Sayın Adnan Oktar'ın 11 Şubat 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 11 Şubat 2018

 

(TSK’dan yapılan açıklamaya göre bugün 1 askerimiz daha Afrin’de şehit düştü. Dün şehit olan Pilot Üsteğmen Erdem Mut’un da Atatürk’e olan sevgisi basında haber oldu. Şehidimiz Facebook hesabındaki profil fotoğrafı kısmına kendi resmi yerine Atatürk’ün “Bütün ümidim gençliktedir” yazılı fotoğrafını koymuş.)

Hay benim aslanım hay. Biz de senin yolundayız. Atatürk’ün kılına dokundurtmayacağız, Allah’ın izniyle kanunla hukukla. Atatürk’e uzanan her dili kanunla hukukla kopartacağız. Allah şehadetini mübarek etsin. Şehadetini tebrik ediyoruz, Allah bizlere de nasip etsin. Allah ordumuzu havada karada denizde daima muzaffer etsin ebeden daima.

 

Bütün şehit ailelerini tebrik ediyoruz. Allah mübarek etsin evlatlarının şehadetini. Bu yüce makamlarını tebrik ediyoruz. Allah yüce makamlarını mübarek etsin. Peygamberlikten sonra en yüce makama ulaştırdığı için Cenab-ı Allah’a hamd ediyoruz. O güzelliği, o nimeti inşaAllah bizlere de nasip eder. Allah yatak ölümü nasip etmesin. Şehadet nasip etsin. Ve bütün aslanlarımız bunun farkındalar “düğüne gidiyoruz düğüne” diyorlar. Düğün ne? Şehadet, maşaAllah.

Mazluma zulmeden, vatan toprağımıza göz diken, Allahsız, kitapsız PKK’yla mücadele farzı ayn. Bütün müminlerin üstüne farzdır. Açık Allah’ın hükmü bak, PKK’yla mücadele bütün Müslümanlar için, bütün dünya Müslümanları için farzı ayndır. Direkt deccaliyet.

Tayyip Hocam’ı 2019’da küfre inat, İngiliz derin devletine inat kızdırmak için yüzde 70’lerle en az cumhurun başına seçeceğiz. Bunca tecrübesiyle bunca çalışkanlığıyla 19, 29, 39, 49 kafanızı siz hiç takmayın.

Biz mesela Allah razı olsun, MHP’ye o zaman çok rica ettik “destek sağlayın Tayyip Hocam’a” diye. Benim yüze yakın konuşmam var. Allah razı olsun çok tecrübeli bir devlet insanı olduğu için Sayın Devlet Bahçeli siyasi geleceğini hepsini bir kenara atıp “ben destekleyeceğim” dedi. Hem öyle gir destek ki yani böyle çivi gibi mükemmel bir destek. Büyük Birlik Partisi’nden de bak istirham ettik, rica ettik, ısrar ettik bu aralar, Allah razı olsun onlar da devreye girdi. Şimdi sıra Saadet’te, onlardan da destek istiyoruz.

 

(“Gerçek dostlar zor zamanda mı belli olur?” izleyici sorusu)

Allah zaten gerçek dost olup olmadığımızı zor zamanda görür, gösterir. Adam iyi günde Allah’a dost ama sıkıştı mı Allah’ı inkar ediyor. Bu çok büyük bir vicdansızlık, büyük bir zulüm. Allah ayette söylüyor zaten “Onlara bir iyilik tattırırsak memnun olurlar” diyor “ama imtihan olarak onlara bir musibet isabet etse ters dönerler” diyor. Dostluğun, dürüstlüğün, iyiliğin, güzelliğin, güzel ahlakın, asaletin anlaşıldığı yer zor ortamdır, zorluk ortamıdır. Herhangi bir saldırı, herhangi bir olay. Mesela münafıklar ne zaman ortaya çıkar? Sıkıştığında ortaya çıkıyor. İyi günde münafık ortaya çıkar mı? Çıkmaz. Zor bir ortam meydana geldiğinde, zor gördüğünde, tehlikeli gördüğünde o zaman münafık kendini ortaya atar. Peygamberimiz (sav) zamanında öyleydi. Münafıklar iyi günde hiç seslerini çıkartmıyorlardı. Ama ne zamanki saldırı ihtimali oluyordu mesela Sasani tehdidi oluyordu, haber geliyordu Sasaniler saldıracak diye, Roma Devleti saldıracak diye haberler geliyordu, hemen o ortamda sapıtıyorlardı. Veyahut müşrikler saldıracak diye haber geliyordu, hemen sapıtıp müşriklerin safına geçiyorlardı. Duruma göre kim güçlüyse o tarafa.

 

(“Hz. Yusuf (as) kuyuda ne kadar süre yaşadı?” izleyici sorusu)

Birkaç gün, çok fazla değil. Çünkü susuz gıdasız yaşayamayacağı belli. Birkaç günden ibaret olduğu anlaşılıyor. Bir de hareketli bir yer orası yol üstü. Ama tabii çok tehlikeli yaptıkları şey. Normalde rahatça ölebilirdi çocuk orada. Kervan da geçmeyebilirdi, kervan illa geçecek diye bir şey yok. Kovayı illa sarkıtacaklar diye de bir şey yok. Adamların suyu falan her şeyi olabilir yanlarında. Çok büyük bir zulüm tabii yaptıkları.

Yusuf Suresi 9: “Öldürün Yusuf'u” bak kıskançlığın insanları ne dereceye getirdiğini gösteriyor. Hz. Mehdi (as)’a karşı da böyle olacak. Öldürme teşebbüsüne kadar hasutluk kıskançlık kriz şekline gelecek Hz. Mehdi (as)’a karşı. Cinnet tarzında bir kıskançlık dalgası karşıtlar arasında yayılacak, Hz. Mehdi (as) karşıtları arasında yayılacak. “Öldürün Yusuf'u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın.” Yahut hapse attırın yani bir şekilde ortadan kalksın siz ortada olun, siz dikkati çekin. Hz. Mehdi (as)’a da aynısının yapılacağına Kuran bu şekilde işaret etmiş oluyor. Yusuf Suresi’nde anlatılan, Hz. Mehdi (as)’a yapılacak olayların kısa bir özetidir. Onları sembolik anlatan ayetlerdir aynı zamanda.

Yusuf Suresi 10: “İçlerinden bir sözcü dedi ki: ‘Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf'u, onu kuyunun derinliklerine bırakın da bir yolcu kafilesi alsın.” Bu da orada Hz. Hızır (as)’ın o kişilerden birinin kılığına girdiğini gösteriyor. Mesela farz edelim bir kardeşi bir yere ayrılıp gidiyor onun yerine Hz. Hızır (as) geliyor hemen. Mesela yemek yemeye gittiğini düşün, Hz. Hızır (as) geliyor bunu o kardeşi görünümünde söylüyor ve “kuyunun derinliklerine bırakın bir yolcu kafilesi alsın” diyor. Bunu dinliyorlar. Sonra o kişi geldiğinde onu ona hatırlatmıyorlar “sen bunu dedin” falan demiyorlar. Böylelikle o söyledi zannediyorlar onlar da onu. Bak 9’uncu sure bu, bu 10, ikisi 19. Yine Yusuf Suresi 19 ayrı: “Bir yolcu-kafilesi geldi,” bu sefer bak 19’a kilitli, “sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı.” Hemen bak kova burcuna dikkat ediliyor. O kova zaten 5 bin yıldan beri, 15 bin, 12 bin yıldan beri Mehdiyet’in sembolü olarak hep kayalarda nakşedilmiştir biliyorsunuz. Bak Yusuf Suresi’nin 9’uncu ayeti, Yusuf Suresi’nin 10’ncu ayeti, ikisi birleşince 19. Yine Yusuf Suresi bu sefer 19’uncu ayet. “Bir yolcu-kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Hey müjde... Bu bir çocuk." dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi.” [Yusuf Suresi, 19] Bak şimdi “kuyunun derinliklerine bırakın da bir yolcu kafilesi alsın” diyor. Yolcu kafilesi zaten ayarlanmış, var yani önceden belli. Sonra ne diyor 19’da? “Bir yolcu kafilesi geldi.” Kafile de özel, ama kafilenin içindeki bir kişi özel. Bak diyor ki “sucularını” bu sefer sucu, bu sefer görünümü sucu görünümünde. Hepsinde bir isimle ortaya çıkıyor görüyor musunuz? Yani Hz. Hızır (as)’ın özelliği. “...o da kovasını sarkıttı.” Hep Hz. Hızır (as)’ın elinde kova vardır, Hz. Hızır (as)’ın özelliğidir. Bak görüyor musun ne diyor? “…o da kovasını sarkıttı.” Bütün yazıtlarda vardır Hz. Hızır (as)’ın elindeki kova, bak “…o da kovasını sarkıttı. ‘Hey müjde... Bu bir çocuk’ dedi.” Bak çok pozitif, sevinçle yaklaşıyor. “Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi.” [Yusuf Suresi, 19]

Yusuf Suresi 20’de: “Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.” [Yusuf Suresi, 20] Ama satışta Hz. Hızır (as) onun Mısırlı Aziz’e satılmasını ağlıyor. Bak her yerde devrede görüyor musun? Mısırlı bir Aziz’e satılmasını sağlıyor.

“Onu satın alan bir Mısır'lı (aziz,) karısına: "Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur” bak her yerde kolluyorlar görüyor musun? “…ya da onu evlat ediniriz" dedi. Böylelikle biz, Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik. Allah, emrinde galip olandır, ancak insanların çoğu bilmezler.” [Yusuf Suresi, 21] Mesela Hz. Hızır (as)’ın ünlü özelliğine de dikkat çekilmiş bak “kovayı sarkıttı” diyor. Açıkça Hz. Hızır (as) olduğu buradaki sembolle anlatılmış oluyor. Sucu, kova sahibi yani. Bütün kaya yazıtlarında vardır, kaya işlemelerinde vardır.

 

(Sayın Devlet Bahçeli, MHP'nin davasının Allah'ın koruması altında olduğunu söyledi. “Olağanüstü kongre derdine kapıldılar, temellerimizi dinamitlemeye çalıştılar, fitne kazanı kaynattılar, amaç; Türk milletinin son kalesini kapatmaktı, başardılar mı? Elbette asla. Davamız, dualıdır himaye Allah'tandır, destek aziz Türk milletinindir. Üç hilal, okyanus ötesinin eline düşemezdi, düşmedi.”)

Çok güzel, hayati bir konuşma yapmış Sayın Bahçeli. Hakikaten Türk milletinin, bir sağduyusu var, makul bakış açısı var. Bir de eşcinsel dünya lobisinin, meydana getirdiği İngiliz derin devletinin de yönlendirdiği sistem. Bu, MHP'yi altüst etmek istedi kendi kafasınca yani FETÖ hareketi. Buna müsaade edilmez tabii ki; çünkü milletin bir sağduyusu var, bir vicdanı var. Bu, mümkün değil. Dedikleri baştan sona doğru, anlattıkları Sayın Bahçeli'nin.

 

Espri Kolay Bir Şey Değildir. Zeka, Dikkat ve İrade Gerektirir. İnsanların Esprileri Genelde Mahcup Etme veya Küçük Düşürmeye Yöneliktir

Espri, aslında kolay bir şey değildir. Zeka gerektirir, dikkat ve irade gerektirir. Genellikle münasebetsizlik tarzında oluyor, mahcup etme tarzında oluyor, küçük düşürme tarzında oluyor; böyle espri olmaz. O, münasebetsizliktir, densizliktir, rahatsız etmedir. Ve espriyi yapan, büyüklük hissine kapılıyor ve karşıdakini mahcup etme amacını taşıyor. Bu, yakışık alacak bir hareket değil.

