Sohbetler (21 Ocak 2018; 11:00)
BÜLENT SEZGİN: İyi günler değerli izleyicilerimiz. Hoş Sohbetler’e başlıyoruz inşaAllah. Adnan Bey hoş geldiniz.
ADNAN OKTAR: Hoş bulduk. Siz de hoş geldiniz. Güzel bir açılışla açmamı istiyorsunuz.
VTR- Mehter marşı.
ADNAN OKTAR: Allah mübarek etsin. Allah zafer versin. Allah düşmanı kahru perişan etsin. Ordumuzu muzaffer etsin. Allah küfrü, münafıkları helak etsin. Oyuncuları, düzenbazları helak etsin. Kalplerine korku salsın. Allah Türk milletini dünya hakimi yapsın. Allah Mehdi (as)’ı çıkartsın, İsa Mesih (as)’ı zahir etsin. İslam'ı dünyaya hakim etsin. Bizleri de Mehdi (as)’a, İsa Mesih (as)’a talebe etsin, inşaAllah.
Ne dedim? 2018 büyük olaylar başlayacak. Bismillah, daha başlangıcındayız.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Adnan Bey, 2018'le ilgili açıklamalarınız var daha önce yapmış olduğunuz.
ADNAN OKTAR: Evet, doğru. Dinleyeyim.
VTR- ADNAN OKTAR: (6 Ocak 2017) “Önümüzdeki yıllarda bu olaylar tırmanarak devam edecek, onu da söylüyorum. Ve katlamalı. Özellikle 2018'de. Bak altını çizerek söylüyorum. Yer yerinden oynayacak Allahualem. Hadislerin işareti öyle gösteriyor. Biraz beklersek, tabii biraz zorlu geçecek. 2018'ler, 2019'lar zorlu geçeceği aşikar. Ama Müslüman korkmaz, yılmaz, Allah’a güvenir, 2019-2020, biraz sabır. Önümüzdeki aylarda ve yıllarda büyük olaylar olacak. 2017'den sonra, 2018'de, 2019'da, 2017 içerisinde de. Bunlardan korkmamak, sarsılmamak önemli. Deccal ne yaparsa yapsın bizim neşemizi kaçıramaz, şevkimizi kaçıramaz. Türkiye büyüyecek, Turan olacak. Yani bunun ikinci bir yolu yok. Her gün eylemlerini artıracak deccal, onu söyledim, daha da artacak 2017'de. Hadislerin işareti bu. 2018'de de devam edecek, 2019'da, 2020, 2021'de Allah biz Mehdi’mize kavuşturacak.”
ADNAN OKTAR: Kardeşim Osmanlı evlatları görüyor musun? MaşaAllah. Mübarek mehter başı mısın? Selçuklu hanları gibi. Osmanlı vüzerası gibi, maşaAllah.
Evet dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Afrin’e ilerleyen zırhlı birliklerin namaz kılmak için durduğu an görüntülendi Adnan Bey.
ADNAN OKTAR: Aslan onlar aslan! Koç!
BÜLENT SEZGİN: Özel harekatçılarımızın yemin töreni vardı Adnan Bey.
ADNAN OKTAR: Bakayım.
Evet dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Dünya Ehl-i Beyt Vakfı Başkanı Sayın Fermani Altun'un dini hurafeye dayalı yanlış uygulayanların sebep olduğu tahribatı anlattığı bir konuşması var.
FERMANİ ALTUN: 50 yıl önceden daha fazla bugün okuryazarlık %90'a çıktığı halde adi suçlar %1560'tır. Neden? Manevi değerler erozyona uğradığı için, muhabbet azaldığı için, diyalog azaldığı için, ilim, irfan, sevgi, dostluk, dayanışma, yüksek ahlak bunlar azaldığı için. Bunlar insanı insan yapan değerlerdir. Onun için ben şunu her zaman söylüyorum; din doğru bilinirse berekettir, kurtuluştur. Yanlış bilinirse felakettir. İşte yanlış bilenler yani İslam'da mezhepçiliği kabul etmiyoruz. Alevi-sünni ayrımcılığını kabul etmiyoruz. İşte Kerbelalar bugün daha korkunç bir şekilde yaşanıyor bu çağda hem de. Yani Kerbela bitmedi. Beş kıtada, yüce dinimiz adına her gün katliamlar, her gün ve son, son 14 yılda düşünün 13-14 milyon insan din adına öldürülmüş. Ben bunu iki sene önce açıklamıştım, daha sonra Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez de, bir yıl benden sonra bir milyon fazlasıyla açıklamıştır.
