Sayın Adnan Oktar'ın 10 Mart 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 10 Mart 2018

 

(Adnan Bey, siz daha önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Zeytin Dalı Operasyonu’nun adını belirli bir hikmetle Kuran’ın işareti üzerine koyduğunu söylemiştiniz. Nitekim bugün Cumhurbaşkanımız da aynı açıklamayı yaptı ve şöyle söyledi: “Biz operasyonun adını Zeytin Dalı boşuna demedik. Rabbimiz ne diyor Tin Suresi’nde?” Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım; “Vettiyni vezzeytuni, Ve turi siyniyne, Ve hazelbeledil'emiyni. (Tin Suresi 1-3) Yani, İncire ve zeytine andolsun, Sina dağına, ve şu emin beldeye güvenli şehre. (Tin Suresi 1-3) Bakın Rabbimiz zeytine ve emin belde olarak bu beldeye yemin ediyor. İşte şimdi biz elinde zeytin dalı sallayanlara da selam olsun diyoruz. İnşaAllah bu emin beldeye de böyle yürüyoruz” dedi, maşaAllah.)

Tayyip Hocam dürüst delikanlı, samimi bir Müslüman. Oradan buradan laf atanların lafını anında ağızlarına tıkıyoruz. Laf olsun laf beri gelsin, münasebetsiz münasebetsiz itirazlar. Mantıklı makul hiçbir itiraz yapmıyorlar hiç. Zaten cevabını verdin mi hemen tık susuyorlar.

 

(Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Başkanı MHP Eski Milletvekili Atilla Kaya, Cumhurbaşkanımız’ın bozkurt işareti yapmasını şöyle eleştirdi: “Erdoğan AK Parti Mersin İl Kongresi’nde parmaklarıyla rabiasını sayarken araya bozkurt işaretini de sıkıştırmış. Buna da sevinenler olmuş. Allah’tan zamanında bizi uyarmıştı ‘gerekirse papaz elbisesi bile giyerim’ dedi diye de şaşırmadık” dedi.)

Her halükarda bozkurt bütün Türk milletine ait bir semboldür. Ne alakası var? CHP’li de bozkurt sembolü yapabilir, MHP’li de yapabilir, herhangi bir vatandaş da yapabilir. Türk milletinin sembolüdür bozkurt. Azerbaycan’a git MHP’yi bilmezler ama bozkurdu bilirler. Kazakistan’da, Tacikistan’da, Özbekistan’da birçok yerde birçok kişi MHP’yi bilmez ama bozkurdu bayağı iyi bilirler. Türklüğün sembolüdür. Dolayısıyla yakışık almamış üslubu. Tekelleştirme diye bir konu olmaz, anlamı da olmaz. Tayyip Hocam orada güzel bir jest yapmış. Bir Türk evladı olarak Türklüğün sembolü olan bozkurdu bozkurt işaretiyle ifade etmiş. Ve güzel bir tavır göstermiş, güzel bir hareket bu, güzel bir davranış. Takdir etmesi gerekirken yeren bir üslup çok çok garip olmuş. Ayrıca “papaz elbisesi de giyerim” bu Müslüman taktiğidir zaten. Birçok sahabe zamanında istihbarat amacıyla birçok yere gitmişlerdi. Osmanlı döneminde de Osmanlı istihbaratı birçok yere girmişti. Mesela kiliselere girmişlerdi papaz kıyafetiyle, papaz görünümüyle girdiler. Başka ibadethanelere girdiler, başka yerlere girdiler her yere girdiler. Nitekim şu an Milli İstihbarat Teşkilatı da faaliyet sahası içerisinde bu yöntemler vardır. Bir devlet adamı olarak devletin ali menfaatleri için ‘ben gereken her şeyi yaparım’ diyorsa bir insan bu bir yiğitliktir, bir üstünlüktür. Çok önemli bir işareti ifade ediyor, diyor ki; “Ben bir şey yaptığımda sakın bunu yanlış anlamayın, bir bildiğim vardır, bir taktik yapıyorumdur” diyor. Nitekim ne demişti? “Ben Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıyım.” Millet “abov Türkiye gitti” falan dediler “İslam alemi gitti” falan dediler. Sonra ne yaptı? Afrin’e beş koldan girdi hilal hareketiyle. Hani eş başkan? Eş başkan böyle bir şey yapmaz, değil mi? İşte sözünün anlamı buydu “ben gerekirse papaz kıyafeti de giyerim.” Mesela buraya istihbaratçılar da geliyorlar, şunlar bunlar da geliyorlar. Adamlara “ha, hı” diyor yani, konuşmalarını dinliyor. Kabul ediyor anlamında değil. Aslında biz hiç sokmayız onları da ayrı mesele. Ama gerekirse de onlar olmasa da başkasını istihbarat amacıyla dinleyebilir. Yani orijinal kaynaktan konuyu öğrenmek için dinleyebilir. Devletin başı. Yani ledün ilmi hakkı vardır cumhurbaşkanının, ledün ilmi hakkı vardır. Tabii vahiyle olan ledün ilmi tarzı değil, öbür tarzdaki ledün ilmi. Papaz kıyafetinden kastı ledün ilmidir-ilmi ledün. Yani “zahire bakmayın batına bakın” diyor. Kastedilen bu. Daha da genişletilecek olursa anlam daha da genişler ama şu an yeterli açıklamayı yaptık.

 

(Yeniçağ internet sitesi Genel Yayın Yönetmeni Batuhan Çolak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bozkurt işareti yapmasını samimi bulmadığına dair bir paylaşımda bulundu. Ve daha önce Cumhurbaşkanı’nın bozkurt karşıtı bir açıklama yaptığını hatırlattı. “22 Ocak 2017’de ‘AK Partililer bozkurt işareti yaparsa şaşırmayın’ yazmıştım. Önce Başbakan Yıldırım, bugün de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bozkurt yaptı. Aynı Erdoğan ‘ben bozkurtla dolaşmıyorum, ben eşrefi mahluk olan insanlarla dolaşıyorum’ demişti” dedi.)

O zaman için öyle demiş olabilir. İnsan zamanla gelişiyor, birçok eski inandığı şeyi terk ediyor. Dedi mesela “Ben Saadet Partisi’ndeki, Milli Selamet Partisi’ndeki mantığımı değiştirdim” dedi. Sonra yine değiştirdi tavrını ve Milliyetçi Hareket Partisi’yle iç içe oldu. Demek ki Türklüğün sembolü olan bozkurdu güzel bulmuş yani bir putperest işareti gibi değil Türklüğü güzel anlatan hoş bir amblem olarak görmüş. Çünkü mübarek bir hayvandır kurt, temiz asil bir hayvandır. Dolayısıyla fikirlerinin değişmiş olması son derece normal. O bozkurt işareti yapmasıyla milyonların gönlünü fethetti. Son derece isabetli ve doğru hareket ediyor. Batuhan Çolak aslında iyi bir insan, dürüst bir insan. Güzel bir şeyi güzel karşılaması lazım. Olmamış bu üslup, olmamış. Bozkurdun unutulmaya çalışıldığı bir dönemde, Rahmetli Alparslan Türkeş’in isminin unutturulması için gayret edildiği bir dönemde bozkurdu gündeme getirmek akılcı bir hareket, güzel bir hareket. Sayın Alparslan Türkeş’i de tam anlamıyla gündemde tutacağız ve tırmandırarak gündemde tutacağız. Unutulmasına asla müsaade etmeyiz.

 

Yanlış Yapmak Çok İyi Bir Eğiticidir. Mümin Yaptığı Yanlışlarla Doğru Yolda Olmakta Kararlılık Kazanır ve Hep Doğruyu Arar

Kesindir demeyeyim ama yanlışlar çok faydalı. Çok çok faydalı ve çok etkilidir. Çünkü yanlış bir kere insanı geriyor zaten, kızıyorsun yanlışa ve doğruyu yapmada azimli oluyorsun. Ve her doğruyu yaptığında da bazen o yanlış da aklına geliyor. O yüzden eğitici olarak çok mükemmel bir şey yanlış. Allah onu özel yaratır. İstesen de, kader geriye de alınsa yine olur o. O yüzden yanlışa üzülmek doğru değil. Çünkü pişman olmuşsun, pişman olma demek üzülme anlamında değil. “Pişman oldum” diyor, içki içiyor sabahlara kadar, kafasını duvarlara vuruyor. Pişman olma öyle olmaz, akılcı olarak vazgeçme ve dikkatlice bir daha tekrar etmemede azimli olmaya denir pişman olma diye.

 

(Şam Üniversitesi Öğretim Üyesi Bessam Ebu Abdullah, Çarşamba günü Suriye’nin en yetkili karar mercii ve medya mensuplarıyla özel bir toplantı yapıldığını söyledi. Bu toplantıda Şam hükümeti YPG’yi ülkeyi bölmeye çalışan bir terör örgütü olarak gördüğünü söylemiş ayrıca Türkiye ile işbirliği konusunda hükümet yetkilileri şunları söylüyor: “Kardeş Türkiye ile sorunları görüşmeye hazırız. Ancak masada sadece YPG-PKK meselesi değil tüm terör örgütlerine karşı ortak mücadele konsepti olmalıdır. Erdoğan ile görüşme de kucaklaşma da olabilir. Yeter ki bu görüşme ve kucaklaşma Suriye, Türkiye ve bölgenin bütünlüğü, egemenliği ve birliğine hizmet amaçlı olsun” denilmiş.)

Türkiye bölgenin hatta dünyanın en samimi ülkesidir, en merhametli ülkesidir. Böyle hiç kimsenin canını yakmaya, kimseyi huzursuz etmeye de Türkiye’nin niyeti yok. PKK zihniyet olarak Allahsız, Kitapsız, dinsiz, imansız İslam düşmanı. Rahatça adam öldüren, insanlarımızı şehit eden acımasız, gaddar, psikopat bir yapılanma. Bir de homoseksüel bunlar. Biz bunlardan tiksiniyoruz özetle ve çok tehlikeli buluyoruz, pislik buluyoruz. Bu adamlarla beraber yaşamak istemiyoruz, iğreniyoruz yani. Suriyelilerle bizim ne alıp-veremediğimiz olur? Kardeşimiz, beraber camide Alevi de olsa, Şii de olsa, Bektaşi, Sünni hep beraber camide namaz kılarız, beraber yemek yeriz, sohbet ederiz. Düğünlerimiz bir, eğlencemiz bir her şeyimiz bir, yemek yapma stillerimiz bir. Biz bizimle anlaşırız bizim problemimiz hiçbir şekilde olmaz. Bu pislik ahlaksızları istemiyoruz tiksiniyoruz adamlardan. Adını bile duyduğumda tiksiniyorum, olay bu. Suriye ile ne alıp-veremediğimiz olabilir yani? Toprağı işgal... Yok kardeşim. Ha şu anlamda biz işgal etmiş olarak kabul edebilirler ki öyle bir şey yok da öyle düşünüyorlarsa; oranın bize dost olmasını istiyoruz. Yani biz bir yeri aldıysak orası bize dost olmalı. Biz boş yere emek vermek istemeyiz. Mesela Afrin’i aldıysak Afrin bizimle dost olmalı. Biz Afrin’i seviyoruz, Afrin’in de bizi sevmesi lazım, şehit verdik buna karşılık sevgi isteriz. Bu sevgiyi göremezsek bekleriz o zaman, o sevgiyi görünceye kadar bekleriz. Bu olmaz, aksini istemeyiz. Çünkü o da başka türlü bir PKK kafası olur. Yani nefret adamı oraya gelirse yine istemeyiz biz. Bize dost olan bizi seven gelsin o kadar, istediğimiz bu. Suriye bizi seviyorsa biz Suriye’yi kat kat severiz hiçbir sorun çıkmaz.

 

(“Başarının temelinde ne yatar?” izleyici sorusu)

Başarının temelinde, sana garip gelecek ama başarı diye bir şey yok. Sadece kadere tabii olmak vardır. Başarıyı zaten Allah yaratmıştır. Sen, samimi olursan. Mesela bak Mehdi (as), başarılı. Mehdi (as)'nin, ne özelliği var? Sadece Allah'ın ruhu, başka bir özelliği yoktur. Allah, onu seçmiş. Onun başarısı diye bir şey kesinlikle yok, Mehdi (as)'nin. Allah, ne varsa getiriyor; ne varsa kaderde getiriyor. O, ona sadece sabır gösteriyor ve samimiyet gösteriyor o kadar. Peygamberimiz (sav) de böyledir. Hz. İsa Mesih de öyle, mesela ölüye “kalk” diyor. Allah veriyor ona o gücü. “Ya mübarek amma gücü var” diyor. O, onun gücü değil; Allah'ın gücü. Nasıl yapsın onu o? Allah'ın, mazlum bir kulu, onun bir özelliği yok. Allah, sana o gücü verse, sen de kaldırırsın ölüyü. Allah, sana verse o gücü, sen de kaldırırsın.

 

(“Beyin insanı yanıltır mı?” izleyici sorusu)

Beyin tabii yanıltır çok rahat ama tabii beyin deyince de insanlar o et parçası bir şey yapıyor zannediyor. Beyinin etkisi sıfırdır, beynin hiçbir fonksiyonu olmaz öyle gibi görünür. Kasapta satılıyor koyun beyni bakın hiçbir şey yoktur blok ettir. Onun yapacağı hiçbir şey yoktur doğrudan Allah’ın verdiği akıl vardır. Allah’ın yaratması vardır onun dışında bir şey olmaz. Beyin, dışarıdaki titreşimi sana nasıl görüntü halinde göstersin ve nerde nasıl ışık yaratsın? Nasıl ışık yaratsın et? Işık yaratacak ışığı da sana gösterecek, renk yaratacak rengi sana gösterecek. Ses yaratacak sesi sana gösterecek, tat yaratacak tadı sana duyuracak. Dokunma hissini meydana getirip sana bunu hissettirecek beyin yapacak bunu böyle bir şey olmaz doğrudan ruhtur yapan.

 

(“Dava insanı olmanın temel özellikleri nelerdir?” izleyici sorusu)

Dava adamı orada yanlış anlaşılıyor olabilir. Müslüman için bir isim var zaten Müslüman, davası da zaten Kuran’dır. Şimdi ayrıca bir dava adamı kafası oluşmuş oluyor. Halbuki Müslüman zaten güzel ahlakının gereği olarak bir hayat yaşıyor, onu dava olarak da ayrıca bir bölüme ayırmak olmaz yani hepsi onun içindedir. Ama ona dava diyelim mi diyelim bir mahsuru yok yani öyle bir daha iyi anlaşılması için denebilir. Mesela bak gecenin üç buçuğu geçmiş mesela bu bir davadır. Adam vurup kafayı yatar bu saatte normalde öyle bir şey olmaz. Ama biz böyle bir fırsatı en iyi şekilde değerlendirmek istiyoruz. Mesela beşe kadar en az değerlendiriyoruz yani sağlığa sıhhate zarar vermeyeceğini bilsek daha da devam edeceğiz, bu bir davadır. Bu neden? Allah’ın varlığını bilmenin de üstünde Allah'ın büyüklüğünün farkındayız. Ama şimdi bak her zaman söylüyorum, bir hamal amcaya “Allah büyük” diyor “Allah Kerim bir şey yapar bize” diyor. Büyükten kastını bilemez adam, onun için ev vardır, bahçesi vardır en fazla gökyüzü vardır gökyüzü kadar bilir. Allah büyük deyince o tarz bir şeyler bilir yani tarlayı yaratır, koyunları yaratmıştır. Amansız büyüklüğünü tam kavrayamaz onun için de gücünün belirli sınırlarda kalacağını düşünür Allah’ın. Zaten dua ederlerken de duyurmak için bayağı bir uğraşıyorlar da dikkat ederseniz. Anlatamadığı kanaatinde oluyor tekrar tekrar söylüyor yani Allah’ı haşa böyle zor anlayan birisi gibi görüyor. Halbuki ona dua ettiren zaten Allah. Allah’ın büyüklüğünü anlayan kişi kader içerisinde zaten dava denilen olayın içerisine sokulur ve o onu yaşar o. Mesela Bediüzzaman dava adamıydı. Peygamberlerin hepsi dava adamıdır. Süleyman Hilmi Tunahan dava adamıdır. Alparslan Türkeş rahmetli dava adamıydı. Erbakan Hocamız dava adamıydı.

 

Zebur’dan Mehdi (as) İle İlgili Açıklamalar

Mezmurlar yani Zebur’da Kuran'ın işaret ettiği ayet, Kuran'da Allah diyor ki; “Zebur’da var” diyor, “bakın” diyor. Dünya hâkimiyetiyle ilgili bak diyor ki Allah; “Davut soyundan güçlü bir kral” Mehdi’yi “çıkaracağım.” Zebur’a bakın diyor, biz bunu görüyoruz. “Mesh ettiğim” seçtiğim “kralın soyunu ışık olarak sürdüreceğim. Düşmanlarını utanca bürüyeceğim” rezil edeceğim diyor, “ama onun başındaki taç parıldayacak” diyor. Kuran, “Zebur’a bakın” diyor, baktık işte bu. Yine Allah Zebur’a bakın diyor bu konuda, gönderme yapıyor Allah; “Kralın” Mehdi’nin “adı sonsuza dek yaşasın, güneş durdukça adı var olsun, onun aracılığıyla insanlar kutsansın, bütün uluslar ‘Ne mutlu ona’ desin!” Bak, onun aracılığıyla insanlar kutsansın; insanları kutsayacak. “Bütün uluslar ‘Ne mutlu ona’ desin!” (Mezmurlar 72/17) Mezmur demek Zebur demektir. Mezmur kelimesinin karşılığı Zebur’dur. Kuran'da diyor; “Zebur’da böyle geçiyor” diyor Allah. “Bakın” diyor, Zebur’a baktığımızda bunu görüyoruz. “Mehdi egemenlik sürsün denizden denize Fırat’tan yeryüzünün ucuna dek.” Bak, Fırat’tan yeryüzünün ucuna dek, Fırat Türkiye’de zaten. Orada bir gönderme yapılmış. “Yeryüzünün ucuna dek” her yer Amerika, Rusya. “Rab kralını” Moşiyah’ı, Mehdi’yi “büyük zaferlere ulaştırır. Mesh ettiği krala” Mehdi’ye “sonsuza dek sevgi gösterir.” (Mezmurlar 18/50) Arapçada kitap anlamına geliyor Zebur, İbranice’de mektup anlamına gelir, Zebur. Zebur, bugün Kitab-ı Mukaddes külliyatı içinde Mezmurlar adıyla yer almış bulunuyor. Mezmurlar diye bakılınca ve 150 mezmurdan oluşur. Kuran buna dikkat çekiyor, “orada dünya hâkimiyetinden bahsediyor” diyor Allah. Yine Zebur’da; “Mehdi'nin üzerine celal ve haşmet koydun.” (Mezmurlar 21/5) “Mehdi'nin krallığının asası adalet asasıdır.” Bak, “Mehdi'nin krallığının asası adalet asasıdır, doğruluğu sever kötülükten nefret edersin.” Ucu bucağı yok, yani Zebur’da genişçe Mehdiyet anlatılmış. “Dağları aşıp gelen müjdecinin ayakları ne güzeldir” diyor. Mehdi (as)'nin ayaklarının güzel olduğunu belirtiyor Zebur. “Dağları aşıp gelen müjdecinin ayakları ne güzeldir. O müjdeci ki, esenlik duyuruyor. İyilik müjdesi getiriyor, kurtuluş haberi veriyor.” (Yeşaya 52/7) Ama çok acayip değil mi, ayaklarına kadar dikkat çekilmesi? “Dağları aşıp gelen” yani uzaklardan geliyor çünkü. “Rab'den korkan o adam kimdir? Canı iyilikte oturacak.”

 

(“Topkapı’daki Kutsal Emanetleri kim kullanacak?” izleyici sorusu)

Topkapı’ya kutsal emanetleri koyan Allah onu tabii ki bir amaçla oraya koydu, zamanı gelince onu kullandıracak. Resulullah (sav)’in hırkası niye tamir edildi? Çok sağlıklı, sıhhatli, tam giyilecek hale geldi, kılıcının bakımı yapıldı her şey tamam.  Mehdi (as)’nin teberrüken giymesi içindir. Sancak-ı Şerif de hazır, inşaAllah Mehdi (as)’nin zahir olduğu durumda o gün teberrüken Mehdi (as)hepsini kullanacak ve bunu göreceğiz ve Mehdi (as)’nin Türkiye’den çıkacağının, İstanbul’da çıkacağının da imzasıdır bu, net delilidir. Çünkü kutsal emanetler olmadan Mehdi (as) çıkmaz. Kutsal emanet de İstanbul’da olduğuna göre, Mehdi (as)’nin İstanbul’da çıkmasının mecburiyeti açık, aleni net görülüyor yani kesin delil. Alametler, emanetler, nerde ise Mehdi (as) ordadır. Kutsal emanetlerle çıkacağına göre, kutsal emanetler de olmadan Mehdi (as) çıkmayacağına göre, kutsal emanetler de İstanbul’da olduğuna göre, yer netleşmiş. Kesin İstanbul’da çıkacak.

 

(Adnan Bey, Zeytin Dalı Harekatı’nın 50. gününde, TSK ve ÖSO, Afrin kent merkezinin çevresindeki tüm köyleri ve tepeleri aldı ve bu tepelere konuşlandı. Şu anda bir kaç kilometre uzakta olan Afrin Kent merkezini gören hakim tepelere ulaşılması ile Afrin tamamen kuşatılmış oldu.)

Bu kuşatma zaten aldı demektir. Artık bundan sonrası teferruat. Sarmayı iyice yapıp iyice alana oturduktan sonra, kenar şehir evlerden başlayarak evlerde de yani o alınan yerlerde de, sabitleme ve iyice oturma yaparak yani tam böyle savunma mevzilerini iyice pekiştirerek, adım adım adım adım merkeze doğru ilerlerler. Yani ilk alınan yerlere iyice yerleşmek çok önemli. Ondan sonrası kolay. 1-2-3-4-5 sonuna kadar giderler. Şimdi ben askere zaten ne tavsiye vermek isterim, ne de taktik vermek isterim ama içim rahat etmediği için söylüyorum. Yoksa asker çok mükemmel planlıyor. Ordumuzun teknik gücü de çok iyi, istihbaratı da çok iyi. Her şey çok iyi, aşkı şevki de çok iyi ama sessiz de kalamayız tabii ki. Bir fikir, düşünce ifadesinde fayda var.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eğer siviller olmasa Afrin’i ele geçirmek 3 günlük işti” dedi. Suriye'de, teröristler ve kimi ülkeler gibi vicdanımızı, ahlakımızı, hassasiyetlerimizi rafa kaldırmış olsaydık Afrin'i ele geçirmek 3 günlük işti. Ama biz çok hassasız. Biz, onlar gibi olmadık, olmayacağız. Amacımıza ulaştıktan sonra, sınır güvenliğini sağlayarak topraklarımıza döneceğiz” dedi.)

Ne 3 günü? Allah vermesin ama en fazla 5-6 saat sürerdi. Olur mu, halı bombardımanı yapılır, bütün şehri yerle bir edersin. Yani ayakta tek bir şey bırakmazsın dümdüz olur. Halı bombardımanı yani halı bombardımanı demek, santim santim bombalama, böyle birer ikişer metre arayla. Öyle yapıyor bazı ülkeler halı bombardımanı. Hiçbir kimse kurtulamaz Allah vermesin. Uzamaz da, öyle bir şey olmazdı yani en fazla 5-6 saat sürerdi. Tayyip Hocam ehli iman tabii, Allah'tan korkuyor, Müslüman insan, vicdanlı insan var gücüyle özen gösteriyor. Suriye'de maşaAllah, Allah kısa sürede zafer verdi. Aslanlara da dolma yapmaya başlamışlar iyi, gördüm hoşuma gitti. Yaprak dolması, çok önemli, zeytinyağlı. Askere ne ya bir dolmayı bir lokmada yutar. Lokma hesabı ile sayacaksın. Bir askere, 40 dolma olması lazım. Ancak, 40 lokma, 40 dolma yani inşaAllah. Biber dolması, zeytinyağlı falan gelsin aslanlara. Her yerde yapalım. Helal olsun.

 

Her Atom Bir Alemdir. Atomda İnsan Aklının Çok Üstünde Bir Akıl Vardır. Müthiş Bir Hızla Milyarlarca Senedir Dönüyorlar ve Bir Kere Bile Çarpışmıyorlar. Bu, Allah’ın Muazzam Bir Sanatı ve İlmi

Atomlar, akıl almaz akıllı. Ya kardeşim 100 bin tur atıyor saniyede ve bak her an yörünge değiştiriyorlar yani sürekli nereden geleceği belli değil. Birbirine nasıl vurmaz bu? Bir tane, 2 tane, 10 tane değil. Saniyede 100 bin tur atıyor. Saniyede 100 bin tur ve nereden döneceği belli değil, nereden geçeceği belli değil. Her an yer değiştiriyor, her an hiçbiri birbirine vurmuyor. Bu ne bu?

Çok büyük olay ve her biri bir alem. 15 milyar yıldan beri dönüyor. Balyozla demirin üzerine vuruyorsun atom yerinden bile kıpırdamıyor muhatap dahi olmuyor. O dönme var ya dönme işi adam 100 bin kere dönüyor kale dahi almıyor o balyozla vurulmayı hiç, yani milim santim kıpırdamıyor devam ediyor.

Bu atom altı parçacıklar işte bu dönenler saniyede 100 bin tur atıyor 15 milyar yıldan beri dönüyor. Ömre bak,15 milyar yıl gazı yok, tuzu yok, benzini yok, hiçbir enerji kaynağı yok sadece Allah dedi diye dönüyor. Normalde enerji kaynağına ihtiyacı var, yok enerji kaynağı. Balyozla vuruyorsun hiçbir şey olmuyor, oksi asetilenle yakıyorsun hiçbir şey olmuyor.

Çekirdeğin etrafında saniyede 100 bin kilometre hızla dönüyor. Bak, çekirdeğin etrafında saniyede 100 bin kilometre hızla dönüyor. Bana mısın demiyor. Ne kadar? 15 milyar yıldan beri ömre bak. Bazen 100'e yakın elektron aynı yörüngede dönüyor. Bazen de elektronlar yörüngeler arası geçiş yapıyorlar hiçbir şekilde birbirlerine dokunmuyorlar sıyırma bile yok, kenardan sürtme bile olmuyor hiçbir şekilde dokunmuyorlar. Neden yörünge değiştirmeye gerek duyuyor o da belli değil. Yörünge değiştirdiği gibi ayrıca nereden geçeceği de belli değil. Her an onu değiştiriyor ama buna rağmen hiçbir şekilde birbirine vurmuyorlar 15 milyar yıl. Görüyor musun hızı? Bir saniyede en az 1 milyon tur yapıyor. 1 saniyede tik tak 1 milyon tur ve çarpma kesinlikle yok. 1 milyon tur atıyor hiçbir şekilde birbirine vurmuyor. Mesela 100 parça birden hareketli hiçbir şekilde çarpmıyorlar.

Saniyede 100 bin kilometre hız bu ne demek? Ve tek bir saniyede 1 milyon tur, 1 milyonu bir düşünün 1 milyon 1 saniye. Çekirdeğe oranla mesela ta Eminönü'nde dönüyor adam ona göre düşünün, çekirdek buradaysa o Eminönü'nde ve 1 milyon tur atıyor ve çarpma diye bir şey yok. Mesela balyozla vurdun mu demir ne olması lazım atom çok hassas bir şey bu derhal darmadağın olması lazım değil mi? Hiç o 1 milyon dönme muntazam devam ediyor o hiç onunla muhatap olmuyor.

 

(“İnsan canı alınırken melekleri görür mü?” izleyici sorusu)

Yani o boyuta girdiğinde zaten ani bir netleşme meydana geliyor uyanma tarzında, uyanma olduğunda oradaki varlıklar zaten melek olmuş oluyor. Gayet güzel neşeli, sevecen, çok saygılı bir tavırla karşılaşır. Bu alemin net rüya olduğunu o zaman hemen anlar insan zaten dikkatlice bakan rüya olduğunu hemen görür, anlaşılıyor çok net anlaşılıyor. Orada tam uyandığına kanaat getiriyor halbuki yine uyanmış olmuyor o da bir rüya aslında, o da bir görüntüdür. Ama çok net olduğu için öyle aksi düşünülecek gibi olmaz çok keskindir. Melekler de düzgün, eli yüzü düzgün insanlar şeklindedir. Yani öyle o kadar şaşırma olmuyor onu söyleyeyim. Ayette de açık açık görülüyor, öyle şaşıran bir insan üslubu hiç yok. Herkes normal karşılıyor. Allah alıyor o şeyi insanların üzerinden, o heyecanı alıyor.

 

Hadis Açıklamaları

Resulullah (sav) diyor ki bir hadis, yeni bir hadis: “Allah bir ümmeti yarım günden öteye geri bırakmaz” yani hicri 1500’den öteye artık gitmez, hicri 1500’den sonra artık kıyamet kopar. “Hilafet merkezi, Mehdi (as)’nin sofrasını görmedikçe, Allah bu ümmeti yarım günden öteye bırakmaz” yani hicri 1500’den öteye ümmet devam etmez. “Hilafet merkezi, Mehdi (as)’nin sofrasını görmedikçe de kıyamet kopmaz, hilafet merkezi Mehdi (as)nin sofrasını gördüğünde, İstanbul fetih olunur” diyor. “Konstantinopolis” sahabelerden Ebu Salebe (ra), Peygamberimiz (sav)’den naklen söylüyor, Mehdi (as)’nin sofrasını görecek diyor, hilafet merkezi. “Sofrayı görmedikçe kıyamet kopmaz, sofrayı gördüklerinde de İstanbul fetholunur” diyor. “Mehdi (as)’nin sofrasını görecek hilafet merkezi” diyor Allah Allah. Mübarek kim bilir nasıl bir sofra kuracak ki, neler olacak ki, dikkati çekecek bir olay ki söylenmiş.  Üç ayrı hadis var bununla ilgili.

İbni Abbas’dan ayrı var aynısı.  Ebu Salebe’den ayrı var. Yine İbni Abbas’dan var. Aynı hadisi aynı şekilde söylüyorlar.  İbni Abbas da diyor bak. “Allah bu ümmeti yarım günden öteye bırakmaz.” Yani Hicri 1500’ü geçmez. “Hilafet merkezi Mehdi (as)’nin sofrasını görmedikçe kıyamet kopmaz, hilafet merkezi Mehdi (as)’nin sofrasını gördüğünde, Konstantiniyye fetholunur. Çok net. Kim bilir nasıl bir sofra ki; dikkat çekecek demek ki. Büyük bir olay. 

Mikdash Exodus Rabbah bölümünde Mehdi (as)’nin Tevrat kaynağı İstanbul’dan çıkacağını söylüyor. Bak 4000 yıllık Tevrat, İstanbul’dan çıkacağını söylüyor Mehdi (as)’nin. Peygamber (sav) İstanbul’dan çıkacak diyor tamam, ama Tevrat da İstanbul’dan çıkacak diyor. Bak İsrail Musevilerin yurdu değil mi? Mehdi (as)’nin çıkış yeri İstanbul’dur diyor. Roma diyor. Roma, İstanbul. Konstantin tarafından Latince Nova yani Roma denmiştir biliyorsunuz. Yeni Roma ismi verilmişti İstanbul’a. “Mesih Mehdi Roma’da olacaktır” (Kohelet Rabbah 1/9) diyor.



DEVAMINI GÖSTER