Sayın Adnan Oktar'ın 6 Mart 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 6 Mart 2018

 

PKK’ya En Büyük Darbe, En Büyük Yürek Acısı Darwinizmin Yıkılması Olur. Darwinist ve Materyalist İdeoloji Yıkıldığında Komünist Eğilimli Genç Sayısı da Sıfıra Düşer ve PKK Adam Toplayamaz

PKK’ya en büyük darbe, en büyük acı, en büyük yürek acısı, dünya çapında yürek acısı Darwinizm’in yıkılması olur. Bundan büyük onlar için bir felaket yoktur. Bak ben kitapları yaydığımda nasıl bağırmışlardı? Bir de düşün, bu devlet eliyle olursa yaşayacakları ızdırabı bir düşün yer yerinden oynar. İngiliz derin devletine en büyük darbe bu olur. Yani komünist eğilimli genç sayısı neredeyse sıfıra düşer ondan sonra. PKK adam toplayamaz artık ondan sonra. Bak 3 bine yakın PKK’lının öldürüldüğünü söylüyor ordumuz. Normalde 3 binle neredeyse bitiş noktasına gelmeleri gerekir, toplam 5 bin biliniyordu. Ama bak 10 binin üstünde PKK’lı şu an PKK’da sırf o bölgede 10 binin üstünde. Niye? Darwinist eğitimden oluyor. Darwinist eğitim durdurulmazsa bak bu sivrisinekler kaynamaya devam edecek ve daha da fazla artar. Darwinist eğitimin derhal durdurulması ve en büyük darbenin indirilmesi gerekiyor. Bilimsel darbe, bilimsel mücadele PKK’yla mücadeledeki yüzde 99’luk en büyük neticedir. Bakın yüzde 99’luk neticeyi bırakmayalım. Benim devletten, hükümetten istirhamım ricam bir gün bekletmeyelim. Darwinizm’i devirdiğimizde PKK’yı da devirdiğimizin günüdür. PKK diye bir şey kalmaz inancını dinin kaybeder. Çünkü onların dini bu Darwinizm. Adamın dinini kaybedersen ne olur? Yok olur. Şimdi bak, bizim askerimiz ne? Müslüman. Dinini kaybetmiş olsa ne olur? Allah esirgesin bütün gücünü kaybeder. Değil mi? Allah muhafaza. İşte PKK da dinini kaybettiğinde bütün gücünü kaybeder. Onun için onların dinini yok etmemiz gerekiyor Darwinizm’i. Kendi dinimizi sağlamlaştırıp Darwinist-materyalist sistemin olmadığını vurgulayarak Darwinist-materyalist sistemi de yok ederek onların dinini yok etmemiz lazım. O zaman kesin netice alırız. Dolayısıyla yöntem belli. Onlar madem sahte bilimle, sahte anlatımlarla, sahte ikna metotlarıyla netice alıyorlarsa, biz gerçek bilimle, gerçek anlatımla neticeyi oluşturalım.

 

Sevgi Allah’tan Beklenir, Şahıstan Beklenmez. Karşındakini Putlaştırıp Sevgiyi Onun Sana Sunacağını Zannedersen Belaya Düşersin

Şimdi tartışma varsa zaten karşılıklı anlayışta, inançta bir eksiklik var demektir. Önce o eksikliğin giderilmesi lazım. Muhtemelen Allah’a inançta, Allah’a güvenmede, Allah’a derin bağlanmada bir sorun var ve karşılıklı birbirlerini müstakil varlık olarak görme olayı var. Bu çok vahim bir durum meydana getirir. O zaman iki et ve kemikten oluşan put var. Zaten facia kaçınılmazdır böyle bir durumda. Çünkü iki et ve kemikten oluşan putun birbirine rahatlık vermesi mümkün değildir. Birbirini feci şekilde ezer. Putların özelliğidir putlar çatışırlar. Kuran’da da var Allah ayette diyor “eğer başka bir ilah olsaydı çatışırdı” diyor Allah. Put mutlaka çatışır. O yüzden putlaştırma varsa onun ortadan kaldırılması, her ikisi de Allah’ın kulu olduğuna göre Allah’a tam teslim olup Allah’ın onlarda yaratacağı sevgiyi Allah’tan istemeleri gerekir. Kişi bağımsız kendi kafasından sevgi yaratamaz. Diyor ki “beni niye sevmiyorsun?” Allah yaratır sevgiyi, nasıl yapsın, değil mi? Bir de öyle olumsuz telkin de olmaz. Sevgi Allah’tan beklenir, şahıstan beklenmez.

