Sohbetler (28 Ocak 2018; 11:00)

Sohbetler (28 Ocak 2018; 11:00)

 

BÜLENT SEZGİN: İyi günler değerli izleyicilerimiz. Hoş Sohbetler’e başlıyoruz inşaAllah. Adnan Bey hoş geldiniz.

 

ADNAN OKTAR: Evet dinliyorum.

 

KARTAL GÖKTAN: Geçtiğimiz günlerde CHP'li bir isim, Özgür Suriye Ordusu'nu El-Kaide ile bir tutan bir açıklama yapmıştı. Sayın Erdoğan bu açıklamaya sert tepki gösterdi: “Kendini bilmez bazı terbiyesizler var. Ya terörist diye ifade ettiği ÖSO’lar var ya, ulan ahlaksız sen sıcak yatağında yatarken o ÖSO’lar benim Mehmet'imle beraber senin kol-kanat gerdiğin teröristleri yok ediyorlar. Bizim şehitlerimizin bedeli öyle ucuz değil. Hem içeride hem dışarıda kökünü kazıyacağız. ‘Mehmet'im sevinin, başlar yüksekte, ölsek de sevinin, eve dönsek de. Sanma bu tekerler kalır tümsekte. Yarın elbet, elbet bizimdir. Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir’” dedi.

 

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam bir yerden göğe kadar haklı. Şimdi adam hakikaten yan gelip yatıyor. Orada o insanlar, çamurda, yağmurda, soğukta PKK'lıları önüne katmış kovalıyor. Kendisi gidip orada yardımcı olacağına bu sefer onlara olmadık laf. Yani o zaman Türk ordusunda da sen onu söylersin yarın bir gün o kafayla gidersen, diyebilirsin yani beklerim. Adamlar burada oluyorlar, niye mücadele etmiyorsunuz diyor. Adam mücadele ediyor, sen diyor El-Kaide'cisin diyor. Ya kardeşim El-Kaide, ne alaka? El-Kaide kendi içinde yapılanıyor. Özgür Suriye Ordusu ayrı bir bölüm. Adam niye buraya gelsin? El-Kaide kendi grubunda oluyor. Veyahut başka gruplar var, herkes kendi grubunda oluyor. Oraya niye gelsin adam? Kendi fikriyle zıt. Kendi inançlarıyla zıt. Kabul etmeyeceği bir sistem. Mesela IŞİD var, El-Kaide ile anlaşamıyor. Ayrı. Gidip El-Kaide'nin içinde görev almaz o. El-Kaide de IŞİD'in içinde görev almaz. Herkes kendi grubu içinde oluyor. Bu temiz insanlara sen niye bunu söylüyorsun ya? Özür dilemesi lazım, lafını geri alsın.

 

Evet dinliyorum.

 

BÜLENT SEZGİN: İngiltere'deki ırkçı gruplar tarafından hazırlanan ve Müslümanlara ağır iftiralar içeren bir video Trump tarafından Twitter hesabından paylaşılınca ülke genelinde yayılmış ve Twitter'ı gelen tepkiler üzerine videoyu yasaklamak zorunda kalmıştı Adnan Bey. Trump bu videoyu yayınladığı için özür diledi ama Müslümanlardan değil İngiltere'den özür diledi. Birleşik Krallık televizyon kanalında verdiği röportajda “videoyu paylaşanların ırkçı ve korkunç insanlar olduğunu söylüyorsanız İngiltere'den özür dilerim. Ülkenizi zor durumda bırakmak istemezdim” dedi.

 

ADNAN OKTAR: Nedir bu? Seyrettiniz mi? Nasıl bir şey?

 

-Müslümanları biraz aşağılamaya yönelik bir videoydu. Böyle ırkçı bir grup var Hocam Müslüman aşağılayan İngiltere'de. Onları böyle biraz övecek tarzdaydı. Sonra kaldırdı Twitter, inşaAllah.

 

ADNAN OKTAR: Bak hep İngiltere'ye yaranmaya çalışıyor. Yakayı kaptırdı ama acayip bir kaptırma. Yani facia durumu. Fırtınadaki gemiye benziyor. Bir o tarafa yatıyor, bir tarafa yatıyor. Homoseksüeller gelip dalga geçiyorlar. Homoseksüellere istediklerini söyletiyorlar. Getirip heykeli adamı burnunun dibine koydular. Seni diyorlar dolandırıcılıktan yargılarız ha diyorlar. Tecavüzden de yargılarız. Bakın üç tane kadın var hazır diyorlar. Ödü koptu bunun. Vatan hainliğinden yargılarız diyorlar. Adam ne yapacağını şaşırdı. Ben onun başında da söyledim yani. Bak İngiliz Derin Devleti senin yakana yapışır, ona göre kendini denk al dedim. En başta söyledim, defalarca söyledim. Ama nihayetinde yakayı kaptırdı.

 

-İngiltere'ye gelmesin dediler Hocam, inşaAllah. Ve onu da Londra Belediye Başkanı'na muhatap kabul etmediler. Böyle alt düzey bir adam söyledi. Seyahati ertelediler inşaAllah Hocam.

 

ADNAN OKTAR: Bak, bu çok büyük bir skandal kepazelik. Ve İngiliz Derin Devleti'nin gücü burada ortaya çıkıyor. Adam diyor ki herhangi bir memur buraya gelmesin diyor. Derhal. Amerika'nın Cumhur reisi, güya dünyanın lideri gösterilen adam, o zaman ben gelemiyorum diyor. Bak bu hep İngiliz Derin Devleti'nin kotarması bunlar.

 

Evet, dinliyorum.

 

İZLEYİCİ SORUSU: İktidarda münafıklar da var mı?

 

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam, münafık gördü mü direkt dama taşı gibi çatlatır Allah'ın izniyle. 8 metre havaya hoplar. Kanunla, hukukla, ilimle, irfanla. Münafık gördü mü yamultur Tayyip Hocam, o konuda güvenebilirsiniz. Yamuk adamı da hükümete sokmaz. Her zaman söylüyorum bak, bütün mesele milli lideri desteklemek değil. Destekledikten sonra gerisi gelir, ondan sonrası dert değil. Yani başı destekleyeceksin, o kadar. Gerisine karışma. Çok güçlü bir destek, o kadar. O zaman kimsenin gıkı çıkmaz. Ama sen mesela %30 falan destek veriyorsun, oho her yerden bir ses çıkar. Öyle olmaz. En az %70 oldu mu tamamdır. Şu an öyle.

Hasan Hocam ne demişlerdi? Kitapları Adnan Oktar yazmıyor, siz yazıyorsunuz demişlerdi. Adnan yazmıyor, siz yazıyorsunuz demişlerdi. Nasıl oldu olay, anlat bakayım.

 

HASAN BASRİ GÜNER: Kitaplardan konuşuyorduk Hocam Ankara'da biriyle, önemli biriydi o zaman. Siz yazmıyormuşsunuz. Önemli bir şey gibi olayı söyledi. Ben de şaşırdım Hocam. Bizim yazdığımızı söyledi bana, sizin yazmadığınıza. Öyle bir şey ima edince çok şaşırdım. Aslında bu olay çok değişik dedim. Bize rağmen yazıyor Hocam dedim.

 

ADNAN OKTAR: Olayın kahramanı Hasan Hocam.

 

Evet, dinliyorum.

 

BÜLENT SEZGİN: Mehmetçiğimizin bir fotoğrafı var Adnan Bey, Zeytindalı Harekatı'nda, eksi yirmi derecede tulum içinde yatıyorlar.

ADNAN OKTAR: Ah severim ben onların aslanlığını, yiğitliğini. Can onlar, can. Aslanım benim onlar.

Ama şartlarını gittikçe daha iyi hale getirelim. Tamam cephe doğru olabilir de ama ne bileyim konteynerler, şunlar, bunlar falan hepsi emirlerinde olsun. Yiyeceğin en alasını gönderelim? Süt, bal, tereyağı, et, kavurma stoklarla gönderelim yani inşaAllah. Bol bol davar keselim, kavurup gönderelim aslanlığa, inşaAllah. Çok iyi besleyelim. Uyku tulumu iyi aslında, uyku tulumu iyi de daha iyi şartlar sağlayabiliriz. Ne gerekiyorsa yapalım.

 

Evet, dinliyorum.

 

İZLEYİCİ SORUSU: İslam Birliği olduğunda televizyonda nasıl yayınlar olacak?

 

ADNAN OKTAR: Eğlence, müzik, sevinç, halaylar. Allah'tan bahsedilir, dinden bahsedilir. Allah övülür. Sürekli güzellikler anlatılır. Şehrin yapılan yeni güzellikleri göstertilir. Bağlılık, bahçelik yerler, halk nasıl orada mutlu, iş yerlerinde insanlar nasıl birbirlerine arkadaş, kardeş olmuş, onları görürüz. Yeni teknolojik gelişmeler, onlar tanıtılır halka. Sağlıkta, bilimdeki gelişmeler halka anlatılır, göstertilir. Yeni yapılan yollar, yeni yapılan muazzam tesisler, gençlik tesisleri, bunlar gösterilir. Yazlık kamplar gençler için, eğlence yerleri. Yani güzellik güzellik üstüne, güzellik güzellik üstüne. İttihat-ı İslam olduğunda inşaAllah.

Allah ahirette münafıklara diyor ki Cenab-ı Allah: “Şöyle söyleyeceksiniz” diyor Allah ayette münafıklara, Şuara Suresi 100’de: “Artık bizim için ne bir şefaatçi var” yani bizi kurtaracak kimse yok diyorlar “ne de candan yakın bir dost.” hiçbir şekilde zaten dünyada da dostları yok ahirette de sonsuza kadar candan yakın dostları olmuyor hep tek. Bak dünyada da tekler yalnız yaşıyorlar, ahirette de yalnız yaşıyorlar. Onlara verilen müthiş bir bela. “Bizim bir kere daha dünyaya dönüşümüz mümkün olsaydı da iman edenlerden olsaydık,” münafıklık yapmasaydık diyecekler. Ama halbuki geri dönse yine başlıyor. Allah diyor ki geri döndürsem yine yaparlar diyor. Adamın maya bozuk yani.

Allah diyor ki, Tövbe Suresi 80'de, şeytandan Allah'a sığınırım: “Sen onlar için ister bağışlanma dile, istersen dileme. Onlar için 70 kere bağışlanma dilesen de Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Bu gerçekten onların Allah ve elçisine, imama karşı nankörlük etmeleri dolayıyladır.” Kahpeler, kahpelik yapıyor, nankörlük yapıyorlar. “Allah Fasıklar topluluğuna hidayet vermez.” Böyle ahlaksızlara Allah hidayet vermez diyor.

