Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri Mehdi as'ın öğretmeni midir? (İzleyici sorusu)

Adnan Oktar’ın 24 Ekim 2017 tarihli A9 TV röportajından

 

İZLEYİCİ SORUSU: Said Nursi Mehdi'nin öğretmeni mi oluyor?

 

ADNAN OKTAR: Said Nursi diyor ki: “Hiçbir cihette” diyor bak “hiçbir cihette” yani belirli bir cihette değil “hiçbir cihette, hiçbir yönde o ahir zamanın acip şahsı gibi olamam” diyor. Hiçbir cihette. “Ancak onun, pişdar bir neferiyim, öncü bir askeriyim, ona yer hazır eden bir dümdarıyım” diyor. Bak hiçbir cihette diyor. Ahir zaman o acip şahsi gibi olamam diyor. Acip diyor.

Sungur Abi’ye ben sormuştum. ‘Sungur Abi’ dedim, ‘nur talebesi mi olacak Mehdi’ dedim. Bediüzzaman'ın talebesi olduğu için tabii ben doğal olarak ‘tabii ki Nur talebesi olacak’ diye bekliyordum. “Yok” dedi, “Nur talebesi olmayacak dedi Bediüzzaman” dedi. “Nur talebesi olmayacağını söyledi” dedi. ‘Peki nasıl olacak abi’ dedim ben şaşırdım. Şöyle elini açtı, “bambaşka olacak dedi” dedi. Bambaşka. Ben benim de huyum yani böyle şeylerde ayıp olur diye üstüne gitmiyorum ama halbuki istesem birkaç soru daha sorsam anlatacaktı yani o şeydeydi. Modu çok iyiydi ama o kadarla bıraktı.

Yalnız neyin ebced hesabını yaptı onu anlayamadım. İlk geldi, “Selamünaleyküm” dedi. ‘Aleykümselam Hocam’ dedim ben. “Senin adın ne kardeş?” dedi. ‘Adnan Hocam’ dedim, ‘Adnan Oktar’ dedim. Hemen cebinden bir bloknot çıkarttı, bir de kalemini çıkarttı. “Memleketin nere” dedi. ‘Ankara’ dedim. Hemen adımı, soyadımı yazdı. Bir ebced hesabı yaptı. Bizim çocuklar da gülmeye başladı tabii. Çok heyecanlandılar, anladılar yani onun ne amaçla yaptığını anladılar ebced hesabını. Ben de cahil çocuklar, daha yeni geldikleri için bizim çocuklar saygı, edebi, adabı o kadar bilmiyorlar. Heyecanlanınca güler ya bazı insanlar ama çocuksu bir mantıkla bunu yaparlar. Ben de ayıp olmasın diye Sungur Abi'yi ileriye doğru alıp götürdüm. Yani hiç bağlantı kuramayacakları bir yere doğru götürdüm, orada sordum bu soruları. İşte bambaşka olacağı orada söyledi. Bir de nur talebesi olmayacağını da orada söyledi.

Barla Lahikası, sayfa 162'de: “Fakat o ileride gelecek acip şahsın bir hizmetkarı ve ona yer hazır edecek bir dümdarı ve o büyük kumandanın pişdar bir neferi olduğumu zannediyorum." diyor.

Mehdi (as) için Bediüzzaman diyor ki: “Ben bir mezhep mukallidiyim, Şafiyim” diyor. Şafi mezhebine tabiyim. Yani “İmam-ı Şafi benim mürşidimdir, benden üstündür” diyor. İlim yönünden, mücedditlik, müçtehitlik yönünden benden üstündür. Dolayısıyla ben ona tabiyim diyor. “Ama ileride gelecek o acip şahıs, hem en büyük bir müceddit.” En büyük müceddit ne demek biliyor musun? Bütün mezhep imamlarından daha büyük. “Hem en büyük bir müçtehit” yani gelmiş-geçmiş bütün müfessir ve mezhep imamlarından daha büyük. “Hem hakim hem Mehdi hem mürşit” hem mürşit, yani dünyaya mürşit “hem kutb-u azam olarak” yani dünyanın kutbu olarak “bir zat-ı nuraniyi gönderecek” diyor. Bak gönderecek. “O da Ehl-i Beyt-i Nebeviden olacaktır” yani seyit olacaktır diyor. “Ben kendimi seyit bilemiyorum” diyor. Seyyid değilim diyor. Yani Kürdüm diyor. Zaten Said'i Kürdi de deniyordu Bediüzzaman'a. Kürt alimidir. Kürt’tür Bediüzzaman. İftihar ediyoruz Kürt olmasıyla da. Fakat bunu bazı kişiler bir türlü hazmedemiyorlar.

Bediüzzaman Mehdi (as)’ın tarihini açıkça veriyor. “Bin dört yüz yıl sonra gelecek bir hakikati.” Bak Mehdi (as) için bin dört yüz yıl sonra gelecek bir hakikat diyor. 1400, harflerini tek tek yazmış, 1400. Kendisi 1300'lerde. Mehdi (as) 1400'lerde. “Mehdi (as) geldiğinde ben mezarımda olacağım ve onu mezarımdan izleyeceğim” diyor Bediüzzaman. Mezarımda olacağım diyor. Mehdi (as)’ın faaliyet dönemi olarak kendi dönemini değil, 1981, 1991, 2001, 2011 ve 2021 tarihlerini veriyor Bediüzzaman. Hiçbir zaman için o tarihi vermemiş. Hep “ileride gelecek” diyor. Ve “Darwinizmi-materyalizmi,” bak “Darwinizmi-materyalizmi tam susturacak tarzda beşere ders verecek” diyor. Bediüzzaman Darwinizm'in d-sinden bahsetmedi. Tamamen Mehdi (as)’a bırakmıştır Darwinizm'i. Hiç karışmadı, tek kelime ağzına almamıştır Darwinizmin. “Mehdi (as)” diyor, “bu üç vazifeyi aynı anda yapacak” diyor Bediüzzaman. “Muhtelif Mehdi’ler gelmiş” diyor, “bu üç vazifeyi ayrı ayrı yapmaya çalışmışlar, kısmen yapmışlar. Mehdi (as) tam, muntazam, mükemmel, eksiksiz olarak üç vazifeyi de kendi hayattayken üçünü birden yapacak” diyor. “Üç vazifenin üçünü de yapacak” diyor.

Hatta diyor ki Bediüzzaman: “Şeddeli lamlar ve mim ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar Mehdi ve şakirdleri olabilir” diyor. Bunu 1910 için söylüyor. 1910'dan 100 yıl sonra ne oluyor? 2010. Bunu gördüğünüz halde, anladığınız halde neye istinaden kurtulmaya çalışıyorsunuz? Niye Mehdiyet’ten kaçmaya çalışıyorsunuz? Anlaşılır gibi değil.