 

(“Evladın anne ve baba üzerindeki hakkı nedir?” izleyici sorusu)

İşte onlar yaşlandığında, elden ayaktan kesildiklerinde hiç “öf” demeden, bunama hali de olabilir, çok saygılı olması, çok sevgi dolu olması, merhametli olması, onu hiçbir şekilde incitmemesi ve imada da bulunmaması. Yani hani “öf bile demeyin” diyor Allah, işte o çok şey. Mesela bir şey demiyor ama “öf” demiş oluyor veyahut yüzünü asmak veyahut bıkkınlığa dair bir alamet vermek. Bu hiçbir şekilde olmaz haramdır. En ufak bir bıkkınlık, bezginlik ifadesi olmadan annesine babasına bakacak mümin. Mühim bir ibadet olarak Allah onu önemli görüyor Kuran’da, detay vererek anlatıyor. Namaz gibi, oruç gibi mühim bir ibadettir anneye babaya sabırla bakmak. Ama dinine saldırıyorsa değil, imanına saldırıyorsa o zaman yok. Dinine imanına saldırmıyorsa. Mesela diyor ki “Müslümanlarla görüşmeyeceksin, namaz kılmayacaksın, camiye gitmeyeceksin, kitap okumayacaksın, İslam’ı anlatmayacaksın” o zaman velayet yok diyor Allah. O zaman seni ilgilendirmez diyor Allah. Anne baba hükmü kalkar o zaman. Ama dinine karışmıyorsa Hristiyan da olsa her ne olursa olsun ona hizmetle mükellefsin. Dinden çıkmış olsa bile hizmetle mükellefsin. Bunaması durumunda da, Allah ona özellikle dikkat çekmiş “çocukluğuna geri çeviririm” demek odur bunama kastediliyor. Çocukluğa nasıl döner bir insan? Bunamayla döner. Sabırlı olacak, acayip acayip konuşabilir, gereksiz konuşabilir, yataktan kalkamayacak hale gelir, felç olabilir sabırla bakacak. Ona en ufak onu hissettirirse Allah kabul etmiyor onu. Zaten çok ayıp çirkin de. Çünkü kendisi de o hale gelebilir.

 

(“İslam’da dini anlatma sorumluluğu kimlere verilmiştir?” izleyici sorusu)

Sahabe Peygamberimiz (sav)’le karşılaşıyordu. Peygamberimiz (sav)’den nazar alıyordu, göz göze geliyor. Peygamberimiz (sav)’le mesela beş-on dakika sohbet ediyor, Peygamberimiz (sav) Fizan’a gönderiyor tebliğe. Daha yeni Bismillah “git Fizan’da İslam’ı tebliğ et” diyor. Gidiyor 20-25 sene orada kalıyor, toplam beş dakika nazar almış, sohbet dinlemiş tamam sahabe oluyor. Çünkü yanında diğer sahabeler de var, hafızlar var “beraber gidin tebliğ yapın” diyor, tebliğe gidiyor. Sahabelik şerefini almış oluyor nazar aldığı için. Göz göze geldi mi tamam nazar almak. Ayrıca sohbet de alıyor, sohbette de yine makam alıyor. Yani nazarda makam alıyor, sohbette makam alıyor o ona yetiyor. Şakalaşsa bile, konuşsa bile yeterli yani.

 

(Rusya Savunma Bakanlığı Rusya’nın Suriye’deki hava üssünde bir taşıma uçağının düştüğünü açıkladı. Uçakta bulunan 26 yolcu ve 6 mürettebat hayatını kaybetti. Geçen ay da yine Rus yolcu uçağı Moskova’da kalkar kalkmaz patlamış ve 200’den fazla kişi hayatını kaybetmişti. Yine geçen ay İran yolcu uçağı düştü, 66 sivil hayatını kaybetti. Ondan önceki aylarda da Rus savaş uçakları ve helikopterleri artarda düşürülmüştü.)

İşte İngiliz derin devletinin deccalın mebzul adamı var çok fazla her yerde. Bunların hepsi homoseksüel, hep Allah’ı inkar eden dinsiz imansız. Mesela Rus milliyetçisi olamıyor bu, homoseksüel milliyetçisi oluyor. Onlar için millet, homoseksüeller oluyor. Mesela Çinli bir homoseksüeli düşün, kendi ülkesinin uçağını düşürebilir. Hepsi için olmasa da büyük bir çoğunluğu bu şekilde. Bu bir üst kimlik olmuş, üst kimlik.

 

(“Size göre deistlik mi daha mantıklı ateistlik mi?” izleyici sorusu)

Mantıklı demeyelim de deist Allah’a inanıyor ama… Ya kardeşim şimdi ateist tabii orada kökten reddediyor Allah’ı, deist de tabii inkar edecek gibi değil Allah’ı, belli varlığı. İkisi de aslında gelenekçi dinin verdiği sıkıntıdan oluyor. Ne yapacağını bilemiyor çocuklar. Şimdi Allah’ı kabul ederse dini kabul etmesi gerekiyor zaten. Zaten din asıl onun başına dert olan. Çünkü gelenekçi din dehşet verici. Ondan kurtulmak için bu sefer Allah’ı inkar ediyor. Halbuki aslında Allah’ı inkar etmiyorlar, dini inkar ediyor ama gelenekçi dini inkar ediyor. Fakat yine bir gerçek dinin var olduğunu kabul ediyor o aslında deist olmuş olmuyor. Yine dindar oluyor o. Çünkü deist bu sapkın ve korkunç gösterilen dini kabul etmiyor. Yoksa mesela biz anlatıyoruz İslam dini “ben bunu kabul ederim” diyor “bunu kim kabul etmez?” diyor. Hangi deiste söylersen söyle bizim anlattığımız İslam dinini mutlaka kabul ederler.

 

(Kuzey Kore ve Güney Kore liderlerinin Nisan sonunda bir zirve yapması kararlaştırıldı. Güney Kore Güvenlik Danışmanı Kuzey Kore’nin nükleer silahları ortadan kaldırma sözü verdiğini belirtti. Ve Kuzey Kore’ye yönelik askeri tehditlerin ortadan kalkması halinde nükleer silaha sahip olmanın bir nedeni olmadığını söylediler.)

Kuzey Kore aslında İngiltere’ye kafa tutmak istiyor Amerika’ya kafa tutmak istiyor. Onların Güney Kore’yle ne alıp veremedikleri var? Atom bombasını da kaldırmazlar zannetmiyorum. Ne Rusya kaldırır ne onlar. Hiçbiri kaldırmaz. Toptan Mehdi (as)’nin vereceği kararla bu gidecektir. İsa Mesih (as)’le gidecek yoksa gitmez. Yazın bir yere istiyorsanız asla kaldırmazlar.

 

(İstanbul’da dört yaşındaki küçük bir kız çocuğuna babası ve üvey annesi tarafından yıllardır eziyet ediliyormuş. Komşuları geçen yıl şikayet etmiş, çocuk bürosu eve gelmiş ama üvey anne “evde çocuk yok” diyerek yetkilileri geri göndermiş. Ancak son olarak çocuğun dişlerini kırıp üzerine kaynar su dökünce haklarında gözaltı kararı çıkmış. Küçük kız ifadesinde saçından sürüklendiğini, vücudunun ısırıldığını, banyoda boğazını sıktıklarını, babasının da kemerle dövdüğünü anlatmış. Küçük kızın vücudunda otuzun üzerinde morluk, darbe, yanık izleri bulunduğu rapor edilmiş. Ancak tüm bunlara rağmen anne babaya sekiz yıl hapis cezası verilmiş.)

Ama daha önceki ihbarlardaki ferahlık anormal. Yani ilk ihbarda olayı çok sıkı tutmaları lazım. Çocuk yok ne demek? Çocuk yoksa arar bulurlar. Yoksa daha vahim bir durum var demektir. O zaman çocuk bir yerde saklanıyor demektir. Dolayısıyla bu tip şeylerde bu alttan alma, geçiştirme devri kapanması lazım. Sonuna kadar gidilmesi lazım. Olayın önlenmesi, baştan yapılmaması çok önemli. Hiç olmaması önemli. Onun için de eğitim önemli. Kadına nefreti öğreten gelenekçi eğitimin durdurulması, kadını hayvan yerine koyan Darwinist eğitimin de durdurulması gerekiyor. Önce bunların durdurulması lazım.

 

(Adana’da konaklama merkezinde kalan yaşlı bir Suriyeli sığınmacı dede kendisine verilen mülteci kartındaki para yetmeyince bir marketten bir kilo mercimek ve yarım kilo peyniri parasını ödemeden alıp ailesine götürmek istedi. Hırsızlık iddiasıyla suçlanan yaşlı mülteci dede hakkında üç ay hapis cezası verildi. Yaşlı adamın aldığı malın değeri on beş lira. Hakim market yetkilisine mahkemede “Bu olaydan bir zararınız oldu mu hala şikayetçi misiniz?” diye soruyor. Ancak market yetkilisi çok öfkeleniyor “Maddi zararım yok ama cezalandırılmasını istiyorum” deyince yaşlı adam tutuklanıyor.)

Ama araya girmek lazımdı olur mu orada olay sırf hakime bırakılmış hakimin inisiyatifine. O adamı ikna edecek adam yok mu orada? Mahallenin önde gelenleri, ileri gelenleri falan vardır. Dersin “al şu senin on beş liran. Adamdan ne istiyorsun?” dersin. “Eline ne geçecek zavallı gariban insan” dersin. İkna edilebilir orada bir gönüllü, sevgi dolu insan grubuna ihtiyaç var o gibi şeylerde. Biz buna halk arasında kabadayı diyoruz. Kabadayı insanlar olması lazım. Onun gönlünü alıp onu ikna edecek, onu severek, onu dostlukla meseleyi kökünden halledecek insanlar. Hakime bırakırsan hakim memur, devletin memuru ne diyecek o kadar konuşabilir. Adamı alır götürürsün gerekirse yemeğe götürürsün bir yerde konuşursun “değer mi buna?” dersin. İki-üç kişi ısrar etse ikna olur eğer çok ciddi bir anormallik yoksa. Eğer acımasızlıktan kaynaklanıyorsa ona göre de hukuki bir karşılıkta bulunabilir. Çözümsüz, çaresiz hiçbir şey olmaz.

 

(ABD’ye sesleniyorum diyen Sayın Devlet Bahçeli şunları söyledi; “Düşmansanız adam gibi düşman olun, müttefikseniz mertçe müttefik olun. Ya olduğunuz gibi görünün ya da göründüğünüz gibi olun. Kıvırmayın, Türk milletinin egemenlik haklarıyla oynayan yanlış hesaplar yapar. Ve bu hesap muhatapları için pahalıya patlar. Terörle mücadeleyi bırakın müzakereye dönün çağrıları marazidir, melanet emellere hizmettir. Afrin’de mücadele etmezsek Menbiç’e gidip Fırat’ın doğusuna hilali taşımazsak Ankara’da teslim olur Anadolu’da boğuluruz” dedi.)

Kardeşim Anadolu’da böyle kabadayı çıkmış mı? MaşaAllah çok nadir çıkan kabadayılardan.  Amerika’ya böyle meydan okumak hangi babayiğidin karıdır? Ortadoğu’da yok öyle bir olay. Pakistan, Hindistan hepsi böyle çökmüş vaziyetteler. Diz üstü Amerika’nın önünde kapanmış vaziyetteler. Baksana Bahçeli kodum mu oturturum, vurdum mu dağıtırım diyor Allah'ın izniyle. En babanız gelsin diyor, gayet güzel yapıyor, onların anlayacağı dilden konuşuyor. Çünkü alışmış onlar korkaklığa. Çünkü onlar, Ortadoğu'yu korkak biliyorlar. Ödlek ve korkak biliyorlar yani höt dedin mi çökerler kafasında. Denemişler de zaten bazı yerlerde o kanaat oluşmuş onlarda bura da aynısı diyorlar burada da şimdi bir acayip durum oldu. Liderler kabadayı, halk kabadayı, bir anlam veremiyorlar. Eskiden bunlar horozlanırlardı şimdi alttan alan değişik bir hale girdiler. Yoksa böyle bir konuyu uzatmaz onlar, direkt bitirirlerdi öyle bir konu olmazdı. Olayın çapının nereye gideceğini de tahmin edemedikleri için şu an alttan alıyorlar. Türkiye kıyametin kopmasını göze alır böyle bir şey için. Dünyada kıyametin kopmasını göze alır. Onu anlayınca ona göre ayaklarını denk alıyorlar benim gördüğüm. 

 

(“Din adamlarına düşen sorumluluklar nelerdir?” izleyici sorusu) 

Din adamlarına düşen sorumluluk aslında bütün Müslümanlara düşen sorumluluk ile aynı. Din adamlarına insanlar öfke duyuyorlar “senin sorumluluğun, senin sorumluluğun” halbuki herkes din adamıdır. Müslüman olan herkes din adamıdır. Din adamı olmayan olmaz Müslüman olup da. Herkes emr-i bil maruf ve nehy-i anil münkerden sorumludur. Herkes Allah’ın dinini anlatmakta sorumludur. Sorumlu olmamak diye bir şey yok.

 

(Adnan Bey, Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim ittifakı görüşmelerinde Saadet Partisi’nin farklı partilerle masaya oturmasıyla ilgili bir açıklama yaptı. “Bu çatının altında olmasını arzu ettiğimiz partiler kendilerine başka bir yol arkadaşı seçiyorsa onlara da güle güle demekten başka bir şey elimizden başka bir şey gelmez. Biz geçmişte azami müştereklerimizin olduğu siyasi partilerle beraber olmanın ittifakını kuruyoruz. Asgari müşterekler değil” dedi.)

Saadet’ten ümidini kesmesin Tayyip Hocam, görüşeceğiz. Büyük Birlik’le de mesela aylardan beri konuşuyoruz sonunda güzel oldu. MHP de öyle çok zıttı AK Parti’ye konuştuk konuştuk sürekli konuştuk. Defalarca rica ettim ben Sayın Bahçeli’den. Destekleyin çok büyük bir tehlike var dedim. Darbe tehlikesi var, böyle artık burada siyaset olmaz dedim. Yüzlerce konuşmam var. Bak Sayın Bahçeli evladı gibi görüyor şu an Tayyip Hocam’ı. Hiç olmayacak gibiydi. Büyük Birlik Partisi de kesin tavırlıydı onlar da değiştiler. Saadet de değişir. Daha var biz ikna ederiz inşaAllah.

 

(“Allah’tan nasıl korkmalıyız?” izleyici sorusu) 

Allah’tan korkmak yanlış biliniyor. Böyle yani ajite olmak, rengin sararması, korkması yani onu bunalıma iten, onu rahatsız eden bir korkma olarak anlaşılıyor. Canını yakan, huzurunu kaçıran, hayat kalitesini bozan; öyle bir şey değil. Allah’ı darıltmaktan korkarsın. Allah’ın sevgisini kaybetmekten korkarsın. Allah’ın azap vermesi demek zaten senin aşağılanman demektir. Allah’ın sevgisini kaybetmek; en dehşet verici olan odur. Allah’ın desteğini kaybetmek. Allah’ın desteği olduktan sonra sen cehennem gibi bir yere bile gelsen hiçbir şey olmaz. Ne olur yani? Eğer Allah’ın sevgisini kaybettiysen cennet gibi bir yere gelsen de kurtuluşun yok. Hiçbir anlamı yoktur. Orada asıl olan Allah’ın dostluğunu, Allah’ın sevgisini kaybetmekten korkmaktır. Dolayısıyla Allah korkusunun asıl kökeni odur. Allah korkusunun tek amacı sevgiyi elde etmektir. Allah sevgisini coşturmak, derin tutkuyu, derin sevgiyi, derin muhabbeti elde etmek içindir. Allah korkusunun tek amacı, tek gerekçesi budur. Yoksa Allah, kulum korksun, rahatsız olsun diye Allah korkusunu yaratmadı Allah. Yani korku Allah korkusu düzenli, tertipli, çalışkan, sevgi dolu, affedici, cömert, diğergam, dünyadan geçmiş, mükemmel bir insan meydana getirir. Bu da klasik âşık karakteridir. Tutkuyla sevecek insan karakterini meydana getirmek içindir Allah korkusu.

 

(Suudi Arabistan’da krallık için hazırlanan Suudi Veliaht Prensi Salman ilk yurtdışı seyahatini Mısır’a gerçekleştirdi. Burada Sisi’yle görüştü önce, sonra ılımlı İslam vizyonuna uygun olarak Kıpti kilisesini ziyaret etti. Salman ziyaretin sonrasında bölge ülkeleri Türkiye ve İran ile Katar’ı şeytan üçgeni olarak tanımladı.)

O niye ki? Katar gayet güzel bir Müslüman ülkesi. İran da modern İslam anlayışına yatkın yani şu an biraz katı fark ediyorum ama gittikçe açılıyor ve açılır da. Yani çünkü bir komünist yapılanması vardı daha önce faşist bir yapılanma da vardı İran döneminden kalan. O sisteme karşı İslam’ın gücünü koruyabilmek için çok güçlü tedbirler aldılar. Ve halkı da çok disipline ettiler. Ben tabii ki İran’daki model iyidir demiyorum. Yani kasılmış gelenekçi Ortodoks bir İslam anlayışı var. Ama çok korku içinde yaşıyorlar. Kendi içlerinde kasılarak o ideolojiyle ayakta duracaklarını zannediyorlar ama dinsizlikle ateizm, homoseksüellik acayip yayılıyor öyle bir sistemde. Onlar da aslında modern İslam anlayışına dönseler, Prens gitsin anlatsın İran’a hiçbir şey olmaz. İran’da kabul eder onu. Konu hallolur. İran’a bir kere kafayı takmasın Katar’dan da bir şey çıkmaz.

 

(Bir gazeteci şöyle söylediğini aktarıyor Prens’in “Erdoğan’ın yönettiği Osmanlılar Müslüman Kardeşler’i de kullanarak halifeliği yeniden getirmek istiyor.”)

