Yaşam ve Sağlık - 16. Bölüm - Doç Dr. Ömer Toprak, İç Hastalıkları Uzmanı

Doç. Dr. Ömer Toprak, İç Hastalıkları Uzmanı

 

OKTAR BABUNA: İyi akşamlar sayın izleyicilerimiz. Pınar Akkaş hanımla beraber sunduğumuz bir Yaşam ve Sağlık programına daha hoş geldiniz. Bu akşam çok değerli bir konuğumuz var. Sayın Doç. Dr. Ömer Toprak Beyefendi. Hoş geldiniz.

ÖMER TOPRAK: Hoş bulduk.

PINAR AKKAŞ: Hoş geldiniz Ömer Bey.

ÖMER TOPRAK: Hoş bulduk.

OKTAR BABUNA: Ömer Toprak Bey Böbrek Hastalıkları Nefroloji Uzmanı. Balıkesir Üniversitesi Dahili Bilimler Ana Bilim Dalı Başkanı aynı zamanda. Eğitiminize Almanya’da başlamışsınız ilkokul, ondan sonra İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesinden mezun oldunuz. Bir dönem Amerika’da eğitim görmüşsünüz Vandermint Üniversitesinde. Sonra mecburi hizmetiniz var. Ve Balıkesir Üniversitesinde de hoca olarak öğretim üyesi olarak görevinize devam ediyorsunuz. Hoş geldiniz.

ÖMER TOPRAK: Hoş bulduk sağolun.

OKTAR BABUNA: İsterseniz böbreklerin yapısından başlayalım. Çok mucizevi bir yapısı var onu anlatarak ondan sonra da rahatsızlıklarıyla ilgili konuşabiliriz.

ÖMER TOPRAK: Tabii. Evet, bütün diğer organlarımız olduğu gibi böbreklerimiz de vücudumuz için çok mükemmel yaratılmış organlar. Şöyle ki; ağırlıklarına bakacak olursak 150 gram kadar, fasulye şekline benzeyen 10-12 santim boyutlarında ama boyutundan daha çok iş yapan organlar. 150 gram kadar ama vücudun toplam kanının yüzde 20’sini böbrekler alıyor. Çok yüksek bir oran. Düşünün, 150 grama kanın vücudun toplamında yüzde 20 kan dolaşımı böbreklere gidiyor. Çünkü çok işlev yapıyor, çok işlev yapınca da çok kan akımına ihtiyacı var. Şöyle ki, neleri yapıyor böbreklerimiz; vücudumuzun bir nevi toksik maddelerin arındırıldığı organlardan bir tanesi, bir bu işlevi görüyor. Karaciğer, bağırsaklar ve böbrek bu toksik maddeleri vücuttan atılımında çok önemli rol oynuyor. Peki sadece toksik maddelerin atılımı mı hayır. Sıvı dengesinin ayarlanması yine böbreklerimiz sağlıyor. Mesela vücudumuzdaki su dengesi, suyun azlığı da çokluğu da vücut için zararlı. Bunu dengeleyen yine en başlıca organ böbreklerimiz. Bir diğer olay; vücudumuzdaki asit baz dengesi dediğimiz PH denen bir değer var vücudumuzda, bu 7.35 - 7.45 gibi çok hassas, 0.1’lik bir oynamada gidiyor. Bunun küçücük bir azalması asidoza, biraz azalması baz dediğimiz alkaloza dönüşebiliyor. Bunu ayarlayan da yine böbreklerimiz. Bunun yanında elektrolitler dediğimiz sodyum, potasyum, kalsiyum, fosfor gibi bütün bu elektrolitlerin eylemini salınımını vücuttaki dengesini sağlayan yine böbreklerimiz. Örneğin küçük bir oynama potasyumda 3,5 - 5,5 arası kabaca değeri. 5,5’un üstüne çıktığı zaman asidoza yol açabiliyor, kalbin durmasına bile yol açabiliyor, küçücük bir oynama. Özellikle bu böbrek yetmezliklerinde çok daha belirgin oluyor. Veya azalması, azalmasında da bir sürü kas hastalıkları miyopatlar, kas ağrıları gibi çeşitli alanlarda semptomlar meydana getirebiliyor. Elektrolitleri de dedik, bunun dışında D vitamini dediğimiz vücudumuzdaki önemli vitaminlerden bir tanesinin aktive olduğu yer yine böbrek. Mesela böbrek çalışmadığı zaman ve yeterince görevini yapamadığı zaman istediğimiz kadar güneş alalım, derimiz sağlam olsun, karaciğerimiz sağlam olsun yine aktif D vitamini sentezlenemiyor.  Alfa hidrosel aksiyon dediğimiz bir işlem var, bu enzimin aktive olduğu yer de böbrekler. Bu olmadığı zaman, D vitamini aktive olamadığı zaman kemik erimesi dediğimiz osteoporoz ve bunlara bağlı kırıklar vs. geniş bir tabloya yol açabiliyor. Bunun yanında anemi, kansızlık. Bakın böbrek diyoruz bütün bunların hepsi böbrekle alakalı. Şimdi kansızlıkla ne alakası var diyeceğiz böbreğin, çok büyük alakası var. Bu genelde bazı doktor arkadaşlar tarafından da olsa, hastalar tarafından anlaşılamayabiliyor. Gözle atlanabiliyor. Mesela bir çok hastamız vardı, takiplerine gidiyor, kansızlık nedeni araştırıyor işte kan hapı verilip bazen, bizim de bazen yanlışlıkla yaptığımız aslında olmaması gereken. Sonra yıllar içerisinde bir bakıyoruz böbrek hastalığı olduğu açığa çıkıyor. Bazen üre, kreatin gibi böbrek fonksiyon bozukluğunu gösteren testleri yapmadan da verilebiliyor. Böbreğin ne fonksiyonu var peki kansızlıkta? Eritropoetin denilen bir hormon var bu da böbrekte üretiliyor. Bu da kemik iliğinde hücre yapımını uyarıyor. Bu uyarı olmadığı zaman kemik iliği hücre üretemiyor dolayısıyla anemi dediğimiz kansızlık meydana gelebiliyor. Bakın yelpaze ne kadar geniş. Sonra sıvı dengesinde, örneğin normal bir insanın su içmesini beyin algılayabiliyor. İşte bu antidiüretik hormondan ozmoreseptör vs. Belli bir yaştan sonra özellikle yaşlılıkta bu su içme dengesi de bozuluyor insanların. Mesela susadığı halde su içmeyebiliyor, bu da böbrek yetmezliğini tetikliyor. Özellikle prerenal dediğimiz geçici böbrek yetmezliği, akut böbrek yetmezliği dediğimiz. Özellikle bu ileri dönemlerde eğer bu susuzluk da işin içine girerse böbrekler daha da bozulabiliyor.

OKTAR BABUNA: Ne kadar su içmek gerekiyor günde?

ÖMER TOPRAK: Normalde bir insan kış döneminde 1,5 litre kadar, 1,5 - 2. Yaz döneminde 2,5 - 3 litre, bu normal bir insan için geçerli.

OKTAR BABUNA: büyük 8-10 bardak değil mi?

ÖMER TOPRAK: Tabii ortalama 150 cc olursa 10 bardak su içtiğimiz zaman 1,5 litreye tekabül ediyor. Fakat şu var; bazı hastalarımızda da yine yapılan hatalardan bir tanesi hem hekimler, hem hastalar ve hasta yakınları, genelde bu hataları gördüğüm için hepsini söylemek zorundayım. Hastalara diyoruz ki, “böbreklerin bozulmuş çok su iç.” Bu genelde yapılan bir hata. Böbrek taşı olanlarda biz de öneriyoruz taşın atılması yönünde faydalı. Ama diyelim ki kalp yetmezliği var, eğer hastaya çok su içi dersek kalp yetmezliğini daha da artırıp su zehirlenmesine yol açabiliyor. Hatta bazen hasta 5 litre 6 litre su içiriyorlar ki üresi düşsün. Tam tersine hasta hiponatremiyle bize geliyor. Dilüsyonel oluyor bu daha çok bu da beyin ödemine yol açıyor.


A9TV Televizyonu Adnan Oktar Harun Yahya Sohbetler Belgeseller A9 TV Yeni Frekansımız: Türksat 3A Uydusu FREKANS: 12524 Dikey Batı Sembol Oranı: 22500