Sayın Adnan Oktar'ın 7 Mart 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 7 Mart 2018

 

(Ordumuz Afrin merkeze dayandı Adnan Bey. Bugün Afrin’in kuzeydoğusundaki Kefr Cenne ve Meşale köylerinin alınmasıyla Afrin’in merkezine 9 kilometrelik bir mesafe kalmış oldu. Kefr Cenne köyü Afrin’e kuzeydoğudan açılan yoluna açılan bir kritik yer. Afrin ilçe merkezinden önceki son büyük yerleşim yeri.)

İşte çok özenli, dikkatli davranıyor zaten ordumuz. 9 kilometre mi kalmış? Bitmiş. Zaten abluka demek bitirmek demektir. Yani sen onu çembere aldıysan orada hayat bitti demektir. Teslim alındı demektir. Ondan geri kıvranacaklar hoplayacaklar zıplayacaklar demektir, o önemli değil. Yani çembere aldın mı teslim aldın zaten. Artık elinde adamlar iguana konumundalar yani. İguana hoplatır gibi hoplatırsın, ondan gerisi dert değildir. Ama giriş-çıkışın tamamen yasaklanması, kapanması. Allah mübarek etsin. Allah gazalarını başarıyla sonuçlandırsın, Allah güç-kuvvet versin. Oralar boş değil. Gerekeni yapsınlar.

 

(“Yüksek sesle konuşmak kötü bir davranış mıdır?” izleyici sorusu)

Şu uyuz uyuz konuşanlara göre onlara ben razıyım. Mıy mıy mıy zorbela duyuluyor “efendim bana mı diyorsun?” diyor adam. Böyle pirifani dedeler olur ya zorbela konuşur. Sen delikanlı adamsın, delikanlı kızsın. Böyle ağır ceo takılıyorlar zorbela konuşuyor. Yeni moda çıkmış bu. Ama bir de böyle ağzından köpükler saçarak konuşanlar, bağırarak konuşanlar var onlar sinirleri bozuk tipler tabii. Onlara tıp ne tavsiye eder, nasıl sakinleştirici bir ilaç, doktora gidecekler. Güzel bir şey değil tabii. Sinirleri çok gergin olduğundan oluyor onların, akıl almaz gergin oluyor. O içine kapananlar da şeytanla düz kontağa geçmiş oluyorlar. O kadar ses kısılması normal değil. Daha doğrusu normal bir sesle konuşmak lazım. Onları düzeltmeye çalışmak güç olur. Yani aptal, akılsız böyle problemli tiplerle uğraşmak çok zor. Yıpratır, gençleri de yıpratır herkesi yıpratır. Yalnız bırakın, öyle tipleri yalnız bırakın. Sizi psikolojik olarak çok çökertir öyle tipler. Derhal uzak durun. Böyle güzel, neşeli, makul, dengeli insanlarla konuşun. Aklı başında insanlar onlar bereket getirir size. Ömrünüz uzun olur, kalbiniz ferah olur. Onlar illet getirir insana yani beladır uzak durun.

 

(“Kalbe gelen sıkıntıları ve vesveseleri nasıl giderebiliriz?” izleyici sorusu)

Şimdi vesvese ayrı sıkıntı ayrı. Sıkıntı, kalpte olan hafif bir ağrı ve sızı şeklinde oluşan olay o zaten bir alamettir yani anormal bir durum var demektir. Onu alarm olarak bize bildirir vücut Allah’ın dilemesiyle. Vesveseyi hiç kaale almayacaksın. Vesvese, binlerce vesvese olur. Vesveseye en güzel verilecek cevap hoşttur. Hiç cevap vermeyin kaale de almayın. Onunla uğraşmak çökertiyor insanları mahvediyor. Özellikle genç kızlar çok hassastırlar, vesvese hayatlarını cehenneme çeviriyor. Hiç kaale almayın. Yok hükmünde yok, o kadar.

 

(“Yuvayı neden dişi kuş yapar?” izleyici sorusu)

Kadınların üstüne o ağırlığı yıkmak için erkeklerin çıkarttığı bir taktik. Bunlara inanmayın. Ne alaka? Adamın işi gücü nedir? Kadın evleniyor, diyor ki adam “yuvayı dişi kuş yapar hadi evi sen hazırla” diyor. Sen? “Ben gezeceğim” diyor. Erkek kuş yapsa olmuyor mu dişi kuş yapacağına? Bunlar hep kadının sırtına bir şeyler yüklemek için çıkarılmış masallar. Öyle şey olmaz. Ne alakası var? Kadınları her şeyde ön plana getirip erkekler kendilerini geriye çekmek istiyorlar. Her yerde görev alması lazım. Bir de ev kurmak çok zor bir şey, kadın onunla nasıl uğraşsın? Hem çocukla uğraşacaksın, hem yemek yapacaksın, hem evi hazırlayacaksın diyor, olmaz öyle şey. Yuvayı da dişi kuş falan yapmaz. O, erkeklerin kaçamak politikalarının bir yansımasıdır. Her yerde kadın için böyle yüklemeler yapılmıştır. Ev yapmak ne demek? Neden kadının üzerinde sorumluluk olsun o konuda? Bütün sorululuk neden onda olsun? Zaten oradaki ifadede “bütün sorumluluk kadının üstündedir” diyor. Olmaz böyle şey.

 

(“Nasıl güçlü ruha sahip olabiliriz?” izleyici sorusu)

Ruh tamamen Allah’ın kontrolünde olduğu için Allah ile akıllı bağlantı gerekir. Yalnız Allah ile bağlantıda en önemli şey Allah’ın büyüklüğüdür, onun üstünde çok durulması lazım. “Allah’ı Büyük ismiyle anın” diyor ya Allah ayette. Mesela “estağfirullah” dersin günahının bağışlanması içindir. “SuphanAllah” dersin “Ya Rabbi Sen münezzehsin.” Ama hiçbiri “Allahu Ekber” gibi değildir yahut “Allahu Kebir” gibi değildir. Allah’ın büyüklüğünün çok iyi kavraması gerekiyor. Onun için de biraz düşünülmesi gerekir. Büyüklüğü tam bütün kapasitesiyle olmasa da yaklaşık kavrandığında Allah’ın ruhunu taşıyan bir insan için muazzam bir boyut değişikliği olur. Bu boyut değişikliğinde o insan açıkça söyleyeyim yenilmez hale gelir. Birçok ayet buna dikkat çeker. “Eğer inanıyorsanız üstün olan sizsiniz,” “siz iyi olursanız kötüler size zarar veremez.” Bunlar hep sır ayetlerdir. Yani teselli ayeti değil bunlar net fiilen görülen durumdur yenemezsin. Mesela bak Hz. Mehdi (as) yenilemiyor.  Öldüremezler, kimse öldüremez Hz. Mehdi (as)’ı. Hz. İsa Mesih (as)’ı yenemezler ve öldüremezler. Niye? Allah’ın büyüklüğünü tam kavramış ve o boyutun içine girmiş insanlar. Deccal bunu bildiği için korkar onlardan. Asla gücü yetmez yani mümkün değil. Deccal o zırhla karşılaştığı için zaten korkup geri çekiliyor. Bizim göremediğimizi onlar görürler. Mesela diyor ya Samiri “sizin göremediğinizi ben gördüm” diyor. Yani o zırhı onlar görürler ve çok korkutur onları o.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan kadınlara verdikleri destek yüzünden AK Parti’yi kapatmaya kalktıklarını açıkladı. “8 Mart sizin gününüz olduğu gibi yılın geriye kalan 364 günü de sizindir. Erkek Hz. Adem (as) ise kadınsa Hz. Havva’dır. Bizim inancımızda bir bütünün iki parçasıdır erkek ve kadın. Biz kadınla erkek arasındaki ayrımcılığı ortadan kaldırdık diye bize çok saldırdılar. Akla hayale gelmeyecek ithamlarla uğraşmak zorunda kaldık. Hatta bu sebepten partimizi kapatmaya dahi kalktılar. Tüm bu zorlukların üstesinden gelmeyi başardık” dedi.)