Müslüman Kardeşler kalmadı ki darmadağın oldular zaten. İslam âlemi birleşsin istiyor Tayyip Hoca, her Müslüman’ın gönlünde var bu yani bu kötü bir şey değil ki. Ezim ezim eziyorlar Müslümanları ne yapsın? Bir de Müslüman Kardeşler daha önce kendi halinde ılımlı bir topluluktu, Müslüman topluluktu. Sonra da dağıtıldılar. Şu an güçleri yok zaten bir daha da ayağa kalkmaz o bitti. Yani Müslüman Kardeşler diye bir topluluk artık yok. Yani oradan bir şey çıkmaz. Orada bir Mısır halkı var, dindar Mısır halkı. Biz de onları zaten bir bütün olarak kabul ediyoruz yani öyle bir şeyi kabul etmiyoruz. Bir de İslam Birliği’ni Prens kendisi de ister zaten. Modern İslam anlayışını o da ister. Türkiye’de modern İslam anlayışı var ayrıca. Tayyip Hoca mezhepçi değil. Yani “Sünni’yim” demiyor. “Sünni-Şii hiç fark etmez” diyor. “Hepsi Müslüman” diyor. Müslüman Kardeşler’i terör örgütü gibi görmeye gerek yok. Çünkü öyle bir terör örgütü gibi diyecekleri bir yapı yok şu an. Müslüman Kardeşler tamamen dağıldı. Bir hiyerarşisi yok. Eski taraftarları vardır ama dağılmış artık gücünü kaybetmiş. Dolayısıyla Müslüman Kardeşler’den bahsetmeye gerek yok. Ama ilk başlardaki haliyle onlar klasik gelenekçi Müslüman’dılar. Yani teröre bulaşmış bir yönleri yoktu onların. Terörle de alakaları yoktu. Şu anda zaten öyle bir yapı yok. Terörist neyi ilan ediyorsun öyle bir yapı yok ki ilan ediyorsun. Var olan bir yapı yok.

Katar’la, İran’la çok iyi yapıyor Türkiye. Suudi Arabistan’la da birleşsinler. Gelsin konuşalım. Yani hangi konularda rahatsızlık duyuyorsa söylesin Türkiye onu halleder. Türkiye’nin bir katılığı yok ki. Yani Müslüman katı olmaz zaten. Prens gelsin konuşulur bir şey olmaz. Yani özetle farz edelim böyle bir şey dese bile mantığı yok. Rahatça anlaşabilirler. Türkiye, modern İslam için can atan bir ülke. Yani Tayyip Hoca asla kabul etmez katı bir İslam anlayışını, gelenekçi bir İslam’ı asla kabul etmez. Modern İslam anlayışı. Ordunun yapısına baksan bayağı modern bizim ordumuz. Ama gelenekçileri de idare ediyor tabii. Kendi evlatlarımızı alıp çöpe atacak halimiz yok. Değil mi yani ezecek halimiz de yok. Onları üzmeden yavaş yavaş bir geçişle modern İslam’a doğru çekiyor. E güzel. Dolayısıyla Prens’le konuşursak bir sorun kalmadığını görecektir. Aslında Türkiye Mısır’la da görüşsün, Prens’le de görüşsün, modern İslam her yere hâkim olsun, kimsenin bir sözü yok. Ayrıca tebrik ediyoruz gelişmelerinden dolayı.

 

(“Afrin temizlenince ne olacak?” izleyici sorusu) 

Oraya PKK girememiş olacak. Dolayısıyla Akdeniz'e ulaşmaları, Türkiye'yi ablukaya almaları projesinde ciddi bir sekte meydana getirmiş olacak. Askeri yönden ciddi bir vuruş. Öbür türlü çok güçlü bir abluka meydana gelecek. Çünkü Akdeniz’den gemilerle Avrupa'dan, Amerika'dan her türlü askeri malzeme gelebilir. Askeri malzeme gelişini denizden durdurmuş oluyoruz, denize inmelerini durdurmuş oluyoruz, Türkiye'yi sarmalarını durdurmuş oluyoruz. Tam bir netice değil ama bir ön tedbir olarak çok iyi. 

 

(“Bir insanın yanında güvendiği bir arkadaşı olmasına ihtiyacı var mı?”  izleyici sorusu) 

Özellikle genç kızlar için çok çok büyük bir ihtiyaç bu, en az iki-üç çok samimi arkadaşınız olsun. Mutlaka Allah'tan korkan, Allah'ı seven ve birbirinize sadık çok olun. Her yerde birlikte olun. Dışarı çıkarken de birbirinize nazınız geçsin, mutlaka birlikte çıkmaya çalışın. Özellikle tenha yerlerde yalnız sakın gezmeyin. Şeytan iyice kudurdu, deccal iyice kudurdu. Bir anormallik var Allah hayırlara yazsın. Özellikle gençlerde delikanlılarda erkekliğin gereği, müminliğin gereği kadınlara sahip çıkmaktır. Erkekler de öyle hanımları mağdur etmeden, onları üzmeden onlara çok iyi sahip çıksınlar. Ama genç kızların arkadaşları olması çok önemli.

 

(“En değer verdiğiniz insanın en beğendiğiniz özelliği nedir?” izleyici sorusu) 

En beğenilen özellik kadının çok sevgi dolu bakmasıdır. Onun üstüne bir şey yoktur. Tutkuyla, aşka, sevgiyle bakmasıdır. Gözüdür kadının çünkü ruhuna açılan cennet kapısı gibi bir kapıdır. Bazen göz cehennem kapısı olur. Gözünden adeta cehenneme girersin. Bazen de göz cennet kapısıdır gözünden cennete girersin. Cehennem kapısıysa hemen gözü kapamak lazım bakmamak lazım. Çünkü seni cehenneme çeker o göz. Ama o göze baktığında cennet kapısı görüyorsan o gözden içeri girersin. Sonsuza kadar gider o. Tutku denizidir, aşk denizidir Allah aşkıyla muazzam zevk alırsın. Derinliğinde adeta kaybolursun. Kadın öyle mübarek bir varlıktır. Dolayısıyla en güzel bakan kadın en sevdiğim kadındır. Öyle diyebilirim. Çünkü akıllı olmadan, imanlı olmadan, samimi olmadan bir kadının güzel bakması mümkün değildir. İmanı olmayan, aklı olmayan bir kadının, ahlakı güzel olmayan bir kadının ben güzel baktığını hiç görmedim. Bakamaz, mümkün değil. Derinlik alamaz mümkün değil. Vicdanı çok çok temiz olmadıktan sonra, Allah’la tam bir bağlantı olmadıktan sonra o göz cehenneme açılır. Başka türlü bir şey olmaz. İstese de istemese de öyle olur.

 

(“Müslümanlarda kıskançlık duygusu olmalı mı?” izleyici sorusu) 

Kıskançlık; erkek kadını kıskanması lazım nasıl kıskanacak? Biri zarar vermesin, sağlığına sıhhatine zarar gelmesin, dinine imanına zarar gelmesin, onuruna zarar gelmesin, sevincine neşesine zarar gelmesin. Bu tarzda olur. Ama potansiyel onu haşa huzurdan çok özür dilerim artık öyle söyleyeyim fahişe gibi görüp işte “neredeydin anlat bakalım, aç telefonu göster, şöyle bir etrafında dön.” Bu küfür zaten küfrediyor adam, hakaret ediyor. Derhal ayırması lazım kadının. En ağır hakaret. Alenen küfretmiş oluyor. Öyle olmaz bir güven yoksa zaten arkadaşa da gerek yok, o anlamda olmaz. Kadın da erkek için erkeğe güvenmesi lazım. Eğer erkeğin fuhuş yapacağı kanaatindeyse yani fahişelik yapacağı kanaatindeyse, gayrimeşru ilişkiye gireceği kanaatindeyse onu gidip kollaması takip etmesi işte telefonla yerini tespit etmesi onun da bir anlamı yok. Öyle adamla hiç konuşmasın, hiç görüşmesin. Yani karşılıklı namusuna, dinine, imanına mukaddesatına güven gerekir. Yoksa vahim, çok çok vahim.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler