Sohbetler (14 Ocak 2017; 13:00)

BÜLENT SEZGİN: İyi günler değerli izleyicilerimiz. Adnan Oktar’la Sohbetler’e başlıyoruz, inşaAllah. Adnan Bey hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Bülent Bey siz de hoş geldiniz, Fikret Bey siz de hoş geldiniz.

KARTAL GÖKTAN: Hoş bulduk Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Evet, ne diyelim? Bir etiket yapalım. “Çözüm sevgi birliği” diyelim.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Kenan Evren, Cumhurbaşkanlığının sonlarına doğru yani 1988 yılında İngiltere’ye yaptığı resmi ziyaretten görüntüler vardı Adnan Bey, bir video vardı. Görüntülerde İngiltere Kraliçesi Kenan Evren’i tren istasyonunda karşılıyor. Kraliçe Elizabeth ile birlikte saltanat arabasına biniyor ve Buckingham Sarayı’na gidiyorlar. Kenan Evren yaptığı konuşmaya “My Lords” diye başlıyor ve Türkiye ile İngiltere’nin aynı idealleri ve değer yargılarını paylaştığını söylüyor.

ADNAN OKTAR: Kardeşim işte felaketin kaynağını anlayın. Açık açık söyleyemiyoruz. Ta Abdülhamit döneminde yakayı kaptırmış adamlar. Ta Abdülhamit döneminde yakayı kaptırmış, adam şakayla geçiştirmeye kalkıyor. Mahvediyorlar şu an Türkiye’yi. İngiliz derin devletinin eline düşmüş Türkiye ve bütün İslam alemi. Adam baksana “My Lords” diye başlıyor olaya. Lord, Allah demek İngilizcede. Yani şimdi daha detay vereceğim ortalık karışacak. Tam konuşmak da istiyorum ama iki saat bu sefer onun açıklamasını yapmamız gerekecek. Yani felaket büyük, herkes fevkaladeliği anlasın. Bütün yazarlar çizerler falan bu olayın üstüne gitsinler. İngiliz derin devleti İslam alemini mahvedecek. Yani bir tane adam bırakmayacaklar Allah esirgesin bak. Türklük alemini de yok edecekler. Bu deccaliyet, başımız belada. Bak, herkes İttihad-ı İslam için, İslam Birliği için gayret etsin, dua etsin. Allah Hz. Mehdi (as)’ı zahir etsin, İsa Mesih’i zahir etsin. Felaketi bir türlü anlatamıyorum. Anayasaya 126. Madde, yani eyaletlere bölünmesine zemin hazırlayan Türkiye’yi, madde Evren zamanında ekleniyor anayasaya. Hatta maddede bölge valileri seçilmesi, bu valilerin her türlü yetkisi var, iç güvenlik vesaire. ANAP da bazı siyasetçiler bu bölünmeye sebep olur diye itiraz ediyorlar o zamanlar. ANAP kendi içinde bölünme aşamasına giriyor ve yasayı Evren’in istediği şekilde geçiremiyorlar. Bu sefer de yine biz itiraz ettik. Bak, yine anayasaya koydular, yine çıkarttırdık. Kim koydu anayasaya onu da anlayamadık. “Kim koydu?” diyoruz “bunu” “Bilmiyoruz” diyorlar. Adam baksana “My Lord” diye başlıyor. “Türkiye’nin her ili ayrı devlet olsun” diyor Kenan Evren, her ili. Yani felaketi anlamazdan gelmenin alemi yok. Yakayı kaptırmışlar ta Abdülhamit döneminde.

Bambaşka bir ruh halinde, bambaşka bir dünyadalar yani İslam ruhuyla bağlantı olmayınca çok garip bir dünya meydana geliyor. Genç kızlar o sarhoş gibi görünümün içerisinde sadece korkuyu yaşıyorlar o zaman. Sevgi, derinlik, tutku tamamen gitmiş oluyor. “Resmini aldım, çektim kurşunu resmine bir mermi çaktım. Yaktım cigarayı dumanını üfürdüm” bilmem ne falan. Bir genç kıza sen bunu bu şekilde söylersen ne olur o çocuk ya? Nerede burada sevgi, saygı, dostluk, derinlik nerede? Nerede burada Allah korkusu? Nerede Allah aşkı? Nerede derin akıl? Nerede akılcılığın verdiği o güzellik?

Evet, dinliyorum

KARTAL GÖKTAN: Faaliyet haberlerimiz var. 1 Ocak’ta Kayseri Erciyes Kayak Merkezi’nde elli adet eserinizi dağıtan kardeşlerimiz cuma günü de birlikte ev sohbeti yapıp kitaplarınızdan bölümler okumuşlar. Antalya’dan kardeşlerimiz Ahir Zaman Alametleri ve Mehdiyet konuları üzerine sohbet etmişler. Samsunlu kardeşlerimiz Merkez’de çeşitli bar ve kafelere sizin Müşrikler İstemese de Mehdi kitabınızı dağıtmışlar. Geçen hafta içinde Avusturya’da iki bin tane PKK tehlikesi ve evrimin geçersizliği ile ilgili broşür dağıtılmış. 3, 5 ve 10 Ocak tarihlerinde bir araya gelip çeşitli kitaplarınızdan bölümler okuyan kardeşlerimiz aynı günlerde Sakarya’nın Ferizli, Erenler, Adapazarı ilçelerinde ve İzmit Merkez’de toplam beş bin iki yüz adet A9 broşürü ve altmış adet eserinizi dağıtmışlar. Adanalı kardeşlerimiz 11 Ocak’ta hem evlere hem de 10. Adana Kitap Fuarı’nda Adana Eski Belediye Başkanı Aytaç Durak ve Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş olmak üzere halkımıza sizin kitaplarınızdan hediye etmişler. Geçtiğimiz Pazar günü Kayseri, Alpaslan ve Osman Kavuncu mahallelerinde yüz yirmi üç adet kitap dağıtımı yapan kardeşlerimiz sonrasında beraber Kuran okumuşlar. Kardeşlerimiz 4-6 Ocak tarihlerinde Balıkesir Merkez’de toplam iki yüz yetmiş yedi adet eserinizi halkımıza hediye etmişler. Evde buluştuklarında ise beraber yemek yiyip belgesellerinizden izleyip sohbet etmişler. 2 ve 5 Ocak tarihlerinde buluşan Bursalı bazı kardeşlerimiz kitaplarınızdan okuyarak sohbet edip ardından A9 broşürü ve yetmiş adet eserinizin de dağıtımını yapmışlar. AK Parti Nilüfer İlçe Başkanı Celil Çolak’ı ziyaret ederek, sohbet edip sizin Münafığın Derin Karanlığı ve Amerika’nın Göremediği PKK isimli eserlerinizi hediye etmişler. Aynı kardeşlerimiz Bursa’daki çeşitli okullarda da fosil sergisi düzenlemişler. Öğrenciler bayağı ilgi göstermiş fosillere. Kardeşlerimiz Almanya’nın Ansbach şehrindeki sokak kitaplığına sizin Almanca kitaplarınızdan bırakmışlar. Gaziantep’te konferansa katılan Profesör Doktor Ahmet Şimşirgil, Bayburt Üniversitesi İlahiyat Dekanı Profesör Doktor Nasrullah Hacımüftüoğlu, Gaziantep İl Müftüsü Sayın Ahmet Çelik ve Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Yönetim Kadrosuna kardeşlerimiz kitaplarınızdan hediye etmişler. Gebze’den kardeşlerimiz 2 ve 6 Ocak tarihlerinde ev sohbetinde bir araya gelerek Kuran-ı Kerim ve kitaplarınızdan bölümler okumuşlar. Ankara’dan kardeşlerimiz 2, 4 ve 6 Ocak tarihlerinde Keçiören, Tepebaşı, Ümitköy ve Bilkent’te kırk altı adet eseriniz ile altı yüz elli adet A9 broşürünün dağıtımını yapmışlar. Bursa’dan kardeşlerimiz 18 ve 26 Aralık’ta bir araya gelmişler, Münafığın Derin Karanlığı kitabınızdan bölümler okumuşlar. 20 Aralık’ta Bursa Vali Yardımcısı Yunus Fatih Kadiroğlu’nu 21 Aralık’ta da Yıldırım İlçe Emniyet Müdürü Nevzat Uğurer’i ziyarete gitmişler. Sohbetleri sonrasında kedilerine kitaplarınızdan hediye etmişler. Alanya’dan kardeşlerimizin katılımıyla da Konya’da 11 Ocak’ta bin sekiz yüz adet İngiliz derin devleti ve PKK tehlikesini anlatan broşürler halkımıza dağıtılmış maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Çok güzel.