ADNAN OKTAR: Tabii, maşaAllah. Fermanı Hoca çok mübarek bir insan ve kıymeti bilinmiyor. Aleyhinde çok konuşan var, çok ayıp yapıyorlar. Üslubundan güzel insan olduğu anlaşılıyor. Eğer sen de iyi bir insansan onun üslubunu kullan. Sana da saygı duyalım. Onun üslubunu kullanmıyorsun hem Fermani Hoca'yı eleştiriyorsun. Her iyi insanı eleştiriyorlar Türkiye'de. Her doğru yolda insanı eleştiriyorlar. Bu şeytanın etkisiyle oluyor. Kıskançlık da var, hasetlik de var. Dürüst insan işte, güzel. Konuşmalarda hak. Neyini eleştiriyorsun?
Evet dinliyorum.
İZLEYİCİ SORUSU: İslam kolaysa tarih boyunca neden az kişi iman etti?
ADNAN OKTAR: İslam kolay diye bir görüntü olmadı ki. İslam yaşanması imkansız bir din olarak gösterilirdi. Nerede kolay gösteriliyor? Öyle bir şey yok. Yani Resulullah (sav) zamanında kolaydı. Hz. Osman (ra)'ı şehit ettiler, fitne başladı. Ali (kv)'yi şehit ettiler, fitne başladı. Ömer (ra)’ı şehit ettiler. Yani bu belayı durduracak kişileri, şirki durduracak kişileri şehit ettiler. Sonra müşrikler olayı ele aldı. Sonra istedikleri dini, kendi istedikleri dini yerleştirirler. Kendi istedikleri din. Akıl almaz, içinden çıkılmaz bir din meydana getirirler. Bir dehşet ve korku dini meydana getirirler. O şu ana kadar geldi. Yine iyi Allah korudu yani. Mucize. Yaşanacak gibi değil. Her şey yasak. Her şey yasak.
Aslında gösterdikleri din dehşet, sopa, hürriyetten yoksun olma, acı, sanat estetik ve güzelliğin yok olduğu, kalitesizliğin hakim olduğu bir dehşet ve vahşet yapısı. Ama yine onu ulema bir şekilde şekillendirmiş falan, biraz azaltmışlar dozunu, pratikte uygulamamışlar. Yoksa onları uygulamaya kalksalar da dehşet diz boyu olurdu. Ama pratikte mesela insanlar namaz kılamamış onların gösterdiği namazları. Onların gösterdiği dini yaşayamamışlar. Halen de halk yaşayamıyor. Halkta mesela kapalı hanımların bile büyük bir bölümü namaz kılmıyor. Sakallı amcaların büyük bölümü namaz kılmıyor. Sabah namazlarına falan kalkmıyorlar. Çünkü çok zor göstermişler. İçinden çıkılmaz bir din olarak göstermişler. Hepsi için, herkes için bunu söylemiyorum. Ama böyle.
Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Afrin operasyonuyla ilgili Sayın Devlet Bahçeli yaptığı açıklamada: “Devletimiz, milletimiz için hayırlı olsun. Allah ordumuzu muvaffak etsin” dedi. Genel Kurmay Başkanımız Orgeneral Hulusi Akar, sadece teröristler ve onların her türlü malzemesine hedef alındığını belirterek, “sivil ve masum kişilerin zarar görmemesi için her türlü dikkat ve hassasiyet gösterilecektir” dedi.
ADNAN OKTAR: Ordumuz dünyanın en merhametli ordusudur. Kesin hakikaten. Dünyada Türk ordusu kadar merhametli bir ordu yoktur. Türk milleti kadar da merhametli bir millet yoktur. Çok merhametlidir, çocuk gibi. Çocuk merhameti gibidir. Türk ordusu merhameti hayret edilecek birşeydir. Mesela yabancı ordularda falan öyle olmuyor. Fransız, İngiliz, Alman ordularında falan. Yakıp-yıkıp gidiyor adam hiç gözünün yaşına bakmıyor. Mesela gittiler Afganistan'a, adamların o gariplerin kulaklarını kestiler, kurutup kolye gibi boyunlarına astılar. Parmaklarını kestiler, kuruttular, kolye diye astılar. Dehşet verici.
