Sohbetler (25 Ocak 2017; 15:00)

BÜLENT SEZGİN: İyi günler değerli izleyicilerimiz Adnan Oktar’la Sohbetler’e başlıyoruz inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Münafıklık konusu hallolursa İslam aleminin derdi de hallolur yoksa bu devam eder de eder Allah esirgesin.

“Dünya için sevgi birliği” diyelim.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Sayın Kılıçdaroğlu katıldığı bir televizyon programında başkanlık sistemi düzenlemesinin İslam’a aykırı olduğu iddiasında bulundu. Şöyle söylüyor; “Tek bir kişiye bu kadar yetki verilmez. Bu inanç açısından da demokratik açıdan da, ahlaki açıdan da doğru değil. İslamiyet’te istişare vardır burada öyle bir şey yok, cumhurbaşkanı her şeye tek başına karar verecek. Ben bu tartışmayı Erdoğan bağlamında yapıyorum zannediliyor. Halbuki bu Erdoğan’dan da sonra da devam edecek sistem. Ya basiretsiz bir kişi başa gelirse ne olacak? Ya da baştaki kişi öldü ne olacak? Yardımcısı başa gelecek ama yardımcısı seçimle gelen biri olmayacak atanmış biri olacak. Ve seçilmemiş bir insan Türkiye’yi yönetecek. Bu konular yeterince tartışılıyor mu kamuoyunda. Hayır” dedi.

ADNAN OKTAR: Doğru söylüyor tabii İslam’sa istişare var. Her şeyin istişare edilmesi lazım. Yavaşlatması önemli değil öyle olsa Kuran hiç istişare etmeden görevini yap derdi Peygamber (sav)’e Cenab-ı Allah. Ama istişare et diyor. İstişare İslam’ın en mühim hükümlerinden birisidir. Tek başına karar ver dersen bu ilerde birkaç nesil sonra iktidara gelecek insanlar açısından bir düşünülsün. Neler meydana getirebilir? Riskli bir insan iktidara geldiğinde neler olabilir bir düşünmek lazım. Tayyip Hoca’nın şahsı güvenilir bir şahsiyet ondan sorun çıkmaz. Onun milli vasfını görüyoruz. Ama Allah esirgesin Kılıçdaroğlu’nun dediği çok doğru bizim de ısrarla üstüne durduğumuz konu bu aylardan beri bunu anlatıyoruz. Ummadık birisinin ummadık bir şekilde başa gelmesi durumunda bu sistemle neler yapabilir bir düşünsünler. Bu riske niye giriyoruz ben bunu anlayabilmiş değilim. Evet.

BÜLENT SEZGİN: Bir duyuru yapabilir miyim Adnan Bey?

ADNAN OKTAR: Evet.

BÜLENT SEZGİN: Bundan sonra yayına soru ve yorum göndermek isteyen izleyenlerimiz artık WhatsApp’tan gönderebilirler. WhatsApp numaramızı vermek istiyorum. 0530 255 92 39.

Evet dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Aydınlık Yazarı İsmet Özçelik başkanlık sistemi konusunda halka yapılan propagandanın yalan üzerine kurulu olduğunu iddia etti. “Örneğin halka güçlü meclis propagandası yapılıyor halbuki bu sistemde meclisin eli kolu bağlanıyor. Meclisin yasa çıkarma işleri cumhurbaşkanı kararnamesiyle karşılanacak. Bakanlar meclise gelip hesap vermeyecek” dedi. Ayrıca üniter yapının korunması konusunda da yalan söylendiğini iddia etti. “Halk yapılan değişikliğin federasyona yol açacağından kaygılı. AK Partili Güneydoğulu milletvekilleri yerelde bu propagandayı yapıyor. Ama batı illerinde bu söylem büyük kırılma yapacağı için tam tersi propaganda öne çıkarılıyor.”

ADNAN OKTAR: Bu işten vazgeçseler bence daha iyi olur gibi geliyor. Bu Türkiye’de bayağı bir zorlanmaya sebep olacak gibi görünüyor. Çünkü bak PKK nefesini tuttu bekliyor o maddelerde çok muğlak ifadeler var. Onların mutlaka düzenlenmesi gerekiyor. Milleti gereksiz yere tedirgin etmenin bir alemi yok, istişareye çok açık olması lazım her şeyin. Bir de hayırlı bir şey varsa zaten olur, kimse bir şey demez tıkanan bir şey olmuyor Türkiye’de, tıkanan bir şey varsa ona uygun kanun çıkartırız ama gereksiz bu tedirginliği meydana getirmenin bir alemi yok, bir an önce bunun hallolması gerekiyor. Diyorlarsa ki referandumda halk bunun cevabını versin tamam, ona bir sözümüz yok ama ilk görüntü olarak birçok aksaklık var gibi görünüyor bunların düzeltilmesi lazım. Aydınlık’ın açıklamasında da makul görüntülü izahlar var, adam Aydınlıkçıdır ama her dediği de yanlıştır anlamına gelmez değil mi? Biraz olaylara akılcı bakmak lazım.

BÜLENT SEZGİN: İHH yaptığı yardımlara devam ediyor Adnan Bey. Dün Twitter sayfasında Suriye’de çocuklarını kaybeden ve yalnız başlarına kalan yaşlı bir mülteci çiftin fotoğrafını paylaşmışlar. Görebiliriz. “Bulundukları yere soba, gıda ve hijyen paketi ulaştırdık, onların dualarını aldık” notuyla fotoğraflarını paylaşmışlar. 

ADNAN OKTAR: Özellikle şu 123. Madde anayasadaki, cumhurbaşkanına birkaç ili de içine alan koordinatör valiler atama yetkisi veriyor. Bu koordinatör valilere verilecek yetkiler bölgesel yönetimler kurulmasına sebep olabilir, bunu bir değerlendirmek lazım. Mesela ben düzeltilmesini istediğim 126. Madde vardı hatırlıyorsunuz. Kenan Evren bu maddeyi şöyle açıklıyor; “Biz ilerde bu bölge valilikler belki eyalet olur, bölge valilerini halk kendisi seçer diye düşündük” diyor. Al bölünmenin kapısı işte. Büyük bir felaket, demek ki doğruymuş dediğimiz. “Bundan korkmamak gerekir” diyor Kenan Evren, “bazıları korkuyor böyle bir şey yaparsak Kürtler bağımsızlık ilan ederler diye düşünüyorlar. Benim kanaatime göre edemezler çünkü bu topluluk içinde onlara aynı haklar tanınıyorsa niye ayrılmaya kalksınlar? Biz onları ayrı tuttukça onlar da kendilerini ayrı kabul ediyorlar, bunu önlemeye çalışmalıyız, bu meclisin vereceği bir karar. Türkiye’de ilerde eyalet sistemi olabilir” halbuki bu İngiliz derin devletinin istediği bir sistem. “Korkmayın” diyor. Vatan, millet, bayrak için titiz olmak korkmak mı? Ne korkacağız gereğini yaparız ama tedbir alacağız tabii ki. Ama Türkiye’yi bölmeye kalkarlarsa, bölmeye kalkanı böleriz kanunla hukukla ne gerekiyorsa yaparız. Hiçbir şey yapanın yanına yar kalmaz. Seyretmeyiz.

Bu yeni değişiklikte belediye ve belediyeye ait il özel idarelerine birleştirme tehlikesi var, kolluk güçleri ona bağlanabilir bu tehlike var bunu da göz önünde bulundurmak lazım.

Tayyip Hocam Türkiye’yi daha modernleştirsin, daha aydın bir Türkiye’ye doğru çizgiyi geliştirsin. Sanatı, sanatçıları daha da teşvik etsin. Yanında sanatçı olmaması önemli değil bak sanatı teşvik etmesi önemli, onun sözel kısmı önemli teorik, adam uyar veya uymaz o kendi zihniyetini göstersin, sanatçı ortaya çıkmaması dert değil. Belki uluslararası böyle güzel müzik yarışmaları yapılabilir, Bakanlığın koordine ettiği. Resim yarışmaları yapılabilir, sulu boya yahut yağlı boya resim yarışmaları böyle güzel ataklar yapılabilir, birçok sanatçı da katılır her yerden gelirler, gelmeyen de gelmesin. Ama her ülkeden aşağı yukarı gelen olur, bunlar arada sırada da olsa, küçük sembolik de olsa çok güzel olur. Sanata sanat ve sanat bakanlığı kurulsun. Bakanlığın ciddi bir işlevi olmasa bile adı konmuş olması çok olumlu pozitif etki yapar, bütün dünyada olumlu etki yapar. Tayyip Hocam nasıl devam ettireceğiz diye düşünüyordur belki, yap sen mübarek gelir arkası sen Allah’a güven, dayan, sen rahat ol olmaz diye bir şey olmaz olur. Bir de işte küçük müesseseler falan tarıma ağırlık verebiliriz biraz daha, tarım her yerde tarım, ölü toprak hiçbir yerde bırakmayalım. Mesela İstanbul’da da uçsuz bucaksız araziler var, her yeri tarıma açalım meyve ağaçları, sebze bahçeleri şu bu değil mi? Gereksiz ağaçlar değil de meyve ağacına ağırlık verelim, gıda bu. Mesela farz edelim elma ağacı olsa bile elmayı alıp kurutursun çok ciddi bir gıdadır elma, kuru elma. Mesela kayısı yetiştirirsin çok ciddi bir gıdadır bu, çok besleyici bir gıda. Türkiye’nin en çok ihtiyacı olan şey tarım ve gıdadır. Her yeri meyve ağaçlarıyla donatalım. Ankara, İstanbul, İzmir, Adana her yerde, sokaklar, caddeler her yerde meyve ağacı olsun, ne mahsuru var? Belediye zaten ilgileniyor onlarla aşısını yapıyor, budamasını yapıyor, temizliğini yapıyor meyvesini de belediye toplasın götürsün satsınlar. Biz tarım yönünden iyi olduğumuzda Türkiye’ye hiçbir şey olmaz. Biz kendi kendimize gayet güzel yeteriz. Bütün mesele tarım yönünden güçlü olmamızda. Meyve ağacı da çok sadıktır, vefalıdır bir kere ekersin o sana yıllarca hizmet eder. Erik ağacı ekiyorsun adam ölüyor torununa kalıyor, torunu ölüyor torununa kalıyor habire veriyor. Elma ağacı da mesela dedemin vardı elma ağacı uçsuz bucaksız büyüklükteydi, biz küçükken dallarına çıkardık böyle apartman gibiydi, gövdesi öyle tarif edilecek gibi değil, yedi, sekiz kişi sarsa böyle ancak etrafını sarar, yedi, sekiz kişi olması işte anlayın geniş. Kardeşim ton hesabıyla elma veriyordu ton, dağ gibi yığılıyordu elma, bayağı besleyici köylüler hep istifade ediyordu yiyorlardı, teneke teneke dağıtılıyordu halka. Meyve ağacı çok önemlidir, çok sadık, vefalı, sabırlı ve mütevazidir senden hiçbir şey istemez. Gökten Allah onun yağmurunu veriyor, yerden çamurlu sudan o elmayı da yapar, kayısıyı da yapar, portakalı da yapar hepsini yapar. Portakal, limon her şey de yetişiyor Türkiye’de bayağı güzel.

“Melun deccal katıra benzeyen ve kuyruğu kesik olan bir eşek üzerinde binekli olarak çıkar.” Katır da diyor, eşek de diyor belli yani oradaki kullanılan tören atlarına dikkat çekiliyor. “Eşeğin iki kulağı arasında kırk arşın mesafe vardır” yani kulaklarının arasında. Atlar peş peşe olduğu için uzun bir görüntü oluyor, çok uzun oluyor ve “çok süslüdür” diyor. “Dostlarını süslü içine oturtur” diyor. “Düşmanlarını ateşli başına” yani onlara dehşet ve şiddet saçar diyor. Biraz tabii dikkatlice bakıldığında hadisin tam oturduğunu görüyoruz. Ama tabii onun içine iyi insanlar da oturuyor, deccale teslim olmuş insanlar da oturuyor.

Bediüzzaman diyor ki; 5. Şua’da 17. Mesele. “Rivayette var ki, deccal çıktığı gün bütün dünya işitir ve kırk günde dünyayı gezer ve harikulade bir eşeği vardır.” Yani süslü, bakımlı, çok ihtişamlı. “Allahualem bu rivayet tamamen sahih olmak şartıyla tevilleri şudur: Bu rivayetler mucizane haber verir ki, deccal zamanında vasıta-i muhabere” yani muhabere vasıtaları; telefon, radyo işte her türlü telsiz. “Ve seyahat o derece terakki edecek ki” yani insanların bir yerden bir yere süratle gitmesi o kadar gelişecek ki “bir hadise bir günde umum dünyada işitilecek.” Radyodan, televizyondan, internetten bir olay olduğunda herkes duyacak bütün dünyada. “Radyo ile bağırır, şark- garp işitir.” Doğu, batı herkes işitir. “Umum ceridelerinde okunacak.” Bütün gazetelerinde okunur. “Ve bir adam kırk günde dünyayı devredecek.” Uçakla bir oraya gidiyor, bir oraya gidiyor, bir oraya her yere gidiyor, kırk günde dünyayı gezebiliyor, şu an uçakla bu mümkün oluyor. “Ve yedi kıtasını ve yetmiş hükümetini görecek ve gezecek diye, zuhurundan on asır evvel telgraf, telefon, radyo, şimendifer tayyareden” yani uçaktan “mucizane haber verir. Hem deccal, deccallık haysiyetiyle değil, belki gayet müstebit bir kral sıfatıyla işitilir” kral, kraliçelik, krallık. Krallık başka yok, Birleşik Krallık İngiltere’de var. Kral sıfatıyla işitilir ki deccal kendini zaten kral ilan ediyor, hem lord, hem kral ilan ediyor. Bu kraliçeyi onlar esas almaz ama orda krallık, kraliçelik sistemi olduğu için o sistemde kendinin gerçek kral olduğunu iddia ediyor deccal. “Ve gezmesi de her yeri istila etmek için değil, belki fitneyi uyandırmak” fitne, casusluk, kargaşa, anarşi, terör fitneyi uyandırmak “ve insanları baştan çıkarmak içindir. İşte homoseksüellik, ahlaksızlık, zulüm, gaddarlık, psikopatlık. Ve bindiği merkebi ve himarı ise, ya şimendiferdir ki bir kulağı ve bir başı cehennem gibi ateş ocağı” yani trene de bakar diyor. Çünkü bir başı ateş ocağı diyor. “Bir kulağı ve bir başı cehennem gibi ateş ocağı, diğer kulağı yalancı cennet gibi güzelce tezyin ve tefriş edilmiş.” O tip trenler çok süslü oluyor kraliyete ait trenler, süslenen trenler. At arabası da olduğunda işte fayton falan onlar da çok süslü oluyor. Bak “cennet gibi güzelce tezyin ve tefriş edilmiş” cennet gibi. Deccalın cenneti, cehennemi vardır diyor ya hadiste. “Düşmanlarını ateşli başına” yani onlara dehşet ve şiddet saçar diyor. Ateş yani havadan bombalama işte makineli tüfekle tarama, suikastlar. “Dostlarını ziyafetli başına gönderir.” Dostlarına da büyük görkemli ziyafetler veriyor, işte o toplantılarda görüyorsunuz. “Veyahut onun eşeği merkebi dehşetli bir otomobildir veya tayyaredir veyahut” diyor Bediüzzaman nokta nokta “…sukut lazım” diyor. Hiç bilmediğiniz bir araç diyor. Böyle uçan daire gibi falan garip bir şeydir diyor aracı.

Avrupa Birliği’nin getirdiği kurallar tarımın çökmesine sebep oluyor. Biz serbest tarım politikası izleyelim. Sokakları, caddeleri her yeri İstanbul’u meyve ağacıyla dolduralım. Bütün İstanbul’un meyve ihtiyacı defalarca karşılanır. Ankara’da bütün sokakları, caddeleri meyve ağaçlarıyla dolduralım, bütün Ankara’nın meyve ihtiyacı karşılanır. Bütün boş arazileri ekelim. Avrupa Birliği’nin tarım politikasına uyacağız diye garip, karışık işler yapmayalım. Buğday da ekilsin, arpa da ekilsin, üzüm bağları da olsun her yeri ona göre hazırlayalım. Tarımda biz güçlü olduğumuzda hiçbir sorun olmaz.

“Deccalın beraberindekilerin hepsi süslü kılıçlarla kuşanmış yeşil şallı, süslü kıyafetler giyerler” diyor. Askeri kıyafetler giyiyorlar bayağı süslü, kılıçlar süslü her şey süslü. Bak süslü kılıç kuşanmış diyor. Ve krallık bir tek deccalde geçiyor, deccal bahsinde geçiyor. Deccal durumu idare etme kafasında oluyor tabii kendince onun için de çok fazla onun yancısı, destekçisi, emrinde ona yalakalık yapan karaktersizleri oluyor, her yerde ajanları, muhbirleri.

Doların gücünü Türkiye’de düşürelim. Doları değersiz hale getirelim Türkiye’de. Ev kiralamada Dolar yasaklansın, bina kiralamada Dolar yasaklansın. Her türlü iç işlemde Dolar mecburiyeti, Euro mecburiyeti kaldırılsın, Türk parası mecbur hale getirilsin o zaman kimse Dolar’a itibar etmeyeceği için Dolar’ın hiçbir kıymeti kalmaz. Daha önce bu tip kanun çıkarılmıştı, hükümet yeniden böyle kanun çıkarsın. Bu Dolar işiyle uğraşmayalım. Hiç kimse de üstünde Dolar ve Euro bulundurmasın, hepsini bozdursunlar, hiç kimse tutmasın. Dolar gördü mü insanlar kaçsın. Euro gördü mü kaçsınlar.

Tarımla biz gayet güzel kendimizi idare ederiz. Sanayide Rusya’yla, Çin’le işbirliği yaparak çok güzel geliştiririz, hiç ihtiyacımız yok. Yalnız hükümet bak aylardan beri, yıllardan beri söylüyorum kaliteyi ön plana alsın, bu çok vahim bir şeydir, darbelerin hep gerekçesi, genel gerekçesi, kalitenin düşmesi, sanatın ortadan kalkmasıdır. Neşenin, sevincin, kalitenin, sanatın ortadan kalkması darbe gerekçesi oluyor, hep dünyada böyle olmuştur, bütün darbelerin kökenine baktığımızda bu böyledir.                                                                                

Kadın haklarına çok önem verelim. Kadınların özgür olması konusunda çok sıkı titiz bir çalışma olsun. Bu dekolte hanımlara falan laf söylenmesi konusunda hükümet kesin tavır alsın açık açık ifade etsin. Hem kapalı hanımlara çok saygı gösterilsin hem açık hanımlara çok saygı gösterilsin. Kadınların üstündeki baskı kalksın.

Ürettiğimiz meyve sebzeyi almamaları önemli değil. Biz Türkiye’de iç piyasada kullanalım. Ve Rusya’ya satabiliriz, efendim Çin’e satabiliriz, Arap ülkelerine satabiliriz her yere satabiliriz. İlla neden Avrupa? Ama kaliteyi ön plana almış olsak mesele bitecek. Kalitesizlik maalesef böyle bendini yıkmış sel gibi gelişiyor. İnternette konuşmalarına bakıyoruz adamların son derece kalitesiz, son derece basit sıradan birbirleriyle ‘la, la’ diye konuşuyorlar, o ona küfür ediyor o ona küfür ediyor çok sıradan. Elini yıkamaz, ayağını yıkamaz leş gibi adam. On beş günde bir yıkanıyor. Hayvan gibi insanların sayısı gittikçe çoğalıyor buna tedbir alınması lazım. Çok klas, çok kaliteli bir gençlik, çok kaliteli insanların yetiştirilmesi lazım. Kılığına, kıyafetine, tavrına özen gösteren, evi güzel olacak Müslümanın, bahçesi güzel olacak, sokağı güzel olacak. Sokaklar çok bakımsız. Avrupa’da bütün sokaklar çiçek bahçesi gibi burada da bu çok rahat yapılabilir. Orada köyler var mesela Danimarka’da, Norveç’te falan cennet gibi her yeri yeşillik. Burada her türlü imkan var, toprak münbit, yağmur yağıyor, bahçeler müsait her yer müsait ama zevk sahibi olmak lazım, sanata güzelliğe karşı eğilim olması lazım.

GÖKALP BARLAN: TV programlarındaki kalitesizliği de ve sadece bencilce sadece ne yiyeceğiz ne içeceğiz onları düşünür hale getiriyorlar gençliği diye anlatmıştınız. Türkiye’nin meseleleriyle insanların durumlarını hiç konu haline getirmiyorlar, hep boş konular konuşuyorlar diye anlatmıştınız.

ADNAN OKTAR: Gençlere bedavacılık zihniyetini çok yayıyorlar. Zavallı genç kızlar, delikanlılar aslan gibi delikanlılar bir kap yemek için, bir evde barınabilmek için kendilerini ne hallere getiriyorlar. Yüzlerce genç, onurlarıyla oynanıyor. Muazzam bir eziklik, muazzam bir kalitesizlik kendini gösteriyor ve çocukların gururu yerle bir ediliyor buna çok dikkat etmek lazım.

BÜLENT SEZGİN: Bir videomuz vardı Adnan Bey Avrupa ülkelerinde sanat ve kaliteyi gösteren.

ADNAN OKTAR: Görelim. Tamam şimdi kısa bir ara verip kız arkadaşlarımızı çağıralım sizleri yine çağıracağız efendim ilminizden irfanınızdan istifade edeceğiz inşaAllah.

BÜLENT SEZGİN: Evet, kısa videolarla devam ediyoruz inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Kısa videolarla devam ediyoruz evet.

VTR: PKK’ya Çözüm Eğitim Sisteminde

BÜLENT SEZGİN: Yayınımıza devam ediyoruz inşaAllah. Buyurun Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Türkiye, İngiliz silahlarının önde gelen alıcılarından biri olarak biliniyor ve şu anda İngiltere uluslararası ticaret departmanının silah ithali için öncelikli pazarlar listesinde. Türkiye 2015 yılından bu yana İngiltere’den 330 milyon Pound yani 1.5 milyar liralık silah satın aldı. İngiliz basınında da bu konu ara ara gündeme geliyor. İngiltere’nin Türkiye’ye yüksek miktarda silah ithal etmesi silah karşıtı kampanyaya mensup olan kişiler tarafından çeşitli gerekçelerle eleştiriliyor.

ADNAN OKTAR: Kardeşim biz kendi silahımızı kendimiz yapalım asla silah almayalım. O kadar para niye gidiyor ki? Kırıkkale’deki fabrikayı büyütelim yeraltında da yapalım. Mühim olan yaygın silahlanmadır. Otomatik silah özellikle mühimmatın çok olması böyle bir ülkeye kimse giremez. Çünkü kara savaşı esas oluyor havadan bir şey yapamıyorlar. Kara savaşı esas oluyor karada da iyi kabadayılar çoksa silah ve mühimmat çoksa hiçbir şey yapamazlar. Bak mesela terör örgütleri çok direniyor bir kısmı. Adamlarda her türlü askeri gereç olmasına rağmen bir avuç terör örgütüyle baş edemiyorlar. Kara savaşına giremiyorlar çünkü. Çünkü onlar saldırgan ve azgınlar onlar da korkak ve ürkekler hiçbir şey yapamıyorlar. En az teröristler kadar cesur olunması lazım.

“Amerika, İsrail’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacak. O zaman Birleşmiş Milletler kanununa uymadığı halde İsrail’in Kudüs tutumunu destekleyecek. Birleşmiş Milletler kararına göre Kudüs, Filistin ve İsrail arasında ortak olmalı.” Doğru, öyle zaten. “Ama İsrail sadece kendi başkenti olmasını istiyor.” Canım başkenti yapıyorsa kendi bölümünü yapabilir. İki tarafa bölünmüş istiyorsa başkent de yapsın başka neresini istiyorsa ama kendi bölümünü. Filistin de kendine onu başkent yapabilir istiyorsa Kudüs’ü o da başkent yapsa o da başkent yapsın. Başkent yapmasından bir şey çıkmaz orada oturuyor manevi bir karar bu. İşgal ama gidersin “Filistinlileri ben buradan kazıyacağım sokmayacağım. Hristiyan, Müslüman kimseyi bırakmayacağım. Bu toprakların tamamı benim herkesi dışarı çıkaracağım” dersen bu olmaz işte, bu o zaman Tevrat’a aykırı bir hareket olur. Belayı mucip olur. Belayı mucip bir şeyi de yapmazlar.

Fethullah Gülen grubu önce dediler ki “bunlar terörist” dediler “silahlı terör örgütü” dedim bu nasıl oluyor? Bunlar karıncayı bile incitmiyor. Kelebeklerden, kuşlardan bahsediyorlar, merhamet, şefkatten bahsediyorlar olacak iş mi dedik. Bunda bir yanlışlık ben hiç inanmadım. Tanklarla milleti ezince bu alçaklar, havadan otomatik silahlarla tarayınca ve azgınlıklarını da görünce bir de kadın erkek akıl almaz bir gözü dönmüşlük. Bir de Fethulllah Gülen’in öyle kahredici bir nefretle evleri yansın, ocaklarına ateşler düşsün, yerle bir olsunlar böyle bağırıyordu ya, şu arkasından bu olunca şimdi terör örgütünü ben zannettim evlerinde kaleşnikoflar falan olmaz gibi, adam devletin silahıyla terör örgütü kurmuş. Devletin silahlarıyla terör örgütü kurmuş. Devletin uçağıyla terör yapıyor. Devlete rağmen devlet gibi ortaya çıkıyor baktık en azgın terör örgütünden daha şiddetli teröristler. En azgın terör örgütünde bile bu azgınlık yoktur. Biz PKK’yı bilirdik PKK’dan bile azgınlar. Ben böyle azgınlık görmedim. Kendi vatanına, kendi milletine karşı bu kin işte deccaliyetin tasmayı boyunlarına takmasından oluyor. Daha önce böyle değildi bunlar ben biliyorum hiç alakaları yoktu. Deccalin tasmayı boyunlarına takmasıyla azgın bir terörist örgüte döndüler.

Obama’nın yapmadığı tahribat kalmadı. Homoseksüelleri Amerikan ordusuna soktu. Binlerce homoseksüel şu an Amerikan ordusunda. Eşcinsellere homoseksüel evlilik hakkı verdi. Bir de seks eğitimi verilsin diyor homoseksüellere şu rezalete bak, şu rezalete bak. On altı sayfa tutan imkanlar tanınmış homoseksüellere on altı sayfa tutan say say bitmiyor. Amerika tarihinin gördüğü en büyük manevi çöküntüyü yaşadı. Onun için Trump çok iyi. İyi bir imkan iyi bir fırsat iyi desteklenmesi gerekiyor. İngiliz derin devleti Obama’ya tam hakim oldu istediği gibi yönlendirdi. Obama farkına vardı mı farkına varmadı mı onu bilmiyorum ama tam onların dedikleri oldu. Obama’nın odasına da getirdiler büstü koydular. Şimdi Trump’ın odasına getirdiler büstü koydular. O onların bir eylem şekli. İngiliz derin devleti hakimiyetini göstermek için yaptıkları bir soğuk damga. Bunu George Bush’a da yaptılar hepsine yaptılar teker teker. Her birine ayrı büst getiriyorlar ve getirip çalışma masasının üstüne koyuyorlar. Ve çok korkunç görünümlü, azgın, sert bir surat ve korkunç bir görüntü.

EBRU ALTAN: Tehditkar.

ADNAN OKTAR: Tehditkar evet. Bir Amerikalı yöneticinin Churchill’le ne işi var değil mi? Cengiz Han’ın resmini heykelini koyuyor mu oraya veyahut Idi Amin’in resmini koyuyor mu heykelini koyuyor mu? Senin ne işin var?

Trump, CIA’in başına Mike Pompeo’yu getirdi dindar bir evanjelik ve homoseksüellere şiddetle karşı. Daha önceki komünistti ve homoseksüelleri bütün gücüyle destekliyordu. Yeni gelen Mike’yi göster.

KARTAL GÖKTAN: Görebiliriz Mike Pompeo.

ADNAN OKTAR: Haydi bakalım Mike. Hayırlı uğurlu görevler sana. Amerikan halkının dindar olması için gayret et, şevkli bir mücadele içinde ol. Bu tahribatı düzeltmeye çalışın. Ama tabii şimdi şöyle görünüyor Trump’a kafayı çok sıkı taktıkları anlaşılıyor. İngiliz Başbakan ilk ziyaretini hemen yapmak istiyor Trmup’la görüşmek üzere. Trump da ilk ziyaretini İngiltere’yle yapacak. Bakalım yani eğilip bükülecek mi? Aslında çevresindeki topluluk dindar evanjeliklerden oluşuyor. Deccale direnebilecekler mi göreceğiz. Ama biz tabii destek vermeye devam edeceğiz, cesaretlendirmek için gayret edeceğiz.

“Hocamızı canımdan çok seviyorum, 5 yıldır takip ediyorum. Hocam benim bir sorum var şu anda Dolar artıyor ama devletimiz bu konu üstüne pek şeffaf bir açıklama yapmıyor. 15 Temmuz sonrası devletin ekonomi canlansın diye bankalara 250 milyar lira verdiği, bankaların ise ucuz maliyet ile aldıkları paralarla Dolar’ı yükselttikleri söyleniyor.  Ayrıca bankaların bazı garip durumları mevcut, esnaflara verdikleri kredileri bir anda sebepsiz geri istiyorlar, ona kadar borç alanlar borçlarının şartlarını düzenli olarak yerine getirdikleri halde bu tarz acayiplikler yapabiliyorlar. Ayrıca Yiğit Bulut ‘borsaya yatırım yapın’ dedi, bence devlet bankalara para vereceğine doğrudan hisse senedi alırsa nasıl olur? Saygılar sevgiler.” Herhalde onlar uyanık adamlar biliyorlardır. Bence Dolar’ı çok etkisiz hale getirmek lazım, hiçbir yerde kullanılmasına müsaade etmesinler yani Türkiye içerisinde Dolar ve Euro geçerli olmasın. Ne yapıyorlarsa yapsınlar bu kadar basit. Mevcut anlaşmaların da tamamını bozsunlar. Mesela ev kiralamaları falan Dolar Euro yapılıyor hepsi düşürülsün yani mevcut Türk parası neyse onun otomatik düştüğü kabul edilsin. Oradaki Dolar kelimesini biz Türk parası olarak anlayalım bundan sonra yani bütün anlaşmalar feshedilsin, hepsi Dolar ve Euro’ya göre yapılsın. Bir ara yapmıştık daha önce söyledim, kanunla yasaklamıştık zor bir şey değil yani seyretmeye gerek yok.

“Hocam sizce Trump, FETÖ’yu iade eder mi?” Orada mahkemeler geçerli yani öyle bir şeye gücü olmaz Trump’ın, mahkemenin kararı önemli olur. İade edilmesi neyi değiştirir? Bence bir şeyi değiştirmez, hiçbir şeyi değiştirmez. İngiliz derin devletinin asıl yargılanması gerekiyor yani savcılık Cumhuriyet Başsavcılığı İngiliz derin devletiyle ilgili soruşturma açsın muazzam bir olay olur binlerce belgeye ulaşırlar, on binlerce bilgiye ulaşırlar. FETÖ’nün arkasındaki güç, IŞİD, El-Kaide, Boko Haram hepsi ortaya çıkar. Cumhuriyet Başsavcılığı’na aslında ihbarda da bulunabiliriz İngiliz derin devletiyle ilgili yani Cumhurbaşkanı kendisi zaten diyor üst akıl diyor ve bu hiç bilinmiyor şu ana kadar üst aklın ne olduğu. Yani bir suçlu var ama cin gibi görünmüyor böyle bir suçlu olur mu? Biri bir cinayet işlemiş ‘adı ne?’ diyoruz ‘bilinmez bir güç’ nerede görülmüş, fiili bir cinayet işleyen biri varsa katili de bellidir, katili deccaliyettir İngiliz derin devletidir, Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçeyle sunalım. İngiliz derin devletine. Rusya’da da aslında dava açılması lazım Rusya da açsın, Rusya’ya da dilekçe hazırlayalım Rusya’da Cumhuriyet Başsavcılığı’na dava açsınlar İngiliz derin devletiyle ilgili. On binlerce, yüz binlerce ihbar gelecektir, binlerce şahit çıkacaktır, milyonlarca belge çıkacaktır yani konu biter, resmi olarak bu olayın üstüne gidilmesi lazım.

Şimdi namaz kılmaya gidelim. Akşam namazından sonra devam edelim.

BÜLENT SEZGİN: Kısa videolarla devam ediyoruz programımıza.

VTR: Münafık, Ahlakını Güzelleştirmeye Önem Vermez Ama ‘Dış Görünüşü’ ve ‘Beğenilmek’ Onun İçin Hayati Önem Taşır

BÜLENT SEZGİN: Yayınımıza devam ediyoruz. Buyurun Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Ben hayret ediyorum böyle bir şey nasıl? İngiltere, Türkiye’nin ortak pazara girmesini nefretle değerlendiren açıklamalar yaptı ‘aman sakın’ dedi. “Eğer Türkiye girerse ortak pazara Avrupa Birliği’ne mahvoluruz” dedi. “Eğer Avrupa Birliği’ne girecekse Türkiye Avrupa Birliği diye bir şey kalmaz” dedi. “Onun için biz İngiltere olarak bozulmamak için, Türkiye’nin girmesi tehlikesine karşı Avrupa Birliği’nden çıkıyoruz” dedi, “böyle bir risk bizim için çok yüksek bir risk” dedi yani “kültürümüzü mahveder, istemiyoruz” dedi. Homoseksüel adamı buraya göndermişler “Amerika’yla sizinle ittifak edeceğiz, ticaretimiz göklere yükselecek” diyor, kardeşim Amerika’yı sen idare ediyorsun zaten öyle bir dert yok. Amerika, İngiltere tek bir devlettir yani İngiliz Milletler Topluluğu, İngiliz Kraliyet Ailesi, İngiliz Krallık Sistemi yani Birleşik Krallık içerisinde yer alan bir ülkedir Amerika. Amerika'yı kuran onlar olduğuna göre, anadilini onlar onlara dikte ettiğine göre, bütün politikaları onlar yönettiğine göre Amerika'yı İngiltere yönetiyor. Ve bütün Amerikan başkanlarına Churchill'in heykeli tam karşısına dikilecek şekilde yerleştiriliyorsa anlaşılmayacak bir şey yok bunda. Dolayısıyla bu homoseksüel adamların burada bir meşruiyet kazanmak için Türkiye'ye gelmelerine müsaade edilmesin. Siyasetçiler gidip bunlarla el sıkışmasınlar. Bu çok vahim bir şey. Ne işin var senin homoseksüel adamla?

İngiltere'nin eski Başbakanı David Cameron vardı, biliyorsunuz. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliğinin 3000 yılını bulabileceğini söylemişti. O kadar nefret ediyorlar. Oturmuşsun sen, İngiltere'yle dostluktan bahsediyorsun. Ne kadar homoseksüel varsa buraya gönderiyorlar. Adamların amacı alay, başka bir şey değil.

Fikret, sende fosil var mı? 

KARTAL GÖKTAN: Evet var. İki yüz doksan milyon yıllık amfibiyen fosili. 

ADNAN OKTAR: Neymiş bunun adı? 

KARTAL GÖKTAN: İki yüz doksan milyon yıllık amfibiyen. 

ADNAN OKTAR: Fikret ne buluyorsan getiriyorsun sen de. Nedir o? 

KARTAL GÖKTAN: Amber içinde 25 milyon yıllık tırtıl. 

ADNAN OKTAR: Amber içinde tırtıl. Kaç milyon yıllık? 

KARTAL GÖKTAN: 25 milyon yıllık.

ADNAN OKTAR: 25 milyon yıl, bakın hiçbir değişiklik yok. Amber içinde kalmış. Tırtıl olduğu gibi duruyor içinde. 25 milyon yıldan beri hiçbir değişikliğe uğramamış. Yaş tespitinin nasıl yapıldığından da haberi yok Cübbeli'nin. Fosillerin bulunduğu katmanların yaşı biliniyor. Fosil hangi katmanda bulunuyorsa fosil o yaşta olmuş oluyor. Katmana göre anlaşılıyor. Her katman araştırılıyor, yeryüzü katmanları. Alta doğru o gittikçe daha ileri yaşlara doğru ilerliyor. Nedir o Fikret?

KARTAL GÖKTAN: Amber içinde korunmuş 25 milyon yıllık evcikli böcek. 

ADNAN OKTAR: 25 milyon yıldan beri dokusu, şekli şemaili hiçbir şeyi değişmemiş. Birçok bilimsel metot var yaş tespitinde kullanılan. 

KARTAL GÖKTAN: 25 milyon yıllık Leguminosae ağacı yaprağı. Şurada da kanatlı karıncayı görebiliriz.

ADNAN OKTAR: O da kanatlı karınca, aynı yerde olduğu için 25 milyon yıllık olmuş oluyor. Ne yaprakta bir değişiklik var ne de böcekte. 25 milyon yıldan beri bir değişiklik yok.

Allah ayette, Araf Suresi 54'te; şeytandan Allah'a sığınırım “Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır.” (Araf Suresi, 54) Museviler de "Yedinci günde Allah durdurdu, dinlendi." diyorlar; yani "Seyretti baktı." diyorlar. Kuran'da altı gündür. Altı gün ama altı zaman olduğunu zaten Kuran açıklıyor onun. Allah Katında sizin için zaman başka türlüdür diyor, sizin yanınızda zaman başka türlüdür. Yani zamanın izafi olduğunu söylüyor Allah. Birçok yerde Kuran'da bunu söylüyor. Bizim bildiğimiz yirmi dört saat anlamına gelen bir ifade değil o.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Haber Türk Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya MHP tabanının referandumda hayır diyeceğini yazdı. MHP tabanı ile tavanı arasındaki ayrımlara değinen Sarıkaya, "İki gün Bahçeli'ye bağlılığı konusunda şüphe bırakmamış Anadolu'nun çeşitli illerindeki MHP yöneticisi ve etkin isimle konuştum. Biri hariç evet vereceğini söyleyenine rastlamadım. Sonuç olarak referanduma kadar geçecek iki aydan fazla süre, tavırları nasıl şekillendirir bugünden kestirmek zor ama sandık yarın kurulsa MHP tabanının ağırlıklı bölümünden hayır gelir." iddiasında bulundu. 

ADNAN OKTAR: Kardeşim, anlamadık ki. Tarif etseler ne hikmeti var, ne hayrı var, ne faydası var, riski nedir, doğruluğu nedir; tamam, gerekeni yapalım. Ama ne olduğunu hiç bilmiyoruz. Ne ne içindir, ne faydası vardır bilmiyoruz. Gözü kapalı evet deyin derseniz ben onu yapmam önce anlamam lazım. Harıl harıl araştırıyoruz. Kaynak versinler, "İnternetten şuraya bakın." desinler. Kim hazırlıyorsa bunu, "Benim amacım şu, arkadaş. Şöyle bir iyi niyetim var vatan millet bayrak için, Allah için. Şöyle hayırlı düşünüyorum." desin. Ne olduğunu bilmiyoruz ki. Kaynak da bulamıyoruz. Ne amaçla olduğunu da bilmiyoruz. Yani biz kuru kuruya hayır demiyoruz, kuru kuruya evet de demiyoruz. Ne olduğunu bilmek istiyoruz.

Evet, dinliyorum. 

KARTAL GÖKTAN: En güzel at ırklarından bazılarının resimleri vardı. Alman Trakehner Atları, Arap Atı, Avusturya Haflinger Atları, Fransa'dan Percheron Irkı, Gypsy Irkı, Hollanda Freisen Atları, İngiliz Ahire Atı, Rocky Mountain Cinsi, Rus Orlov Atı, Tinker Atları ve Türkmen Ahalteki Atı. 

ADNAN OKTAR: Ne şekermiş. Pırıl pırıl parlıyor. Hayret bu kadar güzel olması.

Şeyh Abdullah Yolcu, yerçekimi kanununu anlatıyormuş. Görebiliyor muyuz?

KARTAL GÖKTAN: Bizde yok şu an.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Trump, bugün göçmenlere vize kısıtlaması ve Meksika sınırına duvar örülmesini öngören kararnamelere imza atacak. Vize kısıtlaması getirilecek olan ülkelerin Suriye, Irak, İran, Libya, Sudan, Somali ve Yemen olması bekleniyor. 

ADNAN OKTAR: Kardeşim, şimdi adam geliyor; "Ben senden nefret ediyorum ama senin ülkeni seviyorum. Gezeceğim. İnsanından nefret ediyorum. Bomba koyacağım. Müziğinden nefret ediyorum, heykelinden nefret ediyorum. Her şeyinden nefret ediyorum. Haset ediyorum. Ama senin ülkene de gelmek istiyorum." diyor.Şimdi bu olmaz. Seviyorsan git. Sevmiyorsan niye gidiyorsun? Gelenekçilerin bu kafasına da hayret ediyorum. Bütün gelenekçi aileler çocuklarını Avrupa'ya gönderiyor. Nefret ettiğini söylüyorsun, niye gönderiyorsun o zaman? "Adamlardan nefret ediyorum, bunlar kafir. Bunlara sevgi gösteren kafir olur. Dostluk kuran kafir olur. Bunların resmine bakan da kafir olur, heykeline bakan da kafir olur, müziğini dinleyen de kafir olur." diyor. Niye adamın peşinden gidiyorsun? Sürekli adamın yanına niye gitmek istiyorsun? Ne işin var adamın evinde, bahçesinde, sokağında?

Evet, dinliyorum. 

KARTAL GÖKTAN: Sibel Eraslan, Trump karşıtı kadın gösterilerinde başörtülü Müslüman kadınların homoseksüellerle birlikte aynı yürüyüşe katılmalarını eleştiren bir yazı yazdı. Bu durumun Müslüman hayasına ve ahlakına çok uygun olmadığına vurgu yaptı. Müslüman katılımcılara bu konuyu sorunca; "Bu yürüyüşte vatandaşlık hakkı arayışı esas. Bu bir ahlak tartışması değil." demişler. Sibel Eraslan, "Bu bakış açısı, sorunlu bir bakış açısı ama Müslümanlar beyaz Amerikalıların karşısında kendilerini ötekileştirilmiş gibi hissettikleri için diğer gruplarla bir araya gelmişler. Tüm farklılıklarımıza rağmen bir arada yürüyebilir miyiz düşüncesinin pratiğini yapmışlar." dedi. 

ADNAN OKTAR: Savunuyor yani. Kardeşim, her ne olursa olsun insan homoseksüellerle beraber bir yürüyüş içine girmez. Bunun hiçbir açıklaması yok. Bunu ne meşrulaştırıyor ki? Adama sen öfkelen, kinlen; o zaman ülkesinde ne işin var? Gitme adamın ülkesine. Sevmiyorsan gitme. Bu ne kadar çirkin bir mantık. Türkiye'de de var o adamlar, Ürdün'de de var, Mısır'da da var. Şiddetle nefret ediyorlar her şeyinden, her şeyinden rahatsızlar. Ama adamların yanında yapışık gibi de yaşıyorlar. Beğenmiyorsan, sevmiyorsan gitme kardeşim. Bu onların acizliğini gösteriyor ve mantık bozukluğunu gösteriyor. Halbuki bilinçaltında beğeniyorlar. O hayat hoşlarına gidiyor. Ama aynı zamanda kıskanıyorlar. Onların elinden de gitmesini istiyorlar. Sokaklarını kirletiyorlar, telefon kulübelerini kırıyorlar mesela otobüsün derisini yırtıyor, oturdukları yerin derisini yırtıyor. Hem kinli hem çok beğeniyor. Ben böyle bir anormallik görmedim. Hem o medeniyeti yaşamak istiyor hem de o medeniyeti tahrip etmek istiyor. Amerika tedirginliğinde haklı. Dürüstse seviyorsa gitsin. Arkadaşsa, samimiyse, onların iyi olmasını istiyorsa gitsin. Düşmansa, kinliyse, nefret ediyorsa gitmesin.

Evet, dinliyorum. 

BÜLENT SEZGİN: Anayasa değişikliği konusunda partiler miting programı yapıyorlar. Referandumun yapılacağı nisan ayı yaklaştıkça liderler miting yapmaya da başlayacak. Buna göre CHP'nin referandum süreci ile ilgili beş strateji belirlediği belirtildi. Bunlar özetle şu şekilde; Parti bayrağı ve amblem olmayacak, kampanyada sadece Türk bayrağı olacak, HDP ile görüntü verilmeyecek, MHP tabanı ile yakınlaşılacak. 

ADNAN OKTAR: Evet MHP, CHP önemli. Fakat hükümetin her ikisiyle birlikte hareket etmesi lazım. Bir de bir şey yaptıklarında sebebini halka açıklamaları lazım. Böyle bilmediğimiz yola doğru bizi çekmeye kalkarlarsa insanlar bundan huylanır. Adamı sen huylandırırsan bir daha seni evine koymaz. O çok önemli. Hepsini bilelim, ne mahsuru var. Çıkıp nihayet belirli maddeler; şu şu sebepten, şu şu sebepten, şu da şu sebepten. İnsanların gönlü müsterih olur. Gözü kapalı destekleyin denir mi? Bilmiyor etmiyor adam, nereye gideceğinden haberi yok; "Gözünü kapat. Atla denize." der gibi olmaz. Söyleyin ne hikmeti, var ne hayrı var. Herkes vatandan milletten bayraktan yana, Allah, Kitap için hareket ediyor insanlar. Hikmetini bilirse severek gerekli desteği gösterir.

Şimdi kısa bir ara verelim de şu sistemi bir düzeltelim. 

BÜLENT SEZGİN: Kısa videolarla devam ediyoruz programımıza.

Adnan Oktar'la Sohbetler burada sona eriyor, tekrar görüşmek üzere hoşça kalın.