Sayın Adnan Oktar'ın 5 Şubat 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 5 Şubat 2018

 

(“Mehdi (as) zuhur ettiğinde yüzü tanıdık olacak mı?” izleyici sorusu)

Mehdi (as) zuhur ettiğinde tabii biz çok rahat, içimiz huzur içerisinde onun Mehdi (as) olduğuna kalben içimizden kanaat getireceğiz. Çünkü Allah kalbimize vahiy edecek. Ama çok zorlu günler olacak, çok büyük olaylar olacak yani Türkiye'nin içinde dışında çok büyük olaylar olacak. Dedim bak zaten gördünüz “2018 böyle başlayacak” dedim şak anında başladı görüyorsunuz. Muazzam tırmanacak, çok büyük olaylar olacak.

Bediüzzaman diyor ki Sözler sayfa 343’e “Belki nur-u imanın dikkatiyle” iman ışığının dikkatiyle “o eşhası Ahir Zaman” Mehdi “tanınabilir.” Ahir zamanda; bak Mehdi (as) için bunu söylüyor “belki imanın nuru ile tanınabilir” diyor “kendisi dahi kendisini bilmez” diyor mübarek için.

 

Açık Şuurla Bir İnsan Asla Allah’ı İnkar Edemez. Öyle Bir Şeye Gücü Yetmez, İmkansız

Ruh sahibi olarak cehennem yani bir insanın takatinin üstündedir. Yani insan takatinin yapacağı gibi değil ancak ölünün kalabileceği bir yerdir cehennem. Zaten açık şuurla bir insan Allah'ı inkar edemez yani mümkün değildir. Açık şuurlu olacak; delirir insan, cinnet geçirir mahvolur yani vücudu falan parçalanır darmadağın olur öyle bir şeye gücü yetmez. Yani şuuru açık bir insanın, bilinçli bir insanın, ruh sahibinin Allah'ı inkar ettiği görülmemiştir, imkansız. Ancak ruh sahibi olmaması lazım. Mesela münafıklar ruh sahibi değildir ölüdür. Zaten ‘Ölüler Diyarı’ diye geçer Tevrat'ta da.

 

(“İnsan manen nasıl güçlenebilir?” izleyici sorusu)

Serbest ve rahat düşünmek lazım. İnsanlar çok kasıyor kendini ve Allah'ın aleyhine düşünme eylemini çok fazla verir şeytan. Sürekli Allah'ın lehine düşünülürse insanın beyni açılır, yolu da gittikçe açılır. Allah'a olumlu bakılırsa yol hem düz olur, hem yol gittikçe genişler. Ama Allah'tan şüphe etmeye başladın mı yol oynamaya başlar ve çıkış daralır. Allah'a sürekli müspet bakılması lazım, sevgi ile yaklaşması lazım, hüsnü-zan edilmesi lazım. O zaman Allah açar yani şimdi atomu bu kadar düzgün yaratıyor, her şeyi bu kadar düzgün yaratıyor bakacak kâinattaki düzene Allah'a güvenecek. Allah'a güvenmeyince Allah da ona güvenmez, olmaz.

 

Dünyadaki Sevgisizliğin En Büyük Nedenlerinden Birisi İnsanların Birbirlerini Affetmemesidir. Oysa Allah Ayetlerinde Affetmeyi Tavsiye Ediyor

Dünyadaki sevgisizliğin en büyük nedenlerinden biri affetmeme. Her şeye öfkeleniyorlar ve hiçbir şekilde de affetmiyorlar. O ondan ayrılıyor o ondan ayrılıyor, o onu sevemiyor, o onu sevemiyor. Affetme diye bir konu yok, şeytanın oyunu bu. Çünkü şeytan düşünüyor “sevgiyi nasıl yok edebilirim?” Vefasızlıkla, affetmemekle, sadakatsizlikle, egoistlikle, bencillikle ne kadar kötü şey varsa şeytan bütün silahlarını kullanıyor, bu oyuna gelmemek lazım. Affetmedin mi şeytanın oyununa gelirsin Allah esirgesin.

 

(“Nabza göre şerbet vermek Kuran'a uygun mudur?” izleyici sorusu)

Mesela çocuk olur çocuğa çocuk gibi davranırsın. Dededir mesela abuk sabuk konuşuyordur yani bunama vardır onun da gönlünü alırsın. O biraz nabza göre şerbet vermeye gider yani o laf. Ama tabii bir de bunun kötü kullanılışı var; adam herkese döner mesela kötü adama bile onunla hemen uyum sağlar, ondan çıkar sağlamak için. Gelenekçi falan bilmem ne falan tiptir birdenbire döner onun kafasındaymış gibi konuşur. Bu yönüyle kötü tabii ama insanlara uyum sağlamak da güzel yani halden anlamak da güzel. İkisini birbirinden ayırt etmek lazım.

 

(Soner Yalçın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçmişte Suriye Lideri Esad'a ‘kardeşim’ dediğini Bodrum'da birlikte tatil yaptığını hatırlatarak “Ne oldu da birden Esad'a düşman kesiliverdin? Esad, Esed oluverdi. Kim nerede ne yaptı?” diye sordu ve Sayın Erdoğan'ın Esad karşıtlığını eleştirdi. Ayrıca ÖSO için de şunları söyledi: “Biz ÖSO'ya güvenmiyoruz çünkü Vahabi ve Selefidir. AK Parti'nin sicili nedeniyle ve ÖSO’nun sicili nedeniyle bu ittifak bizde şüphelere yol açıyor. ÖSO Türkiye'nin başına bela olabilir.” Dedi.)

Yok canım ne bela olacak? Yani Türkiye 83 milyon. Biz gücümüzün orada binde birini bile kullanmıyoruz, bize yamuk yapanı darmadağın ederiz öyle bir şey olmaz. Ayrıca ÖSO garibanlardan oluşan bir topluluk, zavallı Müslümanlar yani gariban Müslümanlar, ezilmiş Müslümanlar, anası kesilmiş, babası kesilmiş, dövülmüş, sövülmüş insanlar. Çaresizliğin verdiği ızdırapla mücadele ediyorlar. Ne bilsin Vahabi, Selefi işte neyse ne Sünni; namazını niyazını kılıyor adam yani oturup onu ince ince düşünecek durumları yok. İdeolojiyle uğraşacak halleri yok. Ne demek Vahabi, Selefi falan adam onunla niye uğraşsın? Namazını kılıyor La İlahe İllaAllah Muhammeden Resulullah o kadar.

 

(“Kalp sıkıntısından nasıl kurtuluruz?” izleyici sorusu)

Bir kere kendini sıkma. Yani çok kısa bir hayat, bir ekran hayatı var ekranın başında yaşıyorsun. Kendini Allah'a bırak, huzurlu ol. Her şeyde bir hayır vardır. O minik güzel kalbin, o sevimli kalbin eğer vesvese edersen, tevekkül edemezsen sıkıntıyla sana işaret verir. “Bak tevekkülü unuttun hemen kendini toparla yani Allah'ın gücünü hemen aklına getir, kalbini Allah'a teslim et rahatla” der Allah. Kalp sıkılması çok manidardır. Allah'a teslim olduğunda, hemen Allah'a kendini bıraktığında; “Ya Rabbi beni koru, Senin gücün her şeye yeter. Şirkten Sana sığınırım bütün güç sahibi Sensin. Dolayısıyla kafama taktığım konularda da bunun boş olduğunu anladım. Senin gösterdiğin her şeye ben razıyım” diye kendini bırakırsa kalp sıkıntısı hemen kalkar.

 

(“İnsanları etkileme isteğinin altında yatan sebep nedir?” izleyici sorusu)

İnsanları etkileme isteğinin altında yatan sebep çeşit çeşit olabilir. Adam dindar olur etkilemek ister bu müspet, güzel ama dinsizdir etkilemek istiyordur bu kötü. Ama tabii insan etrafındaki insanların kendisi gibi olmasını ister. Mesela bir ateist etrafında ateistin çok olmasını ister. Münafık, münafığın çok olmasını ister, Müslüman da Müslüman’ın çok olmasını ister. Bu doğal bir istek, zaten imtihan için bu gerekiyor. Dolayısıyla makul bir duygu. Kötü yönde kullananlarla iyi yönde kullananların bir mücadelesi var. Kötüler hep mağlup olur, iyiler de kazanır.

