Sohbetler (29 Ocak 2017; 20:00)

OĞUZHAN SEVİNÇ: İyi akşamlar sevgili izleyicilerimiz, bugün de Adnan Oktar ile Sohbetler programına başlıyoruz.

ADNAN OKTAR: Ne diyelim? Bir etiket yapalım. “Özlemimiz sevgi birliği” diyelim.

Getir bakayım nedir o?

KARTAL GÖKTAN: 150 milyon yıllık karides fosili.

ADNAN OKTAR: 150 milyon yıl, katmanlar zaten 150 milyon yıl öncesine ait katman. Bak hiçbir değişikliğe uğramamış. İşte Bakanlık bunları göstersin gençlere. 150 milyon yıl ne demek? Şu an bu Edison olması gerekiyordu onların dediğine göre değil mi? O nedir?

KARTAL GÖKTAN: 50 milyon yıllık kemikli turna balığı.

ADNAN OKTAR: 50 milyon yıl kemikli turna balığı. Bu katmanlar böyle oluyor, bunların ayrı oluyor daha zifte bulanmış gibi bir katman bu katman. 50 milyon yıllık kemikli turna bağlığı bak hiçbir değişiklik yok. Tam 50 milyon yıllık.

KARTAL GÖKTAN: 95 milyon yıllık keman vatozu.

ADNAN OKTAR: 95 milyon yıllık keman vatozu, değişiklik var mı? Yok. Sean Connery falan olmamış, yıllardan beri hiç değişmemiş.

KARTAL GÖKTAN: 95 milyon yıllık keman vatozu fosili.

ADNAN OKTAR: 95 milyon yıldan beri keman vatozu değişmemiş aynısı. Nedir o?

KARTAL GÖKTAN: 260 milyon yıllık Karayip ay balığı fosili.

ADNAN OKTAR: 260 milyon yıllık. Çok özenli temizliyorlar bayağı zor bir şey bunun temizlenmesi, ancak bu kadar güçleri yetmiş. Aslında biraz daha temizlenebilir, çok özenli çalışılırsa ama fosili bozma tehlikesi var tabii o zaman, üst katmanlar biraz daha kaldırılabilir, iyi bilen birisi yapabilir belki. Ama yine de iyi pulları mulları falan her şeyi kalmış. Görüyorsunuz değil mi pullarını? Bak yüzgeçlerinin çizgileri tek tek kalmış hiçbir değişiklik yok. Bir daha.

KARTAL GÖKTAN: 260 milyon yıllık Karayip ay balığı fosili.

ADNAN OKTAR: 260 milyon yıl olmasının nedeni 260 milyon yıl öncesine ait katmanlarda bulunuyor olması, o katmanda bulunduğunda 260 milyon yıllık olduğunu anlıyoruz. Yeraltı katmanları var bu da en derinlerde bulunuyor.

KARTAL GÖKTAN: 18 milyon yıllık karabatak kafası.      

ADNAN OKTAR: 18 milyon yıllık.

KARTAL GÖKTAN: Karabatak kafası fosili.

ADNAN OKTAR: 18 milyon bak taşlaşmış, karabatak hiçbir değişiklik yok aynısı 18 milyon yıldan beri aynısı. Onların dediğine göre şu an konkort uçağı gibi olması gerekiyordu. Görüldüğü gibi hiçbir değişiklik yok. Bu Şili’de çıkmış bir fosil Şili.

KARTAL GÖKTAN: 20 milyon yıllık deniz minaresi.

ADNAN OKTAR: 20 milyon yıllık, şu simetriye, şu güzelliğe bak tam altın oran var ve her yerinde muazzam bir simetri. Bir daha.

KARTAL GÖKTAN: 20 milyon yıllık deniz minaresi.

ADNAN OKTAR: Hiçbir değişiklik yok. Onların dediğine göre şu ana kadar bu roket gibi olması gerekiyordu. En ince detaylarına kadar aynısıyla kalmış. Nedir bu?

KARTAL GÖKTAN: 110 milyon yıllık lampiris balığı.

ADNAN OKTAR: Hiçbir değişiklik yok, olduğu gibi duruyor bak en ince detaylarına kadar. Bir daha.

KARTAL GÖKTAN: 110 milyon yıllık lampiris balığı.

ADNAN OKTAR: Lampiris. Bu Brezilya’dan çıkarılmış bir fosil. Nedir bu?

KARTAL GÖKTAN: 325 milyon yıllık denizlalesi, Amerika’da bulunmuş.

ADNAN OKTAR: Bir daha.

KARTAL GÖKTAN: 325 milyon yıllık denizlalesi.

ADNAN OKTAR: 325 milyon yıldan beri değişiklik yok, denizlalesi Amerika’da bulunuyor.

SEMİH MERİÇ: Hocam evrimciler fosillerin bulunması zor olan bazı materyaller olduğunu düşünüyorlar halbuki Avrupa’da birçok yerde parklarda fosil bulma çalışmaları yapıyorlar çocuklar.

ADNAN OKTAR: Evet, özel dağlık bölgeler var ama şu an oralar askeri alan ilan ettiler kimse giremiyor. Dağ, taş böyle milyonlarca fosille kaynıyor.  

PKK elebaşlarından Cemil Bayık, açıklama yapmış: “Bu Anayasa ve Başkanlık sistemi faşizmdir. Erdoğan ve Bahçeli bizi yok etmek için yapmak istiyor, izin vermeyeceğiz.” Peki PKK’yı yok edecek ne yönü var bu anayasanın? Ne yönden yok edeceğini düşünüyorlar acaba? Öyle bir güzellik varsa bunu söylemeleri lazım şu yönden PKK’yı yok edecek güce sahip bu anayasa demeleri lazım.

Bu nedir?

KARTAL GÖKTAN: Paleosen dönemine ait 58 milyon yıllık huş yaprağı fosili Amerika’da bulunmuş. 

ADNAN OKTAR: Bir daha söyle bakayım.

KARTAL GÖKTAN: Paleosen dönemine ait 58 milyon yıllık huş yaprağı fosili Amerika’da bulunmuş.

ADNAN OKTAR: Değişiklik var mı?

KARTAL GÖKTAN: Hiçbir değişiklik yok.

KARTAL GÖKTAN: 50 milyon yıllık yaban arısı fosili, Eosen dönemine ait Amerika’da kuzey Dakota’da bulunmuş.

ADNAN OKTAR: Bir daha.

KARTAL GÖKTAN: 50 milyon yıllık yaban arısı fosili, Eosen dönemine ait Amerika’da bulunmuş.

ADNAN OKTAR: Değişiklik var mı?

KARTAL GÖKTAN: Hiçbir değişiklik yok.

BÜLENT SEZGİN: Evrimci Paleontolog Mark Czarnecki’nin bir açıklamasını okuyabilir miyim?

ADNAN OKTAR: Evet.

BÜLENT SEZGİN: Şöyle söylüyor: “Teoriyi (evrimi) ispatlamanın önündeki büyük bir engel her zaman için fosil kayıtları olmuştur. Bu kayıtlar hiçbir zaman için Darwin’in varsaydığı ara formların izlerini ortaya koymamıştır. Türler aniden oluşurlar ve yine aniden yok olurlar ve bu beklenmedik durum türlerin yaratıldığını savunan argümana destek sağlamıştır.”

ADNAN OKTAR: Kibarlaşmasına gerek yok. Adnan Hocamız’a delildir diyor. Proteinler aminoasitlerden oluşuyor. Aminoasit nasıl oluşuyor? Sadece protein yapabiliyor aminoasit, kilitlenmiş durum bu. Protein olması için proteine ihtiyaç var, ne olacak? İhtimal kaç? Sıfır. O zaman yaratılışın dışında hiçbir açıklaması yok. Mesela proteinin oluşması için DNA gerekiyor, DNA’yı sadece proteinler üretebiliyor. Her yönden açmazda, olacak hiçbir yönü yok. Bir de bunların hepsinin olması için de canlı hücresi mutlaka olması gerekiyor, canlı hücre olması gerekiyor. Canlı hücre olmadan ne protein, ne diğerleri hiçbir şey oluşamıyor, kilitlenmiş olay.

KARTAL GÖKTAN: Ünlü İngiliz fosil bilimci Derek Ager evrim teorisini benimsemesine rağmen fosil kayıtlarıyla ilgili şöyle bir itirafta bulunuyor; “Sorunumuz şudur, fosil kayıtlarını detaylı olarak incelediğimizde türler ya da sınıflar seviyesinde olsun sürekli aynı gerçekle karşılaşırız. Kademeli evrimle gelişen değil aniden yeryüzünde oluşan gruplar görürüz.”

ADNAN OKTAR: Kardeşim doğrusu budur işte. Bütün bilim adamları bütün Darwinistler aynı şeyi söylüyorlar, bütün canlı grupları aniden oluşuyor diyor ve aniden yok oluyorlar. Kademeli evrim diye bir şey yok dolayısıyla Fatih Altaylı şu bu falan boş yere çırpınıyorlar.

BÜLENT SEZGİN: Hocam Allah’ın yaratmasına bir delil gösterebilir miyim?

ADNAN OKTAR: Evet.

BÜLENT SEZGİN: Canlılardaki simetri maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Simetri, hiçbir gerekçesi yok hayvanın simetriye hiçbir ihtiyacı yok, süse de hiçbir ihtiyacı yok yani böyle renk sanatına da ihtiyacı yok, altın orana da ihtiyacı yok ama Cenab-ı Allah bu güzelliği onda ihtişamla yaratıyor, muazzam bir simetri orda ne varsa mutlaka orada da o var.

Etiketleri görebiliyor muyuz?

BÜLENT SEZGİN: Evet, ‘Bilim Yaratılışı Gösteriyor’ listede.

ADNAN OKTAR: “Bilim yaratılışı gösteriyor” doğru, çok doğru.  Evet, ‘Türküm Ülkü Ocaklıyım’ o da güzel, hepimiz Türk’üz. Kürt, Laz, Çerkez, Zaza, Ermeni, Musevi kim varsa Türkiye topraklarında yaşayan hepsi tek bir bütündür, kardeştir, hepsi Türk’tür.

Tesadüfler sonucu yeni genetik bilgi oluşturan bir mekanizma hiç olmamış hiç yok ve olamaz da teknik olarak mümkün değil. Genetik bilimi de zaten evrimi dümdüz ediyor yani genetik anti evrimci bir bilim dalıdır, paleontoloji anti evrimci bilim dalıdır, mikrobiyoloji anti evrimci bilim dalıdır baş edemezler.

Evrimci Harold Bloom var tanıyor musunuz bunu? “Proteinlerin rastlantısal meydana gelmesi imkansız” diyor.

Dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: İsrail’in en büyük gazetelerinden biri olan Yediot Aharonot grubuna bağlı en çok okunan Rusça günlük gazete Vesti’de yazılarınız yayınlanmaya başladı. ‘Kutsal mekanlar çatışma değil uzlaşma merkezleri olmalı’ başlıklı ilk yazınızda UNESCO’nun Kudüs ve kutsal mekanlara yönelik Musevileri dışlayan kararını eleştiriyorsunuz. Bu bölgenin üç dinin mensupları için kutsal olduğunu anlatıyorsunuz, bu tarz politik ve haksız kararların husumet ve anlaşmazlığı artıracağını bunun yerine üç dinin ortak paydası olan sevgiyle hareket edilmesi halinde gerçek bir çözüme kavuşmanın mümkün olduğunu vurguluyorsunuz.

İngilizce Gulf Daily News Gazetesi’nin kardeş yayını olarak bilinen Arapça yayınlanan Ekber El-Halej Gazetesi’nde ‘Suriye’de toprak bütünlüğü Ortadoğu için önemlidir’ başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, parçalanmış Ortadoğu haritalarının ilkinin İngiliz tarihçi Barnerd Lewis tarafından çizildiğini ve o tarihten günümüze kadar farklı birçok Ortadoğu haritası yayınlandığını anlatıyorsunuz. İslam aleminin toplu halde Müslüman kardeşliği ruhu içinde bu bölme politikalarına karşı dur demeleri gerektiğini vurguluyorsunuz.

Katar’ın en büyük Arapça gazetelerinden Al-Raya da ise ‘Suriye için yeni dönem’ başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, 40 yıldır savaş ortamından beslenenlerin barış için çaba sarf eden Rusya-Türkiye ittifakını güçsüzleştirmek iki ülkeyi karşı karşıya getirmek için suikastlar düzenlediklerini anlatıyorsunuz. Ancak iki ülke halkının birbirine olan bu güveninin provokasyonları boşa çıkardığını, bölgede barışı getirecek olanın da bu karşılıklı sevgi ve güven ortamı olduğunu vurguluyorsunuz maşaAllah.

BÜLENT SEZGİN: Yatakta keyif yapan bir kedi var.

ADNAN OKTAR: Bakayım. Kedi bence dünyanın en büyük nimetlerinden birisi çok büyük olay kedi ama bakmak zor, aileler de çok güzel bakıyor ama insanlar. Çok titizler bir de hayvan aileyle çok iyi bağlantıya geçiyor zekası da gelişiyor hayvanın öyle gibi geliyor bana, değil mi? Kişiliği, zekası çok gelişiyor.

EBRU ALTAN: Konuşulanı anlama yeteneği gelişiyor bayağı.

ADNAN OKTAR: İlgi alaka gösterilemeyenler geri zekalı gibi oluyorlar. Ama yazık aslında o da bir zeka. Çünkü sevgisizliği protesto etmiş oluyor. O da bir akıl yani irade gerekiyor.

Din çok yanlış anlaşılıyor, dindar olan içine kapanır böyle asosyal olur işte gülmez, neşesizdir, konuşkanlığını kaybeder, artık mistik bir derinlik içindedir. Derinlik dediği de işte mistik yapıdadır, hayatın bütün sosyal yönlerinden çekilir yani bu İslam’a saldırı Kuran’a saldırıdır bunu müşrikler yapar Müslüman yapmaz bunu.  O İslam’a alenen şeytani bir saldırı, Müslüman bilakis canlanır neşelenir şevklenir açılır hayat dolu, hayat güzellikleri içerisinde en güzeli elde etmeye çalışan insan olur.

İbni Hazm Kuran’da nesh ve mensuh olduğunu söyleyen ilk alim güya alim, homoseksüellik üzerine kitap yazmış homoseksüelliği övüyor. İbni Hazm yani Rumi’nin kitaplarında da aynı mantık görülüyor yani Kuran’ın ayetlerinin birçoğu geçersizdir diyen nesh edilmiştir diyen din adamı. Ne diyor orada?

KARTAL GÖKTAN: Kumruların yüzüğü.

ADNAN OKTAR: Homoseksüelliği anlattığı kitap, homoseksüelliği övüyor bu kitapta. Böyle adamlar yüzünden Müslümanlık bu hale gelmiş. Adam zaten adından da belli İbni Hazm demek ki hazmedememiş İslam’ı anlayamamış.

İngiliz derin devletinin darbe girişimi sonrası Türkiye ve Tayyip Erdoğan aleyhine, Tayyip Hocamız aleyhine çok fazla faaliyeti var, bak bu kağıtta dolu. Yani şunu yaptılar bunu yaptılar demeye gerek yok. Ne yapacağız? Tayyip Hoca’nın şahsını Türkiye olarak koruyacağız bu kadar yani her partiden herkesin koruması lazım.

Evet dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Bugün ve dün Konya Merkez’de kardeşlerimiz 2 bin adet ‘münafık karakterinin deşifresi hayati bir konudur’ isimli yeni bir broşür dağıttılar, resimlerini gösterebiliriz. Konya’daki kardeşlerimiz çok şevkliler maşaAllah sık sık broşür dağıtımı, fosil sergisi, kitap dağıtımı konusunda faaliyet yapıyorlar. Danimarka’dan ve Finlandiya’dan da kardeşlerimizin faaliyetleri var. Danimarka’da Erhan ve Filiz kardeşlerimiz iki gün üst üste fosil sergisi düzenlemişler, ayrıca 550 adet de evrim yalanı broşürlerini dağıtmışlar.

ADNAN OKTAR: Bu hizmetler o kadar güzel hizmetler ki öyle sağlam hizmetler ki ve öyle etkili hizmetler ki kitap gibi tebliğ düşünemiyorum. Bir insana ömür boyu tebliğ yapabiliyorsun kitapla, kitabı da insanlar koruyor genelde mutlaka kitabı korurlar yani kütüphane bir insan için büyük nimettir. On tane bile kitabı olsa onu titizlikle korur bir yerde onu kitaplık haline getirirler ve döner dolaşır o kitaba bakar merak eder bakar, misafiri gelir bakar. Kitap evdeki sessiz mürşittir, mahalledeki sessiz müftüdür sürekli mahalleyi eğitir, sokağı, şehri eğitir ve usanmaz bıkmaz, gece gündüz tebliğini yapmaya devam eder. Kitap hayati bir konu olduğu için sayısını çoğaltacağız, dünyanın en az iki milyar kitaba ihtiyacı var, her yerde kitap her imkanımızda kitap. Bilgisayar tamam ama kitabın yerini hiçbiri tutmaz.

KARTAL GÖKTAN: Finlandiya’dan da Taner kardeşimiz eşi Yeşim ve annesiyle birlikte faaliyet yapmışlar, resimde görüyoruz. Pori şehrinde 350 adet evrim teorisinin geçersizliğini anlatan Fince broşür dağıtmışlar, size sevgilerini iletiyorlar.

ADNAN OKTAR: Ne şekermiş onlar öyle bakayım, aferin benim canlarıma aferin anneye de helal olsun. Her adımında sevap, her dakikası sevap ne güzel. Dünyaya da kitap sevgisini de öğretiyorlar. Kitaplarda mantıksız tek bir kelime yok, tutarsız tek bir kelime yok, Kuran’a zıt, vicdana zıt, akla zıt tek bir kelime bulamazsın gayet güzel ve etkileyici.

Bizim programımız dini bir program değil bunu otuz kere söyledik. Bu eğlence, keyif neşe için toplanıyoruz biz kendi aramızda eğleniyoruz. Ama ben dindar olduğum için dinden bahsetmek istiyorum yani konuşurken İslam’dan Kuran’dan. Ateist değilim ben Allah’a çok şükür dindarım. Eğlenirken niye Allah’tan bahsedemeyeyim ben?

BEYZA BAYRAKTAR: Bizim normal hayatımız bu şekilde. Biz hep Allah’tan bahsediyoruz, hepimiz burada Allah’tan bahsediyoruz.

ADNAN OKTAR: Tabii ben alemci neşeli bir adamım. Alemin içerisinde de Allah’tan bahsederim her yerde Allah’tan bahsederim.

Kız çocukları çok şekerler ne kadar eziyorlar bu çocukları. Ağabeyi gelir tehdit eder, babası ağzını burnunu kırmaya kalkar, annesi terlikle dövmeye kalkar, oklavayla dövmeye kalkar, çocuğu sokağa atalar. Git kendine koca bul. Bu ne rezilliktir? Bu ne anormal hareketlerdir? Ufacık erkek kardeşi oluyor on yaşında falan o bile kabadayılık yapıyor kız kardeşine ablasına. Her yerde bu var mesela on beş yaşında falan daha bıyığı yeni terliyor ablasına kabadayılık yapıyor. Babası ayrı kafa tutuyor, dayısı gelir ayrı kafa tutar eniştesi gelir ayrı kafa tutar bu kız çocuklarının çektiği nedir? Bu çok çirkin, çok ayıp ve vicdansızlık bu. Şimdi saydıracağım da diyemiyorum yani. Bırakın rahat yaşasın çocuklar. Kendileri içiyorlar kaçıyorlar her şey var. Pavyona gidiyor bilmem ne yapıyor plaja gidiyor bırak kız çocuğu ne yapıyorsa yapsın sana ne. Senden mi akıl alacak yani? Namus öğretiyorlar çocuklara yani. Bayağı efendi kızlar çok aklı başında ben bakıyorum öyle kontrolsüz hiçbir kızla karşılaşmadım. Nerde ne yapacaklarını gayet güzel biliyorlar çok akıllı çocuklar. Oturup onlara yeniden baskı kurmak çok büyük vicdansızlık ve ayıp.

Günde dört milyon dokuz yüz bin adet ekmek çöpe atılıyormuş. Yani beş milyon ekmek. Dağ demektir dağ beş milyon ekmek, ekmek dağı yani. Çöpe atılıyor yazık günah.

“Hocam kabir azabı gerçekten var mı?” diyor. Yok öldün mü direkt ahirete geçersin. Öldüğü an zaten uyanma tarzındadır, alenen uyanma ama normal kaliteli bir rüya görüyor ya insanlar, net sarih uyanma tarzındadır alenen uyanma o kadar. Uyanır uyanmaz da ahirete geçmiş olur. Geri dönüşü olmaz artık yani yeni bir boyuta geçmiş oluyor, dördüncü boyuta geçmiş oluyor bir daha dönemez. Şu görüntüden çok daha nettir. O yüzden zaten rüya diyor uyanan. “Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı?” diyorlar ya sebebi o ama yine bir kere daha uyuma kalkma devreleri olduğu anlaşılıyor. Normalde doğrudan uyanır. Doğrudan uyanmış olur.

Mesela biz zer aleminde insan olarak vardık bedenli, kaş, göz, el yüz aynı bu şeklimizle vardık. Bizi Allah bekletti zer aleminde peygamberleri de bekletti. Önce Hz. Adem (as)’i cennete aldı ama önce porselenden bir heykel yaptı Allah onu vesile etti ama Hz. Adem (as)’i normalde zer aleminden alıyor. Yani o heykelden oluyor değil heykeli vesile ediyor, zer aleminden gelen Adem (as) birden Allah’ın karşısında insan olarak yürümeye başlıyor konu bu. Heykel şeklinden insan şekline geçiyor o kadar. Zer alemi mesela ben zer alemindeydim, siz zer alemindeydiniz, arkadaştık biz zer aleminde bir aradaydık orada da bir aradaydık, buraya geldik haberimiz bile yoktu hemen oradan buradan geldik toparlandık diyor ya Allah ayette “Dünyanın neresinde olursanız olun sizi Allah bir araya getirir” diyor ya işte zer alemindeki durumdan kaynaklanıyor. Orada zaten bir arada olduğumuz için burada beraber olacağımız da belli olacağı için illaki beraber hale getiriyor Allah. Mesela bir sadakat meydana getiriyor adam bilinçaltında onu bilmiyor. Allah ona bilinçaltında o sadakati rabt etmiş. Kimi Almanya’dan geliyor, kimi Fransa’dan geliyor, kimi Rusya’dan geliyor ama geliyor. Biz daha önce vardık evrimle yaratılma yok Hz. Adem (as) de zer aleminde hazırdı. Cennete geldi, cennetten dünyaya dünyadan da ahirete gitti. Bu kadar.

“Artık her bir nefis” diyor Cenab-ı Allah Kaf Suresi, 21-23’te bak “Her bir nefis..” nefis demek beden, insan “..yanında bir sürücü..” çünkü bir vasıtada mümin, o şartlarda o yerde Allah onu yürütmüyor bir sürücü. “..ve bir şahit.” yanında da onun mihmandarı olan bir kişi daha var yanında bir melek yani insan gibi bir varlık. Bak “Andolsun sen bundan gaflet içindeydin işte Biz de senin üzerinden örtüyü açıp  kaldırdık.” İşte önümüzdeki örtü var ya perde bunu yarıp açıyor Allah. Örtüyü kaldırdık dediği o kalkıyor. Kalktı mı adam tak geçiyor o kadar. “Artık bugün görüş gücün keskindir.” Çünkü kıyaslıyor buna göre çok net olduğu için ben bir uykudaydım diyor alenen ama rüya olduğunu düşünecek hakikaten samimi olarak inanacaklar. Biz rüyada nasıl bazen uyanıyoruz değil mi? Rüyanın içinde uyanıyoruz ama rüyada oluyoruz. Ben çok iyi hatırlıyorum bir kere uyuyordum rüya görüyordum dedim rüyadayım ben anladım dedim hemen şöyle bir silkeleneyim de uyanayım dedim Allah’a şükür dedim ne kadar farklı dünya dedim. İki alemin arasındaki farkı tefekkür ettim Allah’a şükür dedim. Arada ne kadar çok büyük netlik, yine uyuyormuşum hayret Allah’ın hikmeti. Sonra sabah bir kalktık haberim bile yok. O kadar netti ki ben bayağı şükrettim gayet şuurlu olarak uyandım bayağı böyle gibi bir netlik vardı. Uyuyor muşum işte şu anki sistem de o aynısıdır. Mantıksız hiçbir şeyle karşılaşılmaz küfür ehli olan adamı Allah ezim ezim ezer. Her anı rezalettir onlar açısından. Müminin kafasını takacağı hiçbir şey yok zaten yanındaki sürücüsü, mihmandarı ney yapacağını ne edeceğini hepsini gösterir. Cübbeli kendi kafasından konuşuyor işte ölürken şeytan ona musallat olur yok imanını almaya kalkar bilmem ne külliyen doğru değil öyle bir şey yok. Hiçbir şekilde mümin öyle bir duruma gelmez. Çünkü yaratılıştan zaten imanlı yaratılıyor o. Cennete göre yaratılıyor ne alaka? Şeytan her zaman her yerinde var her gün normal makul olarak yaklaşır her zamanki yaklaşması. Mümin de hiçbir zaman için muhatap olmaz. Kafasını salıyor bir görsen bir görsen diyor babaanne gibi anlatıyor öyle bir konu yok. Yani ölen insan gayet sarih bilinçli bir şekilde ahirete geçer tam da mümin ferahlığı ve rahatlığı içerisindedir. Kafir de tabii bayağı perişan olur dövülerek aşağılanarak canı alınır. Bu şaşmaz bir sistem Allah’ın hiç değişmeyen bir sistemi. Bak “yıl sayısı olarak” Müminun Suresi, 112- 114 şeytandan Allah’a sığınırım “Allah dedi ki yıl sayısı olarak yeryüzünde ne kadar kaldınız? Dediler ki bir gün yada bir günün birazı kadar kaldık.” Samimi kanaati bu, uykudan uyandığı için, öyle gördüğü için çok kısa kaldık diyor bir günün yarısı kadar falandır diyorlar. Yani uyuma vakti kadar, sekiz saat falan uyuyor ya insan o kadar kalmışızdır diyor.

BEYZA BAYRAKTAR: Siz söylemiştiniz Kehf kıssasında da uyandıklarında Kehf ehli yine çok az kaldık diyorlar.

ADNAN OKTAR: Evet. “Sayanlara sor. Allah dedi ki: Yalnızca az bir zaman kaldınız gerçekten bir bilseydiniz.” Aslında çok daha kıssa kalıyor. O, mesela diyor ki yetmiş sene kaldığını düşünürsek birisinin aslında yetmiş saniye bile değil kaldığı süre. An kalıyor ama öyle gibi düşünüyor, öyle gibi geliyor ona.

“Eyvahlar bize” diyorlar bak Yasin Suresi, 52’de şeytandan Allah’a sığınırım “Eyvahlar bize, uykuya-bırakıldığımız yerden bizi kim diriltip-kaldırdı?” kim uyandırdı diyorlar. Yani uykudan uyandığını düşündüğü için emin oluyor. “Bu, Rahman (olan Allah)ın va'dettiğidir, (demek ki) gönderilen (elçi)ler doğru söylemiş". (Yasin Suresi, 52) O, yalnızca bir tek çığlıktan başkası değildir;” yani heyecanlanıp bağırmaya da işaret ediyor. “..artık onların hepsi toplanmış olarak Huzurumuz'a getirilmişlerdir.” (Yasin Suresi, 53) Mümin için kafasını takacağı, heyecanlanacağı, tedirgin olacağı hiçbir şey olmaz. Gayet rahat olur mümin hiç. Hayır hastalığıyla şununla bununla mücadelesi olur ama genellikle son komaya yakın canı alınıyor müminlerin. O kadar uzamaz zaten anlaşılıyor canının alındığı yüzüne baktın mı anlarsınız. Derler gözünün nuru gitti diyorlar mesela anlaşılıyor anlamsız bakmaya başlar canı alındığı için oluyor o. Ama bağırır çağırır çırpınır o anlama gelmez. Hissetmez onu bilmez. Ama tabii mümin Peygamberimiz (sav) de mesela hummaya yakalanmıştı “Ya Resulullah nasıl” şeymisin diyorlar “ben de insanım tabii ki ben de imtihan oluyorum” diyor “bende de olması lazım” diyor yani bir zorluk. Sırf bana rahatlık size zorluk olmaz diyor imtihan olarak diyor tabii ki benim de zorluk içinde kalmam benim de imtihan olmam. Ben de imtihan oluyorum diyor olacağım tabii ki diyor. Ama son anda bak diyor Allah yardım ediyor Cenab-ı Allah “Refik-i Ala’ya” diyor elini havaya kaldırıyor eli düşüyor. Ölüm anını bilmesi zaten mucize. Daha önceki konuşmalar mucize.

Peygamberlerin korunması olmaz özel yani hiçbir acı çekmemesi, hiçbir rahatsızlık hissetmemesi. O zaman imtihanın anlamı kalmaz. Cenab-ı Allah onun için peygamberlere özellikle çok daha ağır imtihanlar yüklüyor o meşhur bilinen bir kavildir. Halk genellikle daha rahat yaşar. Peygamberler çok zorludur. Veliler yani Allah’ın sevdiği kulları en zor yaşayanlar onlar olurlar.

BEYZA BAYRAKTAR: Hz. Eyüp (as)’ü örnek vermiştiniz, son raddede.

ADNAN OKTAR: Tabii.

Peygamberimiz (sav)’in vefatını kızına bildirdi o çok büyük mucize. Normalde bilinecek bir şey değil normal dinç, rahatken söyledi. Öleceği vakti söyledi, vefat edeceği.

Resulullah (sav) rahatsızlığından dolayı son vefatından önce namaz kılarken oturduğu yerde kılıyordu namazı yani yatağında kılıyordu. Mesela bizim Necmettin Erbakan Hocamız da son ana kadar namazı o şekilde kıldı.

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Gazeteci Yazar Turan Kışlakçı, “İran’ı anlamak” başlıklı panelde yaptığı konuşmada İran’ın İslam dünyasına büyük zarar verdiğini anlattı. Yaptığı konuşmada şunları söyledi; "İran'da bir ordu kuruldu, Kudüs'ü fethetmek için. Ancak bu ordu Yemen'de, Suriye'de, Irak'ta Müslümanları öldürdü. 'İran İslam Cumhuriyeti' deniyor. Ama sadece 'Cumhuriyet' demek lazım. İran'ın yaptıkları İslam dünyasına çok büyük zarar veriyor. Sudanlılarla konuştuğumda burada Şiiliği yaygınlaştırmaya çalıştıklarını, iç politikalara devlete nüfuz etmeye çalıştıklarını öğrendim. Bu size neyi hatırlatıyor? Takiyeyi değil mi? Bu durum paralel bir durum orada da."

ADNAN OKTAR: Kim bu arkadaş?

KARTAL GÖKTAN: Gazeteci Yazar Turan Kışlakçı.

ADNAN OKTAR: Sen Sünniliği yayarsan o da işte Şiiliği yayar. Ne var yani? O da Müslümanlık, o da Müslümanlık. Ne fark eder? Sünnilik olsa ne olur? Şiilik olsa ne olur? Müslümanlık olması önemli.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Adnan Bey, Rus elçiler ölmeye devam ediyor. Son olarak Rusya’nın Hindistan Büyükelçisi’nin kalp yetmezliğinden hayatını kaybettiği açıklandı.

ADNAN OKTAR: Yalnız bu çok büyük olay. Ben dedim “arkası gelir, devam edecek” dedim. Kalp yetmezliği yani kalbi durduracak bir ilaç kullanıyorlar. “Doğal ölüm” diyor. Kardeşim kalp durduysa nasıl doğal ölüm olur? Bu ağabeyler de öyle. Sungur Ağabey, diğerleri falan hep kalp yetmezliğinden öldüler. Kalbi durduracak bir ilaç bulmuş bunlar. Bunu araştırmak lazım. Doğal diye bir şey yok. Daha önce hiç olmazken seri şekilde devam ediyor. İngiliz derin devletiyle karşı karşıya geldiklerinde bu olay başladı.

BEYZA BAYRAKTAR: Bir önceki Rus ölümünde o an hemen söylediler “doğal ölüm” diye. Hiç bakmadan hemen haber yaptılar “doğal ölüm” diye.

ADNAN OKTAR: Tabii. Daha saati geçmeden doğal ölüm diyor.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Sabah Yazarı Ferhat Ünlü, Trump’ın Kennedy gibi müesses nizamı rahatsız etme potansiyeli yüksek bir başkan olduğunu söyledi. Bu nedenle küresel sermayenin en büyük beş ailesinin Trump’a savaş açtığını yazdı. “Bu aileler dünya üzerinde ulus devlet ve din kalmasını istemiyorlar. Bunların başında İngiliz Kraliyet sarayından yetişme Rothschild ailesi geliyor. Rothschildlerden sonra Rockerfellerlar var. Küresel sermayenin günümüzdeki görünen temsilcilerinden George Soros’un o sermaye çevrelerinde tedirginlik yaratan Trump’a karşı kampanya başlatması da boşuna değil” dedi.

ADNAN OKTAR: Bak İngiliz derin devletini bütün Türk aydınları yerden yere vuruyor her gün. Biz kapıyı sonuna kadar açtık ana kapıları, oluk oluk her Allah’ın günü Türk aydınları İngiliz derin devletine sağlı sollu vuruyor helal olsun. 300’ün üstüne çıktı şu an. Onun için paniklediler hemen biz geleceğiz Türkiye’yi ziyarete falan demeye başladı İngiliz Başbakan. Oradan hemen Amerika’ya gideceğiz. Bir Türkiye’ye gideceğiz, bir Amerika’ya gideceğiz. Çünkü olay buralarda dönüyor. Panikle ortalığı yatıştırmaya çalışıyorlar.

KARTAL GÖKTAN: A Haber’de yayınlanan Yap-Boz programına konuşan Amerika eski Başkanı Reagan’ın Hazine Bakan Yardımcısı Paul Craig Roberts, Donald Trump’a suikast yapılacağı iddiasında bulundu. CIA’in suikast düzenlemeyi çok sevdiğini ifade eden Roberts, “Kennedy’ye düzenlenen suikastın aynısını Trump’a düzenleyecekler” dedi.

ADNAN OKTAR: Şu planda yapacaklarını zannetmiyorum ben. Daha söz geçiremiyorlardı bazı konularda, şu planda pek bir şey olmaz. Yalnız bu Müslümanları Amerika’ya sokmama konusu o biraz abartılı oldu. Şöyle abartılı, adam vize almış falan inceleniyor biliniyor vize alanlar gelsin bir kere ne alakası var. Bu kadar abartmaya gerek yok. Çünkü vizeyi çok titiz incelemeyle veriyorlar. Terörist yamuk yumuk adama vermiyorlar. Vize alana da yasaklama olmaz mesela onu kaldırması lazım Trump. Trump’a tavsiyelerde bulunabileceğimiz bir kanal olsa iyi olur onu ayarlayalım. Biraz Amerikalı gürbüz iş adamı havasında fakat vereceği zararı tahmin etmiyor. O kadar abartmaya gerek yok. Bazı kişiler için olabilir ama vize alınırken psikolog falan da bulunuyor orada bayağı gözden geçiyor. Her türlü inceleme yapılıyor. Vize kolay kolay verilmiyor. Vize aldıysa adama niye yasak getiriyorsun? Şu ana kadar ne zarar getirmiş de bundan sonra getirsin? O gereksiz bir şey. Riskli yani bu birinci kademe riskli bir giriş oldu. Bunun düzeltilmesi lazım buna benzer olaylar sekiz-onu bulursa hakikaten bir tehlike gelişebilir. Bu riskli olabilir. En baştan hepsini temizleyerek ilerlemesi gerekiyor. Bunun için de bir tavsiye kanalını açmak gerekiyor. Çabuk ulaşabileceğimiz bir tavsiye kanalı olması lazım. 120 gün çok uzun. 30 günlük durdurmada çok uzun. Mesela 120 gün değil de hadi 20 gün olsun. 120 gün çok fazla. 30 günlük onu da azaltsınlar iyice azaltılması lazım, 15 gün falan yeterli. Ne yönden teknik açıdan değerlendirdiler bilmiyorum. IŞİD tespiti zor bir şey değil ki. IŞİD girişini engellemek, El-Kaide girişini engellemek. Vize almaya geliyor senin zaten adam yanına geliyor elçiliğe geliyor oturtup konuşuyorsun. Oturtup konuştuğunda geçmişinden, üslubundan, konuşmalarından anlarsın onun IŞİD militanı olup olmadığını. Bu yöntem yöntem değil. Hristiyanlar da dahilmiş bu uygulamaya. Bu daha da acayip. O ülkelerden gelen herkes. Biraz uç bu yani fazla. Bir faydası da olmaz bunun. Şu ana kadar uygulandı IŞİD’in en azgın zamanlarında El-Kaide’nin, Taliban’ın en azgın zamanlarında bir sorun çıkmadı. Şu an buna ne gerek var yani? Onu kısa bir rapor gibi onlara sunalım. Kısa kısa yol göstermeye ihtiyacı var gibi görünüyor. Hakikaten temiz kalpli ama biraz kaba olacak ama çocuksu bir ruhu da var gibi görünüyor. Sadece bir esnaf kültürüyle olaya yaklaşamaz. Siyasetçi kültürüyle de bakması gerekiyor. Hani böyle iş bitirici esnaf kafasında bazı konularda vardır ya öyle tipler. Süratli bağlantı kurabileceğimiz bir kanal olması lazım. Güçlü bir uyarma lazım. Durduk yere boş yere başını derde sokmaması önemli. İyi şeyler yapabilecekken bu sefer iyi şeyleri de yapamaz Allah esirgesin. Gereksiz ortalığı bulandırmanın alemi yok.

Bugün Genelkurmay Başkanı Kardak’a çıktı ya oraya gitti. Herhalde ona karşı da buna bunu yaptırdılar. Biz de Türk askerini buradan çıkarırız falan gibi yani misilleme olarak yapmış olabilirler. Bu adam bizimle alakası olmayabilir. Milli bir insana benzemiyor bu ve buna baştan nasıl müsaade ettiler bu da çok acayip.

“Trump imzalı yeni bir Başkanlık kararnamesi kendi yönetiminde görev alan yetkililerin ömür boyu yabancı bir hükümet adına lobicilik yapmalarının önünü kapatıyor.“ Bunu yapacak adam sana ben lobicilik yapıyorum falan demez. Derin devletin kanunu olmaz zaten. Trump’ın derin devleti bitirmesi diye bir konu olmaz. Derin devletin kanunu olmaz zaten özelliği odur. Hukuk ve kanun işlemez devlette. Derin devlet kendi çabasının doğrusuna gider. Durumdan vazife çıkartma üzerine kurulu oluyor sistem zaten. Onlarda kural kanun şu bu olmaz.

“Hocam Esad ölmüş diyorlar.” Yok canım öyle bir şey olsa bilinir herkes duyar. Belki rahatsızlanmış olabilir grip nezle falan.

BÜLENT SEZGİN: Akif Beki, AK Parti’nin diğer partileri kötüleme üzerine kurulu bir referandum propagandası yapmaya başladığına dair bir yazı yazdı. Başbakan Binali Yıldırım’ın CHP hayır derse HDP’yle kol kola girmiş olacak. “Ne hallere düştün ey CHP. Ülkeyi bölenlerle kol kola girmek yakışır mı Atatürk’ün partisine?” sözlerini hatırlattı. AK Parti kendi doğrularını anlatmak yerine karşısındakini kötü göstermeye çalışıyor. Kendi haklılığına ve doğruluğuna toplumu ikna etmeye vakit harcamayıp hayırcıları sıkıştırıp bastırmaya gayret ediyor. Hayır dersen terör yandaşı olursun kampanyası yapılıyor” dedi.

ADNAN OKTAR: Onu uzun süreden beri anlatıyoruz biz. CHP aleyhtarı propagandanın bir anlamı olmadığını. Dinsiz parti işte camileri yakar şu bu falan. Bunların mantığı yok. Çok yanlış. CHP’nin milliyetçi olduğunu vatanına milletine bağlı olan herkes bilir. Dindar olduğu da açık. Çünkü Elmalı tefsirini CHP zamanında yaptılar. Buhari tefsiri yine aynı şekilde. Kuran dağıtımı CHP döneminde oldu. İlahiyat fakülteleri, imam hatipler CHP döneminde. Bunlar doğru sözler değil yani. CHP’yi dinsiz gibi göstermek doğru değil.

BÜLENT SEZGİN: Adnan Oktar ile Sohbetler burada sona eriyor. Tekrar görüşmek üzere hoşça kalın.