Sayın Adnan Oktar'ın 16 Ocak 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 16 Ocak 2018

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan Kazan Soda Elektrik Fabrikası açılış töreninde konuştu. “Arı kovanına çomak soktuğumuzu görüyoruz, Suriye’de, Irak’ta ve Avrupa’da yaşanan hadiselerin hiçbiri bu fotoğraftan bağımsız değildir. Ne yaparlarsa yapsınlar bizi engelleyemeyecekler. Türkiye artık yerini, konumunu bilsin diyor bazıları. Tamam da biz Türkiye’yiz ya. Biz sıradan bir çadır devleti değiliz. Bu millet küllerinden doğmuş bir millet. Şimdi kıçı kirli bazıları Suriye’de kalkıp bize tehdit sallıyor. Türkiye’yi kendi kabuğuna çekmek istiyor. Kusura bakmasınlar, PYD’ymiş, YPG’ymiş, DEAŞ’mış topunuz gelin. Ne olursanız olun tepenize ineceğiz bunun başka çaresi yok. Şu anda zaten obüslerle vuruyoruz vurmaya da devam edeceğiz. Kabuğunuza çekilip de sizin vurmanızı mı bekleyeceğiz?”)

Tabii, tabii onu ben ta 4-5 yıldan beri anlatıyorum, film olarak da gece-gündüz yayınlıyorum. Bak “daha orada hiç kimse yok” dedim “bu adamlar buraya yerleşecekler, yüzlerce kilometre burada devlet kuracaklar” dedim. “Havaalanları kuracaklar, tank-top getirecekler” dedim bak aynısı. Tabii. Suriye devletiyle anlaşmamız şart. Rusya ile ve Suriye ile ittifakla hareket etmemiz gerekiyor. Bölgede de barış gücü olarak kalabiliriz, uzun yıllar kalabiliriz.

 

(Sayın Erdoğan Afrin operasyonuyla ilgili ayrıca şunları söyledi Adnan Bey: “Terör örgütünün üstlerindeki bayraklarınızı kendiniz indirin ki biz size teslim etmek zorunda kalmayalım. Türk Silahlı Kuvvetleri en kısa sürede Afrin ve Münbiç meselesini Allah’ın izniyle halledecektir. Harekat her an başlayabilir.”)

Hadi bakalım Bismillah. Hayırlısı olsun. Ama işte milletçe de Tayyip Hoca’ya destek çok hayati. Bazı İngiliz derin devletinin kahpeleri İngiliz derin devletine yalakalık yapacağız diye Tayyip Hoca’ya karşı alçakça komplolar hazırlıyorlar. Bu komploları tepelerine geçireceğiz. Buna müsaade etmeyiz. Milliyetçi Hareket Partisi’ni tebrik ediyoruz, Büyük Birlik Partisi’ni tebrik ediyoruz. İnşaAllah Saadet’i de aynı çizgiye getirelim. Bir görüşün, görüşme notları bana bir gelsin. Ne dua ettiysek oldu. Bak MHP’ye dua ettik uğraştık gayret ettik vesile olduk, inşaAllah. Büyük Birlik Partisi’nde de katılsınlar desteklesinler dedik, dualarımızdan sonra Allah onu da kabul etti, elhamdülillah. Şimdi Saadet. HÜDAPAR, mesela bak elhamdülillah onu da elde ettik. Gittik bizzat konuştuk HÜDAPAR’ın liderleriyle konuyu kapattık elhamdülillah.

 

Şeytanın Zeki Olması Müslümanların Azminin Güçlü Olmasına ve Bereketine Vesile Olur

Şeytan gibi zeki bir varlık ve onun ete kemiğe bürünmüş şekli olan münafıklar ki onlar da şeytanın zekasını kullandıkları için öyledirler, olmadığında Müslüman aklı, Müslüman aktivitesi zayıf kalır. Cihat gücü analiz gücü zayıf kalır. Şevki zayıf kalır, birliktelik ruhu zayıf kalır, azmi zayıf kalır. Bunlar Müslümanların hem azmini artırır, hem şevkini artırır, birliktelik ruhunu artırır, muazzam güç patlamasına neden olur, zenginliğe sebep olur, her türlü hayra sebep olur, çok fazla sevap kazanılmasına sebep olur. Öbür türlü orta mutedil bir hayat olur. Yani sakin, ayda yılda küfür sana bir şey söyleyecek, küfürden bir şey çıkmaz. Küfür Müslümanlara ciddi bir atağa geçmez. Ama şeytan ve münafıklar atağa geçer. Ama şeytan da cin olduğu için insan bedenine biraz etki yapar. İşte hafızaya etki yapar, biraz unutkanlık yapar, dikkat dağınıklığı yapar falan feşmekan. Veya abuk-sabuk fikirler getirir tabii ona cevap verilir. Ama şeytan orada kurnazlık yapıyor beden ele geçiriyor, beden ele geçiriyor. Nasıl bir beden? Toplumun en aşağılık adamları, mesela en şerefsiz, en namussuz, en karaktersiz, hırsız, soyguncu, gaspçı, adam bıçaklamış, FETÖ’yle işbirliği yapmış, İngiliz derin devletinin ajanlarına kendini satan, babasıyla ensest ilişkiye giren, her türlü ahlaksızlığı yapan it-kopuk takımından seçer şeytan. Seçti mi de onu kendi kontrolüne alır. En ziyade onunla etkili olmaya çalışır. Onun için Müslüman münafık ele geçirdiğinde, aman işte çeksin gitsin muhatap olmuyorum diyemez. Senin karşına geldiyse Allah getiriyor demektir, sen onu ez diye getiriyor Allah karşına. Allah özel yaratıyor, sen ez diye getiriyor. Neyle? İlimle irfanla, kanunla hukukla, Kuran’la onu etkisiz hale getireceksin ve ibadet yapacaksın.

 

(“Kuran’daki Hz. Süleyman (as)’ın tahtındaki ceset ne manaya gelmektedir?” izleyici sorusu)

Benim anladığım Hz. Süleyman (as) geçici olarak bedeninden çıkmış. Tahta sokaktan gelen biri gelip oturamaz. Kimse oturamaz, muhafızlar var herkes var orada yani çok güçlü koruması. Geçici olarak bedeninden çıkmış bir ihtimal de bedenini görmüş geçici olarak, sonra zaten dönüyor. O ayeti bana getirebilir misiniz? O ayeti gönderirseniz oradan daha detaylı anlatabilirim. Ama yakışıklımın dikkatini çekmesi de çok manidar. Ayeti göndersinler yine oraya dönerim.

Sad Suresi 34-35: “Andolsun, biz Süleyman'ı imtihan ettik,” şahsına yönelik “tahtının üstünde bir ceset bıraktık. Sonra (eski durumuna) döndü.” (Sad Suresi, 34) "Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasip olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz sen, karşılıksız armağan edensin." (Sad Suresi, 35) Evet, benim kanaatim bedeninden kısa bir süre çıkıp bedenini görmüş, bedeninin karşısına geçmiş sonra bedenine geri dönmüş. Yani ruhu bir süre çıkıp kendini seyredip sonra bedenine geri dönmüş. Mümkün, aklın ihtiyarını almaz, Kuran’a göre mümkün. Aklın ihtiyarını da almaz. Çünkü geçici rüya gibi düşünebilir şahıs yani bir şok yaşadığını düşünebilir. Zaten üslup tamamen ona yönelik. “Tahtın üstüne bir ceset bıraktık” sadece Hz. Süleyman (as)’ın cesedi, bedeni yani. “Sonra eski durumuna döndü.” Eski durumu ne? Tahtta oturduğu hali. “Rabbim beni bağışla.” Demek ki bir işaret var ki bağışla diyor. Allah korkusu gelişmiş ki o anda “Rabbim beni bağışla” diyor. "Rabbim, beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasip olmayan bir mülkü bana armağan et.” (Sad Suresi, 35) Hakikaten kendine has özel bir mülktür o. Ama daha sonra tabii daha büyük bir zenginlik olacaktır Hz. Süleyman (as)’da. Ama benzeri değil aynısı olmaz. Hiçbir zaman için aynısı olmaz.

 

(“Meleklerde duygu var mı?” izleyici sorusu)

Meleklerde duygu yani kıskançlık, korku, huzursuzluk, tedirginlik, şüphe yok, bunlar yoktur. İhtiyaçları olmadığı için olmaz. O yönde imtihan olmadıkları için olmaz. Meleklerinki pek imtihana benzemeyecek bir imtihan. Yani hükmen. Çünkü korkacakları bir şey yok. Akıllarının ihtiyarı alınmış durumda zaten aklın ihtiyarı alınınca imtihan olmaz. Ama yöneticileri var, direkt cennet ehli gibidirler melekler. Ama insanı da istemiyorlar hayret. “Kan dökecek zulüm yapacak insanları niye yaratıyorsun?” diyorlar. Allah “siz bilmezsiniz Ben bilirim” diyor.

 

(Hatay'ın Kırıkhan ilçesindeki 12. Hawk Batarya Komutanlığı’nda bulunan çok sayıda Hawk füze bataryasının namluları Afrin’in ilçelerine kilitlendi. Afrin operasyonu kapsamında Hatay’ın sınır ilçeleri Hassa, Kırıkhan ve Reyhanlı’daki birliklere zırhlı araç sevkiyatı devam ederken, sınır karakollarında ise altyapı ve savunma sistemleri en üst düzeye çıkarıldı.)

Canım artık tamam bekletmesinler. Ne gerekiyorsa yapılsın. Yani altyapı tamamsa. Yalnız bak çok söyledim uzun menzilli top yapsınlar diye. Bizdeki topların menzili kısa. Almanlar ta 2. Dünya Harbi’nde yapmışlardı, beş dakika havada yol alıyor mermi, beş dakika sürüyor gitmesi. Düşün, top mermisi hızını düşün ve menzile de kısa sürede ulaşıyor. Top işi çok pratik bir şey. Gayet kolay da bir şey. Roket daha pahalıdır ama top daha ucuz, daha kolay bir şey. Bir de imhası çok güç topun, çok sağlam bir şey çelikten yapıldığı için. Ayrıca üstüne de tabii bir tente çekilir, kolay onun savunması yapılabilir. Namlu çapı geniş, namlu boyu uzun, menzili uzun top yapsınlar çok fazla Makine Kimya. Aslında ayrı bir top fabrikası kurulsun yer altında ayrı, sadece top üretimi yapsın. Makine Kimya’da hepsinin yapılmasına gerek yok top. Genellikle küçük çaplı toplar yapılıyor ufak. En iyisi, en büyüğü bile pıt pıt mantar gibi patlıyor öyle top olur mu? Şahmerdan gibi olacak Fatih devrindeki gibi. Patladı mı bütün arazi şöyle bir gidip gelecek yani değil mi? Psikolojik olarak bir kere bitirecek. En az 70-80 kilometre menzili olması lazım top mermisinin en az.

 

(“Cennette anne, baba, kardeş, akraba kavramı var mıdır?” izleyici sorusu)

Tabii. Allah “min zürriyetin, min zevcetin” diyor. Yani zürriyetleri, zürriyet ne demek? Aile. Sülalesi zürriyet. Ve “zevcetin” eşleri, pınar başlarında zevk, hoşluk, güzellik. Ama tabii dindar ve imanlıysalar. Her anne ruh sahibi olmaz, her baba ruh sahibi olmaz, her kardeş ruh sahibi olmaz. Mesela Hz. Nuh (as)’ın oğlunun ruhu yoktu ölüydü. Ama peygamber olduğu için bilmedi. Hz. İbrahim (as)’ın babası ölüydü bilmedi, ölü olduğunu bilmedi. Hz. Lut (as)’ın karısı ölüydü, ölü olduğunu bilmedi. Ahirette anlaşılır. Ölü olduğunda onunla beraber olmaz. Allah orada mümin kadınlarla evlendiriyor onlarla devam eder.

 

Çile Olmadan İnsanın Sevgiyi Öğrenmesi de Sevilecek İnsan Haline Gelmesi de Mümkün Değildir. Derinlik Kazanmak İçin Çile Şarttır

Ben düşündüm defalarca düşündüm, çile olmadan bir insanın adam olması da mümkün değil yani normal olması, sevgiyi bilmesi de mümkün değil, sevilecek hale gelmesi de mümkün değil. Düşün, yiyip-içip yatıyorsun denizin kenarında manzara bakıyorsun bekliyorsun, sonra da diyorsun ki “hadi ben cennete gideyim.” Direkt git o zaman cennete git orada otur, denizin kenarında otur ne olacak, ne özelliğin var? Sabretmemişsin, şefkat göstermemişsin, cömertlik yapmamışsın, cesaret göstermemişsin, vefa göstermemişsin hiçbir şey yok. “Etim kemiğim var” diyorsun işte “yerim içerim” falan. Hayvan da yer-içer ne olacak yani? Allah onu önemli görmüyor. Derinlik, aşkın üstünde duruyor Allah. Bizim yememiz içmemiz aşkı besliyorsa bir anlamı var, aşka hizmet ediyorsa. Binalar evler de aşka hizmet etmek içindir. Mesela yüksek köşkler var, ne olur köşkten? Hiçbir şey olmaz. Aşka hizmet ediyorsa olur, tutkuya hizmet ediyorsa olur. Irmak diyorsun, ağaçlar, tahtlar, güzel elbiseler. Güzel elbise nedir? O güzel elbiseyi giyeni seversin sen. Şimdi o elbisenin içinde birisinin olmadığını düşün, 70 kat elbise giymiş ama içinde taş manken var, ne yapaksın onu? Hiçbir işe yaramaz o elbise. İçindeki insanı seviyorsun sen. İnsanın etini kemiğini mi? Yok, ruhunu seviyorsun Allah’ın ruhu. Ölü olsa, ölünün üstüne 70 kat giydirseler ne yapacaksın? “Aman aman” dersin, değil mi? Ruh olduğu için onu seviyorsun. Allah’ın ruhunu taşıdığı için seviyorsun. Bunun aslında tabii bir kitabını hazırlayayım ben de daha açık vurgulayıcı olsun. Tarifi bunun çok zor ama anlatabilirim.

 

Allah’ın Rızasının En Çoğu Vicdana Hep Vahyedilir. Vicdana Kesintisiz Vahiy Olması Bir Mucizedir

Allah’ın rızasının en çoğu hangisi vicdana vahyedilir bir mucizedir bu. Vicdana vahiy mucizedir. Yani bir insana kesintisiz vahiy geliyor mesela Allah’tan. Peygamberlere bile arada sırada vahiy gelir ama insana kesintisiz vahiy geliyor. Gerçi peygamberlere de o anlamda kesintisizdir ama. Allah’la bağlantı mesela şahıs, sen konuşuyorsun Allah’a dua ediyorsun ama Allah seninle konuşuyor, sana bir şey söylüyor vahyediyor. Fakat harflerden oluşmuyor bu, yani kalbine onu hissettiriyor. Sürekli vahyederek hissettiriyor. Dolayısıyla biz de Allah’ın rızasının en çoğunu sürekli hissederiz. Mesela ben sabah kalktım tamam gezmeye de gidebilirim. Direkt buraya geliyorum, niye? Allah’ın rızası burada daha çok. En azından şöyle bir gezeyim de geleyim diyebilirim, bunu da yapmıyorum. Biraz sokaklarda tur atayım diyebilirim, bunu da yapmıyorum. Çünkü Allah’ın rızasına uygun olmaz. Burada acil, çünkü yüz binlerce insan beni bekliyor. Çok anormal bir hareket olur. Yani vicdana sığacak bir hareket değil.

 

(“Siyasette neden sevgi hakim değil?” izleyici sorusu)

O, büyük bir bela. Eskiden beri öyle. Klasik, 150 yıllık geçmişine baktığımızda adam öldürülür, suikastlar yapılır, darbeler yapılır; siyasetçiler birbirlerine akıl almaz hakaretler ederler, siyasi toplantılarda kafa göz yarılır, sandalyeler havalarda uçuşur, sert yüzlü olurlar, herkes birbirini harcar. Bazı siyasi birimlerde ve bazı olaylar için bunu söylüyorum. Yani siyaset sanki korkunç bir müessese gibi bilinir birçok kişi tarafından. Rahatça insanların harcandığı, acımasız mücadelelerin verildiği soğuk bir sistem olarak bilinir. Fakat siyaset, Mehdiyet devrinde saf sevgi amaçlı bir sistem olacak. Herkes sevgiden bahsedecek, herkes dostluktan bahsedecek, herkes arkadaşlıktan bahsedecek. Herkes, herkesin hayrına, iyiliğine gayret edecek. Herkes, birbirini koruyup, kollayacak. Böyle şey olur mu, böyle siyaset anlayışı? Dünyanın her tarafında, hemen hemen facia. Çok ürkütücü. Muazzam kavgaların yaşandığı, kargaşaların olduğu. Dünyada, hemen hemen her ülke darbe korkusuyla yaşıyor. Darbe aşağı, darbe yukarı kendi ülkesinin insanından korkuyor, kendi askerinden korkuyor, askerler de kendi halkından korkuyor birçok yerde böyle.

 

(“Erkeklerin kızlara olan bakış açısı nasıl olmalı?” izleyici sorusu)

Şimdi çok feci bir şey var Türkiye’de de, dünyada da. Her yerde olmasa da geniş olarak öyle. İşte kadın vardır, kız vardır, bir şekilde onu tuzağa düşürürsün veyahut oyuna getirirsin veyahut bir şekilde kafasını çelersin. Bir eve götürürsün, çok özür dilerim ırzına geçilir, ondan sonra da gıcık olur adam ve evine gönderir. Sonra yine kafasına eser yine çağırır eğer de gelmezse ölümle tehdit eder, dövmekle tehdit eder. “Dışarı çıkmayacaksın, sağa bakmayacaksın, sola bakmayacaksın.” Öyle bir kafa. En yaygın klasik olan bu görünüyor. Bu, çok büyük bir vicdansızlık ve zulüm. Kadın, Allah’ın yarattığı en mükemmel, en muhteşem, en mübarek tecellidir. Çok kutsal bir varlıktır. O derinliği ile çok güzeldir. Aklıyla, tutkusuyla, imanıyla her türlü güzel ahlakıyla çok güzeldir. Sen onu çiçek gibi solduruyorsun, onu korkutuyorsun, dehşete düşürüyorsun, saldırganlaşıyorsun. Şarkılarda bile aşağılıyorlar kadınları. Müthiş bir sevgisizlik, merhametsizlik, küçük düşürmeye muazzam bir eğilim. Bu da kompleksten kaynaklanıyor yani kompleksli ve dertli oldukları için. Kadının bir kere ahiretini çok iyi özenli korumak lazım. Sen şimdi onu seviyorsun, ne kadar seviyorsun? 20 yıllığına, 30, yıllığına, 40 yıllığına. Olur mu öyle şey? Sonsuza kadar seveceksin. Sonsuza kadar sevdiğine göre onun cennete gitmesini istemen lazım. Cennete gitmesi için dindar olması, Allah’tan korkması gerekiyor. O zaman onun çok iyi yetişmesine gayret etmen gerekiyor. İman hakikatleri anlatacaksın, Kuran mucizeleri anlatacaksın, Allah’tan korkusunu anlatacaksın. Onun onurlu ve şerefli olması onu güzel yapar. Sen onuruna, şerefine, haysiyetine, namusuna titiz olacaksın. Onu ondan alırsan, onun hiçbir güzelliği kalmaz. Değersiz hale getirirsen hiçbir anlamı kalmaz. Saygı duyamazsan hiçbir anlamı kalmaz. Saygı duyacaksın, gözünde yücelteceksin. Seçkin bir varlık, mukaddes bir varlık olduğuna samimi inanacaksın. Allah için ona canını verecek derecede titiz olacaksın. O zaman onun güzelliğini Allah sana açar. Genel mantık olarak söylüyorum.

 

(“Kışın sokakta kalan insanlar için ne önlemler alınabilir?” izleyici sorusu)

O aslında her devlet için çok büyük bir acıdır, çok büyük bir yanlışlık. Mesela şimdi arkanda bir gemi görünüyor. Hurda bir gemi mesela onu ısıtsalar, onlara mükemmel otel olur o. Hurda gemi yani acayip de hoşlarına gider denizin içinde. Battaniye, başka bir şey istemiyorlar. Bir de sıcak olacak zaten çalıştırdın mı gemiyi acayip sıcak oluyor. Bir de bu kadar fazla sayı da değiller. Yazık günah sokakta. Eksi 2 derece oluyor, eksi 3 derece oluyor. Uyuduğunda rahatça donup ölebilir. Onlar çünkü bir şeylere sarılıyorlar gazete kağıdına, kartona sarılıp yatıyorlar. Tamam, yatarsın da sabaha kalkabilecek mi? Üşüdüğünde şiddetli uyku hissi gelir. Vücut donmaya doğru giderken çok şiddetli uyuma hissi gelir, derin bir uyuma hissi. O da, “oh ne güzel uyuyacağım” diyor. Hiçbir şey olmayacak zannediyor. Uyur, ertesi gün ölür. Kalktığında ölü kalkar. Mutlaka ve mutlaka hepsini soğuk havalarda uygun yerlere yerleştirmek lazım. Belediyenin ana görevlerinden biri bu olması lazım. Gerekirse bununla ilgili özel vakıf da kurulabilir.

 

(“Bankadaki faiz sistemleri İslam’a uygun mu?” izleyici sorusu)

Faizin her türlüsü haram ama tabii İslam yaşanan bir coğrafya olması gerekiyor, tam anlamıyla yaşanan. Yani velayet sistemi olması gerekiyor. Müslümana para ver dediğinde üstüne para ver denir mi? Para satılmaz. İslam’da para satmak yok. Parayı ödünç verirsin. Para niye satılsın? Üstüne kar koyulup para satılır mı? Kamyon mu satıyorsun? Olmaz. Paranın satışı İslam’da haramdır. Para ödünç verilir sadece.

 

(“Kadınları ağlatan erkekler hakkında ne düşünüyorsunuz?” izleyici sorusu)

Eğer sevinçten ağlatıyorsa güzel. Sevgiden ağlatıyorsa güzel ama oturup deli kızdırır gibi kızdırmaya çalışıyorsa yahut canını yakarak özellikle ağlatmaya çalışıyorsa bu haram olur. Onun bir açıklaması yok. Kime yaparsa yapsın haram olur. Zulüm haramdır ama tabii kadınlar da ona göre arkadaşlarını seçmeleri gerekir. Kendini ağlatacak değil de, kendisine sevgi sunacak, kendine saygı sunacak, değer verecek, onu üstün tutacak, yüce görecek, onun için hayatını verebilecek insanları kendisine dost edinmesi gerekir, arkadaş edinmesi gerekir. Buna özen göstermek lazım. Boyu şu kadar, eni bu kadar, mühendis bilmem ne falan onlar bir seçim gerekçesi olmaması lazım. Ahlakına, imanına, dürüstlüğüne, bencillikten, egoistlikten kurtulup kurtulmadığına, genel kültürüne, Allah’a kendini ne kadar teslim etmiş, ne kadar Allah için hizmet ediyor. Bu gibi hususlara özen göstermek lazım. Öbür türlü Allah ağlatır zaten. Şahıs ağlatmaz, Allah ağlatır. Bir nevi belaya döner o.

 

(“Hayat bir film gibi midir?” izleyici sorusu)

Bu filmi epeyden beri seyrediyoruz, filmin bir sonu var. Sinema salonundan çıkacağız bir gün. “Film bitti” diyecekler, ışıklar yanacak, kapılar açılacak çıkacağız. Şu an sinemadayız filmi seyrediyoruz. Film bitince bize söylerler zaten “film bitti” diye, ışıklar yanıp çıkacağız. İkinci bölüme geçeceğiz. Daha net, daha keskin, daha açık; ayetin ifadesiyle Allah diyor ki “o gün görüş keskindir.”

 

(“Her şeye sorgulamadan inanmak doğru mudur?” izleyici sorusu)

Şimdi şöyle; Allah’ın varlığı zaten alenen görülüyor. Sorgulasak sorgulamasak bir şey değiştirmez. Şimdi mesela bilgisayara bakıyoruz ben desem ki “bu tesadüfen mi oldu fabrika mı yaptı ben bunu bir sorgulayayım” bu akıllı bir hareket olmaz. Akla hakaret olur bu, insanın kendi aklına hakaret olur, bunun sorgulaması olmaz. Ama mesela Cenab-ı Allah diyor ki “domuz eti yemeyin” tamam yemeyiz. Ama bunun hikmeti nedir diye araştırabiliriz. Mesela “şarap içmeyin” diyor, şarap içmemenin hikmeti nedir diye araştırabiliriz. Ama yani içeyim mi içmemeyim mi gibi değil “tamam içmeyeceğim” dersin. Ama hikmeti nedir onu araştırırız.

 

(“Saçınıza nasıl bakım yapıyorsunuz?” izleyici sorusu)

Saçım, normal banyo yapıyorum yıkanıyorum o kadar. Herhangi bir şey sürmem. Var ya öyle saç bilmem neleri falan bence onlar riskli olabilir. Saç doğal halinde olması lazım. Saç bakımı doğal gıdalarla olabilir. İyi yiyecekler yiyorsa bir insan, iyi derken doğal yiyecekler yiyorsa, genetikte bir sorun yoksa Allah’ın izniyle iyi olur. Ama mesela bazılarında genetik oluyor öyle erken yaşta saçı dökülüyor öyle olabiliyor. Ama Allah’a çok şükür ben 63 yaşındayım, saçlar cayır cayır, maşaAllah. Ama saç kremi iyi olur, çünkü Peygamberimiz (sav)’in de yaptığı bir şey bu, çeşitli doğal yağlar, güzel kokulu yağlar olabilir. Hafif saça faydalı olur o. Çünkü Mesih demek, mesh edilmiş başı yağlanmış anlamına geliyor. İnsanın ihtiyacı olan bir şey bu. Peygamberimiz (sav) de başına yağ sürüyordu. Çok az yağlı bir krem sürülebilir başa. İyi olur yani daha iyi olur, cilt için de iyi olur saç için de daha iyi olur.

 

(Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar 15-17 Ocak tarihleri arasında icra edilecek NATO Askeri Komite Genelkurmay Başkanları Toplantısı’na katılmak üzere Belçika’ya gitti. Sayın Akar’ın ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’a ABD’nin Suriye’nin Türkiye ve Irak sınırlarında 30 bin kişilik YPG ordusu kurulacağına ilişkin açıklamasına yönelik rahatsızlığını iletmesi bekleniyor.)

Adamların bunu niye yaptığı belli. İngiliz derin devletinin etkisiyle yapıyorlar. Yoksa Amerika’nın nesine lazım? Orada niye PKK’yı istesin? Amerika’nın hiç ahzetmeyeceği bir şey.

 

(“Erkeklere voleybol oynamalarını tavsiye ediyor musunuz?” izleyici sorusu)

Erkekte olur. Uzun boyun bir mahsuru yok erkekte. Boy uzatıcı bir spor. Omuz genişliği açısından mükemmel, elleri büyütür, el ve ayaklarda büyüme olur, zaten erkek için bunlar çok makul. Göğüs kafesini genişletir, erkek için bu da makul. Çok güzel, spor olarak çok faydalı; ama kadın için kesinlikle olmaz. Basket, voleybol yani kadınlıklarını çok bozuyor. O naif kadın gidiyor geniş omuzlu, iri elli, iri ayaklı, kalçası dar; yani erkek görünümlü bir kadın geliyor. Olmaz bu. Kadın Tamam biraz spor yapabilir ama daha ziyade badiyle yani işte squat falan tarzı. Bel çalışarak kadınsı görünümünü geliştirecek tarzda olabilir. Erkekleştiren bir spor kadın için olmaz. Ama benim delikanlım doğru yolda.

 

(“Mehdiyet’e karşı kimler mücadele ediyor?” izleyici sorusu)

Şeytanın en haz etmediği konu budur. Deccalin de en haz etmediği konu budur. Fethullah Gülen bak işi gücü bıraktı Mehdiyet’e karşı mücadele verdi, İsa Mesih’e karşı mücadele verdi ve deccal de yoktur, diyor var gücüyle. Şu anki hocalar da öyle, farkına varmadan deccalı desteklemiş oluyorlar. Ne diyorlar? Deccal gelmeyecek, Mehdi de çıkmayacak, İsa Mesih de gelmeyecek. Deccal gelmiş mi? Gelmiş. İflahlarını kesiyor mu? Kesiyor. Mahvediyor mu? Mahvediyor. Adam, deccalin altına yatmış, deccal gırtlağını sıkıyor, zor bela sesi duyuluyor, “deccal gelmeyecek” diyor böyle hırıltılar altında, “deccal gelmeyecek” diyor daha. Ya boğuyor seni öldürüyor artık nasıl gelmeyecek? Mahvetmiş seni, üstüne çıkmış adam. Ama tabii onların demesi Mehdiyet’i daha da artırır, daha da genişletir; çünkü gelmeyecek dedi mi adam anlar ki bunlar bir şeyden çekiniyor. O zaman, o çekindiği şeyi öğrenirler. Ne olduğunu öğrenirler. Nitekim de öyle oluyor. Bunlar, Mehdiyet’e karşı oldukça Mehdiyet, akıl almaz gelişti. Türkiye'de gençliğin yüzde yetmişi Mehdi (as)’ın geldiğini iddia ediyor. Yüzde 70 çok yüksek bir oran.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler