Hüseyin Hilmi Işık Hazretlerinin hayatı

8 Mart 1911 tarihinde İstanbul-Eyüp Sultan’da doğan Hüseyin Hilmi Işık 20. yüzyılın büyük İslam alimlerindendir. Aynı zamanda da eczacı, yüksek kimya mühendisi ve emekli askerdir.

Tüm öğrenim hayatı başarılarla doludur. Beş yaşında Mihri Şâh Sultân ilk mektebine başladı. Burada Kur’ânı kerîm’i hatmetti. 1924 senesinde Reşadiye numune mektebini birincilikle bitirdi. Halıcıoğlu askerî lisesini de birincilikle bitirdikten sonra, 1932'de eczacılık fakültesinden birincilikle ve teğmen rütbesiyle mezun oldu. 

Gülhane hastanesindeki stajını birincilikle tamamladıktan sonra, askerî tıbbiyeye müfettiş tayin edildi. 1936'da İstanbul Üniversitesi fen fakültesini bitirerek Türkiye’nin ilk kimya yüksek mühendisi oldu.

Dünyaca ünlü bilim adamları ile çalışırken phenyl-ciyan-nitrometan (fenil ciyan nitrometan diye okunuyor) cisminin sentezini yaptı ve formülünü buldu. Dünyada ilk olan bu trava Türk ve dünya basınında da yer aldı.

1936 yılında ordu kimyager sınıfına nakledildi ve dünyaca meşhur kimyagerler ile çalıştı. Zehirli gazlar uzmanı oldu.
1945'de binbaşı oldu.1960 ihtilalini takiben kıdemli albay rütbesiyle emekliye sevkedildi.
İstanbul’da birçok lisede kimya, fizik, matematik, Almanca ve Fransızca dersleri verdi. 1966 senesinde İstanbul'da Işık Kitâbevi'ni, sonra da Hakîkat Kitâbevi'ni açtı. 1976 yılında, İhlâs Vakfı'nı kurdu. Hüseyin Hilmi Işık (rahmetullahi aleyh), her sohbetinde İslâm âlimlerinin kitâblarından okuyan, Allah aşığı bir Müslümandı.

Abdülhakîm Arvasi Hazretleri ile karşılaşması

1929 yılında Abdülhakim Arvasi ile tanışması hayatında dönüm noktası oldu. Onun derslerine 14 sene katıldı, hocasının vefatından sonra oğlu Kadıköy müftüsü Ahmet Mekki Üçışık'tan ilim öğrenimine devam etti. 1953 yılında kendisinden ders okutma ve kitap yazma hususunda mutlak icâzetnâme aldı.Arapça, Farsça, İngilizce, Fransızca, Almanca ve diğer dillerde kitaplar bastırıp Dünyanın her yerine göndererek İslam ahlakının tüm dünyaya hakim olması ve İtthad-ı İslam’ın bir an önce oluşması için çalıştı. Bazı kitaplarında  Sıddık Gümüş müstear ismini kullandı. Eserlerinin bazıları şunlardır.
Tam İlmihâl Se'âdet-i Ebediyye, Mektûbât Tercemesi , Herkese Lâzım Olan Îmân, Kıyâmet ve Âhiret, Şevâhid-ün Nübüvve (Peygamberlik Müjdeleri)

Hüseyin Hilmi Işık Hocamız 26 Ekim 2001 tarihinde vefat etti. Eyüp Camiinde kılınan cenaze namazına binlerce insan katıldı. Eyüp Sultan'da toprağa verildi.

Sayın Adnan Oktar’ın 7 Ekim 2010 tarihli röportajından Hüseyin Hilmi Işık Hocamız, o da benim mürşidimdir, o da Nakşibendi şeyhidir. O, çok değer verdiğim, lise yıllarında, üniversite yıllarında sürekli onun kitapları ile biz ilgilenirdik, okurduk, bilgilenirdik, maşaAllah. Çok samimi, çok candan muhterem, mübarek bir insandır.

 

HÜSEYİN HİLMİ IŞIK HOCAMIZIN MEHDİYET HAKKINDA AÇIKLAMALARI

Hüseyin Hilmi Işık Hocamız eserlerinde  Peygamberimiz (s.a.v.)‘in sünneti gereği Mehdiyet konusunun üzerinde önemle durmuş; hadisleri aktarmış ve Hz. Mehdi (a.s.)’ı insanlara tanıtan özellikleri tüm detaylarıyla açıklamıştır:


Bazı saf kimseler, büyük zannetdikleri kimselere Mehdi demektedir. Mehdi'nin alametlerini Resulullah (sav) Efendimiz bildirmiştir. İbni Hacer-i Mekki'nin "Alamat-ül-Mehdi" kitabında ve Suyuti'nin "El-Bürhan" kitabında bunlardan ikiyüze yakın alamet yazılıdır. "El-Fütuhat-ül-İslamiyye", ikinci cüz, ikiyüzdoksanyedinci sahifesinde diyor ki, "Beklenilen Mehdi, Hazret-i Fatıma'nın soyundan olacaktır. O zaman, Müslümanlar halifesiz olacaktır. İstemediği halde, zor ile halife yapılacaktır. MEHDİ ÇIKACAĞI ZAMAN YERYÜZÜNDE HALİFE BULUNMAYACAĞI VE MEHDİLİKLERİNİ İLAN EDENLERİN MEHDİ OLMADIKLARI, BURADAN ANLAŞILMAKTADIR. (Hüseyin Hilmi Işık, Saadeti Ebediye s. 350) 
 

Hüseyin Hilmi Işık, Hz. Mehdi (a.s.)’ın nübüvvet yolu ile hidayete ereceğini ifade etmiştir:
 

 İnsanı AllahüTeâlâ’ya kavuşduran yollar ikidir: Birincisi peygamberlerin yakınlığı gibi olan (NÜBÜVVET YOLU) olup, insanı aslın aslına ulaştırır. ...HAZRET-İ ÎSÂ “ALÂ NEBİYYINÂ VE ALEYHISSALÂTÜ VESSELÂM” VE HAZRET-İ MEHDÎ “ALEYHIRRIDVÂN”, NÜBÜVVET YOLU İLE VÂSIL OLURLAR.  (Hüseyin Hilmi IşıkSeadet-i Ebediyye, , Sf. 919, 920)