Sayın Adnan Oktar'ın 15 Mart 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 15 Mart 2018

 

(Terör örgütü YPG Afrin şehir merkezinden çıkmaya çalışan sivil halkı dozerlerle engellemeye çalışıyor. Yolları dozerlerle kapatıyor. Ancak Türk Silahlı Kuvvetleri bu düzenekleri vurarak yolları açıyor.)

Özellikle ikmal yolları tamamen kapatılması gerekiyor. Geçecekleri köprüler şu bu falan bunların tamamının havaya uçurulması lazım. Askerimiz o konuda maşaAllah tecrübeli. Hakikaten dünya ordularında böyle akılcı mücadele eden bir ordu ben hatırlamıyorum. Çok planlı, çok teknik, çok akılcı ve kanaviçe işler gibi o kadar titizler. Aman sivillere bir şey olmasın, aman çocuklara bir şey olmasın çok özen gösteriyorlar. O da onlara sevap, hem ne sevap. MaşaAllah diyoruz merhametlerine, titizliklerine, özenlerine.

 

(Avrupa Parlamentosu’nda yarın oylanacak karar tasarısında Türkiye’ye Afrin’deki askerlerini çekmesi çağrısı yapılacak. Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün bu çağrıya cevap verdi. “Avrupa Parlamentosu’nda Afrin’le alakalı olarak bizim oradaki harekatı durdurmamız istenecekmiş. Genişlemeden sorumlu bayan var bir tane, böyle bir arzuda bulunmuş. Boşuna heveslenmeyin, işimiz bitmedikçe oradan çıkmayacağız bunu bilesiniz. Türkiye bir şamar oğlanı değildir. Dolayısıyla oradaki işimiz bitecek öyle çıkacağız. Bu sözler de bizim bir kulağımızdan girer ötekinden çıkar” dedi.)

Helal kabadayıya helal. Yedi ceddine rahmet olsun senin. Densizlere bak densizlere bak, Türkiye’nin böğründe komünist, Allahsız, Kitapsız kan döken bir çete, bir alçak Kuran’ı koyuyor altına bomba koyuyor, böyle alçak kahpe bunlar. Bunları biz orada muhafaza edecekmişiz, ses çıkarmayacakmışız, çekinecekmişiz, “pardon yanlışlık yaptık” diyecekmişiz, “bu olmadı tabii hakkıdır bunlar burada kalsın” diyecekmişiz. Kardeşim şimdi insanın ağzına dolu dolu geliyor, densizliğe bak münasebetsizliğe bak. Sen bir şey yapmıyorsun, bu alçakları oradan temizlemiyorsun, temizleyene de laf söylüyorsun. Hepsini oradan söküp çıkaracağız öyle bir şey yok. Şanlı kabadayı sen doğru yoldasın Allah yardımcın olsun sonuna kadar da yanındayız.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Beştepe’de liseli öğrencilerle buluştu ve onlara “ben sizi çok seviyorum” diye seslendi. “Gençler, ben sizi çok seviyorum, o yüzden okulların önünde elinde sigarayla gördüğüm zaman kahroluyorum. Ciğerlerini, kalbini adeta tehdit ediyor, buna fırsat vermeyin. Allah’ın bizlere emaneti olan bu vücudu hep beraber kullanalım. Bu öyle bir bela ki en yakın arkadaşlarım bile söz veriyorlar ‘tamam bıraktım’ diyorlar. Bir ay sonra görüşüyoruz bir bakıyorum leş gibi sigara kokuyorlar” dedi.)

Tayyip Hocam çok güzel söylemiş. Ne güzel insan ne kadar haklı, ne kadar doğru. Ben inanamıyorum mesela su gibi genç kızlar su gibi. Liseli üniformalı falan, o minicik o güzel ellerinin arasında sigaralar. Soruyorum “zevk veriyor mu?” diyorum “yok” diyor. Yani “herhangi bir şekilde sıkıntını alıyor mu?” diyorum “yok.” “Tadı hoşuna gidiyor mu?” diyorum “o da yok.” Ne içiyorsun o zaman? Açıklaması yok, şeytanın bir oyunu.

 

(“Allah inkar edenlere neden azap vermiyor?” izleyici sorusu)

İnkar edeni zaten Kendi yaratıyor, imtihan için zaten gerekiyor onlar. Fakat azabı hemen vermeyi kastediyorsun sen. O zaman müminler imtihan olamaz. Onların varlığıyla mümin kıyaslandığı için onların var olması gerekiyor. Müminin de onları görmesi hatta onlarla mücadele etmesi, onları iknaya çalışması, konuşması gerekiyor ki sevap alabilsin. Ama en sonunda cezalanırlar tabii. Fakat şuuru kapalıdır onların onu da söyleyeyim. Allah onların ölü olduğunu söylüyor muhkem ayet, ima yollu yahut müteşabih değil. “Onlar öldüler siz onları diri zannediyorsunuz” diyor Allah. “Onlar ölüdürler” bak “gözü vardır görmez” diyor “kulağı vardır işitmez, siz onları işitir mi zannediyorsunuz? İşitmezler” diyor. “Arada bir perde vardır” diyor “onların görüp işitmelerini engelleyen perdeler meydana getirdik” diyor. “Ölüdürler hayvanlar gibidirler hatta hayvanlardan da aşağıdırlar” diyor. Çünkü hayvanlar masum oluyor. Onlar hayvanların gösterdiği asaleti, güzelliği gösteremez. Aşağılık hareket yaptıkları için Allah “onlar aşağılıktırlar” diyor.

 

(Adnan Bey, siz uzun yıllardır kanser hastalarının ilaçlarının devlet tarafından karşılanması ve kanser hastalarından hiçbir şekilde para alınmaması gerektiğini anlatıyorsunuz. Devlet bu konuda adımlar atıyor. Son olarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu yeni bir açıklama daha yaptı. “Vatandaşlarımızın sağlığı bizim için en önemli şey. Sağlık konularını kesinlikle maliyet unsuru olarak görmüyoruz. Yeni bir gelişme olarak dört tane daha kanser ilacımızı geri ödeme listesine aldık. Onun dışında çok sayıda ilacımız geri ödeme listesine girmiş durumda” dedi.)

Bilhassa kanser kardeşim aman aman, yani öyle şey olmaz. Hastaneden ilaç verdiklerinde hastane masrafını da ilacını da biz ödeyelim. İster vakıf kursunlar ister vergi koysunlar. Kanser zaten zor bir hastalık. O kadar anormal bir durum ki bu. Mesela adam ailesine bakıyor, diyorlar ki “kardeşim sen kanser oldun.” Nedir? “Mide kanseri” diyor. Çok çetin bir hastalık, midesinin alınması gerekiyor. Adam çalışamaz. Ameliyat için hastaneye yatıyor “bir 400 bin liranızı alırız” diyor. Adamın zaten bir tane evi var, iyi kötü de bir arabası var. İşinden zaten olmuş, evi satıyorlar, arabayı satıyorlar borçlanıyorlar adam ameliyat oluyor, evde yatalak, karısı, çocuğu var. Kardeşim, böyle bir facia olur mu? Ne alaka niye para alınsın? Niye para alınsın? Bilakis maaşı devam etmesi lazım çalışamadığı için. Kasten yapmamış ki hastalıktan yapmış. Ha ödeyemiyor, biz öderiz kardeşim Allah Allah. Ben dört ayakkabı alacaksam bir ayakkabı alırım öderim. Bize bu konuda ya vergi getirsinler veyahut vakıf kursunlar gereğini yapalım.

 

(“Sürekli sevgi kelimeleri kullanmak sizce samimiyet göstergesi midir?” izleyici sorusu)

Çok iyi olur. Çünkü hep nefret kelimeleri var. Eğer sevgi kelimesi kullanıyorsa her halükarda kullanması çok çok faydalı güzel. Duyanlara, insanlara iyi bir örnek olur, teşvik olmuş olur. Çünkü sevgi cümlesi kullanan insan parmakla sayılır çok eksik çok az. Binde bir, yüz binde bir. Nerede öyle insan? Keşke çok kullansa, çok sevgi kelimesi kullanan insan olsa. Teşvik edici olmak lazım, hiçbir mahsuru yok. İbadet olarak kabul et. Çünkü sevgi sözü kalplerde çok olumlu etki yapar insanı açar.

 

(“Bilim dünyasının insanlardan gizlediği bir şeyler var mıdır?” izleyici sorusu)

Mesela maddenin olmadığı. “Bilim dünyası bunu büyük bir korkuyla fark etti” diyor. Modern fizikçiler bundan bahsedemiyorlar. Mesela zamanın ve mekanın olmadığını anlatamıyorlar. Zaman ve mekan yok, tamamen beynin algı biçimi, dışarıda yok öyle bir şey. Renk yok, ışık yok, zaman yok, mekan yok hepsi beynin algısı, beynin algısına göre oluşuyor. Serbest uzayda yok böyle bir şey. Yani gölge varlık olarak var.

 

Deccal kudurmuş gibi saldırıyor şu an. Yani cinnet geçiriyor. “Artık son dönemi olduğu için durumu muhafazaya çalışır” diyor Bediüzzaman “dördüncü dönemi” diyor “son dönemidir artık durumu muhafazaya çalışır” diyor. “Yapacağı bir şey kalmamıştır” diyor. Şu an durumu muhafazaya çalışıyor. Biz de bunu yıkacak elimizden ne geliyorsa yapacağız inşaAllah ve yapıyoruz. Ama tabii elimizden geleni yapmamız biz kendi bunu arzumuzla, kendi kafamızla yapıyormuşuz gibi görünüyor ama bu kaderde Allah'ın deccaliyeti yıkması olayı. Yani deccale gücünü veren de Allah'tır. İnsanların meşesinin, müziğin, sanatın, estetiğin kalkması deccalin alameti olarak oluşuyor ama onun yaratılmasını Allah yaratır. Ama onun yok edilmesi görevini şu an Mehdiyet üstlendi. Bunun atağı var biz de öncüsüyüz bunun için bir gayret ediyoruz. Ama bunu tabii kaderde Allah yaratıyor. Mesela ilk darbeyi yedi, Darwinizm’le darbeyi yedi. Kadınlara yapılan çirkin bakış açısı, saldırı mantığı, kadınlara uygulanan şiddet ruhu da bizzat hükümetin ağzıyla, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ağzıyla mühürlenmiş oldu. Ve kendilerini yerden yere atıyorlar kadın dövemeyecekleri için. Çünkü ağız tadıyla artık kadın dövemeyecekler. Ama tabii bu biraz vakit alacak gibi görünüyor.

 

(“Dikkatimizi daha çok nasıl arttırabiliriz?” izleyici sorusu)

Dikkat kapalılığı, dikkat aslında açık oluyor da insanlar dikkatini başka şeylere verdiği için dikkati kapalı oluyor. Çok şey düşünüyorlar. Kendilerini sıkacak çok şey. Çünkü tehlike fazla olduğu için dünyada, insanlar ahlaksız olduğu için, dünya bozulduğu için kendini yalnız görüyor insanlar ve her şeyi cisimleri, insanları, hayvanları her şeyi tehlikeli görüyor. Çünkü mesela dolap devriliyor üstüne. Köpek ısırmaya kalkıyor. Elektrik kablosunda elektrik oluyor. Babası dövmeye kalkıyor. Ağabeyi bıçaklamaya kalkıyor. Kocası “deşarj olacağım” diyor odunla dövmeye kalkıyor. Sokağa çıkıyor adam tahmin etmediği anda suratına yumruk atıyor. Yani inanılmaz kepazelik. Çocuğu oluyor mesela üç yaşında “niye bacağını açtın?” diyor “amcası görecek bacaklarını tahrik olur” diyor. Veyahut oğlunun yanında diz kapağı açılıyor “bilmem ne umduğu zaman çocuğun” diyor. Kendi öz çocuğu “senden bilmem ne umduğu zaman” diyor. “Niye açtın diz kapağını?” diyor yani dehşet verici bir dünya gösteriyorlar. O yüzden insanların dikkati, beyni uyuşuyor adeta. Hep gereksiz konulara dikkatlerini verdikleri için lüzumlu yahut herhangi bir konuya dikkatini veremeyecek hale geliyor. Sürekli unutkanlık, sürekli dikkat dağınıklığı meydana geliyor. Buna karşı ne yapılır? Buna karşı yapılacak şey işte alemleri mesela atomun içinde alem yaratan Allah'a kalbi tam bağlamak olur. Çünkü bu gelenekçi takımını, mesela bu anormallikleri yaratan Allah. Mehdi (as)'nin çıkması için yapıyor Allah. İsa Mesih (as)'in zuhuru için yapıyor. Zaten bunlar olmazsa çıkmazlar. Bunlar mutlaka olması gerekiyor. Hatta bunlar hafif daha da şiddetli olaylar da olacak. Daha da şiddetlileri olur. Mehdi (as)’nin zuhuru için Allah tarafından yapıldığı için her şeye kafa takarak, her şeyden çekinerek değil de kalbi Allah'a bağlayarak, gerekli olan şeylere dikkat ederek yaşamak lazım. Gereksiz şeylere dikkat vermemek lazım.

 

(“Türkçülük hakkında ne düşünüyorsunuz?” izleyici sorusu)

Şöyle olabilir yani saf ırk olarak Türkçülük çok korkunç tabii. Aklı başında bir insanın yapacağı bir şey değil. Ama Türkiye’de olan bütün Türklere biz Türk diyoruz biliyorsunuz. Yani belki yetmiş kavim vardır Türkiye’de, hepsine Türk diyoruz bu çok güzel. Mesela Kazakistan’a gidiyoruz belki yarısı Rus’tur ama biz hepsine Türk diyoruz. Mesela Tacikistan'a gidiyoruz Çinliler var, Ruslar var, Moldovyalılar var, Litvanyalılar var hepsine Türk diyoruz. Bu anlamda Türk, Türkçülük güzel. Bu anlamda yani hepsini içine alan, hepsini seven yani bir hars olarak, bir kültür olarak Türkçülük güzel.

 

Hadis Açıklamaları

Resulullah (sav) “Her yaptığımı o da (Mehdi (as) da) yapacaktır. Resulullah (sav) cahiliye temellerini yıktığı gibi, Mehdi (as) de önceki temelleri yıkacaktır.” Yani bu bağnazlık, kadın dövme, şu bu falan, bunları yıkacaktır diyor. “İslam’ı yeniden baştan alacaktır. Mehdi (as) dini aynı Peygamber (sav) zamanında olduğunu gibi aynen uygulayacak. Yeryüzünden mezhepleri kaldıracak. Halis ve hakiki dinden başka hiçbir mezhep kalmayacak.” (Muhammed Bin Resul El Hüseyin El Berzenci Kıyamet Alametleri)

Mehdi (as)’yi, Peygamber Efendimiz (sav) tarif ederken baştan sona geniş bir insan olarak tarif ediyor. “Alnı geniştir” diyor. “Omuzları geniştir, göğsü geniştir, karnı geniştir, uylukları geniştir” tarzında açıklıyor. “Orta boyludur” diyor, saçlarına varıncaya kadar, hatta “saçları kulaklarının üstünde dalgalanır” diyor. “Kaş çatma çizgisi tektir” diyor. “Burnu, küçük ve kalkık bir burnu vardır” diyor, “ama ortası hafif bombelidir. Sakalı yanlardan cezmedilmiştir” diyor, alttan meczum yani cezmedilmiş meczum. “Yanlardan inceltilmiştir, incedir sakalları” diyor. Cübbeli diyor ki bak. “Şu kısmı çok naiftir” diyor “çok temiz, parlak” ve onu uzun uzun anlatıyor. “Dişleri parlak güldüğünde leman eder” diyor. Bembeyaz dişleri çok temiz İmam Mehdi (as)’nin. “Orta boyludur” diyor Peygamber Efendimiz (sav) . “Saçları siyah, sakalı da siyahtır” diyor. Saçının ve sakalının parlak olduğu da belirtiliyor Mehdi (as)’nin. “Sırtında bir ben vardır” diyor, tam o kürek kemiği hizasında, Peygamberimiz (sav)’de olduğu gibi. “Sağ ayağında bir ben vardır” diyor. Ve yine “sağ göğsünde yaprak şeklinde bir ben vardır” diyor. İki ayrı ağacın yaprağına benzetilmiş. “Yeşil gözlüdür” üç ayrı hadis var alenen hadra diye yeşil geçtiği halde. Hadra biz nedir diyoruz. Hocaya soruyoruz. “Siyah tabii ki” diyor. İnsaf insaf. Hadra hıdır oradan geliyor yeşil Arapça. Yeşil ne zaman siyah oldu? İnanılır gibi değil. “Diz kapakları çıkıktır” diyor. “Uylukları birbirinden ayrıktır” diyor. Ve “uylukları geniştir” diyor. Ayrıca “adımlarını dışarıya doğru basar” diyor. Geniş basıyor ve dışarıya doğru ayakları. 

Yine bir rivayette diyor ki: “Bir özelliği de yürürken uyluklarının açık ve birbirinden uzak olmasıdır.” Yani bildiğimiz yürüyüş tarzında değil. Ayakları ayırarak yürüyor. Basarak yani ayıra ayıra iki tarafa basarak yürüyor. Bu da onun belirgin bir özelliği. Bu çünkü özellikle yapılacak bir şey değildir. Doğal özelliği uylukların ayrı olması ve ayaklarını dışarıya basarak yürümek yapmacık yapılacak bir şey değil insan beceremez böyle bir şeyi. Olsa bile çocukluğundan beri öyle olduğu anlaşılıyor. “Bacakları enerjiktir” diyor Peygamberimiz (sav) yani hareketli, hızlıdır. “Geniş karınlıdır. Bacakları çok enerjiktir, omuzları geniştir. Onun gecesi Allah’a boyun eğerek ve Allah’ı anarak geçecektir” diyor geceleri. “Münafıkların attığı suçlar onu Allah’ın huzurunda etkilemeyecektir. O nur yayan bir kandildir.” Bak görüyor musun? “Münafıkların attığı suçlar” iftiralar, “Onu” Mehdi (as)’ı “Allah’ın huzurunda etkilemeyecektir. O nur yayan bir kandildir.” Nerede geçiyor? Bihar'ul Envar 86 ve 81. 

“Güzel simalıdır. Peygamberler gibi azametlidir, yüzü nurlu çehresi huzur verir, yüzü görkemlidir. İlerleyen yaşlarında genç görünümlüdür. Görünümüyle İsrail oğullarına benzer. Beni İsrail görünümündedir, orta boyludur, uzun ömürlüdür. Cildi güzeldir, cildi parlaktır, cilt rengi kırmızıya karışık beyazdır. Cilt rengi kimi zaman açık, kimi zaman daha koyudur. Burnu çok muntazamdır, ince burunludur, burnu küçüktür. Burnunun orta bölümünde belli belirsiz küçük bir çıkıntı vardır. Alnı parlaktır, alnı geniştir, açık alınlıdır. Alnında bir iz yara izi vardır. Alnında hafif bir içbükeylik vardır.” Alnı hafif iç bükey. “Yanağında bir ben vardır, bu ben açık renkli ve parlaktır. Hz. Musa (as)’nın yanağındaki ben gibidir. Yanağındaki ben dışa çıkıktır. Çekik gözlüdür hafif, yeşil gözlüdür. Kaşları kavislidir. İki kaşının arasında tek çizgi halinde küçük bir çukur vardır. Saçı gürdür, saçı siyahtır. Saçlarının güzelliği dikkat çeker. Saçları kulağının üzerinde kıvrılır. Sakalı sıktır, sakalı siyahtır, sakalı cezmedilmiş” yani düzeltilmiştir. “Sakalı yanlarda daha azdır. Sakalı hafif olup” yani ince sakalı, “sakalı yanlarda az, aşağı tarafı ise daha cezmedilmiştir. Bütün vücudu geniştir” diyor hadiste yine. “Geniş vücutludur, omuzları geniştir, omuzları heybetlidir. Uylukları geniştir, karnı geniştir, başı büyüktür.  Peygamberimiz (sav)’inkine benzer ben vardır. Sağ bacağında siyah bir iz, sağ bacağındaki iz beden renginden farklıdır.” Yine “sağ uyluğunda bir ben vardır” diyor. Yine bacağa dikkat çekiyor. “Sırtında bir ben vardır iki omuz arasında göğüs, kalp hizasında ben vardır gerdek düğmesi gibi. Yine sağ göğsünde yaprak şeklinde büyükçe esmer bir leke vardır. Omuzunda nübüvvet mührü vardır. Alnında iz vardır. Heybetli bir şahıstır. Bedeni çok güçlüdür, sesi güçlüdür. Sesi güzel nefes kesicidir. Kemik yapısı gençtir. Uyluklarının arası geniştir.” Yani ona özellikle dikkat çekiyor Peygamberimiz (sav) . “Uyluklarının arası geniştir, açıktır. Diz kapakları öne çıkıktır. Bakışları etkileyicidir. Hayranlık uyandıran bir çekiciliğe sahiptir bakışları. Yanakları daha az dolgundur. Dişleri güzel ve parlaktır. Güldüğünde parlar leman eder” diyor Peygamberimiz (sav). “Yürüyüşü; adımlarını dışarıya doğru atar.” Yani bacakları ayrıktır diyor yürürken. Dışarıya doğru basarak yürür diyor. “Konuşurken kimi zaman dilinde ağırlık oluşur. Konuşmalarında vurgu yapmak için sağ elini kullanır. Uzun ömürlüdür diyor.

“Yaklaşık üç yüz on üç talebesi vardır” diyor Peygamberimiz (sav). “Eline bakarak talebeleriyle konuşur” işte cep telefonu ipad falan “bütün talebelerini görür” diyor “eline baktığında” diyor. “Dünyanın her yerini görür” diyor alenen cep telefonu tabii. “Doğumu evindedir” diyor. “Gizlidir” diyor. “Seyittir Peygamberimiz (sav)’in soyundandır. Yorulduğunda göz kapağı biraz sarkar” diyor “aşağı doğru” bu çok acayip bir detay değil mi? Çok acayip yani. “Evi geniş araziyle etrafı çevrilidir. Arapçayı pek bilmez” diyor Peygamberimiz (sav). Sesinin güzelliğine dikkat çekilmiş.

“Resulullah (sav)’ın torunlarından El Kaim-El Mehdi, dünyayı başka bir dünyaya dönüştürecektir. Şekil, karakter, asalet açısından İsa Mesih’e en çok benzeyen El Kaim- El Mehdi’dir. Allah ona Mehdi (as)’a tüm peygamberlere verdiklerini verecek ve bunun da ötesinde Mehdi (as)’ı hepsine tercih edecektir. Ali’nin soyundan olan kaim Hz. Yusuf (as)’un ortadan kaybolması gibi kaybolacak. Meryem oğlu İsa’nın tekrardan zuhuru gibi zuhur edecektir.” Yani “Hz. Yusuf gibi hapse girecek” diyor ama “bu iki kere olacak” diyor. “Meryem oğlu İsa’nın tekrardan zuhuru gibi de zuhur edecektir.”

 

(“Kuran ahlakından uzak olanlarla aynı evde yaşayanlara ne tavsiye edersiniz?” izleyici sorusu)

Sabrederse çok sevap alır. Dindar insanların içinde yaşayandansa mesela yüz misli daha fazla sevap kazanır, onun için bir hayır. Çünkü Peygamber Efendimiz (sav) de müşriklerin içinde İslam’ı yaşadı çok fazla sevap aldı. Ama sahabelerin içinde yaşamaya başlayınca sevap düşer azalır. Mesela bin sevap alırken beş sevap almaya başlar, onun için zorluk içerisindeki ibadet çok makbuldür.

 

(“Kadınlar mutlu olmak için neler yapmalı?” izleyici sorusu)

Kadınlar çok akıllı olurlar, çok derin düşünmeye yatkındırlar. Allah’la çok candan bir bağlantıya geçmesi lazım kadınların. Allah korkusunu çok iyi bilecek, Allah’ın detaylarını çok iyi görecek müthiş bir yeteneği var kadınların. Allah’ı çok candan severlerse, çok yakın olurlarsa ve Allah'ın büyüklüğünü o güzel yüksek akıllarla iyi kavrarsalar kadın mutluluğun da ötesinde tutkuyu, aşkı çok muhteşem yaşayan metafizik bir varlığa dönüşür. Bunun dışında kadının mutlu olması diye bir konu olmaz.         

 

(“Hırs iyi bir şey midir?” izleyici sorusu)

Hırs tabii ki iyi olur. Mesela İslam’ın hakimiyeti için hırs yaparsın. Kardeşlerine mesela güzel yemek yemeleri için hırs yaparsın. Güzel kıyafet giymeleri için hırs yaparsın. Güzel bir eve kavuşmaları için hırs yaparsın. Güzel arabayla gezmeleri için hırs yaparsın. Temizlik için hırs yaparsın. Hayır için hırs yapmak güzel bir şey kötü bir şey olmaz.

 

(Afrin’de yaralanan gazimiz Fatih Aydemir'i AK Parti Aşkale İlçe Başkanı Abdulkerim Polat ziyaret etti. Gazimiz; “İyileşir iyileşmez Afrin’deki arkadaşlarımın yanına döneceğim. Rabbim vatanımıza, milletimize, devletimize güç kuvvet versin” dedi. Gazimizin babası Saim Aydemir de; “Kimse bizi yıldıramaz. Çocuğum vatan için gitti yaralandı. Şu an çok şükür durumu iyi. Oğlumla gurur duyuyorum. Bir değil bin oğlum olsa Afrin’e gönderirim” şeklinde konuştu.)

Yalnız gaziler için böyle lüks otel gibi çok güzel yerler yapıp orada ağırlayabiliriz. Mesela gaziler gazilerle tanışırlar falan. Ziyaret edilebilir onlar. Yani güzel bir ortam yapabiliriz böyle güzel manzaralı çok hoş bir yerde, deniz kenarında da bir yer yapabiliriz. Böyle düşünelim, böyle olabilir.

 

(Hükümet yanlısı olan ATV'de reyting rekorları kıran “Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz” isimli dizinin ekibi hep beraber yemeğe giderek bir fotoğraf çektirdiler. Ünlü oyuncu Oktay Kaynarca bu fotoğrafı; “Eşkıya ekibi Roka-Balık’ta” yazısıyla paylaştı. Sofralarında bardaklarda buzlu su var. Sosyal medyada bu fotoğraf geniş bir kesim tarafından eleştirildi ve Cumhurbaşkanı ile hükümetin tepkisinden korktukları için rakısız bir yemek yedikleri söylendi. Mine Kırıkkanat da tepki gösterenler arasında. Kırıkkanat bu fotoğrafı “Sahtekârlığın fotoğrafını çeker misinin Abidin?” yorumuyla paylaştı.)

Ne varmış bu fotoğrafta ya? Bir daha bakayım, yaklaştır masayı. Tamam, rakı içmeye mecburlar mı yani niye rakı içmeleri gerekiyor? İşte niye? Dekolte hanımefendiler var, bayağı güzel genç kızlar. Yani modern bir ortam, arkadaşça gördüm. Niye rakı içme mecburiyeti geldi ben onu anlamadım. Yani Türkiye’de milyonlarca insan rakı içmez, mecbur mu? Çok az bir kesim rakı içer.

 

(“Başkalarına öğütlediğini yapmayan insanlara ne demeliyiz?” izleyici sorusu)

Tabii kırmadan hatırlatmak lazım. Yani onun da bu güzel sözleri yerine getirmesini. Çünkü mesela adam diyor “cömert olun” diyor ama kendi pintidir ama yine iyi cömertliği anlatıyor olması. Yani hiç anlatmadığını düşün, daha kötü. Anlatıyordur, onunla da aynı dille nezaketiyle kırmadan o hatırlatılabilir. Yani öfkelenmek yanlış olur. Çünkü yine yaptığı iyi, yani hiç olmamasındansa daha iyi.

 

(“İnsan gözünün göremediği varlıklar var mıdır?” izleyici sorusu)

İnsanın gözünün göremediği varlılar var evet. Cinler var, melekler var, Hızır (as) vardır. Cinler görülür yani görünebilir, böyle direkt biçim alma değil de ektoplazma haliyle görmek mümkün yani eğer çok kararlı çalışılırsa yani özenli olursa, azot dumanı gibi duman halinde gelir cinler. Böyle alenen görülür, yerde oluşur havada değil de. Hızır (as) da ilk gelişi ektoplazma tarzında olur Hızır (as)’ın gelişi. Yani duman şeklinde gelir sonra şekillenir yani sertleşir ve cisim halini alır ama tabii o aklın ihtiyarini alacağı için, o tip şeyler yani korku meydana getireceği için genellikle yekaza halindeyken Hızır (as) görünür insana. Yekaza halindeyken yani uykuyla uyanıklık yani net diri uyku, uyanıklık, diri uyku şekli diyelim. Ama Hızır (as)’ı halk aslında görüyordur yani cinleri de görüyordur, halk arsında geziyorlar ama hiçbir şekilde sezilmemeleri için, Allah onlarda özel yetenek yaratıyor. Yani sezilmeleri mümkün değil, çok zor.



DEVAMINI GÖSTER