Münafıkun Suresi 4. ayette yine Cenab-ı Allah, şeytandan Allah'a sığınırım: “Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır.” Yani para kazanır mesela köşeyi döner falan, bazı insanlar imrenirler. “Konuştukları zaman da onlar dinlesin.” Çok geveze olur bunlar. Yani hakikaten böyle kendilerince mantıkla konuşurlar, mantık üstündedir. Kuran'la değil, mantıkla konuşurlar. “Oysa sanki onlar sütun gibi dayanılmış ahşap kütük gibidirler.” Ölü, içi boş, sadece eti-kemiği var. Makine gibi bir alet, bir cisim. “Bu dayanıksızlıklarından dolayı da her çağrıyı kendi aleyhlerinde sanırlar.” Sürekli akşama kadar aleyhlerinde ne var ona bakarlar. Şurada şu olmuş, burada bu olmuş. Deliye dönerler artık. Yani müthiş huzursuz yaşarlar. “Onlar düşmandırlar” diyor Allah. “Bu yüzden onlardan kaçınıp sakının,” çok dikkatli olun diyor Allah. İşte bu kaçınıp sakınma, dikkatli olma ibadet oluyor. Ve düşman diyor bak Allah özel yarattım diyor. “Allah onları kahretsin.” Bu ne demektir? Allah belalarını verecek demektir. Allah ne kadar münafık varsa bin türlü belasını versin. Allah helak etsin. Allah akıllarını ellerinden alsın. Allah çeşitli hastalıklarla süründürsün. Helak edip mahvetsin. Allah kalplerine korku salsın. Kahpece Müslümanlara tuzak hazırlayan alçakları Allah helak etsin. “Allah onları kahretsin” diyor. Bak Allah diyor. “Nasıl da çevriliyorlar.” Fırıldak gibi oynarlar münafıklar. Bir Müslüman görünür, kafirin yanında kafirdir. Müslümanın yanında yine Müslüman gibi görünür.

 

-Hocam ayette, “sana ne tür örnekler verip saptıklarına bir bak” diyor inşaAllah.

 

ADNAN OKTAR: Evet, sürekli mantık üzerine örnekler verirler. Bazı avanaklar da onları destekler, hayran oluyor onların demagoji yapmasına, densizlik yapmasına, dangalaklık yapmasına hayran oluyor. Çünkü kafa çalışmıyor, o da cahiliye gözüyle, esnaf kafasıyla baktığı için hayran oluyor onların üslubuna. Halbuki münafığa karşı kullanılacak üslubu Allah Kuran'da göstermiş. Ve Allah'ın hitapları da belli. Allah domuza benzetiyor, maymuna benzetiyor. “Hayvanlar gibi hayvanlardan da aşağılıklar” diyor. “Nankördürler” diyor.

 

Evet, dinliyorum.

 

KARTAL GÖKTAN: Hatay'da sınır hattındaki askerler üşümesin diye odun taşıyan bir vatandaşın görüntüleri.

 

VTR- -Askere mi? -Ne götürüyorsunuz? -Odun götürüyorum yakmaları için. -Hava soğuk tabii. -Evet, çok soğuk. -Siz de, odun götürüyorsunuz. -Evet. Askerimize odun götürüyorum şu anda. -Topladınız götürüyorsunuz.

 

ADNAN OKTAR: Böyle olur mu canım? Kamyondan götürelim. Ne alakası var? Hayır olur. Tabii bu da bir fedakarlık da ama.. Üstlerinin kalın olması. En ziyade çadır tabii, askeri çadırlar. Bir de yavaş yavaş, yani paşam öyle maşaAllah Genel Kurmay Başkanı bugün bir konuşma dinledim, orada gördüm. Yavaş hareket ediyormuş, doğru hareket ediyor. Yani yerleşerek hareket ediyor. Havaya çok önem vermek lazım tabii. Önceden uyarıp teslim olmalarını istemek lazım. Teslim olmuyorsa derhal gereği yapılır, inşaAllah.

Tayyip Hoca'ya çok güçlü destek sağlarsak eli güçlenir. Onun için bütün Atatürk'çü gençler, aydın gençler, sol, hepsinin Tayyip Hoca'yı desteklemesi lazım. En azından şu badireyi atlatıncaya kadar. Şu badirelerden geçinceye kadar. Yani sol için diyorum. Ama Atatürk'çü gençlik zaten her zaman desteklemesi lazım. Böyle aydın aklı başında bir hükümet anlayışını geliştirdiği için Tayyip Hoca desteği fazlasıyla hak ediyor. Şart. Bir de ne derse desinler gereğini yapacağız, inşaAllah.

 

Evet dinliyorum.

 

KARTAL GÖKTAN: Zeytindalı Harekatı’nda dün şehit olan askerlerimizi gösterebiliriz. Piyade üst çavuş Fatih Mehmet Han.

 

ADNAN OKTAR: Fatih, güzeller güzeli Fatih, seni tebrik ediyoruz. Allah mübarek etsin şehadetini. Sana da imrendik. Elin yüzün nur gibi. Cenab-ı Allah seni seviyor ki hemen yanına almış.

 

KARTAL GÖKTAN: Diğer şehidimiz Piyade Komando Uzman Çavuş Ali Gümüş.

 

ADNAN OKTAR: Ali'yi yaklaştır bakayım. Hay maşaAllah benim aslanıma. Ali şimdi Hz. Ali (kv) ile beraber, o da şehit, maşaAllah. Allah senin nuruyla sarsın. Şehitler alemini gördün. Biz göremedik, Allah bize de nasip etsin. Tebrik ediyoruz. Tekrar tekrar tebrik ediyoruz. Allah mübarek etsin şahadetini. Allah anana babana uzun ömür versin.

Tayyip Hoca çok akılcı gidiyor, çok makul, mantıklı gidiyor. Bir de hazır cevap da maşaAllah, böyle iyi. Yani irticalen güzel konuşuyor. Çalışkanlığı da iyi. Özetle bu iş tamam. Tayyip Hoca’yı 2019'da başa getiriyoruz Allah'ın izniyle. Yüzde 70’le.

 

Evet dinliyorum.

 

BÜLENT SEZGİN: Kadıköy Caferağa Mahallesi'nde dün sabah saatlerinde liseli 17 yaşındaki bir genç kız kaldırımda yürürken karşıdan gelen bir kişinin yumruklu saldırısına uğramıştı Adnan Bey. Şok geçiren genç kız saldırganın arkasından ne yapıyorsun diye bağırdı. Saldırgansa hiçbir şey olmamış gibi yoğunluğa devam etti. Emniyet güvenlik kamerasından tespit ettiği saldırganı yakalayarak gözaltına aldı. Ancak 28 yaşındaki saldırganın adli kontrol uygulanarak serbest bırakıldığı öğrenildi. Sokakta yaşadığını belirten saldırganın genç kızı tanımadığını, olayı da hatırlamadığını söylediği belirtiliyor. Serbest bırakılan zanlı akşam saatlerinde yeniden gözaltına alındı.

 

ADNAN OKTAR: Bir kere hatırlamıyorum falan diyor. Meczup gibi bir acayip bir şey. O akli dengesi yerine değil gibi görünüyor. O her şeyi yapar. Yani herhalde adli tıbba sevk edecekler anladığım kadarıyla. Tabii gözetim altında tutulması lazım. Tamam hapishane falan ama hapishanede düzelmez böyle tipler. Allahualem.

 

İZLEYİCİ SORUSU: Haremlik selamlık dinimizde var mı?

 

ADNAN OKTAR: Bir kere çok çok güzel bir kızsın onu söyleyeyim. Allah güzelliğini kat kat artırsın. Sana huzurlu, bereketli, hayırlı, uzun ömür versin Allah. Allah cennette kardeş etsin. Cennet kıyafetleriyle, cennet yemekleriyle Allah seni mükafatlandırsın. Seni Ruhul Kudüs ile desteklesin Allah. Allah seni hep iyilik içerisinde yaşatsın, güzellik içerisinde yaşatsın. Bana da cennette dost-arkadaş etsin.

Haremlik selamlık. Mesela biz burada beyler var şu an. Burası bir haremlik selamlık uygulaması olmuş böyle bir nevi. Hanım arkadaşlar geldiğinde hanım arkadaşlar ayrıl oluyor, beyler ayrı oluyorlar. Bence iyi yani kadınları daha rahat ediyorlar. Her yerde olmasa da mesela otobüslerde falan iyi olur. Çünkü çok eziyet çekiyor kadınlar. Yani bayan otobüsleri olması lazım. Okullarda rahat sandalyeler falan okulda bence gerek yok. Ama işte otobüs de orada çünkü yakın temas mevzubahis. Çok zor. Yere göre, duruma göre yapılabilir. Ama tabii gönül tercihine bırakılması lazım. Hanımlar kendi aralarında daha rahat ediyorlar bazen. Daha rahat eğleniyorlar. Olabilir yani. Ama tabii bunu bir mecburi hale getirmek değil de tercihe bırakmak lazım. İsteyen böyle yapsın, isteyen öyle yapsın gibi. Mesela ben burada kimseye zorlamıyorum. Ama hanımlar burada ayrı olmak istiyorlar arkadaşlar. Tamam. Beyler de ayrılıyorlar. Bu gönüle bağlı bir şey.

 

Evet dinliyorum.

 

İZLEYİCİ SORUSU: Atatürk'e hakaret ediliyor. Bunun nasıl önüne geçeriz?

 

ADNAN OKTAR: Adamlar baya bir ferahlamışlar yani. Gemiyi azığa almışlar yani. Gemiyi azığa aldı derler. Üstüne gideceğiz, kanun hukukla. Bir acayiplik var. Herhalde yoklama yapıyorlar acaba ne olacak? E tamam yokladın. Ben ne diyorum? Bir daha sakın diyorum. Sıkıysa duyayım bundan sonra. Asla kabul etmeyiniz. Atatürk bu milletin en sevdiği şahıstır. Hepimizin sevdiği şahıstır. Mübarek, muhterem, müberra bir insandır. Çok akıllı, çok zekidir. İdeal bir Türk evladıdır. İdeal bir Osmanlı evladıdır. İdeal bir bozkurttur ve Bu Türk milletinin kurtuluşunda ve bütün Orta Doğu'da en seçkin ülke olmamızda en büyük payın sahibidir. Bak Orta Doğu'nun en seçkin ülkesiyiz. Niye? Atatürk vesilesiyle. Olmasaydı böyle bir şey olmazdı. Bizim Irak'tan Suriye'de hiçbir yerden farkımız kalmazdı. Allah korudu.

 

KARTAL GÖKTAN: Evet, yeniden merhaba. Yayınımıza devam ediyoruz. Çok değerli misafirlerimiz var. Ailelerimiz, arkadaşlarımız ve aileleri bizlerle beraber.

