Sayın Adnan Oktar'ın 21 Eylül 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 21 Eylül 2017

 

(Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Amerika’daki Terörle Mücadele Forumu’nda şöyle bir açıklama yaptı Adnan Bey: “Terör örgütlerinin ideolojilerini öldürmemiz gerektiğini unutmayalım. Dinlere saldırmak değil, terörün ideolojisini yok etmek gerekir. Özellikle Avrupa’da Marksizm, komünizm gibi sırf aynı ideolojileri paylaştıkları için bazı terör örgütlerini destekleyen siyasi partiler ve politikacılar görüyoruz. Benim hiçbir ideolojiyle sorunum yok. İdeolojilerinizi demokratik olarak savunabilirsiniz ama sırf aynı ideolojiyi paylaşıyorsunuz diye terör örgütlerini destekleyemezsiniz” dedi.)

Kardeşim nihayet, yıllardan beri söylediğim şey. Bütün mesele ideolojik mücadelededir. Karşına adam ideolojiyle gelmiyor mu? PKK ideolojiyle geliyor. PKK’lı normal ortaokul mezunu bir öğrenci bu namazında niyazında. Bunu eğitiyorlar ne yapıyorlar; PKK’lı yapıyorlar. Nasıl oluyor; Marksist, Leninist, komünist oluyor. Yani bu durduk yere bir yemek yiyince falan olmuyor. Eğitildiğinde yani adama bir şeyler anlatılıyor, bir şeyler okuyor ve sonunda komünist oluyor. Sen de ona bir şeyler anlatırsan, bir şeyler okutursan komünist olmaktan vazgeçer senden yana olur, bu kadar basit çok açık bir yöntem.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’yla S-400 füzeleri konusundaki görüşmelerin devam ettiğini belirtti. “Görüşmeler devam ediyor, yanı başındaki Suriye’de S-400 varsa ben de S-400’e hatta S-500’e, S-600’e sahip olmaya çalışırım. NATO’dan istediğimiz silahları alamıyorsak başımızın çaresine bakarız” diye konuştu. Sayın Erdoğan Pazartesi günü Putin’le de Suriye konusunu görüşeceklerini söyledi.)

Rusya bölünmeye karşı. Doğru, akıllı olan o. İngiliz derin devleti de ısrarla “böleceğim” diyor. Kardeşim, şimdi öyle kötü bir İslam modeli var ki İngiltere’nin aklında, bir kere İslam alemini küçük küçük şehir devletlerine ayırmak istiyor. Yani mesela Kayseri’ye ayrı bir devlet, Konya’ya ayrı bir devlet her yere ayrı küçük devletler. Bu küçük devletlerin de küçük polis gücü ve çok küçük askeri gücü olacak, dolayısıyla bu devletlerin hiçbiri kontrol edilemez konumda olmayacak. Yani ne dersen yapacak konumda olacak, bunların atadığı adamlarla bunların atadığı valilerle yönetilecek. Sonra işte sözde halife ayarlamışlardı Fethullah Gülen. Onu da İstanbul’a yerleştireceklerdi. Homoseksüelliği savunan, dinle alay eden ama normalde de Müslümanım diyen, Darwinist, koyu Rumi, Rumi’nin bütün inançlarına sahip çıkan bir güya din anlayışı hakim olacaktı. Böylece İslam sessiz sedasız ortadan kalkmış olacaktı. Ve diyeceklerdi ki “din duruyor, halife de başta siz de İslam’ı yaşıyorsunuz işte İslam ülkeleri var. Avrupa Birliği gibi de birliksiniz. Başınızda da Müslüman adam var.” Fethullah Gülen’e de ne deseler kabul edecek mecburen. Böyle bir sistem düşünmüşlerdi. Yani gerçek Mehdi’ye karşı böyle bir sahte Mehdi projeleri vardı. Ama Allah ayaklarına dolandırıyor. İşte Allah’ın gücünü görmeleri açısından, Allah’a iman açısından, mucizenin nasıl tahakkuk ettiğini görmeleri açısından bu elle tutulur büyük bir mucizedir. Böyle organize bir sahte Mehdi hareketinin başarılı olması yüzde 99,99 gibi görülüyordu. Normalde mutlaka hakim olması lazım. Ama ne oldu? Allah yerle bir etti. İşte bak, bu Mehdiyet’in bir harikası, Allah’ın varlığının da delili.

 

(Siz “Barzani yönetimi için uluslararası kurumlar ve Türkiye garantör olabilir” demiştiniz. Dün Barzani bağımsızlık referandumunu ertelemek için iki yeni şart sundu. Birincisi Bağdat yönetimiyle bağımsızlık müzakerelerine başlamak, ikincisi de uluslararası garantiler verilmesi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Türkiye’nin bu yeni koşullarda Bağdat’la Erbil arasında arabuluculuk ve garantörlük yapabileceğini açıkladı.)

Tamam da “Bağımsızlığı ben almayayım siz verin” diyor yanlış anlamadıysam. Ne farkı var? “Ya ben kendime sıkacağım” diyor “ya sen bana sık” diyor yani. Her ikisi de berbat yani. Böyle bir anlaşma olur mu? Böyle bir şey olur mu? Mafyada falan olur böyle “ya sen bana sık ya ben kendime sıkacağım” diyor, her ikisi de bela. Bunun aynısı. Bir de garantörlük istenmesi çok münasebetsiz bir izah. Böyle bir devlet kurulduğunda, bağımsız Kürdistan kurulduğunda Barzani haftasına- ayına delik-deşik olur. Yani zibil gibi PKK’lı var çevresinde. Bir tanesi kafasına sıkar Allah esirgesin ve yönetimi ele geçirir PKK. Bu kadar kolay. Barzani’nin bölgesinde zibil gibi komünist PKK’lı var zibil gibi. An meselesi orayı ele geçirmeleri. Hazırda devlet, bağımsız devlet, tamam diyecek işte devletimizi kurduk, kantonlar da var. Soracaklar kantonlara “Bu devlete katılmak istiyor musunuz? Bağımsız devlet var ya hazır.” Kanton “Tabii ki katılmak istiyorum” diyecek. Hadi katıldı. Öbür kantona soracaklar “Sen bu devlete katılmak istiyor musun?” “Tabii ki katılmak istiyorum” diyecek. Onu da ilave edecekler. Ee, ne oldu? Geçmiş olsun. Al sana dev bir komünist Kürdistan. Adı Kürdistan, Kürtlükle alakası olan bir şey değil. İçinde Araplar da var, Türkler de var, Kürtler de var, Ermeniler de var herkes var. İngiltere’nin yönetiminde Darwinist, komünist, Rumi, homoseksüel bir devlet. Daha şimdiden Avrupa’nın homoseksüellik merkezi oldu, PKK’nın bulunduğu bölge. Avrupa’nın bütün homoseksüelleri, cinayete meraklı psikopatları hep akın akın oraya geliyorlar. O bölgeye geliyorlar ve çok cazip buluyorlar. Avrupa’da birçok devlet başkanı zaten İngiltere tarafından atandı görüyorsunuz, hiç alakası olmayan tipler. Şımarık böyle lakayt oğlanlar oradan buradan toplayıp getirdiler. Oyun oynuyorlar. Millet de kendi derdinde, kimi evlenmenin derdinde, kimi nişanlanmanın derdinde, kimi kızını zengin bir kocaya vermek derdinde, kimi yazlığın taksitlerini ödemenin derdinde. İngiltere de alttan alta, İngiliz derin devleti de alttan alta bu kargaşa içerisinde işini götürüyor. Ve insanlar bunun farkına varamıyorlar.

 

(Dün Rusya Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini söylemişti. Amerika Dışişleri Bakanlığı da bu sabah bir açıklama yaptı. “ABD sert bir şekilde Irak Kürt bölgesel yönetiminin 25 Eylül’de düzenlemeyi planladığı bağımsızlık referandumuna karşı çıkmaktadır. Referandum kararında diretmenin Kürtler dahil bütün Iraklılara bedeli olur.”)

İki saat meydan okumanın bir alemi yok. Yani uzatmasın, böyle bir risk varsa bir gariplik var zaten. Oraya polisin girmesi gerekir. Ve bu referandum çalışması yapan herkesin gözaltına alınması gerekiyor. Çünkü anayasaya aykırı bir şey, gözaltına alınıp yargılanmaları lazım bu kadar. Yani eğer demokratik bir sistem varsa, demokratik bir yönetim varsa bunu yapmalı. Şimdi Türkiye’de bir referandum çalışması yapılsa Güneydoğu’da, mesela Diyarbakır’da ne yapar? Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı olaya el koyar bunu organize eden kişilerin hepsini tutuklar gözaltına alırlar, mahkeme huzuruna çıkarılır. İlgili kanun maddelerine göre tecziye edilir konu da kökten biter. Yani böyle bir çırpınma sistemi veyahut böyle bir nümayiş, böyle bir gösteri demokratik bir devlette olmaz, hukuk devletinde olmaz. Eğer hukuk devletiyse gereği yapılsın kardeşim uzatmaya gerek yok. Ama hukuk devleti değilse, demokratik bir devlet değilse zaten adam her şeyi yapar orada konuşmaya gerek yok. Yani kim kime dumdumaysa her şey olur, olmaz öyle şey.

 

Nur Suresi'nin 55. Ayetine Göre İslam Ahlakı Dünyaya Hakim Olacaktır. Bu Ayete Göre Müslüman Bu Yolda İlmen Gayret Etmekle Sorumludur

Olaylar Türkiye’ye göre yönleniyor. Mesela şu anki referandumdaki hedef Türkiye’dir. Yani oradaki kişilerin bağımsızlığı falan kimseyi ilgilendirmez, rahatlığı da ilgilendirmez, İngilizleri hiç ilgilendirmez. İngiliz derin devleti de öyle şeylerden hiç hoşnut olmaz. Hiç hoşlanmadığı insanlar ayrıca. Irk olarak da hiç sevmediği kişiler. Çünkü faşist bir sistemdir İngiliz derin devleti. Anglosakson ırkının dışındakileri hep aşağı ırk olarak görür, dolayısıyla onların rahatlığı da onları ilgilendirmez. Yani katledilmesi, imha edilmesi gereken bir topluluk olarak görür. Hedef burada tamamında Türkiye’dir bütün olaylarda. Ama dikkatlice bakan sürekli mucize meydana geldiğini görecektir. Sonuçta İmam Mehdi (as) zuhur eder İslam hakim olur. Ama tabii Mehdiyet’e inanmak farz değildir, bunu birçok kardeşimiz yanlış biliyor. Diyor “Ben Mehdi’nin çıkacağına inancımı kaybettim.” Ee? “İmanımı kaybettim” diyor. Bu çok münasebetsiz bir şey. Bu buram buram şirk kokan bir ifade. Kuran’da Allah “Mehdi’ye inanmazsanız dinden çıkarsınız” demiyor, böyle bir şey yok. Özellikle şahıs tayini, şu şahıs Mehdi’dir demek zaten hem haram hem şirk hem de insanı dinden çıkarır Allah esirgesin. Böyle bir şey yok. Ama Nur Suresi 55’e göre İslam dünyaya hakim olacak. Buradaki hüküm Müslümanların üstüne bir vecibedir. Nur Suresi’nin 55. ayeti. Din dünyaya hakim olacak diyor ya, tamam Müslüman bunu yapmakla mükelleftir. Ne diyor Allah? “Fitne yeryüzünden kalkıncaya kadar, din Allah’ın oluncaya kadar mücadele edin.” Tamam o zaman uyku ve yemeğin dışında Müslüman bununla mükellef, açık Allah’ın hükmü. Mehdiyet budur. Ha bunun dışında hadislerde belirtilen Mehdi çıkarsa harika üstü harika çok şaşırtıcı. Hayret edecek bir şey, çok çok hayret edecek bir şey. Çok benziyor çünkü. Ama inanmak farz mı? Böyle bir şey yok. Bilmiyorum böyle inanan da varsa yanlış yapar. Böyle bir dinin mecburiyeti yok, İslam’ın mecburiyeti yoktur. İslam’ın mecburiyeti, İslam’ın dünya hakimiyeti için gece-gündüz uğraşmaktır. Fitnenin kalkması için gece-gündüz uğraşmaktır gayret etmektir. Buna cehd denir gayret, başka bir şey yok.

 

İngiliz Derin Devletini Deşifre Etmemizden Sonra Aydınlarımız Konunun Önemini Gördüler ve Bizim Kapıyı Açmamızla Birlikte Cesaret Buldular

Bütün aydınlarımız bütün insanlarımız İngiliz derin devletini bizim vesilemizle, bizim öncü olmamızla, bizim gayretimizle Allah’a hamdolsun adeta su gibi ezberlediler. Nasılmış? Kendimiz evdeyiz ama fikirlerimiz iktidarda görüyor musun? Bak, Türkiye Cumhuriyeti’nin kaymakamları 60 yıldan beri her kaymakam 9 ay İngiltere’de eğitime gönderiliyor. Oradaki İngiliz derin devletinin uzmanları bizim kaymakamlarımızı inceliyor. Ve onlar hakkında not alıyorlar ve ona göre arşivliyorlar bizim kaymakamlarımızı. Sonra da bu insanlar yüksek mevkilere geliyor ve devleti yönetiyorlar. Devleti yöneten insanların bütün detayları psikolojik halleri, konuşma üslubu, ruh hali, yeteneği, zeka seviyesi, kültürü her şeyi eğilimleri, siyasi eğilimleri, zaaf noktaları İngiliz derin devletinin elemanları tarafından bizzat Londra’da laboratuvar gibi bir ortamda 9 ay inceleme sonucunda tespit ediliyor 60 yıldan beri. İngilizce öğreteceğiz diye gönderiliyor. Tebrik ediyoruz aydınlarımızı, tebrik ediyoruz yazarlarımızı, tebrik ediyoruz milletimizi. İngiliz derin devletinin yani deccalın farkına varan bu mübarek millet deccalı tepeleyecek olan millettir aynı zamanda.

 

(Irak’ı kuran İngiliz kadın ajan Gertrude Bell’i de daha önce anlatmıştınız. Resimlerle gösterebiliriz. Churchill’le birlikte haritaların nasıl çizileceğini, aşiretlerin nasıl bölüneceğini, kimin nereyi yöneteceğini Gertrude Bell belirledi. İngiliz derin devleti Irak’ı kurarken zengin petrol yataklarının olduğu Kuzey Irak’ı Kürtlere vereceğini, burada bir devlet kurduracağını vaat etti. Bu vaatte bazı Kürtler Osmanlı’ya karşı savaştı. İngiltere onları korumak bahanesiyle Musul ve Kerkük’e askeri birliklerini yerleştirdi. Hava gücünü de buraya taşıdı. Sonra da buraya yerleştirdiği birlikleriyle Kürtleri katliamdan geçirdi. Çünkü Kürtlerin büyük kısmı İngiliz derin devletine karşı Osmanlı’yla birlikte Kut-ül Amare Savaşı’na katıldı ve İngilizler tarihi bir yenilgi aldı.)

Evet, İngiliz derin devletinin yaptığı rezillikleri bölüm bölüm küçük küçük anlatıyoruz. Ama aydınlarımız belanın deccaliyetin tam anlamıyla farkına varmışlar. Daha da farkına varacaklar. Ve devam edeceğiz. Korkudan kimse ağzını açamıyordu. Kapıyı sonuna kadar açınca, han kapısı gibi açınca aydınlarımız oluk oluk akmaya başladılar.

 

(İngiliz derin devleti İran’da da Kürtleri kullandı. İran’ın petrol yataklarını sömürmek için İran’ı parçalamak istedi. Tarihin tek Kürt devletini İran’da kurdurdu. Sonra da Mahabad Cumhuriyeti adı verilen bu Kürt devletini acımasızca yıktırdı. Halkı katletti ve tüm yöneticileri idam ettirdi. Sadece Mustafa Barzani, Mesut Barzani’nin babası asılmaktan kurtuldu.)

Hep oyunun tekrarı. Şimdi yine oyun hazırlıyorlar. Ama bundan sonra bunu yapamazlar çünkü çok kötü sıkıştılar. Birçok devletin başına böyle kripto it-kopuk oğlanları getirdiler. Adamlar pis pis sırıtıyor klasik homoseksüel, boş kafa, hiçbir özelliği olmayan Darwinist, Rumi, İngiliz derin devletine teslim olmuş bazı avamlar, bazıları. Yani ya devletin başında ya kenarında ya köşesinde bu dediğim kişiler. Ama devleti böyle yönetiyor İngiliz derin devleti. Yok kardeşim, ben sizin rezil sisteminizi çözdüm, oyununuzu çözdüm, sizi rezil-kepaze edeceğim ettim ve edeceğim. Ve bundan sonra oyun oynayamayacaksınız. Ortadoğu’yla adeta oyun oynuyorlardı böyle kukla oynatır gibi, dalga geçiyordu halkıyla. Kendi devlet başkanları kendi halkını ezdiriyordu, kendi halkını katlettiriyor topluca. Bir Ortadoğu’da birçok ülkenin başı yani kontrollü ve bilinçli olarak. Mesela halkı bilinçli savaşa sokuyor, kendi halkını asıp-kestiriyor sonra kendini kahraman gösteriyor. O kadar çoktur ki, son 150 yılda Ortadoğu’da bu tip kepazeliklerin ucu-bucağı yok. Sonra da onu yapanları kahraman ilan ediyorlar. Halbuki adam da olayın içinde hepsi olayın içindeler. Bu rezaletleri de kitapta açıklayacağım.

 

Münafıklar Akılsızca Peygamberimiz'i Adaletsizlikle Suçlardı. Salih Bir Mümin Peygambere Beni Niye Zengin Etmiyorsun Diyemez

Peygamberimiz (sav) zamanında, Peygamberimiz (sav) bazılarına mal verirdi bazılarına vermezdi, “Ona verdin bize niye vermedin, onunla ilgilendin bizimle niye ilgilenmedin?” Peygamber aklıyla senin aklın bir mi? Orada on binlerce insan var, kime ne yapacağını, kime ne konuşacağını bırak da o karar versin. Peygamberi hep adaletsizlikle suçlarlardı. Kardeşim, bire bir on bin kişiyle aynı anda Peygamberimiz (sav)’in ilgilenmesi mümkün mü? Ehemmiyet sırasına göre ilgileniyor o. O da kendi kararı içtihadı, sen ona karışamazsın. “Benimle ilgilen.” Peygamber seni eğlendirecek durumu yok. Yani eğlendirmekle mükellef de değil, o dini anlatmakla mükellef sana, değil mi? Öyle bir hükmü var mı? Yok. “Beni niye eğlendirmiyorsun?” diyemez Peygambere. “Beni niye mutlu etmiyorsun, beni niye zengin etmiyorsun, niye bana keyifli bir ortam sağlamıyorsun?” öyle bir konu olmaz. Peygamberin yapacağı iş değil bu.

 

(“Bazı Hristiyanlar Müslümanlardan daha çok iyilik yapmasına rağmen cehenneme yine de gider mi?” izleyici sorusu)

Eğer Hristiyan olan bir kişi “Hz. Muhammed (sav) yalan söylemedi” diyorsa, yani sorulduğunda “bu insan yalancı mı?” diye sorulsa mesela birisi sorsa “ben yalancı olduğuna inanmıyorum” dese zaten Müslümandır. Çünkü İslam dinidir Hristiyanlık. “La İlahe İllaAllah İsa Resulullah” diyorsa ve “Hz. Muhammed (sav) de yalan söylemedi” diyorsa Müslüman’dır zaten. Çünkü namaz var Hristiyanlıkta zaten. En fazla günahkar olur. Namaz var, zekat da var, en fazla günahkar olur. Dolayısıyla Hristiyan cennete gitmez diye bir şey yok. Ama Peygamberimiz (sav)’e laf söylemeyecek. Çünkü muazzam bir zulüm, Peygamberimiz (sav)’in hayatını her inceleyen dürüst olduğunu görüyor, temiz olduğunu görüyor. Vicdanının mahvolması lazım bir insanın böyle bir şey demesi için. Hayatında en ufak kusuru olan bir insan değil, dünya tatlısı. Eğer böyle bir insana öfke duyuyorsa bütün insanlara nefret duyar böyle bir insan, bütün hayvanlara, bitkilere her şeye nefret duyar ve haşa Allah’a karşı da kin dolu olur. Peygamber (sav)’in sevilmeyecek bir yönü yok. Ne diyecek? “Peygamber yalan söylemedi” bitti, Müslüman’dır.

 

(Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Amerika’daki konuşmasında, Osmanlı’da başlayan ve devam eden bir gelenekle eğitim için batıya gönderilenlerin çoğunun ajan olduğunu söyledi. İlim ve fen tahsili için batıya çoğu zaman batının sadece kültürünü alarak benliklerini de kaybederek ülkelerine döndüklerini dile getiren Erdoğan, kendilerinden ülkeleri için kurtuluş reçetesi hazırlaması beklenenlerin batının gönüllü ajanları haline geldiklerini ifade etti.)

Bir kısmı öyle, doğru söylüyor. Özellikle İngiltere’de eğitim alanların epey bir bölümü öyle doğru söylüyor Tayyip Hocam. Tayyip Hocam dünyada gelmiş-geçmiş şanlı kabadayılardandır. Yanındayız. 2019’da da gönlü rahat olsun, partili cumhurbaşkanı. Ve yüzde 70’le bak, altını çizsin yüzde 70’le onu partili cumhurbaşkanı yapacağız.

 

(Şunları da söyledi Cumhurbaşkanımız: “Kendi milletine tepeden bakan, kendi değerlerinden tiksinen bu sözde aydınların bize verdikleri zararı emin olun düşman dahi vermemiştir. Çünkü bunlar ülkesinin menfaatleri için çalışmak yerine yabancı şirketlerin, devletlerin, kurum ve kuruluşların çıkarlarına hizmet etmişlerdir. Bunların ihanet edemeyecekleri hiçbir değer, hiçbir ilke yoktur.”)

Hakikaten öyle, bu inanılır gibi değil. İngiltere’ye adam Allah’a tabi olmaktan daha yüksek bir kararlılıkla tabi oluyor. Deccaliyete yani İngiliz derin devletine Allah’a imandan daha yüksek bir imanla bağlanıyor adam. Gözü dönüyor, “Vatanımdaki herkesi öldürürüm senin için” diyor, herkesi bütün Türkiye’yi yok eder adamlar Allah esirgesin. Böyle bir alçaklık, böyle bir kahpelik görülmüş değil. Onun için bak ben millete bir daha söylüyorum, ‘Tayyip Hocam’ı sevmeme’; bırak kardeşim sevme, sevmeyle ne alakası var bunun? Sevme; vatan, millet, bayrak, Allah, Kitap konu bu. Şahsını bırak sen. Allah için şahsını desteklemen farz, benim şahsi kanaatim bu. Hiç lamı-cimi yok, milli bir delikanlı ve kararlı ve İngiliz derin devletini fark etmiş görmüş ve cesurca delikanlıca aslan gibi mücadele eden bir delikanlı yiğit. Hiçbir lamı-cimi yok. Bırak bana. “Sevmiyorum” diyor, şimdi bana laf söyletecek. Sevsen ne olur sevmesen ne olur? Bırak sen sevmeyi şimdi. Hayır, Allah’a inanıyorsundur, vatanını seviyorsundur, aileni seviyorsundur bir şeyi seviyorsundur. Onun için destekleyeceksin. “Sevmiyorum” diyor, şimdi sanki yani neyse ağzımdan kötü bir şey çıkacak. Beni çok kızdırıyor bu üslup. Ne alakası var kardeşim? Sen yeteneğine bak, iradesine bak, aklına bak, cesaretine bak, azmine bak, çalışkanlığına bak, var mı? Var bitti. Ne uzatıyorsun yani.

 

Halka İslam Diye Sundukları Hayat Her Yönü Acı, Her Yönü Bela Olan, Kuran'la Hiçbir Bağlantısı Olmayan Bir Sistem

Bize İslam diye sundukları nedir biliyor musun bizim çocukluğumuzda? Yani bela, bela. Hep çocukluğumuzda biz duyardık “60-70 yaşına gelince biz İslam’ı yaşarız.” 60-70 yaşına gelince namaz kılınır gençken yaşanmaz Müslümanlık. Çünkü Müslümanlığı nasıl görüyor biliyor musun? İntihar olarak görüyor yani bir kayalardan kendini atma gibi, haşa belasını arıyor gibi görüyor. Çünkü Müslüman oldu mu gülme yok, eğlenme yok, müzik yok, güzellik yok, estetik yok, kalite yok, yok yok yok yok. Ne serbest? Ağlamak, sürünmek, kırk lokma bir hırka, sabahtan akşama kadar namaz kılmak, sabahtan akşama kadar zikir, 10 bin zikir, 15 bin zikir. Kuran’da nerede geçiyor böyle bir şey? Sabırla onu yapıyor. 20 bin zikir, 20 bin zikir ama bahçeyi düzelt leş gibi evin falan sokak, temizle oraları sil-süpür, Allah diyerek süpür. Allah ne yapsın senin 20 bin kere Allah demeni? Bu sefer de diyor “üç gün de uyumazsak” diyor, “iki gün uyumazsan ezan sesleri duymaya başlarsın” diyor, “üçüncü gün melekleri görmeye başlarsın” diyor. Dördüncü gün de tımarhanelik oluyor. Böyle bir İslam anlayışı yok. Bize İslam’ı çok korkunç gösterdiler ve dehşet, vahşet ve kılıç dini olarak gösterdiler.

 

(“Peygamber (sav)’in hanımları neden perde arkasından konuşuyor?” izleyici sorusu)

Yakışıklım onlar bizim annelerimiz. O devirde cahil insanlar da vardı. Annelerimiz olduğu ortamlarda bütün Müslüman hanımlar hepsi dekolte geziyorlardı. Peygamberimiz (sav) savaşlara çıkıyordu. Evde durmuyor falan. Orada kalan münafıklar vardı. Savaşa çıkmıyor, evde kalıyor. Zaten ayette de belirtiliyor. “Ağırlaştılar, kaldılar” diyor. “Evimiz açıkta” diyor, kalıyorlar. Peygamber (sav)’in hanımlarına gelip diyorlar ki “Bak,” diyorlar “senin eşin seninle ilgilenmiyor. Bak bizim eşlerimiz buradalar bizimle ilgileniyorlar.” Ondan sonra yani “sen yanlış yaptın” diyor Peygamber (sav)’in hanımına. Gidiyor, öbürüne gidiyor. “Sen de yanlış yaptın” diyor. “Niye Peygamberle evlendin?” diyor. “Bak biz bunlarla evlendik” diyor. “Gece-gündüz beraberiz. Evlerimiz açıkta değil ama senin evin açıkta” diyor. Münafıkların bu azgınlığına, bu eylemlerine karşı ve Peygamber (sav)’in hanımlarına karşı kötü gözle bakma eğilimlerine karşı Allah tedbir olarak “Kalın bir perde arkasından konuşsunlar” dedi. Yani münafıkların bu olumsuz propagandalarını durdurmak için ve kısa ve özlü. Sadece istedikleri neyse onu söyleyip çıkmaları tarzında tedbir alındı.

 

(“İçki ortamında bulunmak günah mıdır?” izleyici sorusu)

Abuk sabuk konuşmuyorlarsa bir şey olmaz. Adam içiyorsa içsin bize ne? Ama dine, imana, mukaddesata yönelik bir şeyler söylüyorlarsa orayı terk etmek lazım. Ama kendi halinde içiyorsa kimseye de zararı yoksa bir mahsuru yok. Çünkü sen harama girmiyorsun. O harama giriyor. Mesela sen namaz kılıyorsun adam namaz kılmıyor. Seni ilgilendirmez, adam kılmayabilir. Sen oruç tutuyorsun, adam tutmuyor. Seni ilgilendirmez. Sen ibadetini yapacaksın.

 

Hz. Süleyman Zenginliği ve İhtişamı İslam'ı Tebliğ Etmek İçin En Etkili Şekilde Kullanıyordu

Mehdiyet devrinde herkes zengin oluyor. Lüks, cennetin bir özelliğidir. Hz. Süleyman (as)’ın sarayı baştan sona lükstü. Hatta ahşapların üstünü altın kaplattı, girdiğinde her yer altın ve akik, zümrüt, inci ve yakutla kaplı her yer. Lüks mü? Lüks ama amaç ne? Allah’ın dinini yaymak, Allah’ın dininin yüceliğini göstermek, Allah’ın dinine ihtişam, güzellik katarak insanların gönlünü fethetmek.

 

Çocuklara Ölümün Yok Oluş Olmadığını Sade, Sevecen, Güzel Bir Üslupla Anlatmak Gerekir

Anne ve babası ölen çocuğa bilgilendirme yapmak lazım çünkü ağlaması yok olduklarını zannediyor çocuk o yüzden. Annen, baban cennette ve seni bekliyorlar, cennette de biz yüz yüzeyiz diyeceksin yani bu kapının hemen arkasında şu gördüğü gözündeki perde gibi kapının hemen arkasında annesi, babası yani yan yana yaşıyorlar. Annen, babanla yan yana yaşıyorsun her an onun yanına geçebilirsin tarzında ona bilgilendirme yapmak lazım o zaman üzülmez. Gitti yok oldu zannettiği için üzülüyor. İmanla, akılla, güzel bir anlatımla çocuğun gerçeklere vakıf olması sağlanabilir o zaman ağlamaz sevinir bilakis. Çünkü biran önce oraya geçeceğini bilir ve sonsuza kadar beraber olacağını bilir ve mutlu, güzel bir ortamda birlikte yaşayacağını bilir onun sevincini yaşar.

 

(Kuzey Irak referandumunu değerlendiren İbadi, Irak Anayasası’nı kuzeyden, güneye kadar tüm Iraklılar oyladı. Devletteki tüm ilgili makamlar referandumun bu anayasaya aykırı olduğu kararını verdi. Herkes buna uymalı. Sen Barzani, Kürdistan bölgesinde çoğunluk değilsin ki herkes için referandum düzenliyorsun. Kürt olmayan diğerleri nereye gidecekler?” dedi.)

Kardeşim, işte İslam birliği olsa parça parça bu belalar bir anda kökten, yüzlerce bela var yüzü birden hallolur ama böyle karışık binlerce bela iç içe boğulmuş vaziyette. Mehdi (as)’la konu kökünden hallolacağını herkes biliyor, herkes bilir yoksa uzar bu konu böyle sürüncemede kalır olmaz.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler