Canlı Sohbetler (19 Nisan 2018; 19:00)

GÜLEN BATURALP: Canlı Sohbetler programımıza başlıyoruz.

ADNAN OKTAR: Mustafa Keser gelmiş geçmiş en büyük sanatçılardan çok değerli, çok önemli bir sanatçı. Allah ömrünü uzun etsin, sağlık sıhhat versin. Muhteşem, neşesi güzel, sanatçılığı güzel, yorumu güzel, kalenderliği güzel. Fakat bazen gereksiz espriler yapıyor onlar gitmiyor, onları ayarlar zannediyorum. Dine yönelik, İslam’a yönelik onlardan kaçınmak lazım.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Hatay’da 3. Hudut Tabur Komutanlığı’na bağlı karakolun sorumluluk bölgesinde nöbet tutan askerler, kaçak yollarla Türkiye’ye geçmeye çalışan bir grubu fark etti. Askerlerin gruba müdahalesi sırasında Er İlhami Çelebi nereden ateşlendiği henüz tespit edilemeyen silahtan çıkan mermiyle yaralandı. Hastanede şehit oldu. Kurşunun kazayla sıkılmış bir kurşun olduğu zannediliyor.

ADNAN OKTAR: Her halükarda benim aslanım şehit. Çünkü gidiş amacı kalış amacı belli. Öyle olduktan sonra ne surette olursa olsun orada meydana gelen boyut değiştirme mutlaka şehadettir. Çünkü Cenab-ı Allah burayı eğlence yeri olarak yaratmamış. Kalma yeri olarak da yaratmamış. Bir bahaneyle müminleri cennete almak istiyor Allah. Mesela kimini şehit olarak alıyor, kimini güzel bir imtihandan geçirerek imtihan sonucu cennete alıyor. Burayı esas almıyor, Allah dünyayı beğenmiyor, beğenilecek gibi de değil bir şey yok burada. Adamlar bayıla bayıla ağlaya ağlaya sanki çok mükemmel bir yerdeymişiz gibi, kalanlar sanki çok büyük bir eğlencedeymiş gibi. Kalanın nimeti nedir, kazancı nedir, sen kaldığında neyi kazanıyorsun? Sürünüyorsun. Cennete gitmiş o. Ha inanmıyorsan yaşamana hiç gerek yok. Diyor ki ben inanmıyorum. İnanmıyorsan zaten hayatın anlamı kalmıyor, o ana kadarki hayatının da hiçbir anlamı yok.

Evet, dinliyorum.

VTR: Müslüman bir lokma ve bir hırka mıdır?

ADNAN OKTAR: Aferin benim aslanıma. Benim aydın kafalı samimi Müslüman olan yiğit delikanlılarımdan biri. Hepsinin de sakalı yakışıyor, istisnasız hepsi sakallı, maşaAllah. Allah nuruyla sarsın seni yakışıklı, akıllı bir gençsin. Cennette de inşaAllah kardeş oluruz. İşte bir lokma bir hırka dendiğinde Afganistan meydana geliyor, Libya meydana gelir, Irak meydana gelir, Suriye meydana gelir kan akan her yer meydana gelir. Senin bir lokman var bir de hırkan var. Adamın neyi var? Tankı var, topu var, atom bombası var. Allah ne diyor? “Düşmanınızın silahıyla silahlanın.” Senin lokmayla hırkayla baş edemeyeceğin belli. O zaman işte gelip sana çöküyor ve eziyor. Allah’ın emrini yerine getirmiş olmuyorsun. Allah ayette diyor bak “besili atlar hazırlayın, hazırlanın” besili at yani vasıta. Orada kastedilen odur. “Her türlü imkanla teçhiz olun ve üstün olun” diyor “düşmandan daha güçlü olun” diyor. Sen “gerek yok” diyorsun. İşte gerek olmayınca da bu olur. Hatta Allah diyor ki “silahlarınızdan da ayrılmayın, namaz kılarken bile nöbetleşe dikkat edin” diyor. Adam hiç umursamıyor, oho düğün peşinde nişan peşinde, ticaretin peşinde nargile içiyor falan. O zaman işte facia geliyor. Olmaz. İttihad-ı İslam savunulacak ve Müslümanlar birlikte hareket edecekler. Münafıklar da diyorlar ki “sinemaya gidin, tiyatroya gidin.” Ahlaksız adam, orada karşında adam öldürülüyor, Müslüman çoluk çocuk öldürülüyor. Sen sinemada keyif yaparken, tiyatroda keyif yaparken orada Müslümanlar mahvediliyor. Hayır ben gideni kınamıyorum ama aktif faydalı olan bir Müslümanı, Müslümanları ölümden kurtarabilen bir adamı sen sinemaya teşvik edip oradan çekersen, onu kurtarma gücünden uzak tutarsan alçaklık yapmış olursun. Cinayeti benimsemiş oluyorsun ve cinayete teşvik etmiş oluyorsun ve bizzat katil hükmünde oluyorsun. Çünkü adam diyor ki “ben cinayet işlerken o adamı uzaklaştırabilirim.” Adam ne diyor? “Yok uzaklaştırmana gerek yok gel seni sinemaya götüreyim, öldürüyorsa öldürsün” diyor. Bu çok büyük bir ahlaksızlıktır. Ama adam der ki “bak şimdi Müslümanlardan daha güzel bir topluluk meydana getirdik, daha güzel Darwinizm’e karşı mücadele yapıyoruz. Daha güzel iman hakikatleri anlatıyoruz. Daha güzel Kuran mucizeleri anlatıyoruz. İngiliz derin devletine daha mükemmel çalışma yapıyoruz. Rumiliğe karşı daha etkili mücadele yapıyoruz. Homoseksüelliğe karşı daha etkili mücadele yapıyoruz. Müslümanların birlik beraberlik içinde olmaları için muazzam bir faaliyet içindeyiz, çok etkiniz, üstünüz açıkça da görülüyor. İttihad-ı İslam için var gücümüzle gayret ediyoruz” değil mi? Ha o zaman Müslümanlar sana katılır. Sen ne diyorsun? “Katılmanıza gerek yok dağılın” diyorsun. Be ahlaksız, ne dediğimi yapıyorsun yani ne mükemmel bir topluluk meydana getiriyorsun ne de diğer Müslümanlara kurtuluş imkanı veriyorsun. Desene biz hazırladık iyi güzel bir topluluk hazırladık siz de gelin her beraber katılın diyebilirsin. Sen ne diyorsun? “Dağılın hepiniz” diyorsun. Ee sonra, “işte Müslümanları da rahatça öldürsünler” diyorsun. İşte münafık ahlaksızlığı şiddetli olduğu için karşılığı da çok şiddetli oluyor. Çok şedittir münafık. Ahirette ve dünyada cezası muazzamdır. Allah tarafından bela verilir bunlara.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Adnan Bey, siz askerler arasında hala FETÖ’cüler olduğuna ve bu kişilerin ülkeyi karıştırma planı olabileceğini bir süredir dikkat çekiyorsunuz. Dün akşam Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli konuyla ilgili bir açıklama yaptı. “Türk Silahlı Kuvvetleri içinde kendini gizleyen 3 bin kripto adam olduğunu ve bu kişilerin ordudan ihraç edileceğini söyledi. “Önümüzdeki günlerde kanun hükmünde kararnameyle bunlar da ihraç edilecek. Konuyu başbakanlığa gönderdik” dedi.

ADNAN OKTAR: Çok önemli çünkü bunlar yine hazırlık yapıyorlardı ben onu söyledim. Hükümet hemen gerekli tedbiri aldı elhamdülillah. On gün önce falan söyledim on, on beş gün önce söyledim. “Gizli bir darbe hazırlığı var” dedim. FETÖ’cüler, bir kısım ulusalcılar, NATO yanlıları falan oyun hazırlıyorlar. Hükümet de buna çok önem verdi, maşaAllah Sayın Bahçeli durumun nazikliği neticesinde “hemen erken seçim kararı alalım” dedi. Verdiği tarihe baktım, geç. Dedim ki “daha erkene alalım.” Hükümet toplandı hemen daha erkene alındı. Elhamdülillah hep vesile oluyoruz. Verilen tarih iyi. CHP de hiç itiraz etmesin. Allah’a çok şükür, şimdi bu hamle de yapılırsa o 3 bin kişilik hamle, tehlike geniş çapta savuşturulacak. Ama bu FETÖ’cülere karşı tabii bilimsel hamle de yapılması lazım. Hükümet bunu yapamazsa bunu biz yapabiliriz. Bize tevdi etsin. PKK’ya karşı da bilimsel mücadele yapabiliriz, bize tevdi edebilir. Biz doğrudan yapmayız da devletin imkanlarını teşvik ederiz yönlendirebiliriz, yol gösterebiliriz, rapor hazırlayabiliriz. Direkt ortaya çıkmayız.

Evet, dinliyorum.

VTR: Dünya kendilerine anlamsız gelen insanlar bu bakış açılarını nasıl düzeltebilirler?

ADNAN OKTAR: Anlamsız gelmesi eğer yaşanmak amacıyla bakıyorsa tabii ki anlamsız. Facia, o anlamı cehennem öyle bir şey yok. Ama imtihan için bakıyorsa, Allah’ın rızasını kazanmak için bakıyorsa mükemmel üstü mükemmel üstü mükemmel muazzam bir sistem var şahane. Sevap kazanmak, İslam’a hizmet etmek için mükemmel. Çünkü cennette bu imkan yok, cennette sakin asude hayat vardır. Yemek yersin, meyve yersin, sohbet edersin, gezersin, sevdiklerinle berabersin hiçbir gam gaile hiçbir şey yoktur, sonsuza kadar öyledir. Ama bu dünyadaki bütün hatıralar orada gündemdedir. Sevilme nedenin hep bilinir. Mesela Peygamberimiz (sav)’i her gören mümin görüyor ayağa kalkıyor. Hz. Mehdi (as)’ı görüyor ayağa kalkıyorlar gidip sarılıyorlar her yerde, cennet güzelleri bunlar. Hz. Musa (as) mesela paylaşılamıyor. Hz. Mehdi (as)’ı da Peygamberimiz (sav) çok seviyor Allah’ın hikmeti, bak Hz. Musa (as) da çok seviyor, hafif de gıpta ediyor gıpta. Tevrat’ta geçmesi çok acayip. Bak diyor ki Allah “git Firavun’a tebliğ yap.” “O göndereceğini gönder” diyor Tevrat ayeti. “O göndereceğini gönder” diyor. “Beni değil o göndereceğini gönder” diyor. “Geleceğe vaad edileni gönder” diyor “o gitsin” diyor. Hz. Mehdi (as)’a görevi veriyor.

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Muhammed Yuşa’dan “aslan Hocam’a selamlar, sevgiler, saygılar sunarım, inşaAllah.” Muhammed’in resmi.

ADNAN OKTAR: Ah severim ben onun tatlılığını.

PINAR YADA: Ankara’dan kardeşlerimizin de size bir mesajı var. “Canımız sevgi öğretmenimiz, 18 Nisan tarihinde Ankara’daki kardeşlerimizle iman hakikatleri ve Allah’ın yaratma sanatı hakkında sohbet ettik. Ve sizin değerli sohbet deşifrelerinizden okuyup tefekkür ettik. Hayatımızın her yönünde vesilenizle Kuran ahlakının kalitesi yerleşmeye başladı. Allah sizden razı olsun. Sizi çok seviyoruz.”

ADNAN OKTAR: Ben de sizleri çok seviyorum. Allah sizin de hidayetini artırsın. Hepimize hidayet, sağlık sıhhat, afiyet, bereket bolluk, iyilik güzellik versin, cennet nasip etsin. Yalnız kitaplar tabii bilimsel kitaplar her şey detay detay anlatılıyor. Anlatılırken bunun yapılmaması lazım. Kitaplardan alınan öz en kısa ve en iyi anlaşılır şekilde anlatılması lazım, en sade. Mesela okulda matematik hocası olurdu karmakarışık anlatırdı çocuklar anlamazdı. Anlayan bir öğrenci gelirdi “çok basit bir şey bu” derdi gösterirdi. Hikaye olduğu anlaşılırdı yani çok basit bir şey. Ama karmaşık anlattın mı içinden çıkamazlar. Onun için çok özlü, kısa, pratik anlatmanın yollarını bulmanız lazım. Bu çok önemli.

İnanmıyorsa bir insan yaşamın hiçbir anlamı yok. Hiç Allah’a inanmıyor. Yok olacağına inanıyorsan sen o zaman sürünmeye mi geldin buraya? Hayır, intihar etsin falan demiyorum o anlamda değil ama mahvolmuş demektir. Yaşamana gerek yok derken yaşanacak bir şey yok eğleneceğin bir şey yok. Hiçbir şeyden zevk alamazsın. İdam olacaksın ve sonsuz yok olacaksın ona inanıyorsun.

EBRU ALTAN: Her şey sürekli kötüye gidiyor. Korku içinde yaşıyor.

ADNAN OKTAR: Çok korkunç bir şey Allah vermesin. Diyorum ya, bak geçen gün hanım bir kız çok sevdiğim biri. “Gerçekten cennet var mı inanıyor musun? Diyor. “Yavrum, bak şu kadehe bak” dedim “ne kadar emek vermiş Allah. Ve bunu unutacak Allah, beni de unutacak. Yarattığı arabalar var milyonlarca araba ve arabaların içinde milyonlarca kumanda cihazları var, evlerde milyonlarca buzdolabı, televizyon bunların hepsini yaratacak. Sonra da diyecek ki “hepsini unuttum” diyecek Allah. Kardeşim insaf, insana bile bu yakıştırılmaz, değil mi? Allah’a nasıl yakıştırıyorsun? Bir de zaman böylesine geliyor, aslında böylesine de gidebilir. Yani yönü böyle akıyor şu an. Yönünü çevirse Allah gayet onu da çok makul karşılarız. Muntazam geriye doğru gitmeye başlarsın çocukluğuna doğru. Hiçbir şey de olmaz, gittikçe gençleşirsin, çocuklaşırsın “yapıyoyum” falan demeye başlarsın.

Evet, dinliyorum.

VTR: Müslüman kiliseye gider mi?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, tam Osmanlı delikanlısın. Allah sana uzun ömür versin, cennet nasip etsin. Müslüman kiliseye tabii gider. İç açıcıdır kilise gayet güzel bir yer. Zaten giden içinde bir ferahlık hisseder. Sinagog da öyledir. Bütün mabetlerde Allah bir ferahlık yaratmıştır, mabetleri övmüştür Allah. Müminlere de “onları koruyup-kollayın” diyor. Kilisenin hiçbir mahsuru yok Hz. İsa (as)’ın resmi var; tamam var güzel. Heykelini yapmış o da güzel. Ama heykeline gidip “sen Allah’sın” dersen artık insaf, çocuk olsa bunu yapmaz. Heykel nasıl Allah olsun? Artık bu dereceye gelemez bir insan. Ama “bakıp hatırlıyorum Hz. İsa (as)’ı sevmek için bakıp hatırlıyorum, hatırlamak açısından” tamam güzel. Mesela “resminden onu hatırlıyorum onu düşünüyorum” o da güzel. Onun bir mahsuru yok. Hz. İsa Mesih (as)’ın İncil’de anlattıkları açık açık görülüyor, genelde hep nasihat tarzında “iyi olun güzel olun sevin” o tarzdadır Hz. İsa Mesih (as)’ın izahları. Yani öyle yeni bir hüküm getirmemiş. Şeriatı da değiştirmiyor işte “adam öldürmeyin, kimseye zulmetmeyin” klasik bilinen. Tevrat’taki hükümlerin aynı. Şarap orada haram değil İncil’de, Tevrat’ta da haram değil bir tek İslam’da haram olmuş. Sıcak havada herhalde içip içip böyle zarar verecekleri için İslam’a Cenab-ı Allah yasaklamış. Yoksa bir süre yasak değildi. Hakikaten de çok uyuşturan bir şey şarap, içiyor perişan oluyor adam. Kafası gözü gidiyor, sağlığı gidiyor. “Oo” diyor “adam kıpkırmızı” diyor. Kıpkırmızı tamam, götür doktora kan sayımı yaptır bak bakalım kıpkırmızı mı değil mi? Kan değerleri çok düşük oluyor. O kırmızının nedeni kılcal damar kanamaları, cilt altında kanama meydana geliyor. Bütün ciltte kanama meydana geliyor. Her yer kıpkırmızı kan oluyor. Ama vücudunda kan yok. Üşür dikkat ederseniz mesela alkol alanlar, alkolikler acayip üşürler, kuvvetsiz ve güçsüz olurlar. “Yok, çok iyi geliyor” diyor. İşte o da şeytanın onları kandırması. Halbuki zarar veriyor, karaciğer her yer gider mahvolur insan.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Sayın Devlet Bahçeli, dün Sayın Erdoğan ile görüşmesinin ardından şunları söyledi: “Türkiye çok cepheden saldırı ve kuşatmaya uğramışken demokrasinin imkanlarına başvuru meşru, makul, muvafık bir davranıştır. Sandıktan korkmak, seçimden kaygılanmak, demokrasinin erdemlerinden çekinmek sakat bir mantık, sakıncalı bir bakış, suçlu bir yaklaşımdır. Sayın Cumhurbaşkanımız’a değerlendirmelerinden, sağduyu ve olgun tavrından dolayı şükranlarımı iletiyorum” dedi.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam da Bahçeli’yi bayağı seviyor. Benim özel bilgim de var anladığınız gibi değil. Sayın Bahçeli’nin sevgisi çok güzel, Tayyip Hocam’ın da Sayın Bahçeli’ye karşı saygısı anladığınız gibi değil. Güzel bir birliktelik var. Tayyip Hoca dürüst efendi çocuktur, efendi delikanlıdır, efendi yiğittir, kabadayıdır, Anadolu çocuğu. Yani devlet “iyi bir şey var hadi yapalım” dediğinde gereğini yapıyor bu kadar. İktidarda devlet var onu bir türlü anlamadılar. Yani tamam AK Parti var, MHP var ama iktidarda şu an 15 Temmuz’dan sonra devlet var iktidarda, devlet aklı var bir türlü anlatamıyoruz bazı tiplere. Olay siyasetin falan dışında bir olay. Türk milletinin varlığını koruma konusunda Türk devleti kararlı. Bizim yapımız çok çılgındır. Bizi eğer yok etmeye kalkarlarsa cinnet geçiririz. Bu bütün dünya için büyük bir tehlike. Çok büyük bir facia olur, bütün dünyada kıyamet kopar öyle zannettikleri gibi olmaz. Oyun oynanacak bir millet değiliz biz. Irak, Suriye orada burada yapabilir adam ayrı. Türkiye çok çok tehlikelidir bu konuda. Yani tahmin tahayyül edecekleri gibi değil. Başlarına çok büyük bela açarlar. Ne Amerika kalır ne Çin hiçbir yer kalmaz söyleyeyim. Virüs, bakteri bile kalmaz kıyamet kopar. Onun için densizlik, dangalaklık istemiyoruz. Türkiye’nin bölünmesi diye bir konu olmaz bunu unutacaklar. Türkiye dünyanın iyi olmasına gayret eden bir ülke. Vicdanlı, temiz, Allah’ın yardımı olan bir ülke, Mehdiyet’in bulunduğu bir ülke. Bakın 2023’lerde de konuşacağız burada olacağız. Gayet temiz olacak her şey. Tayyip Hoca kesinkes kazanır. Direkt cumhurbaşkanı şu andan itibaren lafı hiç uzatmaya gerek yok. Hem de ezici şekilde alacak, devlet yine iktidarda olacak çünkü tehlike büyük. Öyle Türkiye başıboş falan da değil.

Doğu Perinçek “bu bir darbedir” diyormuş. Tabii darbe; deccaliyete bir darbe. Çünkü onlar hazırlık yapıyorlar darbe hazırlığı yapıyorlardı. Devlet kafalarına vurunca yumruğu otuz kere etraflarında döndüler. Bak şimdi ilk alınan seçim tarihi de uygun değildi. “Daha erkene alınsın” dedim bak. Yaklaşık beş saat sonra erkene alındı. Ne dediysek o. Çünkü bir bildiğimiz var. Şu anki tarih iyi bu güzel. Oyun bozuldu mu? Of hem nasıl. Bozuk makarna gibi patladılar yani, tabii. Öbür türlü tehlike çok ciddi büyüktü onu uyardım. 2019 için adamların kötü planı var dedim. Ben sağlam bilgi olmadan konuşmam. Bak dediğimin doğru olduğunu da Sayın Bahçeli tasdik ettiği için hemen yıldırım hızıyla erken seçim kararı alındı. Yoksa AK Parti asla kabul etmiyordu erken seçimi. Parti prensip kararı var asla kabul edilmiyordu. Ama durumun nazikliği ve ciddiyeti görüldüğü için derhal kabul ettiler. Tayip Hocam’a dedim “kabul et, hiç düşünme” dedim ve konu bitti. Kendimiz evdeyiz fikirlerimiz iktidarda. Ne diyor Abdullah Öcalan? “Adnan Hoca MİT elemanıdır” diyor “devlete yol gösteriyor” diyor. “Filozof din adamı bunlar” diyor “devlete yol gösterdiğinde onun gereğini de yapıyor devlet” diyor. Allah’a çok şükür elhamdülillah.

Tayyip Hocam’ın yolu güzel yalnız sanat konusuna biraz daha abansınlar. Bu hanımların özgürlüğü, kıyafeti, Akit falan bunlar bastırıyor; Akit’i devlet hizaya getirecek bir şey yapsın. Devletin başına bunlar dert oldu. Kanunla hukukla bunları hizaya getirecek bir şey yapsın. Elinde gerekli bilgi var her şey var. Asıp-kessin, hepsini hapse tıksın falan demiyorum ama hafiften bir yoklanması bunların bunları düzeltir. Kafalarını taktılar sanatçılara, buz pateni yapanlara, sokaktaki genç kızlara, Antalya’da denize girenlere. Kardeşim bu nedir? Nasıl adamsınız siz ne istiyorsunuz milletten? Bırakın milletin yakasını. Genç kızlara nefes aldırmıyorlar. Sanatçılara nefes aldırmıyorlar. “Müzik istemiyoruz, dekolte istemiyoruz, eğlence istemiyoruz.” Kardeşim, istemiyorsan git evinde otur millete ne musallat oluyorsun? Milletin neşesini kaçırmaya hakkınız yok. Millet neşeli olacak. Bizim milletimiz neşelidir, gülecek, oynayacak eğlenecek.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Sayın Devlet Bahçeli dün akşam saatlerinde Twitter hesabından adaylarının Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu bir kez daha tekrar etti.

ADNAN OKTAR: Tamam doğru malum o zaten. Evet.

GÜLEN BATURALP: “Tekraren diyorum ki; Cumhurbaşkanı adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Gayret bizden takdir Türk milletinden, himaye ise Cenab-ı Allah’tandır. Cumhur İttifakı Türkiye Cumhuriyeti’dir. Türk milletinin ruh kökünden parlayarak doğmuştur. Önümüz hamd olsun açık, gelecek aydınlıktır” dedi.

ADNAN OKTAR: Devlet Bahçeli devlettir aynı zamanda, bilinir eskiden beri.

Evet, dinliyorum.

VTR: İlkokulda maddenin hakikati ve kader gerçeği okutulabilir mi?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, çocuklar korkabilir. Çünkü zeki oluyorlar fark ederse korkabilir. Bilim adamları bile bayağı ciddi şekilde düşünmek dahi istemiyorlar çok korkuyorlar. Çünkü uçsuz-bucaksız evren var zannederken baktılar kafasının içindeki görüntüyü görüyor, akılları gitti yani. Onun için bu konuya hiç girmek istemiyorlar. Hatta Lenin diyor “sakın bu konuya girmeyin kafayı da kaybedersiniz felsefeyi de hepsini kaybedersiniz” diyor. “Sakın böyle bir bu konu açıldı mı bu konuya girmeyin” diyor. Girmesen ne olacak; var olan bir gerçek. Elips bir ekran var onu görüyorsun başka bir şey yok.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba, ben Sakarya’dan Sümeyye. Çok yemek yememe rağmen hala kilo alamıyorum. Ne yapabilirim?

ADNAN OKTAR: Güzel Sümeyye canımın içi, çok yemek. Bilmiyorum yapabilir misin de üzüm pekmeziyle zeytinyağını karıştır. Yiyebileceğin gibi olur o aslında. Mesela pekmez beş kısımsa yahut altı-yedi kısım diyelim üç kısım da zeytinyağı koyabilirsin. Güzelce karıştır, köy ekmeğiyle içine batırarak onu ye. Bayağı da lezzetli. Zaten yağı fark etmezsin pekmezin içinde. Yarım kilo falan yemiş olsan akıl almaz yüksek kalori almış oluyorsun, vücut ona dayanmaz yani. Bir sabah bir akşam yersen ekmeği de batır delikanlı kızsın bolca böyle. Hatta bizzat elinle ye böyle içine batırarak. Bir de güzel yüzlüm Allah vermesin bir ihtimal hormonlarda bazen dengesizlik olabiliyor. Yani vücut metabolizmasını hızlandıran bir yapı olabiliyor hormonların etkisiyle. Ona karşı tedbir alabilirsin. Bir baktır istersen vücut hormonlarına. Ama zannetmiyorum yani sen zaten şu anda iyi görünüyorsun ama. Güzel yüzlüm sen iyi görünüyorsun neden kilo almak istiyorsun anlamadım. Değil mi iyi görünüyor kilosu. Bir de yaşın küçük. Tamam aklında kalmasın dediğimi yaparsan kilo alırsın. Köy ekmeği al güzel siyah köy ekmeği. Zeytinyağını pekmezle beraber karıştır üzüm pekmezi, bolca ye muazzam kilo alırsın şahane olur. Allah seni cennette kardeş etsin inşaAllah. Aferin sana başörtün için de yani cilbabın için de seni tebrik ediyorum.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah bizi görüyor ve duyuyorsa neden acı çekmemize kayıtsız kalıyor?

ADNAN OKTAR: Canımın içi, kayıtsız kalıyor değil zaten onu özellikle veriyor. Çünkü öbür türlü Allah ile bağlantı olmaz insanlar Allah’ı unuturlar. Ölüm olmasa, acılar, hastalıklar olmasa hiç zannettiğiniz gibi olmaz, acayip keyfe zevke dalarlar. Görüyorsunuz adamları kimi sinemada, kimi tiyatroda, kimi pavyonda, düğüne gidiyor falan yani Allah aklının ucundan bile geçmiyor. Ancak bir dert, hastalık olduğunda Allah’ı düşünecek hale geliyor. Yani o mecburen gerekiyor. İnsanoğlu öyle durduk yere Allah’ı düşünecek gibi değil. Hem ölüm gerekiyor, hem hastalık gerekiyor, hem yaşlılık gerekiyor, hem dertler, hem acılar gerekiyor. Öbür türlü olmuyor, buna rağmen ucu-ucuna Allah’la bağlantı kuruyorlar. Allah’ın bunca aldığı tedbire rağmen ucu-ucuna bağlantı kuruyorlar. Bu da tamamen kalksa hiç bağlantıları kalmaz Allah esirgesin. Mutlaka gerekiyor bu. Bir de acı denen şey insanın bir şeyi kaybetme korkusundan oluyor yoksa acı izafi bir şey. Mesela biber acısı var normalde işkence o. Ama faydası olduğunu düşündüğü için gözünden yaş gelecek şekilde yiyor acıyı. Zarar vereceğini bilse o acının onun için çok büyük bir ızdırap olur o acı. Çok büyük bir dert olur. Güzel yüzlüm, mesela Ali İmran Suresi 186’ncı ayetinde Cenab-ı Allah diyor ki “Andolsun” diyor yemin ediyor Allah. “Mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz” mallarınızı alacağım, evinizi alacağım, mal kaybı olacak ve canınıza da mesela sakatlıklar gelecek, hastalıklar gelecek, ölüm gelecek imtihan edileceksiniz. “Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan da elbette çok eziyet verici sözler işiteceksiniz.” Münafıklardan, ahlaksız insanlardan kötü sözler işiteceksiniz. Kim yaratıyor? Onu da Allah yaratıyor. “Eğer sabreder ve sakınırsanız” yani sabreder ve sakınırsanız; helale harama dikkat ederseniz “bu emirlere olan azimdendir” sonucu da cennettir diyor Cenab-ı Allah. Yani sevgiyi başka türlü öğrenmenin yolu, yöntemi hiçbir şekilde yok. Biraz sağlıklı olunca insanın ne hale geldiğini çok iyi bilirsiniz, değil mi? Her şey elinde olan bir adama sen Allah’ı anlatsan “vaktimi alma” falan diyor böyle sıkılıyor. Ama hastanedeki bir adama Allah’tan bahsedince aç kurt gibi dinliyor adeta, büyük bir iştiyakla dinliyor. Mesela kanser hastasına sen anlattığında müthiş ihtiyacı vardır. Ama düğünde eğlenen adama sen sıhhatli adama dinden imandan bahsetsen senin bir acayip bir şey yaptığını düşünür. Gerekliliği buradan anlamış oluyoruz.

Hac Suresi 35’inci ayette Cenab-ı Allah diyor ki, şeytandan Allah’a sığınırım: “Onlar ki Allah anıldığı zaman kalpleri ürperir” etkilenirler, derinleşirler “kendilerine isabet eden musibetlere sabredenler” musibet ulaşıyor mesela gözü ağrıyor, kulağı ağrıyor yahut parmağına bir şey oluyor, kolu kırılıyor, bak “sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar ve rızık olarak verdiklerimizden infak edenlerdir.” Bunlar olmadıktan sonra bak hayat tamamen boş olur. Eğer bu şekilde bir imtihan ve eğitim yoksa ne sevgi kalır, ne akıl kalır, ne bir şey kalır hiçbir şey kalmaz. Adam diyor ki cennete gidip… Sıkılırsın öyle zannettiğin gibi olmaz. Bomboş cennette hiçbir şey olmaz. Irmak akıyor yanına gelip oturdun, meyve de var tamam yedin ne olur? Hiçbir şey olmaz. On bin sene geçmiş hiçbir şey olmaz. Ancak bu eğitimle o anlamlı oluyor ve başka da hiçbir yolu yok bunun. Acıya önem vermenin sebebi de dünyaya önem vermekten kaynaklanıyor. Dünyaya önem vermeyen acıya hiç önem vermez. Mesela askerler kabadayı oluyor, kolundan vuruluyor hiç umurunda bile değil. Çünkü dünyadan geçmiş. Kurşun geliyor üç-beş mermi alıyor hiç umurunda değil daha hala devam etmek istiyor. Çünkü kafası Allah’ta, İslam’da hayırda. Ama cahiliyeden bir adamı düşün bir kurşun gelince “mahvoldum vay anam yandım anam” diye yerlerde çırpınır. Asker hiç bana mısın demiyor.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Güzel doğa resimleri.

ADNAN OKTAR: Şu penguenlere şaşırıyorum. Orada nasıl rahat yaşıyorlar? İnanılır gibi değil.

PINAR YADA: CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın erken seçim açıklamasını şöyle yorumladı, “Devlet Bahçeli 2002’de Erdoğan’ı getirmişti, şimdi de götürecek. Türkiye, Erdoğan’ı daha fazla sırtında taşıyamazdı, bence erken seçim Türkiye için iyi olacak” dedi.

ADNAN OKTAR: İyi öyle inanıyorlarsa.

GÖRKEM ERDOĞAN: Engin Altay açıklamasına şöyle devam etti, “OHAL içinde seçim yapmak birçok mahsuru içinde barındırıyor. Hükümet, OHAL'in imkanlarını çok istismar ederse Türkiye'de istenmeyen olaylar olur. Ama OHAL şartlarında da olsa bu CHP'nin seçimlerden birinci parti olarak çıkmasını engelleyemez. Bildiğim bir çalışmayı söyleyeyim, AK Parti'ye bugüne kadar oy vermiş çok ama çok sayıda seçmenin şu psikoloji ve ruh ikliminde olduğunu biliyorum, ‘Biz bu günaha daha fazla ortak olmayacağız. Sandığa gitmeyeceğiz’ eğilimi AK Parti seçmeninde çok yaygın” dedi.

ADNAN OKTAR: İyi güzel rahat olsunlar. Seçime kadar rahat olsunlar bu şekilde düşünmelerine saygı duyuyoruz. Ama sabahında gazetelere bir baksınlar. Gerçekten onları üzmek istemiyorum ama gazete manşetini yazayım isterse. Aynısını görecek. Aynısı manşeti yazayım isterse. Tayyip Hoca seçildi. Seçilecek değil, seçildi. Bitti bu iş. Ama böyle demeleri güzel tabii daha huzurlu olurlar. CHP’nin olması şart, CHP’ye kızıyorlar ama olmaz o zaman demokratik bir ülke gibi görünmeyiz. Sert eleştiri yapması da mahsurlu değil tabii ki olacak. Yani Doğu Perinçek falan böyle olacak. Böyle adamlar olmazsa Türkiye gitti demektir. Olmaz öyle şey bu cayır cayır demokrasinin olduğunu gösterir. Sert konuşursalar o daha da demokrasinin olduğunu gösterir. Rahatça, özgürce konuşabiliyorlarsa tamamdır. Yani Tayyip Hocam bu konuda zaten anlayışlı bir insan. Bir sorun yok yani. Kılıçdaroğlu aslında çok efendi bir insan. Yani Türkiye için iyi bir kazanç o. Hakikaten çok efendi bir insan. Hakikaten barışı, sevgiyi, kardeşliği isteyen, modern, kaliteli, görgülü bir insan. Yani şamata yapıldığı gibi değil. Ama siyasetçiler tabii ki aralarında bir sert çekişme içinde oluyorlar. Çünkü klasik siyaset var Türkiye’de, onun şartları bu. Ama biz tabii halk olarak değerlendirdiğimizde Sayın Kılıçdaroğlu hakikaten temiz bir insan. Fakat o sanatçılara söylediği söz olmadı. Ben onu havaya gitti toprağa karıştı diye düşünüyorum. Geri ona döndü demiyorum. Çünkü o gitmez öyle demeyeyim. Toprağa karıştı diyorum.

Evet, dinliyorum.

VTR: İnsanlar neden kendi hayatlarından daha çok etrafındaki insanların hayatlarıyla ilgileniyor?

ADNAN OKTAR: Canımın içi herhalde kıskançlık, gıpta falan. Çünkü mesela bizden alıyorum. Kız arkadaş konusu onları çok sıkıyor. Bu adamların birçoğunun kız arkadaşı var ama o ona küfrediyor, o ona küfrediyor. Geçenlerde gidiyordum güzelce bir genç kız erkek arkadaşı var. Bütün gücüyle tekme atıyor ona yani herhalde şakalaşıyor. Yani çocuklara sordum bu ne dedim. Şaka yapıyor herhalde birbirlerine diyor. Ama var gücüyle tekme atıyor yani. Çocuk 2-3 adım atıyor bir daha tekme atıyor. Koskoca yapılı bir delikanlı. Herhalde bir şirinlik şekliymiş bu benim anladığım kadarıyla. Hayır yürüyemez de ondan sonra, o tekmelerden sonra, yapılı kız yani. Böyle diyorlar adet, iyi dedim o zaman ne yapayım, ne diyeyim? Tabii ki güzellik, estetik, kalite, zenginlik, kıskançlık meydana getiriyor ama basit ruhlarda, adi ruhlarda meydana getirir. Münafıklarda kudurma şeklinde olur. Onları yer bitirir yani hücrelerine kadar yakar. Münafığı çökerten, mahveden odur.

Ben münafıkları hiç uyandırmıyorum. Hakikaten yani şimdi desem ki “şu yönden çok uyanık.” Dururlar. Onun için münafığı hep teşvik edeceksin. Allah’ın elinde oyuncak gibidirler münafıklar. Çok zavallıdırlar. Onlar böyle yaban eşeği gibi çifteleşerek falan böyle özgür olduklarını zannediyorlar. Halbuki her adımı Allah’ın kontrolündedir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Devlete ödediğimiz vergiler zekat yerine geçer mi?

ADNAN OKTAR: Tabii geçer yakışıklım. Yani kendi devletimiz, kendi insanımız. Devlet zaten millete dağıtıyor. Aslında tabii bu tam anlaşılsa çok coşkuyla vergi verirler. Zibil gibi devlet zengin edilir ve devlette bol para olunca bol hizmet getirir. Bol hizmet getirince vatandaş daha çok kazanır. Muazzam bir zenginlik olur. Devlete oluk oluk akıtacaksın, devlet de sana oluk oluk akıtacak. Sistem budur. Yani velayet sisteminde bu vardır. Ama şu an velayet sistemi olmadığı için adam nereden vergi kaçırsam, bilmem ne yapsam işte çok nazlanıyor. Farkında değil halbuki oluk oluk verse vergisini çok daha fazla kazanacak. Ama bir kısmı veriyor bir kısmı vermiyor. Öyle olmaz tabii.

Yok yok münafıkların faydasını sakın saymayın. Vazgeçerler aman ha. Yani onları teşvik etmek lazım.

Evet, dinliyorum.

VTR: Dünyada çekeceğiniz acıları bilseydiniz, dünyaya gelir miydiniz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım dünyada acı çekiyoruz ve aşkı öğreniyoruz. Tutkuyu öğreniyoruz. Sevgiyi öğreniyoruz. Delice sevmeyi öğreniyoruz. Beni arabaya bağlasınlar on bin kilometre sürüklesinler yeter ki aşkı bileyim, yaşayayım. Yani aşk, tutku gibi var mı? Onun için yapmayacağım şey olmaz. Her şeyi yaparım. Hakikaten on bin kilometre sürüklesinler kabul ederim. Yeter ki aşkı, tutkuyu yaşayayım. Muazzam bir zevk ve nimet ve sonsuza kadar. Ne demek bu, her yeri acı olsa ne olur onun? Turşu acısı kadar bile yok yani. Ben 65 yaşındayım, acı çekmedim ben. Öyle bir acı olmaz. Zaten diyor Allah, “sizin dayanamayacağınız şeyi yapmam” diyor. Tam böyle tadında lezzetli acı verir Allah. Lezzetli acı verir. Öyle bir şey olmaz. Mesela Hz. Eyüp (as)’a veriyor ama lezzetli acı. An an, saniye saniye veriliyor. Allah aşkı öğretiyor ona, tutkuyu öğretiyor. Benim bu ruhumdaki delice tutkunun nedeni acıdır. Ben ne bileyim, bilmezdim ki yoksa.

Kardeşim mesela kabadayılık sevilir. Kabadayılık acıdır. Değil mi mesela çatışmaya giriyor asker beş kurşun yiyor. Alnından öpüyoruz, kabadayı. Aslan gibi. Yatıyor hastanede diyor ki “hemen gideceğim.” Biz ne diyoruz? “Senin alnından öperim ben” diyorum “ayaklarının altını öperim senin.” Niye bu kadar seviyoruz? Acıya sevgisi, Allah’a sevgisidir. Yani yoksa o bal yese, börek yese neyini seveceğiz? Acıya önem vermemesi; kabadayının güzelliği oradadır yani. 

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Yuvasına taş taşıyan bir penguen. Şimdi bu penguen büyük bir çabayla yuvasına bayağı bir taş taşıyor. Sonra bu yuvayı gören başka bir penguen onun yuvasına özenle taşıdığı taşları alıp başka bir yere taşıyor.

ADNAN OKTAR: Vay vicdansız vay bir de kaçıyor. Ne tatlı hayvanlar. MaşaAllah.

VTR: Lisedeki öğrencilerin yaşadığı problemlere çözüm bulabilir misiniz?

ADNAN OKTAR: Şimdi o kadar güzelsin ki maşaAllah diyorum sana. Allah seni ne kadar güzel yaratmış, maşaAllah. Cildin de porselen gibi çok çok güzelsin. Allah sana uzun ömür versin. Bu güzelliğinle seni çok uzun hidayetle yaşatsın. Hemen acil olan bir şey var cennette arkadaş etsin, dost etsin, Allah. Muhteşem bir varlıksın, maşaAllah. Bir daha dinleyeyim.

VTR: Lisedeki öğrencilerin yaşadığı problemlere çözüm bulabilir misiniz?

ADNAN OKTAR: Canımın içi ben çözüm bulurum da icrasını tabii çok ayrı yani onu hükümet yapabilir. Ben çözüm bulabilirim. Yani bir kere liselerde mutlaka bir küçük karakol olması lazım, her lisede. Çünkü öğrenciler arasında çeteleşmeler oluyor. Üç öğrenci, beş öğrenci bir araya gelip çete oluşuyor. Yani rahatça dövme, sövme, tokatlama, yumruklama hatta gerekirse bıçak da kullanıyorlar. Tornavida kullanıyorlar hatta gerekirse silah bile kullanıyorlar. Buna karşı öğrenciler savunmasızlar. Mesela tek terbiyeli bir öğrenciyi düşün ellerinde oyuncak olabilir. Beş kişiyle nasıl baş etsin? Ve onu istediği çizgiye de çekebilirler. Yani kesintisiz olarak bence ilk, orta, lise hepsinde polis olması lazım. Küçük bir karakol, iki polis olsa yeter. Bir kadın bir erkek polis olsa yeter. Ama mutlaka olması gerekir.

Evet dinliyorum.

VTR: Tebliğde ilk anlatılacak konu nedir?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm ilk anlatılacak şey kendini sevdirmektir. İnsanların sevgiye ihtiyacı vardır. Sevgi olmadan bir şey anlatmak mümkün değil. Önce kendinizi sevdirmeniz lazım, dost olmanız lazım. O insanla manevi bağlantının oluşması lazım. Kalbiyle kendi kalbimizin bağlantıya geçmesi lazım. Çünkü kalbine hitap edeceksin, kalbi ile bağlantıya geçmeden bir şey anlatamazsın. Sonra samimiyetin sekinetini Allah’tan istemek lazım. Samimiyet bir sekinet verir ve o ona da geçer hemen sakinleşir insan, rahatlar ve bağlantıyı tam sağlayan bir sistemdir. Allah’ın büyüklüğünü de iyi düşündüğünde dünyanın en büyük gücü haline geldiği için artık o insanın beyni Allah’ın izniyle senin kontrolündedir. Ne anlatırsan onun beynine yazılır, direnmesi hiçbir şeyi değiştirmez ne anlatırsan yazılır. Ve gayet güzel tebliğ yapabilirsin o zaman. Tabii özlü, kısa, hikmetli, derli toplu anlatım gerekiyor. Benim güzel yüzlümü göreyim.

VTR: Tebliğde ilk anlatılacak konu nedir?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm çok asil bir kızsın sen. Yüzün de bir hayli güzel, çok düzgün. Allah sana uzun ömür versin. İlgilenmen, imanla, Kuran’la ilgileniyor olman senin nasıl yüce bir insan olduğunu gösteriyor. Allah kalbini huzur için yaşatsın. Sana hep güzellik, hayır, bereket versin, cennette de dost olalım inşaAllah.

Evet dinliyorum.

PINAR YADA: MHP’li Ekmeleddin İhsanoğlu’na 24 Haziran’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy verip vermeyeceği soruldu. “Cumhurbaşkanlığı seçimi bittikten sonra bu konularda konuşmama kararı almıştım. Partiye davet edildim, partiye katıldım, partinin milletvekili olarak parti disiplinine uymaktayım. O bakımdan burada parti hangi tercihi yapıyorsa ona ben katılıyorum oyum Erdoğan’a” dedi.

ADNAN OKTAR: Ekmeleddin Hoca’ya eziyet olsun diye sormuşlar ama o da akılcı cevap vermiş.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Yani Akit Yazarı Yusuf Ziya Kavakçı’nın FETÖ lideri ile ilgili açıklaması gazeteci Posta Yazarı Nedim Şener tarafından Twitter’da “Bu halk bu ihaneti unutmaz” ifadeleri ile eleştirildi. Nedim Şener’in Akit Gazetesi ile ilgili paylaşımına Twitter’da yüzlerce yorum yapıldı. Gelen yorumlardan biri şu şekilde “Ben size yaklaşık iki yıldır bu Akit en tehlikeli gazetedir demiyor muyum? Baykal kaseti nereden servis edildi, Habervaktim’den kim servis etti? Cumhurbaşkanının uçağından inmeyen herkesin bildiği FETÖ’ü Habervaktim sitesi kurucusu Yener Dönmez onu kim savunuyor? Serdar Arseven” denildi.

ADNAN OKTAR: Akit’i aylardan beri anlatıyorum demek ki doğruymuşum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Yavru bir kedi ve annesi.

ADNAN OKTAR: Annesi ama nefis güzel ne kadar güzel, ikisini birden şapur şupur öpeceksin. Yavrunun şekerliğine bak. Rahat da durmuyor. Anne hükümet gibi maşaAllah. Bir de anne olgunluğu da gelmiş ağır anne.

Buyurun.

GÖRKEM ERDOĞAN: Milli Savunma eski Bakanı Ercan Vuralhan aralarında alacak verecek meselesi olduğu belirtilen Yüksel Harababa isimli bir kişi ile kafede buluştu. İddiaya göre ikili aralarında görüşürken bir süre sonra Vuralhan koruma polisini ‘özel konuşacağız’ diyerek dışarı çıkardı. Bu sırada Yüksel Harababa yanında bulundurduğu falçata ile Vuralhan’ın boğazını kesti. Ercan Vuralhan hastanede vefat etti.

ADNAN OKTAR: Ama onun da hareketinin anormalliğine bak yanında koruma polisi var gönderiyor. İnanılır gibi değil işte kader eceli gelmiş. Niye gönderiyorsun? Veya kendi beylik silahı da bulunması lazım sen bakansın tehlikeli bir toplantı olduğu belli. Çünkü adamı gönderiyor belli ki adam tehdit etti. Ben anlayamıyorum bu kadar ferah olmalarını. Neyse Allah rahmet etsin ne diyelim.

Evet dinliyorum.

VTR: Giyim tarzınızı neye göre belirliyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım giyim tarzımı çok beğenilmeye göre değerlendiriyorum ona göre yapıyorum. Kendim beğeniyorum kendim beğenince de başkasının da beğeneceği gibi olmuş oluyor. Renk uyumuna dikkat ediyorum. Kumaşta mutlaka ipek, ona çok dikkat ediyorum, İtalyan olmasına dikkat ediyorum.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Çok yakışıyor size.

ADNAN OKTAR: Evet hoş duruyor, güzel duruyor. Aslında şıklık bütün milletimizin ana umdelerinden biri olması lazım, çok hayati bir konu. Bir kere insanın hem kendisine hem başkasına saygısı açısından çok önemli ve nimet. Peygamberimiz (sav)’in en titiz olduğu konulardan birisi “Allah kulunun üzerinde nimetini görmekten hoşnut olur” diyor Peygamberimiz (sav). Mutlaka yapılması gereken bir şey ama şu an işlevsele çevirdiler. Yani nasıl rahat ederim onun peşinde. Tamam rahat et ama şıklık çok önemli.

Evet dinliyorum.

VTR: Mehdi (as) talebesi olmak mı daha zor yoksa Hızır (as)’ın talebesi olmak mı?

ADNAN OKTAR: Hızır (as) talebesi olmak tabii mangal gibi yürek gerektiriyor çok zor Hızır (as)’ın talebesi. Hızır (as) o makamı nasıl kaldırıyor o da tabii çok şaşırtıcı Allah’ın hikmeti tarifi mümkün değil. Genellikle sekarat halinde çoğu zaman sekerat halinde ama tabii ona göre yaratılmış bir varlık. Öyle olunca normal. Bozatlı Hızır denilir, genellikle hep atıyla gezer. Duman halinde geziyor aslında gezerken. Bozatlı Hızır evet duman halindedir. Canı istediğinde o şekillenir. Şekillendiğinde de genellikle devlet yıkmak, devlet kurmak konularında şekilleniyor. Ama genellikle yüzünde bir maskesi oluyor. O duvar kabartmalarında rölyeflerde var o. Var mı gösterebiliyor muyuz? Yani 12 bin yıllık kaya resimlerinin tamamında var. Yani bin yıl önce 2 bin yıl, 3 bin, 4 bin yıl, 5 bin yıl, 6 bin yıl, 12 bin yıl öncesine kadar var. Hep aynı şahıs; elinde kovası, elinde çam kozalağı, bir baldırı açık, başında maskeyle görüyorsunuz. Elinde mutlaka o kovası var. Bak hepsinde elinde o kova var.

GÜLEN BATURALP: Hepsinde pazubent var demiştiniz.

ADNAN OKTAR: Evet, kollarında bir saat gibi bir şey var. Bir alet var öyle diyelim. Her iki kolunda da oluyor.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Tek ayağı dize kadar açık.

ADNAN OKTAR: Evet. Bu kabartmalar, bu heykeller yaklaşık 12 bin yıl öncesine kadar gidiyor. Ama dünyanın her yerinde var. Bak dünyanın her yerinde var ve her dönemde var. Yani 12 bin yıllık dönemin her döneminde var ve her ülkede var. Hep aynı şahıs.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bu üç kova sembolü Göbeklitepe’de 12 bin yıllık kalıntılarda. Etrüsk Medeniyeti, MÖ 800-600. Bu yine Göbeklitepe, 12 bin yıllık. Mayalar dönemine ait. Mezopotamya.

ADNAN OKTAR: Hepsinde kova mutlaka var elinde.

GÖRKEM ERDOĞAN: Meksika, Mitanni Krallığı, MÖ 1350. Lübnan, Mısır Medeniyeti, MÖ 650-350. Sümerler döneminden. Yine Sümerler döneminden. Bu Meksika’daki Toltec Medeniyeti. Urartular. Bunlar bizim sınırlı sayıda gösterdiklerimiz, daha birçok var. 

ADNAN OKTAR: Hep aynı şahısla karşılaşıyor kim karşılaşırsa aynı şahısla karşılaşıyor. Adamlar ne gördüyse onu yapıyorlar aynısı.

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott, Türkiye’nin Skripal konusunda İngiltere’nin yanında olduğunu ancak bu desteğini Rusya ile yürütülen Astana Süreci dolayısıyla açık açık gösteremediğini iddia etti. İngiliz elçinin açıklaması şu şekilde, “Skripal konusunda da Türk Hükümeti’nin desteğinin bizim yanımızda olduğunu net şekilde hissediyoruz. Ama Putin’in Ankara’ya gelmesi, Astana Süreci’nin devam ediyor olması, Türkiye’nin Rusya ile iş ilişkilerini devam ettirmesi gerekliliğini de anlıyoruz. Bütün bunlar desteğin kamuya açık şekilde yapılmasını engelliyor olabilir ve biz bunu anlayışla karşılıyoruz” dedi.

ADNAN OKTAR: Hazret çıksa şu İngiliz derin devleti hakkında bir kısa açıklama yapsa çok büyük hizmet etmiş olur. Lafı uzatmaya gerek yok. 

Bu kovanın içinde ne olduğu bir konu. Kovaya neden kozalağı batırıyor, bu bir konu. Neden kozalağı insanların ensesine değdiriyor, bu da ayrı bir konu. Neden yüksek bir yerde yapılıyor bu uygulama, bu da ayrı bir konu. Elektriğe karşı çok yoğun tedbir alınıyor. Alnında ve başında havaya doğru yani paratoner tarzı iki uçlu cisimler var metal ve kollarında da yine elektriğe karşı metal pazubentler var. Ve bileklerinde de yine bu tip koruyucu sistemler var ve ayaklar çıplak. Yere basarken çıplak yani ayak bileği. Ayağı dizden itibaren çıplak oluyor. Mesela şu resimdeki görüntü DNA’nın şifre yapısıyla aynı. Bu da şaşırtıcı. Zaman zaman balık şeklini alması, zaman zaman kartal şeklini alması bu konuları sonra daha geniş değerlendireceğiz şimdilik bu kadar. Ama aralarında binlerce yıl fark var. Bin yıl, 2 bin yıl, 3 bin yıl, 4 bin yıl, 5 bin yıl, 6 bin, 7 bin yıl, 8 bin, 9 bin, 10 bin, 11 bin, 12 bin yıl ve dünyanın bütün ülkelerinde aynı heykel, aynı kabartma ve aynı saç modeli aynı şey. Yani bunda bir fevkaladelik olduğunu tarihçiler, bilim adamları görmesi gerekiyor. Anlamazdan geliyorlar. Ve her yer dünyanın her tarafı bununla dolu. Hintler, Asur, Peru, Meksika, Mezopotamya, Sümer, Mısır bütün medeniyetlerde var. Ve birbiriyle hiç alakası olmayan yerler bunlar.

EBRU ALTAN: Birebir aynı çizim.

ADNAN OKTAR: Tabii. Hepsinde o masonik tekris töreni var. Mesela Göbeklitepe’de de o mabet gibi görünen taştan yaptıkları şey klasik mason mabedi, klasik. O taşın şekli o T şekli de klasik mason işaretidir. Her devirde mutlaka yüksek kulede görüşme yapıyorlar. Gece 3-4 gibi yapıyorlar görüşmeyi. O kozalağı ensesine değdirdiğinde adamlarda ne oluyor, o da ayrı bir konu. Yani nasıl bir görüntü alıyorlar, neyi görüyorlar ve ondan sonra bu adamlara ne anlatıyor bunlar? Bu da ayrı araştırılması gereken bir konu veyahut anlatılması gereken bir konu diyelim. Ama şu an değil tabii.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hayatımızın tek amacı ne olmalıdır?

ADNAN OKTAR: Şimdi sen çok güzel olduğunun farkındasın bir kere ben senin yüzündeki ifadeden bunu anladım. Hakikaten çok çok güzelsin ve senin için bu her gün bir sevinç vesilesi. Allah sana çok güzel bir nimet vermiş ve kusursuz bir güzellik. Kaş, göz, burun, dudaklar, dişler, çene, elmacık kemikleri, saçlar. Şapkan da çok yakışmış ve yüzündeki o güzel ifade, temiz ifade, dürüst ifade şahane. Allah sana çok uzun ömür versin. Senin gibi böyle çok şeker, sevecen, sevgi dolu insanlarla dolacak cennet. Allah seni cennette bana dost, arkadaş etsin inşaAllah. Benim dünyalar güzelimi ben bir daha dinleyeyim.

VTR: Hayatımızın tek amacı ne olmalıdır?

ADNAN OKTAR: Hayatımızın tek amacı Allah’ın bizi sevmesini istemek olacak. Tek amaç bu. Biz O’nu çok seveceğiz. O’nun da bizi çok sevmesini isteyeceğiz. O kadar başka bir şey yok. Hayattaki tek amaç budur.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba ben Sakarya’dan İbrahim. Hükümetin seçimi erkene almasının nedeni sizce nedir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım açıkça söyleyecek olursak bir darbe ihtimali vardı. Onu uyardık zaten hükümete söyledik. Yani birçok akılsızı ikna edebiliyordu bazen insanlar. Yaklaşık 20 gün önce falan söyledim. Açıkça darbe ihtimalinden bahsettim. Hemen akabinde gelişmeler oldu zaten. Sayın Bahçeli hemen seçimi erkene alalım dedi. Aldı ama ben dedim ki bu tarih de yine geç sayılır. Daha da erkene alınması gerekir dedim. Allah razı olsun, Tayyip Hocam da daha da erkene aldırttı. Şimdi doğru. Oyun bozulduğu için acayip ciğerlerine oturdu. Yani asıl darbecilerin üslupları var da açıkça konuşmuyorlar. Fakat ben şimdi söylemek istemiyorum. Yani hedef göstermek istemiyorum. Çok densizce, akılsızca 2019’da bir darbe düşünüyorlardı. Yani seçimden çok kısa bir önce veyahut seçimden hemen sonra böyle bir oyun düşünüyorlardı. Şu an ciğerlerine oturdu. Hadi geçmiş olsun. Bundan sonra hiçbir şey yapamazlar. Rahat rahat iktidar da olur hükümet. Çünkü geniş hazırlık yapacaklardı. Hazırlık yapma imkanını yok etti hükümet. Bir de hemen akabinde gizli FETÖ’cülere yönelik bir operasyon yapıldı biliyorsunuz. Dediğim ihbarın doğru olduğu da anlaşılmış oldu. Çok kapsamlı üç binin üzerinde FETÖ’cü. Kripto FETÖ’cü ordunun içerisinde en kilit noktada olan adamlar bunlar. Şimdi onlar da görevden alındılar. Milletimize geçmiş olsun. Deccaliyete geçit yok. Müsaade etmeyiz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bin yıl bir hayat yaşamak ister miydiniz?

ADNAN OKTAR: Bin yıl tabii ki isterim. Gayet de iyi olur. Küfrü yerden yere çalarım. Münafıkları da bin yıl süründürürüm. İlimle, irfanla, kanunla, hukukla süper olur.

Evet, dinliyorum.

PINAR YADA: Başbakan Binali Yıldırım, “Son Başbakansınız ama görev sürenizin bitmesine 16 ay daha olmasına rağmen göreviniz sonlanıyor. Neler diyeceksiniz?” Sorusuna şöyle cevap verdi, “Ülkemin geleceği, milletimin geleceği benim şahsımın ikbalinden çok daha önemli. Milletimin emrinde çalışmaya devam edeceğim. İki yıldır görev yapıyorum ama Türkiye siyasi tarihinin yaşadığı süre olarak akıllarda kalacaktır” dedi.

ADNAN OKTAR: Gelmiş geçmiş en mükemmel başbakanlardan Başbakanımız. Şahane, çok dürüst güzel bir insan. Sevabı aldı alacağı kadar bir de ona yine güzel görevler vereceğiz. Devam, kalmak yok yolda. Devam edecek. Bayağı dürüst bir insan, çok çok efendi. Güzel huylu bir insan. Allah ömrünü uzun etsin. Sağlık, sıhhat versin Tayyip Hocam’a da ona da. Allah için hizmet eden herkese Allah uzun, sağlıklı, sıhhatli ömür versin.

VTR: Fikir özgürlüğünün sınırlarını insanlar niçin bilmiyor?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm olgun değiller. Allah korkusu yok, Allah sevgisi yok. Çünkü ruhları yok. Ruhu olmayınca ölü olunca Allah imtihan için onları dengesiz ve anormal yaratıyor. Onlardan etkilenmeye gerek yok. Sadece imtihanda bizim daha güçlü olmamızı sağlar onlar. Fazla kafa takılacak bir şey değil onlar. Ben bir daha dinleyeyim seni.

VTR: Fikir özgürlüğünün sınırlarını insanlar niçin bilmiyor?

ADNAN OKTAR: Birçok şeyi bilmiyorlar. Birçok konuda kabalar ama sizin gibi, senin gibi böyle güzel insanların sayısı bir hayli çok görüyorsun. Bak röportaja çıkan insanlar hep mükemmeller. Allah mükemmel bir nesil getirdi ve her şey de çok güzel olacak inşaAllah.

Resulullah (sav)’dan hadis, “Şüphesiz o yeryüzündeki Mehdi’dir” diyor. Peygamberimiz (sav)’in hadisi. Hadisin ebcedi 2019 yılını veriyor. “Şüphesiz o yeryüzündeki Mehdi’dir” hadis, ebcedi 2019. Yine “Bu böyledir” diyor, Enfal Suresi, 18’inci ayetinde. “Bu böyledir. Şüphesiz Allah, kafirlerin tuzağını bozar” (Enfal Suresi, 18) Yine 2019 yılını veriyor bunun ebcedi de. Bak “Bu böyledir. Şüphesiz Allah, kafirlerin tuzağını bozar.” (Enfal Suresi, 18) Ebcedi 2019. “Şüphesiz o yeryüzündeki Mehdi’dir.” Ebcedi 2019. Bak Enfal Suresi, 18’inci ayette de “Bu böyledir” diyor Allah. “Şüphesiz Allah, kafirlerin tuzağını bozar.” Münafıkların, kafirlerin tuzağını bozar. Ebcedi 2019.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Civcivler arasında kalmış bir kedi.

ADNAN OKTAR: Onun işi biraz zor gibi görünüyor. O teslim olmuş Allahualem. Yapacağı bir şey yok. Tam teslim olmuş o.

Evet, şimdi kısa bir ara verelim. Devam edelim.

GÜLEN BATURALP: Yayınımıza kısa bir ara veriyoruz.