 

(Sayın Devlet Bahçeli, bütün dargınlıkları telafi edeceklerini, yalnızca davaya ihanet eden münafıkları affetmeyeceklerini söyledi. “Merhamet, meşruiyet ve muhabbetten ayrılmadan önümüze bakacağız; küskünlükleri telafi edeceğiz, dargınlıkları gidereceğiz; gaflete kapılıp, yanılıp, yenilip, yanlışa düşen, sonra da vicdanen pişmanlık duyan dürüst bir şekilde hatasını kabul edenleri tekrar kazanacağız. Ancak, bu davaya ihanet edenleri dünya durdukça affetmemiz söz konusu olmayacaktır. Trenden inenler, indikleri yerde kalmışlardır” dedi.)

Yani haklı konuşuyor, çünkü böyle zor bir durumda, Milliyetçi Hareket Partisi'nin konumunu da Türkiye için çok acil ve son derece önemli olduğu görüldüğü halde partiyi, keyif için sanki böyle bir siyasi parti derdi varmış gibi, bölmeye kalkmak son derece riskli bir hareket. MHP'nin, derli toplu, bir arada olması lazım. Sen Türkeş’i, MHP'den çıkarırsan geriye ne kalır? Neyi bırakmış oluyorsun sen geriye yani neyi savunacaksın? “Türkeş'i, partide anmayalım rahmetliyi” diyor. E neyi anlatacaksın? Seni eğiten o değil mi, sana dava ruhunu veren o değil mi? Vefa, sadakat yoksa MHP de yok demektir. Olur mu öyle şey? Ülkücü hareketin en önemli özelliklerinden birisi vefa, sadakat, metanet, sabır, irade, kararlılık, cesarettir. Sen bunu geri aldın mı biter.

 

(“Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) cinlere tebliğ yapar mı?” izleyici sorusu)

Onlar zaten gelirler. Mesela bizim bulunduğumuz alana da buraya da gelirler. Mehdi (as)’ın çalışma yaptığı, sohbet ettiği yerlere gelirler. İsa Mesih'in çalışma yaptığı yerlere gelirler. Bütün sohbetleri dinlerler. Peygamberimiz (sav)’in de sohbetlerini dinliyorlardı. Hatta milyonlarca olur, çok fazla. Çünkü iç içe giriyorlar ona da keçeleşme diyor Allah ayette. “Keçeleştiler” diyor. Çok müthiş bir yoğunlukta olurlar. Ama tabii insanlar görürse korkacakları için Allah onu göstermiyor. Onlar sohbeti hiç kaçırmazlar. Yani davet etmeden gelirler. Nitekim zaten cin çağırma seansı yapıldığında dikkat ederseniz hemen geliyorlar. Hiç bekletme olmuyor o hazırda olduklarını gösteriyor. Yani ne kadar meraklı olduklarını gösteriyor.

 

(“İnsan kendini cennetlik sayabilir mi?” izleyici sorusu)

Hüsnü zan eder. “İnşaAllah cennete gideceğim” der. Ama cehennem korkusu içinde de olacak. Yani o alttan alta durması lazım. Ama tabii ki mümin yani samimi, imanlı, açık şuuru var. Tabii ki yani zaten direkt cennete göre hazırlanıyor. Ama “aman münafıklık yapar mıyım, samimiyetsizlik yapar mıyım?” özellikle “samimiyetsizlik yapar mıyım?” diye korkup cehennem ihtimalinin de üstünde duracak. Ama hakim olan tabii ki cennet inancıdır. Yani Allah zaten diyor ki “Ben ne yapayım sizin azabınızla?” diyor.  Azap Allah'ın hoşlandığı bir şey değil beğendiği bir şey değil. Allah sevgiyi beğeniyor yani tutkuyu, sevgiyi, derin sevgiyi beğeniyor onu elde etmek için cehennem vardır. Ama gelenekçi kesim öyle zannetmez. Mesela Allah böyle insanları cehenneme atan, söz dinlemeyen haşa ancak işte Hz. Muhammed (sav) devreye giriyor arada bir tek onun sözünü dinliyor gibi gösteriyorlar. Allah sonsuz akıldır, sonsuz vicdandır, sonsuz merhamettir. Sonsuz akıl olan bir varlık sana az bir şey akıl vermiş o fındık kadar aklınla oturuyorsun Allah hakkında suizan ediyorsun. Bu çok korkunç bir şey, çok anormal bir hareket. Onu da sana zaten Allah veriyor ayrıca. Dolayısıyla Allah'a güvenmesi lazım müminin başından sonuna kadar. Hiçbir zaman için aksatmadan Allah'a güvenmesi lazım. Bu kadar nimeti, güzelliği gördüğü halde güvenememesi çok çirkin olur.

 

(“Deccaliyet neden estetiği istemez?” izleyici sorusu)

Çünkü güzellik varsa yani kadın güzelliğini istemez; homoseksüellik, kapanacak demektir. Mesela kadın dekolteyse, bakımlıysa, hoşsa, güzelse, homoseksüelliğin kapısı kapanmış oluyor. O yüzden homoseksüelliği geliştirmek için kadın dekoltesine şiddetle karşı olur deccaliyet. Kadının bakımlı olmasına, güzel olmasına, kaşını alması, saçını boyaması; efendim böyle hoş güzel giyinmesi, deccaliyetin asla kabul etmeyeceği bir şeydir. Ama homoseksüellerin süslü olmasını ister deccaliyet. Onlar, mini etek giysin, peruk giysin, efendim ne kadar boya varsa kullansın, cıvıklıklar yapsınlar, barlar açsınlar, eğlensinler, televizyonlarda falan görülsünler ister. Ama kadınların dekolte olarak herhangi bir yerde görünmesini deccaliyet asla istemez. Onun için yoğun bir baskı politikasını, dünya çapında uyguluyor ki, homoseksüelliğin kapısı açılsın, homoseksüeller daha rahat hareket etsin diye.

 

Mükemmelleşmek İçin Negatife İhtiyaç Var. Ruh ve Aklın Gelişmesi İçin Negatif Olanlar Gereklidir

Mükemmelleşmek için negatife ihtiyaç var. Yani sürekli pozitifle mükemmel olmak mümkün değil yani ruh, gelişmesi mümkün değil, akıl gelişmesi mümkün değil. Herkes güzel, herkes düzgün olsa ruh dünyamızda bir güç oluşmuyor, güçsüz oluruz. Güçlenmek için direnç gerekiyor. Mesela halter alıyorsun, yüz kilo ile çalışıyorsun, vücut ona karşı gelişiyor. Tersliğe karşı da anormalliğe karşı da vücut, bünye, ruh, kendini geliştiriyor; olgunlaşıyor, daha nezaketli oluyor, daha dikkatli oluyor, insanları dengede tutmayı öğreniyor. Öbür türlü, görüyorsunuz küt oluyor insanlar. Lafını, sözünü bilmiyor, münasebetsiz oluyor. Cennette öyle adamları düşün, münasebetsiz adamlarla dolu olduğunu düşün. Adam orada ne cennetin güzelliğini yaşayabilir, ne oranın meyvelerinin güzelliğini tadabilir; çünkü önce akla ihtiyaç var, normal ahlaka ihtiyaç var. Onun için bu eğitim şart. Başka türlü olmaz. Hangi eğitim keyifli olur? Zor olur eğitimler. Askeri eğitim oluyor mesela bayağı zor oluyor.

 

(“Yurtdışındakiler bizim ülkemize rahat rahat gelirken, bizim yurt dışına çıkmamız neden bu kadar zor?” izleyici sorusu)

Şimdi yurtdışından gelen buradaki heykele bir şey demiyor, resme bir şey demiyor, dekolteye bir şey demiyor, müziğe bir şey demiyor, insanların özgürlüğüne hiçbir şey demiyor. Ama buradan giden, heykel gördü mü gidip tükürüyor, dekolte kadın gördü mü homurdanıyor. Mesela bir kafeye gidiyor, kadın garson oluyor ona güler yüzlü, candan davranıyor. Kadına diyor ki, “başka erkeklerle bir daha görürsem seni bıçaklarım” diyor durduk yere. Onun için onlar da acayip korkuyorlar yani ne yapacaklarını bilmiyorlar. Hatta Türkler için kılavuz var, “size iyi davranan bir kadın, artık sizin kontrolünüze giren bir kadın değildir” diyor. “Ona böyle sertlik, ona hükümran olmak kafası içerisinde olmayın” diyor. Yani tabii bin kişinin içinde iki kişi bile olsa bu yeterli imajı vermiş oluyor. Gelenekçilerden üç-beş kişi bile olsa Türkiye ve Türkler hakkında çok kötü bir imaj meydana getirttiriyor. Nasıl IŞİD, Müslümanlar hakkında muazzam kötü bir kanaat oluşturttu çok küçük bir grup ama muazzam kötü bir kanaat oluşturdu, onun gibi buradan gidenler de gittiklerinde çok kötü bir kanaat oluşturtuyorlar. Az oluyor sayıları ama çok kötü bir kanaat oluşturuyorlar. Buna tedbir alınması lazım. Eğitilmeleri gerekiyor, bir de bu kafadaki adamları mümkün mertebe uzak tutmak gerekir.

 

Güzel Ahlakın Temeli Samimiyettir. Allah ile Sürekli Bağlantıda Olmak, Allah Aleyhinde Bir Saniye Bile Düşünmemek Önemlidir

Samimi olmak çok hayati bir konu. Allah'la, bağlantıyı hiç kesmemek ama çok dikkatlice, Allah'ın lehine pozitif olarak bağlantının durması gerekiyor. Bunu yapamıyor insanlar. İşte feleğe laf söyler, kader ah kader falan, yak bir cigara abi ya falan diyor. Bir anda Allah'ın aleyhine dönüyor. Allah'ın aleyhine döndüğünde Allah bir şey kaybetmez; sadece ezer. Çok vicdansızca bir hareket çünkü. Allah nimet verdiğinde de bu sefer şımarıyor, nimeti kesince tersleşiyor, bu çok basitlik yani çok sıradanlık. O zaman öyle bir adama cennet uygun olmaz. Allah cennet nasip etmiyor öyle tiplere.

 

(“Birkaç yıl içinde Türkiye’nin siyaseti nasıl olacak?” izleyici sorusu)

Çok büyük olaylar olacak Türkiye’de ve bölgede. Zaten görülüyor da ben fazla panik olmasınlar diye insanlar söylemiyorum yoksa detaylandırsam hemen anlarlar. Çok açık görülüyor olayların ne olacağı. Yer yerinden oynayacak. Ama hayret edeceksiniz bu simsiyah bulutların arkasından muazzam bir yağmur gelecek, sonra da muazzam günlük güneşlik baharlık bir ortam olacak. İşte Allah’ın kanunu bu çok şaşırtıcı. İnsanlar hop oturup hop kalkacaklar arkasından sükunet ve huzur dönemi.

 

(“Sizce şeytanın merhamet duygusu var mıdır?” izleyici sorusu)

Yok, böyle züppedir şeytan zaten göreceksiniz. Göreceksiniz değil aslında görüyorsunuz. Görülüyor mesela münafıklar hepsi klasik şeytandır. Züppedir, böyle bilmiştir. Kendini çok beğenir. Aklını çok beğenir. Allah’tan daha akıllı olduğu, daha vicdanlı olduğu kanaatindedir. Daha doğru teşhisler yaptığına inanır. Homoseksüeldir şeytan. Hiçbir zaman için kendi cinsiyetini yaşamaz. En başından beri homoseksüeldir Lut kavmini de zaten ilk homoseksüelliğe çeken odur. Bir erkek delikanlı görünümünde gelmiştir, Lut kavmini hepsini homoseksüelliğe alıştırdı. O ruhun zaten klasik bir züppeliği vardır. Bilmişliği ve ukalalığı, alışılmışın üstünde manyak üslupları vardır böyle dengesiz şeytanın üslubu vardır. Bakın dikkat edin İngiliz derin devletinin adamlarına bakın mesela Çiyan’ın üslubuna bakın vardır bu züppelik. Tam klasik şeytani bir üsluptur. Pratik o tip vakalara bakıldığında, münafıkların üslubuna bakıldığında bu açıkça hemen görülür.

 

(“İngiliz derin devleti kendi halkına zulmeder mi?” izleyici sorusu)

Hayret edilecek şey normalde yapmamaları gerekir. Kendi halkını da eziyor. Mesela savaşa sokuyor cayır cayır İngiliz askerlerini öldürtüyor. Kendi hükümranlığında olan devletleri de mahvediyor oralardan da asker topluyor, onları da ezdiriyor. Yani deli bir sistemdir. Mesela Üç Yüzler Toplantısı var adamlar tir tir titriyor koca koca adamlar. Papa nasıl korkmuş nasıl dehşet içinde anlatıyor deccali anlatırken? Çünkü hakikaten bir anda onları öldürebilir. Rahatça öldürtebilir Papa’yı. Daha önce de suikast da yaptırmışlardı çok rahat öldürtebilir. Baksana nasıl korkutmuş? Adama Darwinist ol dedi Darwinist oldu. Homoseksüelleri savunun diyorlar homoseksüelleri savunuyorlar. Ne derse onu yapıyor. Mesela buna “Darwinist ol” dedi hemen kabul etti. “Onunla konuşulmaz ona karşı gelinmez” diyor. Halbuki ayakta duramayan ihtiyar. Ama şeytanın etkisiyle gözünde büyütmüş. Öbür üyelerde çok korkuyorlar. O Üç Yüzler Meclisi falan. Adamlar tir titriyorlar deccali gördü mü, bir şey yapacak falan diye. Onu yok edebileceğini düşünüyor. Ruhunu alabileceğini düşüyor. Adamın hipnoz büyü gibi özellikleri olduğu için korkuyorlar. Halbuki tek tokatla şeyinin üstüne oturur. Sandalyesinin üstüne oturur. Tabi kanun hukuk emretmiş olsa olur ayrı mesele ama kanunen mümkün değil tabi ki.

 

1727’de ilk toplantılarını yaptı bu Üç Yüzler Komitesi, deccaliyetin 1727 ta o zaman. Bugün bu Chatham House gibi kurumlara yön veren asıl kurum bu. Jakop Dohas dünyayı üç yüz insanın yönettiğini bunların Wilson gibi Amerika başkanlarını dahi seçtiklerini belirtiyor. Bu Alman devlet adamı Walther Rathenau şunları söylüyor diyor ki; “Birbirini tanıyan sadece üç yüz adam Avrupa’yı idare etmektedir. Bu adamlar kedinden sonra kim gelecekse onu kendisi seçer. Üç yüzlerden birisi bu adamlardan tasvip etmedikleri her devleti yok edecek araçları bulunmaktadır” diyor. Deccaliyet sistemi olarak. Bu Üç Yüzler Meclisi hakkında bilgi verdikleri için bu Jakop Dohas’ı öldürdüler. Feci şekilde öldürdüler adamı. Bu Walther Rathenau da aynı şekilde feci şekilde öldürüldü bilgi verdiği için. Yasak bilgi verilmesi. Bu da derin devletin bir gösterisi yani görüyor musunuz acımasızlığı? Hiç fark etmiyor kendi elemanlarını falan da kendileri öldürüyorlar. Onun için acayip korkuyor kendi elemanları. Basınla sizin ne işiniz var diye ikisini de feci şekilde öldürdüler. Korkmalarının nedeni bu.



DEVAMINI GÖSTER