Münafıklar hiç durmadan müslümanların dağılması için uğraşırlar

Sayın Adnan Oktar'ın 16 Şubat 2018 tarihli A9 TV röportajından


ADNAN OKTAR: Münafık hedefleri vardır. Bir; etrafındaki kişilerle Müslüman grubunun bir an önce dağılmasını ister. Çünkü kendini ahlaksız, haysiyetsiz, namussuz bildiği için dinsiz, alçak ve satılmış bildiği için diğer müminlerin dağılmasını da bir an önce ister ki herkes kendi seviyesine gelsin. Eğer kendi seviyesinde göremezse çok enaniyetli ve gururlu olduğu için, kibirli olduğu için muazzam acı çeker her gün münafık. Çok gerilimlidir yani uyuyamaz sıkıntıdan. Onun için çok acele olarak Müslümanların dağılmasını ister delice ataklar yapar. Yani gece gündüz Müslümanların aleyhine konuşur, iftiralar atar, rezillikler yapar, her şeyi göze alır. Derin devletle bağlantı kurar, diğer münafıklarla bağlantı kurar ki bir an önce neticelensin diye, en büyük huzursuzluğu buradan olur. İkincisi müminlerin başarısı, mesela müminleri böyle sağlıklı sıhhatli gördüğünde, genç ve dinç gördüğünde kendisiyle kıyaslar. Müthiş ızdırap duyar. Müslümanların zenginliğinden ayrı bir acı duyar. Müslümanların tebliğinden Allah'ı anlatmasından ayrı bir acı duyar. Dolayısıyla Müslümanların her hayrı ona çok ızdırap verir. Bunun gerilimi ile gece gündüz çok huzursuz, acı içinde yaşar ve ömrü kısa olur münafıkların buna bağlı olarak. Münafikun Suresi 4’te Cenab-ı Allah “Sen onları (münafıkları) gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin.” Demagoji tarzında. “(Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler.” Yani içleri boştur. Ruhu olmadığı için sadece etten oluşmuş kütüklerdir. “(Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı” her konuşmayı “kendileri aleyhinde sanırlar.” her şeyden tedirgin olurlar. “Onlar düşmandırlar, bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar.” [Münafikun Suresi, 4] Sürekli dönerler. İşte şu sebepten yaptım, bu sebepten yaptım fırıldak gibidirler. Allah onları kahretsin demek Cenab-ı Allah onları perişan edecek anlamına gelir hem dünyada hem ahirette.

Şimdi münafık ayrıldığında tabii Müslüman alemini kendi haline bırakmış oluyor. Mesela öldürülen çocuklar, şehit edilen çocuklar, milyonlarca Müslüman hepsinin kanı onların üstüne olmuş oluyor. Çünkü o egoist bencilce ve alçakça Müslümanları terk ederek bu Müslümanların hepsinin öldürülmesine, zulüm edilmesine göz yummuş oluyor bir. İkincisi Allah'ı terk etmiş oluyor. Allah'ın dinini terk etmiş oluyor. İslam'ın birlikte yaşama emrini terk etmiş oluyor. O kadar fazla terk ettiği şey oluyor ki. Şimdi daha önce de kendini Müslüman tanıttığı için ve münafıkta da gurur, enaniyet kibir çok yüksek olduğu için, kendini beğenme çok yüksek olduğu için ona bir çözüm arar. Yani ne yapsam da ben bu dengeyi kurabilsem. En kestirme çözüm ve en net çözüm Müslümanların parçalanmasıdır. Müslümanlar tamamen parçalandığında o da o parçadan bir parça olmuş oluyor. Suç ve suçun delilleri ortadan kalkmış oluyor. Bunun dışında suçun delilinin kalkması mümkün değil. O yüzden canhıraş en kötü şartlarda bile sabahtan akşama kadar münafık Müslümanların dağılması için uğraşır. Ama bu dağılma da Müslümanlara ters etki yapar bilakis sayıları artar, güçlenir, zenginleşir, bereketlenirler. Bu da münafığı daha da dehşete düşürür. Onun için hayatı tam bir kabustur münafığın. Mesela münafık çırpınmalarını seyredenler oluyordur. Kimlerle, nelerle ittifak ediyorlar? Yani tam bir lağım, tam bir rezalet. Ama çırpındıkça Müslümanlar gayet sakin gelişmeye devam ederler. Yani Müslümanlar bir bitki gibi muazzam dal budak sararken onlar toprakta çürürler. Onların toprakta çürümeleri müminlerin güçlenmesine sebep olur. Onların dal budak sarmasına sebep olur. Münafığın kurtulmak için yolları çok fazladır. Mesela Müslümanlar aleyhinde konuşurken, kendilerini dürüst tanıtmak ister. Müslümanları suçlar ki haklılık kazanabilsin. Yani kendince “niye gittin?” dendiğinde “ben şu uhrevi sebeplerden, şu dini, İslami, Kurani sebeplerden dolayı gittim” diye onu din adına yaptığı görünümü vermeye çalışır. Halbuki direkt alçaklığından, keyfine düşkünlüğünden, egoist, bencil ve karaktersiz olduğundandır. Ama onun direkt bu şekilde görülmesini istemediği için onu ulvi bir amaçla yaptığını söylemek ister. O yüzden de Müslümanları suçlamaya ihtiyacı vardır. Mesela Peygamberimiz (sav)’i suçlayarak gidiyorlardı giderlerken, Peygamberimiz (sav)’in kadınlara düşkün olduğunu, çok evli olduğunu, zengin olduğunu, Müslümanlara önem vermediğini haşa, onları savaşa gönderdiğini ve bu yüzden çok fazla Müslüman’ın şehit olduğunu. Buna benzer ipsiz sapsız işte, Müslümanları nöbetçi olarak tuttuğunu, sabaha kadar uykusuz Müslümanların nöbet tuttuklarını.

AYŞE KOÇ: Malı eşit dağıtmadığını.

ADNAN OKTAR: Evet, “mal bize niye dağıtmadı?” diyor. “Götürüyor başka yerlere dağıtıyor. Asıl bize dağıtması gerekir” diyor. Buna benzer iddialarla kinini ifade eder münafık. İfade eder ama tabii dağılma olmadıktan sonra da rahat edemez. Onun için Peygamberimiz (sav)’in topluluğunu dağıtmak için her türlü gayreti gösteriyorlardı ama Peygamber (sav)’i şehit ederek daha sağlam olacağını düşünüyorlardı. Onun için Peygamberimiz (sav)’i Dırar Mescidi’ne davet ettiler orada onu şehit etmek için. Vahiyle Cebrail (as) geldi bildirdi, onların amacının ne olduğunu, silah yığdıklarını hepsini anlattı. Ve Peygamberimiz (sav) oranın kundaklanmasını söyledi. Gece orası kundaklandı, sabaha zaten sadece kül kalmıştı, hiçbir şey kalmadı. Sabaha kadar cayır cayır yandı. Çok dev bir külliyeydi yani dev bir sistem. Şimdi Rahmani külliye ayrıdır, şeytani külliye ayrıdır. O şeytani bir külliyeydi. Peygamberimiz (sav)’inki Rahmani külliyeydi. Mesela Peygamberimiz (sav)’in de külliyesi vardı ama Rahmaniydi, o şeytaniydi.

Mesela özellikle Müslümanları ekonomik yönden de çökertmeye çalışır münafıklar kendi kafalarına göre, bu da çok ters etki yapar. Müslümanlar daha da zengin olur. Münafikun Suresi’nde 7’de Cenab-ı Allah diyor ki; “Onlar ki: “Allah'ın Resulü yanında bulunanlara hiçbir infak (harcama)da bulunmayın, sonunda dağılıp gitsinler” derler. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah'ındır. Ancak münafıklar kavramıyorlar.” Münafığın bir de para vermek, parayı Müslümanlara aktarmak veyahut buna vesile olmak münafığın etinden parça koparıyor gibi olur, çok ızdırap verir. Onun için bir bahane arar. Yani Peygamberimiz (sav)’de çeşitli kusur bulmaya çalışıyorlardı o zamanlar kendi kafalarına göre ve kendilerinin dürüst olduğunu söylerlerdi. Mesela Peygamber (sav)’in kadınlara çok düşkün olduğunu ama kendilerinin kadınlara düşkün olmadığını söyleyip Dırar Mescidi’ne hiç kadın sokmuyorlardı ama hepsi homoseksüel yani kepazelik paçalardan akıyor.

Münafıklar, deterjan gibidir Müslümanların üzerindeki kiri atar. Mesela, Müslüman topluluğunun içinde pislik adamlar vardır münafık gelir deterjan döker, şöyle bir çitiler, o pislik dökülür gider Müslümanların üzerinden, Müslümanlar tertemiz olurlar. Zaman zaman Müslümanların öyle kirinin atılması gerekiyor. Yahut sabun gibidirler böyle gelir münafıklar orayı temizlerler müminler kurtulmuş olur o pislikten yoksa kalır o Müslümanların üzerinde kalır. Deterjan görevi görür münafıklar.