 

ADNAN OKTAR: Evet, hepsi birbirinden şeker. Anne, çocuk doktoru eski. Emekli, değil mi?

 

-Evet.

 

MaşaAllah. Baba Osmanlı. Hepsi Osmanlı, maşaAllah.

 

Evet, dinliyorum Fikret Efendi.

 

İZLEYİCİ SORUSU: Üstün ahlak nasıl olur?

 

ADNAN OKTAR: İnsan düşünüyor dünyaya geldiğinde. Nasıl rahat bir dünya olur? Mesela birisi birini üzdüğünde insan rahatsız oluyor. Korkuttuğunda rahatsız oluyor. Birisi egoist olduğunda, bencil olduğunda rahatsız oluyor. Allah insanı çok naif yaratmış. Güzel ahlak insanın hoşuna giden her şey. Mesela tevazu hoşuna gidiyor. Ama büyüklük varsa o insanın varlığından dolayı oradaki bütün insanlar rahatsız oluyor. Mesela bir kişi büyüklük yapıyorsa bütün insanlar rahatsız oluyor büyüklendiğinde. Mesela mütevazı, sevecen bir insan bir yere geldiğinde bütün insanlar da bir rahatlık oluyor. Mesela bir insan egoist, bencil değilse o hayret uyandırıyor, insanlara mutluluk veriyor bu. Yani mutluluk veren sistem güzel ahlak. İnsanları mutlu eden, huzurlu eden sistem. Bunu Allah beğeniyor. İşte cennette olan hayat şekli. Cennet o yüzden güzel, yoksa evinden, ırmağından dolayı güzel değil cennet. İnsanlar çok güzel davranıyorlar. Birbirini üzme, birbirini kızdırma, rahatsız etme yok. Herkes güvenilir, herkes dengeli, tutarlı. Münasebetsiz konuşan yok, yalan söyleyen yok. İkiyüzlü olan bir insan yok. Vicdansız insan yok. O yüzden insan güzel ahlakla kalben mutmain olur, ferahlık duyar.

Allah kendisi güzel ahlaklıdır. Allah'ın ahlakı denir ona. Allah ahlakıyla ahlaklanmak ister Müslüman. Allah'ın ahlakını ister. Mesela Allah her halükarda insanları affediyor. İnsanlar mesela affedemeyebiliyor. Allah her kuluna yardım ediyor. İnsan belli kişilere yardım etmek eğilimde oluyor. En ummadık suçlarda bile insanlar Allah'tan af diliyorlar. Ama insanlar mesela ona yanaşmıyor. Allah hep güzel zanneder insanları, zanla değerlendirir. Yani hüsnü zan eder Allah. Suizan etmez insanlara. Hep müspet, olumlu yani iyiye gitmelerini ister. Her işte bir hayır olmuş oluyor yüzden. Mesela gidecek bir yere araba arızalanıyor. Allah onu özel yapar, onun hayrı için yapar. İyiliği için yapar. Müslüman da bu tarz olduğunda, güzel ahlakı yaşadığında hem kendi rahatlıyor, hem etrafındaki insanlar rahatlıyor. Mutlu oluyorlar, içleri açılıyor. Bir cennet nimeti. Allah'ın beğendiği bir hayat. Bu olmadan cennet olmuyor. Cennetin ana vasfıdır.

Ama güzel ahlakın asıl amacı sevgidir. Bütün güzel ahlakın amacı Allah'ı sevmek, Allah için insanları sevmek. Allah'ın yarattıklarını sevmek, hayvanları sevmek. Mesela cömert olma neye yarar? Sevgiyi sağlar. Temiz olma neyi sağlar? Sevgiyi sağlar. Vefa neyi sağlıyor? Sevgiyi sağlıyor. Sadakat, sevgiyi sağlar. Güzel ahlakı ait her şey sevgi amaçlıdır. Yani tek amacı sevgidir. Evet dinliyorum.

 

İZLEYİCİ SORUSU: İnsan bedeni neden aciz yaratıldı?

 

ADNAN OKTAR: Eğer insan aciz yaratılmazsa -maazAllah neuzübillah- ilahlık iddia edilenden geçilmezdi. Çok fazla Allah'lık iddia eden insan olurdu. Azametlerinden dolayı kan gövdeyi götürürdü. Sevgisizlik diz boyu olurdu. Allah insanları aciz yaratarak o sevgiyi sağlıyor. Aczin amacı sevgidir. Sevgiyi oluşturmaktır. Kusursuzluk insanlarda azgınlık, enaniyet, kibir ve büyüklük hissi verir.

Aman Allah'ım şu annenin güzelliğine bak, maşaAllah.

 

Şimdi herkes annesinin babasını bana bir tanıtsın bakayım.

 

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Hatay'dan Züleyha.

 

ADNAN OKTAR: Züleyha Hanım.

 

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Evet. Sizi çok seviyor.

 

ADNAN OKTAR: Ben de onu çok seviyorum. Kız kardeşine aynen benziyor, maşaAllah. Aynısı çok benziyor. İkinize de benziyor. Allah ona uzun ömür versin, hidayet versin, cennet nasip etsin.

 

Ahmet Bey.

 

AHMET BÜRKE: Bingöl’den Fatma Hocam.

 

FATMA HANIM: Ahmet'in ablası. Annem gelecekti. Ailece sizi çok seviyoruz Hocam. Canımızdan çok seviyoruz. Annem hasta olduğu için gelemedi. Ben onları temsil ediyorum.

