Canlı Sohbetler (21 Mart 2018; 19:00)

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Afrin Şehidimiz Piyade Binbaşı Mithat Dunca'nın telefonla gönderdiği vasiyeti ortaya çıktı. Kahraman şehidimizin vasiyeti şöyle: “Kızıma anlat, eğer şehit olursam Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalsın diye can verdiğimi bilsin ve hakkını helal etsin. Verilecek tazminatla annem ile babamı hacca gönderin. Aldığım arsadan kalan borcumu unutmayın onu mutlaka ödeyin. Son olarak, şehit olmak nasip olursa inşaAllah ailemden sonra şefaat edeceğim üçüncü kişi de sensin bunu da bilesin” dedi. Afrin ele geçirildiğinde komandolarımız şehidimizin eşi Lütfiye annemiz için bir video çekmişlerdi. Videoyu gösterebiliriz.

ADNAN OKTAR: Yalnız aslanlara diyorum bunun üzerine hiç olmazsa yani hadi diyelim 300-500 desek en aşağı bir ortalığı şenlendirseler güzel olurdu. Ama konuşma mükemmel. Hepsi aslan onların. Allah ömürlerini uzun etsin, Allah sağlık sıhhat versin hepsine. Bereketiyle nuruyla sarsın. Allah cennette kardeş etsin. Cennette onlar tabii çok anlı-şanlılar. Onların süksesinden geçilmeyecek cennette. Şehitler ayrı, onların süksesi güzel olacak.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanımız bir şairimizin Afrin Harekatı için özel olarak yazdığı bir şiiri ilk defa grup toplantısında okudu Adnan Bey. Okuduğu şiir Kızılelma ülkümüze vurgu yaparak bitiyor.

VTR-CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: “Mekke'den iman, Anadolu'dan aşk almışız/Elimizde bayrağımız, dilimizde tekbirimiz/Peygamberin kavline fedadır canımız/‘Korkma’ buyruğudur rehberimiz/Haktan çağrısından korkmayan orduyuz/Ölümü öldürenlere göndeririz selamı/Tek millet, tek bayrak zülfikar olsun/Tek vatan tek devlet payidar olsun/Hedef Kızılelma herkese aşikar olsun.”

ADNAN OKTAR: Kabadayılık Tayyip Hocam’a acayip yakışıyor. Ama yerinde yetişmiş kardeşim, ocakta yetişmiş maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Babalar ve anneler çocuklarına nasıl şefkat göstermelidir?

ADNAN OKTAR: Dünyalar güzelim sana her türlü sevgi, saygı, şefkat büyük bir nimet olur. Sana şefkat, sevgi gösteren, saygı gösteren zaten ondan mesrur olur mutlu olur. Allah’ın güzel bir yüzüsün, Allah’ın güzel bir tecellisisin. Allah sana uzun ömür versin. Cennette inşaAllah dost kardeş olmayı nasip etsin. Yüzündeki nur muhteşem. Bakışlarındaki temizlik çok çok güzel. Güvenilir olduğun, dürüst bir insan olduğun hemen anlaşılıyor. Allah seni hayırla bereketle sarsın. Osmanlı döneminden babalar ve anneler çocuklarına şefkat göstermek değil de resmi olmakla mükelleflermiş gibi bir terbiyeyle yetiştiler. Mesela Vehbi Koç, oğlu anlatıyor “babam bize hiç yüz vermezdi” diyor, Osmanlı terbiyesinden. “Hiç konuşmazdı bizimle sevgi de göstermezdi” diyor “resmi davranırdı” diyor. Hakikaten babalarının yanına çocuklar pek çıkmıyorlar, Osmanlı’da o dönemde öyle. Bu güzel bir şey değil tabii. Her yerde olmasa da yaygın da olmasa fakat böyle. Genellikle babalardan genç kızlar korkuyorlar. Halbuki babasından niye korksun? Yani en sevdiği olması lazım babası, en güvendiği olması lazım. “Babana söylerim” dedi mi çocuğun eli-ayağı boşalıyor. Derin bir şefkat, derin bir sevgi olması lazım. Anneler yine şefkat, sevgi ve sadakatle genç kızlara çok yakın davranıyorlar. Gençlere de öyle, “anam” diye çok sever gençler annelerini. Ama babalardan genellikle korkuluyor benim gördüğüm. Bu doğru bir şey değil. Merhametin ve şefkatin hakim olması lazım. Hem anneye hem babaya çocuk derin sevgi, derin şefkat, merhamet, muhabbet duyması gerekir. Bu da tabii Allah korkusuyla, Allah sevgisiyle olur. Şimdi anne ve babada yanlış olan şu oluyor; “çocuğu ben yarattım” kafasında oluyorlar. Anne “ben yarattım” düşüncesinde, baba da “ben yarattım” kafasında oluyor. Çocuk da “beni yaratan annem ve babam” kafasında oluyor bu çok korkunç. Hatta ben bazen genç kızlara diyorum, “çok güzelsin, Allah seni çok güzel yaratmış” diyorum “annemle babama teşekkürler” diyor, çok yaygın. Bakın, özellikle yabancılarda çok duyuyorum “anneme teşekkür ediyorum, babama teşekkür ediyorum” diyor. Allah seni yaratıyor, anneni babanı da, hepinizi Allah yaratıyor ne alakası var annenle babanla yani? Allah onları vesile ediyor sadece. Putlaştırmaktan şiddetle kaçınmak lazım. Allah’ın tecellisi olarak yaratılıyoruz. Anne baba vesiledir, hepsi Allah’ın kuludur, çocuk da Allah’ın kuludur. Hepsinin birbirine derin sevgisi, saygısı, şefkati olması gerekir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kuran’da 19’un önemi nedir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım Kuran’da 19 hakikaten bir kod sistemi olarak var. Hayret edecek bağlantılar var. Daha yüzeysel bakıldığı halde muazzam bir kod şifre sistemi olduğu görülüyor. Sırf 19 değil 9, 7, 3 sayılarıyla da hatta 2 sayısıyla da kod şifre sistemleri var. Fakat 19 tabii girift bir rakam olduğu için 19 ve 19’un katlarından meydana gelen bir sistemin Kuran’da olması çok şaşırtıcı ve hayret verici. Kuran’ın hak olduğunun da açık delili. Çünkü Peygamber (sav) harfleri tek tek sayarak onunla uğraşmayacağı belli. Hani “kendi yazdı” diyorlar ya. İnsan kendi de yazmaya kalksa yapamaz onu. Harf sayarak hangi birini yapsın nasıl yapılsın? Yüzlerce var çünkü vahiy geldiğinde zaten baygın oluyor Peygamber (sav). Ağzından çıkanlar hemen yazılıyor. Baygın haldeyken upuzun sure geliyor şimdi onun içerisine 19’u nasıl kodlasın o anda konuşurken. Belli ki mucize. Tabii bunun iyi gündemde tutulması lazım 19 mucizesinin, 19 bir harikadır bir mucizedir. Bilinmesinde fayda var tabii.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanı Erdoğan, İngiliz derin devletine cevap verme vaktinin geldiğine dair bir açıklama yaptı Adnan Bey. “Sevr’de Anadolu’yu bize çok görenlere cevabımızı İstiklal Harbimizle vermiştik. Şimdi de cevap verme vaktidir. Kardeşlik bağıyla bağlı olduğumuz coğrafyayla ilişkimizi kesmeye çalışanların heveslerini kursaklarında bırakmaya ahdettik. Ahdimiz var” dedi. Konuşması vardı Adnan Bey.

VTR-CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN: “Sevr’de bize Anadolu’yu bize çok görenlere cevabımızı İstiklal Harbimizle vermiştik. Şimdi de bize bir parçası haline gelmeye talip olduğumuz Avrupa’yla, asırlara sari geçmişimizin olduğu Ortadoğu’yla, Kuzey Afrika’yla, Kafkasya’yla hatta ata yurdumuz Orta Asya’yla kucaklaşmamızı çok görenlere cevap verme vaktidir. Türkiye’nin tarihin derinliklerine uzanan kardeşlik ve dostluk ilişkileriyle bağlı olduğu coğrafyalarla tüm ilişkilerini kesmeye çalışanların heveslerini kursaklarında bırakmaya ahdettik, ahdimiz var.”

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam bunları söylüyorsa onun cumhurbaşkanlığı garanti demektir. İngiliz derin devletine meydan okuyan bir delikanlı bir Atatürk vardı bir Tayyip Hocam var. Osmanlı’da bile yok, Abdülhamit döneminde de yok. Abdülaziz vardı rahmetli, onu şehit ettiler. Onun dışında yoktur böyle meydan okuyan, böyle kabadayı yoktur. Atatürk de alenen meydan okumuştu, defalarca suikast yaptılar hiçbir şey yapamadılar. Tayyip Hoca’ya da suikast yaptılar hiçbir şey yapamadılar. Gizli suikastlar de oldu Tayyip Hoca’ya -o basına yansımamış olabilir- hiçbir şe yapamadılar ve yapamayacaklar da.

Evet.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Adnan Bey, bir son dakika haberi vardı. İnternete RTÜK denetimi getiren tasarı biraz önce mecliste kabul edilerek yasalaştı. Tasarıda yapılan son dakika önerge değişikliğiyle, bireysel iletişim ile görsel işitsel içerik paylaşabilen video paylaşım ve sosyal medya platformlarının düzenleme kapsamında olmadığı, erişimin engellenmesi kararının da internet sitesinin tümüne yönelik değil sadece ihlalin gerçekleştiği yayına yönelik uygulanacağı bildirildi.

ADNAN OKTAR: Tamam güzel. Bizimle ilgili bir sorun yok burada, güzel.

Evet, dinliyorum.

VTR: Yaşlıların hüzünlü olması anlamlı mı?

ADNAN OKTAR: Eğer sevgi ortamı yoksa hüzünlü olabilir yaşlılar. Kimse ilgilenmiyorsa yalnız bırakıldıysa olabilir. Yakışıklım, güzel yüzlüm neşeli olanlar da var, babaanneler var mesela süper neşeli oluyorlar, dedeler var ortalığı kırıp-geçiriyor bayağı pür neşeler. Bastonla falan böyle fırtına gibi esiyorlar. Sevgisizlikte olabilir içine kapanma. Yoksa sevilen, saygı duyulan yaşlıların mutlu olmaması için bir neden yok. Mutlu oluyorlardır.

Evet.

BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bundan 103 yıl önce 18 Mart’ta Çanakkale’de verdiğimiz mesaj neyse Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Operasyonu’nda verdiğimiz mesaj da aynıdır. İster kendileri ister kuklaları gelsin, biz bu vatanı kimselere bırakmadık bırakmayacağız” dedi.

ADNAN OKTAR: Bak, “ister kendileri” diyor net söylemiş, “isterse kuklaları” ajanları, oyuncuları, yalakaları, yancıları. Helal olsun Tayyip Hocam’a. İngiliz derin devletini komaya soktu yani, vura vura vura dizinin dibine kadar çökertti. Eline koluna sağlık sonuna kadar da yanındayız.

BÜLENT SEZGİN: Konuşmasını dinleyebiliriz.

ADNAN OKTAR: Bir de Tayyip Hocam irticalen çok iyi konuşuyor hatipliği çok iyi. O da Allah’ın ona bir lütfu, bu çok zordur. Böyle takılmadan, sürçmeden bu kadar isabetli, hikmetli, doğru ve küfrü bu kadar kızdıracak, Müslümanları coşturacak adeta şiirsel bir anlatım çok çok güçtür. Allah’ın ona hikmet lütfu maşaAllah, Allah’a hamdolsun. İslam’ın bereketi işte, Mehdiyet’in bereketi bu.

İngiliz derin devleti acayip rezil oldu. Onların planına göre çoktan Suriye bölünmüş, Türkiye de bölünmüş olması gerekiyordu. Yani çoktan bu iş bitmesi gerekiyordu, rezil rüsva oldular.

BÜLENT SEZGİN: Siz daha çözüm süreci zamanında söylemiştiniz.

ADNAN OKTAR: Elhamdülillah, maşaAllah ta o zaman deşifre ettik. Ta 5 yıl önce yapacakları oyunu deşifre ettik felç oldular kuyruklarını ta o zamanlar aralarına kıstırmışlardı.

Evet, dinliyorum.

BÜLENT SEZGİN: 19 Mart gecesi bir gece düzenlenmişti Adnan Bey. A9 Televizyonunun 8. Yılı kutlamaları.

ADNAN OKTAR: Bir göreyim bakayım.

VTR: A9 TV 8. Yıldönümü Kutlamaları

ADNAN OKTAR: Gayet güzel.

BÜLENT SEZGİN: Geceden bazı fotoğraflar vardı.

ADNAN OKTAR: Göreyim. Yaklaşık 400 kişiydi değil mi? Evet. Resimlerin hepsi güzel.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Gördüğümüz fotoğrafta sizin sağınızda oturan çok değerli sanatçımız Huri Sapan Hanımefendi. Engin Çağlar Bey. Değerli sanatçımız Güllü Hanımefendi ve kızı. Irak Hükümeti Eski Dönem Sözcüsü Sayın Ali El Dabbah. Dünya Ehlibeyt Vakfı Başkanı Sayın Fermani Altun.

ADNAN OKTAR: Güzel. Ve ünlü Tarkan Yavaş Beyefendi Hazretleri.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Adnan Bey, A9 TV’nin 8. Kuruluş Yıldönümünü her kesimden seçkin konuklarımız ve değerli sanatçılarımız ile birlikte kutladık. Geceye 400’e yakın davetli katıldı. Geceye katılan davetliler arasında çok kıymetli siyasiler, akademisyenler, kanaat önderleri vardı. Irak Hükümeti Eski Dönem Sözcüsü Sayın Ali El Dabbah. Dünya Ehlibeyt Vakfı Başkanı Sayın Fermani Altun. Kıymetli sanatçılarımız Huri Sapan Hanımefendi ve Engin Çağlar da davetliler arasındaydı. A9 TV’yi, sizin faaliyetlerinizi anlatan video gösterimiyle başlayan gecede değerli sanatçılarımız da sahne aldılar. Çok değerli sanatçımız Ankaralı Turgut, Mesut Külahlı ve ekibi, Güllü Hanımefendi, Türk Taverna Müziğinin duayenlerinden Arif Susam ve Türk Sanat Müziğinin eşsiz ismi Muazzez Ersoy’un şarkılarıyla müzik ziyafeti verdiği gecede Ankara yöresinden Onur Ertem ve arkadaşları da kaşık oyunu gösterisi sundular. Belarus, Bangladeş, Almanya, Polonya gibi birçok ülkenin konsolosu gecede yer aldı. Ermeni kilisesinden ve patrikhanesinden değerli dostlarımız katıldı. Sayın Şeyh Nazım Kıbrısi Hocamız’ın değerli akrabaları ve dostları gecede bulunuyordu. Ayrıca çok sayıda yerli ve yabancı basın temsilcisi de vardı.

ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Cumhurbaşkanımız Suriye’de zor şatlarda yaşayan çocuklara ve ailelere çok merhamet ediyor. Sık sık onlara olan şefkatini dile getiriyor. Son konuşmasında da buna vurgu yaptı. Şöyle konuşması: “Afrin’de okulları ve hastaneleri bakıma alıyoruz. Oraların kontrolünü ve yönetimini alıyoruz.”

ADNAN OKTAR: Şimdi Tayyip Hocam orayı cennete çevirir, gayet huzurlu çok şahane hale getirir. Yani Suriye’de o bölgelerinde, aslında işin doğrusu Suriye, yönetimi Tayyip Hoca’ya verse iş biter. Hakikaten Esad da rahat eder herkes rahat eder. Acayip zenginleştirir. Hayır yine kendilerinin olsun, mülkiyet anlamında değil idareyi Tayyip Hoca’ya versin Esad, en fazla 6 ayda cennete çevirir oraları. En fazla 6 ayda, hiçbir şey de istemez. Esad’a biz onu tavsiye edelim, hakikaten. Çünkü malını elinden alacak değil ki kardeşim mal onun yine. Memleketin tapusunu da alacak değil, versin idareyi gerisine karışmasın.

Rumca çok güzel. Rumların kültürü de çok güzel, dostluk anlayışı, kızları çok güzel Rumların. Bayağı candan, sıcaklar böyle sevecen. İnsanları da çok sevgi dolu. Biz onlardan niye ayrıyız ben anlamıyorum. Hayret mesela hiç ne gelirler ne giderler koptuk yani gereksiz yere. Halbuki çok şeker insanlar Rumlar. Biz iç içe dost olmamız lazım. Onda bir gariplik var.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Cumhurbaşkanımız sık sık askerlerimizin operasyonlarda çok vicdanlı, çok titiz hareket ettiğini, bizim ordumuz kadar sivillere hassasiyet gösteren bir başka ordu olmadığını söylüyor. Askerlerimizin Suriye’de bir süre önceki Fırat Kalkanı operasyonunda Suriyeli bir çocuğa gösterdiği şefkatin bir videosu var. Gösterebiliriz.

ADNAN OKTAR: Bayağı şeker. Hayret o kadar tatlı olması. Askerimiz sevgi doludur ama insanlarımıza tabii bu sevgi anlayışını çok yaymak lazım.

Evet, dinliyorum.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Adnan Bey, RTÜK ses sanatçısı Hadise’nin bazı kliplerini yasaklayınca ünlü sanatçı şöyle bir açıklama yaptı: “Beni hiçbir şey korkutamaz istediğimi giyerim. Özgür bir sanatçıyım. Ben bir Atatürk çocuğuyum demokrasiye inanıyorum. RTÜK ceza verecekse de verir hiç susmayacağım. Bence kadınlar bu konuda daha çok eziliyor. Erkek sanatçılara izin veriliyor ancak bir kadının dansı, vücudu, saçı, makyajı çok konuşuluyor. Bu konularda kadınlarda hep ayrım yapılıyor” dedi.

