Allah dünyada da güzellik ister

Sevinç Kurbanova: Hem stüdyonuz olsun hem sizinle ilgili olan herşey olsun, hanımları göremedim ama hep görüyorduk programınızda, hanımlar olsun, beyler olsun hepsi son derece güzel ve son derece estetik ve son derece şık, eviniz öyle, villanız öyle… Yani hep etrafınızda güzellerin daha çok olmasının sebebi ne, bu böyle bir prensip mi, yoksa?

 

Adnan Oktar: Bu, Allah’ın ahlakı. Allah bizim böyle olmamızı istiyor. Cennet sonsuz güzel, herşey çok güzel.

Allah dünyada da güzelliğe çok önem verir. İnsanlar güzeldir, hayvanlar güzeldir, bitkiler güzeldir, hücrenin içi güzeldir, koful güzeldir, mitokondri güzeldir, golgi cisimciğine varıncaya kadar herşey güzeldir. Atomlar güzeldir, nötronlar, protonlar dans ederler. Herşeyde bir düzgünlük, intizam vardır. Biz de doğal olarak, Allah’ın verdiği fıtrat ile, hep düzgünlüğü, güzelliği ve temizliği ararız. Ne kadar güzel olmak istersek, o kadar güzel olur. Allah’a o kadar yakın oluruz.

 

Sevinç Kurbanova: Çok güzel, yani o yüzden soruyorum, hiç programınızda mesela diyelim tüm kadınlar güzel o ayrı ama, çok estetik, az önce de dediğim gibi,  çok güzel kadınlar görüyoruz. Orta güzellikte bir kadın veyahutta hiçbir güzelliği olmayan bir kadın hiç göremedik, bu özel bir seçim mi yani programın mı misyonu, yoksa sizin mi dünyaya vermek istediğiniz mesaj ki tüm Müslümanlar, Müslüman dünyası kadınları güzeldir, onu mu demeye çalışıyorsunuz?

 

Adnan Oktar: Aslında o tabii, çünkü Hz. Süleyman’ın yaptığı da oydu. Hz. Süleyman’ın yanındaki bütün talebeleri, çalışanları, hizmet edenleri hepsi tek tek seçkindi. Hepsi çok güzellerdi. Hanımları, biliyorsunuz 1000 hanımı vardı, 1000 adet, maşaAllah dedemize. 700’ü nikahlı hanımıydı, 300 de cariyesi vardı. Hepsi kral kızları, kraliçeler, böyle seçkin ailelerin kızlarıydı ve asil ailelerin kızları olmaları sebebiyle de çok çok güzel, bakımlı ve çok temizdiler. Sarayının her yeri altın kaplamaydı biliyorsunuz Hz. Süleyman’ın. Tevrat’ta uzun uzun anlatılır. Her yer heykellerle, resimlerle, sanat eserleriyle doluydu. Hz. Süleyman dedemiz sanatın üstadıydı. Biz de torunları olduğumuz için, aynı yoldayız. Herşeyin güzel olmasını istiyoruz. Atlar bile çok güzeldi, Hz. Süleyman’ın atları. Kuran’da ona dikkat çekilir. ‘Boyunlarını ve bacaklarını okşuyordu’ diyor Hz. Süleyman. Özel bakım yapılan atlar, sarayın içine alınıyor atlar, Hz. Süleyman’ın sevmesi için. Güzelliği biz istersek Allah güzelliği bize sürekli yaratır.

 

Sevinç Kurbanova: Ama dediğim gibi, sizin programınızın güzelliği, daha doğrusu farklılığı, hem de güzel ve estetik bayanların, beylerin burada daha çoğunlukta olması… Bu zaman zaman spekülasyonlara sebep oluyor, bazen sizi tenkit ediyorlar, neden böyle bir program yapıyor diye. Sizin programınızın amacı daha çok izlenilmek için daha çok bayanın, daha güzel bayanların stüdyoya gelmesi mi, yoksa sizin etrafınıza sadece güzeller mi geliyor? Soru o yani…

 

Adnan Oktar: Ben sanatçı ruhluyum. Herşeyin güzel olmasını isterim. Ve en güzel olmasını isterim. Güzelleşinceye kadar da gayret ederim. Benim yanıma gelen hanımlar dikkat ederseniz sonra daha da güzelleşiyorlar. O manevi ruh onları daha da güzelleştiriyor. Eşyalar güzelleşiyor, evler güzelleşiyor, bu kaldığımız ev, burası, ilk aldığımızda viraneydi. Ama sonra, görüyorsunuz son derece şık, çok bakımlı ve güzel hale geldi. Diğer kaldığımız ev de öyle, virane halde aldık, ama sonra cennet gibi oldu. Bakarsan bağ olur derler, Türk atasözü var biliyorsunuz, bakmazsan dağ olur derler. Dedikodularda da yine bir halk sözü vardır; zenginin malı züğürdün çenesini yorar derler biliyorsunuz, Türk atasözüdür o. Halk hep böyle, mesela köyün ağasıdır onlar için dert, yani hep ondan bahsederler, işte ağa şuraya gitti, ağa buraya geldi. Ağa yemek yedi, halkın başka bir konusu olmaz. Bazı insanlar da güzelliği yaşayamayınca, zenginliği yaşayamayınca, sanatı, estetiği bulamayınca, onu bulan insanları kıskanırlar. Onun hakkında birşeyler konuşmak isterler. O biraz psikolojik olarak onları rahatlatmak için yapılmış bir seanstır kendileri açısından. Ama onları daha da üzüyor, başka bir işe yaramıyor benim gördüğüm. 


SEVİNÇ KURBANOVA: Hem stüdyonuz olsun hem sizinle ilgili olan herşey olsun, hanımları göremedim ama hep görüyorduk programınızda, hanımlar olsun, beyler olsun hepsi son derece güzel ve son derece estetik ve son derece şık, eviniz öyle, villanız öyle… Yani hep etrafınızda güzellerin daha çok olmasının sebebi ne, bu böyle bir prensip mi, yoksa? 

ADNAN OKTAR: Bu, Allah’ın ahlakı. Allah bizim böyle olmamızı istiyor. Cennet sonsuz güzel, herşey çok güzel. Allah dünyada da güzelliğe çok önem verir. İnsanlar güzeldir, hayvanlar güzeldir, bitkiler güzeldir, hücrenin içi güzeldir, koful güzeldir, mitokondri güzeldir, golgi cisimciğine varıncaya kadar herşey güzeldir. Atomlar güzeldir, nötronlar, protonlar dans ederler. Herşeyde bir düzgünlük, intizam vardır. Biz de doğal olarak, Allah’ın verdiği fıtrat ile, hep düzgünlüğü, güzelliği ve temizliği ararız. Ne kadar güzel olmak istersek, o kadar güzel olur. Allah’a o kadar yakın oluruz. 

SEVİNÇ KURBANOVA: Çok güzel, yani o yüzden soruyorum, hiç programınızda mesela diyelim tüm kadınlar güzel o ayrı ama, çok estetik, az önce de dediğim gibi,  çok güzel kadınlar görüyoruz. Orta güzellikte bir kadın veyahutta hiçbir güzelliği olmayan bir kadın hiç göremedik, bu özel bir seçim mi yani programın mı misyonu, yoksa sizin mi dünyaya vermek istediğiniz mesaj ki tüm Müslümanlar, Müslüman dünyası kadınları güzeldir, onu mu demeye çalışıyorsunuz? 

ADNAN OKTAR: Aslında o tabii, çünkü Hz. Süleyman’ın yaptığı da oydu. Hz. Süleyman’ın yanındaki bütün talebeleri, çalışanları, hizmet edenleri hepsi tek tek seçkindi. Hepsi çok güzellerdi. Hanımları, biliyorsunuz 1000 hanımı vardı, 1000 adet, maşaAllah dedemize. 700’ü nikahlı hanımıydı, 300 de cariyesi vardı. Hepsi kral kızları, kraliçeler, böyle seçkin ailelerin kızlarıydı ve asil ailelerin kızları olmaları sebebiyle de çok çok güzel, bakımlı ve çok temizdiler. Sarayının her yeri altın kaplamaydı biliyorsunuz Hz. Süleyman’ın. Tevrat’ta uzun uzun anlatılır. Her yer heykellerle, resimlerle, sanat eserleriyle doluydu. Hz. Süleyman dedemiz sanatın üstadıydı. Biz de torunları olduğumuz için, aynı yoldayız. Herşeyin güzel olmasını istiyoruz. Atlar bile çok güzeldi, Hz. Süleyman’ın atları. Kuran’da ona dikkat çekilir. ‘Boyunlarını ve bacaklarını okşuyordu’ diyor Hz. Süleyman. Özel bakım yapılan atlar, sarayın içine alınıyor atlar, Hz. Süleyman’ın sevmesi için. Güzelliği biz istersek Allah güzelliği bize sürekli yaratır. 

SEVİNÇ KURBANOVA:Ama dediğim gibi, sizin programınızın güzelliği, daha doğrusu farklılığı, hem de güzel ve estetik bayanların, beylerin burada daha çoğunlukta olması… Bu zaman zaman spekülasyonlara sebep oluyor, bazen sizi tenkit ediyorlar, neden böyle bir program yapıyor diye. Sizin programınızın amacı daha çok izlenilmek için daha çok bayanın, daha güzel bayanların stüdyoya gelmesi mi, yoksa sizin etrafınıza sadece güzeller mi geliyor? Soru o yani… 

ADNAN OKTAR: Ben sanatçı ruhluyum. Herşeyin güzel olmasını isterim. Ve en güzel olmasını isterim. Güzelleşinceye kadar da gayret ederim. Benim yanıma gelen hanımlar dikkat ederseniz sonra daha da güzelleşiyorlar. O manevi ruh onları daha da güzelleştiriyor. Eşyalar güzelleşiyor, evler güzelleşiyor, bu kaldığımız ev, burası, ilk aldığımızda viraneydi. Ama sonra, görüyorsunuz son derece şık, çok bakımlı ve güzel hale geldi. Diğer kaldığımız ev de öyle, virane halde aldık, ama sonra cennet gibi oldu. Bakarsan bağ olur derler, Türk atasözü var biliyorsunuz, bakmazsan dağ olur derler. Dedikodularda da yine bir halk sözü vardır; zenginin malı züğürdün çenesini yorar derler biliyorsunuz, Türk atasözüdür o. Halk hep böyle, mesela köyün ağasıdır onlar için dert, yani hep ondan bahsederler, işte ağa şuraya gitti, ağa buraya geldi. Ağa yemek yedi, halkın başka bir konusu olmaz. Bazı insanlar da güzelliği yaşayamayınca, zenginliği yaşayamayınca, sanatı, estetiği bulamayınca, onu bulan insanları kıskanırlar. Onun hakkında birşeyler konuşmak isterler. O biraz psikolojik olarak onları rahatlatmak için yapılmış bir seanstır kendileri açısından. Ama onları daha da üzüyor, başka bir işe yaramıyor benim gördüğüm.