Ama tabii Türkiye-Suriye sorununda Esad hükümetinin tanınması önemli. Devletinin, hükümetinin ve başının tanınması önemli. Öbür türlü bu işin içinden çıkamayız. Dost olup, düzeltip eski mecraına sokmak lazım. Yani bu bir garip bir yol olmuş oldu. Çok dönen bir yol. Yani çok dolanbaçlı bir yol. Karma karışık kimin ne olduğu belli değil. Halbuki net. Kardeşim, bir Esad'ın başkanı olduğu bir devlet var, hükümet var. Suriye'de Suriyelilerin, burada yabancı hiçbir unsur kalmasın. Bitti. Herkes çıkıyor. Evet beyler boşaltın burayı dersin. Bu kadar. Kimse de bir şey diyemez. Ama şu an öyle bir görüntü yok. Türk hükümeti Esad'ı kabul etmesi gerekiyor. Hatta Mısır'da da hükümeti kabul etmesi gerekiyor. Biz kucaklayıcı olacağız. Başka türlü olmaz. Ha katil mi? E katil tamam doğru. E Rusya katil değil mi? Amerika'da katil yok mu? Amerika ile müttefikiz.
Irak ve Afganistan'da işgalci güçler, küçük erkek çocuklarla mesela annesinin yanından alıyorlar çocuğun, çocuğa tecavüz ediyor, onun filmini annesine gösteriyorlar. Annesine tecavüz edip ona gösteriyorlar, çocuğa gösteriyorlar. Onların eğlencelerinden biri de buydu. Yani bak, kepazeliğe bak. Ama sonra da adamlar, kimi IŞİD’çi oldu, kimi Talibancı oldu falan, deliye döndü millet. Askerler de aklını oynattı intihara başladılar. Yani hep Darwinist eğitim. Bela hep oraya dönüyor. Mesela şu anki çatışma, Suriye'deki çatışma. PKK neden çıktı? Darwinizmden çıktı. Suriye'deki rejimin bozukluğunun nedeni ne? Darwinizm. Irak'taki rejimin bozukluğunun nedeni ne? Darwinizm. Arap ülkelerindeki bozukluğun nedeni ne? Darwinizm. Allah'ın inkar sistemi.
KARTAL GÖKTAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan dün yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Türkiye'nin son dönem siyasi tarihindeki birçok karanlık ve kanlı hadisenin gerisinde FETÖ aklı, FETÖ'cülerin parmak izi vardır. Milletimizi birbirine düşürmeye çalışan provokasyonların çoğunun planlayıcıları, uygulayıcıları bu örgüt mensuplarıdır. Devletin bünyesinde yeni paralel yapılar oluşmasına asla izin vermeyeceğiz. Elbette insanlarımızın manevi dünyasında önemli yeri olan gönüllü kuruluşlarımızın, vakıflarımızın, derneklerimizin başımızın üzerinde yeri vardır. Elbette ülkemizdeki ve dünyamızdaki tüm mazlumlar, tüm mağdurlar için gece-gündüz demeden koşturanları el üstünde tutacağız. Ancak hiçbir yapının kendi tebliği, etki ve eğitim sınırları dışına çıkıp devlet siyaset ticaret alanındaki tahakküm kurmasına izin vermeyeceğiz. Bu ülkede 28 Şubat döneminin o baskıcı politikaları hükmünü yitirmiştir. Allah'ın izniyle hiçbir güç Türkiye'yi o eski karanlık günlerine döndüremeyecektir. Son günlerde aslı astarı olmayan haberler üzerinden bu millet için dişini tırnağına takan gönüllü kuruluşlarımızın yırtılmaya çalışıldığını görüyoruz. CHP zihniyetinin ve adı-sanı belli din düşmanı çevrelerinin eski Türkiye'yi hortlatmaya yönelik saldırılarına kesinlikle rıza göstermeyeceğimizin bilinmesini istiyorum.”
ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam, bir de diyor ki Tayyip Hoca’yı niye destekliyor? İşte buyur. Ne konuşsa hayırlı, ne konuşsa dürüst, ne konuşsa samimi. Bir de düşündüm, dün de düşündüm. Allah nasıl bir imkan veriyor? Bir insanın takatinin üstünde bu. Akşam-sabah, tamam sabah bakıyoruz, tak canlı yayında orada. Öğleden sonra bir başka yerde, akşam bir yerde. Bir insanın takati buna nasıl yeter? Ve irticalen çok güzel konuşuyor. Mesela o çok acayip. İnsan aklına gelmez, şaşırır, karıştırır. Bağlantı aklına gelmeyebilir yani unutabilir. Hiç yok. Bir de akışı çok güzel ayarlıyor. Müthiş bir hitabet var. Yani bu olacak iş değil. Çalışıyor falan değil. Hazırlık da yapmıyor. Tak, ayaküstü mesela orada kalkıyor, hemen oradan söylüyor. Çalışsa da yapılacak iş değil. Çalışma yapacak zamanı da yok. Onunla görüşüyor, onunla görüşüyor nefes almıyor. Ama bak konuşmadaki irticalen olan o akışa bak. Düzgünlüğe bak ve hikmete bak. Hep isabetli, hep isabetli, hep isabetli. Tak, tak, tak, maşaAllah.
Camilerde Fetih Suresi okunmasını yabancı basın, işte Hristiyan alemi, Musevi alemi yanlış anlıyor. İşte gidip fethetmeye mi gittiniz? Oraları yakıp-yıkmaya mı gittiniz? Yok kardeşim fetih olur mu? Orada bir nefsi müdafaa var. Ama bu da fetihtir. Yani insanın kendini kurtarması fetihtir. Vatandaşını kurtarıyor, milletini kurtarıyor. Adam senin gırtlağına yapışmış hırsız, gaspçı yakana yapışmış. Ne yapıyorsun? İtip atıyorsun adamı. Bu da bir fetihtir. Fethetmiş oluyorsun. Yani nefsi müdafaa da fetihtir. Burada yapılan nefsi müdafadır. Türk milletine, Türk devletine, Türk halkına bir saldırı yapılmıştır, orada bir kurtuluş sağlıyorsun. Yani şeytanı yenip Hakkı hakim ediyorsunuz. Şeytanı yenmek bir fetihtir. Yoksa toprak gaspı alma var mı? Türkiye açıkladı, “biz Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılıyız” dedi. Biz gidip o toprağı alacağız, gasp edeceğiz demedi, olacak iş değil o yani.
Evet dinliyorum.
İZLEYİCİ SORUSU: Ülkemizin siyasi partileri niye birbirlerine bu kadar düşmanlar?
ADNAN OKTAR: Aslında Türkiye'de klasik siyaset böyledir zaten. Yani yetmişleri görmemiştir kardeşlerimiz. Akıl olmaz sertti. Hatta bir ara muazzam bir şey vardı, polemik vardı, çok sert olur. Siyaset biraz acımasızdır, o bilinmiyor. Hatta siyasi kongreler yapılır, millet birbirine kafa-göz girer. Mesela CHP kongrelerinde kavga olmadığı çok nadirdir. Eskiden bilirsiniz, Adalet Partisi kongrelerinde de sille-tokat birbirine girerlerdi, kafa-göz yarardılar. Diğer partilerin birçoğunda da oluyordu bu. Acayip. O ona, o ona. Bu normal bir şey olarak bilinir yani. Demokrasinin gereği olarak, yani biraz Darwinizmden kaynaklanmış, çatışma düşüncesi var ya diyalektik felsefe, onun bir uygulaması olarak zaten gerekiyor diye düşünürler. Yani çatışma, tez ve antitez çatışır, yeni bir fikir meydana gelir diye inanıyor. Onun için yani zaten kainatta bir çatışma vardır inancı var ve çatışmanın orada da olması gerekeni inanıyorlar. Yani Darwinist felsefeden kaynaklanıyor o. Dolayısıyla partiler de birbiriyle çatışır, güçlü olan kazanır inancı var. Ama bu çatışmanın acımasızca olması da son derece normal karşılanıyor. Yani Darwinist felsefeye dayalıdır bu. Modern siyasi felsefe Darwinist felsefeden çıkmıştır. O yüzden orada yani kanunların müsaade ettiği ölçüleri de aşacak şekilde kıyasıya bir mücadele olur. Eskiden beri bu böyledir.
Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Atatürk'ün konuşmasından bir bölüm var Adnan Bey.
VTR- ATATÜRK: “Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun! Şu anda, büyük Türk milletinin bir ferdi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir… Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur… Bundaki muvaffakiyeti, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak, azimkârane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz; çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz… Geçen zamana nispetle daha çok çalışacağız, daha az zamanda daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur… Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir; Türk milleti çalışkandır; Türk milleti zekidir… Ne mutlu Türküm diyene!”
ADNAN OKTAR: Hitabetin mükemmelliğine bak. Bir de şu ışıklığa, şimdi yobaz bunu niye kıskanıyor, öfkeyle bakıyor? Kalitesine? Atatürk'ün aklının, beyninin binde biri yok adamlarda. Yani röntgenle baksan, ceviz kadar kafa içindeki beyin. Tip desen tip yok, akıl desen akıl yok. Atatürk'ün kalitesini, görgüsünü, nezaketini, sanat anlayışını, neşesini, sevincini, klaslığını, her şeyini kıskanıyor. Adam kendine bakıyor, sığır gibi. Tip desen korkunç. Öküz gibi de kokuyor. Atatürk'le kıyasladığında öfkeleniyor. Atatürk, en kaliteli parfümleri kullanıyordu. Böyle mis gibi, şık. Günde defalarca duş alan birisi. Pırıl pırıl her yere gittiğinde. Masası, her yemek masası bir sanat eseri böyle. Nerede olursa olsun.