ADNAN OKTAR: Doğru söylüyor. Yani bu hiç iyi bir durum değil. Yani hiç iyi bir durum değil. Avrupa’dan kopuk, Asya’dan kopuk, dünyadan kopuk, hiçbir yere benzemeyen, dünyanın hiçbir yerine benzemeyen garip uygulamaları. Benim kanaatim en kısa sürede bu garip durum düzeltilir diye düşünüyorum. Ben 65 yaşıma geldim böyle olay görmedim. Sana ne kız ne giyiyorsa giysin, kızcağız. Gayet de yakışıyor güzel de oluyor. Burası bir Avrupa ülkesi. Burası Afganistan değil, Irak değil, Suriye değil. Ne oluyorsunuz? Ne giyiyorsa giysin çocuk sana ne yani. Hayır homoseksüeller mini etekle geziyor onlara gık yok. Homoseksüeller kıvıra kıvıra dans edip oynuyor onlara gık yok. Genç kız mini etek giymiş “vay sen nasıl giyersin, vay nasıl dekolte giyersin?” Sana ne giysin. Kadın güzelliğini kaldırınca homoseksüellik gelişiyor. Sonucunda bu oluyor. Ha sen onu yapıyorsun da adama kendi görüşünü benimsetmiş mi oluyorsun? Adam sana sadece öfke duyar o zaman. Yani sadece gıcık olur. O zannediyor ki onlar gelenekçi olacak onun sonucunda. Yani Akit kafasına dönecekler. Böyle bir inanç enjeksiyonu yapılmaz, böyle bir hayat enjeksiyonu yapılmaz. Bir şey severek kabul ettirilir. Sen Hadise’ye bunu anlatınca Hadise seni kabul mü etmiş oluyor bunu yapmakla? Hayatında travma meydana getirmiş oluyorsun. Yıllarca unutmaz bu yaptığını. Sana ne ya ne yapıyorsa yapsın, nasıl giyiniyorsa giyinsin. Ne karışıyorsun yani. Şimdi plajlara da karışacaklar benim kanaatim, plajda da giyinemezsin. Kardeşim o zaman Türkiye’de kimse kalmak istemez. Yapmayın etmeyin. Akın akın millet yurt dışına gidiyor. Böyle bir hayat olur mu? Baksana çocuk montla falan klip yapmış. Yani ayıp yapıyorlar. Bütün Türkiye’de genç kızlar modernler. Sen onu kapattığında seni beğendiğini mi zannediyorsun? Gıcık etmiş olursun başka bir şey olmaz. Yani hoşlanacağını mı zannediyorsun? Adam akıl almaz içinde uzaklık ve öfke duyar. Duyabilir yani zarar verebilirsin. Din adına bunu yapıyorsan çok büyük bir hata yapıyorsun. Hadise bayağı güzel genç kız, istediği gibi giyinsin. Biz modern bir ülkeyiz. Avrupa’da yok böyle bir şey, Asya’da yok Afrika’da yok hiçbir yerde yok. Amerika’da yok. Bu nedir ya? Ne yapmak istiyorsunuz, nereye getirmek istiyorsunuz? Baksana çocuk böyle klip yapıyor. Bu marifet mi? Bu büyük bir risk. Bu oyuna kimse gelmesin. Böyle bir şey olmaz. İnsanlar plaja da gitsin, eğlensin de, namazını da kılsın, orucunu da tutsun. İslam’ı insanlar özgürce yaşasın. Dayatmayla din olmaz. Dayatmayla inanç da olmaz.

GÖRKEM ERDOĞAN: Hadise’nin montlu diğer resimleri.

ADNAN OKTAR: Yani zafer mi şimdi bu?

Evet dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Berlin’den bir faaliyet haberimiz var. Berlin’deki kardeşlerimiz Almanya Leipzig şehrinde büyük kitap fuarında sizin “Fosiller Evrimi Reddediyor” ve “İslam Terörü Lanetler” kitaplarınızdan dağıttılar.

ADNAN OKTAR: Çok güzel olmuş muhteşem.

Evet dinliyorum.

VTR: İngiliz derin devleti altın toplayabilmesi için mi Müslüman erkeğe altın haram dedirtti?

ADNAN OKTAR: Aferin benim aslanıma. Doğru söylüyorsun. Hakikaten bak çok zeki. Deccal homoseksüelliği geliştirmek için kadınları kapatıp kadın makyajını, kadın bakımını, kadın çekiciliğini ortadan kaldırıp homoseksüelliği elde etti. Altın da haram dedi doğru söylüyor. Onlar da tonlar hesabıyla altını götürdü İngiltere’ye götürdü yığdı. Yüzbinlerce ton altın var İngiltere’de. Depolarda duruyor. Türkiye’nin altınları da orada duruyor. Doğru söylüyor tabii.

Evet dinliyorum.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Dini haberler sitesi Mehmet Görmez’e Cübbeli Ahmet, Ahmet Şimşirgil, Osman Ünlü gibi isimler tarafından bir kumpas kurulduğunu ve Görmez’in bu nedenle görevinden uzaklaştırıldığını iddia etti. Onun yerine de FETÖ’ye yakınlığı bilinen Ali Erbaş getirildi dedi. Haberde şu ifadelere yer veriliyor. “Mehmet Görmez’i hiçbir delil dahi göstermeden FETÖ’cü ilan eden şer odakları aynı şekilde FETÖ’nün dinler arası diyalog toplantılarının organizatörü Ali Erbaş’ın yolunu açmak için harekete geçti. Operasyonda başrolü Fethullah Gülen’e alim diyen Cübbeli Ahmet ile FETÖ’nün kanallarından eksik olmayan Ahmet Şimşirgil almıştı. Ramazan Ayvallı, Osman Ünlü ve malum medya da bu rolde üstlerine düşeni gereğince yerine getirdi” dedi.

ADNAN OKTAR: Bu Türkiye Gazetesi’nin adamımı? Kimdi bu? Neyse. Ne yapalım diyor, yeniden düzeltelim mi bu durumu diyorlar? Yok. Diyanet’in o gösterdiği cesaret çok güzel, “Kadınların aleyhine bütün hükümleri kabul etmiyoruz” dedi. Daha önceki Diyanet İşleri Başkanı bunu diyemedi. Ama bu dedi. Yani o orada hakikaten iyi. Yani Tayyip Hoca’yı destekledi. Ama öbürü biraz daha çekingen.

VTR: Sizce bir bayan, bir erkeğe en güzel ne hediye alabilir?

ADNAN OKTAR: Kadınlardan hediye kabul etmemek lazım. Yani o bence yakışıksız bir şey. En fazla mesela çiçek falan getirebilir saksıda. Yani pahalı bir hediye kadından almak bence ne saygıya ne de örfe uygun, ne de nezakete uygun. Yani çok çok garip bir şey. Kadına pahalı bir hediye verilebilir. Ama kadından bir hediye alınması bence pek olmaz. Kadın hediye veren konumunda olmaz. Kadına hediye verilir. Kuran’daki işaret de bu, örfü de budur. Nasıl bir mantık olacak o? Ne demek? Yakışıklım benim kanaatim bu. Ama hediye almak hoşuna gidiyorsa ne bileyim ufak tefek bir şey olabilir. Küçük çok değeri olmayan ama göze hoş gelen bir şey olabilir. Sembolik. Kalemler de pahalı kalem olmaz. Gömlek de pahalı. Çünkü iyi kaliteli bir gömlek alması lazım. Pahalı olur çocuk nereden bulsun onun parasını. Öyle olmaz. Ucuz, derli toplu, güzel görünen bir şeyler olabilir ufak, şirin böyle bir şey. Ama çiçek bence en iyisi veya kitap olabilir. Hoş bir kitap, normal bir kitap, paketinde bir kitap en iyisi o olur.

Evet dinliyorum.

PINAR YADA: Uzun zamandır kanser tedavisi gören eski MHP Milletvekili emekli Büyükelçi Deniz Bölükbaşı tedavi gördüğü hastanede 69 yaşında hayatını kaybetti. Sayın Bölükbaşı için yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tören düzenlenecek. Kendisine Allah’tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.

ADNAN OKTAR: Evet değerli bir Ağabeyimizdi. Allah gani gani rahmet etsin hakikaten MHP’ye hizmetleri çok. Bu dünya imtihan yeri, imtihanı biten gider, imtihanı biten gider. Allah taksiratını affetsin.

Bak mesela A9’da biz çok güzel faaliyetler yaptık. A9’un kutlaması da çok muhteşem oldu. Münafıklar bak üç kişinin dışında, işte üç homo bir komonun dışında adam toplayamıyor; ama bak oradaki insanlar Türkiye’nin en seçkin insanları. Ve bunların hiçbir zaman için arkadaş çevresi olmuyor, hiçbir zaman için sevenleri yok. İğrenilen, tiksinilen ve aşağılık adamlar. Her yerde böyle iğrenç oldukları, aptal oldukları, akılsız oldukları teyit edilen ve herkesin uzaklaşmak istediği kişiler. İşte müminle münafığın farkını böyle görüyoruz, bu damgadır çok açık damga. Allah onlara horluk ve aşağılık damgasını vurmuş, insanlar tiksiniyor. Hiç sevenleri yok ama bak müminlerin sevenleri, ucu bucağı yok. Ki gelmek isteyen misafirlerin biz beşte birini kabul ettik. 400 kişi beşte biridir kabul ettiğimiz.

Evet, dinliyorum.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Adnan Bey, bugün ünlü halk ozanı Aşık Veysel Şatıroğlu’nun vefatının 45. yılı. Küçük yaşta geçirdiği çiçek hastalığı yüzünden iki gözünü de kaybeden Aşık Veysel’in çok fazla şiiri var. En ünlü şiirlerinden biri olan “Kardeşim” şiirinden bir bölüm okumak istiyorum. “Beni hor görme kardeşim, Sen altından ben tunç muyum? Aynı vardan var olmuşuz, Sen gümüşsün ben sac mıyım? Topraktandır cümle beden, Nefsini öldür ölmeden, Böyle emretmiş Yaradan, Sen kalemsin ben uç muyum? Tabiata Veysel aşık, Topraktan olduk kardaşık, Aynı yolcuyuz yoldaşık, Sen yolcusun ben bac mıyım?”

ADNAN OKTAR:  Şahane. Yunus Emre’ye çok benziyor üslubu.

Evet, dinliyorum.

VTR: Münafıklar neye güvenerek bu kadar çok yalan söylüyor?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin tatlılığını, güzelliğini, efendiliğini, hanımlığını. O alnın temizliği ne, o yüzün temizliği ne, o yüzdeki o dürüstlük, o güzellik ne maşaAllah. Allah sana çok uzun ömür versin. İnşaAllah cennette arkadaş oluruz, dost oluruz.

İşte münafığı zaten o gösteriyor. Bak münafık ne yapıyor? Akşama kadar kudurmuş gibi yalan söylüyor, mucize değil mi? Bir adam ne yapar? Keyfine, işine gücüne bakar. Sen bir Müslüman grubunun en etkili gördüğün kişileri hedef alarak, sabahın 7’sinden, akşamın 12’sine kadar Müslümanların aleyhinde çalışma yapıyorsun. Ya bu çok zor bir hayat değil mi? Bayağı zor. Bütün gücüyle İslam’ın yayılmasını durdurmaya çalışıyor, bütün gücüyle. Akşama kadar o, başka bir konu yok.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Sevgi. Güzel bir bayanın güzelliğini nasıl takdir edebiliriz?

ADNAN OKTAR: Nasıl güzel, nasıl tatlı, nasıl hayat dolu. İşte Akit’çilerin en bunaldığı tip insanlar ve işte ağızlarını bozdukları gençlik milyonlarla ifade ediliyor. En az 30 milyon genç, Akit’in ağzını bozduğu gençler, en az 30 milyon.

Canımın içi bir kere mesela senden başlayalım. Bakayım sana ben. Bakıldığında kusursuz güzel olduğun görülüyor yani tam klasik anlamda güzelsin. Ve daha güzel yanı çok samimisin. Yani böyle içe kapalı, samimiyetsiz falan değilsin, içten pazarlıklı değilsin, dürüst ve dışa dönüksün. Gözlerin de çok güzel görünüyor, ki uzaktan çekim olmasına rağmen. Her yerin çok çok güzel. Bir daha dinleyeyim, sesini de bir daha duyayım. 

VTR: Merhaba ben Sevgi. Güzel bir bayanın güzelliğini nasıl takdir edebiliriz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi biraz yapmacık oluyor tabii insanlarda takdir yani abartılı oluyor yani sanki güzel değilmiş de, adam böyle şiirsel dille anlatıyormuş gibi yani gerçekten güzelse, onun ağır etkisi insanda görülür ve onun candan açıklaması vardır. O insanın gözünden, yüzünden, sesinden belli olur gerçekten beğendiği. İnanılmazsın diye başlıyor, aman Allah’ım diyor o nasıl gözlerdir diyor. Niye abartıyorsun samimi olarak söyle, güzelliği samimi açıklamak lazım, gerçekten hissettiğini, duyduğunu anlatmak lazım.

A9’un kutlamalarının resimlerini göster. Dosta düşmana bir güzellik yapalım.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, A9 TV’nin 8. Kuruluş yıldönümüne her kesimden seçkin konuklarınız, değerli sanatçılarımızla birlikte kutladık. Geceye 400’e yakın davetli katıldı. Geceye katılan davetliler arasında çok kıymetli siyasiler, akademisyenler, kanaat önderleri vardı. Irak Hükümeti eski Dönem Sözcüsü Sayın Ali El Dabbah, Dünya Ehlibeyt Vakfı Başkanı Sayın Fermani Altun, kıymetli sanatçılarımız Huri Sapan Hanımefendi ve Engin Çağlar da davetlileriniz arasındaydı. A9 TV ve sizin faaliyetlerinizi anlatan video gösterimiyle başlayan gecede değerli sanatçılarımız da sahne aldılar. Çok değerli sanatçılarımız Ankaralı Turgut, Mesut Külahlı ve ekibi, Güllü Hanımefendi, Türk Taverna Müziği’nin duayenlerinden Arif Susam ve Türk Sanat Müziği’nin eşsiz ismi Muazzez Ersoy’un şarkılarıyla müzik ziyafeti verdiği gecede Ankara yöresinden Onur Erten ve arkadaşları da kaşık oyunu gösterisi sundular. Ayrıca Belarus, Bangladeş, Almanya, Polonya gibi birçok ülkenin konsolosu gecede yer aldı. Ermeni Kilisesi ve patrikhaneden değerli dostlarımız katıldılar. Sayın Şeyh Nazım Kıbrısi Hocamız’ın değerli akraba ve dostları da gecede bulunuyorlardı.

ADNAN OKTAR: Profesörler vardı, doçentler vardı, siyasiler vardı. Bürokratlardan vardı.

GÖRKEM ERDOĞAN: Muazzez Ersoy Hanımefendi sahnedeyken “Böyle seçkin bir topluluk içinde olmaktan mutluluk duyuyorum. Birbirinden zarif hanımefendilerin ve birbirinden zarif yakışıklı beyefendilerin olduğu çok özel nadir gecelerden biri oldu” dedi. Sizin içeriye girmenizle Muazzez Hanım “Çok değerli ve kibar bir beyefendi içeri girdi” dedi ve kendisine hediye ettiğiniz cennet kuşu biblosundan çok memnun olduğunu dile getirdi. Size saygılarını ve sevgilerini çok güzel ifade etti.

ADNAN OKTAR: Filmi görelim.

VTR: A9 TV’nin 8. Kuruluş Yıldönümü Kutlama Yemeği (Raffles İstanbul, İstanbul)

ADNAN OKTAR: Evet, buyurun dinliyorum.

PINAR YADA: Ayrıca gecede değerli sanatçılarımız Gülü ve Muazzez Ersoy Hanımefendi, özellikle sizin sevdiğiniz şarkıları sordular, ona göre şarkı seçtiler. Arif Susam Bey de birçok şarkısını size ithaf etti.

ADNAN OKTAR: Evet, çok değerli sanatçılar. Arif Susam mesela değeri bilinmiyor, bir daha öyle bir insan gelmez Allahualem. Mesela Güllü Hanım bayağı neşeli ve çok muhteşem bir insan. Muazzez Ersoy zaten dünya çapında bir sanatçı. Bütün Ortadoğu, dünya çapında bir sanatçı. Öyle bir sanatçı gelmez. Değeri biliniyor mu? Çok az biliniyor değeri, çok gündemde tutmak lazım. Mesela bak Pehlivanlar geldi bize yazı göndermişler diyor ki, “Hiç böyle değerimizin bilindiğini biz hatırlamıyoruz” diyorlar. “Bu kadar değerimizin bilindiğini hiç hatırlamıyoruz” diyorlar. Bu kadar. Hakikaten bütün ömrünü vermiş başpehlivan olmuş, dünya şampiyonu nasıl unutursun onu, nasıl unutulur? O kadar zor bir şey ki. 15 yıl emek veriyor, 10 yıl, 15 yıl emek veriyor geceli gündüzlü. Dünya şampiyonu oluyor, sen de unutuyorsun. Ee o kadar ehemmiyetsizse niye istiyorsun o zaman şampiyonluğu? Unutulur mu o? Gündemde tutacaksın. Ömrü boyunca da gündemde tutacaksın, vefatından sonra da gündemde tutacaksın. Olur mu öyle şey? “En büyük madalyaları aldığımız dönemde bile bize bu kadar değer verildiğini hatırlamıyoruz” diyorlar. Yazılı göndermişler.

Evet, dinliyorum.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Geçtiğimiz günlerde 34. İl Müftüleri İstişare Toplantısı'nın sonuç bildirgesini açıklayan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş şunları söyledi: “Müslümanların öncelikle iç meselelerini çözerek vahdeti sağlamaları gerekmektedir. Bugün Müslümanların en temel sorunu parçalanmışlıktır. Coğrafi parçalanmışlığın berberinde gücünü ve imkanlarını yeterince kullanamayan İslam dünyası emperyalist müdahalelere ve meydan okumalara karşı koyamamaktadır” dedi.

ADNAN OKTAR: Mübarek Hocam, Mehmet Ali Erbaş Hocam iyi bir insan olduğunu şuradan anladım ki Tayyip Hocam’ın dediğini tasdik ettin. Bu kadar gelenekçisi Akit’çisine rağmen dedin ki, “Kadınlar aleyhine bütün hükümler uydurmadır hiçbirinin geçerliliği yoktur” dedin. Ve devrim oldu bu. Helal olsun budan sonra ben sana güvenirim. Saygı da duyarım, seni korur kollarız da evvelAllah. Allah’ın dilemesiyle. Fakat bunun devamı çok önemli. Bunu bu kadarla bırakmamak lazım. Şerh etmek lazım. Mesela konuştun güzel demişsin ki “İttihad-ı İslam istiyorum.” Ama ben bunu böyle anladım halk bunu böyle anlamaz. Desene mübarek “İslam alemi birleşsin bir de baş seçelim hepimiz birleşelim İttihad-ı İslam olsun. Allah’ın emri bu Müslümanların birleşmesi farzdır” de. Bir şey olmaz yanındayız. Seni zaten durduk yere kimse başa getirmez. Biri gidip biri geldiyse o istişare ile yapılmıştır. Durduk yere “Sen gel” değil bu. Durduk yere yapılmadı. Demek ki sen uygun görüldün. Uygun görüldüğüne göre sen artık korunacaksın demektir. O zaman korkma rahat ol. Korkuyorsun da demiyorum ama gönlün rahat olsun seni kimse başıboş bırakmaz. Biz seni itle kopukla mücadelenin içine sokturtmayız bir şey olmaz. Sen rahat ol.