 

ADNAN OKTAR: Annenin ellerinden öpüyorum. Saygılarımı, selamlarımı sevgilerimi iletiyorum.

 

Yakışıklı can.

 

CAN DAĞTEKİN: Balıkesir'den Nursel ve Ahmet kardeşim.

 

ADNAN OKTAR: Nursel, Nursel Hanım, maşaAllah.

 

CAN DAĞTEKİN: İmanlarına vesile oldunuz maşaAllah.

 

ADNAN OKTAR: Nursel Hanım içeri bir girdi, melek girmiş gibi maşaAllah.

 

NURSEL TEKİN: Elhamdülillah. Sizi çok seviyoruz Hocam. İki evladım ve ben inşaAllah sonuçta da sizinleyiz. Sizi gerçekten çok seviyoruz. İmanımıza vesile oldunuz.

 

ADNAN OKTAR: Allah imanınızı daha da arttırsın. Cennette kardeş etsin.

 

Osmanlı Yiğit. Anlat bakalım.

 

HALİT YAZAROĞLU: Osman Hocam, babam. Annem de gelecekti ama rahatsız olduğu için gelemedim inşaAllah.

 

ADNAN OKTAR: Adı Osman zaten Osmanlı, maşaAllah.

 

HALİT YAZAROĞLU: Hem kardeşim hem de benim sizi tanımamıza, sevmemize ve imanımıza vesile olmuştu inşaAllah. Allah razı olsun.

 

ADNAN OKTAR: Baba eskilerden ama değil mi? MaşaAllah çok eski yıllardan. Kaç yıl öncesinden takip ediyorsunuz?

 

OSMAN YAZAROĞLU: 2009'dan beri sizi sürekli olarak takip ediyorum. Kitaplarınızı okuyorum, yayınları takip ediyorum. Ondan önce de 90'lı yıllarda kitaplarınıza ben rastlamıştım, almıştım, okumuştum. Fakat sürekli olarak takibim, takip etmeye başlamam 2009'dan itibaren. Allah razı olsun İslam'ın gerçek yüzünü bize tanıttınız. Deccaliyetin üstündeki örtüyü kaldırdınız. Deccalı, tanımaya vesile oldunuz. Deccalın baş yapıtı diyebileceğimiz Darwinizm'i insanlara anlattınız. Ve onu dünyada bir tek siz olarak alt ettiniz inşaAllah. Türkiye'de şu anda Darwinizm'e inanan, evrime inanmayanların oranı %95'lerinin üzerinde. Avrupa'da da bu %75'ten üzerine çıktı. Bu tamamen sizin sayenizde. Çünkü dünyada sizden başka evrim teorisini, Darwinizmi anlatan, gerçek yüzüyle anlatan kimse yok, maşaAllah.

 

ADNAN OKTAR: EvelAllah. Yerde bir ettik hakikaten ve devam edeceğiz, maşaAllah.

 

OSMAN YAZAROĞLU: Çok büyük hizmet ediyorsunuz. Allah razı olsun. Çok büyük hizmet yapıyorsunuz. Ayrıca yine dünyada Mehdiyet’i tanıtan, savunan, anlatan, insanlara tanıtan siz olduğunuz. Sizden başka hiç kimse Mehdiyet’i anlatmıyor. Hatta şu anda Türkiye'de, dünyada Mehdiyet yok diyorlar. Mehdiyet gelmeyecek diyorlar. 300 sene var, 500 sene var diyorlar. Ama Mehdiyet'i gerçek olarak bizlere siz tanıttınız. Şu anda da Mehdiyet'in zamanı zaten. İnşaAllah çok az kaldı. O bakımdan Allah razı olsun diyoruz. Çok teşekkür ediyoruz. Yine münafıklar konusunda sizin çok büyük karakteriniz sayesinde biz münafıkları, gerçek münafıklığı tanıdık. Yazdığınız Münafıklığın Derin Karanlığı kitabı şu anda münafıkları ayna gibi gösteren, anlatan bir kitap. Turnusol kağıdı gibi, şablon gibi üzerine koyduğunuz zaman hemen anlıyorsunuz, görüyorsunuz.

 

ADNAN OKTAR: Baba çok şuurlu, maşaAllah. Çok şahane, elhamdülillah.

 

OSMAN YAZAROĞLU: Biz önceden işte münafık dendiği zaman, ya işte kusuru var, hatası var deyip geçiyorduk ama öyle değilmiş. Münafıkların gerçek yüzünü siz anlattınız, siz gösterdiniz. Allah razı olsun. O kitap tabii çok çok önemli. Oradan herkese bir pay çıkıyor. Onu alıp o şablonu kendi üstünüze koyduğunuzda sizin de orada takım şeylerinizi beliriyor. Bunlar bende de varmış diyorsunuz. Kendinize bir ayarı çekiyorsunuz, ayar veriyorsunuz inşaAllah. O bakımdan Allah razı olsun. Onlar siz vesile oldunuz. Ayrıca bu kitap Münafığın Derin Karanlığı kitabı çok önemli bir kitap olarak görüyorum ben. Arkadaşlarımız da öyle. Çünkü tarihte böyle bir kitap yazılmamış, böyle bir eser yazılmamış. Ne İslam tarihinde ne de dünya tarihinde böyle bir kitap yok. Bunu ilk defa siz yazdınız, siz gündeme getirdiniz. O bakımdan Allah sizi vesile etti. Allah razı olsun diyoruz.

 

ADNAN OKTAR: Allah size uzun ömür versin.

 

OSMAN YAZAROĞLU: İki tane evladımla, kızımla, oğlumla uzun zamandır sizi takip ediyoruz, sizi çok beğeniyoruz, severek izliyoruz. Yanınızdayız. İnşaAllah Rabbimin izniyle mezara kadar değil, sonsuza kadar sizin yanınızdayız.

 

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

 

Mukbil, güzeli anneni bana bir anlat bakayım, güzeli annen kendisini anlatsın.

 

MUKBİL BEY: Hocam, babam selamları var. Biliyorsunuz o da uzun dönem Sarıyer Belediye Başkanlığı yaptı. İstanbul Fahri Yardımcılığı yaptı, emniyetten sorumlu. Annem Doktor Günay Yalçın Çocuk Doktoru. Bizi büyüten dünya tatlısı insan inşaAllah. Hocam bizim de öyle aynı şekilde bir insanın sahip olabileceği birçok imkanla sahip olmamıza rağmen kalbimizdeki o huzuru, kurtuluşu, mutluluğu inşaAllah sizin bana karşı olan sevginiz, sabrınız, şefkatiniz, merhametinizle biz öğrendik inşaAllah. Allah'a yakınlaşmamıza, Allah'ı sevmemize, çok sevmemize vesile oldunuz inşaAllah. Kuran'ı bilmemize, Kuran'ı yaşamamıza vesile oldunuz. Allah razı olsun Hocam inşaAllah.

 

GÜNAY YALÇIN: Düzgün yaşıyorlar, kendilerine iyi bakıyorlar. Sizi çok seviyoruz. İyiyiz yani. Bence de onlar mutlu biz de mutluyuz.

 

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Yakışıklı babayı da dinleyelim biraz.

 

BERKAY KAYABAY: Babam Balıkesir’den Kemal. Sizi sürekli izliyor yayınlarınızı Hocam. Kitaplarınızı okuyor sürekli. Onun da imanına vesile oldunuz benim de inşaAllah.

 

ADNAN OKTAR: Evet. MaşaAllah. Baba çok keskin, James Bond gibi maşaAllah. Allah nuruyla sağlıksın. Cennetiyle şereflendirsin.

 

ADNAN OKTAR: Sen bu güzel anne bayağı bir kişiyi yetiştirdi diyorsun.

 

…: Elhamdülillah maşaAllah. Hocam biz Giresun'da yaşıyorduk. O zaman imanı ne olduğunu bilmezdik. Kuran'ı hiç okumazdık bilmezdik, okuyunca nasıl anlayacağımızı da bilmezdik. Vesilenizle Hocam, Kuran okumaya başladık. Annem de Allah razı olsun orada 2-3 tane daha kardeşimizi işte burada bildiğiniz o Kadir var, Uğur var, Ahmet var. Onları da bizi büyütüp size teslim etti. Çok da mutlu Allah'a çok şükür. Giresun’dan Necmiye Işık.

 

ADNAN OKTAR: Anne tam Karadeniz'in aslanı.

 

….: Onlar mutlu, ben de mutluyum. Daha ne olsun?

 

ADNAN OKTAR: Allah hepinizi uzun ömür versin. Cennette hatırlayacağız bu sahneyi. İnşaAllah böyle toplanmıştık diyeceğiz. Sıra sıra herkes kendini görecek inşaAllah. Bu sahneler hep tespit ediliyor şu an. Kendi hafızalarımız ayrıca tespit ediyor. Ve üzerimizde, sağımızda, solumuzda olan iki şuur tarafından da ayrıca tespit ediliyor. Mevcut diğer şuurlar, göremediğimiz burada olan diğer şuurlar da bunu tespit ediyorlar. Ahirette aa diyeceğiz, ne kadar şahane. Yani her cepheden sağdan soldan hatta şaşırıyor insanlar. Hatta imtihan edilen insanlar var. Küfür ehli bile şaşırıyorlar. Onlar bile şaşırıyorlar. “Bu nasıl bir şeydir ki en ufak bir detayı bile kaçırmamış, hepsini tespit etmiş” diyorlar. Ta çocukluktan itibaren bütün bilgiler kodlu. Hiçbir maddesi hiçbir bölümü geçilmiyor, hepsi bilinir. Ama mümin ise utanacağı bir şey ise Allah onu göstertmiyor o kadar.

 

Ya bu annenin güzelliği nedir bakayım Şerif böyle anlat bakayım.

 

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Hocam o da sizin vesilenizle inşaAllah imanı, sizin yazdığınız kitaplarla çok hikmetli kitaplarla imanı tanıdı. Hepimiz öyle. Dünyadaki birçok insan gibi. Allah çok güzel bir kader yazmış. Size 8 milyar insanın içinde sizin yanınızda nasip etti bizi. Kaderimizi sizin yanınızda yazmış. O da sizi çok seviyor. 5 tane daha kardeşim var, 5 kardeşimde hepimiz sizin yanınızda sonsuza kadar görmek istiyoruz inşaAllah.

 

ŞERİFKAN’IN ANNESİ: Hocam elhamdülillah hem çocuklarımın hem benim hem eşimin imanına vesile oldunuz. Allah'ı nasıl sevmemiz gerektiğini öğrendik. İmanımızın vesilesi sizsiniz inşaAllah.

 

ADNAN OKTAR: O doğru yani hakikaten milyonlarca insanın imanına vesile olduk bu doğru. Bu bir zincirleme imanının vesile olması var. Mesela bir insan iman ediyor, vesile oluyoruz. Ama o söylemiyor neden dolayı olduğunu. Bir başkası da ondan etkileniyor. Bir başkası da ondan etkileniyor zincirleme. Mesela Türkiye'de muazzam bir iman patlaması oldu muazzam. Yani artık ateist genç bulmak mumla aranıyor. Bulamıyorsun yok. Herkes imanlı maşaAllah. Allah daha da iyi etsin inşaAllah, hayırla sarsın.

 

AHMET’İN ABLASI: Hocam Kuran Müslümanlığını sizden öğrendik, sizin vesilenizle öğrendik. Allah razı olsun. Gerçekten sizin vesilenizle, kitaplarınızla gerçek İslam'ı öğrendik. Kuran'da olan gerçek İslam'ı öğrendik. Allah razı olsun. Sizi canımızdan çok seviyoruz. Rabbim sonsuza kadar hiç ayırmasın, inşaAllah.

 

ADNAN OKTAR: Allah severim ben sizi. Annenin sevgisi çok şeker. Baya tatlı kadın. Baya imanlı. Bir de ekip anne Osmanlı. Yani aşiret şeklinde aile maşaAllah. Baya kalabalık.

 

AHMET’İN ABLASI: Sabahlara kadar böyle sizi takip ediyoruz. Annem ve bütün ailemiz hepimiz sizi canımızdan çok seviyoruz.

 

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Allah şaşırtmasın. Allah hayırla, bereketle sarsın. Kaderin içerisinde bunu yaptınız. Mesela kaderde bugün burada böyle toplanacaktık. Herkesin oturacağı yer bile belliydi kaderde. Bak anne orada, baba orada. Herkesin yeri belli, oturuş şekilleri belli. Kullanılacak kelimeler belli. Bak onun üstüne çıkamıyoruz, altına da düşmüyor. Tam o ayarda oluyor. Işığın şekli, görüntünün şekli, nerede ne yapacağı. Şimdi mesela bundan sonra da bir şeyler olacak. Onlar da kaderde belli. Ama daha görmedik onları. Şimdi yavaş yavaş onları da görmüş olacağız. Dikkatlice kaderi samimiyetle takip edeceğiz. O bitince işte birden uyanma şeklinde, ani bir uyanma şeklinde ikinci bir boyuta daha geçmiş olacağız. Yani çok daha keskin, görüntünün daha net olduğu, bunun rüya olduğu belli oluyor yani şu an gördüğümüz görüntü hakikaten dikkatlice bakılınca flu yani bu şey değil, net bir görüntü değil. Derinlik boyutu falan daha zayıf buranın. Ama ahiret boyutundaki çok keskin. Allah diyor “o gün görüş keskindir artık” diyor. Netleşme oluyor yani. Aniden netleşir. Bunu da göreceğiz inşaAllah.

 

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Hocam, siz 1979'da Ankara'dan İstanbul'a geldiğinizde tektiniz. Sonra Allah sizin samimiyetiniz, kararlılığınız karşılığında şu an yüz binlerce insan sizin fikirlerinizi savunuyor. İnşaAllah sizin vesilenizle imana vesile oldunuz inşaAllah.

 

MUKBİL BEY: Biz tam İslam’ı sizde gördük inşaAllah. Herkese olan eşit yaklaşımınız, Atatürkçü kesime de, Hristiyanlara da, Musevilere de inşaAllah. Onlara sevgi dolu yaklaşımınız bizim size yaklaşmamıza vesile oldu. Çünkü herkesi çok seviyorsunuz, biz de sizi çok seviyoruz, inşaAllah.

 

ADNAN OKTAR: Can bu annenin güzelliği ne bu böyle?

 

CAN DAĞTEKİN: Vesilenizle Hocam. İmanımıza vesile oldunuz. İman nuruyla Allah güzelliğini de arttırdı maşaAllah.

 

NURSEL TEKİN: Sevgiyi sizden öğrendik. Bütün dünyanın sevgiye ihtiyacı var. O da sizin vesilenizle olacak inşaAllah. Allah'ımızı nasıl sevmemiz gerektiğini sizden öğrendim. Yani bütün yaratılanı sevmeyi sizden öğrendim. Sevmeyi bile bilmiyormuşuz sayenizde elhamdülillah. Sonsuz şükürler olsun sizi tanıdığım, kaderimde olduğunuz için hepinizi çok seviyorum. Çok kaliteli insanlarsınız. Evlatlarımla sizinle olmak beni çok mutlu ediyor. Hepiniz kaliteli, nezih insanlarsınız. Sizi çok seviyoruz.

 

ADNAN OKTAR: Şimdi bu bize saniyeler gibi gelecek. Bir süre sonra ahirete geçeceğiz. Burada hiçbir kişi kalmaz. Bu bina falan da kalmaz. Hiçbir şey kalmaz. Dünya da kalmayacak. Toprak da kalmayacak. Buralar dümdüz olacak. Cennet mekanı çok güzeldir. Orada her şey salim. Her şey düzgün. İnşaAllah cenneti hak eden insanlarsınız. Yüzünüzde öyle bir cennet ışığı görüyorum. İnşaAllah Allah hayırla, bereketle, güzellikle bizleri bu güzel mekanda ağırlayacak. Cenab-ı Allah'a layık oluruz inşaAllah, ona layık kullar oluruz inşaAllah.