Sohbetler (22 Şubat 2018; 18:00)


KARTAL GÖKTAN: İyi günler değerli izleyicilerimiz. Sorular Cevaplar programımıza hoş geldiniz. Adnan Bey hoş geldiniz.

ADNAN OKTAR: Hoş bulduk. Buyurun.

KARTAL GÖKTAN: Adnan Bey, çok uzun zamandır siz insansız hava uçakları gibi tankların da insansız hale gelmesi gerektiğini söylüyordunuz. Cumhurbaşkanı Erdoğan konuyla ilgili bir açıklama yaptı: “Bu kötü komşular bizi en sonunda silahlı ve silahsız insansız hava aracı sahibi yaptılar. Şu an kendimiz üretiyor olmasaydık bir tane insansız hava aracımız düşse ne olur diye düşünürdük. Düşürürseniz düşürün be. İnsan yok ki içinde, istediğiniz kadar düşürün yine yaparız. Bizim insansız tankları da üretir hale gelmemiz lazım ve bunu da yapacağız. Vurulursa bunlar vurulsun. Yeter ki benim Mehmetçiğime bir şey olmasın” dedi.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam, Afrin’i al Afrin’i al, şehri alalım. Şehrin alınması sembolik anlamı çok büyük. Afrin alınıyorsa hiçbir yerde PKK’yı barındırmayacağımızın imzası demektir. Her ne pahasına olursa olsun Afrin’in alınması lazım. Şehrin mutlaka alınması lazım. Özel Harekatçılarımıza Allah güç-kuvvet versin Allah yardımcıları olsun, Allah zafer versin, Allah galip etsin. Kafirleri kahr-ı perişan etsin. Komünist, Allahsız, Kitapsız PKK’yı Allah yerle bir etsin. Onlara destek sağlayan unsurlar FETÖ başta olmak üzere Allah hepsini helak etsin. Ordumuzu havada, karada, denizde muzaffer etsin. Afrin’in alınması demek bütün bölgenin kurtulması demektir. Afrin’in sembolik önemi çok büyük. Ne gerekiyorsa yapılsın, mutlaka kazıyalım. Yavaş da olabilir hızlı da olabilir ama mutlaka almamız gerekiyor.

“Kabadayıları, polis Özel Harekatı nasıl belirliyorsunuz?” diye sormuşlar Muş Valisi’ne “gönüllülük esasına göre” demiş. “Peki yeterince gönüllü çıktı mı?” denmiş, “gönüllü olmayan yoktu” demiş. “Biz sadece kura çektik” demiş.

KARTAL GÖKTAN: Konuşması vardı video olarak.

ADNAN OKTAR: Kabadayılara Allah güç-kuvvet versin, Allah muzaffer etsin. Afrin’i istiyoruz. Tayyip Hocam bize bayram hediyesi gibi Afrin’i verecek Allah’ın izniyle. Orayı aldık mı bütün bölgeyi aldık demektir. Sembolik önemi çok büyük. Orada PKK’nın kalmayacağının imzası bu. Onun için aslanlar ne gerekiyorsa yapsınlar milletçe yanlarındayız. Allah şevklerini artırsın, gayretlerini artırsın. Çok güzel olacak alacağız, Afrin’i alacağız.

Evet, dinliyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Şehidimiz Ömer Halisdemir’in kardeşi Soner Halisdemir “Bir ölür bin doğarız, biz buradayız. Bugüne kadar vatanımızı, milletimizi, sancağımızı böldürmedik bundan sonra da böldürmeyiz. Varsa canına güvenen gelsin” şeklinde bir açıklama yaptı. Görüntüleri vardı.

ADNAN OKTAR: Kabadayıyı görüyor musun? Hakiki kabadayı öyle lafta kabadayı değil gerçek kabadayı, maşaAllah çok güzel. Kabadayının tipine de oturmuş kabadayılık. Ses üslup falan halis kabadayı maşaAllah çok güzel. Ömer’e de görev veriliyor gayet sakin görüyorsunuz. Sakin sakin yürüyor, yavaş yavaş iniyor “ha şu mu?” falan diyor böyle.

OKTAR BABUNA: Zekai Paşa “Biliyorsun bunun sonu şehitlik” diyor, o da “Evet biliyorum” diyor.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

Evet, dinliyorum.

VTR: Üniversitede en samimi arkadaşınız kimdi?

ADNAN OKTAR: Yasin Gürlek Hocam’dı. Yasin, ilk gelen oydu. İlk o geldi, maşaAllah sadakati de bayağı iyi. 60 yaşında var mı?

SERAL İBRAHİM KÖPRÜLÜ: 56 yaşında.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah.

Münafıklar, insanların bilinçaltında şöyle bir düşüncesi vardır; acı çekmek gerekir din için, gülmemek gerekir, eğlenmemek gerekir yoksa cennete gidemezsin, Müslüman olamazsın. Din, çok zor olmalı ki, yani içinden çıkılmayacak derecede zor olmalı ki dinde iyi bir yol alabilesin. Dolayısıyla kadın, eğlence, müzik bunlar dini öldüren, İslam’ı öldüren, kalbi öldüren şeylerdir diye biliniyor. Bu çok eskidir, 5 bin, 6 bin yıl öncesine git yine aynıdır. İslam dinleri de hep cennet özgürlüğünü getirir insanlara. Hz. İbrahim (as)’ın dini de öyleydi. Hz. Nuh (as)’ın getirdiği din de öyleydi. Peygamberimiz (sav)’in getirdiği din de öyle, Hz. Musa (as, Hz. İsa (as) da hep cennet özgürlüğü, cennet neşesi, cennet kalitesi, cennet davranışı getirir. Münafık sistemler de cehennem açmazı, cehennem sıkıntısı, cehennem yasakları, cehennem nimetsizliği, cehennem azabı getirir. Şimdi, Peygamberimiz (sav) ilk başlangıçta muhafazakardı. Hz. Hatice (ra)’la evlenmişti. Yani sakin bir hayatı vardı içine kapalı, böyle eğlenceden uzak, kadınlardan uzak yalnız yaşayan bir insandı. Fakat Kuran gelince Kuran ona alabildiğine bir özgürlük getirdi. Allah alabildiğine bir özgürlüğü emretti. Mesela Zeyd’in hanımıyla evlenmesi. Normalde asla yapmaz asla yapmaz ama Kuran özgürlüğünde bu Allah’ın istediği bir şey oluyor. Mesela “Zeyd karısından boşanınca biz seni onunla evlendirdik. Ama sen insanlardan utanıyordun” diyor. Peygamber (sav)’in o muhafazakar kişiliğinin halen devam ettiğini görüyoruz orada. “Utanıyordun” diyor, çekiniyor yani. “İnsanlardan çekiniyordun halbuki kalbinde de öyleydi” diyor. Kalbinde özgürlük istiyor ama dışarıda zahiren muhafazakar. Allah “bu böyle olmaz” diyor. Mesela Peygamberimiz (sav) çok kadınla evlenmek istiyor ama evlenmiyor. Allah diyor ki bak “sana teyzenin kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını, amcanın kızlarını hepsini sana helal kıldık” diyor “ve kendini sana hibe eden kadınları da helal kıldık, ayrıca kendin alacağın cariyeleri de sana helal kıldık, sana mahsus olmak üzere” diyor. O engeli de kırıyor, o muhafazakar yapıyı da kırmış oluyor Allah, rahatlaması için.

Mesela kadınlarla bağlantıda insanlar tutucu o dönemde, çok çok tutucular. Özgür değiller, yani kadınlara sevgi sunma konusunda özgür değiller. Allah diyor ki “Kadınlar sizin tarlanızdır, istediğiniz gibi varın” diyor. Böyle yeni bir özgürlük dalgası dahi her yeri kaplamış oluyor. Peş peşe özgürlük emirleri geliyor peş peşe. Hep, işte Allah ayette diyor ya “sizin üstünüzde ağır zincirleri kırıyor, ağır teklif zincirlerini kaldırıyor” işte bu, sürekli özgürlük getiriyor. Özgürlük getirdikçe münafıklar da halka karşı avantaj elde ettiklerini düşünüyorlar. Diyorlar ki “bak peygamber sabaha kadar hanımlarını geziyor. Biz sabaha kadar Dırar Mescidi’ndeyiz hiç kadın yok. Ama o kadınlarla sohbet ediyor, gece de bütün karılarını geziyor. Hz. Ali (kv) de aynısını yapıyor” diyorlar. Hz. Hasan (ra)’a da aynısını yapıyor, Ehlibeyt’e bu şekilde. O devirde bir Ehlibeyt düşmanlığı meydana geliyor bu devre kadar, yobazlarda da vardır Ehlibeyt düşmanlığı devam etti. Onlar bu özgürlüğünü, Kuran’ın Allah’ın emriyle gelen özgürlüğü kıskandılar çok rahatsız oldular. Ve bütün kullandıkları konu münafıkların buydu. İşte “Peygamber sizi cihada gönderiyor orada sizi öldürtüyor” haşa, işte “bak sıcakta sizi cihada gönderiyor, paramızı topluyor ama adaletli dağıtmıyor, gidiyor hiç alakasız kişilere veriyor paraları halbuki bize vermesi lazım.” Hatta karıları bile diyorlar “bize niye vermiyorsun da dağıtıyorsun?” diyorlar. Peygamber (sav)’e güvenmediklerini açık açık ifade ediyorlar. Onunla ilgili bu sefer ayet iniyor “kalbinizde en ufak bir kuşku duymaksızın” şeytandan Allah’a sığınırım “Peygamberin hükümlerine boyun eğmedikçe tam iman etmiş ayılmazsınız” diyor. O, münafıkların azgınlığını durdurmak için gelen bir ayet o. Çünkü her hükmünü anormal karşılıyorlar. Yani her özgürlük hükmünü anormal karşılıyorlar. Kendileri de çok mutaassıp olduklarını, tutucu olduklarını söylüyorlar. İşte “bizim bulunduğumuz mescide kadın gelmez. Takva mescidi bizim mescidimiz, kadınlarla bizim hiç işimiz olmaz görüşmeyiz.” Mesela kadınlara çok soğuk ve sert davranıyor o devrin münafıkları. Ama Peygamberimiz (sav) de çok sevecen. Kadın olmayan bir yemekli toplantıya gitmiyor. “Eğer eşim de gelecekse orada hanımlar varsa gelirim yoksa gelmem” diyor. Mesela düğünde de “eğlence yoksa ben o düğüne gitmem” diyor Peygamberimiz (sav). Ama mesela münafıkların düğünlerinde hiçbir şekilde çalgı olmuyor hiçbir şekilde yok eğlence hiç olmuyor. “Takvayız biz” diyorlar “bizde böyle bir şey olmaz, kadın da gelmez bize” diyorlar. Ve bu kafayla büyük bir topluluğu kendilerine çekiyorlar 300’e yakın. Kadınlardan uzak olma, ama hepsi homoseksüel, sahtekar. Mesela savaşa çıkmak istemiyor ama bunu iyilik adına yaptığını söylüyor. Peygamber (sav)’in onları ölüme götürdüğünü, onları da onları dirime götürdüğü, diriliğe götürdüklerini iddia ediyorlar. İslam’a, Kuran’a hiçbir faydası olmayan alçak topluluğu muazzam bir güç kazanıyor. Fakat Peygamberimiz (sav) bunlarla çatışmayı riskli gördüğü için ellemiyor bunları. İşte bu alçaklar sonra güçlendiler. Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışının temellerine dinamiti yerleştirdiler. Kadın düşmanlığını getirdiler, kadına nefreti getirdiler, kadının dövülmesi sövülmesi aşağılanması, kadının şeytan gibi olduğu, kadın ne derse tersinin yapılmasının gerektiği, kadını döverek deşarj olunacağı gibi inançları o devrin münafıkları İslam’ın içine soktular. Sonra da bunun aslını bilmeyen Müslümanlar sanki Allah’ın hükmüymüş gibi bunlara sarıldılar ve bu gelenek olarak bu vakte kadar geldi. Dolayısıyla şimdi bunu düzeltme vakti geldi. Elimizdeki imkanlarla düzeltiyoruz. Gençliğin yüzde 99’unun bizim fikrimizde olduğunu gördük Allah’a çok şükür. Rahmetli Atatürk bunun zeminini hazırladı ama şu an baktığımızda gençliğin yüzde 99’u bizim fikrimizde.

OKTAR BABUNA: Cemal Kutay’ın size bir ifadesi olduğunu söylemiştiniz toplantıda. “Gerçek Atatürkçülüğün kastettiği ileride gelece o kişi sizsiniz” diye size ifadesi olmuştu.

ADNAN OKTAR: Evet, alenen söylemişti rahmetli.

Şimdiki münafıklara da baktığımızda yine müminlerin özgürlüğünü esas alarak kendilerinin özgürlüğe karşı olduklarını, özgürlüğü kısıtlamak gerektiğini anlatarak bir atak yaptıklarını görüyoruz. İşte “biz mutaassıbız, biz kadınlarla bağlantı kurmayız.” Kadınlarla bağlantı kurmuyorsun erkeklerle bağlantı kuruyorsun, homoseksüellerle bağlantı kuruyorsun. Kadını engelleyince şeytanın yaptığı şey ne oluyor? Homoseksüellik.

Evet, dinliyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Van Polis Harekat, Polis Özel Harekat timleriyle ve Diyarbakır Jandarma Özel Hareket timleri Afrin’e gönderildi. Van Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat Şube Müdürlüğü’nde görevli 44 kişilik iki tim için uğurlama töreni düzenlendi. Özel Harekat Şube Müdürlüğü’ndeki törende kurbanlar kesildi, dualar edildi.

ADNAN OKTAR: Aslanlara Allah yardımcı olsun. Özel Harekatın sayısı artırılsın. Okullarının sayısı artırılsın yıllardan beri söylüyorum, çok büyük bir ihtiyaç bu, çok önemli bir konu. Gereği yapılsın. Okul sayısı, en az 200 bin Özel Harekatçı olsun en az. Aslan gibi delikanlılarımız var çok iyi yetiştiriliyor. Özel Harekat hocaları da bayağı değerli hocalar. Çok güzel yetiştiriyorlar aslanları. Özel Harekat Türkiye’nin kalbi, çok hayatidir.

Evet, dinliyorum.

VTR: Tövbe ederken ağlayan insanlar sizce doğru mu yapıyor?

ADNAN OKTAR: Yalnızken yapıyorsa olur ama gösteriş yapıyorsa olmaz. Yalnızken ağlayarak tövbe ediyorsa bu çok güzel. Yahut ağlayarak dua ediyorsa Allah’a sevgi için bu çok güzel. Ama bütün kalabalığın önünde tahtanın üstüne çıkıp bağıra bağıra çirkin görüntüler vererek, elinde de kirli bir mendille tiksindirici görüntü vererek yapıyorsa bu çirkin tabii. Bu gösteriş olmuş olur.

Bu haberlerin görüntüleri var mı?

KARTAL GÖKTAN: Evet. Afrin’e giden askerlerimiz ve yapılan tören. Kurbanlar kesildi.

ADNAN OKTAR: Hadi bakalım kabadayılar. Allah güç-kuvvet versin, Allah yardımcınız olsun. Allah cihadınızı mübarek etsin. Allah gazanızı mübarek etsin.

Okullarını artıralım yiğitlerin. Tayyip Hocam ne gerekiyorsa yapsın. Sayılarını da artıralım 200 bini bulsun Özel Harekat.

Evet, dinliyorum.

VTR: Merhaba, ben Salih Karaaslan. Her olaya veya fikre eleştirisel olarak bakmak ne kadar doğrudur?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, o elastiki bir konu. Her fikre olmaz ama mesela komünisttir ve bununla ilgili atak yapıyordur, PKK hareketidir tabii ki herkes bunu eleştirir, tehlikelidir. Veyahut Darwinisttir topluma bunu yaymak istiyordur buna karşı bir atak yaparsın cevap verirsin, bu çok makul olan bir şey. Ama adamın kendine has fikirleri olabilir, düşünceleri olabilir o bizi ilgilendirmez. Topluma zarar vermesi ihtimali olan fikirlerde devreye girilir. Fikri karşılık verilir. Onun dışında zaten baş olacak gibi bir şey olmaz o.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hz. Süleyman (as) bugün yaşasa sarayı nasıl olurdu?

ADNAN OKTAR: Sen niye bu kadar yakışıklısın bakayım? Allah senin güzelliğini, yakışıklılığını artırsın, nur gibi elin yüzün. Allah seni cennetiyle şereflendirsin. Zaten sarayı yapacağız. Kudüs’te yapacağız. Sarayı öyle görülmemiş bir şey yapacağız. Ferah bir 50 ton, 100 ton altın kullanırız. 100 ton altın iyi, ancak yani. Çünkü İngiltere’de depolarda dolu altınlar hiçbir işe yaramıyor. En az 500 ton altın var.

OKTAR BABUNA: Türkiye’nin 450 tonu İngiltere’deki kasada duruyormuş. 50 tonu Türkiye’de.

ADNAN OKTAR: Tabii. Sırf Türkiye’ye ait 500 ton. Diğer ülkelerden de var. Her ülkenin altını orada, 70 ülkenin altını, tabii. Yüzlerce ton, 1 ton, 2 ton, 10 ton değil.

OKTAR BABUNA: Hz. Süleyman (as)’ın mescidinin üç boyutlu temsili görüntüsünü hazırlatmıştınız. İsrail televizyonlarında gösterildi, çok beğenmişlerdi hoşlarına gitmişti.

ADNAN OKTAR: O mescit evet, saray ayrı. Altınlar yatıyor orada, 24 ayar. Mesela 100 bin ton bir yerde, 100 bin ton bir yerde, 50 bin ton bir yerde yüzlerce seneden beri bu böyle, bekliyor. O altınları işte orada kullanacağız, inşaAllah. Her yeri altın kaplama. Lübnan’dan sedir ağaçları getirteceğiz, inşaAllah. Yapımı 13 yıl sürmüş o zaman Hz. Süleyman (as) zamanında. Biz Allah’ın izniyle 3 yılda yaparız, 10 yılı fazla. 3 yıl bol bol yeter. 3 yıl da sürmez de hadi en ince detaylarına kadar diyelim ince detaylarıyla, 3 yıl sürmez. Zaten Musevi kaynaklarında “Kuzeyde bulunan Moşiyah Mehdi çıkacak ve güneyde bulunan Süleyman Mabedini inşa edecektir” diyor. Midrash Rabbah’da 9/6’da yazıyor.

Evet, dinliyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Cumhurbaşkanı Erdoğan emniyet teşkilatının farklı birimlerinde görev yapan ve yeni tasarım üniformalarını giyen polis ve bekçilerle bir araya geldi. Polis ve bekçilerin üniformaları yeniden tasarlandı. Kravat, ütülü pantolon, gömlek kullanımından vazgeçilerek daha rahat edilen hareket kısıtlaması yapmayan yeni tasarım kıyafetleri kullanılmaya başlanıldı. Bekçi sisteminin yeniden hayata geçirilmesi sizin tavsiyelerinizden sonra gündeme gelmişti Adnan Bey.

ADNAN OKTAR: Evet. Tabii, “mahalle bekçisi olsun” dedik, onu ısrarla söyledim mahalle bekçisi o oldu. “Özel Harekatın sayısı artırılsın” dedim o da oldu. Ne diyorsak oluyor, maşaAllah. Hepsi Allah’a çok şükür ne dediysek.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ben ateist bir insanım. İnsanlar beni zorla Müslüman yapmak zorunda mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, neden öyle bir şey olsun? Seninle sadece sohbet edebilirler. Eğer istersen konuşursun, öyle bir şey olmaz. “Dinde zorlama yoktur” diyor Allah. “Dinde zorlama yoktur” deyince nedir anlamı? Herkes kendi haline. Ayette hatta Allah, şeytandan Allah’a sığınırım “Senin dinin sana benim dinim bana” diyor. İşte çok açık. Kimsenin kimseye karışmayacağını gösteriyor. Ama bir fikir tartışması bir sohbet olduğunda eğer senden bir talep gelirse tabii ki olur. Ama sen istemediğin halde öyle bir şey olmaz. Ben yakışıklımı bir daha göreyim.

VTR: Ben ateist bir insanım. İnsanlar beni zorla Müslüman yapmak zorunda mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, seni biraz üzmüşler benim anladığım. Hakikaten çok gereksiz baskıcı tavırlar görüyoruz insanlarda, bu çok yanlış. “Dinde zorlama yoktur” hükmünü bir insan kabul etmiyorsa Kuran’ı kabul etmiyor demektir. Dolayısıyla Kuran’ın hükmü ne? “Zorlama yok.” O zaman seni zorlayan sana baskı yapan hiç kimse olmaması lazım. Ama sen sorduğunda sana bilgi vermek gerekir. Bilen bildiği kadarıyla bilgi vermesi farz. O kaçınılmaz bir görevdir.

Evet, dinliyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Adnan Bey, İzmir’de bir ilkokuldaki öğretmen ve öğrenciler okulda yaşayan Tombi isimli bir kediyi sahiplendiler. Tombi bütün derslere katılarak sıraların üzerinde öğrencilerle birlikte ders dinliyor. Öğrenciler Tombi rahatsız olmasın diye sınıfta koşmuyor, yüksek sesle konuşmuyor, onun uykusunu bölmek istemiyor, her sabah mamasını suyunu kontrol edip onunla vedalaşmadan sınıftan ayrılmıyorlar. Öğretmenler kedinin aşılarını yaptırıp ona bir karne de çıkarmışlar. Ancak bir veli şikayet edince kediye mecburen başka bir yuva aranmaya başlamışlar.

ADNAN OKTAR: Ama bayağı iyi arkadaş olmuşlar. Okulda uygun bir yer bulabilirler. Okuldan tamamen çıkartmalarına gerek yok. Boş bir oda vardır orada tutabilirler.

Evet, dinliyorum.

VTR: Askerlerimizin her zaman yanındayız, çağrıldığımız zaman da hiç bakmayız, canımız pahasına yanlarındayız. Son nefesimize kadar da millet için canımız vermeye hazırız.

ADNAN OKTAR: Aslan kabadayım benim, yiğidim benim, aslanım, Allah ömrünü uzun etsin. Allah sana sağlık sıhhat afiyet versin. Yiğitliğin çok güzel, maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Adnan Bey, Tombi okula geri dönmüş. Kediyi istemeyen veliye yalvarmışlar öğrenciler o da izin vermiş.

ADNAN OKTAR: Ama ismi de çok komik kendi de çok şeker. Zaten okuldan tamamen çıkarılması diye bir konu olmaz. Okulda çok skandal olur öyle bir şey olmaz. Tombi’nin mekanı orası olur mu? Ama öğrenci olmuş o Allahualem. Onun da kaydını yaptırmak lazım okula. Bir öğrenci kimliği çıkartılması lazım dersleri dinlediğine göre.

Evet, dinliyorum.

VTR: Deniz yolculuğu yaparken siz hiç martılara simit attınız mı?

ADNAN OKTAR: Severim ben senin temiz kalbini, severim senin sevgi anlayışını. Sen ne güzel insansın sen böyle. Çok önemli bir konu olduğu için başkaları da yaptığı için özel olarak alıp attığımı çok iyi hatırlıyorum. Araba vapurları vardı o zamanlar, araba vapurunda ben gelirdim denizin kenarına kadar orada da zaten simit satanlar oluyordu. İllaki insan bir şey atıp onları besliyor, zaten canhıraş peşinden geliyorlar yani. Orada öbür türlü bir ihtimal yok. Beslemezsen olmaz. Hemen anında da kapıyorlar. Güzel bir gelenek tavsiye ederim.

Evet, dinliyorum.

VTR: İntihar eden kişi sonsuza dek cehennemde mi kalır?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm, Allah esirgesin eğer cinnet hali varsa tabii ki olmaz. Cinnet hali varsa çünkü daha önce ölmüş oluyor yani aklı kapanıyor ne yaptığını bilmiyor. Öyle bir şeyde olmaz tabii. O ana kadarki yaşantısı esastır. Cinnetten sonrasından sorumlu olmaz. Bilinçli olarak da zaten aklı başında bir insan pek yapmaz, Allah esirgesin. Açık şuurla olacak bir şey değil. Genelde şuurları kapanıyor şeytan musallat oluyor yani şeytan vücutlarına giriyor şuuru tamamen gitmiş oluyor. Dolayısıyla şeytan onu intihara sürüklüyor. Öyle şeyde arkadaşları yardımcı olması lazım. O tip bir eğilim gösterdiğinde şeytanın etkisi yoğunlaştığında o hissedilir görülür. Akrabaları, kardeşleri kim varsa onu alıp bir seyahate götürebilirler, bir yere götürebilirler. Onu rahatlatacak bir şeyler yapılabilir. Ama en önemlisi tabii imani, Kurani eğitmektir. Allah korkusunu anlatmak, ahireti hatırlatmak çok önemlidir. Genellikle yüzde 99 virgül 99 cinnet hali olur. Cinnette de tabii böyle bir şey olmaz. Cehennem olması için açık şuurla yapıyor olması lazım, bilincinin açık olması lazım. Allah’a isyan ederek yapıyor olması gerekiyor Allah esirgesin.

Evet.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Zeytin Dalı Harekatı’nda şehit olan Piyade Astsubay Üstçavuş Musa Özalkan’ın Telafer’de bir anaokulu veya kültür merkezi yaptırılarak adının verilmesi yönündeki vasiyetini Sayın Devlet Bahçeli üstlenmişti. Devlet Bahçeli projenin çizimiyle ilgili MHP’li Yusuf Ziya Günaydın ile kızı Mimar Zeynep Günaydın’ı görevlendirdi. Zeynep Günaydın hazırladıkları projeyi dün genel merkezde Sayın Bahçeli’ye sundular.

ADNAN OKTAR: İyi, hayırlı uğurlu olsun. Allah inşaAllah şehidimizin haberdar olacağı şekilde müjdeyi ulaştırır ona. Çünkü şehitler bizi görüyor biz onları göremiyoruz. “Arkalarından gelecekleri beklerler” diyor Cenab-ı Allah. Kim bilir nasıl bir hayat boyutu ki gayet makul görüyorlar. “Gelsinler” diye, hayret ediyorlar niye gelmiyorlar diye.

Evet, dinliyorum.

VTR: A9TV’yi severek izliyoruz, sonuna kadar destekliyoruz.

ADNAN OKTAR: Ah benim canlarım, ah benim güzel yüzlülerim. Allah sizi cennetiyle şereflendirsin. Arkadaşlığınızı da Allah hiç ayırmasın. Cennette de inşaAllah birlikte olun. Ama cennette benimle de arkadaş olmanızı çok istediğim için Allah bana da arkadaş yapsın, sizleri de ikinizi de arkadaş yapsın. Hep birlikte Allah cennette olmayı nasip etsin. Çok güzel her ikiniz de çok nurlu ve çok efendisiniz. Allah hayırlı bereketli uzun ömür versin ikinize de.

Evet.

VTR: Delikanlılığın kitabını yazmak isteseniz ilk maddesi ne olurdu?

ADNAN OKTAR: Aslanım benim. Samimiyettir samimiyettir yani diğergamlık. Zaten kabadayı egoist bencil olmaz. O aslanlara bakıyorsunuz ne diyor? “Ben Allah için canımı vermek istiyorum” diyor “şehit olmak istiyorum” diyor. Şimdi can aziz, en önemlisi canı zaten. Şimdi egoistlik bencillik kalmış mı? Sıfır, hiç kalmamış egoistlik bencillik. Ne olmuş oluyor? Melek makamına gelmiş oluyor, daha dünyadayken melek makamı. Bencillik egoistlik tamamen kalkmış oluyor. Dolayısıyla arkasından da şehit olunca çok netleşmiş oluyor. Meleklerden üstün olur şehitler.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Ahmet Hakan bugün sizin anlatımlarınızı destekleyen üç yazı yazdı. Birinci yazısında çocuk tecavüzcülerini hadım etme konusunu eleştirdi. “Kardeşim, bu herifler cinsel isteği fazla oldukları için bu alçaklığı yapmıyorlar. Bu herifler ruh hastası alçak oldukları için bunu yapıyorlar. Hadi diyelim ki hadım ederek cinsel isteklerini ortadan kaldırdınız. Peki ruh hastası psikopatlıklarını, alçaklıklarını, şerefsizliklerini nasıl ortadan kaldıracaksınız? Hiç mi düşünmezsiniz hiç mi akıl etmezsiniz?” dedi.

