Sohbetler (15 Ocak 2018; 11:00)
OKTAR BABUNA: İyi günler sayın izleyicilerimiz. Adnan Oktar'la Sohbetler programına başlıyoruz. Adnan Bey hoş geldiniz.
ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.
OKTAR BABUNA: Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Yozgat 6. Olağan İl Kongresinde konuştu. Şunları söyledi: “Şimdiden 2019'un safları belli olmaya başladı. MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli'nin 2019 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için şahsımıza destekleme kararını ilan etmiş olmasından büyük bir memnuniyet duydum. Bu önümüzdeki dönemde karşımıza çıkacak nice oyunları, kurulacak nice tezgahları şimdiden bozan fevkalade dirayetli bir karardır. Eskiden beri pek çok kritik dönemde desteğini gördüğümüz, özellikle de 15 Temmuz'dan beri sergilediği dik duruşuyla takdirle takip ettiğimiz Sayın Bahçeli'ye bu vesileyle şahsım, partim, milletim adına bir kez daha teşekkür ediyorum. Tabii gönül isterdi ki bu yerli ve milli duruşa ana muhalefet partisi de katılsın. Her zaman söylediğim gibi bunun için, bizim için onun bunun ne dediğinin bir önemi yok. Biz önce Rabbimiz ne der ona bakarız.”
ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam’a helal olsun. Gene güzel konuşmuş. Hep hikmetli, faydalı, isabetli, hoş konuşmalar oluyor. Tebliği mahiyetinde çok güzel anlatım.
OKTAR BABUNA: Vatandaşların da “şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganları üzerine Sayın Erdoğan: “Rabbimiz öyle buyuruyor: !Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Onlar diri diriler ancak bilemezsiniz.’ Biz de öyle inandık ve yola böyle çıktık” karşılığını verdi.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Tayyip Hocam helal süt emmiş bir koç yiğit. Müslüman ümmete çok güzel sahip çıkıyor. Böyle bir olay biz görmedik. Cumhuriyet döneminde görmedik. Atatürk'ten sonra böyle bir lider gelmedi. Tayyip Hoca hiç taviz vermiyor, maşaAllah baya güzel.
Bu Suriye politikasında çok büyük bir yanlışlık yapılıyor. Suriye hükümetini, devletini ve başkanını tanıyalım. Suriye'deki bütün yabancı unsurların Suriye'den çıkmasını istesin Suriye. Ve Türk ordusunu, Rus ordusunu, İran ordusunu çağırsın. Gayet haklı bir konu. Arkadaş ben ülkemi bölünmesini istemiyorum. Bana yardım etsinler bunları çıkaralım diyecek. Bu kadar. Bunun dışında bak ben dört yıl önce söyledim. Orada ağır silahlarla tahkimat yapacaklar, havaalanları yapacaklar, devlet kuracaklar dedim. Bir yıl, iki yıl bu filmleri gösterdim ve anlattım. Bak aynı dediğim gibi oluyor. Bekletmeye gerek yok, bu dediğimi hemen yapsınlar. Yoksa çok geç kalınmış olacak. Çok çok geç kalınmış olacak. Hemen yapılması lazım.
Evet dinliyorum.
İZLEYİCİ SORUSU: Aklın açılması yavaş yavaş mı olur?
ADNAN OKTAR: Bilmiyorum da yani bütün Anadolu böyle güzel, yakışıklı delikanlılarla dolmuş. Bu Mehdiyet’in bereketi. Allah hem Cemal ismiyle tecelli ediyor hem Hadi ismiyle tecelli ediyor. Bunda bir harikalık var.
Aklın açılması ani de olabilir yavaş yavaş da olabilir. Bazen bir gece de açılabilir. Allah diyor Mehdi (as) için, “Allah onu bir gecede ıslah eder” bir gecede. Yani bu bir ani açılmadır. “Allah onu bir gecede ıslah eder.” Onun üstünde hadis var. Önemli bir hadis. Bazen de aşamalı yapar Allah. Yavaş yavaş yavaş açar.
Dinliyorum.
İZLEYİCİ SORUSU: Allah'ı hakkıyla takdir etmek nasıl olur?
ADNAN OKTAR: Düz yataktan kalktın mı aklına hiçbir şey olmaz. Yani duş alayım, yemek yiyeyim der adam. Odanın duvarlarını görür sadece. Bir de sokaktan, pencereden bakar o kadar, çıkaramaz. Yani ölmüş oluyor zaten akşam. Kalktığında süratle Allah'la bağlantıyı en güçlü hale getirmesi lazım. Allah'ın harikalarını, yarattığı sistemin mükemmelliğini gözden geçirmesi gerekir. Özellikle görüntünün beyinde olması, sesin, birisi tarafından duyulması. Bak sesin birisi tarafından duyulması, bunun hiçbir açıklaması yoktur. Bu çok derin, çok büyük bir olaydır bu birinin sesi duyması. Daha gençler bunu bilmiyor. Bu çok şaşırtıcı, bu mucize işte, ruh olup olmaması konusu deniyor ya buradan anlayabilirsiniz yani ruhunun olmadığını. Sesi kim duyuyor? Ben duyuyorum diyor. Sen kimsin diyoruz. Ne demek yani diyor. Duyuyorum işte konuşuyorsun duyuyorum diyor. Anlamıyor, onu yani onu duyanın ve duymanın çok çok acayip bir olay olduğunu yani akıl durduracak bir olay olduğunu farkında değil. Görüntüyü kim görüyor diyoruz. Ne demek yani? Karşımdasın işte görüyorum diyor. Ben neredeyim diyorum. Ya deli misin sen diyor işte bir buçuk metre karşımdasın diyor. Haberi bile yok nerede olduğundan. Aklının ucundan bile geçmiyor. Beynin içinde olduğunu bilmiyor ve beynin içinde onu kimin gördüğünü ve o görmenin acayipliğinin de farkında değil. Yani bir kere birisini görüyor, görme ne demek? Hiçbir açıklaması yok. Birisi tarafından bir şeyin görülüp idrak edilmesi demek Allah'ın varlığının en keskin delili. Hiçbir açıklaması yok. Muazzam bir olay bu. Onunla bitiyor mu? Yok. Dokunma hissi geliyor. Ne demek dokunma? Kim dokunur yani? Dokunmayı duyan kim? Bu nasıl bir histir? Özel bir şey? Tarifi yok. E, bundan bitiyor mu? Yok. Tatma. Mesela kola içiyoruz, kolanın tadını alıyor bu ruh. Ve beşi de bir yerde bak, beşi de bir yerde. Beşi birbirinden ayrılmamış. Koku, limon kokusu, portakal kokusu falan, kim kokluyor bunu? Koku ne demek? Kokuyu kim duyuyor? Ne demek bu? Tadı kim duyuyor? O akıl durduracak bir olay bu. Bunun farkında değil, o mesela tombik var ya, o da farkında değil. Koku duyusu gelişti diyor evrimden diyor. Haberi bile yok yani onun fevkaladeliğinin yani akıl durduracak bir fevkaladeliğe sahip olduğunun farkında değil.
Ama Dawkins böyle düşüne düşüne teknik yönden imkansız olduğunu anladı Darwinizmin. Ama o da bunun farkında değil. Maddenin beyindeki görüntüsü ve dışarıda madde olmaması konusunda farkında değil. Dışarıda madde gölge varlık olarak var. O tarzda bir şey olarak yok. Mesela renk, bak bilimin ortaya koyduğu harikulade bir durum. Dışarıda renk yok bilime göre. Renk diye bir şey yok. Işık var mı? Işık da yok, aydınlık yok. Yani bu ışık yok. Simsiyah, karanlık. Renk de yok. Ses var mı? Ses de yok. Tat, koku var mı? Dışarıda koku diye bir şey yok. Peki mekan? Algıya göre diyor. Yani sen eğer büyük algılıyorsan büyük, küçük görüyorsan küçük, hiç görmüyorsan hiç yok diyor. Yani mekan olayı da bir acayip. Beyinde oluşması da bir acayip.
Şimdi bununla bitiyor mu? Uçsuz-bucaksız bir uzay görüntüsü var. Bizim uzayımız, yani evrenimiz, adamın avucuna koysan mercimek kadar. Bütün evren, mercimek kadar avucuna koysan, uzaktan birisine getirsen koysan, uzaklaştın mı bizim evrenden, baktığında mercimek kadar görür. Ama tabii evrenden dışarı çıkmak mümkün olmuyor. Başka birisi çıkmış olarak hazır gelirse olur. Çünkü evrenden dışarı çıktığında evreni sen oraya doğru sündürmüş oluyorsun. Evren seninle beraber oraya doğru uzuyor. Dolayısıyla evrenden çıkılamıyor. Yani şöyle düşün; bir balon, şu bayramda çocuklar balonları var ya, balon içinde bir balonun üstüne yapışmış şeyi düşün, balon genişledikçe o da onunla beraber geri gidiyor. İstediği kadar büyüsün balon, onun dışına çıkamaz, yani evrenle beraber, çünkü sündürüyor evreni gittiği yere. Mesela, cıvaya, suya bir kaşık batır su damlasına, çektiğimizde damla onunla beraber uzar. Yani o suyu beraberine götürür. Oradaki varlık da evreni birlikte götürüyor, kendisini beraber götürüyor. Belki sivri olarak götürüyor ama götürüyor. Ve dışarı çıkamamış oluyor. Yani esirle birlikte götürüyor evren, esirle doludur. Yakışıklıma ben bu kadar anlatayım da o ona yeter, inşaAllah.
OKTAR BABUNA: Bu anlattıklarınızın dışında hiçbir açıklaması yok zaten bu anlattıklarınızın. Yani tat alma, koku alma, düşünme, bilinç, bu anlattıklarınızın dışında hiçbir açıklaması olmuyor. Ben de beyin cerrahlığı ile sizinle daha tanışmamışken, beyin cerrahlığını hep merak ederdim. Bilinç nasıl oluşuyor, beynin neresinde? Öyle bir yer yok zaten. Beynin kendisi de zaten görüntü olduğu çok açık, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Beyin nerede diyoruz? Beyin de ruhun içinde.
Dinliyorum.
OKTAR BABUNA: Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Uluslararası Koalisyon tarafından bazı medya organlarına yapılan yazılı açıklamada, Suriye Demokratik Güçleri ile Suriye Sınır Güvenlik Gücünün kurulması ve eğitimi amacıyla çalışıldığı bilgisinin paylaşıldığını aktardı. Kalın şu açıklamaları yaptı: “Bu durumun kabul edilmesi kesinlikle mümkün değildir. Bugüne kadar olduğu gibi, önümüzdeki dönemde de Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı açıklamalar çerçevesinde adı ve şekli ne olursa olsun her türlü terör örgütüne karşı mücadelesini sınırları içinde ve dışında kararlılıkla sürdürecektir. Bu çerçevede meşru hedef olan terör örgütlerine karşı yeri, zamanı ve şekli Türkiye tarafından belirlenmek üzere her türlü müdahale hakkı mahfuzdur.”
ADNAN OKTAR: Tamam da şimdi orada bir teknik sorun var. Ben dedim ki bak adamlar oraya devlet kuracaklar fakat Amerikan destekli olacak bu dedim. Ama İngiliz Derin Devleti’nin öncülüğünde oluyor. İngiliz Derin Devleti organize ediyor. Şimdi Türkiye bu bölgelere girmeye kalksa her yerde Amerikan bayrağı var. Kime saldırmış olacak? Amerika'ya saldırmış olacak. Teknik olarak mümkün değil. Otuz kere bunu söyledim. Ama şu an eğer Rusya, İran, Türkiye birleşirse ültimatom verirler. Derler PKK’ya, buradan çık, ülkemizi işgal eden yabancı bir kuvvet var. Bu çok makul. Yani bütün dünya bunu kabul eder. Birleşmiş Milletler de kabul eder. Doğrudan saldırabilirler. Yani ayırt ederek falan işte yollarını keserek falan her yere yani böyle hallaç pamuğuna çevirip onları orada yaşayamayacak hale getirebilirler. Ama şu an hukuki zemin yok hukuki zemin. Türkiye Suriye'ye giremez şu an. Yani bu açık belli bunu çocuk olsa bilir. Türkiye Suriye'ye girdiğinde Amerika ile karşılaşacak. Her yerde Amerikan bayrağı var. Tankların üstünde Amerikan bayrağı var. Oradaki kurdukları karakollarda Amerikan bayrağı var. Her yerde Amerikan askeri dolu. Nerede YPG? Onu ayırt etmek şu an çok güç. Bu şekilde olmaz. Ama oraya girer. Mesela Amerikan askerlerinin ta burnunun dibine kadar girer Türkiye. Orada YPG'lileri tek tek yakalar. Yani Amerikan tankıyla Türk tankı yan yana olur. Ama bir bir orada bunların kafasının ezilmesi gerekiyor, ayırt edilerek. Yani toplu bir hücum mevzusu baş değil. Mesela topçu ateşi yapamayız biz Amerikan kuvvetlerine karşı. Amerika'ya savaş açmış oluruz. Ama legalliği sağlarsak Suriye hükümetini tanırsak, Suriye devletini tanırsak, Esad'ı tanırsak, Esad çağırır Türkiye'yi, Rusya'yı çağırır, İran'ı da çağırır. Konu kökünden hallolur. Yani Rus ordusu girer Suriye’ye o zaman, bin tankla falan girebilir. Türk ordusu da girer bin tankla. İran ordusu da girer bin tankla. Bu baş edilecek bir şey değil. Girer, Amerikan kuvvetleriyle yan yana olurlar. Ateş etmez ama, yan yana. Arkadaş derler biz burada PKK'lı arıyoruz. Amerikalılara, siz şöyle çekilin kenara derler. Gel bakayım buraya dersin. PKK'lı direkt üstüne çöker alır götürürsün. Tek tek ayıklanması lazım. Şu an Amerikalıların arkasında saklandı onlar. Dolayısıyla bunun dışında bir yol yok. Vakit de kaybetmeye gerek yok. Yani başka da yapacak bir şey yok. Beklemenin bir alemi yok. Şu an ne diyorsun sen? Suriye diye bir devlet yok diyorsun. Hükümet de yok, burası bomboş toprak arazi. İsteyen istediğini yapar anlamına geliyor. Kapanın elinde kalır. PKK diyor ki ben de kaptım diyor. Amerika ile birlikte kaptım diyor. Yani sahipsiz bir devlet, sahipsiz bir millet, sahipsiz bir ülke var. Önce sahipli hale getirelim. Yani o resmi olarak Esad'ı tanımamız lazım. Yani konuyu uzatmaya gerek yok. Katil, Allah Allah, orada katil olmayan kim var bana göstertin. Parmakla sayılır orada katil olmayanlar. Mecbursun görüşeceksin. Kimlerle? Kim gerekiyorsa. Bu derhal yapılması lazım. Yoksa öbür türlü bu siyasi demagojinden öte gitmez ve cayır cayır orayı alırlar söyleyeyim. Bak dört yıldan beri ben bunu söylüyorum. Buna rağmen bu sistem cayır cayır ilerliyor. Adım, adım, adım, adım ilerliyor bu. Dört yıldan beri bir geriye gidiş olmadı. Sürekli ileriye gidiş oldu. Dolayısıyla Türkiye'nin bekleyecek bir durumu yok. Adamlar orayı tamamen istimlak etmeden üstlerine çökelim. Türk topçusu da girebilir, içeriye kadar girer. Piyade de girer. Amerikalıların hakim olduğu yerlerde gider oturursun. Ama PKK'lı gördün mü direkt üstüne çökersin. Amerikan askerlerini tek tek ayırt etmek gerekiyor. Yoksa biz orada gittik, mesela 3-5 Amerikan askeri itlaf olsa, bu meydan savaşı demektir. Amerika'ya savaş açtık demektir. İngiltere de o zaman devreye girer.
Zaten asıl İngiltere onları gönderiyor. Hava, kara bombardımanı bilmem ne, bizim böyle bir şeye tevessül etmemiz için meşru legallik meydana gelmesi gerekiyor. Meşru legalliğin bozulmasında bizi oyuna getirdiler Türkiye'yi. Suriye karşıtı yaptılar. Esad karşıtı yaptılar. Adamı durduk yere katil hale getirdiler. Adam garibanın tekiydi. Çok da efendi bir insandı. Gelip gidiyordu burası karısıyla beraber. Cumhurbaşkanıyla oturuyordu, kalkıyordu. Çok nezaketli bir çocuktu. Onu cinayetin içine soktular, katil ettiler. Şimdi de Suriye'yi sahipsiz bıraktılar. Burada çok yanlış, galiz bir hata var. Derhal Suriye'yi tanımamız lazım. Devletini, hükümetini, Esad'ı. Anlamazdan gelinecek gibi değil, derhal. Derhal Rusya ile anlaşmak İran'la anlaşmak, sınırdan paldır-küldür girelim. Bu kadar basit. Suriye çağıracak ama. E çağırınca, meşru devlet çağırıyor seni, giriyorsun, bu kadar. Yani gayrimeşru hiçbir şey olmaz. Ama şu an gayrimeşru olur. Çünkü devlet yok orada da. Türkiye oraya giremez şu an. Yani ortada yağma edilen bir devlet var, ülke var. Türkiye giremez. Yani Amerikan askerleriyle çatışmaya buna yanaşamaz. Böyle bir şey olmaz, vakit kaybetmeye de gerek yok. Yani boş yere vakit kaybetmiş oluruz.
OKTAR BABUNA: Siz yıllar evvel, “bir gece hemen girilsin birkaç saatte hallolur” demiştiniz.
ADNAN OKTAR: En başında söyledim yapın diye yapmadılar. Şu an bak gittikçe adamlar zemine oturmaya başladı. Havaalanına başladılar, askeri istihkamlar yapılıyor. On binlerce tank, top, silah, malzeme akışı devam ediyor. Ha bire asker yığınağı var. Ha bire PKK'lı çeteleri getiriyorlar oraya. Vakit kaybetmenin alemi yok.
BÜLENT SEZGİN: Adnan Bey, belirttiğiniz gibi sözde binalarında YPG ve PKK'nın Amerikan bayrakları var.
ADNAN OKTAR: Tamam, bu vaziyete nasıl saldıracaksın? Nereye, buraya mı topçu ateşi yapacağız? Amerika da, görmedin mi bizim bayrağımızı? Niye ateş ediyorsun desene diyeceğiz. Böyle olmaz. Önce legal bir ülke olacak. Bak otuz kere söylüyorum. Anlamazdan yenilecek gibi değil. Bu legal ülke legal devletle legal devlet başkanı bizi Suriye'ye çağıracak müdahale için. Biz de oraya gidip yerleşeceğiz. Operasyon bittikten sonra da çıkıp geleceğiz. Bu kadar.
Dinliyorum.
İZLEYİCİ SORUSU: Bencil insanların en büyük eksikliği nedir?
ADNAN OKTAR: Eğer böyle yüzeysel bir bencillikse, eğitimle gider ama ruhsuzsa, ölüyse zaten bencil yaratılır. Bencil olmak, yani bir insan için aşağılanması açısından en berbat durum. Egoist, bencil olması. Her şey kapanır bencil insana. Bencil, egoist insana her şey kapanır. Dinlerin en büyük amacı bencilliği, egoistikleri yok etmektir. Faciadır bencillik, egoistik. Ne sevgi kalır, ne merhamet, ne şefkat, ne akıl, ne fikir, ne nur, ne güzellik, bencillik insanı mahveder. Büyük bir beladır. Müthiş bir uğursuzluk gelir insanın üstüne, uğursuzluk. Allah ezim ezim ezer bencil olanları.
Evet, dinliyorum.
OKTAR BABUNA: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yozgat'ta dünya şampiyonu, milli güreşçi Rıza Kayaalp'i evinde ziyaret etti. Erdoğan burada Rıza Kayaalp, annesi, Sevgi ve babası Kelami ile sohbet edip hatıra fotoğrafı çektirdi.
ADNAN OKTAR: Güzel. Tayyip Hocam yine teşvik etsin. Bak kündeyi biliyoruz. Çırpma, burgu. Bunlar üstünde durdun. Onu demesinin kastı ben güreşten anlarıma getiriyor Tayyip Hocam. Hakikaten de pehlivanlık var Tayyip Hocam'da. Çünkü pehlivan elini öpmeye çalışıyor. Birkaç yerde görüyorum elini öpmeye çalışıyor. Elini bir çekiyor aşağıya indiriyor. Her babayiğidin gücü yetmez. El bir de bakınca dümdüz olmuş. Tayyip Hocam çok efendi delikanlı, maşaAllah kabadayı. Sonuna kadar yanındayız, evelAllah.
Diyorlar ki Türkiye'de özgürlük yok. Diktatörlük var. Kadınlar özgür değil. Gençler özgür değil. Bana bakın, arkadaşlarıma bakın. Bir daha söyleyin duyayım. Demek ki doğru değilmiş. Kadınlar özgür değil diyorlar, değil mi? İstediği gibi giyinemiyor diyor. Beyler istediği gibi eğlenemiyor, gülemiyor. Özgürlük yok diyor. Konuşma özgürlüğü de yok diyor. Cayır cayır hükümeti eleştiriyorum ben. Bak şimdi hükümeti eleştirdim. Alabildiğine de özgürüz. Dans, müzik, eğlence. Hiç kimse bizim kapımıza gelip niye bunu yaptınız demedi. Türkiye özgürlük ülkesidir. Modern bir ülkedir. Aydın bir ülkedir. Kadınlar istediği gibi giyinir. Dekolte de serbesttir, çarşaf da serbesttir. İstediği gibi insanlar da eğlenir. Kimse kimseye karışmaz. Hükümet özgürlükten yanadır. Buna sözlü mü, fiili mi ispat ettik? Fiili ispat ediyoruz. Türkiye'nin aydınlık yüzüyüz, modern yüzüyüz. Müslümanlık deyince dehşet verici bir görüntü veriyorlardı. Bakın dedik Müslüman böyle olur. Neşeli, sevinçli, kaliteli, klas, tertemiz, özgür konuşan, istediği gibi gülüp oynayan, kadınları alabildiğine özgür, Allah'tan korkan, Allah'ı seven, Kuran'a tam bağlı, alabildiğine güzel, alabildiğine hoş, alabildiğine etkileyici.
Tayyip Hocam'a çizgili takım giy dedim, Allah aşkına şu kareli giyme dedim. Allah razı olsun. Allah razı olsun. Tayyip Hocam bir tane. Terzisiyle bir resim vardı şimdi çizgili. Çizgili giydi mi aslan gibi delikanlı. Uzun, uzunsun ne güzel. Evet uzunsun, uzun adamsın öyle desinler. Filinta gibi delikanlısın. Uzun olmak ne güzel. Yaklaştır, Tayyip Hocam ceketinin çizgilerini göreyim. Bak görüyor musun? Şahane, yakışır dedim. Bir de en alası, sen giymeyeceksin de kim giyecek? Kumaş da İngiliz kumaşı, güzel yani maşaAllah. Daima çizgili, uzun boylusun iftihar ediyoruz. Bir de filinta gibi delikanlısın, sağlığı sıhhate de çok iyi yerinde Tayyip Hocamın. Bakıyorum merdivenlerden 15'lik delikanlı gibi koşuyor. Gidişat iyi.
BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanımız’ın videosu vardı güreşçilerle.
ADNAN OKTAR: Bir kere çok esaslı bir söz vermişsin. Tayyip Hocam künde istiyorum diyor. Bitti. Künde pozisyonu aldığında kırbaç gibi vuracak Allah'ın izniyle. Gücüm yetmiyor yok. Mengene gibi alacak. İstediği kadar mindere yapışsın, direkt havalandıracak. Kırbaç gibi de vuracak yani. Adil Atanlar, Yaşar Doğu'lar hep öyleydi. Yaşar Doğu'nun kündesinden kurtulan adam yok. Mümkün değil. Hüseyin Akbaş fırtına gibiydi. Bak güreş muhabbeti oldu mu nasıl açılıyorsunuz.
Osmanlı Leventleri gibisin Tayyip Hocam. Uzun boy, makbul, güzel bir şey. İftihar ediyoruz. Tabii ki çizgili takım, cayır cayır, ipekli. Çeşit çeşit giyin helal olsun sana, sen milletin Cumhurbaşısın. Sen giymeyeceksin, kim giyecek? En az 365 takımın olması lazım, en az. Hakikaten, her gün bir tane giymesi lazım, en az 365. Cumhur'un başı, ne demek?



