Sayın Adnan Oktar'ın 28 Mayıs 2018 tarihli Canlı Sohbetler yayınından.
İZLEYİCİ SORUSU: Merhaba, ben Sakarya'dan Eda. Eğer dünya hayatı bir rüya ise gerçek hayat nerede?
ADNAN OKTAR: Rüya olması mecburi, eğer öbür türlü şirk olur zaten yani maddeyi bizim anladığımız anlamda kabul edersek Allah oraya gelemiyor oluyor. Allah'tan ayrı, Allah ruh olmuş oluyor, madde gerçek olmuş oluyor. Halbuki Allah gerçektir, biz ruhuz. Yani hayal gibi, gölge varlığız. Biz mutlak varlık asla olamayız. En fazla işte rüya tarzında gölge varlık oluyoruz. Ama tabii onu fark edeceğimiz gibi de yaratmıyor. Halbuki normalde fark etmemiz gerekir. Anlatınca anlıyor insanlar. Ha diyorlar hakikaten doğru. Söylemesek bilmiyorlar.
Fakat bir şeydir yani bu gölge varlık bir şeydir yani, hiçbir şey değildir. Yani yokluk değil ama gölge varlıktır. Mutlak olan Allah'tır. Cennet daha net, çok çok daha keskin, berraktır.
Cennet çok mantıklı aslında. İnsanlar böyle karmakarışık, kabus gibi şeyler zannediyorlar. Azrail gelir elinde tırpanla falan. Öyle bir şey yok. Azrail son derece yakışıklı, güzel bir delikanlıdır. Canı alan Allah'tır. O sadece onu bildiren, anlatan, kibar, saygılı, sevgi dolu bir Allah'ın kulu, meleğidir. Dolayısıyla zannettikleri gibi değil.
Cennete giriş de öyle. Lokum kokuları falan var, bir yerde ney çalıyor falan, öyle bir şey yok. Oval kapılar falan, öyle değil cennet. Cennet çok kaliteli bir mekandır çok çok kalitelidir. İnsan kalite anlayışının en üstünde kalitededir. Yani bir uzay anlayışı var ya, onun çok çok üstünde kaliteli bir yerdir. Yani böyle masal ülkesi gibi falan değil. Her şey çok mantıklı ve oturmuştur.
Yalnız tabii bu şeyi göremeyiz yani uzay falan yok orada cennette, başka bir boyut olduğu için. Bu Neptün, Plüton, bilmem ne falan olmaz, hiçbiri olmaz yani. Sadece cennet var ve çok büyük yani normalin çok çok üstünde büyük. Yani biz mesela dünyayı diyoruz, mesela dünyanın farz edelim yüz bin misli büyük. Yani dünyanın yüz bin misli büyük, o kadar düşünün en az ve geniş satıhta. Böyle orada belirli sayıda da mümin var, yani çok çok kalabalık değildir zaten cennet. Orada aklı başında makul insanlarla Allah sonsuza kadar onu tecelli etmiş oluyor. Bu. Burada da eğitim görüyoruz. Başka bir şey yok.
Ama bayağı iyi, ciddi bir eğitim alıyoruz. Yani sıradan, usulen bir eğitim değil. Baya güçlü bir eğitim alıyoruz. Bunun kıymetini cennette daha iyi anlayacağız. Aslında dünyaya o yönüyle özlem hep duyarız cennette. Yani hep bir gıpta olur, ne güzeldi o hayat deriz. Yani o imtihan ne güzeldi deriz. Çünkü çok sükselidir dünyadaki mücadele. Çünkü orada münafık yok, kafir yok, şu yok, bu yok. Ama burada sen mücadele ediyorsun. Münafıkla mücadele ediyorsun, küfürle mücadele ediyorsun, deccaliyetle mücadele ediyorsun, deccal yok, hiçbir şey yok. Münafık yok, şeytan yok, nefis yok. Sadece orada rahat yaşıyorsun. Onun için bu kıymeti iyi değerlendirmek lazım. Deccal çok önemlidir. Münafık çok önemlidir. Münafık kaçsa bile toprağın altına onu çıkaracaksın. Çomak sokup onu hoplatacaksın ki hareketlensin. Bazen münafığın gardı düşer şevki kalmaz dürteceksin. Dürtüp canlan diyeceksin, canlanacak hareketlenecek. Üstüne gelecek, ondan sonra sen mücadele edeceksin. Çünkü münafık zamanında bitkinleşir performansı kaybeder bazen. Onun şevklendireceksin. Mesela deccal da öyle. Yani bak şu an mesela ayakta duramayacak halde deccal son aşamasında. “Son devrey-i istibdatı diyor” Said Nursi. Dördüncü aşaması işte bu. Son aşama.