ADNAN OKTAR: Tabii biraz ağır bir dil kullanmış ama dedikleri genel mantık olarak doğru. Benim anlattığım da bu zaten. Adam Allah’tan korkmuyor zaten, merhameti şefkati yok, adamı hadım etsen ne olur yani? Ona çok eğlendiri gelir o, alelade bir şey gelir. Hatta daha da sapıklığını artırabilir yani. Daha da anormal şeyler yapabilir. Neden imani eğitimle, Allah korkusuyla, Allah sevgisiyle bu konuları halletmeyi düşünmüyorsunuz da hadım etmekle düşünüyorsunuz ben bunu anlayabilmiş değilim. Neden Darwinist-materyalist sistemi durdurmayı düşünmüyorsunuz? Neden Darwinizm’in geçersizliğini anlatmayı düşünmüyorsunuz? Neden yaratılışın delillerini anlatmayı düşünmüyorsunuz? 700 milyon fosil var yaratılışı ispat eden. Evrimi, Darwinizm’i anlatan hiçbir delil yok. Bunları anlatmak varken, iman hakikatleri, Kuran mucizeleri anlatmak varken, imanlı çok güçlü imana sahip nesil yetiştirmek varken adamı hadım etme, adam güler hadım etmene. Niye? Ha asma, adam zaten psikopat “as” der yani, o kendi kendini asmak istiyor zaten. “Var mı bir naylon ip?” falan diyor, manyak. Adam delirmiş, Darwinist-materyalist sitemden delirmiş, kendisinin hayvan olduğuna inanıyor adam. “Ben Allah’a inanmıyorum” diyor, hayvan olduğu kanaatinde. Adam delirmiş. Onun için Darwinist-materyalist eğitimin durdurulması lazım. Bunun yerine yaratılışın anlatılması, Allah’ın varlığının birliğinin anlatılması lazım. İman hakikatlerinin, Kuran mucizelerinin anlatılması lazım. Bunun dışında bir çözüm yok. “Müebbedi daha da ağırlaştıracağız” müebbedin üstüne daha ağır ne olur? Müebbet zaten, adı üstünde müebbet, daha ne yapacaksın? Zaten adam onu göze alıyor, asılmayı da göze alıyor. Ömrü boyunca şerefsiz olmayı da göze alıyor. Haysiyetsiz olmayı da, namussuzluğu, ahlaksızlığı her şeyi göze alıyor. Asmaya kalkıyorsun adam “asarsan as” der, öyle bir şey yok. Ayrıca onu yaptıktan sonra assan ne olur yani? Çocuğu şehit ediyor, ırzına geçip şehit ediyor, assan ne olur yani? Onu yapmasını engellemek gerekiyor yani onun hiç olmaması gerekiyor. İman hakikatleri, Kuran mucizeleri anlatırsan, Darwinizm’in-materyalizmin geçersizliğini anlatırsan zaten meseleyi kökten çözmüş oluyorsun. Böyle bir olay hiç olmaz o zaman. Olayın olmaması önemli. Olduktan sonra adama idam versen ne olur, müebbet versen ne olur, adamı hadım etsen ne olur? Yani hiçbir alakası yok bunun bunla. Hiç olmamasını sağlamak imkanı varken böyle bir girişimin anlamı ne ben bunu anlayabilmiş değilim. Hiç olmamasını sağlıyorsun. Adama Allah korkusunu öğret, Allah sevgisini öğret, dünyadan geçmeyi öğret, diğergam olmayı öğret, bencillikten, egoistlikten kurtulmayı öğret. Şefkat, merhamet, sevgi, hayvanlara, insanlara, bitkilere her şeye şefkat ve sevgi. Darwinist eğitimle ne olur adam? İşte hayvana dönüyor, vahşileşiyor. Büyük bölümü öyle oluyor. Komünist oluyor, PKK’lı oluyor. “Bunu durdurun” diyorum, dinlemiyorlar. “2019’a kadar bekleyeceğiz” diyorlar. 2019’a kadar acayip tahribat olacak. Yapmayın, etmeyin. Bir de zaten “tamamen durduracağız” da demiyorlar. “Sadece ortaokul ve lisede durduracağız, üniversitede devam edeceğiz” diyor. Onu yaptıktan sonra bir kere dergilerde, kitaplarda, televizyonlarda her yerde Darwinizm’in geçersizliğinin anlatılması lazım. Darwinist eğitimin durdurulması yeterli değil. Dünya çapında bu zehir insanları zehirlemeye devam ediyor.

Evet, dinliyorum.

KARTAL GÖKTAN: Amasya Ülkü Ocaklarının düzenlediği etkinlikte MHP İstanbul Milletvekili Arzu Erdem Hanımefendi’ye kardeşimiz Esra Pehlivan İngiliz Derin Devleti kitabınızın 2. Cildini hediye etmiş.

ADNAN OKTAR: Çok iyi olmuş. Milliyetçi Hareket Partisi’nin güçlü olmasını istiyoruz. AK Parti’nin güçlü olmasını istiyoruz. Saadet’in güçlü olmasını istiyoruz. CHP de gerçek Atatürkçü olsa süper olacak aslında ama. Büyük Birlik, Saadet, bunlar da çok samimi ve candan partiler. Özel Harekat ahir zamanın sahabeleri gibi, asker de öyle, polis de öyledir. Ne gerekiyorsa olsun. Afrin’i istiyoruz, inşaAllah. Afrin sembolik. Afrin’i söktük mü bütün bölgeden PKK’yı sökeriz.

MaşaAllah bizim çocuklar namazlarına akıl almaz titizler. Sabah, öğle, ikindi, akşam, yatsı, vitir, hayret ediyorum maşaAllah. Yani namazını kaçıran çok nadir oluyor. Duyuyoruz, herkes duyuyor hayretler içinde kalıyor. Nasıl oldu, nasıl bitti, felaket haberi gibi yani. Binde bir, bazen mesela hem telefonu çalışmıyor hem saati çalışmıyor hem arkadaşı onu uyandırmayı unutuyor. Ayda yılda bir olur. Beş vakit namazlarına arkadaşlarımın bu kadar titiz olması Allah’tan bir nimet. Bu görülmemiş bir şeydir. Birçok insan namazlarını sürekli kaçırır, sabah namazlarını. Sabah namazını asla kaçırma olmaz arkadaşlarımın. Hiç hatırlamam ben. Mesela bütün işlerini namaz vakitlerine göre ayarlıyorlar. Uçağa bineceklerse ona göre, yola çıkacaklarsa ona göre maşaAllah. Hiç namaz vaktiyle çatışmayacak halde. Ama illaki bir şey olursa bazen çok nadir, uçakta hemen ayakta orada kılıyorlar namazlarını maşaAllah. Mahkemede bile olsa mahkemenin salonunda orada betonun üstünde kılıyorlar. Hayret ediyorum maşaAllah. Öyle olacak tabii. Oruçta da maşaAllah bakıyorum. Hatta mesela bazen başı ağrıyor falan istese tutmayabilir, ısrarla tutuyorlar maşaAllah. Yorgun, bitkin de olsa yine tutuyorlar. Halbuki ayette var aslında “…Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez…”  (Bakara Suresi, 185) diyor. Ama ısrarla, kararlılıkla maşaAllah oruçlarına titizler.

Ankara’ya konferansa gidiyorlardı sabah namazını Taksim Parkı’nda birlikte kılmıştı çocuklar maşaAllah. Bodrum’a gidiyorlardı otobüs yolda, otobüs şoförü de şaşırdı. Durdurdular çimenlik alanda hepsi birden otobüsten hepsi indi. Diğerleri de görünce onlar da imrendiler onlar da gelip namaz kıldılar maşaAllah. Bir gün trafik kilitlenmişti arabadan inip kenardaki toprak alanda paltoları serip orada namaz kılmıştık, maşaAllah.

Evet, dinliyorum.

ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Adnan Bey, İzmir’de vatandaşlara her gün süt dağıtımı yapan sütçü Mustafa Aksakal’ın tezgahının önünde her sabah erken saatlerde uzun bir kuyruk oluşuyor. Ancak sütçünün en sadık müşterisi her gün vatandaşlardan önce sıraya girerek sütçünün gelmesini bekleyen sevimli bir sokak kedisi. İnsanlar her zaman kediye öncelik vererek arkasında sıraya giriyorlarmış. Sütçü Aksakal, “Her gün geldiğimde kediyi ilk sırada beklerken buluyorum. Dört senedir böyle. İlk onu görüyorum. Onun sütünü veriyoruz, sonra müşterilerimize veriyoruz” dedi.

ADNAN OKTAR: Ama bayağı şeker bir şey. Bir de bayağı Tomasin olmuş süt içe içe. Ama en öne geçmesi çok komik.

KARTAL GÖKTAN: Tombi’nin de bir başka resmi geldi.

ADNAN OKTAR: Ne şeker hayvan ya. Çocuklar bayılıyordur buna.

KARTAL İŞ: Kediyi gönderdiklerinde kedi üç gün yemek yememiş, bayağı zayıflamış, çocukların da ders performansı bayağı düşmüş. Onun üzerine getirmişler kediyi.

ADNAN OKTAR: Tehlikeli bulmuşlar. Çocuklar üzülmüştür tabii, çok rahatsız olmuşlardır.

SERAL İBRAHİM KÖPRÜLÜ: Bir de her sınıfa girmiyormuş, tek bir sınıfa giriyormuş.

ADNAN OKTAR: Evet, hangi sınıfta sevgi görüyorsa, nerede yemek varsa, nerede onu okşuyorlarsa oraya gelir tabii ki.

Evet, dinliyorum.

VTR: Nasıl alim olunur?

ADNAN OKTAR: Canımın içi Allah alimliği tarif etmiyor Kuran’da. Mesela Peygamberimiz (sav) üniversite mezunu değildi, herhangi bir eğitim almadı ama en büyük alimdi. Yani Allah kalbe ilham eder ilmi, bilgiyi, o kişiden hikmet südur eder. Güzel fikirler südur eder. Dolayısıyla çok okumak alim olmakla alakası olmuyor. Allah’ın o kalbe ilkah etmesi, ona ilham etmesi, ona hikmet vermesi çok önemlidir.

Bizim çocuklar Amerika’ya giderken Türkiye’den Avrupa kıtasına geçerken gökyüzü aniden aydınlanmaya başlıyor. Hemen uçakta yabancı hosteslerden yer isteyip, pilottan da üzerinde bulunduğumuz ülkeyi öğrenip ona göre kıbleyi hemen tespit edip pusulayla, uçakta namazı kılıyorlar maşaAllah. Çünkü uçak hızıyla aydınlandığı için hava çok acele hareket etmeleri gerekiyor, onu çok iyi hesaplıyorlar maşaAllah.

KARTAL GÖKTAN: Ahmet Hakan üçüncü yazısında ise “Esad ile görüşülsün” diyenlere hak vermeye başladım” dedi. Ve şöyle açıkladı: “Suriye konusunda iki ana eksen var. Birincisi Amerika, YPG, PKK ekseni. İkincisi ise Rusya, İran, Esad ekseni. Türkiye birinci eksene uzak duruyor çünkü orada PKK var. İkinci eksene de uzak duruyor çünkü orada Esad var. Böylece iki eksenin de ne tam içinde yer alabiliyor ne de tam dışında. İşte tam da bu nedenle “Esad’la görüşülsün” diyenlere hak vermeye başladım.” Dedi.

ADNAN OKTAR: “Esad’la görüşülsün” diyen benim. Bizden sonra CHP söyledi. Ben dedim ki “MİT görüşsün” dedim. Yani “Tayyip Hoca görüşmesin. MİT görüşsün.” Bir hafta sonra açıklama geldi. “Milli İstihbarat Teşkilatı görüşmeye başladı” diye. Bak, ben söyledikten bir hafta sonra “Milli İstihbarat Teşkilatı görüşmeye başladı” diye bakan açıklama yaptı.

KARTAL GÖKTAN: Adnan Bey, siz Suriye devleti ile Türkiye’nin bağlantı kurması gerektiğini birçok kez söylediniz. Bugün Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy, “Afrin’de yaşananların ardından Esad rejimi ile görüşecek misiniz?” Sorusu için “Suriye ile siyasi bir görüşme yok ama istihbari olabilir” yanıtını verdi. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da bugün “MİT, Şam ile istihbarat ilişkisi kurabilir” şeklinde açıklama yaptı.

ADNAN OKTAR: Ne diyorsak o, ne diyorsam o. Bak, gördünüz şu ana kadar binlerce ne dediysek oluyor elhamdülillah.

OKTAR BABUNA: Hep akılcı ve hak olanı söylüyorsunuz.

ADNAN OKTAR: Tabii.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hayattan bıkmış insanlara ne tavsiye edersiniz?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm imanla çok rahatlarlar. Allah’a çok yakın olursalar çok rahatlarlar. Dikkatlice baksınlar bir ekran var önlerinde elips bir ekran, onun başında seyrediyorlar ve rengarenk görüntüler gösteriyor Allah. Işıklı bir dünya gösteriyor, dışarısı kapkaranlık, renk yok, ışık yok, ses yok. Ama bu ekranın başında renk var, ışık var, mükemmel yani bu ekranın nimet olduğunu görmemek mümkün değil. Allah’ın her türlü güzelliğinin tecelli ettiği bir ekran. Eğer Allah sevgisiyle, Allah korkusuyla kalbini doldurursa, Allah’ı iyi fark eder, iyi görürse kalbinde hemen bir ferahlık oluşur. Ama öbür türlü Allah sıkar tabii, ayette de bu belirtiliyor. Kalplerinde huzursuzluk, acı ve ızdırap olur. “…kalbler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.” (Rad Suresi, 28) Yani Allah anılarak, Allah sevilerek, Allah’a sevgi duyarak, Allah’a saygı duyarak kalp ferahlık duyar, şeytandan Allah’a sığınırım. Allah açıkça söylüyor işte; “…kalbler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur.”

Dinliyorum.

ASLI HANTAL: Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kültür Sanat Özel Ödülleri Töreni’nde konuştu. “Kültür ve Sanat en az ekonomi ve savunma sanayi kadar önemlidir. Ekonomi ve savunma sizin dünyanın somut güçleriyle olan ilişkinizi de belirleyicidir. Ancak kültür ve sanat da somut olmayan unsurlar karşısındaki konumunuzu tayin eder. Ve bu ikisi birlikte bir ülkeyi ve milleti yükseltir. Nasıl tek kanatlı kuş ya da uçak havalanamazsa bunlardan biri olmadığında da bir ülke hedeflerine ulaşamaz. Türkiye’nin 2023 hedeflerinin somut unsurları için gece gündüz çalışırken kültür ve sanatı da asla ihmal edemeyiz” dedi.

ADNAN OKTAR: Şahane. Yeni yaptı değil mi Tayyip Hoca bu konuşmayı?

ASLI HANTAL: Evet.

ADNAN OKTAR: Geçende de böyle bir konuşma yapmıştı. Allah ilham ediyor, çok hayati bir konu. Bizim gece gündüz üstünde durduğumuz bir konu. “Buna çok dikkat çeksin” demiştim “Tayyip Hoca” ama epey oluyor ben bunu söyleyeli. Fakat şu an böyle bir üslubun içine girmiş olması mükemmel. Sürekli hükümetten istediğim bu benim zaten. Kültür, sanat ve kalite. Kalite çok hayati bir konu. Onu ne hikmetse Tayyip Hoca pek söylemiyor kaliteyi, halbuki kalite çok hayati bir konu. Mesela sanatta da kalite olur. Mesela kalitesiz bir sanat olabilir. Kültür olur da kalitesiz bir kültür olur. Kalite çok hayati. Onu da ön plana alsın Tayyip Hocam.

Evet, dinliyorum.

VTR: Yatak odasında dini simgenin bulunması doğru mu sizce?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım yatak odasında adam ölebilir, yatarken insan ölür, kalbi durur ölür, beyin kanaması geçirir ölür. Tabii ki orada Kuran olacak, seccade olacak, tespih de olacak. Dini her türlü simge olacak. O yanlış bir inanç olarak, “düğün olan yerde Kuran olmaz. Düğün olan yerde Allah anılmaz. Düğün olan yerde mukaddesatla ilgili hiçbir şey olmaz. Nişan olan yerde Allah anılmaz, Kuran olmaz. Yatak odasında Kuran olmaz, Allah anılmaz.” Yani bu şeytanın telkinleri, bunlara itibar etmemek lazım. Kuran, İslam her yerde olur. Allah bütün dünyayı Müslümanlara mescit kılmış, dolayısıyla yanlış biliyorlar onu. Çok vahim bir hata o.

Evet.

VTR: Merhaba. İyi bir anne baba olabilmek için ailelere düşen sorumluluk nedir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, nur yüzlüm akıllıca bir soru sormuşsun. Hayatta bir tane önemli olan konu var, yani dünyaya baktığımızda önemli olan başka hiçbir şeyin olmadığını görüyoruz. Hiç önemli başka bir şey yok. Sadece Allah önemli. Başka önemli olan ben bakıyorum göremiyorum. Varsa gören bana söylesin. Yani gördüğü kanaatinde olan varsa söylesin. Sadece Allah ve Allah’ı çok sevmek, başka hiçbir şey yok dünyada. Başka hayatın hiçbir gayesi de olmaz. Annenin babanın da başka hiçbir gayesi olamaz, başka yolu olamaz. Çocuğuna Allah’ı çok sevdirecek, Allah’ın varlığına çocuğunu inandıracak, anlatacak. Kendisi çok inanacak, çok sevecek, Allah’a saygılı olacak. Hayatını sadece Allah için yaşayacak, o kadar.

Evet, dinliyorum.

VTR: Mehmet Furkan Topkaya, Samsun. Sizce tecavüzcülere ve tacizcilere ne tür bir ceza verilmeli?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım cezayla alakası hiç yok bu işin. Şimdi adam tecavüz yaparken vereceğin cezayı düşünmüyor zaten. Bak, benim bir canım vardı biliyorsunuz hanım kız dünyalar güzeli, minibüs şoförü çocuğu götürdü benim aslanımı götürdü şehit etti. Sonra gitti öldürdü, şehit etti yani. Sonra baktı canı çıkmıyor, kesti, doğradı, biçti, aklı gitti yani. Adamın umurunda değil yani o anda. Adama da cezayı verdiler, tamam müebbet gitti yattı. Ne oluyor? Bu olay oldu mu olmadı mı? Oldu. Olduktan sonra ceza versen ne olur, vermesen ne olur? Hep diyor ki “Ceza vermeden önce başka şeyler de yapacağız” diyor. “Erkekliğini yok edeceğiz” diyor. Erkekliğini yok etsen adamın ne umurunda. Olay olmuş mu? Olmuş. Nedir bu? Sonra “müebbet vereceğiz” diyor. “Müebbedi daha da ağırlaştıracağız.” Daha ağırı ne olur müebbedin? Mesela bin yıl hapis, iki bin yıla çıkarıyor hapis cezasını. Ya kardeşim yapmayın etmeyin Allah aşkına. İki bin yıl, bir insanın ömrü iki bin yıl olur mu? Adam belli ki kaale almaz. Müebbet aldıklarında adam koğuşta tavla oynuyor, barbut oynuyor yaşıyor orada. Evi gibi oluyor adamın, umurunda değil. Orada da homoseksüel falan oluyorlar zaten. Orada da devam ettiriyor. Olan o çocuğa olmuş oluyor. Peki, olay başından engellense de konu mesele kökünden hallolsa olmuyor mu? Bak, buna hiç girmiyorlar. Ya kardeşim, sen şimdi adama Allah korkusunu, Allah sevgisini anlatırsan, Darwinist, materyalist sistemin yanlışlığını anlatırsan adam bunu yapmaz. Konu kökünden hallolur. Ama adamı sen Darwinist, materyalist yetiştirirsen ne diyorsun? “Solucan” diyorsun bu adama, “bakteri” diyorsun. “Kurbağa” diyorsun. “Primat” diyorsun. “Maymun” diyorsun. “İnsan” demiyorsun.  En sonunda da “insana benzeyen maymun oluştu” diyorsun. “İnsana benzeyen insansı maymunlar” diyor. Yani ama çok insana benziyor yani adı insan ama yine maymun. “Gelişmiş maymun” diyor. Şimdi insan deyince orada durdu zannediyor. Öyle bir şey yok. Adam diyor ki; “insansı” diyor. İnsansı gelişmiş maymun. Yine “maymun” diyor insan için. Ama adı bu sefer insan oluyor. Yani maymun türü olarak “insansı maymun” diyor. Dolayısıyla adam tecavüz etmekte, ahlaksızlık yapmakta bir beis görmüyor. Bak, bu konuda inat edilecek bir şey yok. Darwinist, materyalist sistem kaldırılacak, Kuran mucizeleri, iman hakikatleri anlatılacak. İmanlı bir nesil yetiştirilecek. Böyle bir şey olmaz, kökünden biter. Buna kimse cesaret edemez, olmaz. Mevcut sistemde bak, Suudi Arabistan’da bile Darwinizm var, materyalizm var anlatılıyor. Hatta bizde olduğu gibi devlet müzeleri var, Darwinist müzeler var İran’da. İran Darwinizm’in kalesidir. Acayip devlet müzeleri var Darwinizm’i anlatan, cayır cayır. Homoseksüellik oranı yüzde yetmiş İran’da, Suudi Arabistan’da yüzde yetmiş, liseler komple. Kimse çocuğunu liseye göndermek istemiyor, hep yurtdışına göndermek istiyor. Yurtdışında da homoseksüel oluyorlar, birçoğu öyle oluyor hepsi olmasa da. Facia çok büyük. Bak, Allah’ın dinine, imana direnildiği müddetçe şeytan zafer kazanır. Çocuklara da tecavüz ederler, zulüm de olur, anarşi olur, terörist olur. Adam PKK’lı olur, PYD’li, YPG’li olur. Her türlü ahlaksızlık olur. IŞİD’in kökeninde bile Darwinist-materyalist sistem var. Hepsinde bu var. Bu zulüm sistemi var. Bunun mutlaka kaldırılması gerekiyor. İman hakikatleri, Kuran mucizeleri, şefkat ve merhamet, sevginin anlatılması, insanların sadece Allah için yaşaması. Bak bunun dışında dünya mahvolur ve oluyor, oldu neredeyse de batacak yani. Özetle Mehdiyet’in dışında başka çözüm yok. Hiçbir şekilde başka çözüm yok. Var diyen gelsin. Başka hiçbir çözüm yok.

Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da düzenlenen bir panelde Suudi bilim adamları kadınların memeli hayvanlar sınıfında olduğuna kanaat getirmişler. Bu nedenle deve ve keçi gibi diğer memeli türleriyle aynı haklara sahip olabilecekleri kanaatine varmışlar, bunu da açıklamışlar. Yani direkt hayvan olarak görüyorlar. Bak Darwinist sistemi görüyor musun nasıl hâkim? Türkiye’de devlet yakasını kurtaramıyor Darwinizm’den. Yani çekiniyor. “2019’da mı acaba liselerden çeksek?” diyorlar. Mesela o tombil çıkıyor bir konuşma yapıyor adam korkuyor. “Biz Darwinizm’i inkar etmedik nerden çıktı Darwinizm bilimin ta kendisidir” diyor. Talim Terbiye Kurulu Başkanı çıkıyor “Tabiî ki evrim diye bir şey vardır. Yanlış anlaşıldı” diyor. “Biz kaldırdık demedik ki” diyor. “Düşünüyoruz dedik” diyor. “Yani ihtisaslaşsın, üniversitelerde ihtisas konusu olarak incelensin, bilmeyen adam zaten bilmez dedik” diyor. Lafı bir şekle sokuyor kendince. Mesela İran’da zorunlu eğitimin son yılı 8. Sınıfta evrim kuramı en kapsamlı öğretilen yer. Darwinizm ve evrim. Yani görülmemiş şekilde, Avrupa’da bile yok. Bu safsata zorla öğretiliyor öğrencilere.

Evet dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Adnan Bey, Cumhurbaşkanımız Erdoğan Kültür Ödül Törenleri’nde ayrıca şunları söyledi “Nerede faydalı güzel olan bir şey varsa onu bulmak ile mükellefiz. Hz. Peygamber (sav)’in ‘İlim Çin’de bile olsa gidin alın’ sözüyle hareket ediyoruz. Allah vergisi olan kültür sanat faaliyetlerinin keşfi için hem devlete hem sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşüyor. Bugün gelişmiş ülkelerin çocuklarının kabiliyetlerini keşfetmeye yönelik mekanizmalar kurduklarını biliyoruz. Geçtiğimiz 15 yılda tarihi konularla adımızdan söz ettirirken, kültür sanatta neden geri kaldığımıza hayıflanıyorum” dedi.

ADNAN OKTAR: Yakışıklı Tayyip Hocam, güzel Tayyip Hocam gelenekçi Ortodoks İslam anlayışının olduğu bir yerde sanat olmaz, estetik de olmaz, kalite de olmaz hiçbir şey olmaz. Böyle bir sistemde sanat falan olmaz. Tayyip Hoca’nın iyi niyetine ben çok güveniyorum da, 2019’da biz sana yüzde 70 oy verelim de şu kafayı hep beraber birlikte ilimle irfanla bir kazıyalım. Yoksa bunlar Türkiye’ye nefes aldırmayacaklar. Ne bilim gelişecek, ne sanat gelişecek, ne estetik gelişecek. Türkiye’yi kültürsüzlükle, kalitesizlikle boğacaklar, boğmaya da başladılar adamlar. Akıl almaz bir kalitesizlik Türkiye’yi boğmaya başladı, sardı Türkiye’yi. Sanatı öldürdüler, estetiği öldürdüler, sevgiyi de öldürmek istiyorlar, saygıyı da öldürmek istiyorlar, bir faciayı Türkiye’ye sarmaya çalışıyorlar. Biz senin yanında olacağız. Sana yüzde 70 oy vereceğiz. Birlikte bu fitneyi kazıyalım. Başka çaresi kalmadı. Adamlar Türkiye’yi mahvetmede kararlılar yani. Sanat estetik gördü mü adam boğuluyor. Avrupa’nın en kalitesiz ülkesi haline getirmeye çalışıyorlar Türkiye’yi. Sanat olmayan, estetik olmayan, hiçbir şey olmayan bir ülke haline getirmeye çalışıyorlar. Sadece gerilimin, soğukluğun ve sevgisizliğin olduğu bir ülke haline getirmeye çalışıyorlar. Bu oyuna asla gelmeyiz. Sonuna kadar yanındayız. 2019’da baştasın Allah’ın izniyle. Bak sana yüzde 70 oy vereceğiz. Bu adamların direnmesine rağmen sanatı her yere hâkim edelim seninle. Estetiği, kaliteyi her yere hâkim edelim. Bunların böğürmelerine önem vermeyelim. Şu an böğürüyorlar. Yani sesleri çok çıkıyor. Bunların sesini 2019’da kısalım. Hukukla değil sanatla, bilgiyle, kaliteyle kısalım. Kafalarını ezelim demiyorum. Kanunla hukukla kafalarını ezmeye de gerek yok.

Darwin’in önemli savunucularından evrimci sosyal psikolog Gustave Le Bon 1841-1931 yılları arasında yaşamış. “Kadınların beyinleri erkeklerden çok gorillerin beyinlerine yakındır. Kadınlardaki aşağı ırk olma o kadar belirgindir ki, hiç kimse doğruluğu hakkında bir an bile tartışmaz. Yalnızca derecesi tartışmaya değer. Kadınlar insan evriminin en aşağı formunu temsil ederler. Yetişkinlerden ve medeni erkeklerden çok çocuklara ve vahşilere daha yakındırlar. Vefasızlıkta, tutarsızlıkta, düşünce ve mantık eksikliğinde ve sebep yetersizliğinde üstündürler. Hiç şüphesiz ortalama bir erkekten daha üstün olan kadınlar mevcuttur. Ama bunlar doğuştan çirkin olan istisna şeylerdir. Örneğin; iki kafalı bir goril gibi, sonuç olarak bunları tamamen göz ardı edebiliriz.” Yani kadın son derece anormal bir mahlûktur diyor. İşte mevcut deccaliyet sisteminin kadına bakış açısı bu.

Evet dinliyorum.

VTR: Başka tanrı olup olmadığı nereden belli?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, aslanım iki tanrı olsa birbiriyle çatışır. O ona, o ona, değil mi? Yani bir galip olma mücadelesi olur. Dolayısıyla tek ilah olduğunu oradan anlıyoruz. Yani başka bir ilahı kabul etmez. İlah olan Allah. Tek olmak ister. Dolayısıyla bir mücadele gerekir. Kuran’daki açıklama bu. “Öyle olsaydı bir çatışma olurdu” diyor Allah. “Çatışma olmadığına göre tek ilah olduğu belli” diyor.

Mesela Geneva Üniversitesi’nde doğa tarihi profesörü olan evrimci ve materyalist Carl Vogt kadınlar hakkında diyor ki, “İnsanların dişileri” yani kadınlar “erkeklerden çok aşağı hayvan türlerine daha yakındır” diyor. “Bu nedenle eğer standart olarak kendimize bir kadını alacak olsaydık daha çok maymun benzeri özelliğe rastlardık” diyor. Yani maymun benzeri özellikler gösterirler diyor.

Evet dinliyorum.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey geçtiğimiz hafta Malezya’dan bir misafirimiz vardı. Kamaruddin Abdullah, Kamaruddin Bey 18 yaşında Müslüman olmuş. 1995 yılından itibaren kurucusu ve başkanı olduğu uluslararası İslami tanıtım topluluğu vakfı kanalıyla, Malezya ve diğer birçok ülkede İslam’ı anlatan çalışmalar yapıyor, konferanslar düzenliyor, kitap çalışmaları var ve televizyon programlarına katılıyor. Kendisi sizi ve çalışmalarınızı uzun yıllardan beri beğeniyle takip ediyor. Konferanslarında ve televizyon programlarında sizin kitap ve belgesellerinizden istifade ediyor ve sizin çok etkili olduğunuzu ifade ediyor.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah çok şevkli hakikaten. Allah şevkini artırsın.

VTR: İnsanların neden batıl inançları vardır?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım herhalde hoşlarına gidiyor başka açıklaması yok. Sabahın köründe gidiyorlar türbeye ip bağlamaya çoluk çocuk bir de dolma falan da yapıyorlar. Türbenin kenarında dolma yiyor. İp bağlıyor bir de kilit milit asıyor falan istediklerini yazıyor kilide bağlıyor falan yani ne diyeyim ben onlara bir şey denemez. Anormallik yani insan anormalliklerinden bir anormallik çeşidi.

VTR: İyi ya da kötü olmak bizim elimizde mi?

ADNAN OKTAR: Yakışıklılar yakışıklısı evet ama kaderde olan şekliyle olur. Normalde beni şu an kimse zorlamıyor, yayına kendim isteyerek çıkıyorum, kimse sırtımdan iterek beni evden buraya getirmedi kendim geldim ama kaderimde olduğu için geliyorum.

GÜLEN BATURALP: Sayın Erdoğan “Bu sabah itibariyle Afrin savaşında bin 829 teröristi Mehmet’imiz etkisiz hale getirdi. Tabii bu bir inancın, imanın bir neticesidir. İmandır o cevher ki, İlahi ne büyüktür imansız olan paslı yürek, sinede yüktür” dedi.

ADNAN OKTAR: Tayyip Hocam çok dürüst bir delikanlı, samimi bir delikanlı şevkli ama her konuda bütün Müslüman kardeşlerimiz Tayyip Hoca’ya tam anlamıyla destek olsunlar. Bu Afrin harekatını yurt dışında televizyonlara, basın kuruluşlarına, siyasetçilere anlatalım. Harekatın gerekliliğini, PKK’nın ne olduğunu, YPG’nin, PYD’nin PKK harekatı olduğunu, Türkiye’nin bunları sardığını ve Türkiye’nin içine girmek istediklerini, Türkiye’yi parçalamaya yönelik parçalamaya matuf bir hareket olduğunu bilimsel delillerle İngilizce, Fransızca hazırlayalım. Çünkü Fransızlar biraz gurur yapıyorlar İngilizce öğrenmiyorlar onlara Fransızca anlatmamız gerekiyor. İngilizce olarak da geniş çaplı bütün Avrupa ülkelerine anlatalım. Diplomatlara, elçiliklere, dışişleri bakanlıklarına, bakanlıklara, milletvekillerine ulaşabildiğimiz her yere bu Afrin harekatının neden gerekli olduğunu, nedenleriyle gerekçelerini anlatalım. Ve harekatın da iyi niyetli bir harekat olduğunu yani sivillere yönelik bir harekat olmadığını, sivilleri kurtarmaya yönelik bir hareket olduğunu, yapılan propagandanın da doğru olmadığını anlatan kapsamlı bir açıklama hazırlayalım. Rapor olarak her yere gönderelim. Çünkü hükümetin bunu yapan bir ekibi yok, eğer biz yapmazsak çok acayip bir propaganda var yurt dışında bunu süratle yerine getirmemiz gerekiyor. Hemen tercüme ettirelim, hazırlatalım gece gündüz bunu anlatalım bu mesele hallolsun.

Evet, dinliyorum.     

VTR: İnsan öldüğünde insanın ruhu da mı ölür veya ruh kalır mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım şimdi sizi de böyle şey yapmak istemiyorum ama beden diye bir şey yok yani bir dikkatlice baksanız hemen anlarsınız yani insan sadece ruhtur. Bir de gölge varlık vardır gölge o kadar başka bir şey yok. Şimdi anlatırım da ortalık karışsın da istemiyorum ama dikkatlice bakarsanız ekrandaki işte ne görüyorsan o. Ruhtan ruha geçiş var. Beden yok ki o anlamda beden çürüyen mürüyen falan öyle bir olay yok sadece ruh vardır. Ruh ikinci bir aşamaya geçmiş oluyor yani uykudan uykuya geçiyor, uykudan uykuya geçiyor yani üç-beş çeşit uyku şekli var. Ölüm de daha keskin canlı görüntünün oluştuğu bir uyku şekli. Mesela şehadet de bir uyku şeklidir, o da ayrı bir uyku şeklidir. Mesela insan rüya görür daha berrak rüyalar vardır, bir de bulanık rüyalar vardır. Mesela siyah beyaz da rüya görebilir insan daha flu, renkli olmaz mesela bazı rüyalar çok çok fludur. Bazısı da çok net keskin hatta bazısı adam uyandım zannediyor değil mi? Hatta mesela bir rüya görüyor çırpınıyor kalkıyor “ya” diyor “Allah esirgesin ne kötüymüş ya” diyor “iyi ki uyandım” diyor. Halbuki uyuyor yine uyuyor haberi yok, sonra uyandığında anlıyor uyuduğunu.

VTR: İnsanlar neden artık mektup yazmıyor?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım, güzel yüzlüm bayağı güzel bir insansın. Allah senin güzelliğini daha da artırsın, yakışıklılığını artırsın, seni cennetle müjdelesin, cennetle sevindirsin, cennette arkadaş etsin. Mektup zevkli bir şeydi. Anneannem yaz derdi “kahraman kızım” diye böyle mektup yazdırttırırdı biz de bizzat yazardık böyle tahrirat katibi gibi. Anneannem de parmağını basardı altına böyle mühür şeklinde gönderirdik, mektup gelirdi köye de gelirdi. Nasıl oluyor bilmiyorum da herhalde çerçi getiriyordu nasıl yapıyor anlamadım herhalde orada bir yere geliyordu mektup mu yahut onunla anlaşmalarımı var ben anlamadım ben nasıl olduğunu bilmiyorum. Katlanmış böyle turşusu çıkmış şekilde geliyordu mektup, açıyorduk böyle bayağı zevkli oluyordu. Ama kardeşim elektrik de olmaması gerekiyor o zaman eğer onu araştırıyorsak biz gaz yağla mesela ben o zamanımda öyleydi. Köyde elektrik yoktu gaz yağ lambasıyla biz aydınlanıyorduk şahaneydi akşam. Bir yerden bir yere giderken de gaz yağ lambasıyla gidiyorduk aydınlatarak. El feneri de vardı gerçi ama o biraz tabii abartılı bir teknolojiydi o zaman için.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kısmete razı olmak ne demektir?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım kaderde olan neyse ona razı olmak konu bu. Kadere isyan etmemek, kadere ters gitmemek, kaderin aksine bir harekette bulunmamak bu.

Evet.

ASLI HANTAL: Eski siyasilerden bazıları Meral Akşener’e partisinin gelişebilmesi için MHP’nin devam görünümünden kurtulması gerektiğini söylediler. Bazı eski bakan ve milletvekilleri İyi Parti’nin daha merkezde yer alması gerektiğini belirterek şu andaki yönetimin MHP ağırlıklı isimlerden oluşması nedeniyle MHP’lilerin kurduğu parti algısından kurtulamadığı yönünde bir eleştiri getirdi. Akşener de, “1 Nisan’da yapacağımız kurultay döneminde MHP’li sayısını düşürüp bu dengeyi kuracağım” cevabını verdi.   

ADNAN OKTAR: Merkez partisi yapacaklar. Canım merkez partisi var işte AK Parti var. Ama olsun istiyorsa yapsınlar yani siyasi partilerin çok olmasında bir mahsur yok, demokrasi var bir mahsuru yok. 

Evet.

VTR: Hiç sinemaya gittiniz mi?

ADNAN OKTAR: Sinemaya her zaman giderim eskiden ben çok giderdim 71’li yıllarda. 71/81 arasında falan yok 81’e kalmadı 77’ye kadar falan sinemaya mutlaka giderdim Ankara’da. Tabii pek kaliteli filmler olmuyordu ama gidiyorduk. Yabancı film sayısı azdı o zamanlar, İtalyan filmleri gelirdi güzel çok hoş olurdu. Ama yerli filmler çok bozuktu o zamanlar çok kalitesi düşmüştü. Yabancı filmler iyiydi güzeldi. Giderdim sık sık giderdim. O gongu beklemek falan büyük bir heyecanla bekliyorduk perde yavaşça açılıyor falan. İyi bir kültür sinema güzel bir şey. 

Evet.

GÖRKEM ERDOĞAN: Mücevher örümcek adı verilen bir örümcek türünün resimleri var. Sanki üstünde minik ayna parçaları varmış gibi parlıyor. Allah'ın yarattığı çok güzel bir canlı maşaAllah.

ADNAN OKTAR: Ama bu hakikaten çok hoşmuş bayağı şeker.

Evet, dinliyorum.            

VTR: Doğal afetler bizim kaderimizde mi vardır, yoksa tesadüfen mi oluyorlar?

ADNAN OKTAR: Güzel yüzlüm doğal afetler çok etkileyicidir yani insanları çok düşündürür. Depremler işte büyük tufanlar, tayfunlar falan bunlar insanları Allah’a çok yaklaştırır, çok çok etkiler o yüzden de Allah ara ara böyle büyük olaylar meydana getirir. Allah’ı düşündürmede en önemli nedenlerden bir tanesidir. Tabii ki rastlantı olarak olmaz, zamanlı ve planlı olarak olur. Süresi, şekli, zamanı hepsi bellidir.

Evet, dinliyorum.         

VTR: Selam Adnan Hocam. Sizi severek izliyoruz. Aklı yarım insanlara karşı ne yapmalıyız?

ADNAN OKTAR: Aleykümselam yakışıklım, aklı yarım insan çok fazla var dünyada güzel yüzlüm yani o aslında sonradan fark ettiğimiz bir şey oldu. İmtihanın gereği olarak Allah onu yaratmış. Kendi hallerine bırakmak lazım yani çok kafayı takmamak gerekiyor. Çok takip edilirse çok yorucu olur o çünkü onların zararı kendine olur zaten. Mesela münafıklar da öyle kendine olur zararı onların. Kendi hallerine bırakmak lazım. Her akılsızlıkla uğraşmaya kalkarsak iptal oluruz olmaz yani bırakıp biz Allah’la bağımıza, Allah’la bağlantımıza ağırlık vereceğiz ona göre hareket edeceğiz. Allah'ın rızasını kazanmaya, Allah’ın sevgisini kazanmaya dikkat edeceğiz. Arada görünen unsurlar, görüntüler önemli değil onları yok hükmünde kabul edin.

Evet.

VTR: Herkes iyi olduğunu iddia ediyor. Peki dünya neden bu halde?

ADNAN OKTAR: “Herkes iyi olduğunu iddia ediyor.” Güzel doğru söylüyorsun. Hakikaten derler ki, ‘İnsan kendini beğenmese çatlar ölür’ derler. En gıcık adam bile kendini bayağı beğeniyor. En ters, en aksi adam bile son derece haklı olduğu, haksızlığa uğradığını, insanların onu anlayamadığını, çok değerli bir varlık olduğunu falan düşünüyor. Ama bunlara kafa takmak doğru değil yani doğru iyi insan doğru yolda devam edecek. Bak, “siz iyi olursanız” diyor Allah. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Kötüler size zarar veremez.” Müminin iyi olması yeterlidir, görüntüye kafa takmaya gerek yok. O filmin içinden çıkıp senin üstüne o gelemez. Kaderin dışında bir şey olmaz. Biz sadece Allah’a hizmet edip kararlı olarak Allah’a sadakat göstereceğiz o yeterli olur.

Evet.

VTR: Şeytanlar insanlara maddi zarar verir mi?

ADNAN OKTAR: Yok yakışıklım öyle bir imkanları olmaz yani o Allah’ın kabul etmediği bir şey. Ama kafayı bulandırır, şüphe meydana getirttirir, kuşku meydana getirttirir bunları yapar. Unutkanlık yapabilir, vesvese verir, kargaşaya sebep olabilir, kuruntuya sebep olabilir kafada, abuk sabuk şeyleri getirebilir kafaya o kadar.

VTR: Ben Yunus Emre. Ben Şeyma. Afrin’deki harekatı destekliyoruz. Mehmetçiğimizin yanındayız. A9 TV’yi severek izliyoruz. Başarılarının devamını dileriz.

ADNAN OKTAR: Aferin benim canlarıma, herhalde bunlar kardeş anladığım kadarıyla biraz birbirlerine benziyorlar. İkisi de bayağı güzeller. Allah ikisinin de güzelliğini artırsın, imanlarını da artırsın. Afrin olayı çok önemli. Afrin’de hükümetin politikasının doğru olduğunu Avrupa’ya anlatmak çok hayati, Amerika’ya anlatmak çok önemli, Asya ülkelerine anlatmak da çok önemli, geniş bir çalışma yapalım. Hükümetin bu konuda pek bir imkanı olmuyor yani bununla ilgilenecek bir ekip pek ortada görünmüyor. Her zaman olduğu gibi yine bu iş bizim üzerimizde, bizim sorumluluğumuzda bu konuya ağırlık verelim. Bir de hükümetten ricamız Özel Harekat okullarının hemen sayısını artırsınlar. Hiç vakit kaybetmeden. Özel Harekata eleman alımını hızlandıralım. İlkokul mezunu da olsa alalım. Bünyesi müsaitse alalım. Ahlakına, kişiliğine bakalım tahsil aramaya gerek yok. İlkokul da olsa olur hiçbir şey olmaz. Köy çocuğu mesela aslan gibi delikanlı olur niye olmasın? Özel Harekatçılarımızı da tebrik ediyoruz, Allah güç kuvvet versin, şevklerini artırsın. Afrin’in alınması çok hayati. Şehir merkezinin alınması. Orayı söktüğümüzde her yeri sökeriz anlamına gelir bu. Yani Afrin’i söküyorsak her yeri sökeceğiz anlamına gelir. PKK’nın morali sıfıra gider. Sembolik anlamı çok büyük, çok ehemmiyetli yavaş yavaş akılcı bir politikayla veyahut neyse gereken yerlerde hızlı tam bir ablukaya alarak, üç yüz altmış derece etrafını çevirerek, yer altında yer üstünden ne gerekiyorsa yapılarak meseleyi halledelim. Yer altıdan da girelim, havadan da girelim her yerden girelim.

ASLI HANTAL: Kayseri’den kardeşlerimizin mesajı var Adnan Bey. “Kardeşlerimizle sohbet ettik canım Hocam’ı izliyoruz Kayseri’den selamlar sevgiyle.” 

ADNAN OKTAR: Annenin nurunu görüyor musun? Annenin şekerliğine bak sen sen. MaşaAllah Allah hepinize hayır bereket uzun ömür versin cennet nasip etsin. Cennette hepinizle Allah kardeş etsin maşaAllah. 

Evet, dinliyorum.

GÜLEN BATURALP: Maymuna benzediği için ismi İngilizce maymun anlamına gelen monkey orkide denilen bir orkide resmini gösteriyoruz şu an ekranda. Ayrıca siz orkide neslinin korunması gerektiğini söylemiştiniz daha önce. Gerçekten de orkide neslinin soyu tükenme tehlikesi var. Özellikle dondurmalara lezzet veren salep üretimi için doğadan kaçak toplanıyormuş orkideler.

ADNAN OKTAR: Aman aman kesin yasaklansın. Hiçbir şekilde müsaade edilmesin. Aman ha. Bayağı ağır suç olsun onu yapan dondurmacı da kapatılsın. Salep kullanılması diye bir konu olmaz salep kullanmasın. Salep olmadan dondurma olmuyor mu? Gayet güzel olur. Salep kullanımı yasak olsun. Onu hükümete de bildirelim. Diğer ülkeler de yasaklasınlar. Orkide muhteşem bir çiçek. Başka içecek şey bulamadı mı adam? Salebin ana maddesi nişastadır, pirinç unudur, süttür. Orkideden elde edilecek hiçbir şeye müsaade edilmesin. Salep dahil. Salep de kullanana el konulsun ve suç olarak kabul edilsin.

VTR: Ben Samsun’dan Fehmi Çakır. Günümüz modası mı daha güzel, geçmiş zaman modası mı?

ADNAN OKTAR: Yakışıklım bence geçmiş zaman modası çok güzel. 1950’ler, 40’lar. Takım elbiseler, fötr şapka, kravat, geniş yaka kıyafetler muhteşem çok güzel. Atatürk dönemine bakalım nefis kılıç gibi kıyafetler. Bayağı zarif ve çok güzel, çok şık giyiniyor. Atatürk’ün tarzı kıyafetler. Ve yirmi dört saat böyle Atatürk. Şu kıyafetin güzelliğine bak, şu kravatın oturuşuna. Bak mendilin şeklinin güzelliğini görüyor musun?  Bak süse bak. Şu kravatın ihtişamına bak ipek kravat, keten gömlek. Kravat pırıl pırıl parlıyor görüyor musun? Ceket kumaşı muhteşem o da ipek cayır cayır yanıyor. Çok güzel. Bayağı şık rahmetli. Yeniden o günlere dönmemiz lazım.

VTR: Mucizeye inanmalı mıyız?

ADNAN OKTAR: Mucize şöyle yakışıklım aklın ihtiyarını alacak bir şey olmaz. Ama yani harika şey olur. Çok şaşırtıcıdır buna da mucize diyebiliriz, denir yani şaşırtıcı çok çok hayret edilecek bir şey. Ama hiçbir zaman için hiçbir devirde aklın ihtiyarını alacak bir şey olmamıştır. Olmaz ve hiçbir şekilde de olamaz.

GÜLEN BATURALP: Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin’de teröristlerden arındırdığı Mervane Köyü’ndeki sivilleri sağlık taramasından geçirdi Adnan Bey. TSK’ya bağlı askeri doktorlar köyde çoğunluğu kadın ve çocuk onlarca hastayı muayene etti. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ise açıklamasında, “Bugüne kadar Türk Silahlı Kuvvetleri’nin operasyonlarında bırakın hayatını kaybeden, burnu kanayan bölgede tek sivil olmamıştır” dedi.

ADNAN OKTAR: Yalnız şimdi hem MİT’ten biz rica ediyoruz hem de ilgili askeri birimden rica ediyoruz bu tip belgelere bizim çok ihtiyacımız var. Yurt dışında bizim propaganda yapabilmemiz için bu tip belgelerden en az yüz-iki yüz adet belgeye ihtiyacımız var çok fazla bize fotoğraf versinler. Özellikle Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan rica ediyoruz basına bunları yansıtsın bir şekilde biz de basından alalım. Ordu foto film merkezi zaten gereğini yapar diye düşünüyoruz ama çok belgeye ihtiyacımız var. Avrupa’ya birçok şeyi anlatmamız için bunlar çok güçlü belgeler. Mesela yemek veyahut askerin çocuklara sarılmış koruyor veyahut işte cephede nasıl dikkat ediliyor bu tip resimler evet. Bunlara çok ihtiyacımız var.

Evet, dinliyorum.

VTR: Arkadaşlıkların sürekli olması için neler yapılmalı?

ADNAN OKTAR: Arkadaşlıkların sürekli olması için yapılacak şey insanların kusurlu olduğunu baştan kabul edip öfkelenmemek çünkü Allah ayette “İnsanların zalim, cahil ve nankör olduğunu” söylüyor. Allah Kendisine karşı bu tip tavır içinde olduğunu söylüyor, zaten insanlara karşı rahat rahat öyle olurlar. Dolayısıyla bunu kabul ederek akılcı bir yaklaşımla öfkelenmeden şefkatle, makul bir çizgiye yaklaşmak lazım. Yoksa hiçbir şekilde bağlantı kurulamaz. Çok sık bu tip olayla Müslümanlar karşılaşabilir. Bunları büyütmemek lazım. Sükunetle karşılamak lazım. Ve her şeyin hayırlı iyi ve güzel yönüne bakarak hareket etmek gerekiyor.

Türkiye’de yılda altmış ton salep elde ediliyormuş. Bir salep yumrusunun ortalama ağırlığı iki gram olduğuna göre her yıl yüz yirmi milyon orkide yok oluyor demektir. Kesinlikle yasaklansın. Salep satışı kesinlikle yani uyuşturucu satışı gibi yasaklansın. Direkt el konsun. Satanlar da tutuklansın. Çünkü bitki katliamı gibi kabul edilsin. Sakın ha hiçbir yerde müsaade edilmesin. Yüz yirmi milyon orkide ne demek? Mahvediyorlar demektir. Sakın ha asla müsaade edilmesin. Bazı orkide türleri uzun aramalarına rağmen bulunamıyor yok olmuş. Olur mu öyle şey? Kesinlikle müsaade edilmesin. Salep hayati bir madde değil ki kardeşim. Çok az bir şey konuyor yani salebin içinde onun etkisi çok çok az. Asıl tarçından geliyor kokusu. Hünnap konuluyor içine. Süt, asıl kokuyu veren süt. Sütün tadı, şekerin tadı. Nişasta kıvam verme açısından yeterlidir zaten. Dolayısıyla salebin ana maddesi olarak nişastayı örnek almak lazım. Yozgat’ta doğadan toplanması yasakmış. Kardeşim bir kere orkidenin yeryüzünden yok olmasına sebep olacak bir şey olduğuna göre böyle müthiş bir güzelliğin yok olmasına sebep olacak bir şey olduğuna göre bir kere bu salep kökünü alıp getirdiğinde hapis cezası olsun bu kadar. Kesinlikle alışı satışı tamamen yasaklansın bitti. Kökten halledecek bir şey. Öbür türlü facia.

Evet, dinliyorum.

VTR: Kocaeli’den Merve. Müslüman gençlerin daha şuurlu olabilmesi için sizce neler yapılmalıdır?

ADNAN OKTAR: Allah Allah bu kapalı hanımlarda ben eskiden güzel kıza pek bu kadar rastlamazdım. Yeni bir nesil oluşmuş akıl almaz güzel kızlar. Ve çok modernler, Avrupai ve çok çok harikulade güzeller. Benim canım da öyle. Nur gibi maşaAllah. Canımın içi bir de tesettürün mükemmel olmuş çok yakışmış. Şuurlu bir Müslüman olman çok hoşuma gitti. Allah şevkini artırsın, cennette seninle beni dost, arkadaş etsin. Hiçbir saniye yanımdan ayrılacak gibi bir tip değilsin insan sana doymaz. Çok çok asil görünüşün, çok saygı duyulacak bir kızsın maşaAllah. Daha şuurlu olabilmesi için güzel yüzlüm işin doğrusu tamam biz anlatalım hiç etkisi olmaz. Allah Hadi ismiyle tecelli etmeye karar veriyor milyonlarca insan hidayete eriyor. Delalet ismiyle delalete düşürücü, Dalle ismi tecelli ediyor Allah’ın alayı dalalete düşüyor insanların. Hadi ismiyle bir tecelli ediyor herkes iman ediyor. Mesela daha önce genç kızlar arasında böyle bir şey yoktu, kapalı genç kızlar arasında böyle kaliteli, seçkin çok nadir olurdu kapalı genç kızlar arasında böyle genellikle fazla okumamış genç kızlar. Hepsi çok kültürlü, görgülü, Avrupai ve Kuran Müslümanı hepsi. Çok açık bir dimağa sahipler, çok keskin bir dimağa sahipler. Öyle boğulmuş, tutucu, gelenekçi, kin dolu, nefret dolu bir inanca sahip değiller. Sevgi dolu, makul, müşfik, dengeli, tutarlı, sanattan, estetikten, kaliteden çok iyi anlayan güzel bir Müslüman genç hanım modeli gelişti. Benim canım da o güzel neslin bir devamı baksana şu güzelliğe. Allah senin hep böyle güzel olmanı nasip etsin. Güzel yüzlüm şimdi zaten Mehdiyet dönemindeyiz Allah Hadi ismiyle tecelli ediyor biz anlatmaya devam edelim. Benim evvelsi gün bir misafirim geldi AK Partili görevi iyi bir arkadaşımız tebliğci bir insan. Dedim ‘aman bizim ismimizden hiç bahsetmeyin faaliyetlerinize zarar getirebilirsiniz. Hiç bizim çocuklardan da bahsetme benden de bahsetme’ dedim. ‘Kendinizi o kadar belli etmeyin’ dedim. ‘Hocam’ dedi ‘şimdi senin bir konuşman vardı o meşhurdu ben de çok iyi özümsedim’ dedi. ‘Bir ayna sistemi gibisiniz’ dedi ‘yani siz bir şey anlatıyorsunuz ondan ona, ondan ona ben kaçıncı aynayım kim bilir?’ dedi. Bak ‘sizden gelen bilgi orda oraya çarptı oradan oraya yansıdı sonunda bana geldi’ dedi. ‘Ben sizin adeta kopyanızım’ dedi. ‘Bulunduğum yerde ben sizim aslında dedi aynı anlattıklarım’ dedi ‘aynı bu benim elimde değil. Başka da bir yol yok zaten. Başka ben ne anlatayım?’ dedi. ‘Sizin anlattığınız ne yapsam ezberden aklıma geliyor anlattıklarınız. Ve anlattığım arkadaşlar da yine ayna sistemiyle onlar da aynı oluyorlar’ dedi. ‘Başka anlatılacak bir stil ve yol yok zaten’ dedi. Yani ‘Gençlere hitap edebileceğimiz, aydın aklı başında gençlere hitap edebileceğimiz bir yol yok. Ne Cübbeli’ninki ne Yıldız Hoca’nınki gibi olacak gibi değil millet bize güler öyle bir şey anlatsak. Alay ederler bizimle ama sizin anlatımlarınızı herkes kabul ediyor. Bütün gençler kabul ediyor’ dedi. Onu öyle bir kabul etmiş ki hayret ettim. Ben onu anlatıp geçmiştim bak hiç unutmamış, her şeyi biliyor. Bütün konuları biliyor, su gibi biliyor. ‘Ben sizi hiç görmedim tanımam bilmem’ dedi ‘biliyorsunuz ilk defa karşılaşıyoruz’ diyor ‘ama dediğiniz o ayna sistemi ve o beynin kabul etme sistemi var ya ben bir kere dinledim ikinci bir yol nasıl olsun artık bana’ diyor. ‘Beynim kabul etti’ diyor ‘beynim kabul etti. Artık reddedeceğim bir durum yok’ diyor. Hakikaten anlattığımız kontrol altında olmuş oluyor artık. Beyni kontrol altına alınmış oluyor. Hani diyorlar ya bunlar illimünati limonata falan hakikaten kimimle konuşsak bir kere dinlemesi yeterli oluyor. Bir göz teması veyahut bir nazar etmesi, bir parça sohbet etmesi tesirimiz altına giriyor. Bir daha da ikinci bir yolu olmuyor. Bağırıyor, çağırıyor, kızıyor ama bakıyorsun aynı yoldayız. Dediklerimizi birebir kabul etmiş oluyor. Kızsa da ağzı kızıyor beyni kabul ediyor. Ağzıyla alakası olmuyor beyninin, uygulamanın.

Evet, dinliyorum.

VTR: Hayatınızın yanlışını kime yaptınız?

ADNAN OKTAR: Yani en büyük yanlışın nedir diyorsun. Öyle diyor değil mi? Ama yanlış yapanın cezası çok ağırdır. Cezaevinde bana öğretmişlerdi “Hocam yanlış çok büyük bir suçtur” dediler. Ben onu artık şaka olarak önüme gelen söylüyordum cezaevinde ‘sakın yanlış yapma’ falan. Onlar da bana şaka olarak söylüyorlardı. Mümin her zaman yanlış yapar, hata yapar onu düzeltir tövbe eder düzeltir. İnsanlara karşı da kendine karşı da yapabilir. Zaten imtihan yeri burası bunun büyüğü küçüğü de olmaz. Mesela bak gelenekçi İslam’ı savunuyordum, Kuran’ın yeterli olmadığını söylüyordum. Mesela bu büyük bir yanlış. Çok galiz bir hata. Ama sonra bunu düzelttim Kuran’ın yeterli olduğunu söyledim.

Evet, dinliyorum.

VTR: Ezan okunurken yüksek sesle ilahi dinlemek günah mıdır?

ADNAN OKTAR: Yo o da güzel aynı, o da ezan gibidir. O da olur bir şey olmaz. Nihayet her ikisi de Allah’ı anmış oluyor.

Ne güzel Yunus Emre’nin şiirleri. Şahane bir insan Yunus Emre. Tam bir veli. Hayret öyle bir insanın var olmuş olması. Değeri de o kadar bilinmiyor Yunus Emre’nin. Varsa yoksa Mevlana yoksa Mevlana indi Mevlana çıktı Mevlana. Kardeşim Hacı Bayramı Veli’den bahsedin Yunus Emre’den bahsedin. Niye kafayı taktınız Mevlana’ya?

Darbe gecesi an an anlatabilir misiniz onu?

GÖRKEM ERDOĞAN: Saat 22:30 gibi askerlerin köprüyü tutmaya başladığına dair haberler geldi. Saat 23:02’de Genelkurmay Başkanı tutsak alınarak Akıncı Üssü’ne götürülüyor. Emniyet Genel Müdürlüğü’ndeki helikopterleri ve yakıt tankını bombalıyorlar darbeciler.

GÜLEN BATURALP: Saat 23:52 tüm bu bombalamalar olurken İstanbul’da F-16’lar uçarken siz yayına başlıyorsunuz? Yayına başlama saatiniz 11:52 şu anda twette görüyoruz. 23:54’te yayın başlar başlamaz “Meşru hükümet görev başındadır. Bu darbe girişimi geçersizdir” açıklaması yapıyorsunuz. Yine ekranda görebiliriz saat 23:54 Twitter’da, 15 Temmuz 2016 akşamı. Genelkurmay Başkanlığı’ndan her yere internet mesajıyla darbe yapıldığı mesajı gönderildiği haberi geliyor.

ASLI HANTAL: Saat 23:58’de siz “Maille darbe açıklaması olmaz. Paşalarımızın sözü esas” diyorsunuz Twitter’da.

GÖRKEM ERDOĞAN: “Genelkurmay Başkanımız’ın ve Paşalarımızın açıklaması esastır. İnternet üzerinden maille darbe açıklaması olmaz.” Saat 11.58.

ASLI HANTAL: 00:13’te TRT’de darbe bildirisi okunuyor. Yayın sırasında size haber olarak okunuyor bu “TRT’de darbe bildirimi oluyor” diye. Siz de bu esnada canlı yayında TRT bildirisinin geçersiz olduğunu açıklıyorsunuz ve şunları söylüyorsunuz. “Böyle bir şey hiç tarihte görülmemiş. Genelkurmay Başkanı yok. Hava, Kara, Deniz kimse yok. Ben ilk defa böyle dünya çapında ilk defa görüyorum ve duyuyorum ve açıklama makul değil. Bu şekilde olmaz çünkü TRT’yi açtığımızda bir spiker çıkıyor karşımıza böyle bir şey olmaz yetkili bir insan değil o” diye söylüyorsunuz.

GÜLEN BATURALP: Daha sonra 00:25’te siz yayına başladıktan yaklaşık 30-40 dakika sonra Sayın Erdoğan'ın FaceTime’dan yaptığı açıklaması yayınlanıyor. Bu ana kadar siz sürekli meşru hükümetin geçerli olduğunu, halkın cesur olduğunu, Genelkurmay Başkanımıza güvendiğimizi, Paşalarımızın açıklaması olmadan darbe olmayacağını, bunun bir kalkışma olduğunu anlatıyorsunuz.

ASLI HANTAL: Siz yayına başladığınızda 23:50 gibi Sayın Bahçeli de açıklama yapıyor. Ve siz 00:01’de Devlet Bahçeli’yi destekliyorsunuz ve Sayın Kılıçdaroğlu'na da çağrı yapıyorsunuz o sırada.

GÖRKEM ERDOĞAN: Burada diyorsunuz ki; “Sayın Bahçeli arif bir insandır, gerçek bir devlet adamıdır meşru hükümeti koruyan tavrı çok güzeldir” diyorsunuz.

ASLI HANTAL: Saat 01:00'e doğru da Sayın Kılıçdaroğlu açıklama yapıyor darbeye karşı olduklarını söylüyorlar.

GÜLEN BATURALP: Sizin bu konuşmalarınızdan ve Sayın Cumhurbaşkanımızın Face Time’daki telefon konuşmasından sonra halk hiçbir şekilde içeri girmiyor. Bu saat 01:00’de halkımızın Atatürk Havalimanı'nı darbecilerden kurtardığının bir resmi. Yine 00:54’te siz tüm partilere çağrı yapıyorsunuz Twitter'da “Saadet, BBP, MHP, CHP ve tüm partiler canlı yayında demokrasiye sahip çıkan açıklamalar yapsınlar, birliğimizi tüm dünya görsün” diye açıklıyorsunuz.

ASLI HANTAL: 01:11’de daha meclis bile açılmamış, Genelkurmay Başkanlığı’ndan haberi olmadığı bir sırada siz “Elinizden geleni ardınıza koymayın bu milleti yıkamayacaksınız diye açıklama yapıyorsunuz Tweeti görüyoruz. “Biz bütünüz devlet de, asker de, polis de bizim” diyorsunuz.

ADNAN OKTAR: Onu şimdi yayın olarak göreyim ben.

VTR: 15 Temmuz 2016 darbe gecesi Sayın Adnan Oktar’ın açıklamaları

ADNAN OKTAR: Allah'a çok şükür Allah bu şerefi nasip etti. Darbe gecesi benim dışımda darbeye karşı böyle cesur, kararlı, meydan okuyan açıklama yapan hiçbir kanal olmadı. Darbeyi bastıran, darbeyi geçersiz kılan, darbeye her yönüyle muhalif, darbenin geçersizliğini çok akılcı olarak vurgulayan benim dışımda kimse yok. RTÜK de bunu adeta böyle bir tarihi destan gibi yazmış yaptığımız bu yiğitliği ve tek bizim kanala bunun mahsus olduğunu bunun söylemiş.

EBRU ALTAN: Ve sizin açıklamalarınızdan sonra zaten moralleri bozuldu darbecilerin.

ADNAN OKTAR: Tabii, darbeciler benim konuşmamdan sonra moral gitti adamlarda.

GÖRKEM ERDOĞAN: “Siz meclis açılsın” diye çağrı yaptınız, “parlamento şu anda toplansın” dediniz 12:52'de. Siz söyledikten sonra meclis toplandı. 01:39.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Saat saat belli. Evet, benim ilk konuşmaya başladığım saat kaç?

GÜLEN BATURALP: 23:52.

ASLI HANTAL: Yayın başlıyor, siz 23:54’te ilk tweetinizi atıyorsunuz.

ADNAN OKTAR: 23:54. Tayyip Hocam kaçta konuştu? Yarım mıydı saat?

ASLI HANTAL: Evet, 00.31'de Face Time yaptı.

ADNAN OKTAR: Evet. MaşaAllah.

“İmam Mehdi” Peygamberimiz (sav), “alnı geniştir” diyor. “Ve hafif içbükeylik vardır alnında” diyor, “alnında bir iz vardır” diyor. Bak mübarek nasıl detaylara dikkat etmiş. “İnce burunludur, burnunun orta bölümünde belli belirsiz çok küçük bir bombe vardır” diyor, çıkıntı. “Yanağında bir ben vardır, bu ben parlak, açık renkte Hz. Musa’da olduğu gibi dışa çıkıktır” diyor. “Yanağı az dolgundur” diyor. Yani öyle dışa dolgun bir yanağı yoktur diyor. “İki omzunun arasında, sol kürek kemiğinin üzerinde” diyor “nübüvvet beni vardır” Peygamberimiz (sav)’in mührü gibi ben. Yine “sağ göğsünde reyhan yaprağına benzeyen esmer bir leke bulunmaktadır” diyor, sağ göğsünde. “Sağ bacağında beden renginin aksine bir iz bulunmaktadır”, sağ bacağında. “Sakalı hafif, sakalı yanlarda az, aşağı tarafı ise cezmedilmiş.” Saçlarının kulağının üstünde kıvrıldığı detayını Peygamberimiz (sav) veriyor. “Güzel simalıdır, peygamberler gibi azametlidir, görünüş olarak Hz. İsa’ya benzer. Yüzü nurludur, çehresi huzur verir, yüzü görkemlidir. İlerleyen yaşına rağmen genç görünümlüdür. Görünümüyle Ben-i İsrail'e benzer”, Ben-i İsrail endamındadır. “Orta boyludur, uzun ömürlüdür. Cildi parlaktır” güzel cildi vardır. “Cilt rengi kırmızı ile karışık beyazdır. Cilt rengi kimi zaman açık, kimi zaman daha kırmızıya yatkındır. Burnu çok muntazamdır, ince burunludur, burnu küçüktür. Burnunun da orta bölümünde belli belirsiz küçük bir çıkıntı vardır. Alnı parlaktır, alnı geniştir, açık alınlıdır. Alnında bir iz vardır” yara izi. “Alnında hafif bir içbükeylik vardır. Yanağında ben vardır, bu ben açık renkli ve parlak” Hz. Musa'nın yanağındaki ben gibi. “Yanağındaki ben dışa çıkıktır. Çekik gözlüdür Mehdi, yeşil gözlüdür” diyor dört ayrı hadiste. Dört ayrı hadiste yeşil gözlüdür diyor. Hiçbir yerde siyah geçmediği halde ısrarla siyah gösteriliyor. Ya kardeşim aynu’l hadra. Hadra nasıl siyah oluyor ya? “Kaşları kavislidir, iki kaşının arasında tek çizgi halinde küçük bir çukur vardır.” Tek bir kaş çatma çizgisi vardır. “Saçı gürdür, saçı siyahtır, saçları güzelliğiyle dikkat çeker. Saçları kulağının üstünde kıvrılır, sakalı sıktır, sakalı siyahtır, sakalı cezmedilmiş” yani düzeltilmiştir. “Sakalları yanlarda daha azdır. Mehdi'nin sakalı hafiftir” yani ince sakalı. “Yanlarda az, aşağı tarafı ise cezmedilmiş. Mehdi'nin bütün vücudu geniştir.” Geniş vücutludur, “omuzları geniştir, alnı geniştir, kafası büyüktür, omuzları heybetlidir, uylukları geniştir” uyluk hizası da geniş. “Karnı geniştir” yine “başı büyüktür” diyor rivayette. “Vücudunda Peygamberimiz (sav)’inkine benzer benler vardır. Sağ bacağında siyah bir iz vardır. Sağ bacağındaki iz beden renginden farklıdır. Sırtında bir ben vardır” kalp hizasında, Resulullah (sav)’da olduğu gibi, gerdek düğmesi büyüklüğünde. “İki omuzu arasında göğüs kısmında yaprak şeklinde büyükçe bir esmer leke vardır” yani sağ göğsünde esmer bir leke vardır. “Heybetli bir şahıstır, bedeni çok güçlüdür, sesi çok güçlüdür, sesi nefes kesicidir, güzeldir. Kemik yapısı gençtir, uyluklarının arası açıktır” açık uyluklu. “Diz kapakları öne çıkıktır, bakışları etkileyici ve keskindir. Hayranlık uyandıran bir çekiciliğe sahiptir bakışları. Yanakları daha az dolgun, dişleri güzel ve parlak. Yürüyüşü hızlı, konuşurken kimi zaman dilinde ağırlık oluşur, konuşmalarında vurgu yapmak için sağ elini kullanır. Uzun ömürlüdür” bak bu çok fazla detay bunlar. Hatta diyor bak; “yorgun olduğunda kaşları düşüktür” diyor “kirpikleri, göz kapakları düşüktür” diyor “yorgun olduğunda, gece sohbetlerinde gözkapakları düşük.” Üç ayrı hadis var göz kapakları ile ilgili ayrı. “Aynun ekhalu'l ayneyn, gözleri yeşile dönüşmüştür.” Bak rivayette yine başka bir rivayet. Bu yeni bir hadis ayrı, aynun ekhalu'l ayneyn. “Gözleri yeşile dönüşmüştür” iki gözü yeşile dönüşmüştür diyor.

Özel Harekâtçılarımıza Allah güç kuvvet versin. Afrin şehir merkezinin alınması fitnenin yok olması için farz-ı ayn. Farzdır alınması, Allah fethi müyesser kılsın. Ne gerekiyorsa yapılsın. Çünkü eğer Afrin şehir merkezi alınmazsa bütün bölge gitti demektir. Boydan boya PKK’nın ablukasına kapı sonuna kadar açılmış demektir. Bu da alenen bir fitnedir. Fitnenin def-ü refi için Afrin’in fethi farz-ı ayn. En kısa sürede Allah fethi müyesser etsin. Özel Harekâtçılarımıza Allah güç kuvvet versin. Sonuna kadar dualarımızla, ruhumuzla, görünenlerle, görünmeyenlerle yanlarındayız. Görünmeyenler önden gittiler zaten. Ne gerekiyorsa hepsini deruhte etsinler. Allah güç kuvvet versin, Allah yardımcıları olsun. Zafer bekliyoruz. Sonuç zafer. Sonuç zafer. Sonuç zafer. Net söylüyorum. Bastırsınlar, inşaAllah fethun karib. Fetih yakın inşaAllah.

Şehri 360 derece aslanlarımız sarsınlar. Onlar çok daha iyi takdir ederler ama ben kendi görüşüm olarak söylüyorum. Tamamen her noktadan sarsınlar. Evler için de önce bir uyarı yapılması, orada sivil varsa onu sormak. Yüksek sesle oraya duyuracak şekilde onu bir şekilde duyurmak gerekiyor. Sonra eğer orası tamamen PKK’yla doluysa o ev yahut yer uzaktan dürbünle, şununla bununla çok iyi tespit edilerek yavaş yavaş ilerlemekte fayda var. Ama çok iyi izleme gerekiyor. Çok fazla dürbün kullanılması lazım, her hareketin izlenmesi gerekiyor. Onun için oraya binlerce dürbün ihtiyacı var. Her yerden, her cepheden, hem havadan izlenmesi gerekiyor. Çünkü dantel gibi orada ince ince hareket gerekiyor. Yani dantel üstünde yürür gibi hareket gerekiyor. Ordu bunu çok iyi bilir. Asker Özel Harekât çok iyi bilir de ben tabii vatandaş olarak söyleyince içim rahatlıyor, o yüzden söylüyorum. Boşaltılmış eve de asker sakın girmesin. Ev tamamen boşaltıldıysa tank ateşiyle veya topçu ateşiyle evi dövüp ondan sonra girmek gerekiyorsa girilsin. Fünye falan patlatıyorlar bence ona da gerek yok. Ev direkt indirilsin aşağıya, boş evlere asker girmesin. Mutlaka topçu ateşiyle yıkalım. Yani o evler girilecek gibi olmaz. Ama sonuç kesin fetih söyleyeyim Allah’ın izniyle. Gönülleri çok rahat olsun. Sonuna kadar yanlarındayız. Yurtdışını iyi bilgilendirelim. Yurtdışını bilgilendirecek bir sistem yok şu an. Bunu biz yapalım. Daha önce de olduğu gibi, her zaman olduğu gibi yine biz yapacağız. Hem Fransızca hem İngilizce adım adım bilgilendirelim ki, aleyhte propaganda olmasın.

GÖRKEM ERDOĞAN: Adnan Bey, yarından itibaren internet yayınlarımızı ayrı bir kanaldan gerçekleştireceğiz. canlisohbetler.tv internet adresi, Canli Sohbetler Apple ve Android uygulamalarından, ayrıca kardeşlerimiz yarın Canli Sohbetler Youtube ve Periscope hesaplarından internet yayınlarımızı takip edebilirler. İnternet yayınlarımızın hangi hesaplarda olacağını sosyal medyadan da öğrenebilirler. Akıllı telefonlarına şimdiden Canli Sohbetler uygulamasını indirebilirler. Ararken Canli Sohbetleri ‘i’ harfiyle aratmaları gerekiyor Canli Sohbetler şeklinde. Mobil uygulamalarda indirirken Canli Sohbetler olarak aratmaları gerekiyor.

ADNAN OKTAR: Afrin konusunu ben yurtdışı gazetelerindeki yazılarımda da zaten çok detaylı vurgulayacağım. Ama o yeterli olmaz tabii sadece her yönden buna önem verelim.

Nelere vesile olduk biz, anlatabiliyor musunuz? Bir dinleyeyim sizden.

GÜLEN BATURALP: Şu ana kadar 47 ülkede, 214 gazetede yazılarınız yayınlandı ve hala yazılarınız yayınlanmaya devam ediyor. Bu gazetelerde genellikle Türkiye'nin iç ve dış politikasının doğruluğu hakkında bilgiler veriyorsunuz. Toplamda bu gazete sayısı 500 ama halihazırda devam edenler 214. Genelde Türkiye'nin iç ve dış politikasının doğruluğu hakkında bilgiler veriyor ve Cumhurbaşkanımıza yönelik saldırıların iç yüzünü deşifre ediyorsunuz yazılarınızda. Bu gazeteler Amerika, Endonezya, Rusya, İran, Avrupa ülkeleri, İsrail, Arabistan, Katar, Mısır, Filistin, Kuveyt, Güney Afrika, Irak gibi ülkeleri içeriyor. Daha önce hiçbir Müslüman yazarın, yazılarının yayınlanmadığı gazetelerde yayınlanıyor yazılarınız. Örneğin Pravda’da da Rusya'da en çok okunan yazılar sizin yazılarınız, makaleleriniz oluyor.

ASLI HANTAL:  İlk sayfada veriyorlar sizin yazılarınızı. Gerçek İslam'ı dünyaya siz öğrettiniz Adnan Bey. İslam'ın özgürlük olduğunu, toplumun tüm gereksiz baskılarını ve yüklerini insanların üzerinden kaldırdığını ilk siz öğrettiniz. Ayrıca laikliğin, Kuran'ın hükmü olduğunu, demokrasi ve ifade özgürlüğünün Kuran'da temel olduğunu, İslam'ın hayat dolu olduğunu yine sizden öğrendik vesile olduğunuz.

GÜLEN BATURALP: Müslümanların zeki, dışa dönük ve atak olacağını, kalitenin esas olduğunu İslamiyet’te, neşeli ve esprili olmanın her zaman İslam'a uygun olduğunu, güzel sanatların tüm dallarının helal olduğunu yine sizin vesilenizle öğrendi İslam dünyası.

GÖRKEM ERDOĞAN: İftar davetlerinizde, en birbiriyle çatışan kesimler yan yanaydı. Aynı sofralarda oturdular. Museviler, Sünniler, Aleviler, dekolte kadınlar, milli görüş camiası hep beraber aynı iftar davetlerine geldiler; birlikte katıldılar.

ASLI HANTAL: Dinin, hayatın her alanında olabileceğini, eğlenince dinden çıkılmayacağını, dekolte olunca dinden kopmalarına gerek olmadığını, namazın, abdestin kolay olduğunu, akıllı bir Müslümanın her kesimle çok rahat bağlantı kurabileceğini ilk siz gösterdiniz. Ayrıca sevginin hayatın gerçek amacı olduğunu da siz öğrettiniz, vesile oldunuz maşaAllah.

GÜLEN BATURALP: Ayrıca tüm bu çalışmalarınızda yine Müslümanların ufkunun geniş olduğunu yalnızca Kuran ahlakı doğrultusunda hareket ettiğini gösterdiniz.

ASLI HANTAL: Güvenilir ortamda kızların ve erkeklerin güzel arkadaşlık kurabileceğini de siz söylediniz, vesile oldunuz.

ADNAN OKTAR: Bu, Darwinizm'in bilimsel delillerle ortadan kaldıran biz olduk değil mi?

GÜLEN BATURALP: Evet.

ADNAN OKTAR: Homoseksüelliğe karşı net tavır koyan biziz. İngilizlerin derin devletini deşifre eden, İngiliz derin devletini rezil kepaze eden biziz. Mevleviliğin yanlış yönlerini ortaya koyan biz olduk. Allah'a, malını ve canını tamamen adayarak İslam için hizmet etmenin önemini biz anlattık. Mehdiyet hadislerini ispatları ile anlatan İslam tarihinde bizden başka yok. İsa Mesih’i aşkla bekleyen, anlatan bizden başka bu kadar kapsamlı anlatan yok. İslam Birliği olur mu, Allah izin verir mi diyen ümitsizlere rağmen, İslam Birliği'nin olacağını ve olmak üzere olduğunu ispatlayan, anlatan da biz olduk.

Kadınlara bu kadar değer veren başka bir grup, başka bir topluluk ben hatırlamıyorum. Diğer camiaların birçoğunun, toplantılarına kadınlar ya arka masalarda, ya yan odalarda, ya da sadece hizmet eden konumundalar; ama bizde kadın, hep ön planda. Ve en üstün. Bağnazlığın açmazlarını, ayetlerle ve hurafelerdeki çelişkileri, itiraz edemeyecekleri şekilde ispat eden yine biz olduk. Mesela başörtüsü hadisindeki çelişki bin yıldan beri anlaşılamamış. Yani akıl almaz bir skandal var o konuda. Onu ortaya çıkarttık. Kuran'dan asla taviz vermemeyi, menfaatleri ile en küçük bir çatışma olduğunda dinden vazgeçen insanlar var yahut menfaatlerine uygun hurafelerle ortaya çıkıyorlar. Ama İslam’dan, Kuran'dan asla taviz vermedik. İslam'ın dünyaya hakim olacağını hep müjdeledik. Diğer birçok camianın giremediği yerlere İslam'ı tebliğ ettik. Mason localarına, tapınakçılara, Pentagon’a, plajlara, kulüplere, eğlence mekanlarına, sosyetenin bulunduğu her yere İslam'ı götürdük.

Müslümanları gettolardan çıkarmak, dünyaya geniş bakmalarına vesile olma konusunda çok güzel gayretlerimiz oldu. Televizyona hiç reklam almamak, hiçbir kitaptan telif almamak, Allah için İslam'ı tebliğ etmede hiç ücret almamak, sadece bize mahsus bir özellik oldu. Ücret karşılığı tebliğ yapmanın haram olduğunu anlatan da biz olduk. Kuran'ın açık hükmü. Müzik, dans, dekoltenin İslam'a dahil olduğunu, haram olmadığını anlatan da biz olduk. Atatürk'ün rahmetlinin, dindar olduğunu belgeleriyle ortaya koyan biz olduk. İslam aleyhinde bir haber, yazı, olay ve etiket olduğunda anında hem fikri karşılık, hem de hukuki karşılık veren biz olduk. Özentilik ve entellik üslubunun yanlışlığını ortaya koyan biz olduk.

Allah'ın rızasından başka hiçbir şey beklemeden yaşamanın önemini anlattık. Yani mesela adam, evinin peşinde, işinin, arabasının, tatilin peşinde. Sadece Allah'ın rızasının önemli olduğunu anlatan yine biz olduk. Adamlık dinini deşifreyi en esaslı şekilde icra ettik. Hüzün ve romantizmin İslam'da yeri olmadığını anlattık ve makul delillerle ortaya koyduk. Şehitliğin sevinç vesilesi olduğunu anlattık. Yas kültürünü ortadan kaldırdık. Şu an şehitlerimizi duyan, göğsünü ileri alıp sevinçle ve gururla bunu anlatıyor. Eskiden ağlıyorlardı. Izdırap, acı ve ahu enin oluyordu. Şu an askerlerimiz, “düğüne gidiyoruz” diyorlar. Her gün ısrarla sevgiyi anlatan biziz.

Kuran'ın hayata nasıl geçeceğini göstermek; insanlar Kuran okusalar da günlük hayata nasıl uygulayacağını bilmiyorlardı, bunu gösterdik. İman hakikatlerini, Kuran mucizelerini, sürekli gündemde tuttuk. Muhafazakârların gazeteleri, televizyonları çok geniş imkanları olmasına rağmen neredeyse hiç iman hakikatleri anlatmıyorlar. Diyanet de öyle. Ama biz gece gündüz anlatıyoruz. İnsanların imanına vesile olacak çalışmayı en geniş anlamda biz yapıyoruz. Kuran mucizelerini, en kapsamlı anlatan biziz. Her camiadan, her düşünceden insanı bir araya getirmek, dost etmek, arkadaş etmek, iftar sofralarında bir araya getirmek sadece bize mahsus bir şey. İnsanın fıtratına en uygun, en makul, samimi açıklamalar ve anlatımlarla dini anlatmak yine bize mahsus bir özellik.

ASLI HANTAL: Adnan Bey, siz 40 yıldır bir gün bile tatil yapmadınız.

ADNAN OKTAR: Tabii, 40 yıldan beri hakikaten hiç tatil diye bir konu yok. Zaten olsa insanlar görürlerdi yani.

EBRU ALTAN: Muhafazakar kesimle, aydın kesim arasında bir uçurum meydana getirmeye çalışıyorlar özel olarak. Siz bunu, bu ayrılığa ortadan kaldırdınız. Toplumun bütün kesimlerini birleştirecek şekilde bir anlayışınız var maşaAllah.

ASLI HANTAL: Cemaat ve tarikat faaliyetlerinin devleti rahatsız etmediğine dair açıklamayı da ilk siz yaptınız. Hatta siz bu açıklamayı yaptıktan sonra Sayın Cumhurbaşkanımız, “Cemaat ve tarikatların faaliyetleri, devleti rahatsız etmemektedir” diye söylemişti.

ADNAN OKTAR: Tabii, şeffaflaşma adı altında o garibanları ezmeye kalkıyorlardı, asla müsaade etmedik kanunla, hukukla.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: PKK da saygınlaştırılmaya çalışılıyordu onu da siz önlediniz.

ADNAN OKTAR: PKK'yı da rezil kepaze eden biziz.

EBRU ALTAN: Bu, Gezi kalkışmasında da en cesur tavrı gösteren yine siz oldunuz.

ADNAN OKTAR: Tabii, Gezi’yi hem yurtdışında, hem yurtiçinde bastıran, binlerce, on binlerce tweetle etkilerini yok eden de yine biz olduk.

ASLI HANTAL: Rusya’yla aramızdaki uçak krizinde de siz, “Sayın Erdoğan Putin'den özür dilesin” demiştiniz. Gerçekten diledi ve sonra çözüldü aradaki gerilim.

ADNAN OKTAR: İsrail'in de Türkiye'den özür dilemesini sağladık. Buraya geldi hahamlar konuştum, Tevrat'tan tarif ettim, ikna ettim. Ondan sonra İsrail özür diledi. Tevrat'tan delil gösterdim baş hahamların aklı yattı. İsrail'e gittiler, iki gün sonra özür diledi İsrail.

EBRU ALTAN: O dönemde “asla böyle bir özür söz konusu olmaz” diye haberler çıkıyordu.

ADNAN OKTAR: “Sureti katiye de özür dilemeyiz” diyorlardı.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Mavi Marmara olayında, tazminat ödenmesinin de Tevrat'a uygun olduğunu açıkladınız İsrail’e.

ADNAN OKTAR: Tabii, hatta ben miktarı bile söylemiştim.

ASLI HANTAL: Arakan’a da dünyada hiç dikkat çeken yoktu. Sizin anlatımlarınızdan sonra Türkiye destek vermeye başladı Arakan’a.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah yani sabaha kadar anlatsak bitmez.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: Doğu Türkistan için de, Çin Konsolosu ile görüşmüştünüz.

ADNAN OKTAR: Tabii, ondan sonra Doğu Türkistan'a baskı kalktı. Biz görüştükten sonra. Daha önce, akıl almaz azap veriyorlardı. Bizim görüşmemizden sonra konu kapandı elhamdülillah.

YASEMİN AYŞE KİRİŞ: İran'la İsrail çok gerilmişti, atom bombasından bahsediliyordu. Siz, iki tarafla da görüşerek haram olacağını belirttiniz.

ADNAN OKTAR: Tabii, Tahran'a atom bombası atacağız diyordu İsrail. Biz, “sakın ha sakın” dedik. Ondan sonra zaten Filistin'e yapılan geniş çaplı operasyonlar da durdu. İran'a yönelik bu açıklamalar da durdu ondan sonra yani hafifledi.

GÖRKEM ERDOĞAN: Laikliğin gerçek halinin Kuran'da olduğunu ilk siz anlattınız.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah. Münafıklar da vidanjör gibi, nerede pislik varsa gidip onları çekip toplamakla meşguller. Pislik böceği gibi. Aslanlar, böyle Afrika'da gezerken avlanmak için, onlar biliyorsunuz heybetli heybetli gezer. Keneler gelir onun üstüne konar aslanın. Kargalar da gelir, o kenelerle beslenirler onları koparırlar. Münafıklar da böyle. Aslanın üstündeki keneyi toplayan kargalara benziyorlar. Onların görevi de vidanjörlük yapmak. Nerede pislik varsa münafıklar gidip onları temizliyorlar.

Mehdi ile Moşiyah’ın aynı kişi olduğunu söyleyen de benim. Tabii. Münafıklığın devlet ve millet için tehlikesini anlatan da ben oldum.

AYLİN KOCAMAN: FETÖ hareketinin münafık hareketi olduğunu da ilk siz söylediniz.

ADNAN OKTAR: Evet, FETÖ hareketinin, İngiliz derin devletine bağlı homoseksüel, gizli, alçak bir yapılanma olduğunu; felsefesiyle, detaylarıyla anlatan ben oldum.

EBRU ALTAN: Sizin vesilenizle sonra yüzlerce yazar, sizin arkanızdan İngiliz derin devletinin varlığını açıklamaya başladı.

ADNAN OKTAR: MaşaAllah ne güzel.

EBRU ALTAN: Ve sizin, sosyal hayata dair yine binlerce konudaki açıklamalarınız gündeme getirildi ve onlar uygulandı. Bu vesileyle büyük bir ferahlık oldu toplumda.

ADNAN OKTAR: Tabii. Hristiyan ve Musevilere şefkatle davranmak gerektiğini anlatan yine biz olduk. Daha önce nefret politikası vardı. Onu mümkün mertebe azalttık.

AYLİN KOCAMAN: Onların, Müslümanlara karşı kalbinin yumuşamasına da siz vesile oldunuz.

ADNAN OKTAR: Tabii, onu da biz sağladık.

Şimdi kısa bir ara verelim gene devam edeceğiz.

GÜLEN BATURALP: Yayınımıza kısa bir ara veriyoruz.


DEVAMINI GÖSTER