Münafıkların Dostu Müminler Değil, İnkar Edenlerdir

Münafıkların Dostu Müminler Değil, İnkar Edenlerdir

Allah, “Onlar, müminleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler...” (Nisa Suresi, 139) ayetiyle münafık karakteri hakkında çok önemli bir bilgi vermektedir. Bu insanlar Müslümanlar arasında yaşadıkları, onlardan hayatlarının her aşamasında sürekli sevgi, saygı, iyilik ve merhamet gördükleri, korunup kollandıkları halde, yine de müminleri gerçek dostları olarak görmezler. Büyük bir ahlaksızlıkla Müslümanlara karşı sürekli kendilerince açık arayan, suçlayan, memnuniyetsiz, nankör ve şikayetçi bir tavır içerisindedirler. Olaylar karşısındaki tepkilerinden, tavırlarından, konuşmalarından, nelerden mutlu olduklarından, neleri beğendiklerinden dünyadaki en yakın dostlarının Müslümanlar olmadığı açıkça anlaşılır. Her halleri esrarengiz ve gizemlidir. Abartılı ama samimi olmayan yakınlıkları ise daha da şüphe vericidir. En güvendiği insanlar iman edenler olması gerektiği halde, hayatlarındaki hemen hemen her şeyi onlardan gizlerler. Bir çok bilgiyi güvenip Müslümanlarla paylaşmazken, sırdaş edindikleri bu yabancı insanlara vermekte hiçbir sakınca görmezler.

Müslümanlara karşı tavırları böyleyken, iman etmeyen, Allah sevgisi olmayan, İslam’ın menfaatlerini düşünmeyen, hatta Müslümanlara karşı düşmanlık besleyen kimseleri ise kendilerine daha yakın bulur ve kolaylıkla sırdaş edinirler. Saatlerce ve hiç sıkılmaksızın bu insanlarla boş sohbetler etmek, derin dostluklar kurmak, onlar arasında yer edinip itibar kazanmaya çalışmak, münafık karakterli insanlara çekici gelir. Hatta bu kimselerle olan diyaloglarında kimi zaman Kuran, iman ya da Müslümanlar aleyhinde konuşmalar ya da değerlendirmeler yapmak da münafıklara şeytani bir heyecan verir. Allah ayetlerde münafıkların bu ahlaksızlığını şöyle haber verir:

İman edenlerle karşılaştıkları zaman: "iman ettik" derler. ŞEYTANLARIYLA BAŞBAŞA KALDIKLARINDA İSE, DERLER Kİ: “ŞÜPHESİZ, SİZİNLE BERABERİZ. BİZ (ONLARLA) YALNIZCA ALAY EDİYORUZ." (Asıl) Allah onlarla alay eder ve taşkınlıkları içinde şaşkınca dolaşmalarına (belli bir) süre tanır. Bakara Suresi, 14-15

İşte münafıklar iman edenlerle birlikte iken bile, gizli gizli, sinsi yöntemlerle bu insanlarla bağlantı kurar, onlarla vakit geçirmenin yollarını ararlar. Müslümanlar kendilerine dünyanın hiçbir yerinde rastlayamayacakları kadar güzel bir ahlakla yaklaştıkları halde, onlar inkar edenlerin dostluğunu şeytani bir şekilde daha cazip bulurlar. Ve bu insanların gözlerine girebilmek, aralarında bir yer edinip itibar kazanabilmek için de yine Müslümanların sağladığı imkanları kullanırlar. Müslümanların yanında bilgi, kültür, insani tavır, kalite, nezaket, temizlik öğrenmiş olan münafıklar sanki tüm bunlar kendi meziyetleriymiş, Müslümanların imkanları kendi imkanlarıymış gibi davranırlar.

Allah bir Kuran ayetinde münafıkların bu karaktersizliğini Müslümanlara şöyle haber vermiştir:

Ey Peygamber, kalpleri inanmadığı halde ağızlarıyla "İnandık" diyenlerle Yahudiler'den küfür içinde çaba harcayanlar seni üzmesin. Onlar, yalana kulak tutanlar, sana gelmeyen diğer topluluk adına kulak tutanlar (haber toplayanlar)dır... (Maide Suresi, 41)

Ayette münafık karakterli insanlar ‘ağızlarıyla inandık diyen, ama gerçekte kalplerinde böyle bir inanç olmayan kimseler’ olarak tanıtılmıştır. Ayrıca bunların, ‘Müslümanlardan olmayan insanlara anlatabilmek için, Müslümanlar arasından gizlice bilgi ve haber toplayan’ kimseler oldukları da haber verilmiştir. Münafıklar bu haberleri, Müslümanların aleyhinde hareket eden insanlara ulaştırdıklarında, verdikleri bilgiler sayesinde onların dostluklarını ve güvenlerini kazanacaklarını umarlar. Bu yolla kendilerine hayranlık oluşacağını ve böylece küfür arasında iyi bir yer edilebileceklerini sanırlar. Bu akılsızca bir hayaldir. İman üzerine kurulmayan, çıkar birlikteliklerine dayalı ilişkiler aldatıcı ve geçicidir. Münafıklar da bunu bildiklerinden, sürekli kendilerine yönelik sahte ilgiyi ayakta tutabilmenin yollarını ararlar. Sürekli Müslümanlarla ilgili yeni bilgilere ulaşabilmeye ve bunları gerçek dostları olan inkar edenlere aktarabilmeye çalışırlar.

Şu çok açık bir gerçektir ki, kalbinde gerçek imanı ve gerçek Allah sevgisini yaşayan bir insan, imandan uzak insanlarla dostluktan, onlarla saatlerce boş sohbetler etmekten asla samimi bir zevk alamaz. Müslümanlara zarar verebilecek bir şey yapması ise asla mümkün olmaz. Aksine iman eden bir insan, Allah’ın anılmadığı, boş konuşmaların yapıldığı, İslam aleyhinde Müslümanlar aleyhinde sohbetlerin edildiği bir ortamda olmayı asla kabul etmez. Müslümanların güvenliğini, rahatını, konforunu sağlamak için de fedakarane bir çaba içinde olur.

Dolayısıyla, münafık karakterli insanların, imandan uzak kimselere duydukları bu ilgi, hayranlık ve bağlılık, onların güvenilmez ve ikiyüzlü kişiliklerinin anlaşılmasında çok önemli bir delil oluşturur.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler