Gizli Tehlike - 7. Bölüm / Komünist Terörle Uzlaşma Olmaz

KOMÜNİST TERÖRLE UZLAŞMA OLMAZ

ALTUĞ BERKER: Merhaba, Gizli Tehlike’de arkadaşım Gülen Baturalp ile birlikte yeniden karşınızdayız.

GÜLEN BATURALP:  Merhaba.

ALTUĞ BERKER: Bugüne kadarki bölümlerimizde komünizm terörün hayat damarı olan darwinizm ve materyalizmden bahsettik. Ayrıca komünizmde şiddet ve terörün bir gereklilik olarak görüldüğünü; komünist sistemin aileye, dine ve devlete karşı olduğunu tarihten örneklerle ve komünist diktatörlerinin bizzat kendi ifadeleriyle anlattık. Bu hafta ülkemizdeki bölücü hareketin "komünist  yönetim" hedefinden söz edeceğiz.

GÜLEN BATURALP:  Hem tehlikenin farkında olmayanları uyarmak hem de komünist zihniyetteki kişilerin gizli oyunlarını deşifre etmek adına özellikle Güneydoğu olmak üzere ülkemizdeki asıl tehlikeyi burada gözler önüne sereceğiz.

ALTUĞ BERKER: İstersen çeşitli gazete başlıklarını hatırlayarak başlayalım.

GÜLEN BATURALP:  Evet, çok iyi olur. Mesela; "Doğuda referandum yapılsın, Kürt halkının özerklik isteyip istemediğine bakılsın" gibi bir başlık...

ALTUĞ BERKER:  Ya da "En iyi çözüm federasyon", "Özerklik verildiğinde terör son bulacak”... gibi halkı yönlendirmeye yönelik başlıklar...

GÜLEN BATURALP:  Örnekleri  daha da çoğaltabiliriz elbette.  İçeriği bu yönde olan gazete haberlerini, köşe yazılarını çok kez zaten görmüşsünüzdür. Bu ve benzeri yazılar çoğunlukla Güneydoğu'daki asıl tehlikenin farkında olmayan veya komünist zihniyet taşıyan gazete yazarları tarafından atıldı ve atılmaya da devam ediyor. Bu başlıkları atanlar ya komünist bir yönetimin başlarına ne belalar getireceğini hiç bilmiyorlar, ya da komünist bir devlete bizzat zemin hazırlamaya çalışıyorlar.

ALTUĞ BERKER: Çok net olarak söyleyebiliriz ki; Güneydoğu'da asıl hedef bir proletarya diktatörlüğüdür.  O halde biz bu diktatörlüğün tehlikelerin neler olduğuna bakalım:

Bir federasyon devleti oluştuğunda, Türkiye parçalara bölündüğünde, topraklarımızın bir bölümü sadece Kürtlere tahsis edildiğinde ve o bölgeye özerklik verildiğinde bu, HEM TÜRKİYE İÇİN, HEM KÜRT KARDEŞLERİMİZ İÇİN, HEM DE TÜM DÜNYA İÇİN BİR FELAKET OLACAKTIR. PKK'nın özerk bir devlet isterken amacı elbette ki, o bölgede Kürtlere ayrıcalık tanınması, kendi etnik kimliklerini rahatça ifade edebilme imkanına kavuşmaları, maddi ve manevi olarak daha rahat yaşamaları değil. Bölücü terör örgütü PKK, bu bölgede yaşayan Kürt kardeşlerimizin milliyetçilik duygularını sadece kullanıyor. PKK'NIN TEK AMACI, BÖLGEYE KOMÜNİST REJİMİ GETİREBİLMEK ve MATERYALİST, DARWINİST, STALINİST, LENINİST BİR DÜNYA GÖRÜŞÜNÜ HAKİM KILMAK.

GÜLEN BATURALP:  Bunu başardıktan sonra ise, artık zaten bölünmüş bir Türkiye'yi daha da güçsüzleştirebilmek ve KOMÜNİZMİ TÜM TÜRKİYE'DE YAYGINLAŞTIRABİLMEK hedeflenmiştir. Toprak verildiği takdirde, maddi ve manevi anlamda ciddi bir yara almış olan Türk toprakları üzerinde bunu gerçekleştirmesi de uzun sürmeyecektir. Bunu başardıktan sonra asıl amaç için sınırlar aşılacaktır: ASIL AMAÇ, ONLARCA YILDAN BERİ SAĞLANMAYA ÇALIŞILAN "KOMÜNİST BİR DÜNYA" HAYALİDİR.

Komünist bir Kürt özerk devleti oluşturulduğu takdirde Türkiye, komünistler için bir çıkış noktası olacaktır. Kısacası Güneydoğu'da özerklik isterken asıl plan; son derece önemli bir coğrafyada, önemli bir görev üstlenmiş olan TÜRKİYE'DEN KISA ZAMANDA tüm DÜNYAYA AÇILABİLMEK.

ALTUĞ BERKER: Lenin'in "proletarya egemenliğindeki devlet" düşüncesi şu an bölücü terör örgütü PKK'nın Güneydoğu bölgemiz için ideali ve hayali zaten. Proletarya egemenliğindeki devlet, burjuvaziyi ezmek için kullanılan bir makine görevi görür. PKK, bölgede komünist iktidarı oluşturduğunda, ağır silahlarla donatılmış bir Kürt-komünist devleti kurduğunda, işçi ve köylünün esas alındığını iddia ettikleri "proletarya egemenliğindeki devlet" amacına ulaşılmış olacak.

GÜLEN BATURALP:  Tabii bu, ilk aşama. Altını çizerek bir kere daha söylüyorum; burada asıl olan Kürt milliyetçiliği değil, komünizmin gerektirdiği sözde işçi ve köylü egemenliğindeki bir komünist devlet. Ancak bu durum gerçekleri yansıtmıyor. Çünkü hiçbir komünist devlet gerçekte, işçi ve köylüye değer veren, onlara refah sunan bir yönetim hedeflemez. Tarihte dönüp baktığımızda; Rusya, Çin gibi ülkeler bu açıdan çok önemli birer örnekler. Bu ülkelerde yaşayan halklar en büyük zulmü komünist dönemde yaşadılar. Açlıktan, sefaletten milyonlarca kişi hayatını yitirdi. Komünist Çin'de ise bu zulüm halen devam ediyor.

ALTUĞ BERKER: Önceki bölümlerimizde detaylı olarak anlattığımız Kamboçya'daki Pol Pot rejimi mesela; işçi ve köylülerin pirinç tarlalarında ülkenin aydınlarıyla birlikte sömürüldüğü ve açlığa terk edildiği bir rejimdi. İşçi ve köylü hakları ile ortaya çıkan komünist hareket, hiçbir insana değer vermediği gibi işçi ve köylüleri de –haşa- hayvan statüsüne koyarak onları sömürmeyi amaçlar. Darwinist mantığın bir gereği olarak, sömürülemeyenler ise bu sistem içinde elenir ve dehşet ve vahşet ortamı bu şekilde devam eder.

GÜLEN BATURALP:  Bu durum komünist PKK terör örgütü için de aynı şekilde geçerli. PKK için, Kürt kardeşlerimiz veya onların milliyetçilik duyguları herhangi bir şey ifade etmiyor. Hiçbir insana, hatta kendilerine de değer vermedikleri gibi, Kürt kardeşlerimize de insan olarak değer vermiyorlar. Tıpkı Pol Pot'un eşitlik ve adalet vaatleriyle galeyana getirdiği halk gibi, Kürt kardeşlerimizi de aldatmaya çalışıyorlar.

ALTUĞ BERKER: Hatırlarsanız, "sizi yaşatmak hiçbir şey kazandırmaz. Kaybetmek ise bize hiçbir kayıp getirmez" diyen komünist Pol Pot yönetimi, kısa bir dönem içinde 3.3 milyon insanı vahşice katletmişti. Pol Pot için Kamboçya halkı nasıl bir şey ifade etmediyse, PKK için de Kürt halkı herhangi bir şey ifade etmiyor.  

Zaten komünist zihniyette devlet, millet, ırk gibi kavramlar yoktur, sadece halklar kavramı vardır. Komünist zihniyet, devletleri ortadan kaldırmak, bunun yerine halkların oluşturduğu komün sistemleri meydana getirmeyi amaçlar. Bu sebeple "herşey Kürt milleti için" açıklamaları yalnızca göz boyamadır diyebiiriz. Bu, terör örgütünün insanları kandırmak, ayaklanmaya ve isyana teşvik etmek için kullandığı bir aldatmacadan başka bir şey değildir. PKK Kürt halkını yalnızca bir provokasyon malzemesi olarak kullanmak istiyor.

GÜLEN BATURALP:  Şunu tekrar ve özellikle vurgulamak gerekir ki bölücü terör örgütü PKK, Kürtlerin haklarını savunan milliyetçi bir hareket değil, tam anlamıyla Leninist, Stalinist, Darwinist, komünist bir terör hareketidir. Komünist devlet hayalleri gerçekleştiğinde PKK'nın ilk harcayacağı halk, Doğu'daki mazlum Kürt halkı olacaktır. Elbette, böyle bir şeye ne devletimiz  ne de halkımız izin vermez.

ALTUĞ BERKER:  Güneydoğu'da kurulmak istenen komünist bir Kürt devletinin öncelikli amacı "burjuvaziyi ezmek" olacaktır. Çünkü bu, komünizmin gereğidir. Bu kişiler, "burjuva" ile şu an devlete hakim olduğunu düşündükleri bazı kişileri kastediyor ve bölgede, Lenin'in düşüncesi olan "doğrudan şiddete dayanan ve hiçbir yasayla kısıtlanmamış iktidar" hedefini gerçekleştirmek istiyorlar. Şiddeti esas alan bir iktidar istediklerinden,  PKK'nın en büyük ihtiyacı şu an için ağır silahlar ve bunları onlara sağlayacak bir devlet.

GÜLEN BATURALP:  Dolayısıyla bölücü terör örgütü PKK'nın barışa yanaşmasını beklemek çok büyük bir saflık olacaktır. Şiddet, Marksist, Leninist fikrin vazgeçilmez bir gereği olduğundan, barışçıl çözümler asla ve asla kabul edilemezdir. PKK da şu ana kadar elde ettiklerini silahla, şiddetle, terörle sağladığını düşünüyor;  ve silahsız bir mücadele şekli PKK için bir zaaf, bir geri adım ve hedeften şaşma olarak kabul ediliyor. Nitekim komünistler, şiddet, terör ve ayaklanmadan kaynaklanan gerilimli ortamı gelişip güçlenmelerine elverişli bir zemin olarak görürler. Çünkü şiddet ortamında halk korkar ve komünistler de bu korkuyu kullanırlar; demokratik yollarla komünizmin iktidara gelmeyeceğini çok iyi bilirler.

ALTUĞ BERKER:  Zaten tarihte hiçbir zaman demokratik yollarla komünizmi iktidara getirme çabası olmamıştır. Komünizm daima şiddetle iktidara gelmiştir. Kısacası; komünizm, dolayısıyla asla ve asla barışı bir yöntem olarak kabul etmez ve şiddetten vazgeçmez; barışı ya da geri çekilmeyi ancak bir taktik olarak kullanabilir.

Şimdi komünist terörle uzlaşma olmayacağını anlatan bir videomuz onu izleyelim,  sonrasında devam edeceğiz inşaAllah.

KOMÜNİST TERÖRLE UZLAŞMA OLMAZ

GÜLEN BATURALP:  Devletimiz, hükümetimiz ve halkımız, bu terör tehlikesini ortadan kaldırmak ve ülkemizin güneydoğu bölgesindeki bu komünist ayaklanmayı engellemek için bölücü terör örgütü PKK'nın gerçekte ne istediğini anlamak zorunda. Eğer PKK'ya herhangi bir toprak parçası verilirse, burada kurulacak olan "proletaryanın devrimci diktatörlüğü", burjuva sınıfına ve dolayısıyla devlete şiddet uygulayarak ayakta kalmaya, güçlenmeye, yayılmaya ve etki alanını her alanda genişletmeye çalışacaktır. Komünist zihniyete göre ise bütün zenginler, dindarlar, askerler, polisler, aydınlar, öğretmenler, avukatlar, doktorlar, mühendisler, bilim adamları, yazarlar söz konusu burjuva sınıfına dahildir. Dolayısıyla oluşması hedeflenen bu komünist devlet ancak tüm aydınlar ezildiği müddetçe ayakta kalacaktır. Aynı Pol Pot'un izlediği yöntem izlenecek ve tüm halk çok şiddetli bir zulümle, şiddetle ve terörle karşı karşıya kalacaktır.

ALTUĞ BERKER: İstersen bu noktada Lenin'in daha önce belirttiğimiz fikirlerini temel alan yapılanmanın nasıl sonuçlar doğuracağını inceleyelim:

GÜLEN BATURALP:  Tabii, çok iyi olur.

ALTUĞ BERKER: PKK'ya talep ettiği toprak verildiği takdirde kurulacak özerk devlet, Lenin'in deyimiyle "proletaryanın burjuva sınıfına uyguladığı şiddet sayesinde ayakta kalacak bir devlet olduğundan ve hiçbir yasa ile kısıtlanamayacağından", tamamen şiddete dayalı olan ve Türk devletinin yasalarına asla riayet etmeyecek olan bir devlet olacaktır. Dolayısıyla orada oluşturulan özerk Kürt devleti sadece sembolik bir devlet hükmünde görülmelidir. Başlarında Ankara'dan yönetilen bir Türk devletinin olmasını yalnızca bir geçiş aşaması olarak görecekler; usulen idareyi üstlenecek olan Türk devleti onlar için hükmü olmayan bir devlet olacaktır. Çünkü komünist PKK, kendi komünist sistemini uygulamaya devam edecektir. Polisi dinlemeyecek, askeri dinlemeyecek, kanun tanımayacak, anlaşmaları uygulamayacaktır. Komünist zihniyetin gerektirdiği şekilde şiddetle, başkaldırıyla, isyankarlıkla komünist ayaklanmayı devam ettirecek, daha sonra da tam anlamıyla bağımsız bir devlet haline gelecektir.

GÜLEN BATURALP:  Evet, doğru söylüyorsun. Zaten Güneydoğu'da özerk bir komünist devlet kurulduğu takdirde, bu komünist devlet kendine ait bir polis teşkilatı ve askeri yapılanma ve bir ordu oluşturmak isteyecektir. Ardından Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağından farklı bir bayrak edinecek, bu bayrağı kullanacaktır. Tabii sadece taktik amaçlı bir süre Türk bayrağının asılmasına izin verecektir. Türk bayrağı, tıpkı diğer ülkelerde asılan Türk bayrakları gibi, o bölgede sembolik bir bayrak şeklinde var olacaktır. Bu arada söz konusu bu komünist yönetim, Türk devletinden düzenli para talebinde de bulunacaktır. Tüm ihtiyaçları Türk devleti tarafından karşılanacak ve bu özerk devlet böylece kolaylıkla silahlanabilecektir. Onlara özel ordu, asker ve silah için para verenler ise, istemese de devletimiz ve milletimiz olacaktır.

ALTUĞ BERKER: Tarihteki örneklerinden olabilecek olayları da yaklaşık olarak tahmin edebiliyoruz aslında. Zaten bağımsız bir orduya ve polis teşkilatına sahip olup, silahlanan ve Türk devletinin hiçbir kanununu tanımayan şiddet yanlısı bu komünist yönetim kısa bir süre sonra yeniden şiddete başlayacaktır. Barış ve uzlaşı çağrılarına daima şiddetle, terörle, saldırıyla karşılık verecek,   hatta sandığa gitmeyi, seçimle, yani demokratik sistemle hareket etmeyi yasaklayacaktır. Ülkenin önde gelen kurumlarına şiddetli baskı uygulayacak, dolayısıyla onların yaptırımları bu komünist devlet üzerinde hiçbir şey ifade etmeyecektir.

