Sayın Adnan Oktar'ın 5 Kasım 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 5 Kasım 2017

 

(Diyarbakır’da dün terör örgütü PKK’nın hücre evine düzenlenen operasyonda çıkan çatışmada şehit olan Özel Harekat Polisi Ahmet Alp Taşdemir’in cenazesi düzenlenen törenle memleketine uğurlandı. Şehidin Diyarbakırlı eşi Yeşim Taşdemir törende ağlayan kızına “Ağlama kızım, bugün babanın düğünü, bugün babanın en şerefli en onurlu günü” diye seslendi.)

Helal olsun helal olsun. Annenin kabadayısı makbul annedir çok güzel konuşmuş tebrik ediyorum. Herkes ölecek, çocuk da ölecek, eşi de ölecek, biz de öleceğiz herkes ölecek bu dünyada kimse kalmaz. Şerefli güzel bir ahiret hayatı güzedir, önemli olan budur. Yoksa nedir yani 10 yıl, 20 yıl, 30 yıl hadi 40 yıl olsun yaşamak nedir? Herkes gidiyor ve gidecek. Gitmenin sonsuzluğa olduğunu bilmek, Allah’ın bunu bize bildirmiş olması bizim müthiş sevincimize vesile oluyor. Bize müthiş mutluluk veren en büyük nimetlerden biridir sonsuzluk. Dolayısıyla şehidimizi tekrar tebrik ediyoruz, anneyi de tekrar tebrik ediyoruz. Bak, artık şehit ailelerinde hep böyle asil cevaplar görüyoruz eskisi gibi değil. Fenalık geçirmeler falan yok artık. Ne diyor? “Allah aldı cennete gitti şeref duyuyoruz, onur duyuyoruz” bu. Bayağı güzel tebrik ediyorum. Allah güzel bir sabır, güzel bir hayat, güzel bir onurla uzun yaşatsın geride kalanları, inşaAllah.

 

(Peygamber Efendimiz (sav)’in en nefret ettiği şey neydi?)

Bütün peygamberlerin en nefret ettiği şey ve herkesin nefret etmesi gereken şey şirktir yani Allah’a karşı en çirkin hareket şirk. Mesela bu herhangi bir baş ağrısı ilacında da olur, dersin ki “ben bu ilacı alırım bu ağrı geçer.” Ne geçirecek diyor? “İlaç geçirecek” diyor. Nasıl bir ilaç? Parmak ucu kadar bir hap. Nerede görüyorsun? “Beynimin içinde görüyorum bu görüntüyü” diyor. Ağrıyı kim yarattı? Allah. Hapı kim yaratıyor? Allah. Geçiren kim? “Hap geçirdi” diyor, bu şirk Allah şifa verir. Allah rahatsızlandırır, Allah şifa verir bu bilinecek. Ama tabii dünyanın en iğrenç mahlukları da münafıklardır. Müşrikten daha beterdir münafık. En beter, en pislik onlardır kahpedir. Müslümanlara Müslüman gibi yaklaşır, verem mikrobu gibi bünyenin içinde uzun süre kalır bir kanser gibidir. Yavaş yavaş bünyenin içinde gelişir, bünyeyi yıkmaya yönelik faaliyet yapar ama müminlerde bu hep Allah tarafından şifa tarzında o ur çıkarılır atılır. Bir pisliktir atılır. Peygamberimiz (sav) zamanında da münafık hareketi çok büyük bir hareketti. Bu çok hafif bir hareket gibi anlatılıyor. Halbuki orada anlatılan, ayetlerde alınan tedbirlerin hemen hemen tamamına yakını münafıklara yöneliktir.

 

Münafıklar, Peygamberimizin Kendileri Vesilesiyle Zengin Olduğunu Düşünüyor Ve Kıskançlıktan Deliriyorlardı.

