Görünmeyen Dünya - 6

Merhaba, Görünmeyen Dünya belgesel dizisinin yeni bir bölümünde yine beraberiz. Bu bölümde yine çok ilgi çekici konulardan.... Ahtapotların  hiç bşlmediğimiz özelliklerinden, nano altının şaşırtıcı özelliklerinden ve Dev kristallerden oluşan masalsı bir mağaradan bahsedeceğiz.. Başlıyoruz...

 

KORUYUCU RENK KAYNAĞI MELANİN

Gözlerimize, saçlarımıza ve cildimize rengini veren nedir? pigment molekülleri... Melanin...

Bilindiği gibi canlı gözlerinin renkleri çeşitlilik gösterir. İşte bu rengi sağlayan da yine pigmentlerdir. Melanin, gözün içinde bulunan ve göze rengini veren pigment maddelerinden bir tanesidir.

Ancak melaninin görevi sadece renk verici bir madde olması değildir. Melanin bizi aynı zamanda korur. Nasıl mı? İzliyoruz....

A-GÖZLERDEKİ KORUMA

       Gözlerimiz ışığa karşı son derece hassastır. Çok fazla ışık gözlerimizi rahatsız eder ve olumsuz yönde etkiler. Buna rağmen gözlerimizde Allah tarafından özel olarak yaratılmış olan sistemler sayesinde güven içinde ışık kaynaklarına bakabiliriz, etrafımızı rahatlıkla görebiliriz.

Araştırmacılar gözde bulunan melanin maddesinin hem gözün zararlı ışınlardan korunmasında kullanıldığını, hem de görüş gücünün artırılmasını sağladığını ortaya çıkarmışlardır.

 Işığın oluşturacağı zararlı etkilere karşı en etkili çözüm olan melanin maddesi, özellikle yüksek enerjili ışıkları, düşük enerjili ışıktan daha kuvvetli bir şekilde emer. Yani maviden çok mor ötesini, yeşilden çok maviyi emer. Bu yolla melanin gözün lensini zararlı mor ötesi ışınlara karşı korumuş olur.

Retinanın dokusuna zarar verme özelliği olan renkleri belli oranlarda filtreleyerek retinanın en ideal seviyede korunmasını sağlar. Böylece sarı nokta hastalığı riskini azaltır. Göz melanini daha az olan kişilerde bu hastalık daha sık görülür.

Melanin pigmentleri cildimizin korunmasında da çok önemli bir etkiye sahiptir. [1]

 

B-DERİDEKİ KORUMA

       Derimizin rengi vücudumuzda bulunan ve genel adıyla melanin olarak bilinen pigmentlerin türüne ve yoğunluğuna bağlı olarak oluşur. Melanosit adlı hücrelerden salgılanan bu pigmentlerden ömelanin ve feomelanin deri renginin oluşmasında rol oynar. Ömelanin yoğunluğunun feomelanine göre fazla olması derinin koyu renkte olmasına, feomelaninin daha fazla olması ise deri renginin daha açık olmasına neden olur.

       Ömelanin pigmentleri aynı zamanda güneşten gelen tehlikeli     ışınları tutarak zarar görmemizi engeller. Bu sayede güneş ışınlarının yoğun olduğu Afrika’da insanların koyu ten rengi onları bir kalkan gibi korur.[2]

Melaninin gözün ve cildin  korumasında çok önemli bir görevleri olduğunu izledik. Böyle kusursuz bir yapıya sahip olan çok fonksiyonlu bu maddenin tesadüfen ortaya çıkmasının imkansız olduğu çok açık bir gerçek.  Melanin maddesi, evrendeki her şey gibi Allah tarafından insanlara fayda verecek şekilde özel olarak yaratılmıştır.

Kovulmuş şeytandan Allaha’a sığınırım.

De ki: "Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz?" (Mülk Suresi, 23)

 

MİKRO DÜNYADAN BİLİM HABERLERİ - NANO ALTIN

Binlerce yıldır, yerin altından çıkan altının yarısı mücevherlerin yapımında diğer büyük bir kısmı ise altın külçeleri ya da altın paraların üretiminde kullanılıyor. Ancak günümüzde büyük miktarlar değil, gözlerimizin bile göremediği çok daha küçük miktarlarda altın, bilim ve teknoloji dünyasının ilgisini çekiyor.

Gelecekte altın ile temizlenmiş sular içebilir, evinizi altın içeren güneş panelleri ile ısıtabilir, ya da altın tozu içeren ilaçlar kullanabilirsiniz. Peki bütün bunlar nasıl olabilir? İzleyelim ve görelim.

Altının para ve mücevher yapımında diğer metallere kıyasla ilk sırada tercih edilmesinin nedeni, oksijen ya da başka maddelerle reaksiyona girmemesi. Bu özelliği sayesinde altın, sürekli parlak ve temiz kalabiliyor.

Nano boyutlara inildiğinde, altın bilinenden çok daha ilginç özellikler kazanıyor. Sadece bir virüs boyutundaki nano altın taneciğinin yüzey özellikleri,  onu kimya ve tıp alanında  çok önemli bir hale getiriyor. Günümüzde bilim insanları altını kanser hastalığının erken teşhisi için kullanıyor.

Altın taneciği vücuttaki başka hiçbir şeyle reaksiyona girmediği için ilaçları vücutta istenen yere taşıyabiliyor. Bazı ilaçların hedeflenen yerlere noktasal incelikte ulaşmasını sağlıyor ki bu sağlık alanında çok önemli gelişme...

Altın bir metal olduğu için iletken ve elektronları içerisinde hareket edebiliyor, daha da küçük altın tanecikleri ışık ve madde ile etkileşime geçebiliyor. Doğru dalga boyundaki ışık verildiğinde altın taneciğinin içindeki elektronlar aşağı-yukarı ya da sağa-sola hareket ettirilebiliyor. [3]

Böylece doğru boyutlardaki minicik altın tanecikleri birden kanser öldürücü özellik kazanıyor.

Öncelikle bu özel altın taneciklerine kanserli hücrelere yapışmalarını sağlayan özel proteinler yapıştırılıyor. Sonra da bu altın tanecikleri vücuda verildiğinde direk gidip sadece hedefi olan kanserli hücreye tutunuyor. Sağlıklı olanlara asla dokunmuyor. Tüm altın tanecikleri tutunduğunda, verilen kızıl ötesi ışık ile altın taneciklerindeki elektronlar hareketlendiriliyor. Yüksek miktardaki parçacıkların hareketi kanserli hücrenin ısınmasına neden oluyor ve oldukça yükselen ısı, kanserli hücreyi öldürüyor. [4]

Allah’ın yeryüzünde yarattığı ve pekçok yönüyle bize güzellikler sunan bir metal olan altın, hayatımızı değiştirecek icatların yapımında hammadde  olarak kullanılmaya başlandı. Hem kimyasal hem de fiziksel özellikleri bakımından altın, teknolojinin birçok alanında çok önemli işlevlere sahip...

Çevre Temizliği İçin Altın Nasıl Kullanılabilir?

Nano altının çok ilginç özellikleri var. Farklı boylardaki altın tanecikleri farklı dalga boylarını absorbe ediyor. Bu ne demek? Yani  farklı boylardaki altın tozlarının bir araya getirilmesi çok yüksek miktarda güneş ışığının toplanabilmesi anlamına geliyor. Bilim insanları bu teknolojinin üzerinde henüz çalışıyorlar. Çalışmalar tamamlandığında altın sayesinde güneş panellerinin şu an olduğundan kat kat daha fazla verimle çalışması planlanıyor.

Bu minik altınlar daha da küçültüldüğünde yani 2 nanometre boyuna indirildiğinde altın çok daha farklı davranmaya başlıyor. Yüzeyindeki atomların oranı daha da artıyor ve altının hem yapısal hem elektronik özellikleri değişiyor.

Altının yeni keşfedilen bu özelliği kimyagerleri oldukça heyecanlandırdı. Çünkü bu aşamada altının diğer maddelerle kimyasal reaksiyona girebildiğini farkettiler. Bir anda bu nano boyuttaki altın mükemmel bir katalizöre dönüşüyor.

Örneğin sadece 10 altın atomu bir araya geldiğinde karbon monoksiti, karbondioksite dönüştürebilecek hale geliyor. Tıpkı arabalardaki platinin katalitik çevirme işlemi gibi… Endüstride çok tehlikeli bir yan ürün olan karbon monoksitin bu çevrimi pek çok açıdan suyu temizlemeyi, hidrojen peroksiti dönüştürmeyi kolaylaştırabilir. Hatta itfaiyeciler için havanın kolayca temizlenmesini bile sağlayabilir.[5]

Altın yıllardır bilinen özellikleri ile hep değerliydi ama kullanım alanlarının genişliği ve önemi hiç şimdiki kadar fark edilmemişti..

Dünya’da belli bir miktarda altın var ve biz bu altını sürekli geri dönüştürerek kullanıyoruz. Şu anda elinizdeki yüzükteki altın belki de  binlerce yıl önce Pers hükümdarlarının kullandığı bir süslemede yer alıyordu. Altın tüm özellikleri ile Allah tarafından özel bir nimet olarak yaratılmıştır.

Allah Kuran’da altına şöyle dikkat çekmektedir.

                   ...kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'süslü ve çekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır. (Al-i İmran Suresi,14)

 

DÜNYADAKİ EN İLGİNÇ YERLER

Yeryüzünün oluşumundaki her aşama hayranlık uyandırıcı detaylarla dolu. Jeologların yeryüzü katmanlarını incelerken elde ettikleri sonuçlar dünyanın yaratılışındaki harikalığı bize tanıtıyor. Şimdi bu harikalardan biri olan Kristal Mağarası’nın nasıl oluştuğuna bir bakalım.

DEV KRİSTAL MAĞARASI

       2000 senesinde Meksika'nın küçük bir kasabasındaki maden işçileri gümüş elde etmek için yaptıkları bir kazı sırasında yerin metrelerce altında göz kamaştırıcı bir güzellik ile karşılaştılar.

       2008 yılında uluslararası bilim insanlarından oluşan özel bir keşif ekibi, dünyanın sayılı doğa harikalarından bir tanesi olarak kabul edilen “Dev Kristal Mağarası”nda araştırmalar yaptı ve mağara hakkında bilinmeyenleri gün yüzüne çıkardı.  

       Yerin 300 metre altında yer alan ve bir masal dünyasını andıran bu beyaz uzantılar aslında dünyadaki bilinen en büyük kristaller... Bunların uzunlukları 11 metreye,  

       Tam 600 bin yaşında olan bu mağara 170'den fazla ışıl ışıl kristal dikit ve sarkıtlarla dolu! Milyonlarca yıl önce zemindeki yoğun kalsiyum sülfat içeren suyun mağaranın çatlaklarından sızması ile oluşan dikitler 1985'e kadar büyümeyi sürdürmüş.  Buz beyazı kristaller ilk bakışta mağaranın buz gibi olduğu izlenimini oluşturuyor ancak içeride 45 derecelik bir ısı ve %100'e varan bir nem oranı var. Bu muhteşem mağara şimdiye kadar hiç görmediğimiz bir görünüme sahip..[6] Ama bu güzelliği yerinde görmek için özel giysilere ihtiyaç var. Çünkü bu muhteşem güzelliği barındıran mağaradaki yüksek ısı ve nem oranı insan vücudunun tolere edebileceği seviyeyi aşıyor. 

       600 bin yıl yaşındaki bu muazzam güzellikteki kristallerin oluşumu dünyada var olan hiçbir şeyde tesadüfe yer olmadığını gösteriyor. Bu kristallerin oluşumu için ortamda bulunan nemin, ısının, basıncın ve daha pekçok parametrenin belirli bir oranda olması şart. Kalsiyum oranı az olsa, basınç yetersiz olsa ya da ısı olması gerektiğinden çok daha yüksek olsa bu güzelliğin oluşması mümkün olmazdı. Allah  bu masalsı derecede dikkat çeken ilginç yapıları ve dev  kristalleri yerin yüzlerce metre altında yaratmış, insanlara bu güzellikleri sunmuştur. 

 

SONUÇ-KAPANIŞ

       Bir Görünmeyen Dünya belgeselinin daha sonuna geldik. Bir sonraki bölümde yine bilim dünyasındaki yeniliklerle ve  ilgi çeken konularla karşınızda olacağız. Hoşçakalın

 

 

[4] http://www.nature.com/nature/outlook/gold_2013/

[5] http://www.nature.com/nature/outlook/gold_2013/

[6] http://www.stormchaser.ca/Caves/Naica/Naica.html