Canlı Sohbetler (2 Mart 2018; 18:00)

OKTAR BABUNA: İyi akşamlar sayın izleyicilerimiz. Canlı yayınımıza başlıyoruz. Adnan Bey hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Hoş bulduk, siz de hoş geldiniz.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Dün Afrin’de 8 askerimiz şehit olmuştu ama 7’sinin kimliğini bulabilmiştik. 8’inci şehidimizin de kimliği bugün belli oldu. Şehidimiz Mustafa Ozan Gökçe, fotoğrafını görebiliriz.

ADNAN OKTAR: Ağabeyinin güzel yüzlüsü, yakışıklısı, aslanı. Senin boyunu posunu seveyim ben senin. Cennet kuzusu, Allah sana cenneti layık görmüş. Dünyada bir şey yok, işte görüyorsunuz dünyayı, dünyada bir şey yok. Ne mutlu sana, bir anda geçmişsin cennete. Bizi de çağırsan ne güzel olacak. Allah mübarek etsin şehadetini, maşaAllah diyoruz sana. Annene babana da Allah sabrı cemil uzun ömür nasip etsin.

Afrin’de benim anladığım halkı da büyük bölümü komünist yapmışlar. Orada hoparlörle geceli gündüzlü propaganda yapalım, anti-komünist propaganda. Komünistleri bu moral yönden çökertir, halkı da ikna etmiş oluruz. Halkı bir kere mümkün mertebe kaçmaya teşvik edelim, bulundukları yerden kaçmaya beyaz bayrakla. Beyaz herhangi bir şeyle kaçmaya teşvik edelim bir. İkincisi komünizmin nasıl berbat bir şey olduğunu anlatalım. Üçüncüsü baskıyla bunu elde ettiklerini anlatalım. Çünkü kapalı kadınlar falan komünist olmuş başörtülü kadınlar, olacak iş değil. Açık genç kızlar da var ama hiç PKK’yla alakası olacak adamlar değil. Ellerine silah vermişler sokağa dökmüşler. Belli ki zorla yapılmış. Dolayısıyla bunların yaptığı oyunları bozacak esaslı bir propagandayı geceli gündüzlü hoparlörden yapalım. Afrin’de, Afrin şehir merkezinin etrafını saralım, geceli gündüzlü hoparlörle propaganda yapalım. Tabii. Halka da çözüm yolu gösterelim, yani kaçmak için yol gösterelim. Ve komünistlere karşı direnmeleri, bunların bir oyun olduğunu, onları kurtarmak için geldiğimizi. Orada bizim istediğimiz şeyin katliam şu bu falan değil onları sağ salim kurtarmak olduğunu söyleyelim. PKK’yı da biz yakalayıp hapse atmak istiyoruz. Asıl amacımız bu, müebbet hapis. Ama direnir de bize kurşun sıkmaya kalkarsa tabii ki kendimizi koruruz. Ne yapacağız yani? Değil mi, “gel devam et” diyecek halimiz yok. Tabii ki kendimizi koruyacağız. Ama asıl amaç orada herkesi kurtarmak, sivil halkı kurtarmak, PKK’lıları da yakalayıp hapse atmak. Buradaki bizim amacımız, isteğimiz bu. Yani yaptıklarına yapacaklarına bin pişman etme bu, benim kastettiğim budur. 

Sokak sokak her yerde her cepheden propaganda yapalım hoparlörle sabahlara kadar, sabit arabalardan propaganda. Şehrin ablukaya alınması demek zaten şehrin teslim alınması demektir. Biz şehri ablukaya aldığımızda zaten biz şehri almış oluyoruz. Ondan gerisi zamana kalıyor çünkü artık ölü bir şehir oluyor o. Dört tarafından sardıysan, 360 derece sardıysan bir şehri şehir bitti demektir. Yapacak bir şey yok artık. Orada bir komünist varlığı mı var artık, ne giriş var ne çıkış var hiçbir şey yok. Onu rahatça teslim alabiliriz. Onun için hiç acele etmeyelim bence. Sarmaya çok dikkat edelim, hilal değil tamamen saralım. 360 derece saralım tamamen hiçbir kaçış noktası bırakmayalım. Ancak sivillere imkan tanıyabiliriz. Onlara da deriz ki şöyle; “Bir koridor açalım yiyecek almak istiyorsanız, ilaç almak istiyorsanız şu koridordan geçip çıkabilirsiniz.” Değil mi yani? Tamam açık yol gösteriyoruz, koridoru açıkça gösterelim ışıklandıralım “burada kesinlikle güvendesiniz” diyelim “buradan çıkacaksınız.” Çünkü başka türlü yol olmaz. Ve teslim olmanın dışında da bir yolu yok. Halk oradan çıktığında zaten kurtulmuş oluyor. Ama elinde silah olanı ben sivil halk diye kabul etmem. Üstünde kıyafetin sivil olması beni ilgilendirmez. Elinde silah varsa öyle sivil olur mu? Elinde otomatik silah var “ben sivilim” diyor. Sen dalga mı geçiyorsun kendi ahmak kafanla? Öyle şey olmaz, silahı atacak. Silahı atarsa inanırız sivil olduğuna. Silahı atsın beyaz bayrak çeksin, fanila falan da olur herhangi bir şey, onunla çıkabilir. Bunu tarif edelim. Şehrin çevresinde gece-gündüz hoparlörden komünizmin çirkinliğini anlatalım, PKK’nın ahlaksızlığını anlatalım. Türkiye’nin iyi niyetini anlatalım, kurtuluş yolunu gösterelim “bir an önce bu belaya son vereceğiz” diyelim. Türkiye’nin demokratik bir ülke olduğunu, demokrasi getirmeye geldiğimizi, özgürlük getirmeye geldiğimizi, onların hür yaşamasını istediğimizi, o vatanın onlara ait olduğunu, oranın Suriye toprağı olduğunu fakat komünist istila istemediğimizi söyleyelim. Komünist, terörist bir sistem istemiyoruz, sivil bir yönetim olsun bizi ilgilendirmez. Suriye orada ne yapıyorsa yapsın. Komünist idare istemiyoruz. Komünist, terörist bir sistem, Türkiye’ye düşman bir sistem istemiyoruz. Mesela Suriye’de taş taş üstünde kalmadı Avrupa gıkını çıkarmıyor. Bak Afrin’de telaştan havalara zıplıyorlar. Çünkü orada komünist devlet kuruluyor ya içleri eriyor komünistlerin bayağı hoşlarına gidiyor. Kardeşim, komünizme biz müsaade etmeyiz. Bütün mesele orada komünist devlet kurmak bunların derdi bu. Avrupalıların en çok istediği şey, komünizmin orada yayılması. Bunu istemiyoruz.

64 camiyi kapatmışlar komünistler orada. Cami imamlarını tutuklamışlar. Rezalet. Derhal gereği yapılması lazım.

Metin Temel Paşamız “Afrin Afrinlilerindir” diyor girmeden önce, daha ne desin? Biz yerli halkının oradan çıkmasını istemiyoruz. Varsa yerli halk hiç gönlü rahat olsun öyle bir derdimiz yok. Ama şu an çıksınlar, çünkü PKK’yla biz orada bir hesaplaşacağız. Şu an bir çıksınlar kenara çekilsinler ki biz onlara zarar gelsin istemiyoruz. PKK da teslim olursa tamam, teslim olursa bir sorun yok. Ama teslim olmaz da Türk ordusuna, Türk askerine ateş ederlerse asker kendini savunur başka bir yolu olmaz. Komünizmi istemiyoruz konu bu, başka bir şey yok. Yoksa Afrin’in orada yaşasın Kürt kardeşlerimizi biz canımız gibi seviyoruz. Kürt genç kızlar, Kürt delikanlılar halay çeksinler eğlensinler, özgürce yaşasınlar helali hoş olsun biz de destekleyelim istedikleri gibi yaşasınlar. Camilerde ezanlar okunsun, özgürce gezilsin. Komünist idare istemiyoruz biz. Stalinist, komünist idare istemiyoruz konu bu, başka bir şey yok. Yani ideolojiyle bizim başımız dertte. Orada komünist idare olmadıktan sonra ne yapıyorsa yapsınlar. Yani terörist istemiyoruz. YPG, PYD, PKK, IŞİD, Taliban, El-Kaide şu bu falan böyle cins tipler istemiyoruz yani anormal tipler. Makul, dengeli, tutarlı kim varsa gelsin hiçbir şey dediğimiz yok. Ve Kürt kardeşlerimizi biz acayip seviyoruz. Bakın burada Kürt kardeşlerimiz var hepsi Kürt, buradaki arkadaşlarımızın hepsi Kürt. Doğru mu? Göster, kaldır elini. Kürt’ün hası bu aslanlar. Şimdi burada yok mesela bizim Adnan Kürt’tür, Salih Kürt’tür. Kız arkadaşlarımızdan yedi kız arkadaşımız var onlar da Kürtler, iftihar ediyoruz.

Biz Afrin’i oradan açacağız rahat rahat gireceğiz. Afrin’de gidip namaz kılacağız, domates tarlalarında domates yetiştireceğiz geri geleceğiz, onlar bize gelecekler. Ama ben orada PKK’lı istemiyorum, katil istemiyorum kardeşim. Cinayet işleyen psikopat istemiyorum. Bundan makul ne olabilir? Eli silahlı manyak istemiyorum orada. Normal insanlar Kürt kardeşlerimiz olsun istiyoruz. Boydan boya her yerde olsunlar, kendi ana vatanları helali hoş olsun. Biz de yardım edelim, Türkiye yardım etsin, evlerini onaralım, tarlalarını en güzel şekilde değerlendirsinler. Meyve sebze eksinler her şeylerine yardım edelim. Can kardeşimiz onlar. Bizim öyle bir derdimiz yok.

PKK kendisine muhalif olan bütün Kürtleri orada infaz etti. Genç kızlar da korkudan hepsi PKK’lı görünüyorlar. Bu çok büyük ahlaksızlık. Genç kızın PKK’yla ne işi var, ne işleri var? Sivil genç kızlar ellerine tüfek vermişler çocuklar korkuyla tutuyor elinde. Böyle şey olmaz. Bu rezaleti kabul etmiyoruz. PKK’lılarla halkı ayıracağız. Lafı uzatmaya gerek yok kem küme gerek yok. Bir koridor açalım sivil halk çıksın. Ondan sonra PKK’yı da uyaralım ve bütün riskli yerler geçiş yolları köprüleri möprüleri hepsini havaya uçuralım. Yani bütün lojistik noktaların hepsi havaya uçurulsun. Topçu ateşiyle mi artık havadan mı nasıl istiyorlarsa bütün bağlantı yerlerini yok edelim. Sonra da üstlerine çökelim. Teslim olacaklar başka yolu yok. Bizi uğraştırmalarına gerek yok.