Kenan Evren o dönemde 12 Eylül’de ülkücü gençlerin yaşını büyütüp astırmıştı. Bir de övünüyor. Diyor ki; “Biz bu adamları asarken adaletli davrandık.  Bir sağdan adam astık, bir soldan adam astık” diyor. Adaletli, yani “baktık soldan adam asıyoruz, “bir tane de sağdan getirin” dedim” diyor, “onu da astırdım” diyor. “Her seferinde böyle denge sağladım” diyor. Şu kafaya bak ya. Çok fazla insan asıldı o dönemde. Bak, Kraliçe’ye gösterdiği saygıya bak, görüyor musunuz? Bir daha göstersene filmi. İşte anlamayan anlasın.

Çok fazla İngiliz vatandaşı olan yönetici var Türkiye’de şu an, çok fazla. “Ben” diyor adam ismini söylüyor, “İngiliz vatandaşı olduğumda Majesteleri Kraliçe 2. Elizabeth’e ve varislerine bağlı kalacağıma, yollarını izleyeceğime” bak, “yolarını izleyeceğime her şeye kadir Tanrı’nın adıyla yemin ederim” diyorlar. “Yasalarını bağlılıkla yerine getireceğime ve İngiliz vatandaşı olarak görevimi ve sorumluluklarını yerine getireceğim” diye yemin ediyor. Sonra da Türkiye’de yönetici oluyor adam.

Tevrat’ta Mezmurlar 2/1, 3. Ahir zamanda Hz. Mehdi (as)’a karşı deccaliyetin nasıl azacağını bak, şöyle anlatıyor Tevrat. “Nedir uluslararasındaki bu kargaşa, neden boş düzenler kurarlar bu halklar? Dünyanın kralları saf bağlıyor, hükümdarlar birleşiyor. Rabbe ve mesh ettiği Kral (Moşiyah Mehdi’ye) karşı. “Koparalım onların kayışlarını” diyorlar. “Atalım üzerinden bağlarını” diyorlar.” (Mezmurlar 2/1-3)

“Mesih için şöyle yazılmıştır: Rabbinin ruhu, bilgelik ve anlayış ruhu, öğüt ve güç ruhu, bilgi ve Rab korkusu ruhu onun üzerinde olacak. Bu O’nun (Allah’ın) ona (Hz. Mehdi’ye) salih işlerinde cendere gibi sıkıntılar yüklediğini öğretir” diyor. Yani çok zor imtihanlardan geçeceği belirtiliyor Moşiyah’ın, Talmud’da geçiyor.

Evet, şimdi kısa bir ara verelim, devam edelim.

BÜLENT SEZGİN: Yayınımıza kısa videolarla devam ediyoruz.

VTR: Medeniyetlerin Beşiği Endülüs’ten Günümüze Dersler

BÜLENT SEZGİN: Yayınımıza devam ediyoruz, inşaAllah. Buyurun Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Tamam buyuralım.

Bugün mecliste 11 ve 15. maddeler oylanacakmış. Yalnız 15. madde biraz riskli. 15. maddede denetim mekanizması olmadan tek bir kişiye tüm devlet kurumlarını, kurumların yetkilerini dolayısıyla idare sistemini değiştirme yetkisi veriliyor. Eskiden devlet kurumlarının yetkileri değiştirileceği zaman meclis komisyonunda tartışılıyordu. Mecliste onaylanıyordu. Mecliste onaylanması çok önemli. Bakanlar Kurulu’ndan onaydan geçmesi gerekiyordu. Ancak 15. maddeyle Cumhurbaşkanı kararnamelerle idare alanında geniş düzenleme değiştirme yetkisine sahip oluyor. Yani cumhurbaşkanı tek bir kişi Diyarbakır, Mardin, Urfa’yı bir araya getirip idari bir düzenleme yapabiliyor. Kamu tüzel kişilerin istediği gibi belirlenebilmesi demek istediği gibi bakanlık kurabilir, emniyet müdürlükleri oluşturabilir, belediyeler oluşturabilir anlamına geliyor, bakın çok riskli. Bakanlık kurabiliyor, emniyet müdürlükleri oluşturabiliyor, belediyeler oluşturabiliyor. Mesela birden fazla ilde yetki kullanabilecek. Eyalet valisi gibi bir konum oluşturabiliyor. Dolayısıyla 14 ve 15 ileriki dönemde başka kişilerin ellerinde Türkiye’nin federasyon hazırlığına alt yapı olarak çok rahat kullanılacak gibi. Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerde devlet başkanı bu tip kararnameleri senato onayıyla yürürlüğe giriyor. Burada senato onayına gerek kalmayacak, meclis onayına gerek kalmayacak. Tek kişi karar verecek, bitirecek. Tehlikeli üstü tehlikeli. Buna bir çözüm bulunması lazım.

PKK, Evren zamanında acayip güçlendi. Diyarbakır hapishanelerinde mahvettiler insanları. İnsanlar acayip kinlendiler hepsi dağa çıktı ondan sonra birçoğu. Hiç alakasız tiplerle doldurdular o dönemde. Evren’in ünlü bir sözü vardı “Asmayalım da besleyelim mi?” diye. Eğit, sen Darwinist, materyalist eğitmişsin. İngiliz derin devletinin etkisinde kalan bir sistem var. Bu sistem insanları mahvediyor. Eğit, düzelsin. Darwinizm’in, materyalizmin etkisini ortadan kaldıracak bir anlatım yap.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Meclis Başkanı İsmail Kahraman bir süredir ağır hasta olduğu için hastanede tedavisi devam ediyor. Bu süre zarfında beş tane meclis çalışanı kendisine yardımcı olmak ve ziyaretçilerini karşılayıp oradaki düzeni sağlamak için hastaneye gidip çalışmışlar. Bu konu hem basında hem de meclis çalışanları arasında gündem oldu. Meclis çalışanlarının hastanede hizmet vermesi eleştiriliyor.

ADNAN OKTAR: Çok ayıp çok ayıp çok ayıp. Yaşlı başlı bir insan Allah rızası için güzel bir göreve gelmiş, güzel hizmet ediyor. Kimsesi de yok. Hanımı zaten yaşlı ona kim bakacak? Mecliste onu tanıyan bilen insanlar var. Bu ayrıca herhangi bir insan da değil. Devlet görevlisi, yüksek devlet görevlisi bir insan. Tabii ki güvenilir birilerinin gidip ona yardım etmesi lazım. Sokaktan herhangi birini bulup oraya götüremezler. Burada bu anlayışsızlık çok çok ayıp, çok şefkatsiz ve saygıya uygun olmayan bir tavır. Olabilecek en doğru hareket yapılıyor. Bu insanlar devlet terbiyesi almış, güvenilirliği emniyetin araştırmasıyla sabit olmuş ve İsmail Hocamızı da tanıyan insanlar. Allah rızası için hizmet ediyorlar. Sen adam “bunu niye yapıyor?” diyorsun. Hem sen kendin yapmıyor yardımcı olmuyorsun yapanı da engelliyorsun bu çok ayıp. Bu sevgisizliğin bu dereceye gelmesi çok şaşırtıcı. Allah’tan korksunlar bu ayıbı yapmasınlar.

Evren döneminde hazırlanan kararnameye de benziyordu bu kararname. ANAP içinde ileride bölünmeye yol açar dedik itiraz geldi. İtiraz edenlerin başında Hasan Celal Güzel ve Vehbi Dinçerler vardı. Vehbi Dinçerler çok yaman bir insandır Allah ömrünü uzun etsin. Hasan Celal Güzel de öyle ikisi de delikanlıdır. İtiraz sebebi “ülkeyi etnik haritalara bölersek dağılır” deniyordu. Böylece bölge valisi sistemi vesayeti oluşmadı. Mesela 1983 yılında henüz asker yönetimi varken Evren döneminde başbakan Bülent Ulus’un imzasıyla Türkiye’yi sekiz bölgeye bölen bir kanun hükmünde kararname hazırlandı. Bu madde şu an uyardığım maddeye çok benziyor 126.madde. Eğer bugünkü değişiklikle bu madde iptal edilmeseydi gelecekteki cumhurbaşkanı 126.maddeye dayanarak Türkiye’yi eyaletlere bölebilecekti. Bak gelecekteki cumhurbaşkanı 126.maddeye dayanarak Türkiye’yi eyaletlere bölecek yetkiye sahip olacaktı bu madde eğer dursaydı. Yeniden getirdiler bu maddeyi hayret edecek şekilde anayasaya bunu koyalım diye getirdiler önümüze. Biz itiraz ettik elhamdülillah çıkartıldı. Ama şimdi yine ona benzer olarak araya sıkıştırıldı. Başka maddenin arasına sıkıştırıldı, bu olmaz.

Evet, Fikret dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Trump başkan seçildiği günden bu yana Amerika’nın özellikle ünlü kesimi tarafından yalnız bırakılıyor. Son olarak devir teslim törenine katılacak ünlü bulunamadığı yönünde haberler çıktı. Törene davet edilen Amerikalı sanatçılardan Elton John, Bruce Springsteen, Celine Dion, George Lopez, Ice-T, Justin Timberlake, Bruno Mars gibi sanatçılar ve Hollywood ünlülerinin neredeyse tamamının daveti reddettiği öğrenildi. Obama’nın törenine tamamı katılan bu ünlüler Trump’a karşılar. Beyaz Saray’ın kendi tasarımcısı da First Lady’i giydirmeyi reddetti. Ünlü moda tasarımcıları da Melania Trump’ı giydirmeyeceklerine bunu üstlenmeyeceklerini açıkladılar.  

ADNAN OKTAR: Canım biz de buradaki ünlüleri göndeririz dert mi? Bütün liderler gitsin siyasi liderler falan, ünlü siyasi liderler. Dürüst bir tavır değil. İngiliz derin devleti bir kısmını egavlamış benim gördüğüm. Onlar da avucuna düşmüş bir kısmı o laf değil. Amerikan halkının ezici olarak çoğunlukla onu seçmesi yeterli. Dürüst davranmıyorlar. Eğer sanatçıysa bütün halkı herkesi kucaklaması lazım. Onu seçen milyonlarca insanı hiç yerine koymuş oluyorlar. O insanlara saygısı olması lazım bu insanların. “Benim onlara saygım yok” diyor. O zaman sana da onların saygısı olmaz. O zaman gerçek sanatçı olamazsın sen. Senin ünlü olmanı halk sağlıyor. Halk da onların konserine gitmez. Şimdi Trump’ın taraftarları da onları protesto eder. Hiçbir kasetini almaz, hiç müzik parçasını dinlemez, hiçbir toplantısına gitmez. Onlar öyle bir rest çekiyorsa karşı rest çok daha güçlü olur. Halkın resti on misli olur. Biraz düşünerek hareket etmeleri lazım. Trump’a destek Türkiye’den tam olması lazım. Hükümet desteklesin, Türki devletler desteklesin, Arap ülkeleri desteklesin, Çin, Rusya desteklesin. Çin tam kadro gitsin. Efendim hükümet yetkilileriyle en yüksek düzeyde katılsınlar. Rusya da en yüksek düzeyde katılsın. Bütün dünyanın desteğini aldığını görsünler. O zaman bir avuç sanatçı yanlış yolda olduğunu anlayacaktır. Trump’a muazzam bir destek sağlayalım. O devir teslim töreni yapıldığı gün dünyayı ayağı kaldıralım. Türkiye’de de kutlamalar olsun. Tabii, dünyanın her yerinde kutlamalar olsun. Rusya’da ve Çin’de de olsun, Türki devletlerde, İslam ülkelerinde olsun ve çok yüksek katılımla o kortejde yer alalım. Sanatçı bir tek orada mı var? Her yerde var sanatçı. Çok samimiyetsiz hareket etmişler.

İsmail Saymaz diyor ki “Oldu olacak biyoloji derslerini Adnan Hoca versin” diyor. Kardeşim diyordunuz ki siz, “Kardeşim sen ne yapabilirsin ki? Darwinizm dünya çapında bir güç. Sen işte üç beş arkadaşınla beraber ne yapacaksın?” Ne yaparmışım? Gördünüz. Türkiye’de Darwinizm’in esamesini bırakmadık, çok büyük bir olay bu. Şu an Türkiye’nin yüzde 90’ı Darwinizm’e inanmıyor. Eski Dartwinistler de inanmıyorlar bak eski Darwinist diyorum Darwinistler de inanamıyorlar, bu bizim başarımız. İngiliz derin devletinin ifşa olması bizim başarımız. PKK’nın böyle aşağılanması bizim başarımız, rezil rüsva olması. Bölünmeye kapıyı tamamen kapattık Allah’a çok şükür. Kıbrıs konusunda da çok etkili olduk.

Modern İslam anlayışını tek savunan dünyada biziz. Kuran’ın yeterliliğini ilk defa kapsamlı anlatan da biziz. Bağnazlığı akılcı ve şefkatli bir üslupla yerle bir eden de biziz. Bilime ve akla dayalı olarak İslam’ı, Kuran’ı anlatan da biziz. Binlerce Anadolu konferansı, yurtdışı konferansı verdik, hem PKK’yı rezil ettik, hem Darwinizm’i de yerle bir ettik. Darwinizm bugün müfredattan çıkarılıyorsa hükümet tarafından tek sebebi biziz, tek sebebi biziz. Yine Vehbi Dinçerler zamanında devlet eliyle Darwinizm’in geçersizliğini anlatan broşür dağıtıldıysa onun da tek sebebi biziz. Çünkü benim dağıttığım broşürün aynısıydı dağıtılan broşür. Ben milyonlarca dağıtmıştım o devirde, bakanlığa benim broşürlerimi dilekçeye ek olarak gönderdiler, “böyle bir tehlike var efendim haberiniz var mı?” Diye. Bakanlık da okudu çok makul gördü, aynısı benzerini bakanlık bastırıp dağıttı devlet eliyle, milyonlarca bastırıp devlet dağıttı.

Rumiliğin gerçek yüzünü kimse bilmiyordu, Rumiliğin dinsizlik olduğunu da kimse bilmiyordu, Müslümanlığa yer yok düşüncesini savunan bir ideoloji olduğu da bilinmiyordu, Avrupa’daki Rumilik böyle Türkiye’de bilmiyor, halk bilmediği için peşinden gidiyor ama Mevlana’nın eserlerinde “bizim yolumuzda” diyor bak açıkça söylüyor “Müslümanlık da yok, kafirlik de yok” diyor. “Kim olursan ol gel” diyor. “Bizde de helal haram diye de bir konu yok” diyor “bize gelen her türlü haramı işleyebilir” diyor. Tayyip Hocam uyandı maşaAllah gitmedi. Başbakan gitti ama o da mecburi fitne olmasın diye gitti. Devlet uyandı, uyandı derken aydınlandı, hükümet de aydınlandı, millet de aydınlanıyor. Darwinizm konusunda da Allah razı olsun bak Tayyip Hocam’a helal olsun, bak göğsünü gere gere müfredattan kaldırdı, sıkıysa karşı çıkın. Niye eskiden bas bas bağırırdınız Darwinizm elden gidiyor diye, bağırın yine bağırın gücünüz yetmiyor çünkü inanmıyorsunuz artık. Çünkü bizim sayemizde inanmıyorsunuz. İnanmadığınız bir şeyi savunamıyorsunuz şu an. Eskiden bas bas bağırıyordunuz televizyonlarda, niye bağırmıyorsunuz? Çünkü dümdüz ettik Darwinizm’i.

Atatürk; dinsiz, imansız tanıtıyorlardı, Atatürk’ün dindar olduğunu anlattım Kemalistler Atatürk’ü bıraktılar. Hiç bahsetmiyorlar unuttular Atatürk’ü. Atatürk’ün dindar olduğunu anlattıktan sonra ben. Sıkı sıkıya Atatürkçü olanları bakın birçoğu bıraktı. Kemalist derken hepsi değil, büyük bir bölümü bıraktı.

Münafıklık bilinmiyordu günümüzdeki haliyle, hayata geçişi. Peygamberimiz (sav) zamanında fantezi bir yapı olarak, küçük bir yapı olarak biliniyordu, dev bir yapılanma olunduğu bilinmiyordu. Altı yüz Müslüman var, üç yüz münafık var Resulullah (sav) zamanında, akıl almaz bir yapı bu. Üçte bir ne demek? Üç kişiden biri münafık yani çok büyük bir tehlike bu. Günümüze uyarlamasını da anlattık.

Biz olmasak Mehdiyet unutulup gidecekti, ne deccal, ne Mehdi kimse bilmeyecekti. Çünkü Diyanet olayın içinde, eser hocaları işin içinde, bütün dünya Diyanet İşleri Başkanları devrede hepsi Mehdiyet’i reddediyordu. Ama biz tek başımıza Mehdiyet’i bütün dünyaya anlattık. Türkiye’de şu an Mehdi (as)’yi bekleyenlerin sayısı yüzde70 yapılan anketle. Bak bütün müdahalelere rağmen yüzde 70 Mehdi (as)’yi bekleyenlerin sayısı. Bu muazzam bir rakam ve elan hayatta diyor bak halk Mehdi (as) için ve yüzde 70. Bu çok büyük bir olay, çok çok büyük bir olay, yeni yapılan bir anket bu.

“Hocam cevap vermek isterseniz özel bir soru sormak istiyorum. Masonlar sizden seçimlerde Hillary Clinton için destek istemişti. Neredeyse tüm Amerikalı sanatçılar vesaire Hillary’i desteklerken siz hayır görüp Trump iyi dediniz. Masonlardan bir tepki aldınız mı? Ya da bu konuyla bir şey dile getirdiler mi?” Hakikaten bana söylediler Masonlar, Hillary’i desteklememiz için, olmaz benim garantim Trump. Toptan Masonlar kanaatlerini öyle belirtmelerine rağmen ben aksi kanaat belirttim, olmaz çünkü ben o adamı samimi buluyorum.

Şimdi yeni müfredatta İngiliz derin devletine de uygun bir dille cevap veriliyor, yeni öğrencilere bu okutulacak. Afrika ve Ortadoğu’daki sömürgeciliği anlatılıyor İngiltere’nin tarihteki yani İngiliz derin devletinin tarihi felsefesi zemini anlatılıyor bu çok iyi, ayrıca Milli Şuur dersi konmuş yeni müfredatta. Bak üç yıldan beri söylüyorum Milli Şuur dersi biliyorsunuz bak Milli Şuur dersi müfredata konmuş. Kendimiz evdeyiz, fikrimiz iktidarda.

Evet dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Almanya’daki kardeşlerimizin bir faaliyet haberi var, resimlerle gösterebiliriz. Dün Almanya’dan kardeşlerimiz Köln Üniversitesi’nde beş yüz adet evrim teorisinin geçersizliği ve PKK Kürtlerin temsilcisi değildir broşürlerinden dağıtmışlar maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Köln’de çok güzel maşaAllah.        

Şimdi kısa bir ara verelim, devam edelim.

BÜLENT SEZGİN: Yayınımıza kısa videolarla devam ediyoruz.

VTR: Sayın Adnan Oktar’ın İlmi Çalışmaları Neticesinde Darwinistler Yenilgiyi Kabul etti

Tayyip Hocam Atatürkçülükle falan bir işi olmaz. Atatürk Tayyip Hocam’ın kişiliğine uygun bir Türk büyüğü, oradan bir kere tutturamazlar. Tayyip Hoca bir kere modern taassup içinde olan birisi değil bunu gösterdi zaten. Satranç takımı dağıtması bile gelenekçi İslam’a bir tokattır, tokat demeyim de o inancın yanlışlığını vurgulayan bir eylemdir. Modernliği, milliyetçiliği Atatürk’le tam örtüşüyor, dindarlık anlayışı da çok örtüşüyor çünkü Atatürk de mezheplere karşıydı, Tayyip Hoca da karşı onun için oralardan yanaşmaya kalkmasınlar çok münasebetsizlik olur, ayıp olur. Ben öyle bir şey olsa şiddetle üstüne giderim öyle bir olayın. Sadece abartmıyor Tayyip Hoca samimi ama Atatürkçü düşünce Tayyip Hocam’a çok uygun fakat işte ben Kemalist’tim şu bu falan hani din haline getirenler var, din haline getirmiyor, putlaştırmıyor Atatürk’ü. Asil, nezaketli, kaliteli bir Osmanlı delikanlısıdır. Değerli bir Cumhuriyet insanıdır Atatürk ve zekidir, cesurdur, delikanlıdır, moderndir ve hakikaten muazzam bir zemin hazırladı Türkiye’de, Mehdiyet’e de zemini en mükemmel hazırlayan odur. Gazi Mustafa Kemal çok güzel söylüyor. Gazi niye ağrınıza gidiyor Gaziliği? Gazidir Atatürk, şarapnel geldi saatine çarptı yaralandı, Gazidir. Mustafa ismi ne güzel Resulullah (sav)’ın ismi. Kemal de ismi de var Kemal diye de ismi var. Gazi Mustafa Kemal, niye bozuluyorsunuz? Hayır Atatürk lakabıdır. Büyük Millet Meclisi tarafından sonradan verilmiştir o isim, o da güzel Atatürk de çok güzel ama gerçek ismi Mustafa Kemal’dir. Gazi Mustafa Kemal gayet güzel, niye beğenmiyorsunuz? Beğenmemek ne demek? Çok münasebetsiz bir hareket. Gazi Mustafa Kemal Atatürk isminin tam açılımı böyledir. Tayyip Hocam’a Atatürkçülük cihetinde boşuna yanaşmasınlar, Tayyip Hoca’nın modernliğine ben kefilim ama şu an elinde imkan yok ne yapsın? Sanat, estetik, kültür için ne yapabilir? Bakanlık devrede işte bir şeyler yapıyorlar falan onun bizzat yapabileceği bir şey yok işte ne yapabilir? Sanat ve estetik, sanat ve kalite mesela sanat ve kalite bakanlığı olabilir, kalite ve sanat bakanlığı mesela bu olur. Böyle bir bakanlık kursun Tayyip Hocam, arkası gelir onun yapsın, hani “nerden adam bulacağız?” öyle bir şey olmaz.

14. ve 15. Maddeler çok iyi incelenmesi gerekiyor anayasada, aman aman aman.

Binali Yıldırım demiş ki; “Abdülhamit’i anma programında Abdülhamit’i bize o kadar kötü tanıttılar ki şimdi her okuduğumda hayranlığım bin kat daha artıyor.” Ama şimdi bize hakikaten eskiden Kızıl Sultan işte bağnaz şu bu falan diye anlatırlardı şimdi o kısımlarını geç, Kızıl falan değil. Bağnaz, diktatör falan hiç değil, onları bir kere bıraksınlar ama koyu Darwinist ve bütün Osmanlı’yı Darwinist yapan bir insan bu doğru. Meyhaneler, kerhaneler onun devrinde açıldı o da doğru. Tütün fabrikaları, bütün Osmanlı’nın duman altı olması da onun döneminde oldu bunlar da doğru. Ama en vahimi Osmanlı’yı Darwinist yapması ve İsrail’in kuruluşunda büyük emeği geçti, sadece o yönden takdir ediyorum Allah razı olsun. İsrail’e mevcut toprakların verilmesini o sağladı, Musevilerin oraya göçünü o sağladı, İsrail’in kuruluşunu da Abdülhamit sağlamıştır bu doğru bunda takdir ediyorum ama yok Kızıl Sultan, yok bilmem ne falan bazı solcular diyor ben bunların hiçbirine katılmıyorum, bunlar çok samimiyetsiz izahlar. Neye göre Kızıl? Neye göre diktatör? Diktatör falan değil, o dönemde herkese saldırıyorlardı o da kendini korumaya çalıştı.

Abdülhamit zamanında Bomonti Birahanesi’nde yılda yedi milyon litre bira üretiliyordu, yedi milyon litre, nerdeyse Osmanlı nüfusundan fazla. Zamanla üretim on milyon litreye çıktı. “Evlere servis yapılır” diyor. “Su içmeyin bunu için” diyor. “Sudan daha faydalı” diyor. İstanbul, İzmir her yerde meyhaneler açıldı Abdülhamit devrinde. Abdülhamit döneminde Avrupalılar bile İstanbul’daki fuhşun, açılan genelevlerin patlama yaşamasından çok rahatsız oluyor “Bunu nasıl durdurabiliriz, nasıl tavsiyede bulunalım?” diye kendi aralarında konuşuyorlar, artık felaketin boyutunu anlayın. Abdülhamit döneminde 1904’te Osmanlı İmparatorluğu’nun şarap ihracatı üç yüz kırk milyon litreye çıkmış, üç yüz kırk milyon litre şarap, bütün dünyayı zehirliyorlar üç yüz kırk milyon litre şarap. Başta Abdülhamit var düşünün? Bak üç yüz kırk milyon insana birer litre şarap. Dünya nüfusuna yakın nerdeyse o dönemdeki. AK Parti Gençlik Kolları tarafından Halis Kongre Merkezi’nde düzenlenen 2. Abdülhamit Han’ı anma programına katılmış o yüzden orda konuşuyor ama doğrusu bu anlattıklarımız dönemin doğru bilgileri. Sultan Abdülhamit’in torunu Osman Efendi, Abdülhamit’in porto şarabı içtiğini anlatıyor. Osmanlı’nın masraf defteri arşivinde de var bu, bu defterlerde Dolmabahçe Sarayı’nda hangi cins şaraplar giriyor hepsi liste halinde var bütün şarap çeşitleri. O konuda filmler, bilgiler, yazılar çok fazla. Osmanlı’da piyango, kumar Abdülhamit döneminde başlıyor. Hayır o devirde tabii ki işte tren yolları şunlar bunlar binalar falan yaptırdı ama ahlak felaket çöktü, din çöktü, Osmanlı çöktü, Osmanlı toprakları paramparça oldu. Sırf tren yoluyla, köprüyle, hamamla, hanla olacak bir şey değil ki, maneviyat çöktü Osmanlı’da, maneviyatını mahvetti Osmanlı’nın, her yer Darwinist oldu.

“Marmaray projesi de Abdülhamit’in hayalidir” diyor. Ama tamam da Marmaray fakat manevi çöküntüye ne diyeceksin? Niye ondan bahsetmiyorsun? Darwinist eğitim bütün Osmanlı’yı kaplıyor, yüz binlerce kitap basılıp Osmanlı’nın bütün topraklarına dağıtılıyor, ondan sonra Osmanlı’nın çöküşü akıl almaz hızlandı ve bu hale geldik, şu anda da bak kıskaç altında Türkiye, Darwinist eğitim yine devam ediyor ve kıskaç da gittikçe daralıyor Türkiye’ye karşı.

Osmanlı’da piyango Abdülhamit döneminde başladı, Ziraat Bankası piyangosu 1906/1908 tarihleri arasında çok sayıda çekiliş yaptı. 1884’te Abdülhamit döneminde talimatnameyle ilk resmi genelev açıldı, Zürafa Sokak’ta Abdülhamit döneminde açıldı. Bir süre sonra Galata’daki genelev sayısı yüzü buldu Abdülhamit döneminde, yüz ayrı yerde genelev her yer kaynıyor, adım başı meyhane, adım başı kerhane, Darwinist kitaplar çaka çaka dolu Osmanlı’nın her yerine gönderiliyor. Bir yandan da ama köprüler yapılıyor, hanlar, hamamlar yapılıyor, han hamam bizi kurtarmaz ki, köprü bizi kurtarmaz, bizi maneviyat kurtarır. Şu anda da çöküntünün nedeni yine Darwinizm. Mesela kimi FETÖ’cü oluyor, kimi IŞİD’çi oluyor, kimi PKK’lı oluyor, kimi PYD’li oluyor bunların hepsinin kökeninde Darwinist eğitim var, İngiliz derin devletinin etkisi var. İngiliz derin devletinin en yüksek etki mekanizması Abdülhamit döneminde başladı, bütün köşe başlarını Darwinistlerle doldurdular ve bu etki şu ana vaktimize kadar devam etti. Abdülhamit döneminde Osmanlı’ya Polonya, Romanya, Galiçya, Avusturya gibi ülkelerden gemilerle fuhuş için kadın getiriliyordu, yüz ayrı genelevde bu kadınlar çalışıyorlardı.

Abdülaziz hakikaten asil insandı. Genelevlere de müsaade etmedi, kerhanelere de müsaade etmedi, Darwinizm’e de müsaade etmedi ama onu şehit ettiler.

Yine AK Parti’den bir kişi de demiş ki; “Bir kişi yüzde 50’yle başa geliyorsa ne isterse yapar artık kimse karışamaz” diyormuş. Bu çok korkunç bir ifade, AK Parti’nin içinde böyle insanların bulunması ürkütücü, AK Parti’de böyle kişileri barındırmasınlar. AK Parti adına böyle konuşanları da açıkça ismiyle deşifre etmek lazım. AK Parti’yi anti-demokrat bir parti gibi göstertiyorlar ve bu halk arasında da yayılıyor, çok riskli bir şey bu. Belki de Tayyip Hoca’ya adam zarar vermek düşüncesiyle ortaya çıkıyor.                                                                                                     

Abdülhamit devrindeki binalar bizi hiç ilgilendirmiyor, maneviyatın çökmesi Osmanlı’nın parçalanması bizi ilgilendirir. Tren yolu yapıldı tren yoluyla yüz binlerce kitap Osmanlı’ya bağlı olan ülkelere dağıtıldı Darwinist eserler, Darwinist kitaplar, mahvoldular. Şaraplar kasalarla dağıtıldı. Kardeşim 340 milyon litre ne demek ya? 360 milyon litre ne demek? Ve gittikçe bu sayı artıyor. Zibil gibi her yere dağıtılıyor. Bira fabrikaları her yerde dolu.

“Birer birer düşmanlıkları kaldırıyoruz” diyor iyi güzel. Biz bunun için çok uğraştık. “Suriye’yle dost olalım” dedik, “Irak’la dost olalım, İsrail’le dost olalım.” “Vay siz nasıl böyle dersiniz?” dediler. “Biz deriz” dedik ve ısrarla, o zaman bize nasıl muhalefet ettiler? “İsrail’le biz nasıl dost oluruz? Suriye’yle nasıl dost oluruz? Irak’la nasıl dost oluruz? Mısır’la dost mu olunurmuş? İran’la dost mu olunur? Rusya’yla dost mu olunur?” Bak hepsiyle dost olunacağını gösterdik. Üç yıldan beri uğraşıyoruz, üç yıldan beri.

Abdülhamit devrinde Darwinist kitaplar devlet eliyle basıldı. Başına da Ahmet Mithat, Darwinist Ahmet Mithat getiriliyor. Müslümanın parasıyla sen kitap bastırıyorsun Allah’ı inkar eden Darwinist kitapları her yerde dağıttırıyorsun. Şimdi de söyledik adama dedik “bu Darwinizm İslam’ı, Kuran’ı reddediyor.” “Olur mu? Kuran’da var” diyor bak yetkili adam. “Kuran’da Darwinizm var” diyor. “Onun için bu dediğinizi yapamayız” diyor. Nerede var Kuran’da Darwinizm? Darwinizm Allah’ı inkar eden bir felsefe Kuran’da Darwinizm olur mu? Kuran’ı reddeden bir sistemdir Darwinizm.

BEYZA BAYRAKTAR: Mustafa İslamoğlu “Eğer evrime inanmazsanız Kuran’ın yarısını reddedersiniz” diye açıklaması var.

ADNAN OKTAR: Bak görüyor musun? İngilizler adamlarını yetiştirmiş. Gerekli yerlere de koymuşlar. Kuran’da nerede öyle bir şey? Hz. İsa (as) çamurdan kuş biçiminde bir şey yapıyor üfürüyor anında kuş olup uçuyor. Nerede burada evrim? Hz. Musa (as) asasını atıyor anında yılan oluyor nerede burada evrim? Melekler Cebrail (as), Mikail (as), İsrafil (as), cinler, şeytanlar evrimle mi yaratıldı? Ahirette insanlar evrimle mi yaratılacaklar, cennette? Kendileri de biliyorlar bunu fakat Müslümanları kendilerince şu an ikna edeceklerini zannediyorlar. Ama hiç kimseyi de inandıramadılar. Şu an Türkiye’nin yüzde 90’ı Darwinizm’e inanmıyor buna vesile olan da biziz Allah’a çok şükür.

Enaniyet insan bedenini çürütür. Enaniyetli insan bir kere makul konuşamaz. Konuşma yeteneğini kaybeder. İkincisi makul mantık olmaz. Üçüncüsü neşesini kaybeder, sevgi gücünü kaybeder, derin düşünme yeteneğini kaybeder. Dindarlıktan zevk alamayacak hale gelir, içini sıkıntı kaplar, yüzü kararır, güzelliği gider nuru gider.

Gladio denilen derin dünya devletinin cinayet şebekesi ilk önce Churchill’in emriyle kuruluyor. Temmuz 1940’da İkinci Dünya Savaşı sırasında, İkinci Dünya Savaşı devam ederken Churchill Özel Operasyonlar Birliği adı altında bu yapıyı kuruyor. Bu birliğin görevleri, casusluk, sabotaj, keşif, direniş hareketleri. 1946’da diyor ki “ben kapattım” diyor İngiltere bu sistemi. Zaten bu tip yapılar kapatıldı denildikten sonra açılır. Çünkü ilk önce legal açıkken 1946’da yer altına girip gizli hale getirtiliyor. Kapatıldığından kastı, resmi yönden kapatılıyor yani açık görünür şekli kapatılıyor. Artık gizliliğe geçiyor ondan sonra Gladio çıkıyor ortaya. 1952 yılında NATO bünyesinde İtalya’da ayrıca Gladio yapılanması kuruldu. Bu yapılanmaya “süper NATO” da diyorlar. Cephe gerisi operasyonları bu örgüt yapıyor. Bu yapılanmanın öğretmeni, eğiticisi, yöneticisi İngiliz MI6. Bu IŞİD, El-Kaide, PKK, PYD, YPG, Nusra, Haşdiler, Boko Haram, FETÖ hepsi buraya bağlı.

İhsan Eliaçık diyor ki, “Evrim Allah’ın en büyük ayetlerin birisidir, Müslüman evrime inanabilir bir mahsuru yoktur.“ İşte böyle adamlarla Müslümanları kendince ikna edeceğini zannediyorlar. Kardeşim niye dürüst konuşmuyorsun? Hz. Musa (as) asasını attığında nerede orada evrim? Asayı atıyor saniye hesabıyla, asa tahta yılana dönüyor nerede burada? Ani yaratmayı gördüğün halde niye inkar ediyorsun? Hz. İsa (as) çamurdan kuş biçiminde bir şey yapıyor üfürüyor otların arasına koyuyor pır kuş uçup gidiyor. Nerede burada evrim? Saniyeler içinde olan olaylar bunlar. Dürüst olun. Cinler, şeytanlar, melekler hiçbiri evrimle yaratılmadı. Allah “ol” dedi oldu. Cennetteki yaratılış Allah’ın ol demesiyle olur. Cennette de bunlar evrimin olduğuna inanıyorlar. Bunlar cinler ve meleklerin de evrimle yaratıldığına gayret ediyorlar. Çok samimiyetsizler iman edemiyorsan iman edemiyorsundur. Ama dürüst olmaya mecbursun. Bu İslam’da var diye konuşursan buna kimse inanmaz. Bıraksak bunlar ümmeti Muhammed’i Darwinist yapacaklardı. Bakın biz olmasak neler yapacaklardı tahmin ediyorsunuz. Konu bitmişti. Çoktan kökünden bitirmişlerdi olayı. Biz geldik bunlar hallaç pamuğu gibi ters döndüler. Ve hiçbir şey yapamadılar. Konu kökünden bitti. Bak şu an kimseyi inandıramıyorlar.

Evet dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Bakanı İsmet Yılmaz, fizik ve fen kitaplarında Big Bang ve Evrim Teorisi konularının çıkarıldığının sorulması üzerine: “Taslağı inceleyin, herkes kendi görüşünü söylesin. Ondan sonra ortaya bir metin çıkacaktır. İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. İlim ne söylüyorsa biz onu takip edeceğiz. Diğeri de ilim midir, varsayım mıdır, kuramsal mıdır? Ayrı bir tartışma gerektiriyor.” demişti. Ayrıca, “Evrenin oluşumuna ilişkin Big Bang yani büyük patlama teorisi fizik kitabından duruyor“ dedi.

ADNAN OKTAR: O Kuran’a uygun o doğru.

Barack Obama’nın iktidara gelmesini İngiliz derin devleti sağladı. Müthiş destekledi homoseksüellerle şunlarla bunlarla falan. Bir kısım sanatçılarla adamı iktidara getirdiler. Obama iktidara geldiğinde inanmayanların oranı yüzde 15, yüzde 16’ydı. Obama’nın zamanında yüzde 23 ve yüzde 25 yükseliş kaydetti. Amerikan toplumunun 4’te 1’ni dinsiz yaptı adam. Yönetimin çok büyük etkisi var. Abdülhamit döneminde de maneviyat akıl almaz çöktü. Osmanlı’da en büyük maneviyat çöküşü Abdülhamit dönemindedir. Bütün Osmanlı’da maneviyat mahvoldu çöktü ve paramparça oldu Osmanlı ondan sonra. Irkçılık hortladı. Darwinizm her yere propagandayla yayılınca ümmet şuuru kalktı, ırkçılık ve savaşçılık ruhu ortaya çıktı. Güçlü olan galiptir kafası çıktı ve Osmanlı paramparça oldu. Şu an İslam aleminin paramparça olmasının nedeni de bu. Bunun iftihar edilecek bir yönü yok acı gerçeği kabul edip bunu tedavi etmek lazım. Gözü kapalı propagandaya göre hareket olmaz. Ama Abdülhamit’in iyi yaptığı icraatlar yok mu? Var. Binalar var şunlar. İsrail’in kuruluşunu sağlamıştır. İsrail’i kuran kuruluşu sağlayan Abdülhamit’tir. Theodor Herzl falan onun yardımcısı olan bir adam. Onun hiçbir etkisi yok Theodor Herzl Alman milliyetçisiydi. İsrail’in kurulmasını isteyen bir adam değildi. İsrail’e toprak veren, geniş topraklar parçalarına Musevilerin yerleşmesini sağlayan devlet olmalarını sağlayan Abdülhamit’tir. İsrailliler de şaşıyorlar “Abdülhamit’in aleyhinde niye konuşuyorsunuz? Bize en büyük iyiliği o yaptı” diyorlar “Siz niye böyle bir şey düşünüyorsunuz?” diyorlar. Doğru.

Theodor Herzl, Abdülhamit’in karşısına geldiği söylenir, Abdülhamit’in de onu kovduğu falan söylenir. “Bize toprak ver İsrail’de” demiş de güya, “hadi oradan bizim verecek beş karış toprağımız yok. Sen kimsin pis adam” falan deyip kovalamış güya. Biz bu hikayelerle büyütüldük. Bu külliyen yanlış, böyle bir şey yok. Abdülhamit’le Theodor Herzl çok sıkı fıkı arkadaştılar, dosttular ve danışmanıydı Theodor Herzl Abdülhamit’in, bu çok samimiyetsiz bir izah. Sadece para konusunda anlaşamadılar. Abdülhamit pahalıya satmak istedi İsraillilere toprakları. Theodor Herzl de “toptan alalım ucuz olsun” dedi. Aralarındaki kavganın tek nedeni bu, başka bir şey yok. Theodor Herzl dedi ki; “arazileri tek tek almamız pahalı oluyor, toptan alalım” dedi. Abdülhamit de “pahalıya satmak istiyorum ben” dedi. Çünkü Filistin’de arazinin dokuz yüz bin dönümü Abdülhamit’in şahsi malıydı, dokuz yüz bin dönüm arazi Abdülhamit’e aitti. Bunları pahalı satmak istedi. “Parça parça satacağım, pazarlıkla satacağım” dedi. Kavganın nedeni bu, başka bir şey yok. Sonunda yine sattı ve çok büyük İsrail’de topraklar oluştu Musevilere ait, onun üzerine zaten İsrail devleti kuruldu. Abdülhamit de parasını aldı. Parasını aldı ama İngilizlere haraç olarak o para ödendi. Yani o para Osmanlı’da da kalmadı, zaten o para alınmaz da ayrıca. Vatan toprağı yani, vatan toprağı Abdülhamit’in üstüne kayıtlıydı. Cayır cayır sattı toprağı, parasını da aldı.

“Ateistim ben ama İslam hakkında tam bilgi istiyorum. Sizin konuğunuz olabilir miyim bir gün Hocam? Ulaşamıyorum” Tamam, sana telefon versinler. Ali Kastamonu. Gel istediğin gibi, bütün ateist arkadaşlar gelebilirler. Sohbet ederiz, konuşuruz, arkadaş oluruz. İstedikleri gibi gelebilirler. Çat kapı gelebilirler. Telefonla arkadaşlarınızla konuşun, ayarlasınlar.

Theodor Herzl 19 Haziran 1901’de Abdülhamit’e gönderdiği mektupta diyor ki; “Avrupa’daki bütün muhaliflerini ortadan kaldırabilirim” diyor “istiyorsan, cinayetle tek tek hepsini temizleyeyim” diyor. Böyle bir bağlantı var aralarında. Ve sadece bu bir tartışmadır yani ticari tartışma, kavga da bu, ticari tartışma. Sonunda Theodor Herzl “tamam, parayı ödeyelim” dedi. “Çok para verelim ama alalım” cayır cayır sattı Filistin’deki arazileri Musevilere sattı ve adamlar orada devlet kurdular. Bu devletin kuruluşunu Abdülhamit sağlamıştır. Bak, kimse çıkıp da “yanlış” diyemiyor bana dikkat ederseniz. “Bu nereden çıktı?” Diyemiyor çünkü dediğim doğru. Ama “Kızıl Sultan” demek, hakaret etmek falan bunlar çok ayıp, terbiyesizliktir, yani terbiyeye yakışmaz. Adama “diktatör” falan demek, bunlar da saygıya uygun değil. Zor bir dönemdeydi ama İngiliz derin devletinin en sıkı kancayı taktığı dönemdir o Abdülhamit’in bulunduğu dönem. Sonra da yakamızı pek bırakmadı İngiliz derin devleti zaten. Rahmetli Atatürk bir tek çok şiddetli direndi. Gördünüz Çanakkale’de iki yüz elli bin şehit verdik. Adamların azgınlığına bak, iki yüz elli bin şehit verince yakamızı bıraktılar. Yani bu kadar deli İngiliz derin devleti.

Dokuz yüz bin dönüm arazi Abdülhamit’in şahsi malıydı, bak dokuz yüz bin dönüm arazi. Bu satıldı, Musevilere satıldı. Helal olsun. Orada İsrail devletini kurdurduğu için tebrik ediyorum. Seksen bin Musevi’nin de oraya gitmesini sağlamıştır Abdülhamit, o konuda da Allah razı olsun. Osmanlı-Musevi dostluğunu anlatırken en önemli delil budur, bunu anlatmıyorlar. En önemli birinci delil bunu anlatacaklar. İsrail devletini kuran, kurdurtan Abdülhamit’tir. Buradan onu tebrik ediyoruz, tahsin ediyoruz, takdir ediyoruz bu mazlum insanları koruyup kolladığı için. Bunu hiç anlatmıyorlar. Sadece işte “biz Musevileri İspanya’dan aldık getirdik, burada misafir ettik” diyor. İsrail devletini kuran Abdülhamit’tir kurdurtan, bundan bahsetsinler. Toprak veren Abdülhamit’tir.

Abdülhamit her misafire sigara ikram ediyor. Theodor Herzl geldiğinde her seferinde ona sigara ikram ediyormuş. Tercüman İbrahim Paşa’ya da içmeye izin vermemiş nezakete uygun olmaz diye Abdülhamit. Bir tek o içemiyormuş. Her gelen misafir fosur fosur sigara içiyor, kendi de içiyor o da içiyor, herkes duman altı. Abdülhamit’in iyi bir yönü, yine takdir ettiğim yönü yönetime getirdiklerinin tamamı masondu, hepsi Ahmet Vefik Paşa, Mithat Paşa, hepsi alayı masondular yani bak, bu yönünü takdir ederim. Tunuslu Hayreddin Paşa, hepsi. Abdülhamit döneminde sadrazamlık yaptı mesela Mütercim Mehmed Rüşdi Paşa masondu, genelkurmay başkanlığı yaptı. İbrahim Ethem Paşa masondu. İbrahim Ethem Paşa Abdülhamit döneminde sadrazamlık ve büyükelçilik yaptı. Ressam Osman Hamdi Bey’in babası, o da üstattır. Ayrıca 1990 yılında suikast sonucu öldürülen MİT Müsteşarı Yardımcısı Hiram Abas, onun da büyük dedesi. Hiram Abas o da sanatçıdır, mobilya, ahşap, taş, duvar. İbrahim Hakkı Paşa, o da mason. Abdülhamit dönemi milli eğitim bakanı, yani alayı masondu. Yok, yani mason olmayan yok. O yönden demokrattı, yani o yönü iyiydi. Ama o zamanki masonlar da hep Darwinist’ti, işin felaket yanı o işte ve İngiliz derin devletiyle de bağlantılıydılar yani İngiliz derin devleti onları destekliyordu. Zengin Yahudiler adına pazarlığa girişti Theodor Herzl, işte o pazarlık aşamasında falan o zaman genç yaşta ölüyor Theodor Herzl. O da cigaracı, her şey var içki falan, her şey var. Ama sonunda Abdülhamit veriyor o toprakları satıyor. Kanun çıkarttırıyor, önce satılamayacağına dair şerh var. Kanunla onları değiştirtiyor ve Osmanlı döneminde Osmanlı’ya ait olan topraklar, kendi üstüne geçirdiği bu topraklar, hepsi satılıyor. Ve çok büyük toprak parçaları. Bunun üzerine İsrail devleti kuruldu. Bunda hayır yapmıştır işte ben bu yönünü takdir ediyorum.

Tayyip Hocam’ın ne kadar modern olduğunu gösteren resimler var. Bir göstersene.

BÜLENT SEZGİN: Gösterebiliriz.

ADNAN OKTAR: Sanatçılarla, bak başı açık hanımlarla, dekolte hanımlarla falan herkesle iç içe. Tayyip Hocam yaman delikanlıdır. Tayyip Hocam’a sahip çıkmak lazım. İngiliz derin devletine en sıkı tavır koyan Osmanlı delikanlısı Tayyip Hocam olmuştur. Yani Abdülhamit’ten sonra en sıkı İngiliz derin devletine tavır koyan insan. Abdülhamit döneminde de yok, İngiliz derin devletine tavır koyan. Bir tek Abdülaziz’dir bir de Tayyip Hoca.

Pelin Çift niçin hayırlı olsun diyor? ‘Geç kalınmış bir uygulamadır’ derken? Yani kaldırıldığını mı düşünüyor Darwinizm’in? Şu an müfredattan kaldırılmış değil. Sadece adı değişmiş. Yani cevabı, yaratılışı anlatmak yok zaten şu an. Mesela bir proteinin tesadüfen meydana gelmesi imkansızdır diyemiyorsun. 700 milyon fosil yaratılışı ispat ediyor diyemiyorsun. Fosillerin fotoğrafını koyamıyorsun. Milli Eğitim Bakanlığı’nın buna müsaade etmesi lazım. Fosillerin fotoğraflarını yayınlayalım. Gençler fosilleri görsün, fosil sergileri açalım. Mümkün mü? Değil. Biz sürekli eleştirince ne yaptılar? Adını değiştirdiler sadece. Olduğu gibi evrim devam ediyor. Yaratılışla ilgili bir kelime vardı, onu da çıkartmışlar. “Bazı kişiler yaratılışla olduğuna inanırlar” diyor. Onu da çıkartmışlar.

“Yıl 2017, biz evrimin olmadığına inanan kocaman bir yığının tahakkümü altında yaşıyoruz.” Bir alkış rica edelim. Şimdi tabii anlatım tarzı yanlış da doğrusu şu; “Yıl 2017, biz evrimin olmadığına inanan kocaman bir mümin topluluğunun sevinci altında yaşıyoruz” diyeceksin. “Adnan Hocam’dan da Allah razı olsun” diyeceksin. “21. yüzyılda bir ülke ancak evrim teorisini tamamen müfredattan kaldıracak kadar gerici olabilir.” 21. yüzyılda bir ülke ancak evrim teorisi gibi 150 yıl önce ortaya atılmış bir hurafeyi kaldıracak kadar ilerici olmuştur. 150 yıllık hurafeye son. En çirkin hurafedir. İnsanlarla en ziyade dalga geçilen, alay edilen hurafedir. Her şeyi tesadüfle açıklıyor, her şeyi. Meyveler, sebzeler, hayvanlar, insanlar, her şey tesadüfen olmuş adamların kafasına göre.

Tayyip Hocam’a helal olsun, cesur olsun. Devam etsin. Çünkü çok çirkin bir hurafe ve dalga geçiyorlar. Yani bütün insanlıkla alay ediyor. Tesadüf nasıl insanı yaratır be adam? Aklını başına al. Bir proteinin bile mümkün değil tesadüfen olması. Sen koful, mitokondrilerden bahsediyorsun, golgi cisimciğinden bahsediyorsun. Hücreden, insan beyninden bahsediyorsun. Trilyonlarca işlemi aynı anda yapan bir makine beyin. Sen bunu nasıl tesadüfen anlatıyorsun? Her gün hücre tek tek kontrol ediliyor moleküller tarafından tek tek. Yani insan aklının bin misli, milyon misli akıllı moleküller. Ve bunlar kontrol ediyor her gün hücreleri. Sen de oturmuşsun bunu tesadüfle açıklıyorsun. Bu gericilikle de açıklanacak gibi değil. Sadece insanlıkla alay ediliyor. Bütün dünyayla alay ediliyor. Ama en büyük alay. Yani gelmiş geçmiş en büyük dalga geçme ve alaydır. Sen portakal, narenciye, üzüm, mandalina, aklına ne gelirse hepsini tesadüflerle açıklıyorsun. Yapma etme. Allah’ın bütün nimetlerini, insanları, bitkileri, hayvanları, her şeyi. Tamamını tesadüfle açıklıyorsun. Bu nasıl bir kafa?

Tayyip Hocam’ın Kibariye’yle bir videosu varmış. Göster bakayım. Tayyip Hocam bak Anadolu delikanlısı. Gelenekçi, tutucu bir çevre içerisinde olmasına rağmen olabilecek en modern tavrı gösteriyor. Delikanlının hası, bayağı da yiğit delikanlı. İngiliz derin devletine de asla boyun eğmiyor. Bak geçen günler onlara çok sıkı bir tokat indirdi. Ali Kemaller falan diye lafı oturtturdu. Biraz daha destek sağlarsak, bitirecek. Obama’yla çok sıkı dost yapacağız Tayyip Hocam’ı. Putin’le de dost yapacağız. Ortadoğu’nun bir numaralı delikanlısı olacak Tayyip Hocam. Yani bir numaralı demeyelim de birinci delikanlısı olacak yani inşaAllah.

Dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Amerikalı ünlü ekonomist John Perkins, derin devletlerin oynadıkları oyunlarla ilgili şöyle bir açıklama yaptı. “Ekonomi tetikçisi olarak biz kurnazızdır. Önem verdiğimiz ülkelerde yerli öğretmenler veya esnaf gibi giyiniriz. Borç tuzağımıza düşen ülkelere borç temin ettiririz. Eğer ekonomi tetikçisi çok başarılı ise borç tutarı o kadar büyük olur ki birkaç yıl sonra borçlu ülke ödemeleri aksatır. Bu olduğunda da diyetini isteriz. Amerika doğrultusunda oy verme, askeri üs kurma ve petrol gibi değerli kaynaklara el koyma şeklinde olabilir bu diyet. Başarısız olursak çakallar devreye girer. İstihbarat, NSA ve CIA. Ortaya çıktıklarında devlet başkanları devrilir veya feci şekilde ölürler. İmparatorluk devam eder” dedi.

ADNAN OKTAR: Bak, “İngiliz derin devleti yok, hikaye” diyor. Yok geyik, yok işte başka bir şey. Bak adam anlatıyor işte. Nereden baksak İngiliz derin devleti bütün çirkinliğiyle ortada. Bunu inkar değil de açık gerçeği kabul edip, tedbir almak lazım.

“Türkiye’nin bugün kendisine güvenerek risk alan yatırımcılara ihtiyacı var” diyor. Yani riskli bir durum yok ki Türkiye’de. Adam fabrika kursa üretimini zaten millet kullanıyor, alıyor yani. Zaten ihtiyaç var. Neyin fabrikası kurulsa o fabrika satıyor zaten.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan’a, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda kullandığı “soykırım” ifadesi nedeniyle geçici olarak meclisten üç birleşim çıkarma cezası verildi. Anayasa değişikliği teklifinin on birinci maddesinin TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmeleri sırasında Paylan, Ermenilerin, Süryanilerin, Rumların, Yahudilerin sözde büyük katliam ve soykırımlarla topraklardan sürüldüğü sözlerini kullanmıştı.

ADNAN OKTAR: Ona akıl vermişlerdir, o da söylüyordur. Öyle bir şeye inandığından değil. Çünkü bilimsel açıdan baktığımızda böyle bir şey yok.

Bakın şimdi önemli bir şey var. İki kişi hariç tüm anayasa profesörleri bu anayasa taslağını kabul etmiyor. Sırf iki kişi kabul ediyor. Hiçbiri kabul etmiyor. O maddelerin mutlaka düzeltilmesi lazım. 15 ve 16.

Bak şimdi siz oynarken yüzünüzdeki ifadeye bakıyorum. Çok müthiş derin bir tutku, derin bir güzellik ve derin bir sevgi var. Ben her yerde görüyorum, dışarıdaki programlarda falan. Yani oynayan hanımlarda görüyorum, eğlenen insanlarda görüyorum. Erkeklerin yüzündeki ifade, kadınların yüzündeki ifade hepsi görülüyor. Benim gördüğüm, görmediklerim vardır, olabilir yani kabul ediyorum. Ama hiçbir kadında böyle bir tutku oluşmuyor. Yani bak sadece sizlerde oluşuyor. Bu işte sizin derin imanınız, Allah’tan korkunuz, Allah’ı sevmeniz, samimiyetten hoşlanmanız, tutkudan hoşlanıyor olmanız, Allah’ın size böyle bir lütufta bulunması. Tutku bir nurdur, Allah’ın özel verdiği bir nimettir, bir mucizedir. Yani nefis bir görünüm oluyor. Tam kadın olduğunuz ortaya çıkıyor. Şu güzelliğe baksana, anlamın temizliğine, yüzündeki ifadeye. Yani bu ancak imanla olur. Dürüst bir yüz, dürüst bir ifade, derin bir tutku karşılıklı iki insanın da temiz olmasıyla oluşur. Samimi imanlı olmalarından oluşur. O zaman onlara mahsus özel bir durum oluyor. Vardır, ben göremiyorumdur, o ayrı mesele. Ama benim gördüklerim içinde ben görmedim. Yani sadece sizde. Onun için çok kıskanıyorlar, çok haset ediyorlar benim gördüğüm. Akıl almaz bir haset. Yoksa sizin dekolteniz; herkes dekolte giyiyor. Adam dekolte falan takmaz. O değil yani. Sizin tutkunuz; çünkü o hayatında hiç böyle ne bir bakış görmüştür ne böyle bir sevgi görmüştür, ne böyle bir saygı görmüştür, ne böyle bir hürmet. Zaten kız ona hitap ederken ‘la’ diye hitap ediyor. O da ona ‘la’ diye hitap ediyor. Kız ona oğlum diye hitap ediyor. O da kadına oğlum diye hitap ediyor. Yani saygı, sevgi, hürmet yok. Korkunç bir savaş var. Ve bir nefret var birçoğunda. Öyle bir şeyde nerede sevgi oluşsun? Yani bir adam la ile başlıyorsa, küfürle başlayıp küfürle bitiriyorsa kadının ona saygısı kalır mı? Saygı olmayınca sevgi olur mu? Kadın ona niye teslim olsun? Niye o derinliği duysun? Niye o tutkuyu duysun? Nitekim Allah ellerinden alıyor. Aslan gibi delikanlı adam ama mel mel bakıyor. Cam gibi bakışları. Hayır, çok anlamlı bakmaya çalışıyor ama dört numaralı bakış, sekiz numaralı bakış, yirmi bir numaralı bakış. Tamamı oyun ve samimiyetsiz. Kadın da bunu biliyor. O da ona oyun yapıyor. Bu eziyet artık ondan sonra. Oyun, karşılıklı oyun. O ona oyun oynuyor, o da ona oyun oynuyor.

15-16 değil, özellikle 14 ve 15. maddeler anayasada. Onların düzeltilmesi lazım. Mesela 78 büyükelçi de aynı şekilde anayasayı makul görmemiş. Hadi onlar öyle düşünüyor diyebiliriz. Halk bilgilendirilmeden onaylanmasını çok acayip buluyor bütün dünya. Halkı bilgilendirmiyorlar, bilmiyor halk. Yani halka saygıya bu uygun değil. Halk önce bilgilendirilsin. Neden, niçin yapıldığını söylersin. Ondan sonra meclise bunu sunarsın. Meclisin haberi yok. Halkın da haberi yok. Sadece kabul ediliyor veyahut reddediliyor. Böyle olmaz. Önce detaylı olarak halka anlatılması lazım. Yani ne neden, niçin yapılıyor, amacı nedir? Hepsinin bilinmesi lazım. Böyle olmaz. Yani çok garip bir şey. Bilmediği şeyi insan nasıl onaylar? Bilmiyorsun. Nedenini bileceksin, amacını bileceksin, hepsini bileceksin. Zor bir şey değil ki, açıklarsın. Şu madde şu nedenle, şu madde şu nedenle. Tek kelime yok. Bu acelecilik neyin nesi yani? Böyle olmaz. Bu tedirgin edici olur. Bilmediği bir şeyi insan nasıl onaylar? Neyle karşılaşacağını bilmiyor insan, olur mu öyle şey?

Evet, şimdi kısa bir ara verelim, devam edelim.

BÜLENT SEZGİN: Yayınımıza kısa videolarla devam ediyoruz.