Münafıklar, yakalanma korkusuyla Peygamberimiz(sav)'den çok çekinirlerdi

Adnan Oktar’ın 10 Kasım 2017 tarihli A9 TV sohbetinden


ADNAN OKTAR: Hayatları boyunca hep münafık olduklarının anlaşması korkusuyla yaşamışlar. Onun için Peygamberimizin yanında münafıklar çok kasılıyorlardı, çok gergin ve çok huzursuz yaşıyorlardı. Adeta felç oluyorlardı. Her an yakalanma korkusuyla. Çok fazla ayet var bu korkularına dair. Çok fazla da hadis var. Münafıkların en huzursuz olduğu konu, en canlarını yakan konu Peygamberin yanında yaşadıkları eziyettir. Hayatta en büyük azabı Peygamberin yanındayken çekmişlerdir. Müslümanlara baya imkanlar sağlamışlardır ama en acı çektikleri de Peygamberin yanında Peygamberin onları teşhis etmesi korkusu, bir ayet inmesi korkusu ve Peygamberin de onları sürekli aşağılaması. Bu alçakları Peygamberimiz bütün ömürleri boyunca aşağılamıştır. Bu çok büyük bir mucize. Normalde huzurlu olması gerekir değil mi? Mesela müminler çok huzurlu, rahatlar. Ama münafık sürünür. Kalbinde hastalık olanlar da sürünür, Kuran’da öyledir. Yani Peygamberden çok canları yanar onların. Yani en büyük azabı Peygamberin varlığından çeker münafık. Çok huzursuzdur. Kalbinde hastalık olanlar da öyle. Ama müminler tabi cennet bahçesi gibi görüyorlar Peygamberin yanını. Mesela Müdessir Suresi 50 ve 51’de Cenabı Allah diyor ki;

‘Sanki onlar (münafıklar) ürkmüş yaban eşekleri gibidirler. Arslandan korkup kaçmış gibi.’

diyor Allah. Arslandan korkup kaçan yaban eşekleri gibidirler diyor Allah. Demek ki her zaman Mehdiyet Arslanla sembolize ediliyor. Bunlar da yaban eşekleri gibi Müslümanlardan kaçıp sonra da verdikleri emeğe hayıflanmayla ömürleri geçiyor. Yani diyor mesela felekteki arazileri götürdük Peygambere verdik diyor, şurdaki hurdalıkları götürdük verdik, şu kadar deve yükü imkan sağladık. Bu azap onlara ömür boyu yetiyor. Ve Peygamberin yanında çektikleri o stres, gerilim. Çünkü her an yakalanma korkusuyla, ve sürekli de Peygamberimiz onları hissettiği için sürekli aşağıladığı için onun can yangınlığını sürekli anlatıyor münafıklar. Bizi işte şöyle aşağılardı böyle aşağılardı. Münafıklar diyor ki, bak kendi aralarında peygamberimiz zamanında münafıklar Medine’de şöyle konuşuyorlardı diyor: Müslümanlar, ‘kendi yurdumuzda bize hakim oldular, çoğaldılar’ diyor, çok ağırlarına gidiyor, münafıklar diyor ki ‘Bu sizin kendi kendinize yaptığınız bir şeydir. Berdellerinizi onlara helal ettiniz, mallarınızı onlara helal ettiniz, verdiniz’ diyorlar, birbirleriyle çekişiyorlar, birbirlerine dert yanıyorlar. Hatta daha da böyle sivri laflarla bunları söylüyorlar. Peygamberimiz, sahabe diyor ki bunlar münafık bunların hepsini aşağılayalım diyorlar yani rezil edelim ve kovalım, diyorlar. Peygamberimiz, siz sakin olun diyor rahat olun diyor, bunların bütün malını mülkünü müslümanların üzerine alıyor Peygamberimiz hiç acele etmiyor, münafıkların. Çünkü münafıklar zaten alacağız diye veriyorlar. Yani zaten peygamber şehit olacak diyorlar bir gün, biz bu bütün malları alırız, bütün imkanları alırız diye bütün malını mülkünü imkanlarını veriyorlar Müslümanlara. Ve tabi gazvelerle de, cihatlarda da elde edilen malları da alıp getiriyorlar. Mesela binlerce deve, onbinlerce koyun, hepsini. Münafıklar geniş çapta gayret ettiler, peygamberimize getirme konusunda çok titizdiler. İyice bunlar malı yığdıktan sonra ayet indi, falanca filan bunlar hepsi Münafık diye sonra da bunlar kaçtılar. Ama o devre kadar Cenabı Allah onlara müsade etti, münafıklara. Diyor ki mesela Haşr Suresi 13’de, münafıklar için, bak ayet Haşr Suresi 13; ‘Herhalde, içlerinde dehşet ve yılgınlık uyandırma bakımından’, bak dehşet ve yılgınlık, artık bizar olmuş, ‘bakımından siz Allah’tan daha çetinsiniz münafıklara’ diyor. Daha korkarlar sizden diyor.’Bu şüphesiz onların derin bir kavrayışa sahip olmamaları dolayısıyla böyledir.’ Yani akıllı olmamaları, ölü olmaları nedeniyledir, diyor. Tevbe Suresi 64’de, ‘Münafıklar kalplerinde olanı kendilerine haber verecek bir surenin aleyhlerinde indirilmesinden çekiniyorlar.’ Yani her an münafık olduklarının ortaya çıkmasından çekiniyorlar. ‘De ki: Alay edin. Şüphesiz, Allah kaçınmakta olduklarınızı açığa çıkarandır.’ Bir de münafıklar böyle kendince alay ettiklerini zannederler, halbuki kendilerini aşağılıyorlar, kendilerini perişan hale getiriyorlar. Çünkü onu yaptıkça kendileri acı çekiyorlar, kendisi sıkıntı çekiyor. Müslümana ne olur? Hiç birşey olmaz. Sen hizmet etmişsin, gençliğini vermişsin, malını vermişsin, imkanını vermişsin, ihtiyarlamışsın, perişan olmuşsun ondan sonra da kaçmışsın. Ayrıldıktan sonra müthiş hayıflanıyorlardı münafıklar ‘peygamber bizi aşağılıyordu, çalıştırıyordu’. Nöbet tutmalarında çok hayıflanıyorlardı peygamberimize. Çünkü gece gündüz nöbet tutturuyordu peygamberimiz onlara kapıda. Ona acayip hayıflanıyorlardı. Niye anlatıyorum? Çünkü Resulullah’ın torunu olduğum için onların aşağılanmasını bak 1400 yıl sonra yeniden gündeme getirerek ruhlarını azap içinde bırakıyoruz. Çünkü onlar bu konuşmaları duyarlar. Allah duyurur yani. Aralarındaki bak konuşmalarında en çok üstünde durdukları şey bu çok büyük mucizedir ‘nöbet tutardık diyor, mal mülk getirirdik diyor, hizmet ederdik diyor.’  Allah diyor ki ‘aralarında çekişmeleri pek şedittir’ diyor. Aralarındaki çekişmeler, yani sen onları birlik sanarsın onlar birlik değildir aralarındaki çekişmeleri pek şedittir diyor. O onu aşağılıyor, o onu aşağılıyor, yana yakıla bunu anlatıyorlar. Ama bak en yangın oldukları, Peygamber onları seziyordu, anlıyordu ondan aşağılıyorlardı. Bu onlara çok ızdırap veriyordu. Bu kadar aşağılanmaya rağmen çalışmalarını bir türlü unutamıyorlar, ömür boyu. Peygamberimiz diyor ki, Ebu Sufyan Bin Har o devirde münafıkların başı, böyle çok sahtekar, ‘Ey Galipoğullarının ahmak ve beyinsiz adamı’ diye başlıyor peygamberimiz. Çünkü hakkaten zeka şeytana ait zeka ama ahmaklık ve beyinsizlik münafığın en bariz vasfı oluyor ama komiklik derecesinde ahmak oluyor. Yani gülünecek derecede. Müslümanlara eğlence oluyor bunlar. Ahirette de bunlar müslümanları eğlendiriyorlar. Yani cehennemden kaçmaya çalışıyorlar, kendilerince uyanıklık yapmaya kalkıyorlar rezil kepaze oluyorlar mesela düşüyor gine kaçmaya çalışıyor bi yerde sıkışıp kalıyor. Müslümanlar koltuklarında oturdukları yerlerde onlara gülerler ayetinin anlamı bu.