Sohbetler (3 Ocak 2018; 23:00)
BÜLENT SEZGİN: İyi geceler değerli izleyicilerimiz. Hoş Sohbetler’e başlıyoruz inşaAllah. Adnan Bey hoş geldiniz.
ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Ne güzel. Evet dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Arkadaşlarımız Altuğ Berker, Sedat Altan ve Seral Köprülü sizi temsil eden Dünya Basın Mensupları Derneği'nin ödül törenine katıldılar Adnan Bey. Törenden bazı resimler göstereceğiz. Türkiye Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Dr. İsmail Kapan. Basın İlan Kurumu İstanbul Şube Başkanı Mehmet Köşker. Bu resimde Nazmi Yazar’ı görüyoruz, Eğitim Müdürü Dünya Basın Mensupları Derneği Başkan Yardımcısı kendisi. Sayın Nevzat Çiçek. Haber Türk Gazetesi Yazarı Mehmet Atalay. MÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Fuzül İnşaat'ın sahibi Eyüp Akbal. AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Dr. Nurettin Nebati. Yeni Dünya İş Kadınları Platformu Kurucusu Havva Firdevs Külünk. İnanç Dış Ticaret Hizmetleri Grubu Başkanı Necdet Külünk. Dünya Basın Mensupları Derneği Başkanı Muzaffer Tunç. Mardin Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı İbrahim Biter. Ressam İsmet Yedikardeş. Habertürk'te Enine Boyuna Programından Ece Üner ve Eşi CNN Türk Program Yapımcısı Deniz Bayramoğlu Müfit Gürtuna. Dünya Basın Mesutları Derneği Başkanı Muzaffer Tunç. Biruni Üniversitesi Rektörü Profesör Adnan Yüksel. Rumeli Dernekleri Başkanı Ayhan Bölükbaşı. CNN Türk Program Yapımcısı Cem Seymen. Star Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak. NTV program yapımcısı Oğuz Haksever. MHP İstanbul Milletvekili Arzu Erdem. Yine törenden bazı görüntüler. MÜSİAD Yönetim Kurulu üyesi Eyüp Akbal ve Şişli Kaymakamı İdris Akbıyık. Eyüp Akbal, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Ahmet Kızılay.
ADNAN OKTAR: Güzel olmuş. Türkiye'nin bütünlüğü çok önemli. Yani muhalefet olsun, iktidar olsun, hangi parti de olursa olsun, bütün bünyeyi sağlıklı tutmak gerekiyor. Kangren olmuş kol olursa o bünye ölür. Kangren bacak olursa ölür. Bütünün de sağlıklı olması lazım sistemin. Fikir ayrıkları olur. Ayrı düşünebilirsin ama kine nefrete gerek yok. Öfkeye gerek yok. Bu çok aşağılık bir hareket. Adam fikri ayrı olabilir, sana ne. Kudurmuş gibi ona kin duymanın bir alemi yok. Ateist olabilir, Darwinist olabilir. Başka fikirleri vardır, makul, seveceğin bir üslupla eleştirirsin, doğruya aktarırsın, o kadar. Ama kin dolu bir üslup ahmaklık, başka bir şey değil.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Sarıyer ilçe başkanlığının bahçesinde halka seslendi ve şu açıklamaları yaptı Adnan Bey: “Bizi bölmek, parçalamak istediler. Biz Türk'üyle, Kürt'üyle, Laz'ıyla, Çerkez’iyle, Gürcüsüyle, Arap'ıyla, Alevi'siyle, Sünni'siyle tek milletiz. Bizi bölemeyecekler. Bayrağımızın rengi, şehidimizin kanının rengidir. Hilal bağımsızlığımızın ifadesidir. Yıldız, şehitlerimizin ta kendisidir. Bayrağımıza eş bayrak yok. Tek vatan. 780 bin kilometreyle tek vatan. Vatanımızı da bölemeyecekler. Yok Güneydoğu’da şöyle, doğuda böyle. Avucunuzu yalarsınız. Benim sizden bir ricam var; bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız. Hep birlikte Türkiye olacağız.”
ADNAN OKTAR: Çok güzel. O Hacı Bektaş Veli'nin sözünü söylemesi de çok iyi oluyor. Alevi kardeşlerimize sevgisini ifade etmiş oluyor. Tayyip Hocam samimi delikanlı. Oturup oradan buradan bak yurt dışında Amerika'da oyun oynamaya kalkıyorlardı, o da fos çıktı. Hep şamata yani. Kendini Allah'a adamış bir insan. Çocukluğundan beri mücadele halinde. Gencecik delikanlıydı, baksana bu yorgunluğun bütün alametleri üstüne görülüyor. Bu zorlu bir mücadele, zorlu bir hayat. Eğlence değil bu yani. Dolayısıyla çıkarım var. Ne çıkar olacak? Ne çıkar olacak yani? Bu yaşına gelmiş bir insandan 60 tır, 70 tır, paradan bahsediyorsun. Ne yapsın yani parayı ne yapsın?
-Hocam, teknik olarak da ispatladınız. Öyle bir para eve sığmıyor zaten, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Çok münasebetsiz bir açıklama yani. Eve değil depoya bile sığmaz. Hayır bir de öyle bir insan değil ne yapacak? Bir tabak yemek yiyor, bir yerde yatıyor. Dünyayla bir alıp veremediği yok, hırsı da yok. Gecesi yok, gündüz yok, günde 3-5 saat uykuyla idare ediyor. Yazık günah. Yetenekli, gayretli bir insan. Bırak çalışsın, niye ayağına dolanıyorsun? Hayır, sen yap, becerebiliyorsan seni destekleyelim bak. Ona bir şey demiyoruz. Zannediyoruz ki yani biz illaki yani takıntılıyız, öyle bir konu yok. Varsa yeteneğin, yani onun gibi böyle bir şevkin, İttihad-ı İslam için bir gayretin, bir azmin varsa çık ortaya, seni destekleyelim. Diyor ki ben yapmayacağım. Ee? Ona da yaptırmayacağım diyor. E zorun nedir? Ne istiyorsun? Bırak. O bu konuda yetenekliyse, ki görüyorsun gayret ediyor Allah rızası için. Teşvik et, şevklendir, yardımcı ol. Koru-kolla. Deccal manyak. Neye, niçin saldırdığı belli olmuyor. Kan dökmek istiyor, döküyor. 1 milyon, 2 milyon. Sonra sakinleşiyor kan döktükten sonra. Biraz duruluyor, biraz duruyor bir daha kan dökmek istiyor. Yine sakinleşiyor, yine kan döküyor. Yani bunlar kan dökme makinesi gibi deccaliyet. Ta ilk deccallardan başlamış. Elden ele, elden ele, elden ele bunlar devam etmişler. Yani el vermeyle gider deccaliyet. Törenle el veriyorlar. Ondan ona, ondan ona, ondan ona. Mesela Roma'ya vermişlerdi son olarak, Roma'dan İngiliz Derin Devleti’ne geçti. Yani o kafada. Tabii arada var oldu devletler ama yani büyük yapılanma olarak İngiliz Derin Devleti’ne geçti.
Adamlar mesela yaşlı başlı adamlar, İngiliz Derin Devleti’nin elemanları. Ya kardeşim iki ayağın mezara sallanmış, zoruna ne oldu? Allah olmadığın belli, yolda yürüyemiyorsun -haşa- camlara falan çarpıyorsun, kolundan tutuyor garsonlar. Zor bela götürüyorlar. Bin bir türlü hastalığı var, ben Allah'ım diyor. Deli misin sen? Sonra kan döktürüyorsun, çoluğu çocuğu ezdiriyorsun. Hayatları da hayat da benzemiyor bu deccalın avanesinin. Yani baktık hakikaten, İngiltere'de bunların köşkleri falan ama karanlık, izbe hayatları. Uşakları var ama çok içine kapalı yaşıyorlar. Bir eğlenceleri bir hayatları yok yani. Kadın sevgisi zaten hiç yok. Hemen tamamı homoseksüel. Böyle pis bir hayat yani. Ne istedikleri belli değil.
