert bir içerikle uyaran Çetinkaya, “Burayı bir miting alanına çevirirseniz, burada bölücü, çocuk katili Öcalan’ın bir sözünü duyarsam dağıtırım burayı” ifadelerini kullandı. Fotoğrafta solda gördüğümüz polisimiz Aykut Çetinkaya.

ADNAN OKTAR: Kabadayıya yakışır. Güzel konuşmuş. Ağzına diline sağlık. Tipinde var kabadayılık, üslup da kabadayı, doğrusu da odur. Orada itlik olmaz yani bölücü propaganda olmaz. Özgür olsun tamam, ne düşünüyorsa düşünsün ama hiçbir yerde itlik istemeyiz.

Evet.

VTR: Dertler paylaştıkça azalır mı?

ADNAN OKTAR: Yok güzel yüzlüm daha da perişan olur adam. Anlatıyor anlatıyor ağlıyor, bu sefer dinleyen de ağlıyor kepazelik paçadan akıyor. “Vah vah” diyerek böyle. Yok, yanlış olur o. Dert denilen şeyi Allah’ın yarattığını bilip, gelip-geçici güzel bir imtihan olduğunu düşünüp neşelenmesi lazım ferahlık duyacağı. Çok yanlış. “Ben acıların çocuğuyum” falan olmaz böyle şey.

Evet, dinliyorum.

VTR: Beddua etmek ne kadar doğru?

ADNAN OKTAR: Beddua, duruma göre.

Şimdi şu programdan biraz daha bir şeyler göster, baştan göreyim. Şu fakirin oraya ziyaretiyle ilgili resminiz yok mu? Vay vay vay şu koça bak. Yaka bağır falan, maşaAllah. Ne kadar güzel. Evet, olay yerinde güzel.

Evet, dinliyorum.

VTR: Şairlik yönünüz var mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım görüyorsun ara ara şiir söylüyorum. Gerçi çok acemice oluyor ama bazen öyle ilham geliyor. Mesela şu an birden içime bir ilham gelebilir düşüneyim. ‘Görkem Hanım ne kadar güzel, benim için özel mi özel’ bu kadarla kalsın.

GÖRKEM ERDOĞAN: Çok teşekkür ederim.

ADNAN OKTAR: Ben de teşekkür ederim.

Buyurun dinliyorum.

VTR: Arkadaşlarınızın kolu niye dövmeli?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, aksini sorman lazım. Niye kolları dövmesiz bazı arkadaşlarınızın? Dövme çok çok yakışır. Delikanlıya da hanımlara da çok hayati. Bir evin duvarlarını düşün bomboş. Ama bakıyorsunuz tablolar falan var duvarlarda onun gibi düşün. Çok güzel, bir kadına çok yakışıyor. Beylerde de heybetli duruyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sizce ideal evlilik yaşı kaçtır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, 25-26 falan iyi bence, değil mi? Evet.

Evet, dinliyorum.

VTR: Şu an insanların birçoğu borç içinde, bunun nedeni nedir acaba?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm bütün dünya böyle. Amerika’da sokakta yatıyor adamlar evsiz, sürünüyorlar. Akıl almaz fakir insanlar. Fransa’da da öyle, evsizler hep sokaklardalar. Evi yok adamın evi artık yani yatacak yeri yok, yiyecek bulamıyorlar. Bu, deccaliyetin insanlara yaptığı bir oyun. Ekonomik krizi meydana getiren özel komite var insanları süründürüyor. Mesela Suudi Arabistan biraz zengin oldu hemen çökerttiler. Dubai biraz zengin oldu hemen çökerttiler. Müsaade etmiyorlar.

Bakayım başka neler var göreyim. Kabadayıya ne yakışmaz, muhteşem bir görelim.

GÖRKEM ERDOĞAN: Yeni resimlerinizi görebiliriz Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Vay vay vay şu delikanlının heybetine bak ya maşaAllah.

GÖRKEM ERDOĞAN: Çok değerli konuşmacılarımızla birlikte.

PINAR YADA: Sayın Bülent Özveren sağınızdaki beyefendi.

ADNAN OKTAR: Evet, o da çok değerli bir insan Bülent Özveren. Allah ömrünü uzun etsin.

GÖRKEM ERDOĞAN: Solunuzdaki Dr. Hans Köchler.

PINAR YADA: Bülent Bey'in yanındaki beyefendi Dr. Ken Keathley.

GÖRKEM ERDOĞAN: Onun yanındaki Doktor Bijan Nemati.

ADNAN OKTAR: Allah Allah şu delikanlının yakışıklılığına bak ya. Her hali olay.

GÖRKEM ERDOĞAN: Mükemmel bir profile sahipsiniz Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Altmış beş yaşında on altı hadi yirmi beş diyelim en fazla.

GÖRKEM ERDOĞAN: Yirmi iki en fazla.

ADNAN OKTAR: Evet, yirmi iki. Vay vay vay şahane olmuş. Şahane. Ne oteliydi bu otel?

GÖRKEM ERDOĞAN: Fairmont Quasar Otel İstanbul.

ADNAN OKTAR: Kaç yıldız?

GÖRKEM ERDOĞAN: Beş.

ADNAN OKTAR: Evet dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, seçim dönemine girilmesiyle birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın programının iyice yoğunlaştığı ve yorucu bir tempoda çalıştığı söyleniyor. Partililere de “sıkı çalışın” talimatı veren Sayın Erdoğan elli beş ilde miting yapacak. Cumhurbaşkanımız yolculuk sırasında bile çalışmalarına ara vermiyor. Uçakta çalıştığı sırada çekilmiş bir fotoğrafı Facebook hesabından paylaşan Cumhurbaşkanımız fotoğrafını da “durmak yok çalışmaya devam, her şey Türkiye için” notuyla paylaştı.

ADNAN OKTAR: Kardeşim yazık günah böyle bir insanla uğraşmak. Ben anlayamıyorum, mantıklarını kavrayamıyorum. Gece gündüz vatan millet için devlet için gençliğini, bütün hayatını ortaya koyuyor. Arı gibi çalışıyor ve çok yetenekli tecrübeli bir insan.

VTR: Yatılı misafir olmak doğru mudur?

ADNAN OKTAR: Ben gıcık olurdum bize gelirlerdi böyle bazen. Ankara'dan gelmişlerdi. Zaten ev küçücük ufacık ev “Selamün aleyküm biz geldik emice” falan. Ya kardeşim zor bir şeydir o kolay bir şey değil ki. Keyif için olmaz zaruri olursa tamam da. Özellikle zor mesela küçük evlerde olacak iş değil. Çok geniş ferah evdir falan tamam akıl alır yatılı. Hatta güzel de olur çok hoş da olur. Ama Anadolu’da evler genellikle küçük oluyor, oradaki insanlara ancak yetiyor. Odalar modalar ancak yetiyor. Öbür türlü balık istifi yatıyor insanlar çok zor durumda kalıyorlar. Öyle bir model güzel değil. Ama geniş ferah evler için misafirsiz ev düşünemiyorum. Her gün misafir olması lazım.

Evet.

VTR: Gelecekte sizi en çok heyecanlandıracak nedir?

ADNAN OKTAR: İsa Mesih ile karşılaşmak. Çok şeker bir şey o zaten göreceksiniz. Allahualem böyle insanlar onu yer yani bayağı şeker. Çok mütevazi, mazlum ve utangaçtır İsa Mesih. Tabut-u Sekine içinde kutsal olan eski emanetler var. Tahminimizin üstünde şeyler de çıkabilir, içi dolu yani. Bir de Nimrot'un mezarı açılacak oradan bayağı bir şey çıkar. Hazreti Yusuf (as)'un mezarı bulunamadı daha o piramitlerin içinde. Muhtemelen mumyalı Hz. Yusuf (as)'un. Çünkü o devirde bütün krallar mumyalanıyordu o da mumyalanmış olması gerekiyor. Büyük bir ihtimalle mumyalandı. Ama herhalde alt kısımlarda, alt kısımda kendi öyle vasiyet etmiş olabilir. Çünkü o piramitler bir de alta doğru da gelişiyor. Bir de alta doğru piramit yapısı da var. Oraların hepsinin açılması gerekiyor açılıp bakılacak.

Evet, dinliyorum.

VTR: Akıllı bir kadın nasıl anlaşılır?

ADNAN OKTAR: İnsanın benliğini eritmesinden anlaşılır. Çok güzel olur akıllı kadınların bakışı. Çok keskin ve yamandır. Unutamazsın yani esir eder esir. Gözleriyle esir eder gece gündüz düşünmeye mecbur kalırsın. Kadın gözü muhteşem bir şeydir. Sonsuzluğa açılan aşk kapısı. Sonsuzluğa açılan aşk kapısı. Müthiş etkileyicidir. Akıllı bir kadın dünyanın en büyük nimetidir. Bir daha dinleyeyim.

VTR: Akıllı bir kadın nasıl anlaşılır?

ADNAN OKTAR: Canımın içi sen ne kadar güzel kızsın böyle. İngiliz kızlarına benziyor. Beyazlığın çok güzel bir de dalyan gibisin çok muhteşemsin. Tabii yakından göremediğim için daha detaylı bir bilgi veremiyorum. Ama dış görünümün muhteşem, çok çok güzel. Fakat akla önem vermen senin klas bir kız olduğunu gösteriyor. Tabii onun için kısaca da olsa seninle konuşmak, tanışmak gerekiyor. Fakat akıllılığı hayati bir konu olarak gördüğün anlaşılıyor. Çünkü ilk sorun bu olduğuna göre çok önemli görüyorsun. Bu da bayağı senin hoş, kaliteli bir insan olduğunu gösteriyor.

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak’ın kardeşinin başında olduğu medya grubuna bağlı Sabah Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi Okan Müdessiroğlu, Erdoğan'ın AK Parti'den ayrıştırılması için bir oyunun devrede olduğu uyarısı yaptı.

ADNAN OKTAR: Oyun, istediği kadar tepişsinler hiçbir şey yapamazlar. Nasıl ayrıştıracak, ne yapacak? Görmüyor musunuz kalabalıkları? Milyonlarca insan toplanıyor nereye ayrıştırıyorsun. Ayrıştıranların kendisi iyot gibi ayrılır. Kıytırık tiplerle netice alınmaz. Ayrıştırmaya kalkan kendi ayrışır.

PINAR YADA: Okan Müddessiroğlu şöyle söylüyor; “Bu sıralar ‘Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yine seçilir ama…’ diye başlayan cümlelere özellikle dikkat çekmekte fayda var. Erdoğan nasılsa Cumhurbaşkanı olarak başımızda kalacak onu seçerek görevimizi de yerine getirmiş oluruz. Ama mecliste farklı partilere oy atmayı düşünüyoruz diyenler mevcut. MHP-Saadet ekseni başta olmak üzere milliyetçi muhafazakar seçmenin cumhurbaşkanlığında Erdoğanlı, mecliste Erdoğan’sız formüllere yönlendirilmesi sağlıksız siyasi sonuçlara kapı aralar. Tek adamlıkla itham ettikleri Erdoğan'ı durdurayım derken devleti de durdurmaya göze alanların kimler oldukları ve asıl niyetleri hakikaten iyi sorgulanmalı” dedi.

ADNAN OKTAR: Tek adam ne kadar münasebetsiz bir şey. Devletin kaç tane başı olur? Bundan münasebetsiz bir laf olur mu? “Tek adam.” Yüz tane mi olacak cumhurun başı? Bir tane olur zaten. “Tayyip Hoca gitsin” diyor yerine kim gelecek? Yine o da tek adam oluyor. Bunlar densiz laflar bunları bıraksınlar. Tayyip Hoca devam edecek 2023'te başta olacak. 2033’de de başta olacak. Yazsınlar bir yere burada konuşalım. Bizim istemediğimiz bir şey olmaz. İstediğimiz her şey de Allah'ın izniyle olur.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey Okan Müderrisoğlu üstü kapalı olarak bazı AK Partililerin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arkasından iş çeviriyor olma ihtimalini de gündeme getirdi. Şöyle söylüyor “On beş CHP'li vekilin İYİ Parti’ye geçmesi, Abdullah Gül isminin ortaya atılması gibi kritik olayların AK Partili bazı bakan ve yöneticilerin gözünden kaçmış olması pek mümkün değil. Acaba bazı AK Partililer bazı sinsi oyunları gördükleri ve olacakları önden kestirdikleri halde kanaatlerini zamanında paylaşmamış olabilirler mi? Eğer böyleyse o zaman bu durum Cumhurbaşkanı’nın yüzüne söyleyemediklerini arkasından dolanarak bir yere bağlamaya çalışanların partide ve devlette hala etkin oldukları anlamına gelir ki Allah muhafaza” dedi.

ADNAN OKTAR: Ya kardeşim şimdi Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmayacak mı? Bize ne soracaklar? “Kime oy veriyorsunuz?” diyecekler. Tayyip Hoca'ya oy vereceğiz. Biz oy verince de o da kazanır bu kadar basit. Adamların ne düşündüğü niye önemli? Çok gereksiz konuşmalar. Millet kaynıyor görmüyor musun milyonlarca insan sokakta Tayyip Hoca diye. Öyle bir şey olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sihir ile mucize arasında fark var mıdır?

ADNAN OKTAR: Sihir ile mucize arasında tabii fark var yakışıklım. Sihir genellikle hipnoza dayalıdır. Sehr yani göz yanıltmak. Hatta gözbağcılık denir. Gözü bağlamak, yanlış görüntü vermek ama mucizede gerçekten olur, gerçekten olur aradaki fark bu. Birinde görüntü kayması oluyor, öbüründe gerçekten olmuş oluyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sanat dünyası neden sık sık sevgili değiştiriyor?

ADNAN OKTAR: Doğru mu? Var mı öyle bir şey? Kim var öyle değiştiren?

AYŞE KOÇ: Şarkıcılar, oyuncular, futbol, modeller.

ADNAN OKTAR: Kızlar bazen sinirli oluyorlar sanatçılar. Beyler de sinirli oluyorlar. Öfkeli oldukları için anlaşamıyorlar konu bu. O zaman değişim devreye giriyor. Değiştirdiğinde yine o da sinirli olduğu için yani kesintisiz değiştirmeyle oluyor. Bir türlü mutlu olamıyorlar. Öfkenin kalkması lazım.

Başkan adayı diye bize sorduklarında biz ne yapacağız? Tayyip Hoca’nın resmi de olacak değil mi benim bildiğim.

AYŞE KOÇ: İlk defa olacak.

ADNAN OKTAR: Oluyor oluyor resmi olması lazım. Yoksa da ismi yazıyordur. Mührü basacağız bitti. Milyonlarca oy çıktı mı konu kapanır. AK Parti'ye evet oy veririz. MHP'ye de oy vereceğiz ikisini de kuvvetlendireceğiz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Zorluklarla kazanılan güzellikler var mıdır?

ADNAN OKTAR: Canımın içi kendin zaten çok güzelsin. Yaklaştır bakayım. Aa hayret çok çok güzelsin, muhteşem muhteşem çok çok güzelsin. Kaş, göz, burun, bakışların çok güzel, saçların çok güzel, çok değerli bir kızsın. Allah sana çok uzun bir ömür versin. İnşaAllah cennet arkadaşı olacağız, inşaAllah cennet arkadaşı oluruz. Dikkatlice bakıyorum ki unutmayayım diye seni. Mesela Mehdiyet zorluklarla kazanılır. O yüzden lezzetlidir. Mehdi’de mesela cinnet geçirecek insanlar göreceksiniz. İsa Mesih’de de öyle cinnet geçirirler. Tabutu Sekine’de zangır zangır titreyecekler. 3500 yıllık emanet ya olduğu gibi duruyor. Katranlı muşambaya sarılmış olarak bulunacak. İç kısmı temiz örtü, deri ama en üstü katranlı muşamba hiç okside olmamış, bozulmamış olarak bulunacak.

Evet, dinliyorum.

VTR: Asla yapmam dediğiniz bir şeyi yaptığınız oldu mu? Ve bunu yaparken ne hissettiniz?

ADNAN OKTAR: Asla yapmam dediğim bir şeyi yaptığım oldu mu ve bunu yaparken ne hissettim? Allah Allah zor bir soru; “asla yapmam.” Haramsa zaten yapmam. Ama durduk yere niye kendime böyle bir yasa çıkarayım “asla yapmam.” Olabilir yani mesela şunu yapmayacağım diye azmettim oluyor bazen ama yapıyorum o tarz bir şey mi? Haram değilse yapılır ne olacak yani. “Yapmayacağım” dersin yaparsın. Mesela bazen “şaka yapmayacağım” diyorum şaka bazı kişileri tabii çok sarsıyor. Ama bende dayanılmaz bir arzu meydana geliyor. O kaçamak tavırları daha da tahrik ediyor, beni mecbur ediyor espri yapıyorum mecburen. Mesela bunu örnek verebiliriz.

Evet dinliyorum.

VTR: Gökdelende yaşamak ister miydiniz?

ADNAN OKTAR: Aman aman aman hiç hoşlanmadığım iş. Ev dediğin tek katlı olacak kardeşim. Bahçeli olacak. En fazla ikinci katı olacak o kadar, güzel ala. Öyle çiti miti falan da olmayacak. Açık, konu komşu rahatça gelecek gibi olacak. Evin içine köpek de girecek, keçide girecek rahat köy evi gibi olacak. Yastıkları falan olacak böyle ziyaretçileri olacak dostlar falan. Köyde şahane oluyordu. Dedem, anneannem ara ara tavuk kesiyordu köy tavuğuyla güzel böyle pilav yapıyordu. “Efendim çağırın Aslan’ı” diyordu dedem. Hemen biz gidiyorduk Aslan Dayı’yı akşam yemeğine davet ediyorduk. Hemen geliyordu o da. Mesela Kör Kazım vardı o gelirdi. Kör Kazım çok mütevazi, mazlum, gariban bir insandı. Hikmet gelirdi. Gagi Dede vardı o gelirdi. Mamaş Dayı vardı Muhtar Mamaş Dayı o gelirdi. Dedemle otururlardı. Dedemden özenmişti o da nargileciydi. Nargile için dedem kendine bahçe yaptırmıştı böyle. Orada her türlü çiçek falan vardı. Çok güzel oturulacak yer de yaptırdı kendine. Mamaş Dayı da nargilesini alıp geliyordu. Takır takır takır takır acayip berbat da bir kokusu vardı artık. Nargile çok kötü bir şey ya niye millet buna özeniyor ben anlamıyorum çok rahatsız edici. O tömbeki kokusu insan bir rastladığında bile başına ağrı çıkıyor. Çok korkunç bir şey ya ona niye özeniyorlar ben anlamıyorum.  Ama özetle hep böyle misafir gelirdi çok iyi olurdu köyde. Misafiri çağırdın mı yemeğe otururlardı. Buyurun falan dediğinde. Bir kısmı ‘biz o görevi yaptık’ falan derlerdi. Yanlış anlaşılmasın da. Köyün üslubu öyleydi. Ne güzel mesela annem madımak yapardı çok güzel oluyordu. Yağlı yoğurt oluyordu çok güzel. Kabak yemeği yapıyordu. Patates yemeği çok sık yapıyordu taze etli taze patates.

GÖRKEM ERDOĞAN: Ama etlerin iri iri olması lazım galiba.

ADNAN OKTAR: Kardeşim olayı anlatmayayım fenalık geçiriyorum. Öyle patates yok yani şu an. Her sabah balık vardı zaten bizde. Akşama kadar balık tutuyorduk taze sazan, alabalık cazır cazır tereyağında kızartıyorduk. Güzel salamura zeytin vardı o çok iyi. Ben göremiyorum şu an onu öyle. Çok güzeldi onun suyuna falan da batırıyorduk böyle zeytinyağlı, limonlu kendi suyu vardı hazır. Ya kardeşim köy peyniri biz peynir falan yemiyoruz gerçekten. Peynirle falan alakası yok bunların. Tereyağı yer gibiydik köy peyniri acayip şekerdi. Çay otuz bardak falan içiyorduk herhalde çay. Şıngır şıngır biri bitiyor biri geliyordu. Böyle daldırma falan olayları yoktu o zamanlar. Güzel demlikte oluyordu. Bir de ateş, doğal ateş çok güzel oluyordu. Fokur fokur kaynayarak çay dökülüyordu. Bir de şeker böyle bu tarz şeker yoktu. Eciş bücüş falan böyle koca koca şekerler vardı. Kesmeşeker ama kesmeye de benzemiyor bir acayip erimiyordu da o kazık gibi böyle. Ama o şeker daha lezzetliydi. O çay bayağı güzel oluyordu. Biz Kazım'ın pınarına giderdik dedemin korusunun olduğu yerde. Orada bir su çıkıyordu çam ağacının dibinde şarıl şarıl böyle. Ama su kristal böyle biz uzanıp içiyorduk böyle bardakla falan içmiyorduk. Anneannem kolibak yapıyordu peynirle patatesle karıştırıp hamur arasına koyup kızartıyordu. Peynir, domates, salatalık yani şahane oluyordu, bayağı güzel oluyordu. Annem Lütfiye Hanım’la gelmişti ziyaretimize Ankara'dan çok hoşumuza gitmişti. Lütfiye bizim komşuydu. Ahmet eniştemin kızı geldi Emire. Normal bir şey değil. Çok uzak yer ta Ankara'dan oraya geliyorlardı. Sık sık Ankara'dan gelenler oluyordu, çok zevkli oluyordu. Çünkü köy dağ başı bir yer. Ta Ankara'dan oraya gelmek bir harika geliyordu. Şu an makul de ama o zaman çok harika geliyordu bize. Çerçi Hafız vardı oğlu vardı “okuyacağım adam olacağım” falan diye bilmiş bilmiş konuşurdu. “Okuyacağım adam olacağım” falan çok iyi hatırlıyorum gıcığıma gitmişti. Yani yanlış bir şey tabii de. Bu tahta sofraya oturmuş orada ekmeği çökeleğe bastırıyordu yapışıyordu çökelek ekmeğe. Eliyle de yiyordu. Normal köy yeri olduğu için olabilir. Kara ekmek köy ekmeği o arada da çay içerken arada da o açıklamaları yapıyordu. “Okuyacağım adam olacağım” gıcığıma gitti ama yanlış bir şey tabii o zamanki kafayla. Hiç aklımdan gitmiyor travma yapmış kafamda. Hafız böyle naif bir insandı. Zayıf. İki eşeği vardı eşeklerinde eski sandıklar vardı içi çaka çaka doluydu her şey vardı. Bardak, çanak, bisküvi, lokum, sakız. Ama tabii ilkel yani o kadar kaliteli değil. Şu anki ile kıyas olmaz. Berbat ama o devrin şartlarına göre çok modern, çok hoştu. Hafızdan biz yumurta karşılığında alırdık alırken. Mesela dört yumurtaya şu. Sekiz yumurtaya şu. İlkel ticaret vardı. İlkel demeyeyim de ilk çağ devrinin, barter diyelim ilkçağ devrinin ticareti vardı. Genellikle yumurta ile alışveriş yapılıyordu, parayla yapmıyorduk. Ama o da akılcı hareket ediliyor. Çünkü yumurtalar çok kaliteli, güzel yumurtalardı. Samanın içine yerleştiriyordu yumurtaları, Tokat'a götürüp satıyordu. Kardeşim biz folluk tabir edilen tavukların kümesine girerdik. Böyle dizi dizi çaka çaka yumurta dolu oluyordu boydan boya. Hepsini dolduruyordu kabın içerisine alıp getiriyorduk. Sabah cazır cazır böyle tereyağında ye babam ye. Yani o zaman mesela dereotu vardı biz bahçeden topluyorduk facia kokuyordu dereotu. Bütün evi alıyordu. Şimdi dereotu alıyoruz kokmuyor. Maydanoz rahatsız edecek derecede kokuyordu artık o derece, kokmuyor şu an. Domates feci şekilde kokardı domates, sarsıcı derecede kokardı. Bir şey yaptılar anlamadım. Dedem ırmağın suyunu bahçeye bağlamıştı. Bütün bahçeyi suladı. Irmağın suyunu kesince bahçede balıklar da oluşmuş. Ama bütün bahçede balık şıpır şıpır çırpınıyor koca koca balıklar, kol gibi balıklar büyük. Alabalık, sazan balığı biz koca koca kaplarla geldik balıkların hepsini toplamıştık suyu kesilince.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ailenizle görüşüyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Ailenizle derken ağabeyim, annem var benim. Annem doksan iki yaşında maşaAllah Çerkez. Niye evlenmiyorsun falan diye tutturuyor. Her geldiğinde onunla uğraşıyorum. Anladığınız gibi değil. Ne açıklama yapacağımı bilemiyorum. Saç sakal tıraşıma karışıyor şurasını düzelt, burasını düzelt.

AYŞE KOÇ: Daha kilo almanız gerektiğini düşünüyor.

ADNAN OKTAR: Evet, o duruma göre söylüyor şunu yap bunu yap falan diye. “Tokat'a gidelim” diyor. “Batmantaş’a beraber. “Tamam” dedim “ben ayarlayacağım” dedim inşaAllah. Ağabeyim de işte çocukları falan var onlarla uğraşıyor. Ama annemle daha çok görüşüyorum. Annemle çok sık görüşüyorum. Ağabeyimle daha seyrek görüşüyorum. Ama yeğenlerimle sürekli görüşüyorum. Onların zaten bir ayakları burada.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah için yapılan en iyi hizmet nedir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım Allah sadece sevgiyi sever o kadar. Yani en nihayet istediği sevgi. Adam diyor ki “hacca gitmek” hacca sevgiyi gösterdiğin için istiyor haccı. Ne yapsın senin hacca gitmeni Allah. Sevgi gösterdiğin için. Namazı sevgi olarak yaptığın için seviyor Allah. Mesela sabırlı oluyorsun onu sevgi olarak yaptığın için seviyor Allah. Allah'ın bütün amacı, gayreti, isteği sevgidir, aşktır. Gayret yoktur tabii Allah’ta bizim anladığımız anlamda da, anlamamız açısından söylüyorum. İnsan havsalasının anlaması açısından söylüyorum.

VTR: Alevi türkülerini sever misiniz?

ADNAN OKTAR: Bir kere Alevileri çok severim. Alevi türkü de çok derin anlamlıdır. Aleviler nereye gitse orayı güzelleştirir. Alevi demek güzellik demektir. Alevi demek yiğitlik, kabadayılık demektir. Alevi demek aşk demektir. Sevgi demektir. Hz. Ali (kv) Ehlibeyt aşığı demektir. Haktan yana olan demektir Alevi demek. Haksızlığa öfke, haklıya sevgi demektir. Alevi kızlar mesela çok yiğit olurlar. Alevi delikanlılar da kabadayı olurlar bütün milletimiz gibi. Aleviler candır özellikle ve özetle. Dolayısıyla hepsini çok seviyoruz. Alevi türküleri de çok içli ve çok anlamlıdır, muhteşemdir. “Ali'yi gördüm Ali'yi iki duvar bir köşede” şahane bir ifade. Mesela diyor ki “anadan on yedi bendim” diyor Hazreti Ali (kv) için yani on yedi yerinden yaralandığı için muhteşem ifadeler.

Alevi türkülerinin güzelliğini görüyor musun? Hepsi birbirinden güzeldir. Anadolu'yu şenlendirmiş, Anadolu'ya yüksek yakin, derin imana vesile olmuş, yüksek ahlakın, sevginin, merhametin Anadolu'da yayılmasına vesile olmuştur Alevilik. Allah'tan bir rahmet ve nurdur, güzelliktir. Bağnazlığa karşı da bir kılıç olmuştur. Hz. Ali (kv)'nin kılıcı gibi ilim kılıncı olmuştur.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsanda beğendiğiniz en güzel huy nedir?

ADNAN OKTAR: Samimiyet tabii ki. Samimiyet her türlü güzel ahlakın kapısıdır. Samimiyet oldu mu hepsi olur. Samimiyet oldu mu iman hemen anlaşılır, derinlik anlaşılır, Allah'ın büyüklüğü anlaşılır.

VTR: Neden Müslümanların düşmanı çok olur? 

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm özel yaratılıyor yoksa Müslüman olamaz o. O zaman burada kalmasına gerek yok, burada eğitilmesine de gerek yok. İmtihan diyorlar ama onu yanlış anlıyorlar. İmtihan değil burası eğitim yeridir. Adı imtihandır onun. Bak ledün ilmi buna derler. Zahirinde imtihan batınında, gerçeğinde, özünde eğitimdir.

Evet.

VTR: Şımarık insanlar neden iticidir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım akılsız oluyorlar. Çünkü dengesiz oluyor, şımarık yani aklı bayağı boş oluyor feci şekilde boş oluyor aklı. Şımarma birden olmuyor. Normalde şımarık insan durgun olur, sakin olur sonra birden kudurur. Yani akılsızlığını iki türlü gösterir. Bir durgunluğuyla gösterir, sonra da aşırı şımarma, abartılı efor, dengesiz hareketlerle gösterir. Her ikisi de aklında bir bozukluk olduğu alametidir. Tabii imanla, akılla bunlar gider Allah istiyorsa.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimlerin gidişatını belirleyen şehrin İstanbul olacağını söyledi. “Yeni sistemde altı yüze çıkan vekillerimizin doksan sekiz tanesini tek başına İstanbul seçiyor. İstanbul'da iddia ve güç sahibi değilseniz Türkiye'de güç sahibi olmanız neredeyse imkansız hale geliyor” dedi. “İstanbul ne derse Türkiye onu der yüzde 48.6 önemli bir başarı ancak AK Parti için hedef daha yüksek. Ben bu oyların üzerine bir, bir buçuk milyon daha koyabileceğimize inanıyorum” dedi.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam kafasını rahat tutsun, gönlünü rahat tutsun. Seçimin ertesi günü Cumhurun Başı. Kafasını hiç karıştırmasına gerek yok.

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerine şöyle devam etti. “Sadece cumhurbaşkanlığını değil parlamentoyu da bizim almamız lazım. Cumhur İttifakı olarak parlamentoyu almamız lazım. Özellikle ana muhalefet partisine ve terör destekli partiye gereken dersi verelim” dedi.

ADNAN OKTAR: Zaten öyle olmuyor mu? Adam CHP'ye oy veriyor ama başkanlıkta Tayyip Hoca'ya veriyor öyle mi? Bizim oy vereceğimiz iki parti var biri MHP, biri de AK Partidir. Başka bir parti benim aklıma gelmiyor. Şu halde o var. Ama MHP'yi zayıf tutmayız. O çok riskli olur. MHP'yi de güçlü tutacağız. Özellikle rahmetli Alparslan Türkeş'i önümüzdeki günlerde çok ciddi gündem yapacağız.

Evet, dinliyorum.

VTR: Dünyadaki ezilen Müslümanlara neden sadece Türkiye sahip çıkıyor?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm en merhametli insanlar burada var, Türkiye'de var. İnsanlar egoist bencil. Suriye halkı bile bak görüyorsun “amacım” diyor “memleketime döneyim, işime gücüme döneyim, hayatımı yaşayayım” diyor. Yahut Avrupa'ya gidip üç kuruş kazanayım. Yani İslam alemi birleşsin, Irak'taki Müslümanlar şunlar bunlar hepsi kurtulsun falan demiyor. Umurunda bile değil garip bir kafa var bu bir mucize. Mesela Libya'da Müslümanlar mahvoluyor. Sorduğunda sadece Libya’nın kurtuluşunu istiyor. Mesela Filistinlilere bak sor sadece Filistin'in kurtuluşunu istiyorlar. İslam aleminin kurtuluşunu istemiyor, söylemiyorlar. O zaman da Allah faciayı daha da artırıyor. Allah Kuran'da böyle bir durumda ülkeleri yıkıma uğratacağını söylüyor ayette. Çok fazla ayet var. Onlar zannediyor ki hikayedir bunlar. Hani geçmişteki hikayelerden, geçmiş zamanda ülkeler böyle yıkılmış. Bu bu zamanı da içine kapsayan bir şey ve bütün zamanları kapsıyor. “Benimle ilgilenmediğinizde” diyor “yani İttihad-ı İslam'ı istemediğinizde, Kuran'ı istemediğinizde, kendi egoist dünyanıza daldığınızda şahsınızı değil” diyor “bütün ülkeyi yıkarım” diyor Allah. Ayrıca diyor ki bak “inanmıyorsanız harabeleri bir gezin” diyor. Ülkelerin vaziyetlerine bir bakın. Hakikaten bak Irak görülüyor, Suriye'ye bak görülüyor, Libya'ya bak görülüyor her yer görülüyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kötülüğün karşılığı ne olmalı?

ADNAN OKTAR: Kötülüğün karşılığı duruma göre yakışıklım. Eğer münafıksa tabii daha güçlü bir karşılık olması gerekiyor. Kafirse ona eğitimle, anlatımla doğru yolu anlatmak lazım ve fiili tedbir alırsın. Kötülüğün karşılığı Müslümanın korunması ve kurtuluşu için gayret etmektir. Devlet olarak intikam alınabilir. Devlet intikam alır ama şahıs intikam alamaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Trafikte hız yapanlara ne demek istersiniz?

ADNAN OKTAR: Hız yapmak şahane bir şey de yalnız tabii yol çok müsait olacak. Sekiz şeritli falan yol olması lazım. Çok açık olacak şu Avrupa'daki otobanlar gibi falan olacak. Araba Porsche olacak. Kökleyeceksin arabayı üç yüzle böyle yolu ağlatacaksın, asfaltı ağlatacaksın. Ama lastikler falan her şeyin çok sağlam olması lazım, çok iyi kontrol edilmesi lazım. Şoförün de dikkatinin hiç dağılmaması gerekiyor. Ufacık bir bükülme direksiyonda arabanın otuz takla atması demektir. Allah esirgesin. Çok riskli. Ha buna değer mi? Bence değmez. Bu kadar belayı göze almaya değmez. Hız çok tehlikeli bir şey. Her halükarda çünkü on dakika, beş dakika falan fark ediyor. Onun için bu kadar belanın içine girmeye ve bu strese gerek yok. Her an tekerlek fırlayabilir. Her an bir bozukluk olabilir. Metal nihayetinde madde yani bir vidanın fırlaması bile bir şeyleri meydana getirebilir. Böyle bir belanın içine girmemek lazım. Makul, kontrol edilebilir bir hızla gitmek lazım. Ama trafiğe kapalı bir alansa araba da şu özel sürat arabaları var ya oysa ve bir de kask şapka falan giyiyorlar o bile tehlikeli kardeşim cayır cayır yanıyor falan değmez bence o işlere. Hiç gerek yok yani sürat bela yani.

Evet, dinliyorum.

VTR: Mümin gücünü nereden alır?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, nur yüzlüm mümin gücünü Allah'la bağlantısından alır. Allah'la akıllı bağlantı gerekir. Ama onu çok kavi hale getirmek lazım. İncelmesi zaman zaman güçlenmesi değil de onun çok güçlü olarak kesintisiz devam etmesi çok doğru olur. İncelmesi çok ayıp ve çok küçük düşürücü. Boş yere kendine eziyet eder. İnceldiğinde aklına zarar vermeye başlar. Bağlantı inceldiğinde insan ruh hastası olur. Yani aklı gider, kafası gider, beyni gider hafızası muhafazası hiçbir şey kalmaz yani. Darmadağın olur. Onun için Allah'la o yüksek derin bağlantı, Allah'ın büyüklüğünü bilerek olan bağlantının bağlantı kalitesinin düşmemesi gerekiyor. Bazı insanlar mesela bırakır zaman zaman kafası dağılır gider. Asla müsaade etmemek lazım.

Kedinin ne kadar büyük bir nimet olduğunu dünya yeni anladı.

Evet, dinliyorum.

VTR: En büyük tehlike nedir?

ADNAN OKTAR: En büyük tehlike insanın ruhunun olmaması facia. Ama onda da fark etmez onu. En büyük tehlike bu yani çünkü karşılığı feci. Ama işte Allah onu ona göre yaratmış. Mesela cehennem ehlinin ruhu olmaz ölü olurlar. En büyük tehlike ama mümin için diyelim, ruhu olan için diyelim; Allah'ın büyüklüğünü zaman zaman unutmasıdır, azalmasıdır. Unutma veya azalma çok riskli bu. Bu tevekkülsüzlüğe sebep olur boş yere kendini küçük düşürmüş olur, boş yere acı çekmiş olur. Boş yere Allah'a karşı mahcup olmuş olur. Ali İmran Suresi 139’da Cenab-ı Allah ne diyor şeytandan Allah'a sığınırım “Gevşemeyin” bak farz, kafanı Allah'a inançta gevşetmeyeceksin. Daima yüksek bir sevgi ve yüksek bir imanla kafanı diri tutacaksın. Gevşemeye müsaade etmeyeceksin. Çünkü gevşersen üzülürsün. Allah diyor ki üzülmeyin bak arkasından “Üzülmeyin. Eğer gerçekten iman etmişseniz” yani samimi kafayla, devrin Allah'la bağlantı kurup, Allah'ın büyüklüğünü anlamışsınız. Bak dikkat edin üstün olan demiyor Allah “En üstün olan” yani dünya hakimi olan “sizsiniz” diyor. En üstün demek dünya hakimi demektir.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Meral Akşener yaptığı açıklamada CHP adayının ikinci tura kalması durumunda bu adayı destekleyeceklerini açıkladı.

ADNAN OKTAR: İkinci tur diye bir şey yok ya. Sabahına Tayyip Hoca Cumhurbaşkanı ona göre hazırlansınlar.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bir de Akşener, Kılıçdaroğlu'nun aklındaki cumhurbaşkanı adayını kendisine söylediğini belirtmiş.

ADNAN OKTAR: Allah Allah kim acaba ya bir de Cüneyt Arkın falan gibi böyle. Olur olur. Kim acaba Zülfü Livaneli falan mı acaba? Söylemiyor muymuş?

Evet, dinliyorum.

VTR: Samimi candan dostluk nasıl olur?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım karşındaki insanın normal olması gerekir tabii. İman ehli, akıllı bir insanın karşısında aynı iman ehli ve akıllı bir insan olması gerekiyor. İki akıllı insan bir araya gelince dostluk zaten Allah tarafından yaratılır. Gerçek dostluk yaratılır. Yani mucize olarak yaratılır bu ve mükemmel olur. Mesela Hazreti Ebubekir (ra)’i Allah özel yaratmış Resulullah (sav)’la dost olsun diye.

VTR: İnsanın geleceği için endişelenmesi normal mi?

 

ADNAN OKTAR: Bu kaşlar nasıl güzel bu kaşlar maşaAllah. Gözler çok güzel. Yüzün de çok güzel muhteşem. Hilal kaşları çok çok güzel. Boynunun uzunluğu da muhteşem. Yüzün de çok güzel. Allah cennette dost etsin inşaAllah. Naim cennetlerinde meyve bahçelerinde Allah sohbet etmeyi nasip etsin. Bir daha dinleyeyim.

VTR: İnsanın geleceği için endişelenmesi normal mi? 

ADNAN OKTAR: Değil normal sakın, facia, bu insanı acayip yıpratır ve haramdır. Gereksiz yere yıpratır. Gayet rahat Allah'a kendini bırakacak. Kader gayet düzgün akar. Endişelense de değişmez, endişelenmese de değişmez. Çok büyük bir hata olur endişelenmeye gerek yok. Mesela Resulullah (sav) süper rahattı, bayağı rahattı. Kardeşim mesela o olay ben acayip hayret ediyorum mesela iki buçuk kilometre yol Taif'te, iki buçuk kilometre yol. Bir sürü zıpır üç yüz altmış derece Peygamber (sav)’in etrafını sarmışlar. Yol boyunca tükürüyor ve taş atıyorlar. Ve sürekli küfür ediyorlar, hakaret ediyorlar. O da gayet sakin yürüyor. Bir duası var Peygamber (sav)’in onlara duyan cezbeye gelir. Hayret edersiniz iki buçuk kilometrenin sonunda yaptığı dua hayretler içinde kalırsınız yani. Tam tevekkül, mükemmel tevekkül. Normalde öldürmeye teşebbüs etmiş adam, hayvan gibi cahil adamlar. Altmış, yetmiş kişi sarmış etrafını ve adamlar kesintisiz yerden taş alıp atıyor. Ve sürekli tükürüyor ve küfür ediyor ve gayet sakin Peygamberimiz (sav) sürekli yürüyor, ilerliyor. Görüyor musun imtihanı? Biliyor onun Allah'tan bir imtihan olduğunu. Onu yapan, onu yaratan Kim? Allah yaratıyor. Ne oldu? “Sevgilim” dedi Allah ona. Bu çok önemli, tabii. Bak diyor ki Peygamberimiz (sav) “Allah'ım kuvvetsiz ve çaresiz kaldığımı, halk nazarında hakir görüldüğümü ancak Sana arz eder ve Sana şikayet ederim” diyor. Bak görüyor musun kibarlığı. Kardeşim okursam cezbeye gelirim dehşet yani izahlar muhteşem. “Ey merhametlilerin merhametlisi olan Allah'ım herkesin hakir görüp de dalına bindiği çaresizlerin Rabbi ancak Sensin. Benim Rabbim de ancak Sensin” diyor “Sen beni kötü huylu, yüzsüz bir düşman eline düşürmeyecek kadar merhamet sahibisin” diyor. Bak diyor ki “Allah'ım yeter ki Senin gazabına uğramayayım” diyor. Onlar yapsa ne olur diyor yani hiç. “Ne çekersem ona katlanırım fakat Senin af ve mağfiretin bunları bana yaptırmayacak kadar geniştir.” Yani onlara karşılık vermem diyor. “Allah'ım Senin gazabına uğramaktan İlahi rızadan uzak durmaktan, Senin o zulmetleri aydınlatan ve ahiret işlerini yoluna koyan İlahi nuruna sığınırım. Allah'ım Sen razı oluncaya kadar affını dilerim. Allah'ım her kuvvet, her kudret ancak Seninle kaimdir.” Bak görüyor musun “her kuvvet ve her kudret ancak Seninle kaimdir” yani Senin yarattığını biliyorum diyor. Mükemmel maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Aşkı herkes yaşıyor, tutkuyu da herkes yaşayabilir mi?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, güzel yüzlüm aşk ve tutku aynı kelimeler, aynı şey. O yanlış biliniyor ayrı zannediliyor. Tutku, aşktan şiddetli haz almaya denir. Yani vücudunda, ruhunda şiddetli haz alma onun adına tutku denir. Aşk zaten zevk verir insana. Adam diyor ki “ben aşığım” diyor zevk almıyor. Yalan, olmaz. Aşktan insan adeta sarhoş olur. Tutkuda akıl almaz neşe dolar. Yani içi enerjiyle dolar Allah sevgisi olduğu için. Aşkı güzel yüzlüm yaşamıyorlar. Sadece söylüyorlar işte romanlarda. “Ben” diyor “hayatta bir kere aşık olunur” diyor hayatta bir kere bir zengin kızla karşılaşıyor yahut zengin bir oğlanla karşılaşıyor ilk defa. Olmayınca da “aşk yaşandı bitti” diyor “bir daha yaşanmaz” diyor. “O ilk aşktı” diyor. Zaten kime sorsam öyle bir aşk yaşamadığı anlaşılıyor. Konuştuğumuz kişiler. Sadece bir heves olduğu anlaşılıyor. Tutku öyle değildir. Tutku imanla bağlantılıdır. Derin Allah sevgisi ve Allah aklıyla bağlantılıdır, Allah'ın büyüklüğünü iyi kavramayla bağlantılıdır. Öyle kendiliğinden ortaya çıkan bir şey yok. Aşkı, tutkuyu ikisini birlikte yaşar insan yaşadığında zaten. Sevgi, aşk, tutku üçü iç içedir bir bütündür birbirinden ayrılmaz. Ben güzel yüzlümü bir daha göreyim.

VTR: Aşkı herkes yaşıyor, tutkuyu da herkes yaşayabilir mi?

ADNAN OKTAR: Canımın içi çok güzelsin başörtün yani çarşafın, cilbabın sana yakışmış. Dindar olman da çok hoşuma gitti. Klasik anlamda çok düzgün, güzel kızsın. Çok dost canlısısın, hakikaten sevgiden çok hoşlandığın, sevgiyi hedeflediğin anlaşılıyor. Allah sana derin sevgi, derin tutku nasip etsin. Cennette de sonsuza kadar kardeş, dost olalım inşaAllah, arkadaş olalım. Çok sevdim seni.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bilim varsa mucize yoktur, mucize varsa bilim yoktur denilebilir mi?

ADNAN OKTAR: Bilim varsa mucize yoktur, mucize varsa bilim yoktur. Yo, mucize olur bilimle açıklayamazsın. Çünkü başka bir boyutun kanunu geçerli olur. Dolayısıyla asıl olan odur. Mucize mesela Hz. Musa (as)'nın asası Allah soruyor “o ne” diyor “elindeki” diyor. “Davarlara ot silkiyorum,  dayanıyorum birçok işime yarıyor” diyor. Halbuki Allah'ın ruhunu taşıyor o asa. Haberi olmadığı anlaşılıyor üslubundan. O aynı anda bir eve de dönüşebilir. Cennet bahçesine de dönüşebilir o asa. Çünkü Allah'ın ruhunu taşıyan bir cisim bir şey. Bunu bilim tabii ki açıklayamaz. Bilimin yapabileceği bir şey yok. Bilim şunu açıklayamaz. Neden açıklayamaz? Çünkü mucize başka boyutla bağlantılı olarak olur. Üçüncü, dördüncü boyutla bağlantılı olarak olur. Biz iki boyutlu bir dünyada yaşıyoruz. Fizik kanunları iki boyutlu dünyada geçerli olur. Üç, dört boyutlu dünyanın fizik kanunları değişiktir. Bu dünyaya uygun değildir. Dolayısıyla bilim onu açıklayamaz.

VTR: Sizi gören neden çok heyecanlanıyor?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım o hakikaten şaşırtıcı. Kız arkadaşlarımda onu görüyorum. Hatta başka yeni gelen genç kızlarda da görüyorum. Kalbi çıkacak gibi atıyor hayret ediyorum ona. O bir harika yani ben ona açıklık getiremiyorum. Belki çok sevdiğimi hissettikleri için olabilir. Gerçekten samimi sevdiğimi hissettikleri için olabilir. Ama hakikaten şaşırtıcı yani. Yüz altmış, yüz yetmişe çıkıyor bazılarının kalbi.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Ankara'dan Eda. Size bir sorum olacaktı. En sevmediğiniz ulaşım aracı nedir?

GÖRKEM ERDOĞAN: Uçak.

ADNAN OKTAR: Niye canım uçak kibar bir şey, rahat. Eski otobüsler, uzun burunlu otobüsler. Yoksa sevmedik araç yok şu an. Eskiden ölüyorum zannediyordum onun burnuna demir sokup çalıştırıyorlardı o otobüsleri uzun burunlu. Ankara'dan Tokat'a gidiyorduk. Ölüm makinesi gibiydi dehşet vericiydi. Bedia Akartürk'ten şarkılar dinleyerek gidiyorduk radyoda. “Elmaların yongası aslanım aslanım” diye. Kabus gördüğümü zannediyordum yani dehşet vericiydi. Mazot kokusu bir yandan, o motorun sesi rüya gibiydi. Allah vermesin. O acıları biz çektik gençler çekmiyor. Allah inşaAllah kimseye de öyle bir acı vermesin yani. Şu an hoş olmayan bir araç yok. Ne var yani hepsi bayağı hoş değil mi? Otobüsler de çok güzel, her şey güzel. Ama tabii bu yolcu otobüsleri falan şu belediye otobüsleri iyi değil gibi görüyorum. Ben çünkü bakıyorum içlerindeki ışık çok flu ve çok rahatsız edici. Çok basık böyle havasız. Oradaki ben insanları gördüğümde acıyorum. Genç kızlar falan çok karamsar bir ruha giriyorlar otobüsün içinde olan insanlar. Oradaki ışığın insanlardaki etkisi, o renklerin insanlardaki etkisi yüzlerinden hemen belli oluyor. Hepsi mutsuz oluyorlar otobüsün içinde. Otobüsler daha canlı böyle ışıklı, daha iç açıcı olması lazım ve biraz daha da geniş olabilir ne olacak yani. Tavanı yüksek olabilir.

Evet, dinliyorum.  

PINAR YADA: Yeni Şafak'tan Kemal Öztürk, AK Parti'nin taktik hatası yaptığını ve bu hatadan dolayı oy kaybına uğrayacağını iddia etti.

ADNAN OKTAR: Neymiş taktik hatası?

PINAR YADA: Şöyle söylüyor; “AK Parti'nin iki markası var. Bunlardan biri Erdoğan, ikincisi ise partinin kurumsal kimliği. Ancak son zamanlarda Erdoğan ismini parlatıp partininkini sönükleştirdiler. Partinin değerini düşürdüler. Erdoğan'dan başka kimse çalışmıyor propagandası yapıyorlar. Yapılan bütün hataları partiye yüklüyorlar. Şimdi seçmen yönetimde istikrar sağlamak için Erdoğan'a oy verecek. Ama parlamento seçiminde vekillere oy vermeyebilir” dedi.

ADNAN OKTAR: Ne demek vekile oy vermemek? AK Parti'ye oy veriyorsa vekile oy vermiş olurlar. Yani laf söyledi yazar efendi diyelim yani. Olur mu AK Parti'ye oy verdi mi vekile vermiş oluyor ne alakası var. Hayır, bilmiyor bile vekili, kimse bilmez kim olursa olsun. Delege seçiyor onlarla ilgilenmiyor AK Parti, taban götürür AK Parti'ye oy verir o kadar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Doğum günü tarihlerimizin bir hikmeti var mıdır?

ADNAN OKTAR: Yani olabilir tabii olabilir. Ama herkes için değil de belirli şahıslar için vardır yani kilit şahıslar için olabilir.

Çocuklar ne yapalım biliyor musunuz? Biz gidelim Yarın gelelim millet uykusuz kalacak.

GÖRKEM ERDOĞAN: Yayınımızın sonuna geldik. Yarın inşaAllah tekrar görüşmek üzere.