Solcu olmalarına da bir şey demiyoruz solcu olabilir. Demokrasiyi savunsunlar. Stalinist, komünist olmalarını istemiyoruz. Yani terörist olmalarını istemiyoruz. Solcu olması beni ilgilendirmez. Solcu olur gider namazını kılar Müslümandır. CHP de solcu, bizim solla bir alıp-veremediğimiz yok.

OKTAR BABUNA: Sizin komünist arkadaşlarınız da var.

ADNAN OKTAR: Benim komünist arkadaşlarım da var. Komünistle de alıp-veremediğim yok. Terörist komünist istemiyoruz biz, kan döken. Bana ne adam komünist olabilir beni ilgilendirmez. Ayrıca Türk devletine niye düşman oluyorsunuz ne yaptı size Türk devleti? Söyleyin, burada söz bir Allah bir söyleyeceğim, nedir zorunuz? Askeri şehit etmenin alemi ne? Aslan gibi delikanlıları şehit ediyorsunuz gece-gündüz. Bir de kahpelik yapıyorsunuz sisli havada, puslu havada. Bu çok büyük alçaklık. Bir de kardeşim yeni yeni kurallar çıkarmışlar mayın bilmem ne falan. Mayını döşersin adam gelmez. Niye mayın olmasın bu nedir ben bunu da anlayamadım. Mayın caydırıcı unsur işte “gelme” diyorsun Allah Allah, üstüne çıkmaya mecbur değil ki. Diyorsun “burada mayın var gelme” bu kadar basit. Bilmiyorum, her şey yapılabilir engel meydana gelmesi için. Mayın olmazsa otomatik ateş eden sistemler olur. Belirtirsin “gelirsen vururuz” diye bu kadar basit. Adamın bütün yollarını açmaya mecbur muyuz biz? Böyle münasebetsizlik olur mu? O yasak bu yasak “adamı elleme istediği gibi gelsin vursun” diyorsun. Dalga mı geçiyorsun sen? Mesela lav silahı gündüz gibi aydınlatır ortalığı. Niye yasaklansın lav silahı? 200 metre falan menzili var, gayet şahane her yer pırıl pırıl aydınlanır adam da gelemez, caydırıcı. Biz adamları kebap edelim demiyoruz ki, yanaşmasınlar amacımız bu.

OKTAR BABUNA: Allah Kuran’da “savaş halinde öldürmeden önce onları kuşatın yollarını kesin” diye buyuruyor, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Tabii tabii her yeri bütün köprü möprü falan tamamının havaya uçurulması lazım. Bir de bu el bombası atan otomatik silahlar, askere çok fazla dağıtılsın bunlardan. Yani caydırıcı olur caydırıcı. Askere pusu kurmaları beni çok kızdırdı, kahpelik yapıyorlar.

Evet, dinliyorum.

OKTAR BABUNA: Dünkü Afrin şehitlerinden Taha Koç, sizin sevenlerinizden birinin ilkokul arkadaşıydı. Arkadaşımız Taha Koç’un küçükken de çok güzel ahlaklı olduğunu söylemişti. Ayrıca şehidimizin daha ilkokul yaşlarında namaz kıldığını ve Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin kitaplarını okuduğunu da söyledi, maşaAllah. Taha Koç’un operasyona çıkmadan önceki son açıklaması basına yansıdı. Şehidimizin aslan gibi de bir babası var. Şehidimizin babası Ahmet Koç’un oğlunun tabutunu omuzlarkenki fotoğrafı da vardı. Ayrıca şehidimizin konuşmasının görüntüleri vardı.

ADNAN OKTAR: Baba zaten hakiki baba yani.

OKTAR BABUNA: Şehidimizin babasının da görüntüleri vardı. Tabutu taşırken.

ADNAN OKTAR: Baba kabadayı baba. Benim aslanım çok güzel ağabeyinin kuzusu o, cennet kuzusu o, maşaAllah. Ama baba da kabadayının hasıymış, maşaAllah. Böyle babaya kim dayanır Allah’ın izniyle? PKK kaç yazar?

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Adnan Bey, bir de şehitlerimizden Jandarma Uzman Çavuş Recep Çetin’in eşiyle bozkurt yaparken çekilmiş bir fotoğrafı vardı.

ADNAN OKTAR: Aslan o aslan, doğuştan bozkurt o. Ağabeyinin kuzusu o. Aferin benim aslanıma, aferin benim yakışıklıma. Şimdi onlar bize şaşırıyordur burada niye duruyoruz diye. Zaten var ayette “arkadan gelecekleri beklerler” diyor niye gelmiyorlar acaba gibisinden.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bir insan neyin yanlış neyin doğru olduğunu nasıl anlayabilir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, Allah’a çok şükür çok çok güzelsin.  Allah’ın sana o bir lütfu. Güzel yüzlüm, o kadar rahat bir sistemle insana yerleştirilmiş ki ruhuna, vicdana o anda Allah tarafından vahyediliyor. Hemen vahyedilir hemen bilirsin. Kalp çok hassastır mesela yanlış bir şey yaptığında kalp hemen sıkılır. O kadar çok sistem vardır ki mesela kalbi sıkılır bayağı sıkılır kalbi rahatsız olur, hisseder kalp üstünde bir sıkıntı hisseder. Mesela doğru yaptığında da içinde ferahlık hisseder. Vicdan, sürekli konuşur zaten insanla vicdan. Vicdanıyla çatıştığı için insanlar çirkinleşiyor ve bozuluyorlar. Şu bozuk bakışlar, bozuk konuşmalar falan var ya tek sebebi insanın vicdanıyla çatışmasıdır. Yani kötü kararlar almasıdır. Kötü karar alacak durumu mümin bilir. Karşısındaki insan kötü karar aldığında hemen yüzünden üslubundan tavrından anlaşılır. Mesela bir şey soruyorsun gözünü kaçırıyor falan anlaşılıyor bir münasebetsizlik yapacağı. Yani dürüst cevap vermeyeceği anlaşılıyor. Halbuki dürüst cevap verse çok nurlu olur, çok güzel olur. Bir daha göreyim. Çok çok güzelsin çok, nur gibi elin yüzün. Allah sana uzun ömür versin, seni cennette bana kardeş etsin, dost etsin. Hep böyle güzel kal inşaAllah. Seni Allah hep sevenlerinle, seni çok sevenlerle birlikte kılsın. Nur gibisin nur. Elinden yüzünden nur akıyor, maşaAllah.

VTR: İlkokula başlama yaşı sizce de küçük değil mi?

ADNAN OKTAR: Kaç, 6 mı? 7 iyi değil mi? 8 biraz daha fazla olmuş olur. İyi oluyor okula gitmeleri çocukların falan açılıyorlar eğitiliyorlar. Ama ilkokulun şekli iyi değil yani o sıralar, okul düzeni, okul binası falan bunlar ürkütücü. Okul cennet gibi olması lazım çocuklar için. Çocuk çantayı kaptığı gibi sevinçle okula gitmek istemesi lazım. Çocuk ağlıyor okula giderken, ağlamak değil çocuk gidemediği için ağlaması lazım. Öğretmenden şefkat, hademelerden şefkat.

Enfal Suresi 29’da Cenab-ı Allah diyor ki: “Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir,” diyor. Ama Allah’tan korkmuyorsa zaten hiçbir şey ona etki etmez. Allah’tan korkmak yani Allah’ın sevgisini kaybetmekten mümin korkacak. Allah’ın onu terk etmesinden korkacak mümin. Dolayısıyla cehennemden korkacak.

Evet, dinliyorum.

VTR: Cennete hazırlık nasıl yapıyoruz?

ADNAN OKTAR: Ah benim güzel yüzlüm, arkadaşın da çok güzel sen de çok güzelsin. İkiniz de tesettürlüsünüz, tesettürlü olduğunuz için ayrıca sizi bir kat daha seviyorum. Allah cennette seni de arkadaşını da bana arkadaş etsin. Cennete hazırlık sadece samimiyetledir. Bakın, bütün anormallik ne biliyor musunuz? İnsanın en büyük hatası bütün belanın tek nedeni Allah’tan şüphe etmesidir. Başka hiçbir bela yoktur, ana konu budur. Bak iman ediyor yine şüphe ediyor. İman etmiyor zaten toptan şüphe ediyor. Mesela yüzde 5, yüzde 2, yüzde bir şüphe ediyor bunlar insanı karartıyor. Allah’tan şüphe sıfır olması lazım, hiç şüphe olmaması lazım. İnsanların bütün çektiği belanın kökeni, bu kararmalar mahvolmalar, bu ızdırap ve acıların nedeni Allah’tan şüphe etmektir. İttihad-ı İslam’ı istememelerinin nedeni de Allah’tan şüphe etmeleridir. Mesela Hz. Mehdi (as) konusunda da direnmelerinin nedeni yine Allah’tan şüphe etmekten kaynaklanıyor. Yani ya çıkartmazsa, ya olmazsa, ya haşa Allah yoksa, ya ahiret yoksa hep böyle garip vesveselerle boğuluyorlar adeta. O yüzden böyle ortalık kararıyor. Nedeni bu.

Bir evvelki hanımefendiyi görebiliyor muyum?

VTR: İlkokula başlama yaşı sizce de küçük değil mi?

ADNAN OKTAR: Bak yüzündeki efendiliği görüyor musun? Saygıyı, dindarlıktan kaynaklanan o afiflik, temizlik. Canımın içi çok yakışmış başörtün de. Yani cilbabın, başörtüsü diye bir şey yok. Ben anlaması için öyle diyorum. Başörtüsü diye bir konu yok Kuran’da cilbap vardır. Aferin benim canıma. Herhalde acıyor kardeşi falan vardır küçük. Erken gittikleri için onlara vicdanen rahatsız oluyorlar. Aslında yabana atılacak fikir de değil olabilir de, 9 yaşında falan da gönderilebilir çocuk. Daha güçlü olur, daha iyi olur olabilir yani. Vakit kaybetmek istemiyorlar herhalde değil mi, okuma yazma öğrensin gibisinden. Niye? Evlerde de öğretilir annesi babası da öğretebilir. Ama her halükarda gidecek 9 fark etmez. Ben çocuğum olsa göndermem anaokuluna asla asla ve asla. Nasıl kıyarım, olacak iş değil. Şöyle olabilir; okul sınıfları, okullar yeşillik bağlık bahçelik çok güzel hale getirilebilir, bu olur yani çocukların rahat edeceği gibi. O zaman olur erken de gidebilirler.

İbrahim Suresi 10’da diyor ki: “Resulleri dedi ki: "Allah hakkında mı şüphe (ediyorsunuz)? O, gökleri ve yeri yaratandır; O, sizi, günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi adı konulmuş bir süreye kadar erteliyor." Dediler ki: "Siz, bizim benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi, babalarımızın taptıklarından çevirip-engellemek istiyorsunuz, öyleyse bize apaçık bir delil getirin." Şimdi gelenekçiler de öyle diyor ya “bizim atalarımızın inançlarımızı geri mi çektireceksin?” falan diyorlar. Kuran’a davet ettiğimizde öyle söylüyorlar. Cübbeli de diyor “başının üstünde melek olması lazım” diyor. “Ben görüyorum televizyondan buradan bakıyorum” diyor “Kabe görünüyor, Mehdi çıkarsa ben anlarım” diyor. “Çıktığında zaten Kabe’nin önüne gelecek” diyor “orada başında melek olacak, ben de televizyonda görürüm” diyor “oradan ben ilan ederim, onun dışında inanmayın” diyor. Hz. Mehdi (as)’a karşı adam set olmuş artık kendine göre. Mehdiyet’e karşı mücadele etmek için çok kötü bir yöntemle, bak şeytani demiyorum çok kötü bir yöntemle çözüm bulmuş kendince. İngilizlerin istediğini dolaylı yoldan elde edecek bir sistem bulmuş.

Evet, dinliyorum.

OKTAR BABUNA: Dün Afrin’de şehit olan 26 yaşındaki Jandarma Uzman Onbaşı Rıdvan Çevik’in, Van’daki babası oğluna bir süre önce “askerlikten istifa etmeni istiyorum” demiş. Şehidimiz bu teklife tepki göstermiş. “Şehit olmadan dönmem, ancak şehit düşersem dönerim. Şehitlik mertebesi herkese nasip olmaz baba” diye cevap vermiş. Şehidimizi binlerce vatandaşımız son yolculuğuna uğurladı.

ADNAN OKTAR: Ah severim ben onun güzelliğini, yakışıklılığını. Şu güzelliğe bak şu güzelliğe, maşaAllah. Cennet kuzusu, Allah onu özel öyle yaratmış. Seni Allah cennet için yaratmış burada niye tutsun Allah seni? Bir şey yok ki dünyada. Giden gidiyor da yatakta matakta ölerek gidiyor yani, insanlar gidiyor. Ama bak seni, haberin bile olmadı kurşunun değdiğinden haberin bile olmadı, bak direkt cennete geçtin. Çünkü şehitlerde öyle oluyor hiç acı hissetmiyorlar, fark etmiyor. Kurşunun geldiğini falan hissetmez şehitte öyle oluyor geçiş, normal devam ediyor zannediyor bir anda geçiyor. Bütün bilinç değişiyor fark etmiyor. Belki bir silah sesi duyuyor ama hayatı devam ediyor o kadar.

Evet, dinliyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Adnan Bey, arkadaşlarımız Hakan ve Semih’le beraber bazı akademisyenlere ve dernek mensuplarına kitap hediye ettik. Bu resimde gördüğümüz kişi Dicle Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sayın Ahmet İnan’a Kuran’ı Rehber Edinmek eserinizi hediye ettik. Bu kişi sizi 88 yılından bu yana tanıyormuş. Eski tarihlerde Ankara’da düzenlenen büyük konferansa da katılmış. Memnuniyetlerini dile getirdi. Size selamlarını, hürmetlerini iletti.

ADNAN OKTAR: Aleyküm Selam. Ama o zamanlar Harun Yahya diye birisi vardı Adnan Oktar. O sonra Bayrampaşa Cezaevi’ne girdi, orada o rahmetli oldu. Sonra İsrail’den ona çok benzeyen birisini gönderdiler Aron Kohen diye. Tıpkısının aynısı neredeyse. O zaman Harun Yahya böyle saçları ortadan ayrık sakallı falan rahmetli, ben çok iyi tanırım onu. Böyle koyu gelenekçi, hanımları gördü mü başını çeviren falan öyle birisiydi. Sonra yerine gönderdikleri Aron Kohen yani arada dağlar var. Adamlar nasıl ayarlamışlar inanılır gibi değil. Aynısı aynısı. Adam hatta bakıyor “aa Adnan Bey” diyor fark edemiyor. Aron Kohen olduğunu fark edemiyor. Daha hala adam görevde.

OKTAR BABUNA: Sürekli gençleşiyor Aron Kohen, daha genç herhalde.

ADNAN OKTAR: Yani sen beni mi ima ediyorsun? Bizim milletin bir kısmının ufku ne kadar geniş inanılır gibi değil. Cidden inanıyor. Buraya İmam Hatipli bir kız geldi böyle 20 yaşlarında “bana Allah aşkına doğru söyle Aron Kohen sensin değil mi?” dedi. “Aramızda kalsın da benim” dedim. “Ama bunu insanlar bilmiyor” dedi. “Bilmiyorsa bilmesin aramızda sır kalsın” dedim. Bayağı inandı, Allah’ım Ya Rabbim. Ya şaka yapıyor bilmiyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: İMKANDER Genel Başkanı Murat Özer’le görüştük. Sizin çalışmalarınız hakkında bilgi verdik. Kendisi konuşması olduğu için ayrıldı. Daha sonra İMKANDER Genel Başkan Yardımcısıyla görüştük. Kendisine Kuran Ahlakı eserinizi hediye ettik. Kendisi genel başkana ileteceğini söyledi.

ADNAN OKTAR: İMKANDER nedir o?

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Yardıma muhtaç kişilere yurtdışındaki kişilere, mültecilere yardım ediyor.

ADNAN OKTAR: Çok güzel iyi hayır peşinde, maşaAllah.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Daha sonra kendisinin konuşması olduğu için yanımızdan ayrılmıştı. Resimde gördüğümüz kişi yardımcısı.

ADNAN OKTAR: Yardımcılar başlardan da yaman oluyorlar. Fark etmez hepsi aynı. Hepsi ehli hizmet, maşaAllah. 

OKTAR BABUNA: Arkadaşlarımız ayrıca Necmettin Erbakan Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Bey’e imani eserlerinizden hediye ettiler. Bu resimde gördüğümüz kişi az önceki İMKANDER’in Genel Başkanı.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Necmettin Erbakan Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Bey’e imani eserlerinizden hediye ettik, kendisi memnuniyetlerini ve teşekkürlerini iletti.

ADNAN OKTAR: İyi, Allah imanlarını artırsın, şevklerini artırsın. Müslüman olan herkesin yanındayız. Samimi olan herkesin yanındayız.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Pozitif Aile ve Kadın Danışma e Eğitim Merkezi Birliği’nden Sayın Zübeyde Özgün’e de yine imani eserlerinizden hediye ettik.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah maşaAllah, Allah hepsine uzun ömür sağlık sıhhat versin.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sizce insan insana mı yoksa bedene mi aşık olur?

ADNAN OKTAR: Beden yok ki nur yüzlüm, beden diye görünen aslında ruhtur. Ruhla beden beraberdir. Beden gibi görünen ruh var. Aslında karşımızda gördüğümüz ruhtur bizim. Beden görünümünde karşımıza çıkar. Sesiyle, konuşmasıyla, elektriğiyle, etki gücüyle tamamı ruhtur zaten. Gölge varlıktır insan ama beden gibi görünür.

Evet, dinliyorum.

VTR: Türkiye’de en çok ne israf ediliyor?

ADNAN OKTAR: Benim bildiğim ekmek herhalde. Bir parça ısırıyor kenara bırakıyor, ısırıyor kenara bırakıyor. Bir kere ekmek yemenin düşürülmesi lazım, sebze yemek buna ağırlık verilmesi lazım. Ekmek tüketimi sağlıklı bir nesil meydana getirmez. Mesela Almanya’da, Avrupa’da falan ekmek üretimi de az, tüketimi de az. Ekmeğin çok az yenmesi lazım. Onun yerine sebze meyve, çorba, yemek bunlar yenmesi lazım. Ekmek demek şeker demektir saf şeker. Ha helva yemişsin ha ekmek yemişsin fark etmez. Ha pilav yemişsin ha toz şekeri kaşık kaşık şeker yemişsin. Yani tabağın içine pilavı doldurup yemekle tabağın içine toz şekeri doldurup kaşık kaşık yemenin arasında bir fark yok aynısıdır hemen şekere dönüşür.

Kuleyni bin İbrahim’den Muhammed bin İsa bin Yunus’tan Süleyman bin Salih’ten doğrudan Muhammed Bakır (as)’dan nakledilmiştir. Resulullah (sav) ferman etti ki: “Sizin Mehdi hakkındaki konuşmalarınız insanları rahatsız ediyor.” Kim diyor? Peygamberimiz (sav) söylüyor. “Onlara Mehdi’yi ısrarla anlatın.” Biz ne yapıyoruz? Anlatıyoruz. Rahatsız oluyorlar mı? Oluyorlar. “Kabul eden kişiye daha fazlasını, Mehdi ile ilgili daha fazla bilgi anlatın. Mehdi’yi inkar edeni bir kenara bırakın. Bir sınama olmak zorunda. Allah imtihan ediyor. Bununla arkadaşlar, akrabalar hatta kılı kırk yaranlar düşecek” bak kılı kırk yaranlar hani mümin muttakiyim diyenler var ya, bunlar düşecekler diyor “ve geriye kimse kalmayacak. Allah bizi ve samimi inananları korusun.” (Beklenen Mehdi, Allame Muhammed Bakır El Meclis, Bihar’ul Envar, Cilt 51, 52, 53)

Evet, dinliyorum.

ASLI HANTAL: Dün Afrin’de 24 yaşındaki Jandarma Uzman Çavuş Burhan Açıkkol da şehit oldu. Şehidimizin yakın arkadaşları, Burhan Açıkkol’un Afrin’e gitmeden önce yaptığı konuşmalarında “Afrin’e şehit olmaya gidiyorum” dediğini söylediler. Şehidimizin odasında da “Gayret bizden zafer Allah’tan” yazısı yazıyormuş.

ADNAN OKTAR: Ağabeyinin koçyiğidi, kabadayısı, dünyalar güzeli. Allah şehadetini makbul etsin, Allah kabul etsin. Ne mutlu sana, ne mutlu ailene. Şehadetini tebrik ediyoruz. Allah, melekleri de tebrik ediyor, sahabeler de tebrik ediyor, bizler de tebrik ediyoruz. Allah tekrar tekrar mübarek etsin. Allah annene babana uzun ömür sabr-ı cemil nasip etsin.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsan kendini nasıl sevebilir?

ADNAN OKTAR: Bu yakışıklılık ne önce bir kere bunu bir halledelim bu meseleyi. Muhteşem yakışıklısın çok çok güzelsin. Allah seni nuruyla sarsın, cennetiyle şereflendirsin. Cennette de kardeş etsin. Ama yani filmlerde bile görmedim ben böyle yakışıklılık. Muhteşem yakışıklısın çok çok güzelsin. Allah sana uzun ömür versin. Ben yakışıklımı bir daha dinleyeyim?

VTR: İnsan kendini nasıl sevebilir?

ADNAN OKTAR: Güzel ahlaklı olduğunu görürse, vicdanlı olduğunu görürse, fedakar olduğunu, diğergam olduğunu, egoist bencil olmadığını hep başkalarının çıkarı için, sevdiklerinin çıkarı için hareket ettiğini, kendi çıkarı için hareket etmediğini, sabırlı olduğunu, çileye karşı güzel bir nimet gözüyle baktığını kendisi görürse, tabii ki sever kendisini. Ama egoist, bencil olduğunu falan görürse kendinden nefret eder tabii çok basit görür.

VTR: Mutluluk veren küçük şeyler nelerdir?

ADNAN OKTAR: Mutluluk veren küçük şeyler nelerdir? Yakışıklım, mesela bir hal hatır sormak bile mutluluk verir, küçük bir hediye mutluluk verir. Hanımlara bence en güzel hediye altın yani çok küçük bir kolye, ince bir kolye bir hanımı çok memnun eder, mutlu eder. Altın çünkü bozulmaz, dağılmaz falan, efendim böyle şık küçük hoşuna gidecek birçok hediye olabilir. Samimi, candan bir iltifat, her şey olabilir.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey Samsun’dan sevenleriniz toplanıp sizin kitaplarınızdan, Kuran üzerine sohbet etmişler, sonrasında da yayınınızı izliyorlarmış size saygı ve sevgilerini iletiyorlar.

ADNAN OKTAR: Allah hepsini nuruyla sarsın, cennetiyle şereflendirsin orda da melekler var iki tane onu gördüm. Ne büyük nimet evin içinde. Çocuk bir, kedi iki şart.

GÖRKEM ERDOĞAN: Zeytin Dalı Harekatı’nda dün şehit olan Jandarma Astsubay Çavuş Mehmet Dinek’in de şehit olmadan birkaç saat önce ailesine cephede çekilmiş son fotoğraflarını gönderdiği ortaya çıktı.

ADNAN OKTAR: Mehmet sen nasıl yakışıklı delikanlısın böyle nasıl, kuzuya benziyorsun sen.

ASLI HANTAL: Fotoğrafta Şehidimiz arkasındaki duvara “biz öldük mü ki, bu vatan bölünsün” yazısı yazmış.

ADNAN OKTAR: Aslan, aslan kabadayıya yakışır bir hayat yaşamışsın, kabadayıya yakışır bir güzellikte de Allah’ın Katına gitmişsin. Hz. Hamza (ra)’yla yemek yemek, Hz. Ali (kv) ile yemek yemek, sohbet etmek ayrı, bak biz burada peynir, ekmek, bilmem şu bu falan yiyoruz ama işte buradayız, dünyadayız. Bak gece oluyor, karanlık oluyor, orda öyle değil, orda madde kendinden ışıklı. Ne mutlu sana, ne mutlu annene babana.

VTR: Yeni neslin nasıl yetiştiğini düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım yeni nesil çok nurlu, çok efendi, çok aklı başındalar ve doğal Müslümanlar. Eğitim almadıkları halde Müslümanlar. Mesela çok efendi, dürüst, yalan söylemeyen, mert, onurlu, namusuna düşkün, aklı başında, temiz, tahir, kaliteli, dürüstlüğün temizliği yüzlerinden akıyor. Bak gösteriyoruz yayınlarda gençleri, bak delikanlım da öyle baksana tertemiz yüzleri, Müslüman yüzü. Bir de yobaz yüzüne bakın, bir de şu sapıkların yüzüne bakın, bazı sapıkların. Bir de şu yüzündeki temiz ifadeye bak. MaşaAllah.

Evet.

VTR: Sinirli bayanlara bakış açınız nedir?

ADNAN OKTAR: Benim yakışıklım bizar olmuş böyle. Ama bayağı sevimli tipler, hepsi bayağı sevimli maşaAllah. Yangın olması bayağı sevimli. Allahualem öfkeden dışarı çıkmış artık yani. Sinirli bayanlar. Kadınlar çok tatlı varlıklardır. Sinirlenmelerini geçiştirmek çok mümkün. Rahatça mümkün. Sevgiyle rahatlarlar, dostlukla rahatlarlar, güven vermek lazım, sevgi göstermek lazım, şefkat göstermek lazım hemen yatışır. Yani solan çiçek nasıldır? Biraz su dökersin güneşe çıkarırsın hemen açar, onun gibi. Sinirli kadın da öyle biraz şefkat biraz sevgi hemen açılır. Yani onlarda kalıcı değildir öyle bir şey. Yalnız tabii gurur yapmamak lazım. Hani büyüklenmek, enaniyet yapmak olmaz alttan almak lazım.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: 1915’te Çanakkale’de askerlerimizin namaz kılarken bir fotoğrafı vardı. Bir de 2018 yılında Gaziantep İslahiye’de Mehmetçiklerimizin yine cemaat halinde namaz kılarkenki bir fotoğrafı var birlikte.

ADNAN OKTAR: Kabadayılar değişmiyor işte aynısı. Dağ taş kabadayı doldu. Eskiden kabadayı tek tük olurdu mahallelerde bir tane, iki tane, üç tane olurdu. Şimdi kabadayı kaynıyor maşaAllah.

VTR: Parayı kadınlar mı daha çok sever yoksa erkekler mi?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm kadının parayı sevmesi çok makul. Kadın çünkü parayla saçını boyatıyor, makyaj malzemesi alıyor, güzel kıyafetler alıyor, parfüm alıyor. Kendini güzelleştiriyor. Kadının paraya ihtiyacı var. Onda şaşacak bir şey yok. Kadın çünkü güzel olmakla mükellef bir varlıktır. Güzel olması için de paraya ihtiyacı olur. Ayıplanacak bir yönü yok onun. Yani ne kadar bol para olursa kadında o kadar iyi. Tabiî ki bir erkek karısı varsa onu çok iyi koruyup kollaması lazım. Kendi imkanları içerisinde. O bir sanat eseri çünkü. En güzel şekle getirmesi için kendini her türlü desteği sağlaması lazım. Erkek de parayı hanımına vermek için yahut nişanlısıysa nişanlısına vermesi için anlamı olur paranın. Yoksa para neye yarar? Yığıp biriktirip neye yarayacak? Hiçbir işe yaramaz. Harcanması faydalıdır. Erkeğin paraya pek ihtiyacı olmaz. Kadının paraya ihtiyacı olur. Gayet doğal bu da. Çünkü sanat eseri olan kadındır asıl. Onun güzelliği çok önemli.

Evet.

VTR: Sürekli Allah ile bağlantıda kalmanın sırrı nedir?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin güzel yüzünü. Güzel yüzlüm, nurlum bak bütün arkadaşlarınız en hayati konunun etrafında kelebek gibi, arı gibi dönüyorsunuz. Bu benim çok dikkatimi çekti. Yani en az yüz kere sormuşlardır. Bak sürekli aynı konunun üzerinde duruyorlar. Allah’la bağlantıda kalmanın sırrı nedir? Çünkü orada onlar bir fevkaladelik hissettiler. Yani görünenin dışında bir fevkaladelik hissettiler. Onu anlamaya çalışıyorlar. Şimdi bak Allah’ı bırakmayanı Allah bırakmaz. Yani Allah’ı seveni Allah sever. Allah’a dikkatini verene Allah da dikkatini veriyor. Allah diyor ki, “Beni unutursanız Ben de sizi unuturum” diyor. Bizim bildiğimiz unutma gibi değil tabii o. Yani “belanın üstüne sizi iterim” diyor Allah o anlama geliyor o. Allah’la bağlantıda normal hayat bir tek bununla mümkündür. Kesintisiz, dikkatli Allah’la bağlantının dışında normal hayat mümkün değildir. Yani facianın dışında bir şey olmaz. Allah haklı. Çünkü her şey O’na ait. Ya o kadar büyük bir suç ki, sen her şeyi Yaratan’ın, her şeyini Yaratan’ın farkında değilmiş gibi yapıyorsun. Kendi alemine dalmak istiyorsun. Bu çok kızdırıcı değil mi? Bir hayal edin, ben bunun üstüne daha kızdırıcı bir şey düşünemiyorum. Buna rağmen Allah çok sabırlı. Allah’ın unutulması çok büyük bir suçtur. Unutulmayı bırakalım, dikkatteki hata bile suç olur. Keskin bir dikkatle Allah’la bağlantının kesilmemesi lazım, bir de bir tek o değil. Bütün hayatını Allah için yaşaman lazım, makul olan budur. Yani hem dünyan için, öyle bir şey yok bütün hayatını Allah için yaşaman lazım, onu yaşarken zannediyor ki adam sürüneceğim falan zannediyor. Bütün hayatını Allah için yaşayan adam cennet hayatı yaşar. Mal, mülk, zenginlik her şeyi bulur. Yani hedefi o olmaz ama o kaynar adeta böyle hani baharda çiçeklerin açması gibi, yağmurun yağması gibi her yer yeşillenir. Özetle Allah’tan dikkati hiçbir şekilde ayırmamak, Allah’a sürekli güvenmek, Allah’ın aleyhine asla düşünmemek, sürekli Allah’ın lehine düşünmek, Allah’ın çok büyük olduğunu, muazzam bir güç sonsuz bir güce sahip olduğunu beyninin yettiği kadar kavramaya çalışmak, bütün hayatını Allah’a göre tanzim etmek. Bunu yapan, bayağı güzel yaşar. Yani neler olur anlatmak istemiyorum da detaylarını bayağı iyi olur diyeyim. O kadarını söyleyeyim.

VTR: Merhaba, ben Sakarya'dan Taner. Size göre esmer mi, sarışın mı?

ADNAN OKTAR: Taner, bir kere çok güzelsin bir, sempatiksin iki, çok cana yakınsın, samimisin. Allah sana çok uzun ömür versin. Çok candan, süper yakışıklı bir delikanlısın. Şimdi sorunu bir daha alalım.

VTR: Merhaba, ben Sakarya'dan Taner. Size göre esmer mi, sarışın mı?

ADNAN OKTAR: Şimdi bak Taner, şöyle diyelim. Burada hem esmer, hem de sarışın hanım kardeşlerim var. Mesela Baş Sultanım esmer. Efendim, Ebru Sultan sarışın. İkisi de birbirinden güzeller. Böyle bir tercih mümkün değil. Teknik olarak, bilimsel olarak mümkün değildir. Ama ama tabii genellikle sarışın, daha yumuşak hatlar meydana getirdiği için kadında genellikle daha hoş durur tabii ki. Ama öyle kadınlar oluyor ki mesela esmerlik hakikaten yakışıyor yani ikinci bir ihtimal olmuyor. Ben kendi kız arkadaşlarımdan bunu görüyorum. Mesela şu anda da arkadaşlarımda görüyorum. Hakikaten sarışın olsa olmaz. Esmer, öyle güzel olur. Kadın çiçek gibi hiç fark etmiyor, gül gibi yani. Mesela bordo gül de çok güzel oluyor, mavi gül de çok güzel oluyor ayırt edilecek gibi değil.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kötülük, alışkanlık mıdır?

ADNAN OKTAR: Bak yüzdeki tatlılığı, temizliği görüyor musun? Şimdi hangi yobazın yüzünde böyle bir yüz olur? Bak, doğal Müslüman görüyor musun? İffetine güvenirsin, ahlakına güvenirsin, vicdanına güvenirsin, dürüstlüğüne güvenirsin. Dünyalar tatlısı elinden, yüzünden nur akıyor ve tertemiz. Tertemiz, ekmek gibi. Nur, canımın içi, benim güzeller güzelim. Allah sana çok uzun ömür versin, sağlık sıhhat versin; seni cennette bana dost, arkadaş etsin Allah, hiç hiç yanımdan ayırmasın o güzel gülüşünle, güzel yüzünle. Bir daha göreyim.

VTR: Kötülük, alışkanlık mıdır?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, onlar zaten kötülük yapmak için yaratılıyor. Doğuştan kötülük yapmak için yaratılıyor. Mesela bu münafıklar, öyledir. Bunlar, çocukluğundan itibaren mikrop gibi oluyor zaten. Sürekli pislik, sürekli pislik. Müslümanlar içinde de pislik yapıyorlar, ayrılınca da pislik yapıyorlar. Allah onları, yaratılıştan öyle yaratıyor. Yılan nasıl mesela? Yılan ne yapar? Gelir sokar insanları. Akrep nedir? Sokar. Onun yaratılışı öyle. Ama tavşan, kedi ne yapar? Gelir yalar falan, sever, sevgi gösterir. Allah, fıtratına göre yaratıyor, Onun için kötü daima kötü oluyor, iyi de daima iyi oluyor.

Evet, dinliyorum.

ASLI HANTAL: Zeytin Dalı Harekatı'nda gazi olan Uzman Çavuş Hakan Kayacı’nın şarapnel parçaları omuriliğine gelmiş. Yaralandığında belinden aşağısını hissetmiyormuş. Ayrıca kolu da parçalanmış. Ancak o haldeyken bile askerimiz, kardeşlerini yalnız bırakmamayı düşündüğünü anlatıyor. Bir videosu var.

VTR - Gazi Uzman Çavuş Hakan Kayacı: Gözümü açtığımda belimden aşağısını hissetmiyordum. Şarapnel omuriliğime gelmiş. Omuriliğimdeki kemiği parçalamış. Kolumu kaldırdığımda kolum sallanıyordu, buradan kırılmış. Arkadaşlarımın yanına geri gideceğim. Konuşuyoruz şimdi, onları da yalnız bırakmak hiç içimden gelmiyor. Allah bu millete kötü günler göstermesin. Kimse zarar veremez zaten bu millete. Biz burada bulunduğumuz müddetçe de arkadaşlarımla ve bütün herkeste, askerlerde, kardeşlerimizde gördüğüm şey çok çok cesaretliyiz. Kim gelirse gelsin, ne ile gelirlerse gelsinler, bizimle baş edemeyeceklerini ben orada gördüm.

ADNAN OKTAR: Hayret bu milletin bu kadar imanlı olması. Bu, mucize yani. İşte iman hakikatlerinin anlatılması, Kuran mucizeleri anlatılması, şehadetin sürekli üzerinde durulması; Darwinist, komünist propagandaya rağmen hiç etki etmedi. Baksana sahabe ahlakı gibi, sanki sahabe dönemi. Sahabenin üslubunun aynısı. Sahabe de öyleydi, kolu kopuyordu, bacağı kopuyordu hiç umurlarında dahi olmuyordu. Daha hala mücadelenin peşinde oluyorlardı. Aynı mükemmellik, aynı yiğitlik, aynı aslanlık. Helal olsun, helal olsun kabadayıya. Yalnız böyle yiğitleri tabii milletin çok bağrına basması lazım. Bu yiğitler hiçbir yerde unutulmaması lazım. Mesela bir lokantaya gittiğinde kapıda karşılamak lazım. Bir otele gittiğinde kapıda karşılayacaksın, bir turistik tesise gitti mi kapıda karşılayacaksın. Bunlar mübarek varlıklar. Bunlar büyük insanlar. Bir mağazaya gitmiş, bir şey almış, diyeceksin “Ya gazim bereketinle geldin ne demek estağfirullah.” Değil mi? Böyle olacak. Gazi madalyası üzerlerinde olsun. Som altından, 24 ayar altından. Gazilerde yeşil olsun, şehitlerde de, şehit ailelerinde de kırmızı madalya, som altından. Biz gördük mü tanıyalım. Tanımıyoruz, bilmiyoruz. Mesela dışarıda görüyoruz gazi mi, şehit ailesi mi bilemiyoruz. Madalyası olursa biliriz. Çok mübarek insanlar, büyük insanlar. Baksana üsluba, daha hala mücahede, daha hala dava. Bak en ufak bir fütur vermemiş, görüyor musun? Muhteşem.

Evet, sohbete devam edelim.

VTR: Balık tutmayı sever misiniz?

ADNAN OKTAR: Benim gibi eski balıkçılardan kim kalmıştır? Olta işinde benim üstüme yoktu. Köyde sabahtan akşama kadar öyle. Köye gelir gelmez hemen misina alırdık. Ankara'dan daha gelmeden önce. Tokat’ta da misina satan yerler vardı. Oradan da misina alırdık, sarılı ince misina. Olta, çeşit çeşit olta çeşitleri vardı. Onlardan da alırdık, hazır yani donanımlı giderdik. Köye gidince uzunca şöyle bir ağaç dalı bulurduk. İyi bir şey şöyle, gürgen veya pelitten. Onun uç kısmına, o misinayı bağlardık güzel ala. Mantar, şişe mantarı, onu da alırdık hazır yani onu da sağlama alırdık. Onu da misinaya takardık. En uç kısmına da olta. Yani orta olta takıyorduk, çok da büyük değil çok da ince deliği, orta olta. Efendim ekmek, ekmeği böyle yuvarlıyorduk suda ıslatıp yuvarlak küçük küre gibi oluyordu ufak. Onu oltanın ucuna takıyorduk, suya atıyorduk. Göl şahane, böyle küçük küçük göller. Olta şöyle önce bir hareketleniyordu mantar, su sakin. Birdenbire derine doğru mantar dibe gidiyordu. Bir çekiyorduk, koskoca balık. Şakır şakır şakır hemen kenara atıyorduk büyük bir heyecanla. Onları da böyle çatallı söğüt dalına diziyorduk. Efendime söyleyeyim yani öyle 3 kilo, 4 kilo falan balık tutuyorduk öyle en az, en az yani. Ondan sonra akşam ırmağın kenarına getiriyorduk, biz artık yorulup arılıyorduk akşam, akşam ezanına falan onları ırmak kenarında ben temizliyordum. Pullarını ters yönde falan. Tabii öbür balıklara da malzeme çıkıyordu o şeylerden, iç organlarından falan. Tepsiye koyup akşam tuzluyorduk, Kaya tuzuyla böyle. Şimdiki gibi modern tuz yok o zamanlar. Koca koca böyle kaya tuzu vardı o zamanlar. Nerede böyle modern tuz. Sabah kalktığımızda, tuzunu güzel ala çekmiş oluyordu balık. Kardeşim öyle yağ falan satılmıyor, öyle ayçiçek yağı bilmem ne. Öyle oralarda yok. Tereyağı var, efendim iki kaşık böyle güzel kara tavaya koyuyorduk. Ateş, zaten orada tüp gaz falan ne arar? Ateşte cayır cayır balıkları kızartıyorduk.  Güzel ala diziyorduk. Hayvan lop et böyle aldın mı of yani. Balık da kokmuyor zaten. Tatlı su balığı olduğu için mis gibi böyle kuzu eti gibi. Ye babam ye.

Toplu taşıma, gazinin bir kere öyle bir derdi olmaz. Taksiye de bedava binsin, toplu taşımaya da. Sadece onların bir kartı olsun, böyle tıkırt işleyen. Hani var ya ses çıkıyor geçiyor o kadar. Bir kere şöyle kartlarını geçti mi hatta üstündeki kart otomatik ötsün binerken. O kadar. Taksi maksi hiçbir yerde. Ne alaka o bedenini vermiş Allah için sen ondan para nasıl istersin? Kim isteyebilir? Ne haddine? Çok büyük bir olay bu, çok çok büyük olay. Gazi çok mübarek bir varlıktır maşaAllah. Ama millet çok imanlı, mükemmel bir millet oldu elhamdülillah. Ne kadar değişti, ne kadar muhteşem maşaAllah.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Vesilenizle.

ADNAN OKTAR: Elhamdülillah.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Sevimli bir baykuş ve köpek var arkadaş.

ADNAN OKTAR: Hayvan insanlığa sunulmuş çok büyük bir nimet. Çünkü bütün hayvanlar dürüst. Hepsi güzel ahlaklıdır hayvanların hepsi. Mesela dürüst bir arkadaş, iyi niyetli bir arkadaş ve masum hepsi masumdur. Yüzleri de çok tatlı. Sevmek için mükemmel varlıklar. İnsanlık, hayvanların farkına varamamış bu da çok vahim. Yani bela üstüne bela. Bak insanlık binlerce yıl hayvanların farkına varamamış. Peygamberler farkında o kadar. Sahabeler farkında o kadar. Kimse hayvanların farkına varamamış. Kadının farkına hiç varamamışlar. Yine peygamberler, sahabeler farkına varmış. Bak Peygamberimiz (sav) kadınları seviyor diye üç yüz kişilik münafık ordusu oluşmuş. Bak sırf Peygamber (sav)’in kadın sevgisinden kaynaklanıyor bu üç yüz münafık. Dırar Mescidi’nin kurulmasının tek nedeni Peygamberimiz (sav)’in kadınlara olan sevgisi. Hz. Ali (kv)’nin, Hz. Hasan (ra) ve Hz. Hüseyin (ra)’in kadınlara sevgisi ve kadınların dekolte giyinmesi. Peygamber Efendimiz (sav) zamanındaki münafık hareketinin ana nedeni buydu. Münafıkların kadınlara zarar vermemesi için de Ahzab Suresi indi. Dekolte hanımların rahat edebilmesi için. Bakın Kuran’a nefes aldırmamışlardır. O münafık hareketi daha hala devam ediyor. Hiç hız kesmemiştir.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, Afrin operasyonuna ilişkin harekat boyunca 41’i Türk Silahlı Kuvvetleri’nden, 116’s Özgür Suriye Ordusu’ndan toplam 157 şehit verildiğini açıkladı.

ADNAN OKTAR: Ya kardeşim bilmiyorum da tekrar söylüyorum ama bu kontrgerilla da ne mahsur var? Ben bunu anlayabilmiş değilim. Yani üç yüz insan bulmak zor bir şey değil ki. Üç yüz kişi yeter ya. Üç yüz kişi. Bir de bu Özgür Suriye Ordusu’ndan da temin edilebilir. Onların içinden de eleman bulabiliriz. Üç yüz kişi ya. Üç yüz, beş yüz kişi. Bilmiyorum yani niye bu kadar özenli olmamız gerekiyor bunu da anlayabilmiş değilim. Mesela Tevrat'ta hiç özenli olmaktan bahsedilmez. Kuran’da da Allah “öyle bir perişan etki” diyor. Yani “Yaptıklarına, yapacaklarına bin pişman edin” diyor. “Geride kalanlara ibret olsun” diyor. Şimdi tabii televizyonda da bu anlatılmıyor ama adamlar çok gıcık adamlar. Bir de şehri sürekli hoparlörle aydınlatmak lazım. Halkı esir almış bunlar. Halkı zehirlemişler. Anlata anlata anlata onları düzeltmek gerekiyor. Bilmiyorum radyo yayını da olabilir. Oranın aldığı radyolar da olabilir. Televizyon yayını falan seyretmiyor mu orası?

GÖRKEM ERDOĞAN: Vardır.

ADNAN OKTAR: Tabii. Bir de şehre ne kadar yaklaştılar onu da bilmiyorum ben. Yaklaşmadılar daha şehre değil mi?

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Yakın bir ilçesine yaklaştılar.

AYLİN KOCAMAN: Köylerini alıyorlar. Yakın bir kasabaya geldiler. 

ADNAN OKTAR: O köpekler köylerde de varlar değil mi hala?

AYLİN KOCAMAN: Evet.

ADNAN OKTAR: Ya ne ahmak adamlar. Kardeşim belli ki ezilip yok edileceksiniz. Bu kadar gerzeklik olmaz. Daha ne duruyorsunuz orada? Ne uzatmaya gerek var? İşte teslim olun bitsin. Hayır, kimse de desteklemiyor bunları. Amerika falan da desteklemiyor. Teslim olun bitsin. Ferahlıyor musunuz kafanız gözünüz yarılınca ne olacak?

Şimdi orada burada adam öldürenler oluyor. Seyredenler var. Geçenlerde bir hanımefendiyi öyle bir çakal bıçakladı. Deli gibi kaçıyor ya bir tane, iki tane değil hepsi deliler gibi kaçıyorlar. Ya ne kaçıyorsun orada al tabure vur koluna. Artık kafasına mı vuruyorsun, koluna mı vuruyorsun. Hadi kafasına vurma da koluna vur. Israrla hepsi birden vursa adam biter. Çocuğu niye bıçaklatıyorsunuz, seyrediyorsunuz? Senin ananı, babanı bıçaklasalar seyreder misin? Yazık günah değil mi? Onun için adam öldürülürken, adam bıçaklanırken seyreden veya kaçan olursa en az yarı yarıya ceza verilsin, en az. Mesela idamsa yirmi yıl da ona ceza verilsin. Kaçma ve seyretmenin cezası da öyle olsun. En az yirmi yıl. Kanunda değişiklik yapın. Kaçmak ne demek? Kendinde kaçmayı istemiyor. Kendi annesi, babası, kardeşi olsa onda da kaçmaz. Peki, o çocuk senin evladın değil mi? Senin kardeşin değil mi? Yazık günah değil mi? Kız çocuğunu onun eline veriyorsun o çakalın. İki saat bıçaklatıyorsun onu orada. Vur ağzına, burnuna darmadağın et bu kadar mı zor? İki tokat atsa darmadağın olur.  Vur kolunu kır ne var yani. Bıçaklayan kolunu tut bük kır kolunu bu kadar basit. Sök kolunu. Ondan sonra bir göreyim. Bu kadar mı gücünüz kuvvetiniz yok yani?

Kardeşim bıçaklama hiçbir şekilde açıklanamaz. İstemiyorsan boşanırsın. Eşek herif bıçaklamak ne demek? Hoşlanmıyorsan boşan. “Efendim” dersin “ben bu kadınla evlenmek istemiyorum. Boşanmak istiyorum” bu kadar. Niye bıçaklıyorsun? Bir de köpek herif defalarca, altmış, yetmiş kere bu ne azgınlık? Anlamıyorum hiçbir mi bir şey yok orada vurulacak. Tut sandalyeyi vur koluna kır kolunu bu kadar basit. “Ya” diyor “kolunu kırarsam hapse girerim.” Gir yat. Ne kadar kibarsın ya. Yat, bir sene yat, iki sene yat ne olur ya? Adam ölüyor orada. Bu kadar mı kafan çalışmıyor senin? Lafa bak ya. Gözünün önünde adam öldürüyorlar ne demek ya? “Yatarsam” diyor. Yatarsan yat. Ne olur? Şeref olur. Hayır, ayrıca niye yatasın yani? Savcının, hakimin aklı yok mu o kadar? Sen orada nefsi müdafaa var onu koruyorsun tabii ki yapacaksın. Onda bir şey yok. Tutuklama bile olmaz. Gözaltına hiçbir şey olmaz. 

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Adnan Bey, siz yıllardır bu konuyu anlatıyorsunuz. Bir Avrupa ülkesinde terör saldırganını bir Türk dediğiniz gibi sandalyeyle vurarak elindeki silahı düşürmüştü. Kahraman ilan ettiler. Ve çok kişi kurtuldu o zaman.

ADNAN OKTAR: Tabii ya. Birçoğunun da silahı var ağzı açık seyrediyor. Silahı olduğu halde ağzı açık seyrediyor ben bunu da anlayamıyorum.  Kadını habire bıçaklıyor. Böyle seyrediyor karşısına geçip seyrediyor. Havaya bile ateş etsen adam korkar. Veyahut vur, ayağından vur. Ayağından vur, bacağından vur. Sana kim ne diyecek? Nefsi savunma yapıyorsun gayet normal. Zaten yapman gerekir yapmayınca ceza olsun. Böyle bir şeyde eğer vurmazsa, yaralamazsa ceza verilsin. O zaman daha kafalar açılır belki bazı tiplerin. Kardeşim bak bıçaklamak için hiçbir neden yok. Karısı farz edelim uygunsuz. Boşarsın kardeşim Allah Allah. Hayır, zaten boşanmış kadın senden. Onu yapmakla boşanmış. Başka bir kadın olmuş o. Sana ne ya. Boşa gitsin bitti. Git mahkemeye başvur boşa.

Evet, dinliyorum.

VTR: En güzel iyilik nedir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım yani ben bilmiyorum artık yabancı film falan seyretmeme gerek kalmadı. En sıkı jönler, yakışıklılar bizde. Şuraya bak, şu güzelliğe ya maşaAllah. Hakikaten şu yabancı jönlere falan bakıyorum bizim çocukların yanında hikaye hepsi. Bana senin gibi yakışıklı delikanlı getirsinler tamam. Hollywood ne diyorsa kabul edeceğim adamları. Çok çok güzelsin maşaAllah. Bayağı yakışıklısın. Bir daha dinleyeyim.

VTR: En güzel iyilik nedir?

ADNAN OKTAR: Bir insanın hidayetine vesile olmak çok önemli en güzeli o. Adam mahvolmuşken kurtarıyorsun.  Yani sürekli Allah’ta dikkatin olması lazım. Yalnız ara ara insanların aklı Allah'tan gider. Sıkışıyor unutuyor Allah'ı. Mesela farz edelim kafasına bir şey çarpıyor, kolu burkuluyor Allah'ı unutuyor. Dehşete kapılıyor. Hastane bilmem ne falan doktor. Tamam, hastaneye, doktora git Allah'ı niye unutuyorsun? Allah yaptı niye panik oluyorsun? Var bir hayır sakin ol. Allah'ı unutmak çok büyük bela. Allah'tan şüphe etmek çok büyük bela. Yani buna tedbir almaları lazım. Bak dünyanın ana belası budur kardeşim başka hiçbir belası yok. Allah'ı unutma, Allah'ı unutma başka bir şey yok. Tek bela bu var. Bir tanedir dünyanın belası, en başından beri başka hiçbir bela yok. Bu bak en büyük bela bu. Allah'a güvenmemek ve Allah’ı unutmak başka hiçbir bela yok. Sırf bu. Mutsuzluğun nedeni budur, sıkıntıların nedeni budur. Her türlü felaketin nedeni budur. Başka bir nedeni yok.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsan neden her gittiği yerde yeşillik görmek ister?

ADNAN OKTAR: Canımın içi o başörtün nasıl yakışmış, nasıl güzel olmuşsun. Aferin sana genç yaşında cilbabını ibadet olarak takmışsın. Sizi çok seviyorum böyle başınızı örttüğünüz için. Cilbab olarak örttüğünüz için çünkü her anınız ibadet ve Allah size ayrı bir nur veriyor, bir güzellik veriyor maşaAllah. Yeşilliği niye seviyoruz? Cennetten dolayı. Her yer yeşil cennette. Cennet kıyafetleri de yeşil yani ana kıyafetler yeşildir cennette. Ana üst kıyafetler yeşildir. Doyulmayan bir renk olduğu için. Doyulmayan bir renk. Her yer yeşil dağ, taş her yer yemyeşil. Tabii çeşitli tonları var yeşilin. Ama o yeşil çok haz alınan bir yeşil. Doyulmayan bir renk, doyulmuyor. Yoksa yetmiş iki çeşit renk daha var. Yani mavi, kırmızı, yeşil gibi farklı olan hiç bilmediğimiz kahverengi gibi yetmiş iki renk var. İçlerinde en beğenilen yine yeşil, cennet yeşili. Elbiseler bile öyle üst elbiseleri. Ama tabii ayrı kat kat elbiseler giyiliyor rengarenk elbiseler var ayrı mesele de. Fakat üst ana renk o.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey Malatya'da bir kişi kendisinden boşanmak isteyen yirmi bir yaşındaki eşini pompalı tüfekle vurarak öldürdü.

ADNAN OKTAR: Ben de bunu anlamıyorum. Hadi boşanmadığını düşün ahlaksız adam ne anlayacaksın? Kadın seni sevmiyor. Ne yapacaksın? Ömrü boyunca senden nefret ederek yaşayacak ne yapacaksın, ne işine yarar? Boşanmak istiyorsa bırak boşansın ya. Sen deli misin? Nezaketiyle boşan. Hatta o zaman bir saygı da duyar hiç olmazsa sana. Öbür türlü nefret edecek. Bırak gitsin ya. Özgür bırak zoruna ne oldu?

VTR: Ne zaman ağlarsınız?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin güzel yüzünü. Dünyalar güzelim benim. Ne zaman ağlanır? Allah sevgisinden ağlanır. Allah korkusundan ağlanır. Sevinçten ağlanır. Mutluluktan ağlanır. Ne kadar güzel mesela bir kadının sevinçten ağlaması, mutluluktan ağlaması. Değil mi? Allah korkusundan ağlamak ne güzel. Allah sevgisinden ağlamak ne güzel.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sevdiğini söyleyen bir kadına nasıl güvenebilirim?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım sen çok dürüst, efendi bir çocuksun. Senin gibi o da dürüst ve efendiyse, Allah'tan korkuyorsa, Allah'ı çok seviyorsa, iman konusunda, Kuran konusunda, İslam'a titizlik konusunda müttefikseniz tabii ki güvenebilirsin. Allah'tan korkan bir insana neden güvenilmesin, güvenirsin. Ölçün Allah'tan korku, Allah'a iman olsun eğer varsa öyle bir iman tamamdır.

VTR: Ülkemizde Ar-Ge (Araştırma-Geliştirme) çalışmalarına özellikle mühendislik alanında nasıl daha fazla önem verip arttırabiliriz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım aferin sana. Ben onu sık sık gündeme getiriyorum. Buluş yapmak, icat yapmak Türk gençlerinin en çok ihtiyacı olan konu bu. Doktorsa buluş yapacak, mühendisse buluş yapacak, icat yapacak. En çok ihtiyaç olan şey bu. Sürekli kafasını çalıştıracak. İcat, icat, icat… En hayati konu budur.

Evet dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Üyesi Doçent Dr. Hamit Ersoy, RTÜK’e internet denetimi gibi bir yetki verilmesinin söz konusu olmadığını söyledi. “İnternet ortamında yayıncılık faaliyeti yapanları denetleyeceğiz, onların dışında Youtube, Twitter ve benzeri görsel içeriği paylaşan fakat yayıncı hüviyeti taşımayanlar için RTÜK'ün herhangi bir denetimi söz konusu değildir.” dedi. “Yapılmak istenen düzenleme öncelikle sadece karasal, uydu ve kablo ortamında yapılan yayıncılığın internet ortamındaki uzantısı şeklinde yani internet ortamında yapılacak yayıncılıkla ilgili.”

ADNAN OKTAR: Tamam.

Evet dinliyorum.

ASLI HANTAL: Mersin'den size mesaj var Adnan Bey; “Selam Hocam, biz Mersin Erdemli’den Hüseyin ve Münevver Uçak çiftiyiz. Kızımız Işıl Uçak, arkadaşlarına sizin kitaplarınızdan hediye etti maşaAllah. Ayaktaki Işıl Uçak, sizi çok seviyoruz.”

ADNAN OKTAR: Hoppala, o dişler, o dişler kedi olduğunu gösteriyor. MaşaAllah, Allah hepsine cennet nasip etsin, hepsi cennet kuzusu.

Evet dinliyorum.

VTR: Bir insan duygularını nasıl kontrol eder?

ADNAN OKTAR: Ne dersek beden onu yapar yakışıklım. Otur otur, kalk kalk. Otur dersen oturur, kalk dersen kalkar. Beden garibandır yani ne diyorsan yapar. Kolunu kaldır dersen kaldırır, indir dersen indirir. Sus dersen susar, kontrol edilmeyecek bir şey yok. Yani bizim emrimize göre hareket ettiğine göre konu kökünden hallolmuş. Bizim emrimizin dışında bir şey yapmaz.

Evet dinliyorum.

ASLI HANTAL: Bilal Erdoğan; Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ekibine yobaz diyen zihniyetin 28 Şubat'ın devamı olduğunu söyledi ve İngiliz derin devletine dikkat çekti. Konuşması şu şekilde; “28 Şubat zihniyeti Meclisi Mebusan’da ‘Amerikan mandasını mı kabul edelim? İngiliz mandasını mı kabul edelim?’ diyen zihniyetin devamıydı. Bugün bizler bu zihniyetle mücadele ediyoruz ve 15 yıldır bitirilme noktasında da ciddi mesafe aldığımıza inanıyorum. Allah’tan bizdeki darbe girişimini kimin yaptığı ortada, kimin desteklediği çok açık ortada ama saklayamıyorlar.” dedi.

ADNAN OKTAR: Tabii ki İngiliz derin devleti. Zaten açık açık da söylemiş, güzel konuşmuş. Bilal aslandır, güzel yetiştirdi Tayyip Hocam onu. Çok temiz, dürüst delikanlı, nurlu delikanlı. Allah ömrünü uzun etsin. Tayyip Hocam’ın bize emaneti, Tayyip Hocam da Allah'tan bize emanet.

Evet.

GÜLEN BATURALP: Bilal Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti: “Ben çok uzun dönem yurt dışında yaşadım. Babamı uzun zaman hiç görmedim. Bu nedenle dışarıdan bir gözlemci gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı değerlendirebiliyorum ve söyleyebilirim ki bugün dünyada çok ciddi bir lider boşluğu var ve insanlar Erdoğan'ın liderliğine gıpta ile bakıyorlar. Cumhurbaşkanımız her ülkeden birkaç lideri eskitmiş durumda. Bu nedenle de çok fazla ülkenin saygısını kazanmış durumda. Bu durumu iyi değerlendirmemiz lazım” dedi.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam namlı kabadayıdır. Tayyip Hocam Mehdiyet devrinde özel görevlendirilmiş, özel bir imamdır, özel bir liderdir, özel bir emirü’l-müminindir. Dolayısıyla Kuran'a göre baktığımızda mübarek, muhterem bir insan olduğunu görüyoruz. İcraatlarına baktığımızda da bereket ve güzellik görüyoruz. İslam'a, Kuran'a titizliği nasıl? Mükemmel. İttihad-ı İslam için yaptığı gayretler ne? Mükemmel. Daha önce görülmüş mü? Yok. O zaman bitti. Bütün gücümüzle desteğe devam. 2019, 2029 ayrıca 2023, 2033, 2043 oraya kadar tamam. 2043'ten sonra artık Tayyip Hocam istiyorsa emekli olsun, istiyorsa destekleyelim.

Ramazan'a ne kadar kaldı, iki ay kaldı değil mi? Az kaldı, hadi bakalım yine şöyle Ramazan'da güzel iftar sofralarıyla ortalığı bir şenlendirelim. Ya kardeşim oruç tutarak nimetlenmek ayrı bir şey. Ramazan'la nimetlenmek ayrı bir şey. Bak hepiniz yutkunmaya başladınız. Ya, daha konuyu açarken. Kardeşim şimdi düşünmüyoruz, düşünmüyoruz, tam iftar vakti düşünmeye başlıyoruz. Çok zevkli bir nimet maşaAllah.

GÖRKEM ERDOĞAN: Sizin iftar sofralarınız da çok mükellef.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Ilık suyla önce açacağız, güzel hiç acele etmeyeceğiz ılık suyla. Sonra yoğurtlu çorba, ondan sonra Ya Allah, bismillah. Oruç şifa, oruç şifa ferahlandırır insanı.

İnşaAllah Cenab-ı Allah'ın izniyle bu yüzyılda Hz Süleyman (as)’ın Mescidi’ni yapıyoruz. Hz. Süleyman (as)’ın Sarayı'nı da yapacağız, mescidin planı hazır. En önemli özelliği nedir biliyor musun? Her yeri altın kaplamadır mescidin. Altını nereden bulacağız? İngiltere'de hazır, tabii. Önden bir yüz elli ton, hazırda var zaten.

GÜLEN BATURALP: Evet, görebiliriz.

ADNAN OKTAR: Bak görüyor musun çil çil bekliyor yani Allah’ın izniyle. Hazırda bak, bu koridorlar hep dolu. Bu altınlarla inşaAllah Hz. Süleyman (as)'ın Mescidi’ni her yerini altın kaplama yapacağız. Cayır cayır parlayacak altın böyle. Normalde sarayla beraber en az yüz elli ton altın harcayacağız, en az yüz elli ton ve her yer altın. Zaten bayılacaksınız mescide. Onunla bitirecek miyiz? Hayır. Hz. Süleyman (as)’ın sarayını da yapacağız. Zibil gibi altın kullanacağız. 150 ton bize 150 gram gibi gelecek bize göreceksiniz. Kraliçe iyi koru altınları almaya geleceğiz. Gemilerle ro ro’larla geleceğiz. Altınları yerleştirirken bize yardımcı olacaksın. Şapkayı da kullanabilirsin. Kraliçeyle aramız iyi ondan bir sorun çıkmaz.

16 Mayıs’ta maşaAllah ramazan başlıyor inşaAllah.

ASLI HANTAL: Sizin ramazan davetleriniz de çok güzel oluyor Adnan Bey, her kesimden insan oluyor maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Anlı şanlı, anlı şanlı, köşkte ayrı, otellerde ayrı, birbirinden güzel.

Emir’ül Müminin Hz. Ali (kv) buyurdu ki, diyor “Mehdi’nin iki ismi olacak; biri müstear, diğeri açık bilinen.” Allah Allah kim bilir nasıl bir şey olacak. (Şeyh Saduk, Kemaluddin isimli kitabı 2. Cilt 57. Bölüm 17. Hadis) “İmam Mehdi’nin iki ismi olacak; biri müstear, diğeri açık” nasıl bir şey acaba dur bakalım göreceğiz. Çok acayip değil mi?

Evet dinliyorum.

VTR: Hazreti Mehdi (as) cemaatinden kimler elenir?

ADNAN OKTAR: Bu yakışıklılık, bu sevimlilik, bu güzellik, bu yüzdeki temizlik, maşaAllah sana Allah seni uzun ömürlü yapsın. Elin yüzün nur gibi nur çok çok güzelsin. Allah cennette kardeş etsin. Yakışıklım münafıklar elenecektir. Ayrılmak isteyenler olacaktır onlar elenecektir. Elenenler çok olacaktır. Çok gelen giden olacak ama 300 kişi olarak kalacaklar daima yaklaşık 200-300 kişi olarak kalacaklar. Ama çok münafık çıkacak. Hatta Peygamberimiz (sav) diyor, “30 erkek münafık çıkar, 4 de kadın münafık çıkar” diyor. Birini anladık, diğerlerini bakıp göreceğiz inşaAllah. Çünkü Mehdi (as) talebelerine de öyle bir münafık musallat oluyorsa Mehdiyet’e de musallat olmuş demektir o, tabii.

Evet dinliyorum.

VTR: Ruhumuz vücudumuzda saklı olsaydı sizce nerede olurdu?

ADNAN OKTAR: Nerede olurdu? Göğüste bilinir genellikle göğüs, kalp bölgesinde falan diye bilinir. Zaten can çıkarken köprücük kemiğine dayandığında dendiğine göre genellikle göğüs bölgesinde hissediliyor, olması anlaşılıyor ama tabii müminde birden bir boyut değiştirme şeklinde olur. Yani uyanma şeklinde olur. Müminde can acısı rahatsızlık falan hiçbir şekilde olmaz. Korkacağı, tedirgin olacağı hiçbir şey olmaz. Çünkü bitmiş imtihanı. İmtihan bitince çekineceği hiçbir şey olmaz. Ama sonuna kadar La İlahe İllaAllah, La İlahe İllaAllah veya Allahu Ekber Allahu Ekber Allahu Ekber diyecek o kadar.

Bu İngiltere’de depoya giden Türkiye’ye ait altınların miktarı ne kadar, kaç ton?

ASLI HANTAL: 460 bin ton.

ADNAN OKTAR: Hayır yanlış, şimdi size soru bunu illaki bileceksiniz. Türkiye’den İngiltere’ye gönderilen 24 ayar altınların toplamı ne kadar? Türkiye’ye ait altınlar İngiltere’de şu an. 450 ton. Sırf Türkiye’den giden altının miktarı 450 ton. 150 tonunu sırf kaplamada kullanacağız. Diğer ülkelerin altınlarından da kullanacağız. Çünkü diğer ülkelerinkilerle beraber tarif edemeyecek kadar çok. Sırf Türkiye’ninki diyoruz biz 450 ton. Amerika’nın, Hollanda’nın, Almanya’nın altın miktarını söylemiyoruz. Yani o miktarlar ayrı. Şimdi sırf 150 tonu kaplamada kullanacağız. Hz. Süleyman (as) Mescidi’nin ve Hz. Süleyman (as) Sarayı’nın kaplamalarında. Ayrıca şamdanlarda, kupalarda, altın yemek takımlarında som altın kullanacağız. Kaç kişilik? 120 kişilik sofra için altın kupalar, altın çatal kaşık takımları, altın kandiller, altın vazolar hepsini kullanacağız. Yer gök ışıl ışıl altın olacak. 24 ayar altın. İngiltere Merkez Bankası Bank of England’da tutuluyor Türkiye’ye ait altın, 450 ton.

EBRU ALTAN: Amerika’dan da Roosevelt zamanında bütün Amerika’nın altınları gidiyor İngiltere’ye, Irak işgali sırasında da Irak’ın altınları, geri de vermiyorlar.

ADNAN OKTAR: Bütün Irak’ın, Suriye’nin altınları hep orada İngiltere’de. Şimdi bu altınları kim ziyaret ediyor biliyor musun zırt pırt gidip? Yaşlı başlı saçı sakalına karışmış bir gözü olmayan birisi var gidip okşuyor altınları böyle. Dedenin elinden alacağız. Deccal altına hâkim oluyor. Yani onun özelliğidir bu. Onların hepsini ellerinden alacağız.

1816 yılında İngiltere altın standardını oluşturmasından sonra altının fiyatı 200 yıldır Londra’da belirleniyor. İnsanlar altın alıp satsa da altın bu depolardan hiç çıkmıyor. Mesela alıyor satıyor ama duruyor orada depoda. “Altın aldım” diyor. “Nerede?” diyorsun. “Depoda” diyor. “Sattım” diyor yine depoda. Sadece külçe numaraları satılıyor. Numara satılıyor, numara, külçe numarası altına kimse elini süremiyor. 72 ülkeye ait toplam 250 milyar dolarlık altın var. Öyle tonla tarif edilecek gibi değil. Sırf Türkiye'nin 450 ton altını var düşünün. Binlerce ton altın var, binlerce ton hepsini inşaAllah cayır cayır kullanacağız. Kubbet-üs Sahra’da her yerde kullanacağız. Camiler cayır cayır altın kaplanacak. Hz. İbrahim (as)'in mescidini yapacağız, orayı da altın kaplayacağız. O altınların gramı zayi olmayacak.

Evet dinliyorum.

VTR: Kaliteli yaşam nasıl olmalıdır?

ADNAN OKTAR: Gençlere bir şey olmuş. Bunun açıklaması yok, hepsi nurlu. Bu yeni gelen nesil muhteşem. Hepsi böyle güzel, hepsi yakışıklı, hepsi akıllı, hepsi vicdanlı, hepsi imanlı, hepsi Kuran Müslümanı. '' Ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde'' (Nasr Suresi,2) diyor ya işte o başladı şu an. Zer aleminden dalga dalga geliyorlar maşaAllah. Yakışıklımı bir daha dinleyeyim.

VTR: Kaliteli yaşam nasıl olmalıdır?

ADNAN OKTAR: Kaliteli yaşamın olması için gönlümüzü Allah'a bırakacağız. Vicdanımızı Allah'a bırakacağız Allah hemen ilham eder. Hz. Süleyman (as)'a nasıl ilham etti, öyle bir mescit yaptı millet abov dedi. Öyle bir saray yaptı insanlar aklını yedi böyle. Dünyanın her yerinden akın akın o kaliteyi görmeye geliyorlardı. Hz. Süleyman (as) demek kalite demekti, güzellik demekti, estetik demekti gören iman ediyordu, gören iman ediyordu. Bütün dünyaya İslam'ı hakim etti. Sırf kalite ve güzellikle ve ihtişamla. Sebe Melikesi Kudüs'e geldi nefesi kesildi. Nefesi kesildi Kudüs'ü görünce, aynısını yapacağız.

Yalnız İngiltere'nin tabii eğer kafası kızarsa bizim altınlarımıza el koyma ihtimali var. Vermiyorum diyebilir. Daha önce de donanma ısmarlamıştık, donanmayı tam vereceğim dedi. Parasını teslim ettik, vermiyorum ne yapıyorsanız yapın dedi. Altınlarımıza da el koyup vermiyorum diyebilir hatta şu an bile istesek bilmiyorum yani isterse denesinler vermiyorum diyebilir. Vermiyorum demesi tabii kurtarır mı kendini o ayrı mesele. Mesela İngiltere, Libya'nın paralarını şu an vermiyorum diyor. 200 milyar dolar altın, Libya istedi parayı, ne parası falan dediler, vermiyoruz dediler. Suriye, Irak onların da paralarına el koydu, altınlarını topladı götürdü, adamlar istediğinde, ne parası diyorlar. Sizin bize borcunuz var diyorlar öyle bir şey yok diyorlar.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Adnan Bey, Almanya'daki bayan kardeşlerimizden size bir mesaj var. “Almanya'daki kız arkadaşlarınız sizi seyrediyor, sevgilerimizi yolluyoruz inşaAllah” demiş kardeşlerimiz.

ADNAN OKTAR: Hepsi birbirinden güzel, hepsi birbirinden nurlu, Allah hepsine cennet nasip etsin, hepimizi cennette kardeş etsin.

Hz. Süleyman (as)'ın temsili bir resmi var, Sebe Melikesi ile karşılaşması. Orada aslanların tamamı som altından 24 ayar altından biz de aynısını yapacağız. Deccal her cumartesi günü gidip o altınları İngiltere'de okşuyor.

Evet dinliyorum.

VTR: Şeytana neden kıyamete kadar süre tanınmıştır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, nur yüzlüm öbür türlü imtihan olmaz. Çok ciddi şekilde imtihanın gücü kırılır. Ona imkan tanınacak işte son ana kadar, kıyamet anına kadar. Orada da biraz da küfrü de pişman etmek için yapıyor Cenab-ı Allah. Çünkü onların yine yanında, şeytana diyorlar “sen bizimle beraberdin” “öyle bir şey yok” diyor. “Ben Allah ile dostum her zaman, ben iman ettim, sapık olan sizsiniz, ben sizi sadece çağırdım, sizi sapıklar sizi” yani manyak. Tam homoseksüel kafası, tam şeytan kafası.

“Ahir zamanda bir topluluk Mehdi (as) ve talebeleri gelirler, peygamberlerin derecesine kavuşurlar. Allah kendilerini doyurduktan sonra açlığı, içirdikten sonra susuzluğu tercih ederler. Allah'ın Katındakine ümitlerini bağlayıp bunları terk ederler. Hesabından korku duyarak helali dahi bırakırlar. Dünyaya sadece bedenleri ile ilgi gösterirler onun herhangi bir şeyiyle iştigal de etmezler. Onların Rablerine olan itaatleri karşısında melekler ve peygamberler dahi hayrete düşerler” diyor; Mehdi(as) talebelerine. “Ne mutlu onlara, ne mutlu onlara, ne mutlu onlara” diyor Peygamberimiz (sav). Muhyiddin Arabi Hazretleri bildiriyor bu hadisi.

Yarın görüşmek üzere inşaAllah.

GÜLEN BATURALP: Yayınımızın sonuna geldik, yarın tekrar görüşmek üzere inşaAllah.