VTR- Adnan Oktar ve arkadaşlarının katıldığı yılbaşı yemeğinden fotoğraf ve videolardan görüntüler.
OKTAR BABUNA: Asıl büyük yemek Roma’da mı Hocam, inşaAllah?
ADNAN OKTAR: Hz. İsa Mesih (as) ile yemek yiyeceğiz. Asıl odur. Bak diyor ki: “Evvelimiz ve sonramız” diyor. İki yemekten bahsediyor. Evveli o yemek. Çünkü onu söyledikten sonra yemeği yediler. Bir de sonraki bir yemekten bahsediyor. O da hep birlikte yiyeceğimiz yemek, inşaAllah.
Ve yine İncil'e uygun olarak ekmek ve balık yiyeceğiz. Üzüm suyu, ekmek ve balık. Semboliktir çünkü. Üzüm suyu, ekmek ve balık. Bizzat eliyle bölecek İsa Mesih (as), inşaAllah. Doymak için yemeyeceksin, bereketlenmek için Oktar. Orada balık falan bırakmazsın sen. İştahın yerinde. Bölüşeceğiz o kadar.
Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Sofradan da bazı görevler vardı.
VTR- Adnan Oktar ve arkadaşlarının katıldığı yılbaşı yemeğinden fotoğraf görüntüleri.
ADNAN OKTAR: Kadınlar dünyanın en büyük süsüdür. En muhteşem varlığıdır. Onların heybeti, onların güzelliği, onların verdiği sıcaklık, onların verdiği heyecan, onlardaki estetik, onlardaki sanat, bir de sakallı bıyıklı kardeşlerimiz. Tamam sizleri de seviyoruz ama kıyası kabil değil.
OKTAR BABUNA: Size olan sevgileri çok güzel, maşaAllah. O mucize zaten.
ADNAN OKTAR: Evet. Hanımlar nereye gitseler orayı güneş gibi aydınlatırlar. Bak orada sırf bak bir tek bir hesap, yabancı bir hesap. Benim dikkatimi çekti. Yabancı bir hesap. Yüzlerce hesaptan bir tanesi. İki milyon izleme. Bu Türkiye'de, Ortadoğu'da olacak iş değildir. Bu sevgiyi ve itibarı gösterir, muhabbeti gösterir. Oradaki kaliteyi, güzelliği, ihtişamı o insanların manevi temizliğinden kaynaklanıyor o heyecan. Her yerde herkes yılbaşı toplantısı yapıyor ve baya şaşalı. Havai fişekler bilmem neler falan, yemeli içmeli falan. Ama bak orada ne şarap var, ne içki var, ne sigara var. Namuslu, afif, efendi aklı başında, nur gibi, güneş gibi genç kızlar. İnsanların pek alışık olmadıkları bir durum. Yani yüzde yüz garantili, çünkü tertemizler. Tabii yani, pek derken birçok yerde alışıktır ama birçok yerde de alışık değildir insanlar. Dolayısıyla manevi güzelliğin insanlarda nasıl etki ettiğini görüyoruz. Amerika'da, her yerde var yılbaşı kutlamaları, kimse ilgilendiriyor mu? Yok. Ama bak bu kutlama herkesi ilgilendirdi. O manevi temizlikten, oradaki ruhaniyetten kaynaklanıyor. Başka hiçbir nedeni yok.
BÜLENT SEZGİN: Hocam, biz de biraz da olsa şereflendiniz, nurunuzdan istifade ettik maşaAllah.
ADNAN OKTAR: Yani evet, şimdi ayıp olur gelmememiz, yani davet edilmişiz. Davete icabet vaciptir. Geldik, yedik, içtik, güzel, teşekkür ederiz dedik. Çocuklar müsaadenizle dedik. Gideceğimiz yere bir an önce gidelim.
Arpa ekmeği yiyeceğiz İsa Mesih (as)’la arpa. O zaman arpa ekmeği yemişti ve balık, inşaAllah. Çok manidardır, arpa ekmeği etle aynıdır. Yani diğer bütün buğdaylarda bulunmayan bir protein cinsi. Yani et gibi arpanın etkisi. Mesela birçok çeşit var biliyorsunuz. Buğday çeşidi var falan filan. Ama arpadaki zenginlik yok onlarda. Arpada hem mineral zenginliği var hem protein zenginliği var.
OKTAR BABUNA: Siz Müslümanların nasıl kaliteli olması gerektiğini gösteriyorsunuz, maşaAllah.
İZLEYİCİ SORUSU: Münafıkları deşifre etmek neden önemli?
ADNAN OKTAR: Yakışıklım, münafık şimdi özel yaratılan bir varlık. Mesela şeytan, Allah şeytanı milyonlarca yaratıyor ama münafık nadide bir varlıktır ve Müslümanların içine gönderilir. Mesela üç tane, beş tane, on tane falan gönderilir. Bu ibadet için çok hayati bir şeydir. Çünkü şeytan insanlaşmış oluyor, bir mucize meydana gelmiş oluyor. Bu, ibadetin vaktinin girdiğini gösterir. Münafık artık kendini gösterdiğinde Kuran'daki ayetlerin uygulanması vakti geldi demektir. Kuran'daki o bütün münafıklarla ilgili ayetleri artık uygulamaya başlarsın. Nasıl namazın vakti girdiğinde namaz farz oluyorsa münafık da kendini gösterdiğinde münafıkla mücadele farz olur. İbadet olarak.
Evet dinliyorum.
İZLEYİCİ SORUSU: Şeytan en çok neden rahatsız olur?
ADNAN OKTAR: Şeytanın en rahatsız olduğu Allah'la -haşa- yarış halinde, kendi kafasına göre yarıştığını düşünür. Allah'tan büyük olma iddiasıdır. Yani en üstün olduğu, münafıkların da derdi odur. Allah'tan büyük olma iddiasıdır. Peygamberden daha büyük olma, imamdan daha büyük olma, yani üstünde bir otorite kabul etmez münafık. En başta Allah'ı kabul etmez. Peygamberi ve imamı. Yani veyahut işte ululemr kimse kabul etmez. O büyüklük hissinden dolayı.
Evet, dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: İçişleri Bakanı Süleyman Soylu: “Okulun çevresinde bir uyuşturucu satıcısını gördüğümüz zaman beni ne kadar kınarlarsa kınasınlar, ne kadar eleştirirlerse eleştirsinler, o uyuşturucu satıcısının ayağını kırmaya polis görevlidir, suçunu bana atsın” dedi.
ADNAN OKTAR: Şimdi ayağını kırmak derken, ayağını alt alıp ayağını kırsın diyor. Anlattıklarımız fayda vermiş demek. Söylüyorum, gece-gündüz anlatıyorum. Polis hakikaten biraz çekingen davranıyor. Tabii ki orada ayak kırmaya gerek yok. Ama kadın öldürmeye kalkanın ayağını kırmak lazım. Mesela sürekli kadın öldürüyorlar. Ya kolunu kır, kır kolunu Allah Allah. Silah tutuyor diyor, kolunu kır, vur odunu kır. Bu kadar çekingenliğe gerek yok. Bak aslan gibi genç kız yine götürmüşler parka. Yavrum güzel yüzüm niye gidersin parka? Adam seni öldürmeye çağırıyor. Böyle parka adam çağrılırsa anlamı nedir bunu? Gel bir görüşelim diyor parka. Belli ki psikopat. Git yanına sivil polis al. Kız arkadaşını alıyor, kız arkadaşını niye alıyorsun? Git karakoldan polis al. Böyle bir psikopat var dersiniz. Benimle görüşecek mesela kadın polis de olabilir, erkek polis de olabilir. Bir şey de olmaz. Ne bilecek adam onun polis olduğunu? Buyur ne istiyorsun dersin konuşursun. Polis de silahı, mermi ağzına verilmiş hazırda duracak. Yani illaki saldıracak diye düşünecek. Yani vurmaya hazır olacak. Silaha falan davrandığında çekip-vursun. Yağmur gibi yağdırsın kalçasına, bacağına, her yerine çökertsin. Yani gece-gündüz bunu söylüyoruz. Çok çekiniyorlar gereksiz. Bir şey olmaz. Ne kadar çok bu. Mesela bak yine iki çocuğu götürüp şehit etmiş adam, kendini de vurmuş. Çocuğu adama niye teslim ediyorsun? Babası diyor. Ya babası demek Allah mı oldu başıma bu yani elhamdülillah yani? Allah mı oldu? Allah değil ki o. Niye teslim ediyorsun onu? Niye teslim ediyorsun? Tabii böyle de denilmez. Allah affetsin şimdi. Bu yanlış kullanılabilirler halk arasında böyle demeyelim de. Mecbur değil, onu yaratan o değil çünkü. O çocukları yaratan Allah. Allah'a teslim et çocuğu. Ama babasına.. Adam yaratmadı ki ona götürüp teslim ediyorsun. Allah onu sebep gösteriyor sana, sebep. Baktın manyak adam, çocuğu niye bırakıyorsun? Savcılıklar, mahkemeler bu konuda kesin karar versinler. Baktı adam cins, anormal, hiçbir şekilde vermesinler. Olur mu? Adam alıp götürüyor, ne yapacağı belli. Ne edeceği de belli. Bak bu kaçıncı hep çocukları götürüp öldürüyor. Annesine kızıyor çocukları öldürüyorlar.
Evet dinliyorum.
İZLEYİCİ SORUSU: Kadınlar kendilerine yapılan baskıdan ne zaman kurtulacaklar?
ADNAN OKTAR: Canımın içi, şeytan öyle bir sistem kurmuş ki şu an onunla bir müthiş mücadele halindeyiz. Dünyanın her yerine saldırmış şeytan. Kafayı kadına takmış. Yani sistemi de kilitlemiş, hukuki yönden de kilitlemiş birçok yerde. O kadar açmazda ki çocuklar, kızlar. Mesela bir adam geliyor, konuşuyor, arkadaş oluyor, sohbet ediyor. Diyor ki kız, ben görüşmek istemiyorum. Olur mu öyle şey diyor, bir yanlışlık var herhalde diyor. Gel bir ormanda görüşelim seninle diyor. Beline silah takıyor. Benimle görüşeceksin diyor, kız diyor ki görüşmeyeceğim diyor. Vay sen misin görüşmeyecek. Takır takır vuruyor çocuğu orada. Sonra da kaçıyor ahmak. Yakalanmayacağından da emin. Ama kardeşim seni parka bahçeye davet ediyorsa, tenha bir yere davet ediyor, belli ki bir şey yapacak sana. En azından dövecek demektir en azından. Tenha. Niye kalabalık bir yere çağırmıyor? Mesela bir kahvehaneye, mesela bir kafeye falan niye çağırmıyor? Parka gidelim diyor. Tenha hiç kimsenin olmadığı yere gidelim diyor. Baş başa orada görüşelim diyor. Çünkü yardım gelmeyecek. Yanında kim? Kız arkadaşı. Kız arkadaşı ne kurtaracak onu? Kız ne yapabilir? Şimdi akıl vermek gibi de olmasın da, böyle bir tehlike varsa insan hayatını koruyacak tedbir alır kardeşim. Hayat azizdir, can azizdir. İnanamıyorum, hayret ediyorum.
İZLEYİCİ SORUSU: Müminler kendi aralarında birbirlerini çekiştirirler mi?
ADNAN OKTAR: O tabii büyük bir bela, bir tek çekiştirmekle kalmıyorlar. Savaş ediyor, kan döküyor, birbirlerini yakıyorlar, doğuruyorlar, bombalıyorlar. Sünni, Şii, Vahabi. Bu çok korkunç bir şey. Müminler birbirlerini koruyup-kollaması lazım. Aynı vatanın evlatları da birbirini koruyup-kollaması lazım. Ve diğer dünyanın insanlarını da koruyup kollamamız lazım. İnsan Allah'ın emanetidir, kutsaldır. İnsanı her yerde koruyup-kollamak gerekiyor. Yanlış yoldaysa uyarırız aynı meseleler. Ama zulme müsaade etmemek lazım.



