Bedenimizdeki Ayetler - 10 - Prof. Dr. Turhan Ece, Akciğer Hastalıkları uzmanı (8 Şubat 2012)

Prof. Dr. Turhan Ece, Akciğer Hastalıkları Uzmanı (8 Şubat 2012)

 

CİHAT GÜNDOĞDU: Merhaba sevgili izleyenlerimiz. Bir Bedenimizdeki Ayetler programında tekrar beraberiz. Bugünkü konuğumuz Akciğer Hastalıkları Uzmanı Sayın Prof. Dr. Turhan Ece. Hoş geldiniz Hocam.

 

TURHAN ECE: Hoş bulduk, teşekkür ederim.

 

CİHAT GÜNDOĞDU: Kendileri akciğer hastalıkları uzmanı. Bu konuda çok önceye dayanan bir eğitim süreci, doçentlik ve profesörlük safhaları var. ABD Teksas Üniversitesi Houston Tıp Fakültesi’nde MD Anderson Cancer Center merkezinde geçirdiği çalışma süreçleri de var. Ve Amerikan Göğüs Hastalıkları Uzmanlığı Derneği fellowluğu devam ediyor. Ve Türkiye’de de Akciğer Kanserleri Derneği Başkanlığı’nı yürütüyor aynı şekilde. Tabii bunların içinde Çapa Tıp Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi’ndeki Tıp Fakültesinde verdiğiniz eğitim büyük yer tutuyor tabii. Bugün kendisiyle özellikle akciğer hastalıkları, akciğerin nasıl çalıştığı, akciğerin fizyolojisi, akciğerin ne derece önemli bir organ olarak, farkında olmadan insanlar vücudun bütün ihtiyacını karşılayacak şekilde mükemmel çalışmaya devam ettiği, nefes darlığının sebepleri, astım ve koah hastalığı, bunların içinde işte bu hastalıkların sebepleri ve tedavi yöntemlerini konuşacağız, inşaAllah. Buyurun Hocam, akciğer konusunda nasıl başlamak istersiniz?

 

TURHAN ECE: Solunum sistemi organizmamızın çok önemli bir bölümü, her uzvu her dokusu olduğu gibi. Vücudumuza enerji sağlayacak olan sistemin aslında bir başlangıcı diyebiliriz. Havadaki oksijenin kana geçişini ve dokulara iletilmesini sağlayan bir organ solunum sistemi. İki bölümü var; bir, solunum pompası dediğimiz yani dışarıdaki havayı içerideki hava keseciklerine ulaştıran sistem, ki bunun içinde bir solunum merkezi var beynimizde. Ve solunum merkezinden solunum kaslarına bu uyarıyı ileten bir sinir sistemi, solunum kasları nefes alırken ekskavatör kaslar ve nefes verirken ekskavatör kaslar. Bunların ardışık olarak kasılması gevşemesini sağlayan bir uyarı sistemi. Ve bu hareketle de havayı akciğerlerimize ileten bir hava yolları, üst solunum yolları burun boğaz bölgesi ve trakea dediğimiz ana soluk borusu ve sonrasında bronşlar ve sonunda da binlerce, yüz binlerce hava keseciği. Bir insanın akciğerin, tam olarak açabilseniz bir yüzeye, bir futbol sahası kadar bir yüzey var göğsümüzde. O kadar harika bir yapı var. Ve solunum pompasının akciğerlerin hava keseciklerine kadar taşıdığı havayı, taze oksijen içeren havayı zarlardan geçerek difüzyon dediğimiz sızma şeklinde kana, kan damarları ki her keseciğin etrafında bir damar yumağı var kapiller ağı dediğimiz. Burada dolaşan kan eritrosit yani kırmızı kan hücreleri ve bunların içinde de kana rengini veren kırmızı hemoglobin maddesi. Bu madde işte oksijeni bağlıyor. Yani nefes aldığımız hava keseciklerine gelen ve oradan sızma, difüzyon şeklinde damara gelen oksijeni eritrositlerin, kırmızı hücrenin içindeki hemoglobin maddesi bağlıyor ve kalbin pompalamasıyla bütün vücuda dağılıyor ve dokuların ihtiyacını bu şekilde temin etmiş oluyor. Buna da gaz değişim ünitesi diyoruz, yani akciğer parankiminde gaz değişimi diyoruz. Yani dolayısıyla solunum sistemi bir solunum pompası ve bir gaz değişim ünitesi olmak üzere iki bölümden oluşuyor. Bu gaz değişimi oluşunca yani havadan gelen gazı ve oksijeni kana geçirmek ve vücutta kullanılmış, açığa çıkmış olan karbondioksit gazını da dışarıya gönderme tam tersi yolla yani kapiller ağdan yine sızma yoluyla, difüzyon yoluyla hava keseciğine oradan da nefes vererek dışarı atıyoruz. İçerideki gaz değişimi ise şöyle; dokulara gitti hemoglobinle oksijen, orada dokuların ihtiyacı olan dokulara bırakıyor ve karbondioksidi tekrar yüklenerek akciğere dönüyor. Böyle çalışan bir sistem var. Ve bu tamamen spontan kendiliğinden bir sistem, otomatize bir sistem. Biz aslında normalde vücudumuzun ihtiyacı olan gaz değişimini sağlarken bunun  çok farkında olmuyoruz. Solunum merkezimiz uyarıyı çıkarıyor bu söylediğim sistemlerle gaz geliyor ve atık gazlar da atılmış oluyor. Böylece kendiliğinden çalışan bir sistemle nefes alış verişi oluyor. Bu sistemdeki bazı zorlanmalar yani mesela fizyolojik olan nefes darlığı dediğimiz şey daha çok spor yaparken, ağır egzersiz yaparken daha fazla oksijene ihtiyaç duyuyor vücut. Onun için daha sık ve daha derin nefesler alıp veriyoruz.


A9TV Televizyonu Adnan Oktar Harun Yahya Sohbetler Belgeseller A9 TV Yeni Frekansımız: Türksat 3A Uydusu FREKANS: 12524 Dikey Batı Sembol Oranı: 22500