Bakın ne kadar güzel güreşçiler diyor ki milli güreşçiler bunlar dünya şampiyonu; “Bir kader üzerine Allah bizi buraya getirdi” diyor. Görüyor musun dindarlıklarını?

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Cumhurbaşkanı Erdoğan PKK’nın Irak’ta da hareketlenmeye başladığını ve Sincar’da iki gün içinde 38 PKK’lının etkisiz hale getirildiğini söyledi. Konuşmasını izleyebiliriz.

ADNAN OKTAR: Kardeşim dünya bir tek bir şeyi hesap edemedi. Tayyip Hoca’nın kabadayı çıkacağını tahmin edemediler. Bütün sorun oradan çıktı, olay o. “Ne olur ki?” falan diyorlardı “Amerikan askerini getirdik” dediler. “Ne fark eder ki?” dedi Tayyip Hoca. Hiç fark etmez Amerikan bayrağı. “Bayrak varsa bayrağı alırız size veririz” dedi. Adamlar öyle deyince baktılar olacak gibi değil dışişleri bakanını değiştirdiler. Dışişleri bakanının değişmesinin tek nedeni Tayyip Hocadır söyleyeyim. Çünkü dışişleri bakanı da tırstı demeyeyim de nasıl söyleyeyim; adam çekindi. Çekindiğini gördükleri için değiştirdiler. Tek nedeni o. Bak Tayyip Hoca’dan başka hiçbir nedeni yoktur dışişleri bakanının değişmesinin. Bilinmiyorsa bilinsin gayet emin istihbaratım; tek nedeni Tayip Hocadır. Tayyip Hoca’ya boyun bükmüş olması. Amerikan Dışişleri Bakanı’nın Tayyip Hoca’ya direnememesi nedeniyle görevinden alındı. Tek nedeni budur.

VTR: Kasıtlı bir gıcıklık yapana karşı bir tavır alınır mı?

ADNAN OKTAR: Canımı içi kasıtlı gıcıklık yapıyorsa hiç kırmadan uzaklaşmak lazım. Kızdırmadan, rahatsız etmeden çünkü düşmanlığını kazanmak tehlikeli olur. Basit kolay bir bahaneyle uzak durmak lazım. Mümkün mertebe. Çok olur öyle gıcık adam, gıcık adama yapılacak şey uzak durmak.

Evet dinliyorum.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Cumhurbaşkanı danışmanı İlnur Çevik “Türkiye, Marksist Kürt devleti planını bozdu” başlıklı yazı yazdı. “Türk askeri ve ÖSO Afrin bölgesini tamamen kontrolleri altın aldıkları zaman iki şeyi birden yaptılar. Birincisi bölgeyi PKK’nın katı Marksist zulmünden kurtardılar, ikincisi ise onca yıllardır Esad ailesinin vahşeti altında inleyen kuzey Suriye halkına yeni bir çıkış yolu gösterdiler. Şimdi artık bölgede PKK, Marksist bir devlet kuramayacak, bölgenin Kürt halkına emrivaki yapamayacak” dedi.

ADNAN OKTAR: Şu an yapamayacak doğru ama on yıl sonrasını hesaplamak lazım. Yirmi yıl sonrasını hesaplamak lazım. O yüzden de felsefi mücadele, ilmi mücadele gerekir. Çünkü adamlar ilmi felsefi sahte ilmi, sahte felsefi mücadeleyle PKK’lı adam yetiştiriyor. Şimdi “PKK’lı adam” diyor, “PKK’lı nasıl oluşuyor?” niye sormuyorsun sen bunu? Bu yağmur gibi havadan yağmaz ki PKK’lı. PKK’lı eğitimle oluyor. Ne yapıyor PKK? PKK’lıyı eğitiyor. Felsefi, kültürel, sosyolojik, sahte bilimsel delillerle eğitiyor. Eğitince onun inancı, düşüncesi, ruhu allak bullak oluyor. Bambaşka bir insan oluyor. Ondan sonra onu kullanıyor adam. Şimdi allak bullak olmuş bir adamı yeniden eski haline getirmen için o Allah bullak yapma ameliyesinin tersini yapman gerekiyor. İman hakikatleri, Kuran mucizeleriyle, Darwinizm’in materyalizmin geçersizliğini anlatarak adamın yıkılan inancını düzgün inanç haline getirmek lazım. Yoksa adamlar için beş bin kişi gider elli beş bin kişi gelir. Avrupa’da her yerde cayır cayır komünist propaganda var. Buna karşı susmanın beklemenin bir alemi yok. Mutlaka devlet anti-Darwinist, antikomünist, anti-PKK bilimsel, sosyolojik, felsefi karşı propagandaya hemen başlaması gerekir derhal.

Evet, dinliyorum.

VTR: Diksiyonun güzel olması sizce ne kadar etkili?

ADNAN OKTAR: Benim yakışıklım yaman görünüşü maşaAllah. Böyle Afrin’e göndersek yıkar ortalığı maşaAllah. Benim kabadayımı bir daha dinleyeyim ben.

VTR: Diksiyonun güzel olması sizce ne kadar etkili?

ADNAN OKTAR: Samimi bir konuşma bence yerel dil, yerel aksanda bir mahsur yok sadece samimi konuşmak çok önemli. Ama tabii bozuk olanlarda çok çok ciddi bozukluk varsa gerekirse kursa gitsinler eğitim alsınlar düzgün konuşma hayati bir konu. Ama mesela bir Laz aksanını düzeltmeye gerek yok. Kürt aksanını düzeltmeye gerek yok güzel duruyor çok hoş duruyor. Kendine has bir zenginlik veriyor. Ama akıcı, düzgün, anlaşılır, hikmetli konuşma da önemli.

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Aydınlık Yazarı Rıza Zelyut bağnazlığa karşı yazılarıyla tanınıyor. RTÜK konusunda da bize yapılan haksızlığa karşı çok açık tavır koymuş ve “Adnan Hocacı oldum” başlıklarıyla bizim haklılığımızı vurgulayan çok sayıda yazı yazmıştı. Ancak bugünkü yazısında Cumhurbaşkanımızın Afrin için bir marş yazılması sözlerine karşı dinci zihniyetin marş yapamayacağına dair bir iddia oraya attı. “Cumhurbaşkanı Erdoğan bir şeyi bilmeli; bizdeki marşlar Türk milliyetçiliğiyle birlikte doğan müzik türüdür. Mehter marşını yaratan irade Osmanlıcı dinci irade değil Türk milliyetçisi olan İttihat ve Terakki iradesidir. Millet deyince ümmeti anlayanlar böyle marşlar yaratamazlar. Bunun için Türkçülük bilinci ve duygusu gerekir” dedi.

ADNAN OKTAR: Tamam da dindar olmasında ne mahsur var? Dindar olmadan milliyetçilik zaten olmaz. Ama şöyle de; milliyetçilikle dindarlık iç içe olması gerekir dersen yani Türk İslam sentezi diyebiliriz bunu veyahut Türk İslam ülküsü bu olur. Ama İslamsız bir Türklük olmaz. İslam da Türklükle güç bulan bir görünüm arz ediyor. Hakikaten Türk milleti sahip çıkıyor şu an İslam’a. İkisi birbiri içerisinde mecz olmuş erimiştir. Bu bir yani İslam koptuğunda milliyetçilik kalmaz onu söyleyeyim. Aydınlığın bile milliyetçiliğin etkisinde kalmasının nedeni yine Milliyetçi Hareket Partisi’nin felsefesidir. Hayır takdir ediyorum aydınlığı milliyetçi olmasını o güzel ona sözüm yok. Ayrıca Tayyip Hoca’ya gönderme yapıyorsun ama Tayyip Hoca daha ne yapsın en güzelini yaptı. Şu an iktidarda olan devlet işte. Daha bundan güzel ne olabilir? Eksik olan bir şey yok ki şu an. Konuşması da uygun. Ne desin? Yani İslam’a gerek yok Türklükle ilgili bir şiir yazalım dese iktidar da kalmaz bir acayip durum olur. Rıza Zelyut aklı başında bir insan. Biraz abartma olmuş. Biraz değil abartılmış gereksiz abartılmış. Daha akılcı bakmasını isterdim. Daha samimi, daha akılcı bakılması lazım. Bak MHP bu konuyu çok güzel özetlemiş Türk-İslam sentezi diye. Çünkü hakikaten Müslümanlık olmadan Türklüğün hiçbir gücü olmuyor. Müslümanlık da Türklüğün desteği olmadan güç kazanamıyor. Eziliyor her yerde görüyorsunuz. Irak’ta, Suriye’de her yerde eziliyor. Ama bak Türkiye’de öyle değil mesela Afrin’e Amerika dedi ki “giremezsiniz” dedi “hadi oradan” dedi Türkiye darmadağın etti. Ne burada? Türklük devrede. İslam ruh, Türklük de beden. MHP’nin o sloganları zaten çok doğru. Türklük bedenimiz İslamiyet ruhumuz diyorlar. Gayet doğru söylüyor, güzel. MHP felsefesi burada doğru. Bence gereksiz o açıklama. Rıza Zelyut’un iyi niyetine inanıyorum, düzeltme yapar tahmin ediyorum.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar FETÖ davalarıyla ilgili bir iddiada bulundu. FETÖ’den tutuklu işadamlarının milyon dolarlar vererek itirafçı adı atında tahliye edildiğini öne sürdü. Tayyar konu hakkında Hakimler ve Savcılar Kurulu’na suç duyurusu yaptığını söyledi. “Ben milletvekiliyim her konuşmam suç duyurusudur. Bununla ilgili daha bugün HSYK Teftiş Kurulu’na suç duyurusunda bulundum” dedi.

ADNAN OKTAR: Şamil Tayyar iyi gidiyor benim gördüğüm. Cesareti de iyi, şevki de iyi, gayreti iyi. Onu yalnız bırakmak olmaz bence böyle insanları yalnız bırakmamak lazım. Madem şevkli destek olmak lazım.

Evet dinliyorum.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Nagehan Alçı ısrarla PYD’nin faşist bir örgüt olduğunu söylüyor. “Afrin kent merkezinden gelen görüntüler yanıltmasın şehir tamamen boş değil. Halkın önemli bir kısmı evlerinin içinde Türk ordusunun operasyonu bitirmesini bekliyor. PYD faşist bir yönetim kurmuştu, kendine biat etmeyene hayat hakkı tanımayan, gençleri zorla savaştıran, zulmeden bir yapı vardı. Şimdi bunun ortadan kalkması ciddi bir rahatlama sağlayacak. Halkın çoğu PYD’yi desteklemiyor” dedi.

ADNAN OKTAR: Faşist mi? Eskiden beri böyle bir kafa var anlayamıyoruz yani adamlar Marksist, Leninist, Stalinist olduklarını söylüyorlar Öcalan da öyle, PKK da öyle. Bildiğin klasik komünist örgüt. Şehir yapılanması, kır gerillası yöntemleri, şehir savaşları, tez-antitez-sentez, her şeyiyle komünist. Faşist olduğuna dair herhangi bir belge herhangi bir açıklama yok. Neye göre faşist teşhisi koyuyorlar onu anlayamadık. Mesela faşizmin kitabı var, düşüncesi var, açıklamaları var. Dini de esas alır faşizm. Faşist düşüncede dine saygı vardır. Ve milliyetçi görüş hakimdir. Fakat din irdelenmez. Bunlar dine karşı, nasıl oluyor böyle faşist hareket? Darwinist, materyalist, Stalinist bir sistem ve yöntemlerinin tamamı komünist yöntemler. Kır gerillası yöntemleri ve şehir gerillası yöntemleri tamamen komünist yöntemler. Faşizmde böyle bir şey yok. Şehir savaşı yoktur faşizmde, kır gerillası yöntemi de yoktur. Terörist yetiştirmez faşizm, faşizm iktidarı ele geçirir ve faşizmi uygular. Irk düşüncesine dayalıdır, safi ırk düşüncesine dayalıdır. Diğer ülkeleri işgal eder fakat dine de saygılıdır. Kiliseler, camiler falan. Dindarları kendi tarafına çekmeye çalışır. Dolayısıyla faşist iddiası komünizmin yıkılmasını engellemek için yapılmış bir taktikse ve komünizme karşı yapılacak bir mücadeleyi durdurmak içinse çok beyhude bir gayret. Bilimsellikle de açıklanacak gibi değil mantığı da yok. Neden yaptığını anlayamadım. Bir taktik yapmış anladığım kadarıyla ama neden yaptığı belli değil.

Öcalan diyor ki Abdullah Öcalan “Sosyalizm yıkıldı, komünizm yıkıldı diyenlere en iyi cevap olarak tam tersine” diyor “komünizmin en güçlüsü, en doğrusu, en yücesi PKK’da gerçekleşmiştir diyoruz” diyor. Yine Öcalan diyor ki “Lenin 1900’de neyse ben de 21. yüzyıl sosyalizmini temsil ediyorum. Ben de 21. yüzyılın Lenin’iyim” diyor. Nagehan da diyor ki, “bunlar faşist” sen dalga mı geçiyorsun? “Reel sosyalizmle savaşarak, emperyalizmle savaşarak yeni sosyalizmi inşa ediyorum” diyor Öcalan.

Evet.

VTR: İnsanlar yalnızlıktan nasıl kurtulur?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm Allah’tan korkan, Allah’ı seven bir insan yetiştirebilir bir Müslüman. Yani bayağı emek vererek ve özenle. Onu yetiştirirken de kendini yetiştirmiş olur. Eğer Allah’tan korkan dürüst bir Müslüman yetiştirirse o ona mükemmel bir arkadaş olur. Bu sefer iki kişi yine bir kişiyi kendilerine arkadaş etmek üzere yetiştirirler. Onu yetiştirirken yine ikisi muazzam yetişmiş olur. Üçüncü bir kişiyi elde etmiş olurlar ve bu tek tek anlatımlar sonucunda mükemmel bir arkadaş grubu oluşturabilirler. Benim güzel yüzlümü bir daha dinleyeyim.

VTR: İnsanlar yalnızlıktan nasıl kurtulur?

ADNAN OKTAR: Bayağı güzel bir kızsın çok çok güzelsin. Dikkat çekici şekilde güzelsin maşaAllah. Başörtün için, cilbabın için de tebrik ediyorum. Allah seni cennette bana arkadaş, dost, yakın bir dost yapsın. İnşaAllah cennette görüşürüz Allah nasip ederse.

Evet.

VTR: Sevdiğimiz yanımızda değilken telepati gönderebilir miyiz?

ADNAN OKTAR: Tabii ki yani sevgi çok şiddetli olarak gider sevdiği kişiye. Çok açık anlar. Ben mesela Muazzez Ersoy’la hiç görüşmedim, hiç bilmem, tanımam ama gıyabında çok seviyordum. Ben ona sürekli sevgi gönderiyordum. Bakın orada karşılaştık. Coşkun bir sevgiyle yanıma geldi. Ben de coşkun bir sevgiyle onu sevdim. Çünkü sürekli sevgi gönderiyorum ona. Nedeni o.

Evet dinliyorum.

VTR: Hocam merhaba. Ölüm zamanımız ertelenebilir mi?

ADNAN OKTAR: Ertelenir ama kaderde olduğu için ertelenir. Usulen bir ertelenme olur o. Yoksa zaten o ertelenmiş hali esastır. Yani ertelenen hali esas halidir. Mesela Peygamberimiz (sav)’e de Cebrail (as) sordu. “İstersen Allah ömrünü uzatsın” dedi. Halbuki belli yani o ne derse desin belli değişmez. Peygamberimiz (sav) dedi ki, “Ben bir an önce Allah’a kavuşmak istiyorum, vakit kaybetmek istemiyorum” dedi. Zaten çok önceden bildirdi Cebrail (as). Peygamberimiz (sav) herkese ilan etti açıkladı “Ben gidiyorum” dedi. Ortada hiçbir şey yok daha sağlıklı yani. Bir hastalığı yok bir şeyi yok. Sıhhatli, sağlıklıyken hiçbir hastalığı yokken “ben öleceğim yakında” dedi. Yani “bu sene öleceğim” dedi. Kızına da söyledi hatta kızına daha da yakın “bu aylar içinde öleceğim” dedi. “Bu önümüzdeki birkaç ay içerisinde öleceğim” dedi. Kızı da ağladı öyle deyince üzüldü, “Ama ben sana bir şey söyleyeceğim sevineceksin” dedi “ilk bana gelecek olan da sensin” dedi. Bak bu kadar sahabenin içerisinde, bu kadar insanın içerisinde “ilk bana gelecek olan da sensin” dedi. Hakikaten çok kısa bir süre içerisinde o da vefat etti. Bak ne diyorsa o. Son saatlerinde de açıkça artık gününü de söyledi “bugün vefat edeceğim” diyor. Bekliyorlar başında onun için toplandılar yani “bugün vefat edeceğim” dedi. Herkes başına toplandı. Artık saniyesini bile söyledi. Kolunu kaldırdı sağ kolunu yukarıya “Refik-i Ala’ya” dedi “Yüce Dost’a” dedi kolu aşağı düştü ve vefat etti. Yani 1 yıl öncesinden bildirdi. Uzun uzun herkes hazırlık yaptı. Veda Haccı da bak adı üstünde “Veda Haccı” ben öleceğim dedi herkese söyledi yani. Bildirdi Cebrail (as) önceden yani ani bir vefat yok. Vefat edeceği sene Cebrail (as) her sene bir kere gelirken, Kuran’ı baştan sona okutturuyor Peygamberimiz (sav)’e tekrar ettiriyor. Karşı karşıya geliyor. Tam karşısına oturuyor. Peygamberimiz (sav) yarı baygın şekilde ayetleri okuyor. Ona mukabele deniyor biliyorsunuz. Vefat edeceği sene iki kere okutturuyor. Bir geliyor, bir daha geliyor. İkinci kere sık geliyor. O zaman işte söylüyor Cebrail (as) “hem mukabele için geldim hem de böyle bir durum var” diyor. O zaman Resulullah (sav)  diyor ki “Ben likaullahı seçtim Allah’a kavuşmayı seçtim”

Evet dinliyorum.

VTR: İnsanları kınamak doğru mu?

ADNAN OKTAR: Nur yüzlüm, güzel yüzlüm, güzeller güzeli kınamamız fayda verecekse tabii çok iyi olur. Çünkü halini bilmiyordur, anormalliğini fark etmiyordur, kınamak onu rahatlatabilir. Yani düzgün, doğru davranmasını sağlayabilir. Ama bazı tipler vardır takıntılı manyak herkesi kınar. İşte “doğru söyle yalan söyleme” falan, “yanlış konuşuyorsun” yani takıntılı ne desen tersini söyler. Mesela yağmur yağıyor. “Yok yağmıyor” falan diyor var öyle tipler, o anlamda yanlış tabii. Ama iyi niyetteyse düzeltmek amacıysa ve nezakete dikkat ediyorsa özenliyse olur. Ama benim güzel yüzlüm çok güzel olduğu için onu ben bir daha görmek istiyorum.

VTR: İnsanları kınamak doğru mu?

ADNAN OKTAR: Allah Allah hayret edecek şekilde güzel maşaAllah. Bir kere hem çok güzelsin cildin de çok güzel. Çok temiz yüzün. Allah sana çok uzun, sağlıklı, güzellik içinde ömür versin. Hep Allah korkusuyla, Allah sevgisiyle seni yaşatsın. Tabii Allah korkusu derken, dehşet verici bir Allah korkusu değil. Sevgiyi sağlayan Allah korkusunu Allah sana nasip etsin. Cennette de mükemmel bir arkadaş, dost olacağın için Allah cennette de arkadaş etsin.

Kuran’ın yeterliliğini söylediğinde Tayyip Hocam, Tayyip Hocam dedi ki “Kuran yeterlidir” dedi ve “Kuran’a uygun sünneti de kabul ederiz, onun dışındaki uydurma ve hurafeleri kabul etmiyoruz” dedi.

Evet dinliyorum.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Adnan Bey, Beyaz Saray’da görüşen Amerika Başkanı Trump ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman İran’a karşı ittifak yapma konusunda anlaştı.

ADNAN OKTAR: İttifaka gerek yok ki konuşup dostlukla, sevgiyle meseleleri halledebilirler. Selman’a helal olsun, aferin yani modernliği güzel, sevgi anlayışı güzel yani haklı; sevecenliğin, kadın haklarının bir an önce hakîm olmasını istiyor güzel. Aynısı İran’a da ilkah ve ikna yöntemleri ile anlatılabilir yani İran’ın gururunu kırarak falan bir yönteme gerek yok. Denesinler, konuşsunlar netice alırlar. Yani üç-beş kere söyleseler olur netice alırlar niye alınmasın?

VTR: Hastaneler nasıl daha iyi bir yer haline gelir?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm senin samimi teklifin doğru. Hastaneler hakikaten korkutucu, ürkütücü ve soğuk görünüşü yani böyle çiçeklerle süslenmiş, tablolarla süslenmiş, bayağı iç açıcı bir yer haline getirilebilir ve çok büyük tesisler yapılabilir. Stadyum yapılıyorsa o da yapılır, otel yapılıyorsa o da yapılır. Yani otel nasıl devasa oluyor aynısı da hastanede olur, devasa hastane yaparsın. Bir kere doktorlar için de bu çok moral verici olur, çok huzur olur, hemşireler de huzurla yaşar, doktorlar huzurla yaşar ve hastalar tam anlamıyla huzur içinde olurlar. Bu bir karar alma mekanizması ile ilgili yani karar alınması lazım. Yoksa bir pahalıya mal olacak bir şey değil bu yani bin metrekare yapacağına iki bin metrekare yapacaksın. Devlete ait değil mi topraklar, istediği gibi yapar, ne olacak yani iki misli beton kullanılsa ne olur yani?

Evet, dinliyorum.

VTR: Hoşlanmadığımız insanları görmemezlikten gelmeli miyiz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm hoşlanmadığımız derken adam mesela terbiyesizdir, saygısızdır, cinstir, böyle abuk sabuk konuşuyordur. Yani anormaldir özetle yani normal aklı başında, sevgi dolu, merhametli, şefkatli, mutedil, makul, mazbut böyle normal bir insan değildir. Can yakıcıdır, rahatsız edicidir, ne yaparız? Tam teşhis varsa eğer mümkünse tedavisi cihetine gideriz, bir parçaysa kitap veririz, konuşuruz yani tamamen yüzünün üstüne gitmeyiz. Ama kontrol edilemeyecek derecede cinsse kaçmak en iyisi tabii, uzak durmak lazım. Benim yakışıklım bayağı güzel, Allah ona uzun ömürler versin, bayağı güzelsin maşaAllah. Allah sana sağlık, sıhhat, uzun ömür, bereket versin, yakışıklı bir delikanlısın. İnşaAllah Allah’ın cennetiyle şereflenirsin, cennette de dost oluruz inşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Tevrat ve İncil’de Mehdi (as)’den bahsedilir mi?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım dört bin yıldan beri Museviler Mehdi (as)’yi beklerler. Mehdi (as) ile ilgili onlarda sözlü Tevrat bilgisi, Tevrat’ta yazılı olandan kat kat fazladır yani Mehdi (as)’yi görseler, tanıyacak kadar bilgi var yani Hz. Musa (as) muazzam bilgi vermiş, sözlü bilgi. Ama yazılı bilgide de çok çok fazla bilgi var, zamanıyla ilgili, alametleriyle ilgili hepsi var. Sanhedrin zaten Mehdi (as)’nin geldiğini söylüyor şu an yani ilk defa bakın dört bin yıldan beri ilk defa Sanhedrin toplandı; “Moşiyah Mehdi (as) geldi” dediler. Hiç demediler şu ana kadar. Dört bin yıl içerisinde hiç denmeyen bir şey söylüyorlar, “Mehdi (as) şu an hayatta” diyorlar “geldi ve hayatta” yani bunu derken de tabii Tevrat’a dayandırıyorlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Dünyayı kimler yönetmektedir?

ADNAN OKTAR: Herhalde İngiliz derin devletini kastediyor? Evet yani Pakistan, Hindistan şu bu falan bütün Asya ülkeleri, Afrika ülkelerinin büyük bölümü, Amerika, Avrupa ülkelerine hakim olan güç İngiliz derin devletidir. Tayyip Hocam da onlara alenen şu an meydan okuyor. Türk milleti de bayağı kararlı.

Evet, dinliyorum.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Adnan Bey, Sosyal Güvenlik Kurumu beş kanser ilacının, geri ödeme kapsamına alındığını bildirdi. Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren tebliğe göre, gazi ve şehit yakınlarıyla; er, erbaş olarak askerlik görevini ifa edenlerden ve otelcilik hizmetleri ve istisnai sağlık hizmetleri kapsamında da ilave ücret alınmayacak. Yüzde 40 ve üzeri engelli kişiler kanser, organ, doku, kök hücre nakli tedavilerinde sevkler doğrudan yapılacak, tıbbi gerekçe aranmayacak.

ADNAN OKTAR: Çok güzel olmuş yani hiçbir sorun çıkmaması lazım.

Evet, dinliyorum.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Fransız menşeili ANF Haber Ajansı, Afrin’de terk edilen binaların içinde kalan eşyaları siviller tarafından kullanılabilmesi için güvenli yerlere aktaran ÖSO mensuplarının fotoğraflarını yayınlayarak, Afrin’in yağmalandığını iddia etti. Afrin'de geçtiğimiz hafta “Hastane vuruldu” haberini yayan ajans da aynı ajans. Daha sonra bu iddianın yalan olduğu, İHA'ların çektiği görüntüler ile ortaya konmuştu.

ADNAN OKTAR: Canım neye yarar ki oradaki eşyalar? Zaten çok münasebetsiz bir laf. Nereye yağma yapacak? Adamın zaten orada evi yok ki, nerede kullanacak, o yağma yaptığı eşyayı nerede kullansın? Satışı da mümkün değil. At atabildiğin kadar. Münasebetsiz herifler.

Evet, dinliyorum.

VTR: Dünyada niçin sonsuza kadar yaşayacağımızı zannediyoruz?

ADNAN OKTAR: Sonsuza kadar olmasa da bayağı yaşayacağı kanaatinde oluyor tabii insanlar. O, imtihanın bir gereği ama öyle de değil aslında, her gün ölüm akıllarına gelir insanın. Sabah kalkar kalkmaz en güçlü içgüdüdür gelir akıllarına.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kaliteli yaşamak için zenginlik önemli midir?

ADNAN OKTAR: Tabii ki yakışıklım. Ama tabii zenginlik olmadan kalite olmaz mı? Her halükarda olur. Ama zenginlikte kalite tabii ki en iyi şekilde yaşanır. Yani en mükemmel çizgide yaşanır. Tabii kafası çalışan, bilen, sanattan, estetikten anlayan için.

Evet.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Adnan Bey, Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Zayed Al Nahyan, Türkiye karşıtı bir açıklama yaptı. Dışişleri Bakanı; “Türkiye, İran ve İsrail, Arap topraklarına karşı saldırgan tutumları nedeniyle bölge ve Araplar için tehlike arz ediyor” dedi. Zayed daha önce de Türkleri 1916 yılında suç işlemekle itham eden ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alan Iraklı bir Twitter kullanıcısının paylaşımını kendi sayfasında paylaşmıştı. 

ADNAN OKTAR: Bağlantı biraz acayip olmuş. Hayır, İsrail'i katmaması gerekiyordu, çünkü İsrail yani o ayrı bir ekol. Çünkü İsrail, Amerikan ekolüdür, Amerika ile birlikte hareket eder. Şimdi sen onu nereye karıştırıyorsun? Çünkü İran ve Türkiye Amerika karşıtı ekoldür, Amerika'nın oyunlarını bozuyor. İsrail'i içine kattın mı sen bir acayip bir şey olmuş oluyor. İsrail, Amerika'nın dostudur. Dolayısıyla olmamış o üslup.

Evet, dinliyorum.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Oda TV’den Asiye Güldoğan, “AK Parti içinde bile bugün hala Nurcularla, Fethullah Gülen arasında bir fark olmadığını savunanların olduğunu ancak Sayın Erdoğan'ın Nurcuları ısrarla koruyarak Gülen olayından ayrı tuttuğunu söyledi. Sebebini de şöyle açıklıyor: “1 Aralık 2012'de vefat eden Mustafa Sungur'un cenazesinde Erdoğan, Nurcu ağabeylerle yani Mehmet Fırıncı, Hüsnü Bayram, Abdülkadir Badıllı ve Abdullah Yeğin ile görüştü. Ağabeylere, “Siz neredesiniz? Hükümetten bir isteğiniz yok mu, sizin için ne yapabilirim?” diye sordu. Ağabeyler de üç ricada bulundular. Bunlar şöyle: “Üstadın en büyük hayali Risaleleri devletin basmasıydı, ikincisi Risaleler sadeleşmesin olduğu gibi kalsın, üç; Fethullah Gülen'in bizim hareketimizle bir tutulmamasını istiyoruz” dediler. İşte o günden sonra Erdoğan, önce Diyanet’e Risalelerin basılması talimatını verdi, sonra dershaneleri kapatıp Gülen'e savaş ilan etti. Ağabeyler de hükümetin yanında yer aldıklarına dair açıklama yaptılar. Ağabeylerin desteği, Erdoğan-Gülen Savaşı'nda kritik ve önemli bir destekti. Bu açıklamayla, Fethullah Gülen hareketi halk nezdindeki saygınlığını kaybetti ve itibar görmedi. Ağabeylerin kritik dönemdeki bu desteğini Erdoğan hiç unutmuyor ve Nur hareketini hep koruyor” dedi.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam bayağı aklı başında delikanlıdır. Öyle milletin şamata yapmasından falan etkilenecek birisi değil. Bir de ses çıkartmıyor da fazla uğraşmıyor. En sonunda “ne oluyor?” falan diyor adamı tam küt indiriyor aşağı. Boş yere şamata yapıyorlar. İşte, “tarikatlar kapansın” bilmem ne falan. Tayyip Hoca hiç cevap vermiyor dikkat ederseniz. “Ne oluyor?” falan diyor, en sonunda “hiç öylesine konuşuyorduk” falan diyorlar, “fikir jimnastiği yapıyorduk” diyorlar konu da bitiyor. Tayyip Hocam çok akıllı delikanlıdır, onların aklına falan ihtiyacı yok. Normal sağduyuyla, samimiyetle hareket eden makul bir Müslüman. Bunların şamatasına, şu karar falan, kırmızı pantolonlu tipler, uçuyor, kaçıyor, göçüyor, coşuyor falan bir şeyler yapıyor hiç kaale almaz Tayyip Hocam, hiç. Doğru neyse onu yapar.

VTR: Ben Samsun'dan Sinem. Öğretmen olduğumda öğrenim zorluğu çeken öğrencileri nasıl fark edebileceğim ve onlara nasıl yabancı dil öğretebileceğimi merak ediyorum?

ADNAN OKTAR: Ah benim canım, ah benim güzel yüzlüm. Arkadaşın da, sen de ikiniz de çok güzelsiniz. Bir de idealist bir kızsın böyle dava insanısın sen. Çok güzel, aferin egoist, bencil bakmıyorsun. Köşe döneyim, şunu yapayım, bunu yapayım, evleneyim, işime gücüme bakayım demiyorsun. Sen idealinin peşindesin, aferin o çok güzel. Güzel yüzlüm, kısa sürede belli olur. Tabii Allah vermesin o hoş bir şey değil de yani ders anında görev verirsin. Mesela şunları şunları ezberleyin, şunları hazırlayın dersin. O öğrenciler zorlandıklarında zaten gösterirler. Hemen hissedilir. Yani ciddi bir zorlanma meydana gelir. Onları mahcup etmeden ayırmak lazım yani gönüllerini alarak. Tabii çok uygun bahanelerle olabilir. Hatta tam tersi bir şey gösterilebilir. Çok yetenekliler, onun için ayırıyoruz da denilebilir. Onlara özel bir eğitim yani daha uzun sürede eğitilebilir onlar, daha emek verilmesi gerekir. Çok sevap olur, hayırlı olur. Anlaşılması güç olmaz öyle vakaların. Verdiğin tek bir görevin yapılmasında ciddi farklılık meydana getirir. Mesela diğer öğrenciler 9-8 ise, onda 2 olur. 2 veya 1 olur yani çok dikkat çeker rencide etmeden ayırmak mümkün olur.

Evet, dinliyorum.

 VTR: İmanımız mantığımızla çelişirse ne yapmalıyız?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin güzelliğini, senin efendiliğini severim ben senin. Allah seni nuruyla sarsın, cennetiyle sevindirsin, cennet ile şereflendirsin, cennette de seni bana kardeş etsin inşaAllah. Bir daha dinleyeyim seni.

VTR: İmanımız mantığımızla çelişirse ne yapmalıyız?

ADNAN OKTAR: Zaten mantık işin içinden çıkamaz hiçbir konuda. Bir kere sonsuzlukta iş başlıyor, konu başlıyor. Mantığa göre sonu olması gerekir ama olmuyor. Madde de mesela uzakta diyorsun ama uzakta olmuyor işte yani mantıken öyle. “Ben neredeyim?” diyorsun, “4 metre ötede” diyor. “Emin misin?” diyorum, “eminim” diyor. “Yum gözünü” diyoruz, “bir gözüne bastır” diyorum, gözünün içinde ben bu sefer bir sağa, bir sola, gidip geliyorum. Hani 4 metre ileride idi? “O zaman beynimin içindesin” diyor. O zaman hangisi doğru 4 metre ileride mi? “Hem oradasın, hem oradasın” diyor ama şimdi hem orada, hem orada olur mu? Bir tanesi doğru olur. Yani bir görüntü olduğuna göre, bir tanesinde. “O zaman evet” diyor, “beynimin içindesin” diyor. “O zaman ben neredeyim?” diyorum, “4 metre ileridesin” diyor. En iyisi işte kendi haline bırakacaksın.

Evet, dinliyorum.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Türk Silahlı Kuvvetleri, Irak’ın kuzeyinde 15 kilometre kadar içeri girdi. Komandoları için geçici üsler kuruldu. Türk Silahlı Kuvvetleri resmi Twitter hesabından Hakurk ve Kani Rash bölgesindeki operasyonlara ilişkin ilk kez fotoğraflar paylaştı.

ADNAN OKTAR: İşte o kadar. Kabadayılar. Bir de bahar da, iyi olmuş. Her yer de yeşil rahat hareket de ediyorlar. Türk komandosuna ne derler yani? Bir de iyi yönü de acayip tecrübeli hale geliyorlar. Şimdi çok tecrübeli bir ordumuz olmuş oldu. Bizim ordumuz, hiç savaşa girmemişti 2. Dünya Harbi’nde de girmemişti, 1. Dünya Harbi’nden beri hiç savaşa girmedi Türk ordusu. Dolayısıyla savaş tecrübesi yoktu. Allah, savaş tecrübesi olsun diye belki böyle bir şey yaratıyor olabilir. Bir hayır vardır ama inşaAllah kökten PKK'yı halledeceğiz ilimle irfanla.

Müfredata yani Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredatına yeni konular eklendi. Yalnız dikkat edersek konular tam benim dediğim konular. Mesela Peygamberimiz (sav)’in münafıklarla mücadele metotları eklendi müfredata, hiç olmazdı. Biyomimetik, “Teknoloji doğayı taklit ediyor” sırf bizim anlattığımız, benim anlattığım bir şey o da eklendi. Altın oran eklendi, hiç geçmezdi hayatta yoktu yani altın oran. İngiltere'nin, Ortadoğu ve Afrika'daki sömürgeciliği yani İngiliz derin devleti eklendi. Allah yolunda mücadele, cihadın önemi eklendi. Sykes-Picot ve Mac Mahon gibi gizli anlaşmaların günümüze etkileri, İngiliz derin devletinin stratejileri onlar eklendi. Amiral Bristol ve General Harbord raporları ve İngilizlerin Anadolu’yu işgalinin haksızlığı, yine İngiliz derin devletinin yaptığı detaylar, yaptığı kepazeliklerin çirkinliği eklendi. Sanal ortamdaki olumsuz davranışlar, bu nefret politikaları bunların çirkinliği eklendi. Kan ve kemik iliği bağışının önemi eklendi. Kara, deniz ve hava hakimiyet teorileri ve küresel güçlerin mutlak güç olma arzusu yani İngiliz derin devletinin dünyaya hakim olma arzusu kara, deniz ve hava hakimiyetinin vasıfları ve buna ait teoriler, etnik ideolojik ve mezhep temelli çatışmaların topluma zararları yani Alevi-Sünni, Şii-Sünni çatışmalarının zararları. En güzel örnek Peygamberimiz (sav) başlığı altında Peygamberimiz (sav)’in tevekkülü, ihlası, takvası, duaları, dava sadakati, davasına bağlılığı, hamd etmesi, Allah'a hamd etmesi, Allah'a şükrü, ayıp ve kusurları örtmesi ve güler yüzlü olması. İslam medeniyeti bölümünde iyiliği emredip kötülükten men etme yani emri bil maruf, nehyi anil münker bu eklendi. İstişare eklendi. Tevhid ve barış, Allah’ın birliği ve barışın önemi eklendi. Şehitlik ve gazilik eklendi. Gece gündüz ne anlatıyorsak müfredata hepsi eklendi.

Evet, gidelim. Yarın muazzam konular anlatacağım. Onları belgelendireceğiz ve onları anlatacağız.

HÜSNA KARAKUŞ: Yayınımızın sonuna geldik, yarın tekrar görüşmek üzere inşaAllah.