Yani İngiliz derin devletine öyle bir yumruk vurduk ki diyor Tayyip Hocam, kadına saygıyı kadına hürmeti ön plana aldık, kadın özgürlüğünü ön plana aldık, yobazı akılsızı iti kopuğu, İngiliz derin devleti hepsi devreye girdi diyor. Ama evvelAllah hak yolda olduğumuz için bizi deviremediler ve deviremeyecekler diyor. Doğru söylüyor, inşaAllah.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan, üstü kapalı olarak kadın aleyhtarı fetvalar veren sözde din hocalarına yönelik de bir konuşma yaptı. “Kadınlara yönelik şiddetle özellikle de kadın cinayetleri ile ilgili haberler şahsen beni fevkalade rahatsız ediyor. Hem kadınlara hem de çocuklara yönelik saldırıların izini inancımızda ve kültürümüzde arayanlar kesinlikle art niyetlidir. Bazılarının çıkıp tamamen dikkat çekmek, popüler olmak amacıyla kavramları eğip-bükerek, özünden saptırarak söyledikler sözlerin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. Bunlar üzerinden dinimizi ve kültürümüzü karalamaya kalkanlar milletin inancıyla ve değerleriyle hesaplaşmanın derdindedir” dedi.)

Güzel söylemiş. Adam öyle şeyler anlatıyor ki adam İslam’dan dinden haşa elinden geldiği kadar uzak durmak istiyor. Ve gece-gündüz bunu yapıyor. “İşte din budur” demek istiyor “sizin peşinden gittiğiniz din budur” gibiye getirmeye çalışıyor. Halbuki Kuran’daki din değil. Kendi uydurduğu hurafe din o. Ama bu pek baş olacak gibi değil. Çünkü bunun kitapları var, eserleri var, hocalar var bilmem ne, çok büyük bir sistem bu. Dev bir sistem ve İslam alemine oturmuş bir sistem. Mehdiyet’in dışında bir çözüm olmaz. Yani acayip kapsamlı bir sistem bu. Her yerden kaynak gösteriyor baş olacakları gibi değil.

 

(“Kadere rıza göstermek nedir?” izleyici sorusu)

Sen zaten şu an adeta bir kasetin yazılımısın. Yani o kasette ne varsa onu anlatıyorsun. Hatta bak şu konuşman bile o kasette olan bir konuşmadır. O konuşmayı da biz naklediyoruz o da yine o kasetin içinde olmuş oluyor. Kaderin akışında bu olmuş oluyor. Dolayısıyla kader değişmez, kadere teslimiyet derken istemese de teslim olmayı isteme de zaten kadere teslim olur. Kader onu dinlemez, onun teslim olmasını beklemez. Kader onu zaten katlar geçer. O ister uysun, ister uymasın mecburen uymuştur zaten. Kadere uymayan bir kişi olmaz. Kadere isyan edebilir, inanmayabilir, o inanmaması da kaderinde olur. Yani ondan yine kurtulamaz, hiçbir şekilde kader onu bırakmaz.

 

(“Toplum neden bu kadar kolay yönlendiriliyor?” izleyici sorusu)

Mesela Atilla çıkıyor; “Hadi bakalım” diyor, bir milyon adamı yönlendiriyor. “Herkesi doğrayacaksınız” diyor, doğruyor. Hülagü çıkıyor mesela “asacaksınız, keseceksiniz” diyor bir kişi karşı çıkmıyor, hepsi ona uyuyor. Hitler çıkıyor “benim dediğimi yapacaksınız” diyor, “ey Almanya” diyor, hepsi birlikte bunu yapıyor. Stalin çıkıyor, Stalin’in dediğini yapıyorlar. O kitle psikolojisi facia. Yani komünistler de hep topluluk halinde hareket etmek isterler. Onun için bir meydanda falan toplamak isterler. Mesela bir yere saldırmak gerektiğinde daha rahat saldırıyorlar o zaman. Daha yanlış olan şeylere karşı cesaretleri daha fazla artıyor. Ruh sahibi olanlarda bu olmaz, ancak ölü olanlarda olur. Ölü kitlelerde olur, o zaman ölü kitleler uyar. Yani yüz bin ölüye “haydi kalk” dersen kalkar, “yat” dersen yatar, “yürü” dersen yürür. Ruh sahibi olanlarda bu olmayacağına göre sadece ölüler için bunu konuşabiliriz. Ölüler zaten kitlevi hareket ederler. Cehennemde de öyle, topluca giriyorlar hep aynı hareketleri yaparlar. Cehennemde de yaptığı hareketler aynıdır. Yaptığı hareketlerden Allah örnekler veriyor, birbirinin aynıdır. Cehennemde yaptıkları hareketler, dünyada yaptığı hareketler hepsi birbirinin aynıdır. Farklı bir hareket yapmazlar. Ruh sahipleri müstakil düşünerek akıllı hareket ederler.

 

Allah’a Tam Güvenen İnsanın Tüm İşleri Mutlaka Lehine Neticelenir. Olaylar Karmaşık Gibi Görünse de, Ters Gidiyor Gibi Görünse de Neticesinde Mutlaka Onun Lehine Olur

Çok akıllı, vicdanlı zaten içi içe onlar biliyorsunuz akıl ile vicdan aynıdır. Aynı yapının çeşitli tezahürleri yani ifade tarzıdır. Mesela akıllı karar demek vicdanlı karardır. Vicdanlı karar akıllı karar demektir, aynıdır. Samimiyetle oluyor. Allah insanları başıboş yaratmamış. Zaten ruh sahibi olduğunda hayatı başından sonuna kadar düzgün. Sadece samimi olacak, Allah'ın gücüne tam güvenecek, şüphe etmeyecek o kadar. Onun dışında gidişat gayet düzgün olur ama tabii dünya şartlarında Allah'a tam bağlı olduğunda, Allah'ın büyüklüğünü tam anladığında yağmur gibi para yağmaya başlamaz bir anda. Yahut işte kayıklar, gemiler falan gelmez. Hayatı bereketli olur yani düzgün, sıhhatli, amaca tam uygun şekilde olaylar gelişir. Mesela Hz. Musa (as)'nın ne ihtiyacı varsa Allah hepsini yerine getirdi. Hz. İbrahim (as), ne istiyorsa hepsini yerine getirdi. Mesela Hz. Muhammed (sav)ne istediyse Allah onu yerine getirdi, tam Allah'a güvendiği için. Tam güvendin mi işleri rast gider ve olaylar zor ve karmaşık gibi görünmesine rağmen mutlaka lehine neticelenir.

 

İnsanların Bir Kısmı Allah Büyük Der Ama Anlamını Düşünmez. Allah’ın Büyüklüğünü Anladıktan Sonra da Allah’ı Hiç Bırakmamak ve Allah’a Tam Tevekkül Etmek Gerekir

İç huzurunu, Allah’ın büyüklüğünü çok iyi akılda tutarak sağlayabiliriz. O da şöyle, “Allah büyük” der halk ellerini açar “Allah büyük” ama anlamaz Allah’ın büyüklüğünü, halk çıkaramaz onu. Allah’ın büyüklüğü dedi mi bilemez. Mesela “Allah büyük hallederiz” diyor ama anlamıyor. Allah’ın büyüklüğünün düşünülerek elde edilmesi gerekiyor. Mesela geçenlerde anlattım. Atomların yapısından anlattım. Mesela atomların yapısını düşünmüş olsa insan, Allah’ın büyüklüğünü tam kavrayabilir. Sırf oradan bile kavrayabilir. Ruhtan anlayabilir, renklerin insan ruhunda yaratılmasından anlayabilir. Her yerden anlayabilir, dolayısıyla önce Allah’ın büyüklüğünün iyi kavranması gerekiyor, Allah’ın büyüklüğü iyice kavranınca da Allah’ın hiç bırakılmaması lazım. Allah’tan şüphe edilmemesi gerekiyor, Allah’a tam tevekkül edilmesi gerekiyor. Tevekkül de yanlış anlaşılıyor yani tevekkül denilince, yaşlı bir dede gelir böyle boynunu büker, adamı döversin söversin adam ses çıkartmaz. Tevekkül ediyordur canı yanıyordur ama sabrediyordur işte tahammül ediyordur, tevekkül öyle zannediliyor, tevekkül öyle değil yani Allah’ın bu kanunu net bilmek. Yani kesin bilgiyle bilmek Allah’ın kanununu, kader kanununu tam bilmek.

 

(“Cennette heyecan duygusu olacak mı?” izleyici sorusu)

Tabii cennet zaten heyecan yeridir. Sonsuz heyecan vardır, sürekli heyecan vardır; ama zevk tarzında tabii bu heyecan. Dünyada heyecan biraz bazen korkuyla karışık gibi bilinir. Sevgi heyecanı vardır. Mesela Yasin Suresi’nde var 55’inci ayette. Şeytandan Allah’a sığınırım “Gerçek şu ki, bugün cennet halkı, 'sevinç ve mutluluk dolu' bir meşguliyet içindedirler.” Bak sevinç ve mutluk dolu bir meşguliyet içindedirler. Yine Zuhruf Suresi 70’te “Siz ve eşleriniz cennete girin; 'sevinç içinde ağırlanacaksınız.” Sevinç, heyecan. Ali İmran Suresi 170 “Allah'ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle (nimetlerle) sevinç içindedirler…” diyor Allah. Sevinç zaten heyecanlı bir sevinç.

 

(“-Haşa- ‘Allah gelse seni elimden alamaz’ sözünü kullanmak doğru mudur?” izleyici sorusu)

Tabii o genellikle Allah'a dine inanmayan, genellikle alkollü tipler veyahut hapçı falan tipler oluyor. Onların kullandığı bir kelime çok yakışıksız, münasebetsiz bir şey. (Haşa) Allah'a meydan okur gibi bir laf halbuki o da kaderinde onun, aciz Allah'ın zavallı bir kulu. Öyle üst perdeden kendini büyüterek güya, yakışıksız bir üslup kullanması haram olur, çirkin. O bayağı karşı tarafı güya psikolojik sarsmak için söylediği bir söz. Halbuki onu söylediğinde bütün gücünü kaybetmiş olur. Aptallığını ortaya koymuş olur yahut akılsızlığını ortaya koymuş olur. Dolayısıyla çok çirkin bir söz, yakışıksız bir söz. 

 

(“Felçli insanların ruhu olur mu?” izleyici sorusu)

Tabii şuuru açık olur felçli olur, olur tabii ki. Ama şöyle; felç aklını aldıysa ölmüştür yani bazen öyle oluyor felç oluyor. “Adın ne?” Diyorsun. “Kasabadan” diyor “ben odun getiriyorum” diyor. Bu ne demek? Öldü. Allah rahmet etsin. Çünkü artık şuuru kapanmış başka bir alemde ikinci benle konuşuyor ölmüş demektir bedeni sağ. Mesela ağır bunamalarda da öyle öldü demektir. Çünkü ne diyorsun “yemek yedin mi?” Diyorsun. “Kapıda gelen” diyor “at mı?” Diyor. Tamam yani ölmüş onun gibi. Ama şuuru açıkken felçli olduysa çok makbul çok daha fazla sevap alır. Nüzul, nüzulle ilgili Bediüzzaman özel risalede açıklaması vardır. “Ey sahibi nüzul” ona benzer bir şey söylüyor. Nüzulün nimetlerini anlatıyor. Ondan ne kadar istifade edeceği ve ne kadar sevap kazanacağını anlatıyor. Şuuru açıksa. Dolayısıyla tabii ki.

 

(“‘Nefsin kazandığı lehine kazandırdıkları aleyhinedir’ ne demektir?” izleyici sorusu)

Şöyle düşünebilirim; nefis insanı yanlış yola rahatça sürükleyecek güçte yani her türlü anormalliği yaptırabilir. Ama insan aklını kullandığında nefis insanın kontrolündeki araba gibidir. Sen onu nereye sürersen oraya gider. Sağa dön dersin sağa döner, sola dön dersin sola döner, dur dersin durur araba. Nefis de öyledir kontrol edilen bir sistemdir. Lehe kullanılırsa insanın lehine olur, aleyhte kullanılırsa aleyhine olur. Ve o arabayla adam gidip bir yere de çarpıp kaza yapabilir. Ama o arabayla hayır işleri de yapabilir, hayrı sağlayacak her türlü eylemi o arabayla elde etmesi mümkün. O anlamda alalım.

 

(“Kuran ayetlerini okurken bize verilen öğütleri ne derece hayal olarak canlandırabiliriz?” izleyici sorusu)

Kuran’daki olayları, cennetle ilgili olayları canlandırma oluyor insanın aklında ama hiç alakası olmaz. Cennet kapısı yahut cennetin bahçesi uzaktan yakından alakası olmaz. Çok flu yaklaşabilir insanlar. Tavsiyem samimi olmak işte genel her şeyde samimi olmak başka bir şey yok. Samimi olunca biter. Samimi olup Allah’ın büyüklüğünü kavrayıp hiç unutmadan ısrarla kafada tutmak o kadar. Allah’ın büyüklüğü unutulduğunda facia.

 

(Meclise aranmadan makam araçlarıyla giren üst düzey bürokratların yer aldığı liste yenilendi. Buna göre vali yardımcıları, kaymakamlar, hakim ve savcılar, kuvvet komutanları ile sahil güvenlik komutanı dışındaki general ve amiraller makam araçlarıyla meclis kampüsüne giremeyecek.)

İyi güzel doğru söylüyorlar tabii. En hoşuma giden hiç unutmam askeri tesise Mercedes arabayla girmiştik. Normalde süreti katiyede girilmez askeri tesis imkansız. Hemen kapıları açtı askerler selam durdular canlarım benim bilmediler Allahualem general falan geldi zannettiler herhalde. Tam yol içeriye girdik hepsi ayağa kalktı askerlerin falan. O kadar terbiyeli yetiştirmişler ki canlarım benim Allah onlara uzun ömür versin. Çok terbiyeli askerler. Çocukların terbiyesi tarikatlarda hiçbir yerde olmaz bu terbiye. Subayların kendi arasındaki saygı anlayışı nefis. Bilmiyorum gören var mıdır? En gelişmiş eski tarikatlarda bile yoktur. Mesela bir subay geldiğinde gösterdikleri hürmet, alt tabakada olan mı diyeyim artık ast üst ilişkisi akıl almaz. Mesela korgeneral oluyor tuğgeneral acayip saygılı oluyor. Esas duruşa geçiyor. Topuk selamıyla giriyor. Üslup, muhabbet inanılır gibi değil. Bilmiyorum ona hiç dikkat çekilmemiş olabilir. Ordudaki efendilik terbiye ve saygı pek gündeme gelmiyor bilinmeyen bir şey. Tam bir Osmanlı terbiyesi tam bir saray adabı vardır. Mükemmel üstü mükemmeldir çok çok güzel bir devlet terbiyesi vardır.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın damadı ve Enerji Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak kadınlarla ilgili şöyle bir konuşma yaptı “Bizler kadın ve erkeği birbirini tamamlayan, onları bir elmanın iki yarısı gibi gören bir zihniyetin temsilcileriyiz. Dünya tarihinde kadının adı yokken Türk kültüründe devlet yönetiminden sosyal ve kültürel hayata kadar her alanda bizleri zirveye taşıyan kadınlarımızın izlerini görmek mümkündür. Eski Türk devletlerinde Hakan ve Hatun’un buyruğu ifadesiyle başlamayan emirnameler geçerli sayılmazdı.”)

MaşaAllah ülkücü olmuş Berat, yamandır Berat maşaAllah. Allah hidayetini artırsın, sağlık sıhhat versin. Berat aydınlık bir delikanlı yani yobazlığa karşıdır. Tayyip Hocam da şiddetle karşıdır ama tabii yobazları da kudurtmak doğru değil. Dikkatlice çerçeve içine alarak yavaş yavaş etkisiz hale getirmek lazım ama tabii tahrip ederek, yıkarak değil akılcı bir yöntemle olması lazım. Kazanılabilecekleri de kazanmak lazım ama tahrip olmuşları artık kanuna hukuka devretmek gerekiyor.

 

(Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman yurtdışı turlarının ikinci ayağında İngiltere’yi ziyaret etti. Kraliçe’nin huzuruna çıkan Selman’ın bu ziyareti “İngiltere’den icazet alıyor” yorumlarına neden oldu. Kraliçe Elizabeth’in kabul ettiği Veliaht Prens, Elizabeth’in huzurunda adeta hazır ol pozisyonunda beklediği diye aktarıldı haber.)

Ayıp yapıyorlar ne alakası var aslan gibi delikanlı yaşlı başlı kadın, ne yapsın adam yerine koymasın mı? Dalga mı geçsin? Her halükarda Kraliçe. O ülkenin saygı duyduğu bir insan, baş olan bir insan tabii ki hürmet edecek. Arap nezaketi gösteriyor, Müslüman nezaketi gösteriyor efendice davranmış. Terbiyesizlik yapanlara hiç itibar etmesin. Gayet normal yaşlı başlı bir insan değil mi? Oranın Kraliçe’si, her halükarda kim gelirse gelsin saygı göstermekle mükelleftir. Kabalık yapmak, terbiyesizlik yapmak, saygısızlık yapmak mı gerekiyor? Hayır, ayrıca kadının suçu yok ortada bir şey yok yani neden bir edepsizlik yapılsın? Gerekse bile yapılmaz zaten. Selman devam etsin doğru yolda bir şey yok onda. Bizim kitaplarla çok haşır neşir bir delikanlı maşaAllah. Sürekli diğer prenslerde hep benim kitaplarımı okuyorlar, bayağı bir değişiklik yaptılar. Suudi Arabistan’ı çok modern Kuran çizgisine doğru götürüyorlar, iyi yapıyorlar, hoş yapıyorlar destekliyoruz.  Yanlış bir şey olduğunda uyarıyoruz.

 

(HDP’nin bir vekili Mehmetçik hakkında küstahça bir ifade kullanarak, Afrin’de etnik temizlik yaptığını iddia edince mecliste AK Parti ve HDP milletvekilleri arasında kavga çıktı. Araya giren milletvekillerine rağmen gerginlik bir süre devam etti.)

Etnik temizlik olur mu canım? PKK; komünist, Stalinist, Allahsız, Kitapsız, Türk milletini yok etmeye karar vermiş bir deccal ordusu. Ona karşı Türk ordusu, Türk askeri, Türk polisi nefsi müdafaa yapıyor olay bu. Adam gelmiş senin böğrüne “seni öldüreceğim” diye hazırlık yapıyor, orada da Türk milleti kendini koruyor. Başka bir anlamı varsa bana söylesinler. Ben konuşayım gelsinler buraya konuşalım, hakikaten canlı yayına çıkarayım burada konuşalım. İkinci bir anlamı varsa gelsin bana söylesinler.

 

(“Sabır derin aşkı mı meydana getirir?” izleyici sorusu)

İnsan tek başına et kemik olarak hiçbir şeydir. Hiçbir şey yani söyleyeyim. İmanla, samimiyetle Allah’ın ruhu haline geliyor yani Allah’ın ruhu olduğu anlaşılmış olur. Allah’ın ruhu oldu mu cisim olmaktan çıkıyor, Allah’ın ruhu oluyor, çok mübarek ve kutsal bir varlık haline gelir. Tertemiz ve muhteşem bir varlık haline gelir. Öbür türlü et kemik yani detayını vermeme herhalde gerek yok. Hiçbir şey yok onda. Ruhla, o ahlak yüksekliğiyle, samimiyetle, derinlikle Allah’ın büyüklüğünü bilmekle, Allah’ın ruhunun o tecellisi muazzam bir varlığa dönüşüyor. Sonsuzluğa açılan sevgi kapısı oluyor. Bak bir anda değişiyor alelade bir et kemikken sonsuzluğa açılan sevgi kapısı oluyor.

 

(Putin, İran ve Türkiye hakkında şunları söyledi: “Bölgedeki ülkelerin arasındaki ilişkiler ne kadar karmaşık olursa olsun Türkiye ve İran’la birlikte masaya oturup Suriye’ye ilişkin bazı anlaşmaların garantörü olduk ve bu anlaşmalar işe yarıyor. Türkiye büyük bir ülke ve komşumuz. Türkiye’yle objektif bir şekilde iyi ilişkiler geliştirmekle ilgileniyoruz.” Dedi Putin.)

Çok güzel yapıyor Putin. Çok isabet ediyor destekliyoruz. Akıllı bir delikanlı, dindar bir delikanlı, dürüst bir delikanlı. Genelde bölgede en akılcı yaklaşan kişilerden birisi ve İslam alemi için de iyi bir nimet. Hataları olabilir o ayrı.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler