Sohbetler (20 Ekim 2017; 12:00)

BÜLENT SEZGİN: İyi günler değerli izleyicilerimiz. Hoş Sohbetler’e başlıyoruz. Adnan Bey hoş geldiniz. 

ADNAN OKTAR: Tekrar hoş bulduk. Buyurun Fikret Bey.

KARTAL GÖKTAN: Hatay’ın Samandağ İlçesi’ndeki sahil güvenlik karakoluna PKK’lı teröristlerce uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Karakolda görevli askerlerin de karşılık vermesi üzerine teröristler kaçtı. Hatay Valiliği bir güvenlik görevlisinin yaralandığını açıkladı. Teröristlerce açılan taciz ateşinin ardından ilçe halkı sokaklara çıktı.

ADNAN OKTAR: Yani ne anlamda?

KARTAL GÖKTAN: Protesto ve teröristleri yakalamak için.

ADNAN OKTAR: Tamam öyle onu açıklaman önemli.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Siz kısa süre önce özellikle İran ve Rusya’yla yerli parayla ticaret yapılmasını tavsiye etmiştiniz Adnan Bey. Başbakan Binali Yıldırım, Çankaya Köşkü’nde İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri ile ortak basın toplantısı düzenledi. Başbakan Yıldırım ve Cihangiri açıklamalarında öne çıkan en önemli konu, iki ülke arasında yapılan yerli para ticareti anlaşması oldu.

ADNAN OKTAR: İşte bu kadar. Kendi aralarında dolarla, inanılır gibi değil bu hayret edilecek bir şey. İleride biz çocuklarımıza anlatsak bunu şok olurlar. Ne alaka, dolarla bizim ne işimiz var? Ne işimiz var dolarla? Rusya’yla kendi parasıyla, onlarla kendi parasıyla. Amerika’dan alacağımız malın alasını biz Rusya’dan alırız, Çin’den de alırız, İran’dan da alırız. Hiç ihtiyacımız yok. Bir de kendi üretimini kendi yapan bir ülkeyiz biz, bizim öyle bir derdimiz yok. Niye oluk oluk paramızı İngiltere’ye akıtalım? İngiltere’deki belirli merkezlere diyelim.

Evet, dinliyorum.

VTR: Birinin iman etmesi için ne yapmak gerekir?

ADNAN OKTAR: Benim güzel yüzlüm benim canımın içi, nur yüzlüm benim. Çok efendi çok tatlı. Daha önce de bu soru sorulmuştu. Şimdi imansızsa, bak burada diyor ki “Adım Murat Öztürk, ben ateistim. İlk önce onu diyeyim” diyor. “Herkesi kucakladığı ve adamlığı için herkese eşit olup yalan konuşan bazı hocaları yayınlayıp doğruları dediği için, misal recm konusu, onu canı gönülden seviyorum ve TV’de ilk birinci sırada. İyi ki var” diyor. “İletirseniz sevinirim” diyor. Dürüst bir delikanlı “ben ateistim” diyor, gizlemiyor oyun da oynamıyor, her şeyi dürüstçe değerlendiriyor, zulme karşı, dehşete karşı. Ben böyle insanı severim ve dost olurum, kardeş olurum. Çünkü İslam’la bir alıp-veremediği yok ama gelenekçi İslam’ın zulmüne karşı. Aklı başında herkes bu zulme karşı olur. Yani bir kısım gelenekçi İslam’ın diyelim. Şimdi bir insanla karşılaştık “ben ateistim” diyor. Önce fikir özgürlüğü içinde olduğunu, onun fikrine saygı duyduğunu belirtmen gerekir. Yani ateist diye ona tavır alıyorsan konuşacak bir şey yoktur. Hristiyan’a, Musevi’ye sevgi, ateiste sevgi saygı hepsine her fikre saygı duyulması gerekir. Allah onu öyle yaratmış. Kader o kader, kaderde Allah’ın yarattığı bir durum. Dürüstlüğünde bir sorun var mı? Yok. Ne diyor? “Ben ateistim” diyor. Gizliyor mu? Hayır. Sana bir düşmanlığı var mı? Hayır. Uğraşıyor mu seninle? Hayır, sadece “benim inancım bu” diyor. Bu insana saygı duyulur, sevgi duyulur. Ve “zulme karşıyım” diyor. Seninle aynı işte, aynı görüşte ayrıca. Önce güvence vermek lazım. Yani insanların güvenini kazanmak lazım. Makul bir insan olduğunu, kavgacı olmadığını, tartışmada bağırtıda çağırtıda işinin olmadığı vurgulanmalı. Ve samimi olduğun iyi niyetle gerçekleri aradığın vurgulanmalı. Ve ana amacının insanların herkesin birbirini sevmesi olduğu, kainata sevginin hakim olmasını istediğin, bunları anlatırsan karşındaki insan, ateist insan makul çocuklar onlar zaten, birçoğu yüzde 99’u makul. Seninle makul bir konuşmaya girer. Aklının almadığı şeyler vardır tabii ki. Diyor ki mesela “dinde taşlayarak öldürme var” diyor. Adam bunu nasıl kabul etsin? Vahşet bu, din böyle bir şey demeyeceği belli. Allah niye vahşet istesin? Ayette yok çünkü Kuran’da yok. Sabahtan akşama kadar bir insanın taşlanarak öldürülmesi putperest vahşetidir, Müslümanın yapacağı bir şey değil. Bunu Peygamber (sav)’e izafe etmek de çok büyük günah, çok büyük ayıp ve çirkinlik. Makul konuşulursa Kuran Müslümanlığını benim bildiğim her ateist kabul eder. Çünkü niye karşı olsun? Bir Yaratan olduğunu görür. Ama onların çocuk ölümleri şunlara bunlara akılları takılıyor. Halbuki çocuklar ölmese, mesela duvar yıkılıyor ama çocuk arasından yürüyerek çıkıyor, yangın var ama çocuk arasından yürüyerek çıkıyor, o zaman imtihan olmaz yani imtihan kalkar. O zaman her şeyin anlamı kalkar. Sevginin, hayatın, estetiğin, güzelliğin her şeyin anlamı kalmaz. “Çünkü çocuk” diyor, arkasından diyeceksin ki “adamın ne suçu var?” diyeceksin. İmtihan ortamı kökten ortadan kalkar. Her şeyin olabildiğini insanların görmesi lazım. Ama tabii bir gizli koruma vardır. Gizli koruma bilinmez. Mesela çocuk üzerine duvar yıkıldığını görmez, şehitse görmez. Onun acısını, rahatsızlığını falan hissetmez. Önceden üst boyuta alınır başka boyuta alınır ölmüş olur daha önceden ölür. Yaralanmalarda da Cenab-ı Allah kişinin dayanamayacağı bir acı ve rahatsızlık vermez. İmtihan için insanlara bunlar ara ara az veya biraz daha çok gibi sunulur. Mesela sahabelerin gözüne ok geliyordu, ok giriyor gözlerini çıkarıyordu. Soruyorlar sahabeye “ne diyorsun?” “ben Resulullah’ı dünya gözüyle göremeyeceğim için oradan biraz rahatsızım” diyor “o yönünü düşünüyorum” diyor. “Yoksa gözümün çıkması Allah için helal olsun Rabbimiz’e” diyor “Allah verir Allah alır” diyor. Doğru, o gözü sen mi yarattın? Allah yarattıysa Allah’ın yarattığı göze sen nereden sahip çıkıyorsun? Ha biraz daha bakarsak “göz çıktı” diyor, gözün çıktığı falan yok gözün çıktığı sana gösteriliyor. Göz niye çıksın? Madde yok ki göz çıksın. Gözün çıktığı sana gösterilir, olmayan bir göz çıkmış oluyor. Yani o anlamda yok, görüntü olarak var gölge varlık olarak var ama madde olarak yok. Böyle bir üslupla konuşursa benim canım o zaman olur.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah’ın bizim yaptığımız ibadetlere ihtiyacı yokken neden bizden ibadet etmemizi istiyor?

ADNAN OKTAR: Benim güzelim İtalyan kızlarına benziyor çok çok güzel bayağı sağlıklı çok hoş bir kız. Güzel yüzlüm, tabii ki Allah’ın ibadete ihtiyacı yok. O zaten Kendisi için istemiyor bizim için istiyor. Biz, Allah’a saygımızı sevgimizi göstermek isteriz, bir şey yapmak isteriz. Yani fiili bir şey, hem sözlü mesela Allah’a şükrediyoruz hamd ediyoruz “Ya Rabbi sen büyüksün” diyoruz ama bir de fiili bir şey yani Allah’ı kucaklar gibi bir şey. O da namazdır fiili. Mesela secdeye kapanırsın, O’nun huzurunda olduğunu düşünerek Allah her yerde çünkü, O’na tevazuunu, O’na bağlılığını mümin gösteriyor. Sonra ne oluyor? “Ben Allah’a sevgimi gösterdim.” Allah’a sevgisini ruhunda doyurmuş oluyor bir yönde doyurmuş oluyor. Allah’a saygısını da göstermiş oluyor. Bunun sonucunda kul kendi kendini sever. Yani Allah’ı seven, Allah’a saygı gösteren iyi bir insan olduğuna, dürüst insan olduğuna, vicdanlı bir insan olduğuna kanaati gelir. Kendi kendini sevinde de cennette mutlu olur. Eğer bir insan kendi kendini sevmiyorsa mutlu olamaz. Öbür türlü kendinden nefret eder. Mesela namaz kılmayan insanlara bakıyoruz pişmanlık içinde ve üzüntü içindeler, kendini sevmiyor içi rahat değil. Ama namaz kıldığında ne diyorlar? Hep duyarsınız, işte “bir huşu buldum, huzur buldum, kalbim rahatladı içim açıldı” der. O neden, Allah’a karşı vicdanı rahatladığı için, gönlü rahatladığı için. Allah’ı sevmede kalbini tutan çember açılmış oluyor, ferahlamış oluyor ve Allah’ı sonsuz sevgiyle sevebilecek gücü kendinde o zaman buluyor. Allah’ı sevdiğine kendini inandırması için kulun ve kendi kendini sevmesi için ibadete ihtiyacı vardır. Yoksa Allah ne yapsın ibadeti tabii? Hiçbir anlamı yok Allah için. O anlamda bir gerekliliği yok.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı YPG Rakka’da gövde gösterisi yaptı. Rakka’nın terör örgütü DEAŞ’ın elinden alınmasının ardından, kente hakim olan ana gövdesini YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri kente Öcalan posterleri astılar.

ADNAN OKTAR: İşte aynı söylediğim gibi çıkıyor. “Rakka’ya yardım edin Türkiye” dediler Türkiye’ye işte “uluslararası güçler yardım etsin bak burada IŞİD var” dediler. Bak “buradan IŞİD’i çekecekler PKK’yı dolduracaklar” dedim. Hepsi çekildi PKK’yı doldurdular. 3 bin 830 hava saldırısı yaptılar Amerika Rakka’ya, 3 bin 830 hava saldırısı. 2 binin üzerinde sivil hayatını kaybetti, 450 bin Rakkalı yerinden edildi. 8 hastane, 29 mescit yerle bir edildi. Kentin yüzde 90’ı yıkıldı. 40 okul, 5 üniversite binası ve 4 köprü yıkıldı. Yani tam anlamıyla viraneye çevrildi, sonra da PKK’ya teslim ettiler şehri. Tam İngiliz derin devletinin planı. Tam masada planladıkları gibi olay oluyor.

Evet, inliyorum.

VTR: Zenginliğinizi neden ön planda tutuyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Hz. Süleyman (as) benim dedem. Soyumuz ceddimiz dedemizden geliyor. Kuran’da Allah Hz. Süleyman (as)’ı övüyor, yöntemini övüyor ve diyor ki “o dünya hakimi oldu” diyor “siz de dünya hakimi olacaksınız” diyor. “Bu dünya hakimiyetini öğrenmek istiyorsanız Tevrat’a bakın” diyor Allah. Yani “ne tarz hakim olacağınızı görmek istiyorsanız Tevrat’a bakın” diyor. Tevrat’a baktığımızda Hz. Süleyman (as)’ı görüyoruz. “Daha öncekilerin olduğu gibi” diyor, daha öncekiler “ama Tevrat’a bakın” diyor Allah. Tevrat’a baktığımızda Hz. Süleyman (as)’ı görüyoruz. Hz. Süleyman (as)’ın ana yöntemi nedir? Zenginlik, ihtişam, güzellik, sükse, kalite, temizlik, samimiyet, derin iman, şefkat merhamet, insan sevgisi, kadın sevgisi, hayvan sevgisi, çiçek sevgisi ve bütün mahlukata sevgi. Aynı yöntemi uyguluyoruz, elhamdülillah. Kuran’ın hükmüne tam uymuş oluyoruz. Zenginlik Allah için olursa, bu ibadetler, Hz. Süleyman (as) ne diyor? “Benim zenginliğim senin rızan için Ya Rabbi” diyor. Bizim zenginliğimiz de Rabbimiz’in rızası için. Evet, o ihtişam o güzellik İslam’ın yayılmasına vesile olmuş oluyor. Eskiden Müslümanlık deyince işte fakirin fukaranın dini olarak bilinirdi. Garibanlar, yaşlı insanlar, kültürü olmayan, okumayan cahil kalmış insanlar Müslüman olur veya sakat insandır yahut çirkindir, yapacak bir şeyi yoktur dünyada kendini dinle avutur diye bilinirdi. Sosyetede İslam’ın yaşanacağı, aydınların içinde İslam’ın yaşanacağı tahayyül dahi edilemezdi. Ben ilk faaliyete başladığımda sosyeteye yönelik gayretlerimle herkes basın falan herkes şok olmuştu. Çünkü böyle bir model yok hiç yok. Müslümanlar hep böyle kenar mahallelerde varoşlarda yaşarlar, gecekondularda yaşarlar, eziktirler, bilgileri az olur, kültürleri görgüleri az olur, köy kökenli olurlar genellikle ki hepimiz köylüyüz. Köylü olmak güzelliktir. Etliye sütlüye karışmazlar, hiçbir şeye karışmazlar, sanat zaten yasaktır, müzik hiç olmaz. Eğlence yerlerinin uzağından bile geçilmezler, güzel semtlere uğrayamazlar dahi. Yani böyle turistik tesisler, eğlence yerleri, lüks semtler onların asla uğrayamayacağı, asla yaklaşamayacağı, tahayyül dahi edemeyeceği yerlerdir. Zaman zaman işte azarlanırlar, zaman zaman şeffaf olmaları, tehlikeli olabilecekleri söylenir. Hep bir risk unsuru tehlike unsuru olarak görülür. Avrupa’da ezilir, dünyada ezilir hor görülürler, kitle halinde şehit edilirler, böyle bir imaj vardı. Biz bu imajı yerle yeksan ettik. Mahvoldu bu imaj. Şu an deccalın paniğinin nedeni bu. Ki bismillah daha yeni başlıyoruz, inşaAllah. Bak, aramıza münafıkları sokuyorlar, üçkağıtçıları, sahtekarları, insan nereden bilsin? İnsan baktıkça anlıyor. Adam mesela bildiğin çakal. Adamların baktık sonra karakol kayıtlarına, adam bıçaklamaları var, soygun, hırsızlık falan her şeyi yapmışlar. Ama girebiliyorlar aramıza yanımıza gelebiliyorlar. Ben ne bileyim, adam geldiğinde savcılıktan kağıt mı isteyeyim adamdan ne diyeyim ben? Çünkü ben hiç kimsenin hakkında suizan etmem hüsnü-zan ederim iyidir derim. Yani varsa bile hatası tövbe etmiştir derim. Ama özellikle böyle aramıza adam göndermeleri hayret edecek şey. Sanki bir şey yapabileceklermiş gibi. Rezil-rüsva olup gidiyorlar. Ve ayetlerle de kendilerince mücadele ettiklerini zannediyorlar. Halbuki ayet yazdıklarında bize hizmet etmiş olurlar içleri yana yana ayet yazıyorlar. Ayetten hiç hoşlanmaz onlar acayip öfke duyar. Ama biraz olsun temize çıkacaklarını düşünerek ayet yazıyor ama o ayet onları yakıp-kavuruyor. Çünkü ayet alenen kendilerini anlatıyor ama mecburen prestij için falan, yine de hani sahtekar bilinmemek için, üçkağıtçı, dinsiz bilinmemek için ayet koyuyorlar. Ama o da o kadar acayip bir etki yapıyor ki hem kendilerini yakıyor hem de bize hizmet oluyorlar, İslam’a hizmet etmiş olmanın acısı yüreklerini dağlıyor bu sefer. Çünkü Kuran hep Kuran var. Münafığın açmazı çok şiddetlidir çok çok şiddetlidir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kan vermek sağlıklı mıdır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, aslan gibisin Allah güzelliğini, nurunu artırsın. Eğer sağlığın sıhhatin yerindeyse açar tabii iyi olur insana ferahlık verir. Peygamberimiz (sav) onun zamanında kan almak yoktu hacamat yaptırıyordu enseden kan aldırıyor. Saçıyla sonra örtüldüğü için yahut sırtından hacamatla kan akıtıyorlar, öyle rahatlıyor ferahlıyor. Birçok Hz. Ömer (ra), Hz. Ebu Bekir (ra) hemen hemen sahabelerin hepsi hacamat yaptırıyorlardı yani kan aldırıyor. Ama şu an tabii modern usullerle alınıyor, hiçbir mahsuru yok bayağı faydası olur iyi olur. Ama tabii şartları var ona çok dikkat etmek lazım.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Amasya’dan Gökalp kendisi henüz konuşamadığı için size bir soru soramamış ama büyüyünce soracakmış, inşaAllah. 

ADNAN OKTAR: Onun o minik burnunu öyle bir ısırırım ben, o tatlılık biraz fazla burun tam ısırmalık, maşaAllah. Allah hidayetiyle sarsın, hayırlı, bereketli, uzun ömür versin. Cennet kuzusu o cennet, maşaAllah bayağı tatlı.

Devam edelim.

VTR: Ben Berlin’den Marcel. Tüm çiftlere bir önerim var. Karınıza veya kız arkadaşınıza sık sık çiçek hediye edin. Çünkü kadınlar buna çok seviniyor.

ADNAN OKTAR: İkisi de bayağı şekerler. Aferin benim yakışıklıma. Çiçeği seviyor olması, saygıdan hoşlanması bunlar hep güzel ahlak. Kadınlara hürmet edilmesinin gerektiğini anlatması güzel bir tebliğ. Tavrıyla her şeyiyle güzel örnek olmuş. Tebrik ediyorum, Allah nurlarını artırsın ikisinin de, Allah huzur versin.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba Adnan Bey, ben Amasya Üniversitesi’nden Ferdi Aydın. Aşk nedir diye soracaktım? Teşekkür ederim.

ADNAN OKTAR: Ferdi bak, bütün bu gördüğümüz alemi ve buradaki katrilyonlarca, katrilyon çarpı katrilyon sistemdeki mükemmellikleri, intizamı, simetriyi, geometrik düzeni, mühendisliği, mimari ihtişamı, çünkü simetri çok zor bir şeydir. Perspektif çok zor bir şeydir. Görüntüde perspektif sistemini yaratan ve gölgeyi, ışığı ve renkleri yaratan, biçimleri yaratan bu sonsuz gücü biz sevdiğimizde o bize çeşitli şekillerde tecelli eder. O tecellilere Allah kalbimizde bir sevgi meydana getirir. Allah’a olan sevgimizden kaynaklanır bu, buna aşk denir. Bunun dışında aşk olmaz.

Şimdi kısa bir ara verelim devam edelim.

BÜLENT SEZGİN: Kısa videolarla devam ediyor programımız.

ASLI HANTAL: Yayınımıza devam ediyoruz. Biz Hocamız’ın Münafığın Derin Karanlığı kitabından bölümler okuyacağız. Hocamız birazdan bizimle birlikte olacak, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Saygılar.

Evet, dinliyorum.

ASLI HANTAL: Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Cem TV’de konuştu. Perinçek 15 Temmuz’dan önce Rus Dış Politika Danışmanı Aleksandr Dugin ile görüştüklerini söyledi. Ve şöyle devam etti; “Dugin bize Türk askerinin olağanüstü bir hareketlilik içinde olduğunu söyleyince bunu hükümete söylemesini belirttik. O da bize söylediklerini Ankara’ya gittiğinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e söyledi.” Perinçek, hükümetin darbe girişiminden önceden haberi olduğunu iddia etti.

 

ADNAN OKTAR: Darbe girişiminden haberi varmış. Olabilir zaten söyleniyordu darbe söylentileri vardı ama net gerçekten olacak olması ayrıdır, söylenti ayrıdır. Perinçek milli bir delikanlı canım öyle komünist herhalde görüşü benim gördüğüm kadar ama millidir. Yani Türkiye’nin menfaatlerini düşünen bir insan. O yönüyle iyi.

 

Evet, dinliyorum.

 

VTR: Merhaba Adnan Bey. Hz. Meryem’i diğer kadınlardan ayıran özelliği ne?

 

ADNAN OKTAR: Tabii bizim ayetten gördüğümüz zorluklarla karşılaşmış. İnsanlar baskı yapmışlar, iftira atmışlar. İftiralara sabretmiş ama asıl nedeni o değildir tabii yani Kuran’da görülen bilgiler, duyduğumuz konular Hz. Meryem’i anlatan konular değil. Peygamberimiz (sav)’i de Kuran’daki bilgiyle anlayamayız. Tarihle de anlayamayız, anlatıyorlar ya. Hayatının Peygamberimiz (sav)’in belki binde biri değildir anlatılanlar, on binde biri değildir. O halkın gördüğü, rastladığı işte bize aktarılan kadar. Asıl onun bizim bilmediğimiz yaşadığı yönleri var. O yüzden çok önemli oluyor. Mesela Meryem’in de bizim bilmediğimiz onun yaşadığı zorluklar var, çileler var. Bizim onlardan haberimiz yok. Kuran çok küçük bir bölümünü anlatır. Mesela Hz. Yusuf (as)’da diyorlar ki, hapishane ve kuyu. Belki en kolay çilesi onlar yani hapishane ve kuyu en kolay çilesi olabilir. Kim bilir ne çileler çekti o, ne zorluklar çekti? Halk hep öyle zannediyor, o kadardır. Peygamber (sav)’in de anlatıldığı işte deve işkembesi atılması, dikenli teller atılması yoluna. O hiç yani Peygamberimiz (sav)’in çektiği çileler yanında o hiç zorlukların yanında. Ama onlar usulen bilmemiz gereken konulardır.

 

Evet, dinliyorum.

 

VTR: İngiliz derin devleti mi savaş çıkartıyor sizce?

 

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm dünya tabii öyle başıboş değil. Adamlar ülkelere durup durup savaş falan çıkarıyor tabii organize bir hareket var. Ortadoğu’nun bölünmesi de bir planla olmuştur. İngiliz Derin Devleti kitabıma internetten bakın ve detayları öğrenin. Çok hayati bu yani İngiliz derin devletini bilmeyen hiçbir şey bilmiyor demektir. Dünyadaki en vahim konu İngiliz derin devletidir. Bak dünyada halen en vahim, en tehlikeli konu İngiliz derin devletidir. PKK falan onların çocukları. DAEŞ, FETÖ İngiliz derin devletinin çocuklarıdır bak bunlar. İngiliz derin devletinin çocukları DAEŞ, FETÖ, şu bu PKK. Ve dünyanın her tarafında bunlar yüzlercedir. İngiliz derin devletini öğrenmeyen bir insan hiçbir şey bilmiyordur. Hiçbir mücadeleyi yapamaz, hiçbir mücadelenin neden olduğunu da anlayamaz. Ne PKK’yı anlayabilir, ne DAEŞ’i anlayabilir, ne Ortadoğu’nun paramparça olmasını, ne Irak’ın, Suriye’nin parçalanmasını. Perdenin arkasını gösteriyoruz biz, perdenin arkasını. Katili tanıtıyoruz, katili kimse bilmiyor. Katil İngiliz derin devletidir. Bakın 5 cilt kitap hazırlıyorum, binlerce belge sunuyorum. On belgeyle biter bu iş, on belgeyle. Ben binlerce belge sunuyorum, 5 cilt kitap.

 

Evet, dinliyorum.

 

VTR: Erkekler kadınlara karşı niye ince düşünemiyor?

 

ADNAN OKTAR: İnce düşünecek aklı yok ettiler insanlarda yani sevgiyi, merhameti, şefkati yok ettiler. Nasıl yok ettiler? “Siz” dediler “hayvansınız.” Nasıl hayvan? İşte “tesadüfler sonucu çamurdan oluşmuş bir hücreden bakteri oluştu sonra solucan oluştu” diyor. “Solucandan kurbağa oluştu, kurbağadan primat oluştu.” Özetle “siz hayvansınız” diyor. Geleceğiniz falan yok. Yani “hayvan gibi yaşar hayvan gibi de ölürsünüz” diyor. “Bir böcekten farkınız yok.” diyor. Ha sokaktaki bir böcek, ha siz. Adam aklı gidiyor o zaman “niye saygı göstereyim?” diyor, “niye hürmet edeyim, niye sabredeyim?” diyor. Egoist ve bencil oluyor, sevgisiz oluyor. İnsan öldürmekten çekinmiyor çünkü böceği öldürmeyle insan öldürmenin arasında bir fark görmüyor. Darwinizm bunu anlatıyor ve gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı da sevgisizliği, merhametsizliği ve sanatın, güzelliğin, estetiğin karşısındaki herşeyi anlatıyor. Sonucunda da korkunç bir dünya tablosu ortaya çıkıyor idi Allah’a çok şükür ortaya çıktık. Bak hepsi darmaduman şu an, yerle bir oldular. Kaçacak delik arıyorlar ve devam edeceğiz.

 

Evet, dinliyorum.

 

VTR: Zer alemi hakkında bilgi verir misiniz?

 

ADNAN OKTAR: Ah benim güzelim, ah benim canımın içi sen nasıl temizsin, nasıl güzelsin, nasıl nurlu maşaAllah. Bayağı güzel hayret. Güzel yüzlüm canımın içi bir kere sesinden anlaşılıyor tertemiz olduğun. Çok nurlusun ve kusursuz bir güzelliğin var. Pamuk gibi ruhu, huyu, yüzü çok tatlı. Allah sana uzun ömür versin, hidayet versin, sağlık sıhhat versin. Zer alemi şu an var, mevcut. Bizim kopyamız duruyor zer aleminde. Yani geziniyoruz şu an ve aynı zamanda cennetlik olanlar da cennette geziniyorlar. Acayip bir bütün bloktur bu yani tek bir an içerisinde hepsi olmuş, bitmiş. Anlamak çok güç. “Niye acı, sıkıntı çekiyoruz?” diyor. Bu terbiyeyi almazsak hayrettir hiçbir anlamı olmaz cennetin. Mutlaka bu terbiyeyi alacağız. Bir de çok güzel bir imtihan ortamı meydana getirmiş Allah. En zayıfa en büyük gücü veriyor. Yani mesela 250 gram uranyum bir şehri yok ediyor, 250 gram ya bir avuç. Kalu bela denir, kalu bela. Yani misak alemi, Allah’a söz verdiğimiz alem. Ama bir rivayete göre eğer dünya gözüyle görülürse bembeyaz görünüyor o misak alemi şu an. Her yer sadece siyah beyaz ama beyaz hakim. Sanki kar yağmış gibi her yer. O tarz bir alem misak alemi. Orada söz verdik. Oradan ruhlar buraya sunuluyor yani evrimcilerin dediği gibi değil. Diyorlar ya, çamur. Öyle bir şey yok, zer aleminden hazır buraya gönderiliyor. Zer aleminde zaten varız biz. Bunu akledemediler gelenekçi hocalar. Zer alemini düşünemedikleri için evrimin burada olduğu, evrimle oluştuğumuz iddialarıyla kendilerince insanları yanlış bir yola götüreceklerdi. Bak zer alemini söyleyince birden darmadağın oldular. Söylenecek hiçbir sözü kalmadı çünkü orada yaratılmış insan, zer aleminde hazır. Dünyaya getiriliş şekli Allah diyor ki, “İki Elimle bir heykel yaptım çamurdan.” Ama “katılaştı” diyor bu. Katılaşan bir çamur yani porselen. Sonra “ona gel dedim geldi” diyor. Ama ilk önce zer aleminde hazır o. Başlangıcı Allah onunla yapıyor, o tip bir görünümle. Gelen zaten zer aleminden gelmiş oluyor, o heykelden geliyor değil. O heykeli Allah vesile ediyor, o kadar.

 

Evet, dinliyorum.

 

VTR: Cennette de dünyaya benzer doğal yasalar ve kanunlar var mı?

 

ADNAN OKTAR: Doğal yasalar var tabii ama kanun yok cennette ama doğal yasa var. Herkes birbirine hürmetli, saygılı. Mesela kimse kimsenin eşine saygıda kusur etmez. Herkes kendi eşiyle oluyor yani zina, aldatma cennette yoktur. Bu imkansızdır cennette. Üç yönden kilitlenmiştir. Birincisi kadın eşinden başkasından zevk almaz. Eşi de kendi helallerinden başkasından zevk almaz. Öyle kilitlenmiş. Ayrıca cennetin de haramıdır bu. Öyle bir şeyin olmayacağını bilir ama zaten ruh olarak kilitlenmiştir. Nefsi erkeğin diğer kadınlara karşı kilitlenmiştir. Sadece kendi eşlerine karşı açıktır nefsi. Mesela bu bir kanundur. Allah’a sürekli hamd ediliyor, bu da bir kanun. Sık sık Allah’a hamd edilir. Kimse kimseye yanlış bir söz söylemez. Yanlış söz söyleyebilir istese ama söylemez, hiçbir şekilde söylemez. Aldığı terbiyeden kaynaklanır bu.

 

Evet, dinliyorum.

VTR: Türkiye’de geçimin kolay olduğuna inanıyor musunuz?

ADNAN OKTAR: Dünyada geçimin kolay olduğuna inanıyor musunuz desen daha doğru olur. Dünyada hiçbir yerde geçim kolay değildir hiçbir yerde. Bu özel olarak organize edilir yani bu hayat pahalılığını meydana getiren özel birim vardır dünyada. Ekonomik refah olduğunda o tam tersine çevrilir ekonomi krize doğru götürülür her yerde bu yapılır. Mesela Suudi Arabistan muazzam zenginleşmişti hemen tersine çevirdiler. Katar’da, Dubai’de hepsini tersine çevirdiler. Amerika’da hemen tersine çevrildi. Nerde olursa tersine çevrilir. Bununla ilgili özel birim vardır dünyada İngiliz derin devletine bağlı bilim.

Evet, dinliyorum.

VTR: Tablolarınızda neden yeşil ve mavi renk kullanıyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Yeşil ve mavi benim güzel yüzlüm cennet rengidir onlar en güzel renkler. Çok seviyorum ben yeşil ve maviyi ama sen çok güzelsin. Bayağı güzelsin maşaAllah. Allah sana uzun ömür versin, hidayet versin, sağlık sıhhat versin. Güzel yüzlüm ayrıca bak benim yaptığım resimlerde hanımların genellikle incileri vardır. O benim imzamdır yeşil, mavi ve lacivert renk ve bazı unsurlar benim imzamdır. Bu tablo kime ait dedin mi adam gözü kapalı bilir ki bana aittir. Mesela normal tabloyu çıkaramazsınız kime ait olduğunu. Ama benim tablolarım kim bakarsa baksın anlar. Kendine ait bir stili vardır.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben toplu taşıma araçlarında erkeklerin birazcık fazla kaba olduklarını düşünüyorum. Birazcık daha dikkatli ve birazcık daha nazik olmaları bizim için çok daha iyi olacağını düşünüyorum.

ADNAN OKTAR: Güzeller güzelim şimdi aslında siz deccaliyet devrindesiniz yine Allah koruyor sizleri deccalın saldırısı altındasınız şu an. Ama biz panik yapmayın diye uygun bir üslupla anlatıyoruz. Sizi adam öldürmek istiyor değil kabalık, kabalığı bırak otobüsün içinde bile orada en az kaç kişi çıkar sizi öldürmeye hazır, adam öldürmeye hazır, cinayete hazır. Çok dikkatli olmak lazım deccaliyet devrindeyiz ama şu an kurtuluş aşamasına geçtik şu an kurtuluş aşama. O yüzden biraz daha sabırlı olsun benim canlarım kazınıp atılacaklar. Öyle otobüslerde terbiyesizlik yapmak, saygısızlık yapmak bunların devri kapanacak biraz daha sabırlı olsunlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hayatınız film haline gelse filmin ismi ne olurdu?

ADNAN OKTAR: Vay dur düşüneyim güzel bir isim olması lazım. Aslan’ın Dönüşü. Efendim filmde kim benim rolümü üstlenebilir onu da düşünürüz. Neyse düşüneceğiz.

Evet.

VTR: Hocam düşüncelerinize katılıyoruz. Çorum’dan selamlar. Sizi seviyoruz.

ADNAN OKTAR: Aslanım benim Allah seni nuruyla sarsın, hidayetiyle sarsın, sana uzun ömür versin. Hidayetin kimde olacağı belli olmaz. Allah seni tertemiz yaratmış maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah’ı her zaman zikretmek nasıl olur?

ADNAN OKTAR: Hiç unutmazsan zikretmiş olursun. Sürekli aklındaysa mesela biz konuşuyoruz, eğleniyoruz, gülüyoruz ama sürekli Allah aklımızda.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ekmek israfını nasıl önleyebiliriz?

ADNAN OKTAR: Ekmek israfını önlemenin pek bir yolu yok ben söyleyeyim olur o. O minicik buğday acayip uğraşıyor canım benim toprakta böyle aylarca. O başak oluşturuyor o başakta buğdayları tek tek tek diziyor. O sonra una çevriliyor biliyorsunuz ekmek oluyor. Adam ekmekten iki, üç böyle ısırıyor kenarından falan tabakta bırakıyor çekip gidiyor. O hemen çöpe atılıyor. Ama Mehdiyet döneminde bu olmaz. Çünkü bu Kuran’a dayandırılarak anlatılacak haram olduğu söylenecek. Şu an helale haram önem vermiyor birçok insan. Bu yeni aydınlanma başladı, yeni Kurani aydınlanma. Şirk İslam’ında bu olmuyor yani gelenekçi İslam’la olmuyor. Gelenekçi İslam’la Müslümanlık yok olmak üzereydi Allah korudu mahvolacaktık yani. Türkiye’yi de mahvedeceklerdi her yeri mahvedeceklerdi. Irak, Suriye’yi bir anda biçti attılar gördünüz bir anda biçtiler. Türkiye’yi de hallaç pamuğuna çevireceklerdi Allah müsaade etmedi elhamdülillah.

Devam edelim.

VTR: Türkiye’nin Suriye’ye girmesi doğru karar mı?

ADNAN OKTAR: Adamlar orada Müslüman katliamını hazırladıklarına göre, deccal oradan saldırıya geçmek istediğine göre anti deccal olan, deccal karşıtı olan Türkiye’nin de Suriye’de güvenliği sağlamak için müdahale etmesi makul, garip olan bir şey yok. Türkiye sürekli içine kapalı, çekingen politika izlemez. Bizim gücümüzü, kararlılığımızı göstermemiz gerekir. Müdafaada olamayız sürekli. Atak yapmamız gerekiyor normal o, onda bir şey yok.

ASLI HANTAL: Yayınımıza devam ediyoruz. Biz arkadaşlarımızla Hocamız’ın Münafığın Derin Karanlığı kitabından okumaya devam edeceğiz. Hocamız birazdan bizimle birlikte olacak inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Selamlar, saygılar. Muhabbet; münafıkları mı anlatıyorsunuz?

 

BERİL KONCAGÜL: Aleyküm Selam. Evet.

 

Evet dinliyorum.

 

ASLI HANTAL: Ankara, Bursa ve Balıkesir Belediye Başkanlarının istifa haberi beklenirken sürpriz bir istifa AK Parti Genel Merkezi’nden geldi. AK Parti Genel Başkan Danışmanı ve Sakarya Milletvekili Şaban Dişli istifa etti. 15 Temmuz darbe girişiminin önemli isimlerinden olan eski Tümgeneral Mehmet Dişli’nin de Ağabeyi olan Şaban Dişli’nin partide üst düzey görevde kalması kamuoyunda büyük tepki almıştı.

 

ADNAN OKTAR: Kuşkulu bir durum meydana geliyorsa, insanlar şüpheleniyorsa geri çekilinir, bir şey olmaz. Yani çok iyi bir insan da olsa, dürüst bir insan da olsa kamuoyunu rahatlatmak için geri çekilmekte fayda var. Yani sıkışık zamanlarda, böyle zamanlarda. Konuyu uzatmaya gerek yok. Mesela ağabeyi FETÖ’cü. İnsanlar huylanır. Çık yani kısa bir süre çık. Sonra yine düzelir, bir şeyler yapabiliriz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Öncelikle Adnan Hocam’a selam söylüyorum buradan. Evrim fikrine niye bu kadar karşı olduğunu ve evrime karşı niye bu kadar farklı şeyler üretip, evrim fikrinin yanlış olduğunu savunuyor?

ADNAN OKTAR: Aleykümselam. Evrim ne diyor? “Arkadaş” diyor, “madde öyle bir akıl gösteriyor ki, önceden planlanmış bir modele doğru katrilyonlarca akıllı hareket yapıyor ama bunların tesadüfen olduğunu biz biliyoruz” diyor. Tesadüfler sonucu milyonlarca akılcı hareket. Mesela bir hücre oluyor, bir hücre daha, bir hücre daha… İnsanın iskelet sistemini yapıyor bu, sinir sistemini yapıyor, beyin sistemini yapıyor. Uzun yıllar içerisinde ama sabırla ve hep mükemmele doğru. Ve muazzam güzel bir şey çıkarıyor. Gören, duyan, işiten, koklayan bir şey yapıyor. “Nasıl oldu?” diyoruz. “Tesadüfler sonucu oldu” diyor. Bunun bilimle ne alakası var? Çünkü bak evrim dese ki; “Bizim bilemediğimiz bir şekilde, açıklayamayacağımız bir akılla bu oluyor” dese, “böyle düşünüyor olabilir” deriz adama. Yani bir güç yahut bir şey. Ama tesadüf diyorsun. En rezalet izah; tesadüf. “Bütün bunların hepsi zincirleme tesadüf.” Tesadüf ne yapar, etme, çatma? Alalım bir avuç kumu, atalım yere. Dağılır gider. Orada İstiklal Marşı yazmaz attın mı. Dalga geçer gibi zekamızla. Kofulun yapısını görüyorsunuz, mitokondrinin yapısını görüyorsunuz. Kromozomun yapısı dantel gibi. Bir proteinin tesadüfen olması bilimsel olarak mümkün değil. Bir proteinin olması için başka bir proteine ihtiyaç var. O zaman ne yapıyorsun sen, nerenin tesadüfü? “Protein nasıl oldu?” diyoruz, “tesadüfen oldu” diyor. “Peki, bilimsel olarak mümkün mü?” diyoruz. “Olur mu? Bilimsel olarak mümkün değil” diyor. “Nasıl oldu?” “Evrimsel rastlantı” diyor. Yani? Tesadüf. “Tesadüfen olamaz bilimsel olarak” diyorsun. “O zaman uzaylılar yaptı” diyor. Dalga mı geçiyorsun sen? Zekamızla alay mı ettiğini zannediyorsun sen? Uzaylıları kim yarattı peki? Sizinle mi uğraşacağız? Böyle münasebetsizlik olur mu? Apaçık, belli ki bir yaratan var. Bu sefer de Müslümanlığa olayı yaklaştırmak istediler. Evrimle Kuran’ı birleştirmeye çalışıyorlar. Kuran’ı dikkatlice incelemiyorsunuz. Allah ne diyor? “Ben dünyada canlıları yaratmadan önce, insanları yaratmadan önce onların bir kopyasını, aslını yani gerçeklerini zer aleminde yarattım” diyor. Bitti. Bir kere Kuran’a hiç yanaşmayın. Kuran’dan hiç kurtuluşunuz yok. Kuran’a göre evrim imkansız. Çünkü zer aleminde hazır yaratılmış adamlar buraya gönderiliyor. O zaman nedir zorunuz? Tesadüfün bilimle alakası nedir? Tesadüf diye bilim olur mu, tesadüf bilimi? Sen bunu en fazla bir pagan felsefesi olarak bize sunabilirsin. Ben o zaman inancına saygı duyarım. Dersin ki; “Urartularda, Etrüsklerde, Hititlerde, Sümer döneminde tesadüf tanrıları vardı. Biz bu tesadüf tanrılarına inanıyoruz” desen, ben senin inancına saygı duyarım. “Benim dinim bu” desen. Ama sen ne diyorsun? “Bilim bu” diyorsun, “reddedilmez” diyorsun. Bak hem bilim diyor, hem reddedilmez diyor. Hem teori diyor, hem reddedilmez diyor. Teori, bilim, sonra tesadüf. Tesadüfün olduğu yerde bilim olmaz. Bilimle tesadüf iç içe gitmez. Bırakın münasebetsizliği. Proteinin tesadüfen meydana gelemeyeceğini bütün Darwinistler söylüyor, tamamı. “Nasıl, açıkla?” diyoruz. “Buna açıklama getiremiyoruz şimdilik” diyor. Ben de şimdilik senin teorini kabul etmiyorum mu diyeceğim sana? Hiç kimse o zaman kabul etmez şimdilik senin teorini. Böyle münasebetsizlik olur mu? “Şimdilik açıklama getiremiyoruz. Bilimsel olarak imkansız.” Şuna benziyor; bir jumbo jet tesadüfen olabilir mi? Adam olabilir diyor. “Nereden çıkarttın?” diyoruz? “Şu an bilimsel delil bulamıyorum ama çıkar bir gün” diyor. Yani jumbo jetin bir gün tesadüfen olduğuna dair bilimsel delil çıkabilir. Kardeşim, deli mi kızdırıyorsun sen? Dalga mı geçiyorsun? Böyle münasebetsizlik olur mu? Aynısı. Jumbo jetten çok daha karmaşık proteinin yapısı, kromozomların yapısı. Çünkü bir canlının içerisinde katrilyonlarca hücre var, katrilyonlarca hücrenin içinde katrilyonlarca atomdan oluşan katrilyonlarca karmaşık harf sistemleri var. Ansiklopedi gibi. Nereye inkar ediyorsunuz? Bırakın bu oyunu. Darwinizm diye bir şey kalmadı. Bu oyun bitti. “Göz böyle görüyor” diyor. Göz tamam, görüyor. Beynin içinde gözsüz gören kim? “O Darwinizm’in alanına girmez beyefendi” diyor. Asıl insan o, asıl gören o. Asıl gözü açıklayamıyorsun sen. “O Darwinizm’in ilgi alanına girmez” diyor, asıl beyinde görme olayını. “Beyinde gören kim? Bu görme nasıl oluyor?” diyoruz. “Onu açıklayamıyoruz, bilim dışı, metafizik bu” diyor. Peki, duyma? “Duyan kim beynin içinde?” diyoruz. “O da metafizik efendim, onu da açıklayamayız.” Dokunan kim, beynin içinde hissediliyor, dokunmayı duyan kim? “Onu da açıklayamayız” diyor. Şimdi ben buna bir cevap veririm de canlı yayında olmaz. Bu çok kızdırıcı. Alay ediyorsun sen.

ASLI HANTAL: Richard Dawkins’e soruyorlar; “Mutasyona bir örnek verebilir misiniz?” diye.

ADNAN OKTAR: Görüyor musun rezaleti? Bu bilimmiş. Bunun adına rezalet derler. Bilim denmez.

Evet, dinliyorum.

VTR: Cennetteki ağaç biz gittiğimizde de yasak olacak mı?

ADNAN OKTAR: Yok, o cennette bir kereliğine olan bir şey. Cennetteki ağaç niye yasak olsun? Aslında şekerin tehlikesine de işaret var orada, ayette. Çünkü tatlı meyveyi söylüyor. “Onu yeme” diyor. Hakikaten şeker öldürücü bir madde. İnsanlar şekeri bol yedikleri için ömürleri kısaldı. Eskiden bin seneyi aşıyordu insan ömrü. Şeker olayı devreye girdikten sonra ömürler iyice kısaldı. Eskiden sadece et yiyor, et ve sebze. Başka bir şey yemiyorlar insanlar. Şeker diye bir şey yok. Bir ihtimal onunla da ilgilidir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Selamun aleyküm Hoca Efendi. Önümüzdeki birkaç yıl içinde ne gibi gelişmeler olacak?

ADNAN OKTAR: Olaylar işte kan, kavga, savaş, bunlar. Zaten görüyorsunuz. Dedik, arkasından hemen tırmanmaya başladı olaylar. Bu önümüzdeki sene özellikle bu sene. Ama sonunda İmam Mehdi (as)’yi göreceğiz. Hayret, ben de şaşırıyorum. Ama Mehdi (as) doğru. İsa Mesih, ben hayretler içinde kalıyorum; o da doğru.

Evet, dinliyorum.

VTR: Adnan Oktar Hocam iyi akşamlar, Ben Manisa’dan Cafer. Siz Mehdi misiniz?

ADNAN OKTAR: Sormana gerek var mı? Bu vakte kadar nasıl bilemezsin? Ta kendisi. Mehdi (as)’yi biz nasıl anlayacağız? İslam dünyaya hakim olacak, Kudüs-ü Şerif’te çanlar ortalığı yıkacak, ezan sesleri inim inim inleyecek. Şofarlar, yüzlerce şofar hahamlar tarafından yüksek sesle insanlara duyurulacak sesi. Böyle bir ortamda bize Müslümanların lideri diye birini gösterecekler. Ve orada İsa Mesih olduğunu tahmin ettiğimiz, zannettiğimiz, hüsnü zan ettiğimiz bir şahısla birlikte namaz kılacaklar orada ümmeti Muhammet topluca. Bir de bana soracaklar diyecekler “Bu kişi kim?” “Herhalde Mehdi” diyeceğim. “Bu da herhalde İsa Mesih” diyeceğim. Bunun dışında Mehdilik iddiası olmaz. Ben Mehdi’yim diyorsa adam ya meczuptur veyahut dinle imanla alakası kalmamıştır. Yani macera arıyordur. Ama ziyade hüsnü zan her zaman olur diyor Bediüzzaman. Yani insanın talebeleri bir insanı Mehdi zannedebilir. Mesela Süleyman Hilmi Tunahan’ı Mehdi zannediyorlar eder. Bediüzzaman’ı Mehdi zanneder. Abdülkadir Geylani, İmamı Rabbani hep Mehdi zannedilmiştir. Hiçbir mahsuru yok. Zanda kalırsa tamam. Ama teşhis konduğu an haramlık devreye girer. Ya bir problemi vardır o insanın aklından veyahut dinle imanla alakası yoktur. Ben Mehdi’yim diyorsa bir adam dinle imanla alakası kalmaz. Ben tabii şaka olarak dedim arkadaşa, cevap verdim. Öyle bir şey olmaz haşa. “Mehdi’yim” dediğinde ne anlama geliyor biliyor musun? “Ben günahsızım” diyorsun “ben cennete gideceğim. Ey insanlar siz günahlısınız ben günahsız ve masumum” diyorsun. Onun için İskender Hoca yazık garibanın teki ihtiyar adam kendini Mehdi, belki insanlar hüsnü zan etsin içi açılsın şevklensin diye Mehdi’yim diyor olabilir. Gözünü kapıyor garibim işte Allah’la bağlantı kurdum falan diyor. Yazık acımak lazım böyle cinnet tarzının üstüne gitmenin bir alemi yok. Halihazırda İslam aleminde birçok kişi ben Mehdi’yim diyor. Desin adam bir şey çıkmaz. İsa Mesih olduğunu da iddia edenler çok fazla. Zaten sahte Mehdiler Mehdi çıkmadan önce çıkacak, sahte İsa Mesihler de İsa Mesih çıkmadan önce çıkacak. İsa Mesih’in kendisi söylüyordu İncil’de. “Ben çıkmadan önce sahtelerim çıkacak” diyor. Ne telaşe ediyorsunuz? Hangi Mehdi kime ne zarar verdi, hangi İs Mesih kime ne zarar verdi. Diyorsa desin garibanlar. İşi gücü bıraktık da onları mı dert edineceğiz? Öyle bir konu yok. Onlar Mehdiyet’i gündemde tutuyor olabilirler. Dolayısıyla benim Mehdilik iddiam yok cahil adamım. “Alemci misin Hocam?” de alemciyim bu sözümü de geri almam. Hem de şahıyım.

Evet, dinliyorum.

VTR: Gelenekçi bir düşünceden kaç yılda insan kurtulur?

ADNAN OKTAR: Saat hesabıyla kurtulabilir. Dakika, saat. Ama direnmesi yine imanından olur yanlış anlamamak lazım. Çünkü küfre düştüğünü düşünüyor o zaman. Peygamber (sav)’e isyan ettiğini düşünüyor anlamıyor. Halbuki orada Allah’a isyan ediyor asıl o hata. Allah’a isyan ediyor. Allah mı Peygamber (sav) mi karar veremiyor. Halbuki hem Allah’a hem Peygamber (sav)’e isyan etmiş olursun Kuran’a uymamakla. Peygamber (sav)’in dediğine uymamakla da hem Peygamber (sav)’e hem Allah’a yine isyan ediyorsun. Peygamber (sav) sana ne yapsın hurafeye uyuyorsun? Peygamber (sav) öyle bir şey dememiş ki. Peygamber (sav) sana ne diyor? “Kuran’a uy” diyor. Sen ne yapıyorsun? Kuran’ı bırakıyorsun Peygamber (sav)’e diye Peygamber (sav) adına müşriklerin uydurduğu hurafelere uyuyorsun. Büyük bölümü öyle.

Evet, dinliyorum.

VTR: Dünyadaki kötülükler nasıl oluşuyor?

ADNAN OKTAR: Dünyada kötülükler eğer batınına bakarsan ta sonsuz evvelde Allah tarafından yaratılmış. Ama batının ilerisine geçersek şeytanın saltanatı kötülükler, çirkin saltanatı. Şeytan insanlarla işbirliği yapar. Melek de insanlarla işbirliği yapar. Şeytanın insanlarla işbirliği yapmasıyla deccaliyet ortaya çıkar. Meleklerin insanlarla işbirliği yapmasıyla da Mehdiyet ortaya çıkar. Mesela Mehdi (as)’nin sağında ve solunda Cebrail (as) ve Mikail (as) var. Deccalın hem sağında hem solunda şeytan var. Hem de içinde şeytan var. İki güç sürekli çatışır. Geceli gündüzlü sürekli çatışıyorlar. Gece de onların savaşı var aslında gece de savaşları olur. Yani deccal de uykusunda savaşa girer Mehdi (as) de uykusunda savaşa girer. Onlarınki geceli gündüzlü devam eder.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hz. Hızır (as) ne zaman ölecek?

ADNAN OKTAR: Kıyametin kopmasından kısa bir süre önce. Son Müslümanları bekler son Müslümanların canı alındıktan sonra Allah canını alıyor. Ama bak en karmaşık ortamda kalıyor o. Kan gövdeyi götürüyor yani dehşetli olaylar oluyor ama yine Hızır (as) yine orada durur yani o da onları organize eder. Onların helak olmasını organize eder. Birbirlerini kırmaları, binaların uçurulması, muzırraların öldürülmesi hepsinde görev alır. Ama hepsi bittikten sonra tamam. Müslüman kalmadıktan sonra “bir rüzgar” diyor Allah ayette Peygamberimiz (sav) bildiriyor “güzel bir koku. Azrail (as) gelirken güzel koku ile gelir. Güzel kokuyla gelir. O koku Azrail (as)’in kokusu kastediliyor. Gül kokusu gibi bir koku. Onu hissettiğinde canı alınmış oluyor anlatılan budur. Hiç kimse kalmayınca sessizce Hızır (as) çekilir. Sessiz sedasız görevi biter. Ama şu an görevde. “Hz. Cebrail (as) ve Hz. Mikail (as) ve kırk altı bin melek İmam Mehdi (as)’nin yardımcıları ve yoldaşları arasında olacaktır” diyor bak böyle büyük dev bir orduyla hareket ediyor Mehdi (as) . Ama deccal de muazzam bir şeytan ordusuyla hareket ediyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Şirkten tamamen ayrılmak için ne yapmalıyız?

ADNAN OKTAR: İyi uzun saç uygun, sakal o da güzel olmuş yakışmış. Şirkten; sık sık kendini toparlaması lazım şahsın. Allah’ın dışında bir güç yok. Yaptıklarımızın hepsi bir kaset gibi yahut bir CD gibi düşünün hazırdır aksi olmaz. Şirk şöyle oluyor mesela diyor ki adam “şu adam bana şöyle aksilik yaptı” oturup ona üzülüyor. Adamın sana yaptığı bir şey yok mübarek. Allah sana onu yaratıyor. Sadece sabırla güzel karşılık vereceksin bu. Aksini yaptığında şirke girersin yapmayacaksın. Şirke girilmediğinde insan olağanüstü bir güce dönüşür. Bak bu Allah’ın bir sırrıdır. Hiç şirke girmediğinde o insan yenilemiyor yenemezsin. Mutlaka galip gelir. Hiç şirke girilmediğinde. Titizlikle bunun yapılması lazım titizlikle.

VTR: Kuran’a göre erkekler ve kadınlar birbirlerine dokunup sarılabilirler mi?

ADNAN OKTAR: Dokunur tabii ki sarılır da ama her zamanki şartlarını bir daha sayayım. Sarılır, dokunur da, tokalaşır da. Bir; haysiyetine, onuruna, şerefine, namusuna, sağlığına, sıhhatine, dinine, imanına, mutluluğuna, sevincine garanti verecek. Ben senin bu güzellikleri yaşaman için ölümü göze alırım diyecek Allah rızası için. Ne yapıyorsa yapsın sarılsın. Bunları kabul ediyorsa. Çünkü annesine de sarılıyor, kız kardeşine de sarılıyor, sevdiği bir genç kız varsa ona da sarılabilir. Ama onu koruyacaksa. Ama kirletip kenara atmaya kalkıyorsa o zaman o pisliktir. Başka bir şey değil. Bir rezilliktir onu kabul edemeyiz.

Obama başkan, şu an Obama başkan nasıl başkan? Trump’a rağmen başkan. Yani Trump’ın adı var. Şu an Obama iktidarda. Öyle bir şey yok. Aynı politika devam ediyor.

ASLI HANTAL: Trump’ın çalışma ofisinde de Churchill’in büstü var.

ADNAN OKTAR: Evet. Zaten ilk gün getirdiler büstü oraya koydular. Hayırlı uğurlu olsun dediler. Şimdi getirip bizim Cumhurbaşkanı Köşkü’ne Tayyip Hoca’nın masasının üstüne Stalin’in heykelini koysalar ne anlarsınız siz bundan? Türkiye mahvoldu demektir Allah esirgesin. Aynısı. Kardeşim şimdi Trump hükümet değil. Şu an Obama hükümet. Adam sadece binadan çıktı o kadar öyle bir şey yok. Trump da binaya sadece giriş yaptı. Şu an Obama’nın hükümeti devam ediyor öyle bir şey yok. Obama ne derse o oluyor. Obama’ya da İngiliz derin devleti yönlendirme yapıyor. Konu bu. Sol eğilimli ve komünist yetişmiştir Obama. İngiliz derin devleti de komünist eğilimlidir sol düşüncededir. Artık ne anlıyorsanız anlayın. Trump homoseksüelliğe şiddetle karşı Beyaz Saray’a elinde yelpazeyle sulu ve cıvık hareketler yapan homoseksüel getirdiler. Odaya zorla soktular dediler ‘senin yanında bu şimdi görünecek resim çekileceksiniz.’ Gazetecileri de çağırdılar adamı bitirdiler Trump’ı, şiddetle karşıyken bak görüyor musun dalga geçiyor. Hiçbir şekilde kurtulamıyor.

Şimdi şu yat resimleri kızdırmıştı münafıkları, biraz daha kızdıralım.

GÜLEN BATURALP: Çiftliğin videosu vardı.

ADNAN OKTAR: Olur.

VTR: Çiftlik Videosu

ADNAN OKTAR: Yeter, bu kadar işkence yeter.

Tayyip Hocam’a milletçe tam destek, bütün gücümüzle. Aman ha! Yani milli lider olarak, milli delikanlı olarak Tayyip Hocamız’a tam destek. Aksi çok riskli ve tehlikeli olur. Hangi partiyi destekliyorsa desteklesin vatandaş, ayrı mesele. Ama şahsında tam ittifak, yüzde 80-90’la. Sakın ha, aksi olmaz.

Evet.

ASLI HANTAL: Siz kısa süre önce İslam ülkeleri ve komşu ülkelerle ticarette milli para birimlerinin kullanılmasını tavsiye etmiştiniz. D8 Ekonomik İşbirliği Örgütü 9. Zirvesi’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, katılımcı cumhurbaşkanlarına çağrıda bulunarak; “Dolar ve Euro baskısı altında TL’yi eritmemize gerek yok. Bir takas odası kurulması için merkez bankalarımızı bir araya getirelim.”

ADNAN OKTAR: Özetle Tayyip Hocam gereğini yapıyor. Helal olsun. Yani ortak para, Müslüman ülkelerini bir araya getiriyor. Rusya’yla da işbirliği yapıyor. Doğru yolda gidiyor. Tam destek, bütün aydınlardan milli unsurların tamamı desteklesin Tayyip Hocam’ı. Gayet akıllı, dirayetli, müthiş şahsiyetli politika izliyor. Muazzam şahsiyetli bir milli politika izliyor. Uykusuna dikkat etsin, yiyeceğine dikkat etsin. Anne de iyi baksın Tayyip Hocam’a. Tam destek bizden. Görünen görünmeyen; bak görünmeyenler görünenlerden daha kuvvetli. Destekliyoruz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Büşra, psikolojik danışmanlık okuyorum. İnsanların genel olarak psikolojisinin bozuk olmasının sebebi nelerdir?

ADNAN OKTAR: Canım benim bayağı güzel. Bir de çok acar, canlı böyle çok zeki bir kız. Ateş gibi maşaAllah. Genel olarak insanların psikolojisinin bozuk olmasının nedeni bak tek bir tane nedeni var. Tek kelimeyle açıklıyorum; şirk. Şirk insanı delirtir. Romantikleştirir, içine kapandırır, intihara sürükler, belanın içine sokar, mutsuz yapar. Saniye bile şirke düşmemek lazım. Çok büyük -çok özür dilerim de- enayiliğin dik alasıdır yani. Müthiş bir enayiliktir şirke düşmek. Sakın ha sakın, bile bile böyle bir şey olmaz. Ama bilmeden düşenleri tenzih ediyorum. Ama bilerek çok acı. Sakın ha.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kadınların İslam’daki yeri nedir?

ADNAN OKTAR: Biraz Sibel’i andırıyor mu? Bayağı güzelsin. Allah güzelliğini arttırsın. Nur gibi yüzün, pırıl pırıl aydınlık. Çok muhteşem, güzel bir kızsın. Allah sana hidayet versin, cennet nasip etsin. Bereketli, uzun ömür versin. Seni kutsasın Allah. Ve cennette bana kardeş etsin, inşaAllah. Kadının İslam’daki yeri en üsttür, en yüksek. Bence meleklerden sonra kadınlar. Muhteşem varlıklardır. Çok temiz ve güzel. Bana göre öyle. Dünyanın en güzel süsü, en mübarek varlıklar, en kutsi varlıklar. Kendileri sanattır, bütün kadınlar sanatçı ruhludur, hepsi. Merhametin, şefkatin, güzelliğin, temizliğin kalesidir. Ama büyük bir oyuna, büyük bir gadre uğradılar. Deccalın pençesi altındaydılar. Elhamdülillah şu an deccalın elini, ayağını kolunu, bacağını kırıyoruz. Kanunla-hukukla, ilimle-irfanla. Kadınları mahvedeceklerdi Allah’a şükür engelledik ve engelleyeceğiz, inşaAllah. Yani muazzam bir nefret politikası geliştiriyordu deccal kadınlara karşı. Homoseksüelliği yükseltiyor. Kadınları kendince ezecek ve düşürmeye çalışıyordu. Buna müsaade etmedik. Bu oyunu bozduk, elhamdülillah. Kadın erkek eşittir tabii ama bana göre kadın kutsal ve yücedir ve çok değerlidir.

Evet.

VTR: Merhaba Adnan Bey. Bize Allah’ı anlatır mısınız?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, şu an bu sesi yaratan Allah. Sana bunu söyleten de Allah. Senin şu an yüzündeki tecelli de Allah’a ait tecellidir. Bütün hücrelerinin her yerinde Allah var. Ayette söylüyor; “Şah damarından daha yakın.” Şah damarı bizim boynumuzun içinde, vücudumuzun içinde. “Ben daha da yakınım” diyor Allah. Sonsuz yakındır Allah kuluna sonsuz yakın. Sonsuz akıldır. Bizim gördüğümüz Allah’ın aklının çok küçük bir yansımasıdır, çok küçük bir yansıma, çok çok küçük. Yani alabildiğine küçük bir yansımasıdır. Sonsuz alemlerde Allah aklıyla tecelli eder, sonsuz şekillerde. Biz çok küçük bir bölümünü görüyoruz. Alabildiğine büyüktür Allah’ın gücü. Ne güzel Allah var. MaşaAllah, elhamdülillah. Bir de artık var olduktan sonra yok olması mümkün değil. Çünkü sonsuz yokluk gerekiyor. O da aklen imkansız. Yani mümkün değil Allah’ın yok olması. Sonsuza kadar var, ne kadar şahane. Sonsuzlukta da kilitlenmiş bitmiş. Ne güzel Allah var. Ne güzel bizi de yaratmış. Ne güzel varlığız. Yalnız iman etmeyenlerden tedirgin olmak çok yanlış. Özel olarak onlar yaratılıyor. İman edenlerin süslenmesi içindir imansızlar. Sırf onlara süs olsun diye yaratılır. Yani onların sayesinde müminler yükselir. Müminlerin merdivenidir, asansörüdür dinsizler. Telaş etmek, kafayı takmak çok büyük hata olur. Hem şirk olur hem çok büyük bir yanlışlık olur. Çok fazla olabilir ilk başlangıçta öyle özellikle yapıyor ki Allah sevabı yükseltmek için. Ama bak şu an dozunu birden kırdı. Ne oluyor biliyor musun? Sevabın dozu da kırılıyor aynı anda. Yani üzülün diye söylemiyorum ama sevabın dozu da kırılır. O zaman işte aşka ağırlık vermek gerekiyor, Allah aşkına. Çünkü bu gittikçe ferahlayacaktır bundan sonra sistem. Baksana Cumhurbaşkanı yanık yanık Kuran okuyor. Son aşamadayız elhamdülillah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Müslümanlar ahirette keşfetmek için cehennemi ziyaret edebilirler mi?

ADNAN OKTAR: Görüyorlar zaten yani televizyondan görür gibi görüyorlar, üç boyutlu olarak televizyon gibi bir görüntüde görüyorlar, zaten ziyaret etmiş oluyor, içine girmelerine gerek yok aynı netlikte görüyorlar. Her yeri yakından görecek şekilde istedikleri her yeri görebiliyorlar bir ekranda, televizyonun yaratılma sebebi de odur, aynı sistemler cennette de var burada gördüğümüz aynı sistemler.

Evet, dinliyorum.

VTR: Cennette de su, ateş ve hava var mı?

ADNAN OKTAR: Su var, hava da var bir tek ateş yok yani yakıcı ateş yok, aydınlık var ama ateş yok. Hava var, ciğer var, kalp var ama diğer organlar yok. Kalp o çırpıntısı duyulması için var, ciğer de hava almak için var ama öyle ihtiyaç olan bir hava değil sırf o görünüm olsun diye estetik açıdan. Çünkü hiç nefes almamaktansa nefes almak daha güzel göründüğü için, canlılık alameti olduğu için, kalpte o var çırpınıyor kalp heyecanlanıyor o var ama kan damarı yok insanın içinde.

Evet, dinliyorum.

VTR: Şehitlerin yaşadığı boyuttan cennete geçmeleri nasıl olacak?

ADNAN OKTAR: Cenab-ı Allah diyor; “Biz sizi alacağız” diyor şehitlere, “cennete geçireceğiz” diyor. “Ya Rabbi” diyorlar “biz sana teslimiz, hamd olsun sen bizi buraya getirdin, buradan da oraya götürüyorsun” diyorlar. “Buyurun geçin” dedi mi işte ölmüş oluyor. Ölmek için çırpınmak gerekmiyor ki, ölme demek başka boyuta geçiştir. Ya Allah bismillah dedin mi birdenbire yeni bir boyutun hissini almış olup geçiyorlar o kadar. Siz uykudan uyanırken olay çıkıyor mu? Ölü oluyorsunuz siz, rüyadayken ölüyorsunuz. Kuran’da Allah, “öldünüz” diyor ölü oluyorsunuz. Bir bakıp dirilmiş oluyorsun gayet sakin karşılıyorsun. Aynı şehitler de gayet sakin karşılarlar kalkmayı yani ölümden sonra müminlerde hiçbir sıkıntı yoktur, ölünceye kadardır imtihan. Ve hani diyor ya ölüm anında bilmem şöyle yok mümindi hiçbir sorun çıkmaz yani mümin olarak yaratıldıysa. Cübbeli diyor işte şeytan gırtlağına sarılır bilmem ne imanı gelir gider öyle bir konu yok. Yüzde yüz cennete gider mümin öyle bir konu olmaz, şuuru açıksa, vicdanlıysa mutlaka cennete gider.

Evet, dinliyorum.

VTR: Suriye sınırımızda yaşanan olaylar, Musul ve Kerkük olayları hakkında Türkiye’nin gelecekteki planları nelerdir?

ADNAN OKTAR: Şimdi tabii işin doğrusu bizim devletimizin milli bir felsefesi vardır herkes bilir bunu çok eskidir Fatih devrine git daha da gerilere git daha da gider yani. Kızıl Elma yani sürekli büyüme büyük Türkiye, Demirel derdi ya, “büyük Türkiye” diye o kastettiği Kızıl Elma, büyük Türkiye dediği Kızıl Elma. Turgut Özal da Kızıl Elma’cıydı, Demirel de Kızıl Elma’cıydı ama asıl tabii Alparslan Türkeş rahmetli devlet terbiyesini tam oturtan odur. Bizim bir devlet terbiyemiz vardı Teşkilat-ı Mahsusa’dan gelen bir yapılanma vardı ama asıl rahmetli Türkeş çok iyi devlet terbiyesini oturttu, devlet tam böyle zemine tam hakim oldu. Ben hatırlarım 1977’ler falan 77/78 falan “artık” dediler “Türkiye’de bundan sonra komünizm mümkün değil” dediler. Ankara’da büyük bir yürüyüş olmuştu bir milyon kişilik Milliyetçi Hareket Partisi’nin yürüyüşü yani her yer ülkücülerin kontrolüne girmişti. Öyle diyeyim kontrol mü diyelim artık yerleştiler mi diyelim yahut her yerde bu kardeşlerimiz vardı. Ben de kendim bizzat da görmüştüm hatta emniyete gitmiştim “Hocam” dediler “emniyet bundan sonra çok sağlam” dediler. “Nasıl oldu?” Dedim. “Bir kişi yok” dediler “Komünist falan hiçbir şey yok” dediler. Baktık mescit üs kat dolu, benim ifademi alan polisle biz cemaat namazı kıldık cemaat hep beraber, ifademi alan polis başına takke geçirdi, öbür polisler de aramaya falan katılan beraber namaz kıldık. MİT de öyledir yani devletin artık biz bizeyiz Türkiye’de öyle bir yapı var. Tayyip Hocam da millidir, milli delikanlıdır, milli olmayan unsurların hepsi temizleniyor şu an, her yerden kazınıyor. Aman! Aman! Aman! İngiliz yanlısı olan herkes gidecek. Milli unsur en sağlamı Türkiye’de odur. Rahmetli Türkeş’in de mantığı buydu ama ta gerilere kadar gidersen Abdülhamit döneminden çok daha gerilere doğru gider Kızıl Elma ruhu. Kızıl Elma MİT’te hakimdir. Emniyette hakimdir, orduda hakimdir bütün savcılar Kızıl Elma’yı bilir. Bütün valiler Kızıl Elma’yı bilir, her yerde bir devlet terbiyesi vardır yani bu açıklanmaz, anlatılmaz, bu hissettirilir şahıslara yani insanlar hissederler. Mesela kaymakam olan bir kişi yavaş yavaş bu terbiyeyi almaya başlar anlar o devlet terbiyesini alır aksi olmaz. Ben bu kadar diyeyim sen ne anlıyorsan anla işte.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah sevgi vermezse nasıl sevebiliriz?

ADNAN OKTAR: Bu nedir bu tip böyle maşaAllah, film artisti gibisin maşaAllah. Allah yakışıklılığını artırsın. Allah sevgi vermezse hiçbir şey yapılamaz zorlamaya da gerek yok, tedirgin olmaya da gerek yok çok büyük hata olur. Allah Peygamberimiz (sav)’i de uyarıyor. “Bak” diyor “onlar iman etmeyecek diye nerdeyse kendini helak edeceksin” diyor. Şeytandan Allah’a sığınırım. Olması gerekiyor onların bak dinsiz, imansız adamın olması gerekiyor, münafığın olması gerekiyor, kafirin olması gerekiyor. Allah Allah. “Hiçbiri olmasın” diyor imtihan biter o zaman Müslümanın değeri kalmaz. O olacak Müslüman için o çok değerli, çok kıymetlidir. Nasıl böyle bir elmas teşhirinde simsiyah kadife koyuyorlar elmas koyup ışık veriyorlar ya onun gibi mümin pırıl pırıl parıldar o zaman, o zaman belli oluyor mümin. Sen ne diyorsun? “Kadifeyi de kaldıralım siyah kadifeyi, ışığı da kaldıralım kumların arasına atalım” diyorsun müminin elmas görünümünü, kaybolur gider olmaz öyle şey. Gayet sakin olmak lazım mesela bir yere gidiyorsun yüz tane dinsiz var hiç gayet sakin olmak lazım. Bir tek sen insansın orada onlar ruhu alınmış varlıklar yani insan görünümü yaratılmış. Niye heyecanlanıyorsun? Sakin ol hepsi senin yönetiminde, dünya her zaman bak en başından beri hep inananlar yönetimde olmuştur. Deccal devirlerinde de yine inananlar yönetimde olmuştur. Deccala sadece ses çıkartılamamıştır imtihanın gereği. Hızır (as)’ın olduğu bir dönemde mutlaka Müslümanlar hakimdir ama ellenmez ayrı mesele ses çıkartılmaz. Mesela bak şimdi beni konuşturuyorlar ama konuşayım. Şimdi devlet PKK’ya ses çıkartmıyor bir anlamda, bir yerlerde. Bu devletin onlara karşı pasif olduğunu göstermez, o onlara mermerleri yedireceğini gösterir, betonları yedireceğini gösterir. Ben daha fazlasını da söylemeyeyim. Bazen hani öyle geri gibi dururlar o anlama gelmez.   

Evet, dinliyorum.

VTR: Melekler geleceği görür mü?

ADNAN OKTAR: Melekler tabii Allah bildirirse görür ki zaten de bildiriliyor onlara ona göre hareket ederler. Melek aslında insanlar arasında da oluyor da kıyafetlerinden çıkaramıyor insanlar bayağı oluyor melek çıkaramazlar. Ölünce fark edecekler, bunu görecekler. Bakın imtihanın bozulmaması çok hayati bir konudur insanlar ‘illa göreyim’ diyor gördüğün an imtihan bozulur. Olur ama seni öldürür Allah bak öldürmek şartıyla olur, seni öldürür ve gösterir ama öldürmeden gösterme olmaz. Mesela ölürken hiçbir mahsuru olmuyor geliyor Azrail (as) “Selamünaleyküm” diyor geliyor “Selam” diyor aleyküm demiyor Selam. Atatürk de rahmetli ölürken “Selam” diyor çok manidardır bu. O da “aleykümselam” diyor. Kim selam verdi de aleykümselam diye alıyorsun o da çok manidar.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Çamlıca Camisi inşaatının yüzde 90’ı tamamlandı Adnan Bey. Camiye daha önce takılan dünyanın en büyük aleminden sonra Türkiye’de bir camiye takılan en uzun Fetih Suresi asılacak. Cami için hazırlanan Fetih Suresi hattatların gözetiminde hazırlanıyor. Fetih Suresi’ni Hz. Peygamber (sav)’le, Mekkeli müşrikler arasında gerçekleşen Hudeybiye Anlaşması, cihat, münafıklar ve Mekke’nin fethedileceği müjdesi konu ediliyor.

ADNAN OKTAR: Bu Tayyip Hocam’a sevap olarak yeter inşaAllah, çok güzel olmuş. Hayırlısıyla bir açılsın da ziyaret edelim.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bir işe başlamadan önce besmele çekmek gerekir mi?

ADNAN OKTAR: Sabah kalkarken mesela bismillah, kapıdan çıkarken bismillah güzel olur, hayırlı bir işe başlarken bismillah tabii hep Allah’ın adını anmak inşaAllah, maşaAllah, bismillah, elhamdülillah, suphanAllah, Allah-u Ekber bunlar çok güzel. Kuran’da Allah-u Kebir de geçer Allah-u Kebir, Allah büyüktür; Kuran’da ayet olarak ayetin içinde geçer. Allah-u Kebir. Ekber geçmez Allah-u Ekber geçmez Kuran’da ama Allah-u Kebir geçer. Allah-u Kebir güzel bir ululamadır Allah’a yüceliğini belirtmedir Allah-u Kebir. Allah-u Ekber de güzeldir, Allah-u Kebir de güzeldir.

Evet.

VTR: Bir insan ruh sahibi olduğundan emin olabilir mi?

ADNAN OKTAR: Tabii, şuur, bilinç denen olayda şahıs ben benim der, ben bir şeyim, bir şeyi görüyorum, ruhumun içinde bir şey hissediyorum, gözümle görmüyorum beynimin içindeki görüntüyü görüyorum der ve anlar buna kutsal ruh denir zaten. Allah’ın insana ruhundan üfürmesi, Allah insana ruh üfürdüyse, kutsal ruh varsa o sonsuzluğu kazanmış oluyor zaten, o bilinir, o ruha sahip olan bilir kendini. Tevrat’ta da geçer, İncil’de de geçer. ‘Allah size kutsal ruh sunacak’ der, ‘Allah size kutsal ruh verecek.’ Kutsal ruhu alan insan sonsuza kadar ölmez, yok olmaz. Zaten o ölecek bir şey değil öyle o tarz bir şey değil. Maddeyle alakası olmayan bir şey, maddeyi zaten ruh ortaya çıkartır ruhtan oluşur madde. Maddeden ruh oluşmaz, ruhtan madde oluşur çünkü elde tutulan ruh yani gözde görülen ruh, maddeyle tutulan bir şey değil. Ama ruh elle tutulan bir şey görülen bir şey.

Evet.

VTR: Merhabalar ben Manisa'dan Tuana. Yazdığınız kitaplardan en çok hangisinin etkisinde kaldınız?

ADNAN OKTAR: Benim güzel yüzlüm en önemlisi Darwinizm. Darwinizm çok hayati. O zaten can çekişti can çekişti en sonunda patates salatalık muhabbetine çevirip yere yattılar direkt yani yere uzanmış vaziyette şu an.

Evet, dinliyorum.

VTR: Çocuklara İslam'ı kaç yaşında anlatmalıyız?

ADNAN OKTAR: Şuuruna bakar yani eğer şuurlu ise hiç fark etmez dört yaşında bile olur. Benim üç yaşında bayağı kafam açıktı hatırlıyorum. Ayten teyzem yeni evlenmişti onların evine gitmiştik evi tarif ettim anneme “tövbe” dedi annem “yani artık sana laf bulamıyorum” dedi. Evin girişini falan hepsini anlatmıştım anneme hayret etti. Üç yaşındaydım o zaman. Annem beni kucağına almak isterdi. Ben vicdanen asla kabul edemezdim üç yaşındayken biliyorum. Ben “yorulursun” falan diyordum kabul etmiyordum kendim yürüyordum.

Kızın burnundan getirmişsindir. O da canından bezmiş kaçmıştır ne yapsın yani? Dinle, imanla yaklaşsan, sevgiyle yaklaşsan böyle yana yana şarkılar söylemezsin işte. Hep “yandım, bittim, kaçtım, çöktüm, kaptırdım” E kaptırırsın tabii.

VTR: Cebrail (as)'in asıl görüntüsü insana benzer mi?

ADNAN OKTAR: Sen nasıl güzel insansın, nasıl güzel insansın maşaAllah. Canımın içi tertemizsin, nur gibisin; elinden yüzünden iffet, temizlik akıyor ve çok zeki bir kız olduğun anlaşılıyor. Esmerlik sana çok yakışıyor. Allah sana uzun ömür, hidayet, sağlık sıhhat versin. Allah cennette seni kardeş etsin bana. Evet, Cebrail (as) çok yakışıklı bir delikanlı görünümündedir. Bayağı keskin hatlı yani doğrusu Peygamberimiz (sav)’e benziyor yakışıklılığı. Çünkü Dıhye Peygamberimiz (sav)’e benziyor. Onu söyleyemiyorlar bir türlü ne hikmetse onur duy ne var onda anormal bir şey yok. Peygamberimiz (sav)’e benziyor ne var? Yakışıklı siyah gözlü görünümü öyledir Cebrail (as)'in. Kalınca kaşlı böyle geniş omuzlu, çok gösterişli, çok beyaz tertemiz cildi. Çok keskin bakışlı ama çok çok akıllı bakıyor tabii muazzam akıllı bakan bir melektir. Makul, insanı rahatlatan, kendinden emin, çok efendi konuşan bir insan görünümündedir ama melek. Ama bir anda mesela bütün ufku kaplıyor. İstanbul ufkunu düşün ne kadar olur? Yüz kilometre falan olur. En az yüz kilometre kanatlarını açtı mı öyle görünüyor uzaktan baktın mı. Peygamberimiz (sav) baygınlık geçirdi görünce. Bana mı öyle görünüyor acaba gibi baktı ama gittikçe gittikçe yaklaştı yaklaştı geldi sarıldı bir sefer. Öyle olunca baygınlık geçirdi Peygamberimiz (sav) koşarak Hz. Hatice annemizin yanına gitti. “Beni örtün beni örtün beni örtün beni örtün” sürekli öyle dedi. Yani akıl almaz heyecanlandı yattı hanımannemiz tabii çok olgun, çok güzel, akıllı bir insan anlattırdı yani “nasıl oldu Ya Muhammed söyle” dedi. İşte tarif etti görünüşünü. “Tamam” dedi “Cebrail (as) gelen” dedi “tebrik ediyorum peygambersin elhamdülillah” dedi. İlk peygamberliğini kabul eden kadındı. Peygamberlik iddia etmedi Peygamberimiz (sav). İlk Cebrail (as) geldiğinde hanımı ona söylüyor “Cebrail (as) geldi” diyor “Cebrail (as)” diyor. Bak görüyor musun kadınların üstünlüğü açısından işte bu bir delildir. İlk iman eden. Sonra anlatınca “Ben elhamdülillah kabul ediyorum” diyor. Çok küçük bir gruptu Peygamberimiz (sav). İt kopuk takımı şimdiki gibi münafıklar, sahtekarlar kum gibi kaynıyordu o zaman. Yıllarca uğraştırdılar yıllarca. En sonunda Hazreti Ömer (ra) kabadayıydı o, Resulullah (sav) dedi ki “sakın kimseye söyleme” dedi evde. “Tamam” dedi. Kapıdan çıkınca Kabe'nin önüne gelmiş “Karısını dul bırakmak isteyen varsa” diyor. İşte sayıyor tek tek. Daha önce de içerdi Ömer (ra) bayağı alkol alan birisiydi ve ünlü namlı kabadayıydı. Evire çevire böyle hakiki kabadayıydı. Kanı iliği çekiliyor herkesin yani “bu kadar” diyor yani “eğer yüreğiniz yetiyorsa” diyor. Kimse gıkını çıkaramıyor. Peygamberimiz (sav)’in de hoşuna gidiyor öyle deyince. Ondan sonra alenen ilan ediyorlar. Yoksa Peygamberimiz (sav) daha saklamak istiyor devam etmek istiyor. Ömer (ra) kabadayı olduğu için yerinde duramıyor verdiği liste uzun “karısını kocasız bırakmak isteyen varsa, dul kalmak isteyen varsa, çocuğunu öksüz bırakmak isteyen varsa” bayağı sayıyor “gelsin görelim” diyor “nedir olay” diyor. Hakikaten darmadağın eder yani acı kuvveti vardı Hazreti Ömer (ra)'in ve çok şedid bir insan yani çok şiddetli. Öfkelendi mi gözü hiçbir şeyi görmüyor. Akıl almaz korkuyorlardı ondan yani kabadayılığıyla ünlüdür namlı kabadayıdır. Bir de çok kuvvetli bayağı kuvvetliydi çok kanlı canlı bir insan. Ama tabii çok aklı başında ve vicdanlı biliyorsunuz. Kızı Kuran okuyor diye dövmüştü ağzını burnunu kırmıştı kız kan revan içinde kalmış sonra acıdı kızına biliyorsunuz. Ayeti alıp okuyunca elinden bir parça üzerine deri parçası üzerine yazılmış ayet. Okuyunca kanaati geliyor bir ayetten. Bu “Allah'tan geldiği belli” diyor. İşte Arapça bilen anlıyor onu. Edebiyattan anlayan anlıyor. “İnsanın yazabileceği bir şey değil bu” diyor. Sohbetlerde zaten kendini zor tutuyor. Yani duyulmaması ne demek Ömer (ra) için böyle bir konu yok. Yani Allah vermesin bir tanesi orada karşı çıksaydı yani. Allahualem orada bir kişi kalmazdı söyleyeyim darmaduman ederdi. Zaten korkunç öfkeli çünkü haksızlığa uğradığını bildiği için o öfkeyi sezdikleri için de kimse yerinden kıpırdayamıyor. Normalde onlar bayağı pislik adamlar o Mekke müşrikleri. Ama onun kabadayılığının şiddeti gözlerinden anlaşıldığı için gıklarını çıkaramıyorlar. Ondan sonra korktu üstüne bitti zaten olay çok rahat İslam’ı anlattı, Kuran’ı anlattı.

Mübarekler biz gidelim geceler olmasın inşaAllah ama gidelim. Yarın görüşelim inşaAllah.

BÜLENT SEZGİN: Yayınımızın sonuna geldik. Yarın tekrar görüşmek üzere.