Resulullah (sav)’in zenginliğine zenginlik katıyorlardı münafıklar mecburen onunla beraber gazvelere gittikleri için. Kendi eliyle getirip koyuyor önüne Peygamber (sav)’in. Mesela altın sandıklarını getiriyor, gümüş sandıklarını getiriyor, develer getiriyorlar, kendi elleriyle getiriyorlardı münafıklar. Ama tek ümitleri Peygamber (sav)’in yaşı ileri olduğu için vefat edeceğini düşünüyorlardı bir oradan, bir de savaşlarda mutlaka şehit olacağını düşünüyorlardı. Ama asıl Sasani devletinin o putperest devletin adamlarına sürekli haber gönderiyorlardı ki Peygamber (sav)’in tutuklanması için. Ömer (ra), Osman (ra), Ali (kv) hepsinin isimlerini de vermişlerdi, işte “şöyle yapıyorlar böyle yapıyorlar, sizin devletinizin aleyhinde bunlar” falan gibisinden Sasanileri tahrik ediyorlardı Peygamberimiz (sav)’e karşı. Bir gün mutlaka tutuklanacağı inancındaydılar. Ve Roma hükümetini de, deccaliyetin merkeziydi Roma, oraya da sürekli haber gönderiyorlardı “burada böyle bir hareket var haberiniz var mı?” İşte “burada organize oldular, Muhammed diye birisi var” (sav) “onun etrafında kümelendiler ekip halindeler” diye haber gönderiyorlardı. Oradan da tutuklama haberi gelecek diye bekliyorlardı. Tutuklama haberi gelince o zaman mala mülke falan hepsine konacaklarını düşünüyorlardı Peygamberimiz (sav)’in mallarına. Çünkü geceli gündüzlü yardım ediyorlardı, mal akıl almaz artmıştı Peygamberimiz (sav) zamanında muazzam bir zenginlik oluşmuştu. Develer şunlar bunlar koyun sürüleri çünkü gidiyorlar mesela ganimet olarak alıp-getiriyorlar. Ama bunda münafıklar çok gayretliydiler akıl almaz. O 300 kişi akıl almaz bir gayretle çalışıyorlardı. Sonra bunlar yavaş yavaş avanaklıklarını anlamaya başladılar bu 300 kişi. Hatta mesela Tebük Seferi’nde hem kendileri savaştan kaçmaya başladılar. Peygamber (sav)’le görüşmüyorlardı, mesela normalde sahabeler Peygamber (sav)’in yanına geliyor, onlar görüşmüyor kayıp adam ortada yok. Peygamberimiz (sav) soruyor “nerede?” diyor yok. “Şu nerde?” diyor o da yok. Yüzüne bakmaya tahammülleri yok Peygamber (sav)’in artık öfkenden kafayı yemişlerdi, haset ve kinden Peygamber (sav)’in toplantılarına gelmiyorlardı. Peygamber (sav)’in huzuruna gelmiyorlardı. Mücadeleden de kaçıyorlardı, hem de “Müslümanlar zayıf durumda” diye orada burada sürekli propaganda yapıyorlardı aleyhlerinde. İşte “güçleri yok, her an Sasaniler saldıracak, Bizans devleti saldıracak hepsi tutuklanacaklar” diye haber yayıyorlardı ve aleyhlerinde de kanunsuz olduklarına dair yani hukuka aykırı davrandıklarına dair de haberler yayıyorlardı. Sasani hükümetini öyle tahrik ediyorlardı o devlete karşı gibi göstererek. “Muhammed güç durumda. Şiddetli sıcaklarda ve çok uzak diyarlarda Ben-i Esfar’la yani Bizanslılarla savaşacak. Herhalde o Ben-i Esfar’la çarpışmayı oyuncak sanıyor” diyor Peygamber (sav)’e. “Bizans’la çarpışmayı oyuncak sanıyor. Vallahi onun ashabına bir sabah” yani 4 gibi, 5 gibi, 3 gibi akşam yani güneş doğmasına yakın yahut “ikişer ikişer iplere bağlanmış olarak görüyorum sanki” diyor. Yani Hz. Ömer (ra), Hz. Osman (ra), Hz. Ali (kv) hepsinin tutuklandığını görüyorum diyor Peygamber (sav)’le beraber. Sonra ne olacak? O birikmiş mallara el koyacaklar ve bir talan kafası kendi kafalarınca oluşuyordu.

 

(Para söz konusu olduğunda insanların karakteri neden değişiyor?)

Para söz konusu olduğunda, işte yüksek karakterde insanlarda etkilenme olmaz. Yoksa para veyahut herhangi bir menfaat karşılığında insanlar değişebilirler. Mesela münafıkların dengesini bozan paradır. Para kazanamamak. Allah yolunda parasının yok olduğunu düşünür münafık, Allah yolunda harcamaların anlamsız olduğunu düşünür ve onu derinden sarsar münafığı yani deliye çevirir. Ama tabii kadın olsun erkek olsun para karşılığında kişiliğini bozan insanlar var. Tek çözüm yine Allah korkusu Allah sevgisidir. Yani asil bir insanın yapacağı bir şey değil. Basit insanlar basit davranışlar gösterebilir. Ama benim güzel yüzlüm asil bir kız, öyle insanlardan uzak duracaktır, yeterli olur o.

 

(Modernlik denince ilk akla ne gelir?)

Modernlik insanın içinde bir içgüdüdür. Allah tarafından vicdanına verilen bir sanat anlayışıdır. Yani bir şeyin sürekli durağan olmaması yenilenmesi. Mesela bir eşya, sürekli aynı eşyayı yapmak olmaz değiştirirsin yeni bir güzellik katarsın o modern olur. Bir daha değiştirirsin bir daha güzellik katarsın yine modern olur. Allah o yaratıcılığını sürekli eşyada, cisimde her şeyde gösterir. Yenilenmiş her şey güzelleştirilmiş, mükemmelleştirilmiş her şey moderndir. Öyle düşünebilirsin.

 

(Dua etmek insana fayda verir mi?)

Dua etmek Allah’la bağlantı demektir, Allah’a sevgi demektir, Allah’a sevgiyi ifade demektir. Duayı zaten Allah ettirir kaderde olan duayı edersin onun dışında dua edilmez. Hangi kelimeleri nasıl kullanacağın, nasıl dua edeceğin, nerde dua edeceğin en ince detayına kadar kaderde bellidir o duayı yaparsın o Allah’a olan sevgini artırır Allah da seni o zaman daha çok sever, sen de Allah’ı daha çok seversin ama sevgidir dua da.

 

(Merak ediyorum mirasınızı kime bırakırsınız?)

Miras; bütün müminler birbirlerinin velisidir ve dolayısıyla Cenab-ı Allah müminleri koruyup kollamamızı, onlara velayet gözüyle, velayet ahlakıyla, velayet korumasıyla yakın olmamızı bize emretmiştir Cenab-ı Allah. Velayet sistemi de zaten bütün malın mülkün Müslümanlarındır. Miras sağken Müslümanda bitmesi gerekir yani birikmiş bir malı olmaması lazım Müslümanın. Mesela ben mal biriktirmiyorum, hiçbir şekilde mal biriktirmiyorum, birikmiş malım yok, bankada birikmiş param yok, hiçbir şekilde biriktirmem. Kazandığımın bir ilk birkaç gün içerisinde harcarım, bir hafta bile tutmam ben dolayısıyla bütün malım, mülküm, sevgim, saygım, hizmetim Allah içindir ve müminlere dağıtılan mal da Allah için dağıtılır, Allah dağıtır ben dağıtıyormuşum gibi görünür. Malım diye zannettiğim şey Allah’a ait Allah’ın yarattığı görüntülerdir, para da bir görüntüdür, mal da bir görüntüdür onun dağıtımını da Allah yapar, sen dağıtıyormuşsun gibi görünür. Mesela param var diyor banka kasayı açıyor çaka çaka içi para dolu mesela avuçluyor paraları falan nerde? Beyninin içinde. Neyi avuçluyorsun? Görüntüyü. Ona parayı tutma hissi verilir, paranın görüntüsü verilir hiç kimse paranın gerçeğiyle şu ana kadar muhatap olmamıştır, hiç kimse altının gerçeğiyle muhatap olmaz. Altının görüntüsüyle muhatap olur, gümüşün görüntüsüyle muhatap olur, köşkünün görüntüsünü görür, filmini görür hiç kimse köşkünün gerçeğiyle muhatap olamaz. Hiç kimse yatının, teknesinin gerçeğiyle muhatap olamaz mutlaka filmi gösterilir beyninde onun filmini seyreder. Şu ana kadar malının, mülkünün gerçeğiyle muhatap olan hiçbir canlı olmamıştır ve sonsuza kadar da olmayacaktır, ancak Allah bilir dışarda ne olduğunu.

 

(Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve kuvvet komutanları Hakkari’nin Şemdinli ilçesi kırsalındaki teröristlerin saldırısında altı asker ve iki güvenlik korucusunun şehit olduğu bölgede incelemelerde bulundu. Şehit askerlerin görev yaptığı Büyüktepe Hudut Karakolu’nu ziyaret etti.)   

Orada bir gariplik var yani stratejik açıdan bir yanlışlık olduğu anlaşılıyor onun ortadan kaldırılması gerekiyor. Kardeşim şimdi bu adamlar mesela bir geçit var oradan geçiyor PKK’lılar yani yola, iki yüz kilo TNT’yi oraya toprağın altına doldurun yüz kilo veyahut uzaktan kumandalı karakolda onun düğmesi hazır olsun ve sonra yine geçecekleri bayır noktaları var, mevzi alacakları yerler var. Mesela altı metre yerin altına eşersin altı metre, yedi metre yüz kilo TNT’yi korsun, kabloyla bu karakola bağlanır adamlara söylersin ‘bu bölge sizin için pek tekin bir bölge değil buraya yanaşmayın’ dersin, yanaşamazlar diye düşünüyorum. Mesela askere ateş ediyor adam orada iki noktada gücü gösterirsen mesela bir başında, bir sonunda adam teslim olur bu kadar basit. Dağı havaya uçurursun, geçidi de havaya uçurursun adam teslim olur, teslim ol diye anons yaparsın teslim olur. Kaçmaya kalkarsa ne olur? Yakalarsın. Ne diyeyim? Geçecekleri bütün yerler, her yer toprağın altı, altı metre altı su geçirmez şekilde TNT ile doldurulsun ve her yerde, her noktada bu olsun zor bir şey değil ki gayet kolay. Toprak eşilecek TNT konup kapanacak o kadar, zaten bir-iki kere bunlar böyle bir yıldırılsalar, görse durumu bir daha it gibi yılar hiç gelmezler, bunu yapsınlar hep klasik kurallar olmasın ben askerimize akıl veriyor gibi olmayım da ama ben vatandaş olarak içim rahat etmiyor ben bunu söylerim.

 

Eğitimle PKK’lı Olan, Eğitimle PKK’lı Olmaktan Çıkar. En Büyük Hata Anti PKK Eğitim Verilmemesidir.

PKK’lı adam doğmuyor kimse anasından PKK’lı doğmaz. Müslüman fıtratıyla doğuyor fakat sonradan PKK’lı oluyor, eğitimle PKK’lı oluyor biz de onları eğitimle PKK’lı olmaktan çıkarabiliriz. Bak eğitimle PKK’lı olan eğitimle PKK’lı olmaktan çıkar, eğitim yapılmıyor. PKK’lıyı PKK’lı olmaktan çıkaracak eğitim yapılmıyor yıllardan beri söylüyoruz ve en büyük hata bu, en büyük eksiklik. Adam mesela böyle yan gidiyorsa sen buna doğru yolu gösterirsen doğru yolu öğrenir bu yapılmıyor ısrarla. Komünizme karşı, Darwinizm’e karşı, materyalizme karşı bilimsel mücadele şart, bu yapılmadığı müddetçe bu bataklık genişler ve devam eder, silahla hallolacak bir şey değil tabii ki silahla bir savunma yapılır fakat çözüm bilimseldir, eğitimle olur. Türkiye’de Darwinist eğitime son verilmesi lazım, materyalist eğitime son verilmesi lazım, imam hatiple de olacak bir şey değil bu, imam hatiplerde de Darwinizm öğretiliyor çünkü. Komünizmin geçersizliği, materyalizmin geçersizliği, Darwinizm’in geçersizliği bilimsel olarak anlatılması lazım. Devlet kendisi yapmıyorsa bize görev versin de biz yapalım, geniş çaplı yapılması lazım. Bütün Güneydoğu’da, bütün Türkiye çapında, Ortadoğu çapında yapılması gerekiyor.

 

(Bu kadar kaza birikiyor. Bu namazları nasıl kılıyorlar, bu kadar kaza biriktikten sonra?)

İşte o gelenekçi İslam anlayışının en acı yönlerinden biri, biriktirme diye bir şey olmaz namaz vaktinde kılınır kılınmadıysa geçmiştir. Adam yirmi yıllık kazayı yapacaksın diyor. Nasıl olacak? Yemek yemenin, uykunun dışında gece gündüz namazını kılacaksın diyor. Adamları mahvediyorlar adam günde on saat, on beş saat namaz kılıyor yani namazdan yıldırıyor adamları mahvediyorlar bu şeytani bir oyun bilmeden yapıyorlar çok büyük bir hata.

 

(Necmettin Erbakan hakkında ne düşünüyorsunuz?)

Necmettin Erbakan son yüz yıllarda gelmiş en mükemmel mücahittir. En mükemmel Müslümanlardandır. Said Nursi gibi, Necip Fazıl Kısakürek gibi İslam’a çok büyük hizmeti olmuş gerçekten iman eden halis, muvahhit, muttaki, afif, naif mükemmel bir Müslümandı. Veli tiynetliydi, ehli tarikti, Nakşibendi’dir. Beş vakit namazında mümin vasıflarına tam sahip Allah’ın nimet olarak gönderdiği mübarek bir şahsiyetti. Allah gani gani rahmet etsin.

 

(Her şeyi kafasına takan insanlara ne tavsiye edersiniz?)

İşte insanların en büyük hatası o, çok tehlikeli bir şey bu. Çok zarar verir. Allah’a tevekkül etmeleri lazım. Allah’a güvenmeleri lazım ama bir türlü onu elde edemiyorlar onun için birbirlerine yardım da etmeleri iyi olur. Ara ara birbirlerine maneviyatlarını güçlendirecek şekilde konuşmaları, tevekkülün, sabrın önemini anlatmaları ve başına gelen olaylardan da örnekler vererek güçlenmesi sağlanabilir insanların. Her şeyi büyütüyorlar ufacık bir şeyi, ufak bir sözü, ufak bir konuşmayı, ufak bir rahatsızlığı bunları gözlerinde büyütmemeleri için yardımcı olmak güzel bir ibadet olur. Kendinden örnek vererek anlatmak özellikle çok çok iyi olur.

 

(Açık olunca namussuz oluyor, kapalı olunca namuslu oluyor. Bu önyargıyı nasıl yenebiliriz?)

Çok mantıksız tabii çok yanlış. Bir kere sahabe hanımlar dekolte geziyorlardı zaten, neden öyle bir şey olsun?  Bayağı mübarek muhterem insanlardı. Dışarı çıkarken ancak sarkıntılık edenler varsa sorun varsa o zaman çarşaf giyiyorlardı onun dışında dekolteydi kıyafetleri. Zaten Nur Suresi’nde dekolte bir kıyafetten bahsediliyor yani kapanmış vücudun tamamını kapatan bir kıyafetten bahsedilmiyor. Açık kadın-kapalı kadın öyle bir iddia yersiz. Namussuzluk iddiası zaten kimse onu söyleyemez. Onu söyleyenin kendisi zaten namussuzdur ki öyle bir şey kullanıyor. Türkiye’nin yüzde doksanı dekolte hanımlar ne alakası var? Dünyanın yüzde doksan beşi dekoltedir. Onunla da onun alakası olmadığı belli. Ayrıca kapalı olan namusludur diye bir şey yok. Namuslu olmak imanla bağlantılı bir şeydir. Kıyafetle alakası olmaz. Hatta Allah esirgesin adam bizzat açıklıyor fuhuş yapıyor ama dikkati çekmemek için kapanması gerektiğini düşündüğünü söylüyor. Kapalı olarak hatta çok bilinen bir şey bu, bunu yapanlar var. Hiçbir anlamı olan bir cümle değil. Hiçbir anlamı olan bir konuşma değil. Dolayısıyla benim güzelim öyle konuşanlara hiç itibar etmesin. Geçerli olan bir şey değil.

 

(Samimi olmak için ve vicdanımıza uymak için ne yapmalıyız?)

Kendi halimize bırakırsak kendimizi baskı yapmazsak kaderimiz vicdanımızla bağlantılı olur zaten. Vicdan bizi zaten ikna eder anlatır. Vicdana insan direndiği için sorun çıkıyor, vicdana karşı mantık kullandığı için sorun çıkıyor. Vicdan her an bizi kontrol altında tutar vicdana uyan da zaten samimi olmuş olur. Samimiyetin ölçüsü vicdandır. İnsanın ruhunda o vicdan denen güce işine gelsin veya gelmesin uyması. Uyduğunda hem vicdanlı hem de samimi olmuş olur. Kendini rahat bırakması yeterlidir insanın baskı yapmaması.

 

(Kadın ve erkek arasındaki güven sorunu nasıl çözülür?)

Kadınlar daha naif daha nezih varlıklar biliyorsun. Savunmaları daha güç erkeğe göre. Erkek kadınla ilişkiye girdiğinde o onun için onur oluyor, sükse oluyor ama kadın küçük düşmüş olarak addediliyor. O yüzden kadın dezavantajlı. Bedenen de adale kuvvet yönünden de dezavantajlı olduğu için kadının güven istemesi son derece makul. Kadına güvenin verilmesi için en hassas olduğu, en çok üzerinde durduğu konuların üzerinde durmak lazım. Ne bunlar? Kadının namusuna, haysiyetine, şerefine, dinine imanına, mukaddesatına, sağlığına sıhhatine, sevincine, neşesine kefil olmak. Bunu ispat etmek, izhar etmek, göstermek kadın için yeterlidir. Ama kadını direkt hedefleyen bir çalışma da kadın tabii ki güven duymayacaktır. Korkar çekinir haklı olarak çünkü başı esaslı şekilde belaya girebilir. Nitekim de giriyor görüyorsunuz her yerde haberlerini alıyoruz. Dolayısıyla mümin Allah’tan korkacak, kadını mukaddes bir varlık olarak görecek, şefkatle onu koruma azmiyle, şövalye ruhuyla koruyup kollayacak. Gerekirse ölümü göze alacak o zaman kadın güven duyar onun dışında risk, bela kapıda demektir. Çünkü çok esaslı şekilde bela oluyor kızlara daha sonradan nefes aldırmıyorlar. Mesela çocuğa sarılıyor telefonla resmini çekiyor bitti. “Eğer” diyor “benimle bağlantına devam etmezsen bunu babana gönderirim” diyor. Çocuk hayatta öyle bir şeyle karşılaşmamış. İlk defa birisi öyle ona kol atmış, ani bir resim yapacağı bir şey de yok. Babası, ağabeyi falan çok asabi oluyor kızların orada gidip çocuğun yakasına yapışmaz aile kıza saldırıyorlar ağzını burnunu kırmalar, sokağa atmalar, hakaret etmeler, aşağılamalar. Çocuk da korktuğu için ikinci hamleyi de kabul ediyor bu sefer, üçüncü hamleyi kabul ediyor ta başı belaya girinceye kadar. Bu sefer tehlikeli aşamaya gelince de kurtulmak istiyor görüşmeme talebini söylüyor. Görüşmesen de seni vururum asarım keserime başlıyorlar. Onun için gençler şövalye ruhlu olursa her yerde kabadayı ruh olursa böyle itlik yapanlar olmayacağı için genç kızlar da kendini güvende görür ve delikanlılarla rahatça arkadaş ve dost olurlar. Güven içinde onları yaşatmak garantisi verilirse. Onun dışında tabii ki haklılar, tabii ki bir savunma refleksi olacaktır.

 

(Allah’ın gösterdiği işaretler var mı, varsa nasıl cevap veririz?)

Tabii her şeyde Allah sürekli işaret verir. Yani ne yapacağımız ne yapmayacağımıza dair küçük küçük işaretler olur. Bilen, hikmet gözü ile bakan o işareti anlar ona göre hareket eder. Hep o işaretlerin yolunda hareket etmek lazım. Eskiden beri bilinen bir şeydir bu. Geçenlerde de anlatmıştım ya Hristiyan insanlar bak kaç yaşındaki adamlar 50-55 yaşında var. Evini barkını bırakmış burada İslam’ın gerektirdiği tarzda o da dinini anlatıyor. Yani tebliğde bulunuyor. “Buradan gidecek misin?” dedim. “Ne kadar süre var.” “İşaret bekliyoruz” dedi. Yani “o işarete göre hareket edeceğiz” dedi. Çok manidar çok dikkatimi çekmişti. Benim yakışıklım zaten kendisi anlıyor bunu benim anladığım. Sadece duyulmasını istiyor benim anladığım kadarıyla. Bu işaretler nasıl olur? Onu anlatamam ama herkes kendi feraseti ile basireti ile onu bilir. Mesela bak Musa (as) ne diyor? “Bu bir işaret” diyor. “Balık” diyor “burada kayboldu” diyor. “Kendini attı birden, suya attı tamam” diyor. “Bu bir işaret oraya geri dönelim” diyor. Bu tarzdadır. Ama şu şöyledir bu böyledir örnekler veremem. Bir tane Kuran’dan örnek veriyorum.

 

Dışadönüklük Toplum İçin Şifadır

Dışadönüklük nasıl elde edilebilir? Deli dolu olacaksın. Kendini kasmayacaksın. Gereksiz taassuba girmeyeceksin. Gereksiz kurallar çıkarmayacaksın. Gurur yapmayacaksın, kibir yapmayacaksın. Enaniyet yapmayacaksın, büyüklenmeyeceksin. O zaman olur. Dışadönüklük aslında toplum için çok gerekli bir şey. İçe kapanıklık bütün toplumu hasta ediyor. Bazı yerlerde bazı insanlar yanında böyle etki meydana gelir. Dışadönüklük toplum için şifadır. İnsanlara ferahlık, rahatlık verir. İçe dönüklüğün nedeni genellikle hep gurur, kibir, büyüklenme hissi, şüphecilik, utanma hissi ama en çok egoistlik bencillik etki eder. Bunlardan kaçınmak gerekiyor. İrade kullanarak akıl kullanarak.

 

(Avrupa’da bir insan öldüğü zaman neden bütün insanlık ayağa kalkıyorken Müslüman kardeşlerimiz şehit olduğu zaman hiç kimsenin neden sesi çıkmıyor?)

Müslümanları bir kere gelenekçi Ortodoks istem değersiz hale getiriyor. Yani bir kere kadını aşağılıyor. Erkekleri de potansiyel suç makinesi gibi görüyor. Yani her şeyin cezası ölüm. Korkunç bir hayat olduğu için Müslümanlar da birbirine değer vermiyor. Çünkü zaten kendi kendilerini öldürme sistemi var. Mesela IŞİD adama soruyor “sen hangi inançtasın?” diyor. “Şii’yim” diyor. “Ne dedin tam anlamadım?” diyor “Şii’yim” diyor tak kafasından vuruyor. “Aleviyim” diyor. Tak kafasından vuruyor. Hatta soruyor diyor ki “İslam devletini kabul ediyor musun?” Adam “kabul etmiyorum” diyor. “İlerle şöyle” diyor. Takır takır takır otomatik silah ile tarıyor. Adam seni bilmez tanımaz. Hangi İslam devleti nereden çıkartın kendi kendine konuşuyorsun. Alevi olmak niye suç oluyor, Şii olmak niye suç oluyor sana ne? Ne inançta olursa olur. Seni ne ilgilendirir?

 

(Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Astana görüşmelerinin Türkiye’nin itirazları sonrasında ertelendiğini açıklayarak zirveye terör örgütü PYD’nin katılmayacağını söyledi.)

Güzel. Türkiye demek ki ağırlığını koydu mu her şey halloluyor. Rezilliğe bak, PYD; PKK demektir. Ne kadar uzatıyorsunuz? Olmayacak iş.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler