Canlı Sohbetler (15 Mart 2018; 19:00)

KARTAL GÖKTAN: İyi akşamlar değerli izleyicilerimiz. Canlı yayınımıza başlıyoruz. Adnan Bey hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Hoş bulduk, siz de hoş geldiniz.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yaptığı son dakika açıklamasına göre teröristlerin tuzakladığı el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu Piyade Teğmen Muhammed Kır şehit oldu.

ADNAN OKTAR: Muhammed sen nasıl nurlusun sen, nasıl efendisin sen, maşaAllah sana. Allah seni nuruyla sarmış tebrik ediyorum, Allah şehadetini makbul etsin, kabul etsin. Bizi hep imrendiriyorsunuz yakışıklım, aslanım benim. Hz. Hamza (ra), Hz. Ali (kv), Hz. Ömer (ra) say say bitmez binlerce şehitle birlikteler ne güzel ne güzel. Gece-gündüz imrenme imrenme imrenme, Allah bize de nasip etsin, maşaAllah. Allah annene babana uzun ömür versin, sabr-ı cemil nasip etsin. Güzel bir ibadeti güzel bilmeyi de Allah nasip etsin. Çünkü yaptığın ibadetin namazdan fazla sevabı var, oruçtan fazla, zekattan fazla, hacca gitmekten fazla. Tamamına ait sevabı bir saniyede alıyorsun. Ne mutlu sana, maşaAllah diyoruz benim aslanıma.

Evet, dinliyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Terör örgütü YPG Afrin şehir merkezinden çıkmaya çalışan sivil halkı dozerlerle engellemeye çalışıyor. Yolları dozerlerle kapatıyor. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri bu düzenekleri vurarak yolları açıyor. Mehmetçiğimizin yolu kapatan bir dozeri vurduğu kısa bir görüntü var.

ADNAN OKTAR: Özellikle ikmal yolları tamamen kapatılması gerekiyor. Geçecekleri köprüler şu bu falan bunların tamamının havaya uçurulması lazım. Askerimiz o konuda maşaAllah tecrübeli. Hakikaten dünya ordularında böyle akılcı mücadele eden bir ordu ben hatırlamıyorum. Çok planlı, çok teknik, çok akılcı ve kanaviçe işler gibi o kadar titizler. Aman sivillere bir şey olmasın, aman çocuklara bir şey olmasın çok özen gösteriyorlar. O da onlara sevap, hem ne sevap. MaşaAllah diyoruz merhametlerine, titizliklerine, özenlerine.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Samsun’dan Mükerrem. İnsanlar neden bu kadar cani?

ADNAN OKTAR: Mükerrem çok çok güzel kız, maşaAllah. Canımın içi sen melek gibisin çok sevgi dolusun. Tabii kendinle kıyasladığında insanların birçoğu çok zalim, gaddar, acımasız, kalleş, kahpe, oyuncu, egoist, bencil. Ama siz o kadar çoksunuz ki yani denizde kum gibisiniz, maşaAllah. Bak bütün arkadaşların senin gibi nurlu hepsi güzel, hepsi bakımlı, hepsi kaliteli.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Büşra. Sakarya Üniversitesi Okul Öncesi Öğretmenliği okuyorum. Çocukların eğitilmesindeki en önemli etken nedir?

ADNAN OKTAR: Sevgi güzel yüzlüm, sevgi. Sadece Allah sevgisini vermek çocuklara, Allah korkusunu vermek. Ama Allah korkusunun ne olduğu da bilinmiyor. Sevginin tabanını mükemmelleştirmek içindir Allah korkusu. Yanlış anlıyorlar. Sevgiyi en yüksek düzeye çıkaracak mekanizmadır sistemdir Allah korkusu. Mekanizma demeyeyim de işte imkandır nimettir yani. Dolayısıyla çocuğa Allah korkusu, Allah sevgisi verilmezse çocuk kendisini boşlukta hisseder. Sevsen de yine korku içinde olur. Çünkü çocuk da olsa ölümü bilir. Ahiretin varlığını bilecek ki, cenneti bilecek ki çocuk mutlu olsun. Eğer cenneti bilmeyen bir ortamda yetişirse çocuğun mutlu olması mümkün değil çok hırçın olur, çok gergin olur ve huzursuz olur. Onun için sevgiyi ön plana almak lazım, sevgi, merhamet ve şefkat. Evet, benim güzel yüzlüme tavsiyem bunlar ama o tabii çok çok daha iyi bilir, çok daha iyi takdir eder. Zaten farkındadır ama insanlar duysun diye soruyor o da açık. Canımın içi, çok temiz insansın sen çok bakışlarından anlaşılıyor. Çok mazlum, çok efendi, merhametli, çok şefkatli, dürüst bir kız olduğun belli. Bir de idealist bir kızsın sen, değerli bir insan olduğun anlaşılıyor. Allah sana uzun ömür versin, seni cennette kardeş etsin Allah. Sonsuza kadar inşaAllah birlikte oluruz.

Evet, dinliyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Avrupa Parlamentosu’nda yarın oylanacak karar tasarısında Türkiye’ye Afrin’deki askerlerini çekmesi çağrısı yapılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün bu çağrıya cevap verdi. “Avrupa Parlamentosu’nda Afrin’le alakalı olarak bizim oradaki harekatı durdurmamız istenecekmiş. Genişlemeden sorumlu bayan var bir tane, böyle bir arzuda bulunmuş. Boşuna heveslenmeyin, işimiz bitmedikçe oradan çıkmayacağız bunu bilesiniz. Türkiye bir şamar oğlanı değildir. Dolayısıyla oradaki işimiz bitecek öyle çıkacağız. Bu sözler de bizim bir kulağımızdan girer ötekinden çıkar” dedi. Konuşmasının görüntüsünü gösterebiliriz.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam okka gibi cevabı vermiş.

KARTAL GÖKTAN: “Biz geleceğine güvenle bakan bir Türkiye’yiz. Dün Balkan Savaşlarında Çanakkale’de, Kut’ül Amare’de ortaya çıkan ruh bize Kurtuluş Savaşı’nı kazanma imkanı vermişti, bugün de öyle.”

ADNAN OKTAR: Helal kabadayıya helal. Yedi ceddine rahmet olsun senin.

Densizlere bak densizlere bak, Türkiye’nin böğründe komünist, Allahsız, Kitapsız kan döken bir çete, bir alçak Kuran’ı koyuyor altına bomba koyuyor, böyle alçak kahpe bunlar. Bunları biz orada muhafaza edecekmişiz, ses çıkarmayacakmışız, çekinecekmişiz, “pardon yanlışlık yaptık” diyecekmişiz, “bu olmadı tabii hakkıdır bunlar burada kalsın” diyecekmişiz. Kardeşim şimdi insanın ağzına dolu dolu geliyor, densizliğe bak münasebetsizliğe bak. Sen bir şey yapmıyorsun, bu alçakları oradan temizlemiyorsun, temizleyene de laf söylüyorsun. Hepsini oradan söküp çıkaracağız öyle bir şey yok. Şanlı kabadayı sen doğru yoldasın Allah yardımcın olsun sonuna kadar da yanındayız.

Evet, devam edelim.

VTR: Yağmur sesi neden insanın hoşuna gider?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm hep su, Allah bize sevdirmiş bizi sudan yaratıyor zaten “canlı olan her şeyi sudan yarattım” diyor. Suya karşı içimizde derin bir sevgi var. Cennette deniz var, nehir var, göl var. Evin içinde bile ırmak var evin içinde küçük, cennet köşklerinde köşkün içinde ırmak var böyle küçük. İçinde balıklar falan olan oradan köşkün oradan akıyor. Suyu sevdirdiği için Allah her yerde su görmek istiyoruz biz. Havuza girmek, suyun içine girmek su, su, su hep böyledir. Onun için yağmur sesini duyunca da o su sesine olan iştiyakımızdan severiz sebebi bu.

Evet.

VTR: İnsan beyni sonsuzluğu kavrayabilir mi?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, nur yüzlüm Allah’ın ihtişamının muhteşem bir damgası o yani hiç açıklaması yok. Mesela bizim evren ucu-bucağı yok çok büyük. Uzaktan bakıldığında bizim evren topluiğne başı kadar görünüyor. Ne diyelim artık? O evrenin, bak topluiğne başı kadar görünüyor, o topluiğne başı kadar olan yerin, aynı evren büyüklüğünün içinde olduğunu düşün onun ve bunu zincirleme devam ettir, Allah’ın büyüklüğünü oradan anla. Ucu-bucağı yok yani beynin, aklın alacağı bir şey değil. Muazzam bir olay.

Evet.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Beştepe’de liseli öğrencilerle buluştu ve onlara “ben sizi çok seviyorum” diye seslendi. “Gençler, ben sizi çok seviyorum, o yüzden okulların önünde elinde sigarayla gördüğüm zaman kahroluyorum. Ciğerlerini, kalbini adeta tehdit ediyor, buna fırsat vermeyin. Allah’ın bizlere emaneti olan bu vücudu hep beraber kullanalım. Bu öyle bir bela ki en yakın arkadaşlarım bile söz veriyorlar ‘tamam bıraktım’ diyorlar. Bir ay sonra görüşüyoruz bir bakıyorum leş gibi sigara kokuyorlar” dedi.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam çok güzel söylemiş. Ne güzel insan ne kadar haklı, ne kadar doğru. Ben inanamıyorum mesela su gibi genç kızlar su gibi. Liseli üniformalı falan, o minicik o güzel ellerinin arasında sigaralar. Soruyorum “zevk veriyor mu?” diyorum “yok” diyor. Yani “herhangi bir şekilde sıkıntını alıyor mu?” diyorum “yok.” “Tadı hoşuna gidiyor mu?” diyorum “o da yok.” Ne içiyorsun o zaman? Açıklaması yok, şeytanın bir oyunu.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Dün şampiyonlar liginde Beşiktaş-Bayern Münih maçında sahaya aniden bir kedi girdi. Kedinin saha içinde bir süre dolanması nedeniyle hakem maça ara vermek zorunda kaldı.

ADNAN OKTAR: Ama bu da çok şeker bir şey, tipe bak sen.

KARTAL GÖKTAN: İngiliz gazeteleri, kedinin nasıl olup da güvenlik güçlerini geçip sahaya girdiğinin anlaşılamadığını yazdılar. Bayern Münih takımı da resmi Twitter hesabından böyle paylaşımlar yaptı.

ADNAN OKTAR: Çok iyi olmuş.

KARTAL GÖKTAN: Ayrıca UEFA Beşiktaş hakkında bir soruşturma başlattı tribünde yaşanan olaylar nedeniyle. Soruşturmaya konu olan maddeler içinde kedinin sahaya girişi de var.

ADNAN OKTAR: Onun için dert değil ki tel örgüye tırmanır o yani öyle bir sorun olmaz. Kediye dayılık mı yapıyorlar? İstedikleri tedbiri alsınlar yine girer o, öyle bir konusu olmaz. Duvara bile tırmanır yani. Baksana adamın tipe helal olsun. Bir de tecrübeli bir şeye benziyor. Ama bu asıl futbolcu olmak istiyor Allahualem. Tipi falan yürüyüşü futbolcu hareketlerine benziyor. Ama şu süper olmuş selfie çekmiş, çok güzel.

Aman yaygın grip var, ete ağırlık verin çok et yiyin bir de salata çok yiyin, et ve salata. Herkes için söylüyorum tabii. Bir de kalın giyinmek, kalın. Bir de sıkıntı da grip yapar sıkılmaktan kaçının, sıkıldığınız bir yerde durmayın. Sıkıldı mı vücut direnci düşer. Mesela uzun süren sıkıntılı bir iş vücut direncini düşürür ondan da kaçınmak lazım.

Evet, dinliyorum.

VTR: Allah inkar edenlere neden azap vermiyor?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, inkar edeni zaten Kendi yaratıyor, imtihan için zaten gerekiyor onlar. Fakat azabı hemen vermeyi kastediyorsun sen. O zaman müminler imtihan olamaz. Onların varlığıyla mümin kıyaslandığı için onların var olması gerekiyor. Müminin de onları görmesi hatta onlarla mücadele etmesi, onları iknaya çalışması, konuşması gerekiyor ki sevap alabilsin. Ama en sonunda cezalanırlar tabii. Fakat şuuru kapalıdır onların onu da söyleyeyim. Allah onların ölü olduğunu söylüyor muhkem ayet, ima yollu yahut müteşabih değil. “Onlar öldüler siz onları diri zannediyorsunuz” diyor Allah. “Onlar ölüdürler” bak “gözü vardır görmez” diyor “kulağı vardır işitmez, siz onları işitir mi zannediyorsunuz? İşitmezler” diyor. “Arada bir perde vardır” diyor “onların görüp işitmelerini engelleyen perdeler meydana getirdik” diyor. “Ölüdürler hayvanlar gibidirler hatta hayvanlardan da aşağıdırlar” diyor. Çünkü hayvanlar masum oluyor. Onlar hayvanların gösterdiği asaleti, güzelliği gösteremez. Aşağılık hareket yaptıkları için Allah “onlar aşağılıktırlar” diyor.

Askerimizi çok iyi besleyelim, acayip kebap, koyun, sürüleri sürekli gönderelim Afrin’e. Sığır, dana dolu, dana da keselim böyle haşlama, bol bol yesin aslanlar. Üstüne de helva.

Evet, dinliyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Adnan Bey, siz uzun yıllardır kanser hastalarının ilaçlarının devlet tarafından karşılanması ve kanser hastalarından hiçbir şekilde para alınmaması gerektiğini anlatıyorsunuz. Devlet bu konuda adımlar atıyor. Son olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu yeni bir açıklama daha yaptı. “Vatandaşlarımızın sağlığı bizim için en önemli şey. Sağlık konularını kesinlikle maliyet unsuru olarak görmüyoruz. Yeni bir gelişme olarak dört tane daha kanser ilacımızı geri ödeme listesine aldık. Onun dışında çok sayıda ilacımız geri ödeme listesine girmiş durumda” dedi.

ADNAN OKTAR: Bilhassa kanser kardeşim aman aman, yani öyle şey olmaz. Hastaneden ilaç verdiklerinde hastane masrafını da ilacını da biz ödeyelim. İster vakıf kursunlar ister vergi koysunlar. Kanser zaten zor bir hastalık. O kadar anormal bir durum ki bu. Mesela adam ailesine bakıyor, diyorlar ki “kardeşim sen kanser oldun.” Nedir? “Mide kanseri” diyor. Çok çetin bir hastalık, midesinin alınması gerekiyor. Adam çalışamaz. Ameliyat için hastaneye yatıyor “bir 400 bin liranızı alırız” diyor. Adamın zaten bir tane evi var, iyi kötü de bir arabası var. İşinden zaten olmuş, evi satıyorlar, arabayı satıyorlar borçlanıyorlar adam ameliyat oluyor, evde yatalak, karısı, çocuğu var. Kardeşim, böyle bir facia olur mu? Ne alaka niye para alınsın? Niye para alınsın? Bilakis maaşı devam etmesi lazım çalışamadığı için. Kasten yapmamış ki hastalıktan yapmış. Ha ödeyemiyor, biz öderiz kardeşim Allah Allah. Ben dört ayakkabı alacaksam bir ayakkabı alırım öderim. Bize bu konuda ya vergi getirsinler veyahut vakıf kursunlar gereğini yapalım.

OKTAR BABUNA: Siz hep örnek veriyordunuz, Rahmetli Müslüm Gürses, tedavi masraflarını karşılayamayacağı için “hastaneye gitmeyelim” diye eşine söylemiş.

ADNAN OKTAR: Kardeşim, beynimden vurulmuşa döndüm acayip kızdırdı beni. “Hanım, biz buraya geldik ama buranın parasını ödeyebilecek miyiz?” diyormuş. Otele mi geldin mübarek? Eğlenmeye mi geldin? Muayeneye hastaneye geliyor yatmaya. Müthiş kızdırmıştı beni bu. Tayyip Hocam Allah razı olsun ödemişti. Ama bunu sağlama bağlayalım. Böyle olmaz.

Evet, dinliyorum.

VTR: Bugünkü dizi ve filmlerin topluma bir faydası var mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım benim gördüğüm boş, çoğu boş hiçbir anlamı yok. Genç kızlar sinirli falan bağırıp çağırıyorlar, ağlıyorlar, gerginler. Delikanlılar gergin, sinirli. Benim gördüğüm birbirlerine yun oynuyorlar karşılıklı oyunlar oynuyorlar. Birbirlerine oynadıkları oyunları karşılıklı elimine etmeye çalışıyorlar, etkisiz hale getirmeye çalışıyorlar. Genelde de şiddet hakim, kadına şiddet uygulanıyor, erkeğe şiddet uygulanıyor. Silahlı çatışmalar var, sevgisizlik var. Genelde sevgi konusu yok, hep böyle merhametsizlik, kavga, bağırma, çağırma, gerilim, güvensizlik, huzursuzluk var. Dolayısıyla çok zararlı tabii.

Mesela Polis Özel Harekatı anlatan Star TV’de “Börü” isimli bir dizi başlamış. Polis Özel Harekatı anlatıyor. Dini konular hiç geçmiyor, Allah’ın adı hiç anılmıyor. Vatan aşkından değil de psikolojik sorun yaşayan tipler özel harekatçı olmayı seçmiş gibi görüntü var. Şehit olduğunda tamamen isyankar bir bakış açısı yansıtılıyor. Mesela dizinin bir kısmında arkadaşları “o bıyık ne?” diyerek ülkücü bıyığını, hilal bıyıklı olmayı eleştiriyor. O da bıyığını kesiyor. Mesela başka bir sahnede sivil olarak gezen iki özel harekat polisi küçük çocuklara para verip ellerindeki birayı alıp kendileri içiyor. Çok garip şeyler. Son kısmında yine özel harekat polisinin özel harekatçı olma nedeni gece kulübünde arkadaşının öldürülmesi olarak açıklanıyor. Bunun intikamı olarak polis olduğunu söylüyor. Vatan aşkı, millete hizmet ruhu verilmiyor. Mesela yanına gelen annesi diyor ki polise “biz seni şehit ol diye mi yetiştirdik?” Şehitlik hakkında uygunsuz konuşmalar yapılıyor. Polis olan çocuğunun görüntüsündeyse psikolojik bunalımdan dolayı polis olmuş gibi izlenim verilmiş mesela. İlk bölümde vatanseverliğe vurgu yok. Bir acayip mantıklar, bir acayip yöntemler “Börü” isimli dizi.

ADNAN OKTAR: Süleyman bin Bilal der ki: İmam-ı Cafer-i Sadık (as) babasından, o da dedesinden nakleder ki, Hz. Hüseyin (ra) şöyle buyurdu; “Bir gün adamın biri Emir’ül Müminin Ali (kv)’nin yanına gelerek “Ey Emir’ül Müminin bize şu Mehdi’nizden bahseder misiniz?” diye arz edince şöyle buyurdu Hz. Ali (kv): “Gitmesi gerekenler gidip de müminler azaldığında ve münafıklar gittiğinde işte orada zuhur edecektir.” Eliyle böyle uzakları işaret ediyor.

Minik bir kobra yılanı yumurtadan çıktıktan iki-üç saat sonra öldürücü dozda zehre sahip oluyormuş. Vay çete vay, vay çete vay minicik canıyla.

Evet, dinliyorum.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Adnan Bey, kardeşlerimiz Finlandiya’nın Pori şehrinde çok büyük bir alışveriş merkezinde fosil ve kitap sergisi düzenlediler. Üç gün boyunca devam eden sergiye Finlandiya halkı çok büyük ilgi gösterdi.

ADNAN OKTAR: Şahane olmuş. Onlar da bayağı şekerler. İşte yobaz takımı olsa “gavur çocuğu gavur bebesi” falan diye. Halbuki nur gibi Müslümandır küçük çocuklar hepsi Müslümandır. Hepsi kuzuya benziyor bayağı tatlılar. Ama sevgisiz ve merhametsizler. Bazıları tabii. Süper olmuş süper olmuş bayağı güzel olmuş.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bir de videosu var.

ADNAN OKTAR: Ne kadar medeni insanlar. Gelip orada fosilleri ne ısırmaya kalkan var, ne tepişmeye kalkan var, ne böğüren var gayet nezih bir ortam.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba, ben Kocaeli’den İrem. İç mimarlık bölümünde okuyorum. Sizce iç mimarlık bölümünü sanata yeteneği olan insanlar mı okumalı?

ADNAN OKTAR: Hem güzelsin hem çok temiz yüzün, böyle saygın, güvenilir, asil bir görünümün var. Allah sana uzun ömür versin, cennet nasip etsin. Cennet dostu, cennet arkadaşı olmanı nasip etsin. İnşaAllah birlikte oluruz cennette. Güzel yüzlüm tabii. Zaten iç mimarlıkta birçok konu oluyor yani dar bir alan değil. İç mimar olan hem resim yapmasını bilmesi lazım, hem heykel yapmasını bilmesi lazım, hem mimarlığı bilmesi gerekiyor bunların hepsi sanat. Dolayısıyla iyi bir bölüme geçmişsin. Sanatın iyi uygulanacağı bir bölüm zevklidir de. İyi, Allah muvaffak etsin.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bodrum’da bir tatil beldesinin tesislerine 6 yıl önce getirilen Bihter ile Behlül isimleri verilen devekuşları turistik tesisten zaman zaman kaçıp kenti turluyorlar, yollarda geziniyorlar. Devekuşlarının sahibi tesis işletmecisi Metin Tırmıkçı, “Bihter ile Behlül artık Bodrum’a çok alıştı. Sık sık tesisten çıkıp dolaşıp geliyorlar. Görünce şaşıranlar oluyor. Ama bu devekuşlarını tanıyanlar şakalaşmadan geçmiyor” dedi.

ADNAN OKTAR: Deli deli bakıyor acayip şeker. Sayısını niye artıramıyorlar o yumurtluyordur. Bayağı tatlı tam öpmelik. Bakışları şeker. Sayısını artırsınlar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Sürekli sevgi kelimeleri kullanmak sizce samimiyet göstergesi midir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, bir kere çok güzelsin onu söyleyeyim çok çok yakışıklısın sakal şahane olmuş. Ama tip mükemmel bayağı güzel delikanlısın Allah sana uzun ömür versin, cennet nasip etsin, cennette de Allah kardeş etsin, arkadaş etsin. Çok iyi olur. Çünkü hep nefret kelimeleri var. Eğer sevgi kelimesi kullanıyorsa her halükarda kullanması çok çok faydalı güzel. Duyanlara, insanlara iyi bir örnek olur, teşvik olmuş olur. Çünkü sevgi cümlesi kullanan insan parmakla sayılır çok eksik çok az. Binde bir, yüz binde bir. Nerede öyle insan? Keşke çok kullansa, çok sevgi kelimesi kullanan insan olsa. Teşvik edici olmak lazım, hiçbir mahsuru yok. İbadet olarak kabul et. Çünkü sevgi sözü kalplerde çok olumlu etki yapar insanı açar.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Uluslararası basında yakında takip edilen ve geniş bir okuyucu kitlesine sahip Rusya’nın en köklü internet gazetelerinden Pravda’da “Türk-Yunan dostluk ve ittifakının önündeki engelleri aşmak” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, her alanda yapılacak kapsamlı ittifak, dostluk ve işbirliği anlaşmalarıyla iki ülkeyi birbirine düşürmeyi hedefleyen tuzaklara karşı somut ve kararlı bir set çekmenin mümkün olduğunu anlatıyorsunuz. Savaşların, ekonomik krizlerin kol gezdiği şu dönemde zararı faydaya dönüştürmenin ve 500 yıllık kadim dostluğu yeniden inşa etmenin tam zamanı olduğunu belirtiyorsunuz.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Yunanistan-Türkiye dostluğu.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Sadece Facebook’ta 14,5 milyon takipçisi olan Fas’ın çok okunan haber ajansı, aynı zamanda dünya çapında en çok okunan Arapça haber sitelerinden Hespress’te bir röportajınız yayınlandı. Bölümler halinde yayınlanan röportajınızın ikinci bölümünde ağırlıklı olarak Mehdiyet’ten, İslam aleminin kurtuluşu için bir liderin gerekliliğinden bahsediyorsunuz. Kuran’a uygun ve ahir zamanda vuku bulan hadislerin doğru kabul edileceğini anlatıyorsunuz.

ADNAN OKTAR: Güzel çok iyi olmuş.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Gazze’de yayın yapan Filistin’in günlük haber sitesi Mashreq News’te “Suç oranlarını azaltmanın yolu hapishaneleri çoğaltmak değildir” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, suçla mücadele edebilmek için toplum içindeki sakıncalı ideolojileri ortadan kaldıracak bir eğitim sisteminin benimsenmesi gerektiğini anlatıyorsunuz. İnsanlarda milli bilinç, sevgi, vefa geliştirecek bir manevi ve bilimsel eğitim programıyla toplumları nefretten sevgiye iletebilmenin mümkün olduğunu belirtiyorsunuz.

ADNAN OKTAR: Çok güzel olmuş.

GÖRKEM ERDOĞAN: Merkezi Belçika’da bulunan aylık ziyaretçi sayısı 4 milyonu bulan Sasa Post haber sitesinde “Kendilerini dışlanmış hisseden Afrikalı-Amerikalılar” başlıklı makaleniz Arapça olarak yayınlandı. Yazınızda, herkes için özgürlükler ülkesi olarak bilinen Amerika’daki ırkçılığın geçmişten günümüze olan tarihi ve son dönemde yaşananları anlatıyorsunuz. Amerika’da yaşayan Afrika kökenli vatandaşların karşı karşıya kaldıkları ırkçı tutum ve uygulamalardan dolayı son dönemde yoğun şekilde Afrika’ya geri dönüşlerin başladığını belirtiyorsunuz.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: 1961 yılında Tayland’da kurulan Asya Pasifik Haber Ajansları Organizasyonu OANA, 35 farklı ülkeden 44 haber ajansını bir araya getiriyor. Şu an Bakü’den faaliyetlerini sürdürüyor. OANA sizin makalelerinizi yayınlamaya başladı Adnan Bey. İlk olarak yayınlanan “ilkel mağara adamı aldatmacası” başlıklı makalenizde, evrimcilerin iddia ettiği gibi eski insanların ilkel şartlarda yaşadığının doğru olmadığını, arkeolojik ve tarihi bulguların bu fikri tamamen çürüttüğünü anlatıyorsunuz. Ve bilim insanları tarafından olağanüstü ve benzersiz olarak nitelendirilen buluntular elde edilmiş 12 bin yıl önce inşa edilmiş Göbeklitepe’deki medeniyetten örnekler veriyorsunuz.

ADNAN OKTAR: Şahane, hiç inkar edemeyecekleri net deliller.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bu yazınız aynı zamanda Malezya’nın ulusal haber ajansı Bernama’nın İngilizce yayınında da yayınlandı.

ADNAN OKTAR: Çok güzel.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Ayrıca Irak’tan yayın yapan Irak Ahbar haber sitesi makalelerinizi yayınlamaya başladı. İlk olarak “Artan nefret suçları özgürlükleri tehdit ediyor” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, toplumda gittikçe yayılan şiddet hareketlerinin temelinde nefret duygusunun yattığı ve bu suçları önlemek için etkili olacak yöntemin de öncelikle toplumda merhamet, sevgi, fedakarlık duygularının yayılması ve güçlendirilmesi olduğunu anlatıyorsunuz. Medya’ya da bu konuda büyük görev düştüğünü ifade ediyorsunuz.

ADNAN OKTAR: Şahane. Ucu-bucağı yok bak. Milyonlarca milyarlarca kişiye hitap etmiş oluyoruz, maşaAllah.

VTR: Bilim dünyasının insanlardan gizlediği bir şeyler var mıdır?

ADNAN OKKTAR: Mesela maddenin olmadığı. “Bilim dünyası bunu büyük bir korkuyla fark etti” diyor. Modern fizikçiler bundan bahsedemiyorlar. Mesela zamanın ve mekanın olmadığını anlatamıyorlar. Zaman ve mekan yok, tamamen beynin algı biçimi, dışarıda yok öyle bir şey. Renk yok, ışık yok, zaman yok, mekan yok hepsi beynin algısı, beynin algısına göre oluşuyor. Serbest uzayda yok böyle bir şey. Yani gölge varlık olarak var.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Cumhurbaşkanımız’ın isteği üzerine sanatçılarımız askerlerimizin Afrin’deki kahramanlığını anlatan bir türkü yapma kararı aldılar. Yavuz Bingöl, Mehmet Yılmaz, Fettah Can, Sibel Can, Orhan Gencebay gibi ünlü sanatçıların aralarında olduğu bir grup sanatçımız bir Afrin Türküsü hazırlıyorlar. Birkaç gün içinde seslendirecekler, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Olur, güzel olur, iyi olur. Afrin çünkü güzel bir konu. Adına türkü yakılması zaten şanına gider.

HÜSNA KARAKUŞ: Mete Yarar Afrin’deki harekatın yavaş gitmesinin bir sebebinin de arazi koşulları olduğunu söyledi.

ADNAN OKTAR: Ne ağır gitmesi daha ne olsun, yıldırım hızıyla sardılar. O koskoca arazide çok iyi hız. Evet.

HÜSNA KARAKUŞ: “TSK arazideki bütün tünelleri alarak ilerlemek zorunda kalıyor. Çok profesyonel bir şekilde tünel ağı kurmuşlar. Müthiş bir maliyetle 2 metrelik kalın bir beton, yüksekliği 1,5 metre tamamen kafes sistemi dediğimiz bir şekilde yapılmış. Bu tünellerin sadece Türkiye’ye karşı savunma için yapıldığını düşünmüyorum. Bunlar asıl olarak Türkiye’ye saldırmak için yapıldı. Eğer 15 Temmuz hain darbe girişimi başarılı olmuş olsaydı o sırada silahlandırılmış 35 bine yakın PKK’lı terörist bu tünellerden Türkiye’ye sıçrayacaktı. Bu noktada Hatay, Gaziantep, Kilis ve daha sonrası birçok yer haritamızda olmayacaktı” dedi.

ADNAN OKTAR: Tabii, tabii. FETÖ de sonuna kadar kapıyı açacağı için, Fethullah Gülen de her zamanki gevrekliğiyle gözyaşları dökerek falan ona da bir açıklama getirirdi zırva tarzında. İstanbul’u da verirdi onu da açıklardı. Hepsine münasebetsiz bir açıklaması olurdu.

YESEMİN AYŞE KİRİŞ: Mete Yarar şöyle devam etti: “Hep soruyorlar ‘biz neden Afrin’deyiz?’ diye. Çünkü ilk Afrin bize geldi. Afrin’den gelip saldırı düzenlediler. Bize barikatlar döneminde geldiler. Beşiktaş’ta 40 polisimizi şehit ederken geldiler. Ankara’da Genelkurmay önünde bomba patlatılırken geldiler, ama hep geldiler. Biz Afrin’e gitmedik önce Afrin bize geldi” dedi.

ADNAN OKTAR: Özetle, biz Türkiye’nin bölünmesine müsaade etmeyiz. Otuz kere denemelerine gerek yok. İt gibi direniyorlar. Onun imkanı yok. Türkiye’yi böldürmeyiz, bilakis Türkiye büyüyecek.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben Samsun’dan Alperen Sarıbaş. Her yerde internet bedava olsun.

ADNAN OKTAR: Alperen bu sevimlilik ne, bu güzellik ne böyle? Müthiş sevimlisin sen, aslansın sen. Şahane delikanlı olacaksın belli. 1.90 falan olursun ferah. Bu yaşta böyleysen maşaAllah kim bilir ne kadar büyüyeceksin. İnternet nasıl oluyor parayla mı? Her yerde? Ne yapılıyor, evine hat mı çekiyor? Sonra oradan internete para veriyor. İnternet havadan olması lazım ve parasız olması lazım radyo yayını gibi, televizyon yayını gibi, tabii. Biz mesela istediğimiz kanalı nasıl dinliyoruz televizyon onun gibi. Havadan ücretsiz olması lazım. Doğru söylüyor.

Evet, dinliyorum.

VTR: Mümin, güzel rüya için dua etmeli mi?

ADNAN OKTAR: Senin güzelliğin biraz normalin üstünde çok çok güzelsin bayağı yakışıklısın. Tabii güzel yüzlüm tabii ki dua iyi olur, çok iyi olur.

VTR: Okullarda sizce sevgi dersi verilmeli midir?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin tatlılığını, güzelliğini canımın içi maşaAllah. Benim gördüğüm tesettür olarak örtünmüş, çarşaf olarak örtünmüş. Ama harikulade güzel. Müthiş temiz yüzün çok çok güzel. Aferin benim canıma. Yobazlar hiçbirini bozamadı bu çocukların maşaAllah. Hiçbirinin yüzünde o gelenekçi kiri göremiyorum yani o yobaz kirini göremiyorum. Bilakis son derece nurlu, tertemiz, aydınlık, pırıl pırıllar. Allah'a şükür maşaAllah. Benim canlarımı adam eğer tedbir almasaydı giderdi “dövüp deşarj olmak istiyorum” falan diye ezmeye kalkacaklardı o kapıyı kapattık elhamdülillah Türkiye’de. Daha hala da çırpınıyorlar baksana imkanları elinden gitti diye.  Benim nurlumu, dünyalar güzelimi ben bir daha dinleyeyim.

VTR: Okullarda sizce sevgi dersi verilmeli midir?

ADNAN OKTAR: Canımın içi tabii en hayati konu o. Hayatın tek sebebi. Yani okumasının nedeni sevgi zaten çocuğun. Bir insanın okula gitmesinin nedeni sevgidir. Bir babanın evlenmesi, çocuk sahibi olmasının nedeni yine sevgidir. Yaşamanın amacı sevgi. Sevginin mutlaka dersi olması lazım. Her derste mecburi hale getirmek lazım. Matematik dersinde, fizik dersinde her derste sevgiyi öğretmenler sürekli gündemde tutmakla mükellef olması lazım.

Evet.

VTR: Gençlere eğlenmek için ne tavsiye edersiniz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm eğlenmenin, neşenin, sevincin imkanı şu an bölgede yok gibi görünüyor. Bir acayip bir şey oldu. O kapı kapanmış gibi görünüyor. Ben eğlenen adam falan göremiyorum. Ağlayanlar var, üzülenler var bütün Ortadoğu öyle feryat figan. Neşe yok, sevinç yok, eğlence yok, kalite yok, estetik yok. İncelik, nezaket pek o kadar yok. Müzik yok, sanat yok, estetiğin bütün dalları yok. Deccal biraz balıklama daldı benim gördüğüm. Daha da beter hale getirdi ortalığı. Mehdi (as)’ın zuhurunu mecbur hale getirmek için bunu yaptığı anlaşılıyor. Bunda da bir hayır var tabii. Ama ben Ortadoğu’da hiçbir insanın neşeli olduğunu göremiyorum. Bağırma, çağırma, üzüntü, kalitesizlik, soğukluk, kabalık, birbirleriyle uğraşma, nefret söylemleri, sanatın, estetiğin, güzelliğin hiçbir şekilde olmaması. Olanların da yıkılması, dağıtılması gibi bir facia yaşanıyor. Bütün insanlar da sabır ve biraz da korku ve tedirginlikle bu belanın ne zaman kalkacağını düşünüyor. Mısır öyle, Afganistan öyle, Suriye öyle, Irak öyle. Sadece kepazelik ve dehşet, şiddet, kan, ağlama, bağırtı, kurşun sesleri, birbiriyle uğraşan adamlar. Nerede müzik, sanat, estetik, güzellik yani.

Deccal kudurmuş gibi saldırıyor şu an. Yani cinnet geçiriyor. “Artık son dönemi olduğu için durumu muhafazaya çalışır” diyor Bediüzzaman “dördüncü dönemi” diyor “son dönemidir artık durumu muhafazaya çalışır” diyor. “Yapacağı bir şey kalmamıştır” diyor. Şu an durumu muhafazaya çalışıyor. Biz de bunu yıkacak elimizden ne geliyorsa yapacağız inşaAllah ve yapıyoruz. Ama tabii elimizden geleni yapmamız biz kendi bunu arzumuzla, kendi kafamızla yapıyormuşuz gibi görünüyor ama bu kaderde Allah'ın deccaliyeti yıkması olayı. Yani deccale gücünü veren de Allah'tır. İnsanların meşesinin, müziğin, sanatın, estetiğin kalkması deccalin alameti olarak oluşuyor ama onun yaratılmasını Allah yaratır. Ama onun yok edilmesi görevini şu an Mehdiyet üstlendi. Bunun atağı var biz de öncüsüyüz bunun için bir gayret ediyoruz. Ama bunu tabii kaderde Allah yaratıyor. Mesela ilk darbeyi yedi, Darwinizm’le darbeyi yedi. Kadınlara yapılan çirkin bakış açısı, saldırı mantığı, kadınlara uygulanan şiddet ruhu da bizzat hükümetin ağzıyla, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ağzıyla mühürlenmiş oldu. Ve kendilerini yerden yere atıyorlar kadın dövemeyecekleri için. Çünkü ağız tadıyla artık kadın dövemeyecekler. Ama tabii bu biraz vakit alacak gibi görünüyor.

Evet, dinliyorum.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: İsmail İleli acil ve afetlerde sağlık hizmeti veren bir sağlık memuru. On bir yaşındaki oğlu geçtiğimiz günlerde babasına Afrin'e gitmediği için tepki göstermiş. “Asker ve polislerimiz savaşıp yaralanıyorlar. Siz neden gitmiyorsunuz? Ne bekliyorsunuz? Neden varsınız? Onların yarasını kim saracak?” diye sormuş. Oğlunun sözlerinden etkilenen ve utanan baba İsmail İleli Afrin'deki sağlık yardım ekiplerine gönüllü katılmış. İsmail İleli oğlunun gitmeden önce kendisinden bayrak istediğini “ne yapacaksın bayrağı?” diye sorduğunda da “Bu bayrak benim baş tacım” deyip yatağının başucuna koyduğunu ve bayrakla birlikte uyuduğunu anlattı.

ADNAN OKTAR: Ama oğlu da çok çok güzel maşaAllah, bayağı yakışıklı. Aslan gibi delikanlı olacak o. Brad Pitt falan yanında hikaye. Çok çok yakışıklı, bayağı güzel maşaAllah. Allah cennetle şereflendirsin benim güzel yüzlümü. Babası da iftihar ediyor yani işin doğrusu bu.

Evet, dinliyorum.

VTR: Dikkatimizi daha çok nasıl arttırabiliriz?

ADNAN OKTAR: Ah benim canım, ah benim güzelim, ah benim nur yüzlüm. Nasıl efendi, nasıl temiz. Mesela bak düşün mümin, muttaki, nurlu, efendi, masum, tertemiz bir insan. Benim canımın evli olduğunu düşün eşi de benim canıma “deşarj olacağım” diye saldırdığını düşün. Bunu hangi Müslüman kabul edebilir, kim kabul edebilir? Dehşet verici bir durum. Asla kabul etmeyiz. Ama adam bunu makul görüyor. Benim güzel yüzlümü ben bir daha göreyim.

VTR: Dikkatimizi daha çok nasıl arttırabiliriz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm bir kere çok nurlusun ve imanlı temiz bir insan olduğun, afif bir insan olduğun, iffetli olduğun, çok güvenilir bir insan olduğun hemen anlaşılıyor. O kadar büyük bir nimet ki seninle arkadaş olmak, dost olmak. Seninle kim arkadaşsa ona dünyanın en büyük nimeti verilmiş ben söyleyeyim. Yani kıymetini bilmesi lazım. Çok naif, çok klas hem de çok çok güzel bir insansın bayağı güzelsin. Allah sana uzun ömür versin. Seni cennette bana arkadaş, dost etsin Rabbimiz. Dikkat kapalılığı, dikkat aslında açık oluyor da insanlar dikkatini başka şeylere verdiği için dikkati kapalı oluyor. Çok şey düşünüyorlar. Kendilerini sıkacak çok şey. Çünkü tehlike fazla olduğu için dünyada, insanlar ahlaksız olduğu için, dünya bozulduğu için kendini yalnız görüyor insanlar ve her şeyi cisimleri, insanları, hayvanları her şeyi tehlikeli görüyor. Çünkü mesela dolap devriliyor üstüne. Köpek ısırmaya kalkıyor. Elektrik kablosunda elektrik oluyor. Babası dövmeye kalkıyor. Ağabeyi bıçaklamaya kalkıyor. Kocası “deşarj olacağım” diyor odunla dövmeye kalkıyor. Sokağa çıkıyor adam tahmin etmediği anda suratına yumruk atıyor. Yani inanılmaz kepazelik. Çocuğu oluyor mesela üç yaşında “niye bacağını açtın?” diyor “amcası görecek bacaklarını tahrik olur” diyor. Veyahut oğlunun yanında diz kapağı açılıyor “bilmem ne umduğu zaman çocuğun” diyor. Kendi öz çocuğu “senden bilmem ne umduğu zaman” diyor. “Niye açtın diz kapağını?” diyor yani dehşet verici bir dünya gösteriyorlar. O yüzden insanların dikkati, beyni uyuşuyor adeta. Hep gereksiz konulara dikkatlerini verdikleri için lüzumlu yahut herhangi bir konuya dikkatini veremeyecek hale geliyor. Sürekli unutkanlık, sürekli dikkat dağınıklığı meydana geliyor. Buna karşı ne yapılır? Buna karşı yapılacak şey işte alemleri mesela atomun içinde alem yaratan Allah'a kalbi tam bağlamak olur. Çünkü bu gelenekçi takımını, mesela bu anormallikleri yaratan Allah. Mehdi (as)'nin çıkması için yapıyor Allah. İsa Mesih (as)'in zuhuru için yapıyor. Zaten bunlar olmazsa çıkmazlar. Bunlar mutlaka olması gerekiyor. Hatta bunlar hafif daha da şiddetli olaylar da olacak. Daha da şiddetlileri olur. Mehdi (as)’nin zuhuru için Allah tarafından yapıldığı için her şeye kafa takarak, her şeyden çekinerek değil de kalbi Allah'a bağlayarak, gerekli olan şeylere dikkat ederek yaşamak lazım. Gereksiz şeylere dikkat vermemek lazım.

Mesela “bir erkekle bir kız kardeş aynı odada uyuyabilir mi?” diyor. Ağabeyi nihayet o da ablası pijama giymiş. Birbirine sarılır da, şakalaşır da ağabeyi ya artık değil mi? Parçası yani aynı anadan babadan olmuş parçası. Kız kardeşi ağabeyi değil mi gelir boylu boyunca sarılıyor ağabeyine ağabeyi onu etrafında çeviriyor. Hatta bazen omuzuna alıyor gezdiriyor, şaka yapıyor. Ya insaf et sen ne yapıyorsun? Mahvediyorsun ortalığı “Aynı odaya giremez” diyorsun. Sana ne oldu ya? “Halvet olur” diyor. Bak “ablasının bulunduğu odaya ağabeyi giremez” diyor. “Halvet olur” diyor. Ne demek halvet? Yani “tahrik olur efendim” diyor. Rezalet paçalardan akıyor yani. Onun için yani facianın boyutu çok büyük. Bunu tabii çok ısrarlı anlatmak gerekiyor. Fark edilenler daha çok küçük şeyler bunlar, ufak tefek şeyler. Yani küçük değil büyük de. O büyük olan şeylerden çok ufak bir bölümü fark edildi daha. “Kız çocuğu icabında üstü açılır falan yani erkek kardeş dünyada şeytan var, nefis var bir gün şeytana uyabilir.” Yani kardeşiyle de cinsel ilişkiye girer diyor ablasıyla kız kardeşiyle. Annesiyle de oğlu ilişkiye girebilir diyor. Babasıyla da oğlu ilişkiye girebilir. Ya delirdiniz mi siz? Akıl gitti ya. İki erkek kardeş bir arada? “Yok” diyor “parlaksa” diyor. Bak iki erkek kardeş. “Eğer ikisi de parlaksa” diyor “nefis var” diyor “şeytan var” diyor “birbirine bir şey yapabilirler” diyor. “Onları da bir araya koyma. On dokuz misli daha tahrik edicidir” diyor. Ya delirdin mi? Bu insanlar evde yaşayamaz o zaman. Anasıyla aynı odada kalamıyor. Erkek kardeşiyle kalamıyor. Babasıyla kalamıyor. Delirdiniz mi siz ya? Kimse kimseyle bir arada kalamıyor. “Eve plastik bebek de almayın” diyor. “O da tahrik eder” diyor. “Kola da içmeyin, etli falan da yemeğin, peynir de yemeğin.” Cinnet hali var cinnet. Ne dediklerinin farkında değiller. Biraz da bazılarında şımarma var gibi geliyor bana. Mesela diyor ki adam “dayak atmayınca” diyor “bir acayip oluyor elimiz alıştı” diyor şak şak elini vuruyor. “Dayak atmayı biz severiz” diyor. Onlar da kakır kakır gülüyorlar. “Hz. Ömer bayağı döverdi karısını” diyor. Alenen doğru söylemiyor. Hz. Ömer (ra), Peygamberimiz (sav), sahabeleri hiçbiri karısını döven bir kişi yok. Doğru değil. Peygamberimiz (sav) şiddetle kaçınmıştır böyle bir şeyden. Peygamberimiz (sav) diyor ki İbni Hacer El Askalani’nin El İsabe kitabında “Hanımına iyilikle söyle eğer kendisinde yetenek varsa yapacaktır. Yoksa eşini sakın dövme” diyor. Ee nereden çıkarttınız bu dövme işini? Ayette yok, hadiste yok.

Evet, dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: İlginç doğa olaylarından örnekler vereceğiz. Bu fotoğrafta gördüğümüz büyük mavi delik, 300 metre çapında ve 124 metre derinliğinde, Belize kıyılarında bulunan, bir deniz altı düdeni. Bu da bir volkanik yıldırım resmi. Volkanik yıldırım bir bölgeye düştüğünde toz bulutu yaratıyor ve bu görüntü ortaya çıkıyor buna da volkanik yıldırım deniliyor.

VTR: Allah’tan olgunlaşmak için çile talep edilir mi?

ADNAN OKTAR: Yok yani “Ya Rabbi bana çile ver” denmez, Allah onu yaratır.

GÖRKEM ERDOĞAN: Samsun Kızılırmak deltasında, gri baş kız kuşu adı verilen yeni bir kuş cinsi bulunmuştu. Siz buranın koruma altına alınması gerektiğini söylemiştiniz. Bugün konuyla ilgili bir haber yayınlandı. 352 kuş türünü barındıran, Kızılırmak deltası, jandarma tarafından yaya, motorlu, trafik timleri tarafından yirmi dört saat devriyelerle kontrol edilecek. Jandarma motorize ekipler delta sınırları içerisinde devriye gezerek olası bir olumsuzluğa meydan vermiyorlar ve kaçak avcılık yapılmasını engelliyorlar.

ADNAN OKTAR: Kaçak avcılık değil cinayettir o, kaçak av falan hafife alınacak bir şey değil yani adamı süründürmek lazım öyle bir şey yaptığında yani anasından doğduğuna pişman edecek derler ya. Kanunla, hukukla, fitil fitil burnundan getirmek lazım, girişiminde daha girişiminde. Değil eylem girişiminde.

Evet.

VTR: Sevgi her zaman karşılıklı mıdır?

ADNAN OKTAR: Ah severim ben senin güzelliğini, ah severim ben senin güzelliğini maşaAllah sana. Seni Allah ahirette de kardeş etsin, seni dünyada Allah korusun, seni cennetiyle şereflendirsin, kötü olan her şeyden seni korusun. Ne kadar sevimli şey bu böyle, maşaAllah. Bir daha dinleyeyim ben seni.

VTR: Sevgi her zaman karşılıklı mıdır?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, eğer candansa sevgi yani onu gören bir insan, ona kayıtsız kalması, eğer ruh sahibiyse, akıl sahibiyse, iradesi dışındadır. Yani Allah onu çift yaratır sevgiyi yani tek sevgi yaratılmaz, eğer karşıdaki ruh sahibiyse çift olarak yaratılır, anında karşılık alır.

Evet.

VTR: İnsan gözünün göremediği varlıklar var mıdır?

ADNAN OKTAR: İnsanın gözünün göremediği varlılar yakışıklım var evet. Çok güzel olmuş sakal yakışmış sana. Yüzün de bayağı güzel, nurlu yüzün, tertemiz yüzün, Allah seni cennetiyle, nuruyla sarsın. Cennette de kardeş etsin, bayağı sevimli ve güzelsin maşaAllah çok yakışıklı delikanlısın. Cinler var, melekler var, Hızır (as) vardır. Cinler görülür yani görünebilir, böyle direkt biçim alma değil de ektoplazma haliyle görmek mümkün yani eğer çok kararlı çalışılırsa yani özenli olursa, azot dumanı gibi duman halinde gelir cinler. Böyle alenen görülür, yerde oluşur havada değil de. Hızır (as) da ilk gelişi ektoplazma tarzında olur Hızır (as)’ın gelişi. Yani duman şeklinde gelir sonra şekillenir yani sertleşir ve cisim halini alır ama tabii o aklın ihtiyarini alacağı için, o tip şeyler yani korku meydana getireceği için genellikle yekaza halindeyken Hızır (as) görünür insana. Yekaza halindeyken yani uykuyla uyanıklık yani net diri uyku, uyanıklık, diri uyku şekli diyelim. Ama Hızır (as)’ı halk aslında görüyordur yani cinleri de görüyordur, halk arsında geziyorlar ama hiçbir şekilde sezilmemeleri için, Allah onlarda özel yetenek yaratıyor. Yani sezilmeleri mümkün değil, çok zor.

Kuran Müslümanlığı Türkiye’ye damgasını vurdu. Mehdiyet Müslümanlığı damgasını vurdu. Sayın Cumhurbaşkanı’nın açıklaması Mehdiyet’in damgasıdır zaten. Bu belanın atlatıldığının ilanı. Artık bundan sonra gelenekçi İslam'ın dirilmesi diye bir şey mevzubahis değil. Hurafenin, yobazlığın da artık Türkiye’de kol gezmesi mümkün değil. Tayyip Hocam’ın bu açıklaması Mehdiyet’in tarihi damgasıdır. “Kuran yeterlidir” dedi ve “Kuran'a uygun sünnete tabi oluruz” dedi, bitti. Bunu da Diyanet de destekledi, Diyanet’in hocaları da destekledi, konu bitmiştir.

Evet.

VTR: Başkalarına öğütlediğini yapmayan insanlara ne demeliyiz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, tabii kırmadan hatırlatmak lazım. Yani onun da bu güzel sözleri yerine getirmesini. Çünkü mesela adam diyor “cömert olun” diyor ama kendi pintidir ama yine iyi cömertliği anlatıyor olması. Yani hiç anlatmadığını düşün, daha kötü. Anlatıyordur, onunla da aynı dille nezaketiyle kırmadan o hatırlatılabilir. Yani öfkelenmek yanlış olur. Çünkü yine yaptığı iyi, yani hiç olmamasındansa daha iyi.

Evet dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Renk değiştirme sanatını kullanan canlılardan bir tanesi de altın kaplumbağa böceği. Bu böceğin özelliği kabuğu üç farklı katmandan oluşuyor. Böcek, kendini rahatsız hissettiği zaman altındaki kırmızı pigmentli tabakayı ortaya çıkarıyor ve altın rengi böyle bir kırmızı renge dönüşüyor. 

ADNAN OKTAR: Şahane, herkesin böyle bir böceği olması lazım. Olsa da evlerde besleyebilsek.

Evet dinliyorum.

VTR: İstanbul'da en beğendiğiniz semt?

ADNAN OKTAR: Canımın içi gülüşün çok güzel, yüzün çok güzel. Yani yüz muhteşem, çok çok güzel. Kaş, göz, dişlerin, dudakların her yerin çok güzel maşaAllah. Bayağı güzelsin, Allah nurunu arttırsın, seni bana cennet arkadaşı yapsın. Bu güzel yüzünü, bu güler yüzünü, insancıl yüzünü hep göreyim sonsuza kadar inşaAllah. Bir daha.

VTR: İstanbul'da en beğendiğiniz semt?

ADNAN OKTAR: Bebek gibi görünüyor, Arnavutköy, Bebek, Tarabya, Sarıyer. Boydan boya orası çok güzel ya. Eski binalar çok önemli. Aslında binalar çokça yıkılsa yani o kötü binalar İstanbul’un her yeri çok güzel ama o kötü binalar çok acımasız biz görüntü veriyor. Yani İstanbul’un böyle bağrına saplanmış bir hançer gibi. Çok acımasız bir hareket o. İnşaAllah Mehdi devrinde hepsini sökeriz.

Evet.

HÜSNA KARAKUŞ: Hükümet yanlısı olan ATV'de reyting rekorları kıran “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” isimli dizinin ekibi hep beraber yemeğe giderek bir fotoğraf çektirdiler. Ünlü oyuncu Oktay Kaynarca bu fotoğrafı; “Eşkıya ekibi Roka-Balık’ta” yazısıyla paylaştı. Sofralarında bardaklarda buzlu su var. Sosyal medyada bu fotoğraf geniş bir kesim tarafından eleştirildi ve Cumhurbaşkanı ile hükümetin tepkisinden korktukları için rakısız bir yemek yedikleri söylendi. Mine Kırıkkanat da tepki gösterenler arasında. Kırıkkanat bu fotoğrafı “Sahtekârlığın fotoğrafını çeker misinin Abidin?” yorumuyla paylaştı.

ADNAN OKTAR: Ne varmış bu fotoğrafta ya? Bir daha bakayım, yaklaştır masayı. Tamam, rakı içmeye mecburlar mı yani niye rakı içmeleri gerekiyor? İşte niye? Dekolte hanımefendiler var, bayağı güzel genç kızlar. Yani modern bir ortam, arkadaşça gördüm. Niye rakı içme mecburiyeti geldi ben onu anlamadım. Yani Türkiye’de milyonlarca insan rakı içmez, mecbur mu? Çok az bir kesim rakı içer.

VTR: Merhaba. Türkçülük hakkında ne düşünüyorsunuz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, şöyle olabilir yani saf ırk olarak Türkçülük çok korkunç tabii. Aklı başında bir insanın yapacağı bir şey değil. Ama Türkiye’de olan bütün Türklere biz Türk diyoruz biliyorsunuz. Yani belki yetmiş kavim vardır Türkiye’de, hepsine Türk diyoruz bu çok güzel. Mesela Kazakistan’a gidiyoruz belki yarısı Rus’tur ama biz hepsine Türk diyoruz. Mesela Tacikistan'a gidiyoruz Çinliler var, Ruslar var, Moldovyalılar var, Litvanyalılar var hepsine Türk diyoruz. Bu anlamda Türk, Türkçülük güzel. Bu anlamda yani hepsini içine alan, hepsini seven yani bir hars olarak, bir kültür olarak Türkçülük güzel.

Evet.

VTR: Sokakta kalan insanlara neden kimse yardım etmiyor?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, bir devlet meselesi olması lazım bu veyahut belediyeler ilgilenmesi gerekiyor. Ne yapılabilir? Vakıflar kurulabilir. Tabii çok korkunç bir şey bu ama bu bütün dünyada bir bela. Fransa'da, İngiltere'de, Amerika'da, Türkiye’de bir facia olarak var. Boş evler yaparsın, adamları oraya alırsın gayet de kolay olur. Yine Mehdiyet’in merhameti ve şefkati devreye girmesi gerekiyor. Nereye baksak Mehdiyet’e ihtiyaç olduğu görülüyor.

GÖRKEM ERDOĞAN: Afrin’de yaralanan gazimiz Fatih Aydemir'i AK Parti Aşkale İlçe Başkanı Abdulkerim Polat ziyaret etti. Gazimiz; “İyileşir iyileşmez Afrin’deki arkadaşlarımın yanına döneceğim. Rabbim vatanımıza, milletimize, devletimize güç kuvvet versin” dedi. Gazimizin babası Saim Aydemir de; “Kimse bizi yıldıramaz. Çocuğum vatan için gitti yaralandı. Şu an çok şükür durumu iyi. Oğlumla gurur duyuyorum. Bir değil bin oğlum olsa Afrin’e gönderirim” şeklinde konuştu.

ADNAN OKTAR: Yalnız gaziler için böyle lüks otel gibi çok güzel yerler yapıp orada ağırlayabiliriz. Mesela gaziler gazilerle tanışırlar falan. Ziyaret edilebilir onlar. Yani güzel bir ortam yapabiliriz böyle güzel manzaralı çok hoş bir yerde, deniz kenarında da bir yer yapabiliriz. Böyle düşünelim, böyle olabilir.

Bu 8 Mart Dünya Kadınlar günü toplantımızı göster bakayım bir daha.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Adnan Bey candanlığınız, şıklığınız, nezaketiniz çok dikkat çekiyor. Heybetiniz, kaliteniz, asaletiniz.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

GÖRKEM ERDOĞAN: O geceden bir kaç tane resim de var Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Bakayım. MaşaAllah.

Resulullah (sav) “Her yaptığımı o da (Mehdi (as) da) yapacaktır. Resulullah (sav) cahiliye temellerini yıktığı gibi, Mehdi (as) de önceki temelleri yıkacaktır.” Yani bu bağnazlık, kadın dövme, şu bu falan, bunları yıkacaktır diyor. “İslam’ı yeniden baştan alacaktır. Mehdi (as) dini aynı Peygamber (sav) zamanında olduğunu gibi aynen uygulayacak. Yeryüzünden mezhepleri kaldıracak. Halis ve hakiki dinden başka hiçbir mezhep kalmayacak.” (Muhammed Bin Resul El Hüseyin El Berzenci Kıyamet Alametleri)

Mehdi (as)’yi, Peygamber Efendimiz (sav) tarif ederken baştan sona geniş bir insan olarak tarif ediyor. “Alnı geniştir” diyor. “Omuzları geniştir, göğsü geniştir, karnı geniştir, uylukları geniştir” tarzında açıklıyor. “Orta boyludur” diyor, saçlarına varıncaya kadar, hatta “saçları kulaklarının üstünde dalgalanır” diyor. “Kaş çatma çizgisi tektir” diyor. “Burnu, küçük ve kalkık bir burnu vardır” diyor, “ama ortası hafif bombelidir. Sakalı yanlardan cezmedilmiştir” diyor, alttan meczum yani cezmedilmiş meczum. “Yanlardan inceltilmiştir, incedir sakalları” diyor. Cübbeli diyor ki bak. “Şu kısmı çok naiftir” diyor “çok temiz, parlak” ve onu uzun uzun anlatıyor. “Dişleri parlak güldüğünde leman eder” diyor. Bembeyaz dişleri çok temiz İmam Mehdi (as)’nin. “Orta boyludur” diyor Peygamber Efendimiz (sav) . “Saçları siyah, sakalı da siyahtır” diyor. Saçının ve sakalının parlak olduğu da belirtiliyor Mehdi (as)’nin. “Sırtında bir ben vardır” diyor, tam o kürek kemiği hizasında, Peygamberimiz (sav)’de olduğu gibi. “Sağ ayağında bir ben vardır” diyor. Ve yine “sağ göğsünde yaprak şeklinde bir ben vardır” diyor. İki ayrı ağacın yaprağına benzetilmiş. “Yeşil gözlüdür” üç ayrı hadis var alenen hadra diye yeşil geçtiği halde. Hadra biz nedir diyoruz. Hocaya soruyoruz. “Siyah tabii ki” diyor. İnsaf insaf. Hadra hıdır oradan geliyor yeşil Arapça. Yeşil ne zaman siyah oldu? İnanılır gibi değil. “Diz kapakları çıkıktır” diyor. “Uylukları birbirinden ayrıktır” diyor. Ve “uylukları geniştir” diyor. Ayrıca “adımlarını dışarıya doğru basar” diyor. Geniş basıyor ve dışarıya doğru ayakları. 

Yine bir rivayette diyor ki: “Bir özelliği de yürürken uyluklarının açık ve birbirinden uzak olmasıdır.” Yani bildiğimiz yürüyüş tarzında değil. Ayakları ayırarak yürüyor. Basarak yani ayıra ayıra iki tarafa basarak yürüyor. Bu da onun belirgin bir özelliği. Bu çünkü özellikle yapılacak bir şey değildir. Doğal özelliği uylukların ayrı olması ve ayaklarını dışarıya basarak yürümek yapmacık yapılacak bir şey değil insan beceremez böyle bir şeyi. Olsa bile çocukluğundan beri öyle olduğu anlaşılıyor. “Bacakları enerjiktir” diyor Peygamberimiz (sav) yani hareketli, hızlıdır. “Geniş karınlıdır. Bacakları çok enerjiktir, omuzları geniştir. Onun gecesi Allah’a boyun eğerek ve Allah’ı anarak geçecektir” diyor geceleri. “Münafıkların attığı suçlar onu Allah’ın huzurunda etkilemeyecektir. O nur yayan bir kandildir.” Bak görüyor musun? “Münafıkların attığı suçlar” iftiralar, “Onu” Mehdi (as)’ı “Allah’ın huzurunda etkilemeyecektir. O nur yayan bir kandildir.” Nerede geçiyor? Bihar'ul Envar 86 ve 81. 

“Güzel simalıdır. Peygamberler gibi azametlidir, yüzü nurlu çehresi huzur verir, yüzü görkemlidir. İlerleyen yaşlarında genç görünümlüdür. Görünümüyle İsrail oğullarına benzer. Beni İsrail görünümündedir, orta boyludur, uzun ömürlüdür. Cildi güzeldir, cildi parlaktır, cilt rengi kırmızıya karışık beyazdır. Cilt rengi kimi zaman açık, kimi zaman daha koyudur. Burnu çok muntazamdır, ince burunludur, burnu küçüktür. Burnunun orta bölümünde belli belirsiz küçük bir çıkıntı vardır. Alnı parlaktır, alnı geniştir, açık alınlıdır. Alnında bir iz yara izi vardır. Alnında hafif bir içbükeylik vardır.” Alnı hafif iç bükey. “Yanağında bir ben vardır, bu ben açık renkli ve parlaktır. Hz. Musa (as)’nın yanağındaki ben gibidir. Yanağındaki ben dışa çıkıktır. Çekik gözlüdür hafif, yeşil gözlüdür. Kaşları kavislidir. İki kaşının arasında tek çizgi halinde küçük bir çukur vardır. Saçı gürdür, saçı siyahtır. Saçlarının güzelliği dikkat çeker. Saçları kulağının üzerinde kıvrılır. Sakalı sıktır, sakalı siyahtır, sakalı cezmedilmiş” yani düzeltilmiştir. “Sakalı yanlarda daha azdır. Sakalı hafif olup” yani ince sakalı, “sakalı yanlarda az, aşağı tarafı ise daha cezmedilmiştir. Bütün vücudu geniştir” diyor hadiste yine. “Geniş vücutludur, omuzları geniştir, omuzları heybetlidir. Uylukları geniştir, karnı geniştir, başı büyüktür.  Peygamberimiz (sav)’inkine benzer ben vardır. Sağ bacağında siyah bir iz, sağ bacağındaki iz beden renginden farklıdır.” Yine “sağ uyluğunda bir ben vardır” diyor. Yine bacağa dikkat çekiyor. “Sırtında bir ben vardır iki omuz arasında göğüs, kalp hizasında ben vardır gerdek düğmesi gibi. Yine sağ göğsünde yaprak şeklinde büyükçe esmer bir leke vardır. Omuzunda nübüvvet mührü vardır. Alnında iz vardır. Heybetli bir şahıstır. Bedeni çok güçlüdür, sesi güçlüdür. Sesi güzel nefes kesicidir. Kemik yapısı gençtir. Uyluklarının arası geniştir.” Yani ona özellikle dikkat çekiyor Peygamberimiz (sav) . “Uyluklarının arası geniştir, açıktır. Diz kapakları öne çıkıktır. Bakışları etkileyicidir. Hayranlık uyandıran bir çekiciliğe sahiptir bakışları. Yanakları daha az dolgundur. Dişleri güzel ve parlaktır. Güldüğünde parlar leman eder” diyor Peygamberimiz (sav). “Yürüyüşü; adımlarını dışarıya doğru atar.” Yani bacakları ayrıktır diyor yürürken. Dışarıya doğru basarak yürür diyor. “Konuşurken kimi zaman dilinde ağırlık oluşur. Konuşmalarında vurgu yapmak için sağ elini kullanır. Uzun ömürlüdür diyor.

“Yaklaşık üç yüz on üç talebesi vardır” diyor Peygamberimiz (sav). “Eline bakarak talebeleriyle konuşur” işte cep telefonu ipad falan “bütün talebelerini görür” diyor “eline baktığında” diyor. “Dünyanın her yerini görür” diyor alenen cep telefonu tabii. “Doğumu evindedir” diyor. “Gizlidir” diyor. “Seyittir Peygamberimiz (sav)’in soyundandır. Yorulduğunda göz kapağı biraz sarkar” diyor “aşağı doğru” bu çok acayip bir detay değil mi? Çok acayip yani. “Evi geniş araziyle etrafı çevrilidir. Arapçayı pek bilmez” diyor Peygamberimiz (sav). Sesinin güzelliğine dikkat çekilmiş.

GÜLŞAH GÜÇYETMEZ: “Kendisine sorular sorulacak o da cevaplayacak” diyor.

ADNAN OKTAR: Ya bu çok acayip değil mi bu kadar detay? Hiçbir insan hakkında böyle detay vermemiş Peygamberimiz (sav).

GÖRKEM ERDOĞAN: “Saçları kulağının üzerine kıvrılır” diyor.  

ADNAN OKTAR: Evet, “orada dalgalanır” diyor.

GÜLŞAH GÜÇYETMEZ: Mehdi (as)’ın sofralarıyla da ilgili hadis vardı.

ADNAN OKTAR: O hayret ya bak diyor ki, “denizin ortasında sofrası olur.” Bir de “İstanbul’da sofraları olacak” diyor “ünlü” iki ayrı hadis var. Sofralarının ünlü olacağına dair, İstanbul’da bak hem de İstanbul yer vermiş. “Ondan sonra İstanbul manen fetholunur” diyor. “Mehdi (as)’ın kıyafetleri parlaktır” diyor. O da çok manidar. “Parlaktır” diyor.

VTR: Merhaba ben Merve. Hırs iyi bir şey midir?

ADNAN OKTAR: Merve çok güzelsin canımın içi çok çok temiz bir insansın. Nur gibisin nur. Allah sana her türlü hayrı, güzelliği, bereketi nasip etsin. Çok şerefli, çok asil bir kız olduğun, çok güvenilir bir kız olduğun hemen anlaşılıyor. Yüz hatların nefis güzel çok çok düzgün. Allah sana onu nimet olarak bağışlamış inşaAllah cennette kardeş olalım, dost olalım. Çok severim ben seni cennette, hiç yanımdan ayırmam seni inşaAllah. Allah sana kötü olan hiçbir şeyi yaşatmasın. Bir daha dinleyeyim ben seni. 

VTR: Merhaba ben Merve. Hırs iyi bir şey midir?

ADNAN OKTAR: Hırs tabii ki iyi olur güzel yüzlüm. Mesela İslam’ın hakimiyeti için hırs yaparsın. Kardeşlerine mesela güzel yemek yemeleri için hırs yaparsın. Güzel kıyafet giymeleri için hırs yaparsın. Güzel bir eve kavuşmaları için hırs yaparsın. Güzel arabayla gezmeleri için hırs yaparsın. Temizlik için hırs yaparsın. Hayır için hırs yapmak güzel bir şey kötü bir şey olmaz.

Evet, dinliyorum.    

GÖRKEM ERDOĞAN: Bakü’de Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başbakan Binali Yıldırım, Karabağ meselesi hakkında şunları söyledi: “Soykırım bir insanlık suçudur. Azerbaycan’da bir etnik temizlik, soykırım yapılmıştır ve bunun karşılığını Ermenistan mutlaka görmelidir. Geç kalabilir ama mutlaka Azerbaycan’ın bu konuda haklı davası eninde sonunda çözüme ulaştırılacaktır. Eğer dost ve kardeş Azerbaycan’a buradan başlıca bir tehdit vaki olursa veya Türkiye’ye buradan bir terör tehdidi olursa karşılığı mutlaka olur” dedi.

ADNAN OKTAR: Kardeşim Azerbaycan’la Türkiye zaten tek kalp, tek vücut, tek ruh yani Azerbaycan-Türkiye ayrımı yapmıyoruz ki. İki devlet tek millet. Allah hepsine sağlık sıhhat, iyilik güzellik versin.

“Resulullah (sav)’ın torunlarından El Kaim-El Mehdi, dünyayı başka bir dünyaya dönüştürecektir. Şekil, karakter, asalet açısından İsa Mesih’e en çok benzeyen El Kaim- El Mehdi’dir. Allah ona Mehdi (as)’a tüm peygamberlere verdiklerini verecek ve bunun da ötesinde Mehdi (as)’ı hepsine tercih edecektir. Ali’nin soyundan olan kaim Hz. Yusuf (as)’un ortadan kaybolması gibi kaybolacak. Meryem oğlu İsa’nın tekrardan zuhuru gibi zuhur edecektir.” Yani “Hz. Yusuf gibi hapse girecek” diyor ama “bu iki kere olacak” diyor. “Meryem oğlu İsa’nın tekrardan zuhuru gibi de zuhur edecektir.”

Evet, dinliyorum.       

HÜSNA KARAKUŞ: Muş’un Muratgören Köyü’nde çoğunluğu eski ve terk edilmiş evlerin büyük bölümünün çatısında leylek yuvaları bulunuyor. Köylüler bu yuvaların zarar görmemesi için eski evlerini yıkmıyor. Vatandaşlardan Hasan Yılmaz “Yaklaşık on beş yıl önce yeni ev yaptım ve eski evim şu anda boş. Yıkmam gerekiyor ancak çatısında yıllardan beri leylek yuvası olduğu için yıkamıyorum. Çünkü leylekleri çok seviyoruz. Köyümüz bir asırdır leyleklere ev sahipliği yapıyor. Onlar köyün neşe kaynağı” dedi.

ADNAN OKTAR: Aman ha. Tabii leylek çok hayati, çok iyi yapmış.

HÜSNA KARAKUŞ: Altmış haneli köyün otuzunun çatısında leylek yuvası var.         

ADNAN OKTAR: Süper. Ne tatlı hayvanlar maşaAllah.

Evet, dinliyorum.        

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu Başkanı vatandaşımıza israf önleme çağrısı yaptı. Türkiye’de yıllık 214 milyar liralık israf yapılıyor. Günde 4.9 milyon ekmek, yılda 1.7 milyar ekmek çöpe atılıyor. Üretilen yıllık meyve sebzenin yarıya yakını daha sofraya gelmeden dağıtım tüketim aşamasında israf oluyor. Bu israfı önlemek için ambalajlı gıda tüketilmesi ve üreticilerin de ürünlerini ambalajlaması çağrısı yapılıyor.

ADNAN OKTAR: Ama her halükarda yine yapabilirler yani imanla, Allah korkusuyla o önlenir yani o tip teknik tedbirlerle önlenmez, onu durduramazlar öyle.

Evet, dinliyorum.

VTR: Dünyanın en zengin adamı olsaydınız yapacağınız ilk üç şey nedir?

ADNAN OKTAR: Ucu bucağı yok ama çok çok fazla para olması lazım. Bir kere şu Yaratılış Atlası’nı bütün okullara tek tek dağıttırırdım. Bütün okullardaki bütün öğrencilere, bütün dünyada dağıttırırdım. Bir kere Darwinizm konusu kökünden biterdi. İkincisi, benim kitaplarımın tamamını takım olarak dağıttırırdım öğrencilerin herkesin evine. Birer kütüphane kurdurturdum, ondan sonrası artık kolay, ondan sonra eğlence faslı onu bana bıraksınlar.

VTR: Kuran ahlakından uzak olanlarla aynı evde yaşayanlara ne tavsiye edersiniz?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, nur yüzlüm sabrederse çok sevap alır. Dindar insanların içinde yaşayandansa mesela yüz misli daha fazla sevap kazanır, onun için bir hayır. Çünkü Peygamber Efendimiz (sav) de müşriklerin içinde İslam’ı yaşadı çok fazla sevap aldı. Ama sahabelerin içinde yaşamaya başlayınca sevap düşer azalır. Mesela bin sevap alırken beş sevap almaya başlar, onun için zorluk içerisindeki ibadet çok makbuldür.

Evet.

GÖRKEM ERDOĞAN: Tutankhamen’un mezarının mührünün resmi, 3245 yıllık.

ADNAN OKTAR: Bir daha söyle bakayım.

GÖRKEM ERDOĞAN: Tutankhamen’un mezarının yani lahitinin üstündeki mühür.

ADNAN OKTAR: O devirden kalmış.

GÖRKEM ERDOĞAN: O devirden kalmış bu mühür, bu mührü kırıp içeri giriyorlar. 3245 yıllık. 1922 yılında kırılmış bu mühür.

ADNAN OKTAR: Hayret ya.

GÖRKEM ERDOĞAN: Bir resim daha var 1945 yılında bu resim Alman savaş suçlularının resmi ama Amerikan kamplarındalar. Kendilerine Hitler’in diğer ölüm kamplarında yaptıklarıyla ilgili bir video izletiliyor. 1945 yılında bu askerlerin tepkileri. Birçoğu gözlerini kapatıp bakamıyor. 

ADNAN OKTAR: Yaptıkları zulmü hatırlatıyorlar. İşte sürüklenip gitmişler demek ki.

Evet, dinliyorum.    

VTR: Kadınlar mutlu olmak için neler yapmalı?

ADNAN OKTAR: Ben senin önce şu güzelliğini bir göreyim. Sen çok çok güzelsin. Canımın içi bu güzellikle senin zaten çok sevileceğin ve bu candanlıkla çok sevileceğin açık, harikulade güzelsin. Allah seni muhteşem yaratmış. İnşaAllah cennette arkadaş oluruz, dost oluruz. Allah güzelliğini daha da artırsın. Seni bir daha dinleyeyim.    

VTR: Kadınlar mutlu olmak için neler yapmalı?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm kadınlar çok akıllı olurlar, çok derin düşünmeye yatkındırlar. Allah’la çok candan bir bağlantıya geçmesi lazım kadınların. Allah korkusunu çok iyi bilecek, Allah’ın detaylarını çok iyi görecek müthiş bir yeteneği var kadınların. Allah’ı çok candan severlerse, çok yakın olurlarsa ve Allah'ın büyüklüğünü o güzel yüksek akıllarla iyi kavrarsalar kadın mutluluğun da ötesinde tutkuyu, aşkı çok muhteşem yaşayan metafizik bir varlığa dönüşür. Bunun dışında kadının mutlu olması diye bir konu olmaz.           

GÖRKEM ERDOĞAN: Yayınımızın sonuna geldik. Yarın inşaAllah görüşmek üzere.