GÜLEN BATURALP:  Böyle bir durumda çıkarılan hiçbir yasanın da komünist yönetime etkisi olmayacaktır. Çünkü söz konusu komünistler kanun-hukuk dinlemeyeceklerdir. Her türlü insani, demokratik, dostane yaklaşıma terör, şiddet ve isyan ile karşılık vereceklerdir. Barış çağrılarını ise asla ve asla kabul etmeyeceklerdir. Dolayısıyla nasıl ki şu an bölücü terör örgütü PKK ülkemizin güneydoğusunda kanun ve hukukla baş edilemez konumda ise, toprak verildiği takdirde ordusu, polisi ve silahı olan bir "devlet" olarak daha şiddetli şekilde kanun ve hukukla baş edilemez konuma gelecektir. Bir devlet olarak artık hakları, bayrakları ve orduları olduğundan, böyle bir yapılanmayı askeri tedbir veya kısıtlamalarla durdurmak da zaten hiçbir şekilde mümkün olmayacaktır.

ALTUĞ BERKER: Bu arada, verilen bu özerklik ile Türkiye de tabii ciddi bir darbe almış olacak. Maddi kaybının yanı sıra manevi olarak derin bir sarsıntı içine girmiş, manevi anlamda vatana, toprağa ve askere inancını yitirmiş hasta bir Türkiye, söz konusu komünist devlet için son derece kolay bir hedef haline gelecektir. Halk, şiddetin etkisiyle paniğe sürüklenecek ve komünizmin baskı yoluyla getirdiklerini kabul etmek zorunda bırakılacaktır. Ve ardından da bağımsızlık taleplerinin ardı arkası kesilmeyecektir. Komünist rejimler hedeflerine ulaşmak için "halkların" varlığını ve taleplerini kullandıklarından, söz konusu komünist yönetim de tüm halkların birer birer bağımsızlık talebinde bulunmalarını ve komünist yönetim şeklini benimsemelerini telkin edecektir.

GÜLEN BATURALP:  Dikkat ederseniz, daha şimdiden diğer halkların bağımsızlığına yönelik sesler yükselmeye başladı. Türkiye'yi 22'ye bölmek isteyen, 22 ayrı halkı komünist yapmaya çalışan, her etnik topluluğun kendi parlamentosunu kurmasını isteyen böyle bir komünist güç, kendisiyle baş edemeyen bir Türk Hükümetine bu kirli komünist yöntemlerle hakim gelmeye çalışacaktır. İşte Türkiye topraklarının tek bir parçası komünistlere verildiğinde -Allah esirgesin- komünizmin tüm Türkiye'ye ve ardından dünyaya yayılışı böylesine kolay olacaktır.

ALTUĞ BERKER: Biraz önce de belirttiğimiz gibi, bölücü terör örgütü PKK'nın asıl amacı, önce Türkiye'de sonra da dünyada komünist bir rejim kurabilmek. Tüm komünistler, Rusya'da kurulan fakat sonradan yıkılan komünist rejimi başarısız bir girişim olarak görür, Rusya'daki devrimin, tüm dünyayı komünistleştirme hedefini gerçekleştirememesinden dolayı yarım kalan bir hesap olduğuna inanırlar. Onlar özetle şöyle diyorlar- Allah’ı tenzih ederek söylüyorum- ; "Bizler komünistiz. Allah'a, dine, mukaddesata savaş açtık. Marksist, Leninist ve materyalist bir görüşe sahibiz. Rusya komünizmi dünyaya hakim edemedi, biz edeceğiz. Yarım kalan hesabı tamamlayacağız." İşte hedefleri bu.

GÜLEN BATURALP:  Dolayısıyla özerk bir devlet isterken amaçları huzur içinde bir hayat sürmek, aile kurup yerleşik bir düzene geçmek, annelerinin yanlarından ayrılmayıp, çorbalarını içerek hasret gidermek ve parklarda çiçeklerin arasında baharın tadını çıkarmak değil. Eğer hedefledikleri komünist özerk devleti kurarlarsa, komünist militanlar ilk olarak aileleri parçalayacak, zulüm ve korkuya dayalı bir sistem oluşturacak, baskı ve tehdit ile halkları emirleri altına alacak ve komünist bir dünya hedeflerine ulaşmaya çalışacaklardır.

ALTUĞ BERKER: Şu da bir gerçek ki; hiçbir komünist rahat etmek için silahlı mücadele vermez. Rahat etmek için gece gündüz eğitim almaz, dağlarda ve oldukça zor koşullar altında bu hedef için yaşamaz. Sırf rahat etmek amacıyla savunmasız insanların canına kast etmez, kendisini ölüme atmaz. Bir komünist, sahip olduğu Darwinist, materyalist ve komünist dünya görüşünde bir değişme olmadığı sürece asla şiddet ve devrim hedefini bırakmaz. Komünizmde devrimin sonu yoktur. Sürekli yeni bir ülke faşist ilan edilir ve o ülkeye ya da halka karşı yeni bir silahlı mücadele başlatılır. Bu zihniyete göre dünya var oldukça, komünist mücadelenin, komünist şiddetin de mutlaka olması gerekir.

GÜLEN BATURALP:  Çünkü bir komünist, toplumda daima çelişki olduğu inancındadır. Zıt fikirlerin çatıştığı bir tez ve anti-tez dönüşümünün durmaksızın yenilendiğine inanır. Dolayısıyla çelişkiye, çatışmaya ve bunun gerektirdiği şiddete her zaman ihtiyaç olduğunu düşünür. İşte bu sebeple devrimler bir komünist için daima vardır. Bir yer komünist hale getirildiğinde sıra ikinci yerdedir ve bu böyle devam eder. Ne zamana kadar diye düşünüyor olabilirsiniz. Ta ki, hedeflenen dünya komünist devletine ulaşıncaya kadar...

ALTUĞ BERKER: Ülke olarak şu an PKK ile bir uzlaşma süreci içinde olabiliriz. Ancak biz olayın perde arkasındaki gerçekleri sizlere göstermeye çalışıyoruz. Komünist terörün gerçek hedefini ve bu gerçek hedefinden asla dönmeyecek olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Bölücü terör örgütü PKK'nın istediği komünist Kürt devletinin asıl hedefi de tam olarak bu anlattığımız şekilde. Yani amaçları devlet edinmek değil, özerk bir devlet kurarak meşruiyet kazanmak, ardından devrimler yoluyla tüm dünyaya hakim olmak.  

GÜLEN BATURALP:  Evet, hedefleri tam olarak bu ve bu hedeflerine ulaşma yolunda önlerine çıkan hiçbir engeli de tanımayacaklardır. Yıllardır kendi ideolojilerini bölgede hakim kılmak için bir araç olarak kullandıkları Kürt halkını bir anda harcayacak, onları komünist rejimin piyonu haline getireceklerdir. Özerk bir komünist devletin kurulmasının ardından, Kürt halkı çok büyük bir baskı, şiddet, sefalet ve felaket içine düşürülecektir. Ölümler peş peşe gelecek, tüm komünist rejimlerde olduğu gibi bu komünist rejim de şiddeti ilk olarak kendi halkına yöneltecektir. Ve en çok ezilen, en çok yıpranan ve en fazla kayıp veren halk da, zaten yıllardır komünistler tarafından kullanılmış olan Kürt halkı, Kürt kardeşlerimiz olacaktır.

ALTUĞ BERKER: Yapılan barış çağrıları, şiddete dur talepleri söz konusu komünist rejim tarafından kaale dahi alınmayacaktır. Çünkü komünist düşünceye göre, komünist bir rejim eğer düşmanına acırsa, barışa yeltenirse, şiddetten ve tehdide dayanan yönetim şeklinden uzaklaşırsa yıkılır ve yok olur. Komünist düşünürlerin ve liderlerin de sık sık dile getirdikleri gibi "komünizm gücünü şiddetten, terörden ve vahşetten alır." Dolayısıyla –tıpkı şu anda olduğu gibi- barışa çağıran her kişi harcanacak, barışa yönelik her türlü girişim şiddetle karşılık alacaktır.

GÜLEN BATURALP:  Biraz önce detaylı olarak üzerinde durduğumuz konuyu tekrar hatırlatalım istersen: Güneydoğu'daki komünist PKK hareketi yalnızca Kürt komünizmini hedefleyen bir hareket değildir. Komünizm, yalnızca ezilen dünya halkları olduğunu ve proletarya diktatörlüğünün olması gerektiğini iddia eder. Dolayısıyla Doğu'da komünistlere verilecek özerklik, kısa bir süre içinde, Allah esirgesin, tüm Türkiye'ye sirayet edecek bir bela haline gelecektir.

ALTUĞ BERKER: Türkiye'den sonra dünyaya doğru açılım sırasında ise muhtemelen ilk hedef, daha önce komünist idare ile yönetilen Azerbaycan ve Ermenistan olacak, oradaki kardeşlerimize de bağımsız ırk, bağımsız toprak vaatleri başlayacaktır. Zaten yıllardır komünizmin pençesinde olan Azerbaycan ve Ermenistan halkı yeniden ezilmeye başlayacak, bu bölgelerde komünist hakimiyet sağladıktan sonra, önemli bir yol açılmış olacak ve oradan komünizme çekilecek yeni halklara ulaşma gayreti devam edecektir. Elbette yine gerilla yöntemleri, terör, vahşet ve şiddet uygulanacaktır.

 

Bu anlatılanlar birer komplo teorisi değildir. Şu anda ülkemizde, 20. yüzyılda Çin'de, Kamboçya'da, Rusya'da oynanan aynı oyun oynanmaktadır. O dönemde Kore'yi, Vietnam'ı, Almanya'yı bölen ve halklar üzerinde egemenlik kurarak onları komünist yapmayı hedefleyen zihniyet neyse, şu an komünist terör örgütü PKK'nın da zihniyeti aynıdır. Ülkemizdeki komünist kalkışmanın, 20. yüzyılda başarısız olmuş bir komünist hareketi telafi çabası vardır. Yani komünistler KALDIKLARI YERDEN DEVAM ETMEKTEDİRLER. Komünistlerin; ne yöntem, ne strateji, ne gerilla taktikleri, ne de hedeflerinde hiçbir değişiklik olmaz. Şiddete ve vahşete olan ihtiyaçları da hep aynıdır. 20. yüzyılda insanlığa yaşattıkları vahşeti bir kez daha sahneye koymak için yalnızca uygun bir ortam ve mekan arayışı içindedirler.

GÜLEN BATURALP:  Eğer Türkiye, -Allah esirgesin- komünist terör örgütü PKK'ya Doğu'da ya da herhangi bir yerde bir parça dahi toprak verirse, bu durumda vahşet politikası için aranan ortam sağlanmış olacaktır. "Toprak verelim, biz de evimizde rahat rahat yaşayalım" diyenler, ülke toprağını Marksist ve komünist bir terör örgütünün eline teslim etmenin nasıl bir vahşetle sonuçlanacağını kendi gözleriyle görmüş olacak, geçmişte yaşadıkları o rahat hayatı, özlem içinde anacaklardır.

ALTUĞ BERKER: Kısacası; komünist terör örgütüne Güneydoğu'da toprak parçası vermek, kimseye rahatlık getirmez, aksine bu büyük bir bela ve yıkımla sonuçlanır. Bilgisizce bu gerçeklerin farkında olmadan körü körüne komünist terörü destekleyenlere bu gerçekleri mutlaka anlatalım, duyuralım; böylece PKK’nın gerçek hedefini anlayabilirler. Öte yandan bu gerçekleri herkese duyurduğumuzda bilerek komünist terörü destekleyenler, bilerek toprak verelim, özerklik olsun diyenlerin de oyunlarını bozabiliriz inşaAllah.

GÜLEN BATURALP:  Değerli izleyenlerimiz, bu hafta da bize ayrılan sürenin sonuna geldik. Haftaya inşaAllah komünizm gerçeğini ve komünizmin halen büyük bir tehlike olduğunu anlatmaya devam edeceğiz. Yeniden görüşünceye dek hoşçakalın.

ALTUĞ BERKER: Hoşçakalın.


A9TV Televizyonu Adnan Oktar Harun Yahya Sohbetler Belgeseller A9 TV Yeni Frekansımız: Türksat 3A Uydusu FREKANS: 12524 Dikey Batı Sembol Oranı: 22500