 

(“Kendinizi kötü hissettiğiniz zamanlarda ne yaparsınız?” izleyici sorusu)

İki-üç türlü olur kötü hissetme. Bir psikolojik kötü hissetme olabilir, bir de rahatsızlık olur. Mesela ne bileyim bir insan susuz kalmıştır yahut aç kalmıştır veyahut grip, nezle olmuştur. Duruma göre hemen süratle tedbir almak lazım. Mesela havasız bir ortamda olabilir, orada sıkabilir insanı o. Açarsın pencereyi falan havalandırır rahat edersin ama psikolojik nedendense tevekkül etmiyorsundur o anda. Yani Allah'ı unutmuştur şahıs, Allah vermesin;  “Ya Rabbi beni affet. Seni asla ben unutmayayım, hep kalbim Seninle olsun. Senin gücünü bana hiç unutturma Ya Rabbi” dersin hemen o saat ferahlarsın. Daima Allah'ı zikretmek, Allah'ı anmak ama akıllıca, candan bir bağlantı kurmak meseleyi kökünden halleder.

 

Heyecan Güzeldir. Zeki ve Akıllı Bir İnsanda Sürekli Allah’ın Sanatını Görmenin Heyecanı Vardır, Sakin Olamaz

Sakin olmak çok kötü. Yani şizofren gibi oluyor Allah esirgesin. Yanında bomba patlasa sakin sakin bakıyor. Korku filmi gibi ya, “ne oldu?” falan diyor. Allah vermesin çok ciddi bir hastalıktır. Daima heyecanlı olmak lazım. Kadın heyecan dolu olacak, erkek de heyecan dolu olması lazım. Zeki bir insanda, akıllı bir insanda durulmaz bir heyecan vardır. Allah'ın sanatını bu kadar gören bir insan nasıl sakin yaşar?

 

(“Mutluluğun en yüksek derecesine nasıl ulaşılır?” izleyici sorusu)

Eğer samimi olunursa Allah insana öyle bir güç verir ama bak hep Allah'ın lehine olmak lazım. Allah'ın aleyhine olunduğunda yol daralır ve müthiş çapraşık hallere girer. İnsan yerin altına girmeye başlar. Sakın ha, “ben uyanığım, ben akıllıyım” işte “Allah'ı araştırırım, Allah'ın aleyhinde delillere bakarım.” Bu şeytanın ahmaklığıdır, şeytanın oyunudur. Ne düşünürsen düşün onu Allah düşündürür. Allah'ın dışında bir güç yoktur. Allah'a tam teslim olunursa, samimi olarak Allah'a yaklaşılırsa Allah yolu açar. Açar açar açar çok berraklaştırır. Mesela bak göreceksiniz 2023’lerde falan çok harika haller olacak. 2033’lerde falan da muazzam harika haller olacak. Çok metafizik olacak dünya, her yer metafizik olacak. Dolayısıyla insanlarda çok yüksek bir iman oluşmuş olacak. Gittikçe bunun dozu artıyor. Bütün konu samimiyettir, Allah'a karşı samimi olmak. Allah’ı aşkla sevmek ama en derin aşkla sevmek, o kadar.

 

(“Bir insan yaptığı günahlar kadar cehennemde cezasını aldıktan sonra cennete gidebilir mi?” izleyici sorusu)

Eğer ruh sahibiysen sen yani “ben gördüğümü görüyorum, duyduğumu duyuyorum, hissediyorum yani benim içimde duyan biri var, gören biri var” diyorsan şuur sahibisindir. Eğer samimiysen sana cehennem haram olur, mümkün değil cehenneme gitmezsin. İmkânsızdır yani o olacak iş değil. Samimi müminsen, samimi insansan ve bilincin açıksa, şuurun açıksa ruh sahibisin demektir. Cehenneme gitmezsin, cehenneme gidenler ölüdürler. Allah onların ölü olduğunu söylüyor. Özel yaratılmış, “Cehennem için yarattım onları” diyor Allah. “Bu söz Benden bir kere çıktı ve onları Ben cehenneme doldurdum zaten” diyor. Ölü cennete alındığını farz edelim, ne yapsın ölü cennette ne yapar, neye yarar? Ölü yani, bir şey anlamaz onun için, ona iyilik yapmış olmazsın. O cehennemde kalırsa olur. Yani cennet halkına da zulüm olur o. Allah öyle bir şey yapmaz. O yüzden yani bilincin açıksa ve samimiysen gönlün çok rahat olsun.

 

(“Çevremize daha şuurlu nasıl bakabiliriz? izleyici sorusu)

Allah'ın unutulması çok tehlikelidir. Bir de Allah'la dostluğun kesilmesi çok tehlikelidir. İnsanlarda genellikle Allah’a negatif bakma eğilimi vardır yani Allah'ı eleştirme eğilimi vardır, çok yaygındır. Hep Allah’ta kusur bulma işte Allah'ın ona bir kötülük yapacağını düşünme. Yani bu kadar nimete rağmen, bu kadar güzelliğe ve bu kadar muhteşem bir akla rağmen yani sonsuz aklı görmesine rağmen o küçük aklıyla hep aleyhte düşünme eğilimindedir. O zaman boğuluyor işte, o zaman Allah'ı darıltmış olur. Çirkin bir hareket yapmış oluyor. Daima Allah'a dost olursa kafası çok berrak olur, çok keskinleşir ama hiç aklına fluluk getirmezse hayret edecek şekilde aklı keskinleşir. Yani akla ziyan hiçbir şey getirilmemesi lazım. Akla leke sürüldüğünde akıl müthiş boğulur. Yani milim zehir kabul etmez akıl, hiç zarar vermemek gerekiyor. Çok berrak oldu mu açılır da açılır insanın beyni, aklı ve Allah'ı daha keskin, daha net görmeye başlar.

 

Allah Ahirette Hiçbir Mazereti Kabul Etmeyecek. Ancak Allah Orada Cehennem Ehlini Sorgulayacak ve Konuşturacak

Ahirette çok kötü konuma düşüyor tabii küfür. Allah, onların bir kısmını hiç konuşturmuyor, direkt cehenneme atıyor. Çok arsız oldukları için. Bir kısmı da zırvalıyor. Konuşturuyor ama kendi eline cevap verdiriyor, mesela eliyle bir kötülük yapmış eli konuşuyor, “ben yaptım” diyor. Mesela kendi gözü konuşuyor, “ben gördüm” diyor. O da şaşırıyor “buna ne oluyor?” diye. Allah, böyle bela verecek yani Allah rezil edecek. Mazeretlerini de Allah, ahmaklıklarını onlara göstermek için konuşturuyor. Tabii ki hiçbir şekilde kabul olmaz. Allah biliyor zaten onun cevabını, zaten öyle yaratmış en başta. Sadece rezilliklerini göstermek için insanlara ve cehennemi neden hak ettiklerini göstermek için bir manevi şölen şeklinde müminlere gösteriyor.

 

Ahir Zamanda Savaşların, Kavgaların, Anlaşmazlıkların Gereksizliğini Herkes Anlayacak. Velayet Sistemi Olacak ve Büyük Bir Fedakarlık Sistemi Ortaya Çıkacak

Velayet sistemi, o biraz süreç alacak. Hemen birden olmayacak. Ama bir süre sonra, velayet sistemini bütün dünya kabul edecek. Herkes, herkesle dost olacak. Savaşın, kavganın anlamsızlığı anlaşılacak. Herkes, herkese selam verecek. Herkes, herkesi koruyacak. Nasıl 15 Temmuz'da bir dostluk, arkadaşlık ruhu vardı. Bir anda velayet sistemi oluştu. Değil mi? Herkes vatan için canını veriyor, arkadaşı için neredeyse canını veriyor, tankın altına yatıyorlar bu, nedir? Velayet sistemi, işte böyle bir fedakârlık ruhu ortaya çıkacak. Dolayısıyla mal, eşit seviyede herkes tarafından birbirlerine dağıtılacak. İnsanlar, zengin olmaktan utanacaklar. O, ona malını dağıtacak o, ona malını dağıtacak ve sonunda mal sahah üzere yani denge üzerine dağıtılmış olacak. Ve herkes zengin olacak.

 

Olaylara ya da Kişilere Benlik Vermek, Sanki Kendilerine Ait Güçleri Varmış Gibi Düşünmek Hem Şirk, Hem de Allah’a Karşı Zalimce Bir Tavır Olur

Doğrudan her şeyi Allah yarattığı için olaylara ya da kişilere benlik vermek şirk olur. Allah'a karşı zulüm, Allah'a karşı zalimce bir tavır olmuş olur ve yalan; çünkü belli ki her şeyi Allah yaratıyor sen, ayrıca onu ilahlaştırmış oluyorsun ayrı bir put halinde, ayrı bir müstakil güç olarak gösteriyorsun. Çok çirkin olur. Kim yaparsa çok çirkin olur ama benim canım bunun sırrını bildiği için insanlar duysun diye soruyor, yoksa bilmediğinden değil; biliyor ve bunu yaşayan bir insan olduğu yüzünden anlaşılıyor. Doğru söylüyorsun. Benlikten, insanlara benlik vermekten, şiddetle kaçınıp hep Allah'ın, tecellisi gözüyle bakmak lazım.

 

Başarının Tek Yolu Samimiyet ve Allah Hakkında Sürekli Olumlu Düşünmektir. Berrak Bir Akıl, Berrak Bir Sevgi, Berrak Bir İman ve Samimi Olmak Tek Yoldur

Bir tane başarının yolu vardır; samimi olmaktır. Sadece samimiyet ve Allah hakkında sürekli kesinlikle olumlu düşünmek. Bakın, bu çok hayati. İnsanlarda hep Allah hakkında az da olsa şüphe etme eğilimi vardır. Allah'ı eleştirme, hatta bu züppe münafıklarda falan çok şiddetli boyutlardadır bu. Kendilerini Allah gibi gördükleri için daha Allah'tan üstün görürler. Ama insanların birçoğu böyle Allah'ı şaka yollu eleştirir, başka türlü eleştirir. Yobazlar da falan da vardır bu. Dinle alay etmek, meleklerle alay etmek, peygamberlerle alay etmek böyle ahmakça tavırlara girerler. Müslümanda böyle bir şey kesinlikle olmaz. Çok dikkat etmek lazım. Berrak bir akıl, Allah'a berrak bir sevgi, berrak bir iman; hiçbir şekilde Allah'ın aleyhine düşünmemek ve samimi olmak. Bu yeterli.

 

(Suriye muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu Sağlık Bakanı Firas el-Cundi, Esad'ın, sivil halka kimyasal silah kullandığını iddia etti. “Rejim güçleri, İdlib'in Serakin ilçesine klor gazıyla saldırdı. Silahtan aralarında çocukların da bulunduğu 7 sivil etkilendi” dedi. İdlib son iki aydır yoğun hava saldırılarına maruz kalıyor. Yalnızca ocak ayındaki saldırılarda 211 sivil hayatını kaybetti, 1447 sivilde yaralandı.)

Olan işte o halka oluyor. Oradaki müminlere oluyor. Deccal kan dökmek istedi ve bunu kararlılıkla sürdürüyor. Şu an Müslüman alemi birleşmediği için bu kan dökme bütün şiddeti ile devam ediyor. İslam alemi birleşse o gün biter bu iş. Kesin çözüm, İslam aleminin birleşmesi durumunda o gün, o saat bu kavga biter. İslam aleminin birleşmemesi bütün Müslümanlara bu günahı yüklemiş oluyor. Ne kadar kolay bir şey. Diyecekler ki, “birleşmek istiyoruz.” Bütün Müslümanlar diyecek ki, “biz birleşmek istiyoruz” bu kadar. Bunu dediklerinde hemen Allah birleştirir. Bunu demiyorlar bak bir kelime, “Müslümanlar birleşsin” bunu deseler kurtulacaklar. Bunu demedikleri için bela kol geziyor.

 

(“Hz. İsa (as), Kuran'ı okuyunca yaşadıklarını hatırlar mı?” izleyici sorusu)

O imtihan olacak göreceksiniz. Normal yakışıklı bir delikanlı, öyle zannettiğiniz gibi olmayacak konuştuğunuzda da anlarsınız. Geçmişinden hiçbir şey hatırlamaz. Sadece geçmişini hatırlayamıyor o kadar. Şüphe üzerine İsa (as) olduğunu anlayacak insanlar. Çok zeki olmasından, ahlakından, kişiliğinden yoksa geçmişini hatırlaması diye bir konu olmaz. İmtihan oluyor. Göğe alındığını falan hiçbirini hatırlamaz. Hatırladı mı imtihan kalkar o zaman diğer insanlarla arasında aklın ihtiyarının alınması konusunda müthiş bir farklılık olur. Öyle bir şey olmaz.

 

(“LGBT ne zaman son bulacak?” izleyici sorusu)

İngiliz derin devleti ne zaman son bulursa o zaman LGBT son bulur. Çünkü İngiliz derin devletinin himayesi altında bir teşkilat ve dünya çapında gizli bir örgüt bu aslında. Açık gibi görünen ama gizlice birbirlerini koruyup kollayan bir örgüt yapılanması. O renkleri, o deseni, o üslubu görenler birbirlerini koruyup kolluyorlar. Bu, Galata Kulesi’yle bazen remzediliyor, bazen fille remzediliyor ama en çok bu homoseksüel renkleri, en çok onunla birbirlerini tanıyorlar.

 

(“Okuma yazma bilmeyen insanlar Kuran'dan sorumlu mu?” izleyici sorusu)

Okuma yazma bilip bilmemesi önemli değil, Kuran'ı zaten ona Allah öğretecek şekilde onu yaratıyor. Mesela; Peygamberimiz (sav) de ümmiydi, okuma yazması yoktu. Ama Kuran ona öğretildi. Ümmi olmak Kuran'ı öğrenemeyecek anlama gelmiyor. Allah onu yaratırken Kuran'ı öğrenecek şekilde yaratıyor. Ona mutlaka Kuran'ı öğretecek, anlatacak birisi oluyor o zaman. Hiçbir mümin boşta kalmaz. Mutlaka ona Kuran'ı anlatan birisi ile birlikte yaratılır. Kuran'ı öğretecek birisi ile birlikte yaratılır mümin. Başıboş yaratılmaz.

 

(“Bir insan kesin olarak cennete girebileceğini düşünebilir mi?” izleyici sorusu)

Kuvvetle ihtimal verir cennete ama kesin demesi Allah'a karşı adaba ve edebe yakışmaz. İçinde korku olması gerekir “acaba cehenneme gidebilir miyim?” Diyecek. Ama şuuru açık bir insan tabii ki bilinci açık, samimi bir insan cehenneme gitmez. Ama Allah “o korku olsun içinizde” diyor. “Tamamen onu bırakmayın” diyor. Hayır o, berekettir o, insana fayda verir. Reddedilmesi çok çok riskli, bambaşka bir boyuta girersin o zaman. O zaman akıl gider. Mutlaka cehennem ihtimalinden mümin rahatsız olacak, çekinecek ve korkacak.

 

(“Peygamberimiz (sav)’in sözleri Kuran'a eşdeğer tutulabilir mi?” izleyici sorusu)

Tabii ki olmaz. Allah zaten o konuda tehdit ediyor. “Sakın kendinden bir şey söylemeye kalkma şah damarını koparırım senin” diyor “ve seni kurtaran da olmaz Benden” diyor. Yani “Kimse Benden alamaz seni, mahvederim seni sakın ha” diyor “eğer sana güç ve kuvvet vermeseydim az da olsa onlara meyledecektin bu konuda” diyor “sakın ha sakın” diyor Allah Peygamber (sav)’e. Dolayısıyla Peygamberimiz (sav)’in şiddetle kaçındığı bir konu. Ama sonra tabii Hazreti Resulullah (sav)'ın vefatından sonra Hz. Ali (kv)'yi şehit ettiler, Hz. Osman (ra)'ı şehit ettiler, ehlibeyti şehit ettiler ve ortamı müsait buldular ve dediklerini yapmaya başladılar. Şimdi de biz bunlara gerekeni yapıyoruz ilimle irfanla, kanunla hukukla bunların yaptığı tahribatı temizlemeye çalışıyoruz.

 

Evlilik Bir İbadettir. İnsan Evlenerek Sonsuz Ahiret Arkadaşını Seçmiş Olur. Allah Aşkı İçin, Sevgiyi, Tutkuyu ve En Güzel Olan Duyguları Tam Olarak Yaşamak İçin Evlenilir

Evlilik Allah'ı sevmek için olur yani Allah'ın tecellisi ile beş duyu ile bağlantı içindir. Aşık olmak için evlenilir. Tutku için evlenilir. Allah sevgisini doya doya tatmak için, dostluğu, şefkati, merhameti, vefayı en güzel duyguları tatmak için evlenilir amaç budur. Ama şu an bazı insanlar bunu şeytani amaçla kullanıyor. Kavgayı, nefreti, kini, öfkeyi, intikamcılığı tatmak için yapıyorlar, sakın. Tam tersine evlilik tam anlamıyla bir ibadettir. Cennet arkadaşını seçmiş oluyor insan, doyasıya aşkı ve tutkuyu yaşamak için evlenilir amaç sadece bu olması lazım.

 

(Genelkurmay Başkanlığı Zeytin Dalı Harekâtı’nda bugün havanlı saldırı neticesinde bir askerimizin şehit olduğunu açıkladı. Şehidimiz Ahmet Aktepe.) 

Ahmet ismin de güzel kendin de güzelsin. Ne mutlu sana. Hz. Osman (ra)’la, Hz. Resulullah (sav)’la, Hz. Ebubekir (ra)’le, Hz. Musa (as)’yla, Bediüzzaman Hazretleri’yle ile birlikte akşam bak biz buradayız sen onlarla orada yemektesin. Ne mutlu sana, ne mutlu annene, babana. Şehadetini tebrik ediyoruz, maşaAllah diyoruz sana. Allah, sana en güzel makamı vermiş. İnşaAllah bizlere de o makamı nasip eder. Annene, babana Allah, sabr-ı cemil nasip etsin ve uzun ömür inşaAllah.

 

(“Öğretmenlerin atanırken ahlaki özelliklerine bakılmalı mı?” izleyici sorusu)

Tabii ki bakılması lazım. Yani hatta mümkünse psikolog, psikiyatrist de bulunması lazım, bir heyet. Bir yarım saatlik falan bir konuşma olabilir. Durumunu anlamaları lazım. Adam psikopat olabilir, bazen homoseksüel oluyor, bazen PKK'lı oluyor. Manyak çıkabiliyor, akıl hastası oluyor falan şakası olmaz bu işin. Konuşturup, bir heyet tarafından konuşturup durumunu anlamak lazım. Ondan sonra atanması lazım. Mutlaka mülakat şart.

 

(“Erkekler kadınlara niye yalan söylerler?” izleyici sorusu)

Herhalde onun karşısında pozisyonunu uygun hale getirmek için falan herhalde anladığım kadarıyla. Fakir olduğu halde zenginim diyor, tahsili olmadığı halde tahsilim var diyor. Yazık tabii çok kötü bir durum. Kız da onu öğrendiğinde facia oluyor, acayip saldırganlaşıyor. Bayağı bir kepazelik çıkıyor çoğu zaman, acı bir son oluyor. Hâlbuki neyse o yani onu söylemesi lazım. Dürüstlüğü ile asıl sevilmesi lazım. Çünkü yalan söylediğinde insan onun yüzüne bakamaz yani yalan söylediği bir insanın. Daima dürüst olmak lazım.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler