Kozmoloji: Yaratılışın Keşfedilmesi

20. yüzyıl biliminin ateizme vurduğu ilk büyük darbe, kozmoloji alanında oldu. "Sonsuzdan beri var olan evren" iddiası yıkıldı ve evrenin bir başlangıcı olduğu, bir başka ifadeyle yoktan yaratıldığı bilimsel delillerle ortaya çıktı.

"Sonsuzdan beri var olan evren" fikri ilk kez Eski Yunan'daki ateist düşünürler tarafından ortaya atılmıştı. Bu düşünceyi Yeni Çağ'da ilk kez savunan kişi 18. yüzyılın Alman düşünürü Immanuel Kant oldu. Kant, evrenin sonsuzdan beri var olduğunu ve bu sonsuzluk içinde her olasılığın gerçekleşebileceğini öne sürdü. Ancak bu iddiası sadece varsayımlara dayanıyor, hiçbir bilimsel veri içermiyordu. 19. yüzyılda ise, evrenin bir başlangıcı, yani yaratılış anı olmadığı şeklindeki bilim dışı iddia, geniş bir kabul görür hale gelmişti. Oysa bilim, çok geçmeden evrenin bir başlangıcı olduğunu kanıtlayacaktı.

 

Bu kanıt, Big Bang (Büyük Patlama) teorisinden geldi.

Big Bang teorisine bir dizi keşif sonunda varıldı. Amerikalı astronom Edwin Hubble, 1929 yılında, evrendeki galaksilerin birbirlerinden sürekli olarak uzaklaştıklarını ve dolayısıyla evrenin genişlemekte olduğunu fark etti. Genişleyen bir evrenin içinde zamanla geri gidildiği takdirde, tüm evrenin tek bir noktadan başladığı sonucu ortaya çıkıyordu. Astronomlar, bu "tek nokta"nın sonsuz bir çekim gücü ve sıfır hacme sahip "metafizik" bir durum olduğu gerçeğiyle karşılaştılar. Madde ve zaman, bu hacimsiz noktanın dışarıya doğru "patlamasıyla" ortaya çıkmıştı. Bir başka deyişle, evren yoktan yaratılmıştı.

 

Big Bang teorisi, materyalistleri "rahatsız etmesine" rağmen, somut bilimsel bulgularla desteklenmeye devam etti. Arno Penzias ve Robert Wilson adlı iki bilim adamı 1960'lı yıllarda yaptıkları gözlemlerle, bu patlamanın radyoaktif kalıntılarını tespit ettiler. Aynı gerçek 1990'larda COBE (Kozmik Fon Tarayıcısı) adlı uydu tarafından belirlenen radyoaktivite göstergeleri tarafından da doğrulandı. 2000'lerin başında uzaya gönderilen bumerang balonundan geçirilen veriler de COBE'nin ulaştığı bilgileri teyit etti. Big Bang'in ispatı materyalist fikri yerle bir etti ve bu sebeple de en çok ateist-materyalist bilim insanlarından tepki gördü. Uzun yılar boyunca ateist olan ancak sonradan Allah'ın varlığına iman ettiğini söyleyen Antony Flew , atiest olduğu dönemde Big Bang'le ilgili ilginç bir itirafta bulunur:

 

İtiraflarda bulunmanın insan ruhuna iyi geldiğini söylerler. Ben de bir itirafta bulunacağım: Big Bang modeli, bir ateist açısından oldukça sıkıntı vericidir.

 

Bugün bu bilimsel gerçekler karşısında ateistler fikren yenilmiş durumdadır.

 

Big Bang'e yönelik ateist tepkinin bir örneği, materyalist bilim dergilerinin en ünlülerinden birinin editörü John Maddox'un bir makalesinde ifade edilmiştir. Maddox, "Kahrolsun Big Bang" (Down with the Big Bang) başlığıyla yazdığı makalede "Big Bang'in felsefi olarak kabul edilemez olduğunu" çünkü "Big Bang ile birlikte teologların yaratılış fikrine güçlü bir destek bulduklarını" yazmıştır. Dahası "Big Bang'in gelecekteki on yılı çıkaramayacağı" kehanetinde bulunmuştur. Oysa Maddox'un bu hayaline karşın, Big Bang o günden bu yana çok daha güçlenmiş, evrenin yaratılışını ispatlayan daha pek çok bilimsel bulgu elde edilmiştir.

 

Sonuçta modern astronominin ulaştığı gerçek şudur: Evren yoktan bir anda varolmuştur. Madde ve zamanı, her ikisinden de münezzeh olan sonsuz güç sahibi bir Yaratıcı var etmiştir. İçinde yaşadığımız evreni var eden o Yaratıcı tüm alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'tır.