Sayın Adnan Oktar'ın 4 Mart 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 4 Mart 2018

 

(“Zaman israfı nasıl engellenir?” izleyici sorusu)

O, dünyada en çok israfı yapılan ve en değerli olan şey zaman. En çok israfı yapılan ve en değerli olandır. Facia. Kahvehanelerde falan orada burada sokaklarda acımasızca çok kıymetli olan zaman kullanılıyor. Nasıl engellenir? Tabii ki Allah korkusu, Allah sevgisi, Allah’ı hiç unutmamakla olur. Allah’ı unutmamayla da yetmez Allah’ın büyüklüğünü aklında çok iyi tutmak gerekir. Allah’ın büyüklüğünü aklında iyi tutması için de bilgilendirmek gerekir. Allah’ın büyüklüğünü insanlar tam kavrayamıyorlar. Biraz açıklama yapılınca Allah’ın büyüklüğü hakkında müthiş bir heyecana kapılıyorlar. Geçenlerde öyle atomun yapısını anlatmıştım. Yiğit Bulut’un dikkatini çekmiş ertesi gün Allah’ın varlığıyla ilgili yine atomdan açıklama yaparak, değil mi aynı izahatı yapmıştı. Demek ki çok etkili oluyor.

 

İlham Aliyev Çok Değerli Bir İnsan. Aile Yapısı Mükemmel, Ahlakı Mükemmel, Tam Bir Kuran Müslüman’ı, Çok Güzel Bir İslam Anlayışına Sahip

Cumhurbaşkanlığı seçimleri için İlham Aliyev’in dışında bir adayı düşünmek, tahayyül etmek akıl alacak gibi olmaz. Bu kadar güzel hizmet eden, Azerbaycan’ı böyle muhteşem bir hale getiren, yüzde 35 kalkınma hızına vesile olan, sanatla, estetikle, güzellikle, bilimle Azerbaycan’ı muhteşem bir çizgiye taşıyan böyle muhteşem bir lidere en yakışan nedir? Tabii ki cumhurbaşkanlığıdır. İkinci bir ihtimal düşünemeyiz tahayyül dahi edemeyiz. Hatta böyle soru dahi olmaz. Ama yine de nezaketen sorduğun için ben de nezaketen söylüyorum. Tek adayımız ve tek seçeceğimiz kişi Muhterem İlham Aliyev’dir. Çünkü babası da çok muhterem bir insandı Haydar Aliyev rahmetli. İlham Aliyev biliyorsunuz ailesiyle, şahsıyla çok muhteşem bir insan, çok değerli bir insan. Azerbaycan’ı Türklük aleminin en güzel kalesi haline getirdi. Sayın İlham Aliyev’i bütün gücümüzle destekliyoruz. Bütün Azerbaycanlı kardeşlerimiz de Sayın İlham Aliyev’i desteklesinler. İlham Aliyev Hazretleri Azerbaycan için Allah’tan büyük bir nimettir. Çok çok büyük bir nimettir. Allah fiili durumla bunu göstermiştir. Yüzde 35 büyüme hızı hiçbir yerde görülmez. Duyulmadık bir şey. En fazla yüzde 3-5-7 falandır. Yüzde 35 ne demek? Ve her yeri sanatın kalesi haline getirdi. Ve çok ideal bir aile yapısı var, çok ideal bir ahlakı var. Çok mütevazi, mazlum, dindar aklı başında, muhteşem bir İslam anlayışına sahip, tam bir Kuran Müslümanı, halis bir Müslüman, bağnazlığa karşı, Kuran’a aşık tam bir Kuran Müslümanı. Aman ha, ikinci bir ihtimalden hiç bahsetmesinler.

 

(“Dış güçler neden Türkiye ile bu kadar uğraşıyor?” izleyici sorusu)

Dış güçler emir aldıkları yerin emrini yerine getiriyorlar. İngiliz derin devleti ne diyorsa onu yapıyorlar. Avrupa ülkeleri zavallıdır. Hollanda, Almanya, Danimarka, Norveç, oranın liderleri de zavallıdır. Bak İtalya şimdi lider seçiyorlar. İki lider ikisi de gariban, her ikisi de garibandır. Çocuk, bir de yaşlı bir amca, her ikisi de İngiliz derin devletinden çok çekinen zavallı gariban insanlar. Bütün Avrupa öyledir. Dolayısıyla asıl olan İngiliz derin devletidir. Bak buraya arada sırada kontrole geliyorlar İngiliz derin devletinin elemanları. Dehşet verici yüzlerindeki ifade ve son derece üst perdeden ve çok pervasızlar.

İngiliz derin devleti şu an bir oyun oynuyor en tehlikelisi bu. Türkiye’nin özgür olmadığını vurgulamaya çalışıyor. AK Parti’nin güzelliğe, neşeye, sanata, bilime karşı olduğunu vurgulamaya çalışıyor. Estetiğe karşı işte dekolteye karşıdır, sizin plaja gitmenize karşıdır, müzik dinlemenize karşıdır, işte istediğiniz gibi yaşamanıza karşıdır gibi bir imajı vurgulayarak bir şeyler yapmaya çalışıyor. Bu çok vahim. AK Parti yöneticileri bu konuda çok titiz olmaları lazım. Boş yere PKK’ya, FETÖ’ye malzeme vermeyelim.

 

(Kilis’te 41 kazanda pişirilecek İskilip dolması ile Çorum leblebisi Afrin’deki 8 bin askere dağıtılacak. AK Parti Çorum Milletvekili Salim Uslu yaptığı açıklamada “İskilip dolması 8-10 saat arasında odun ateşinde pişen et yemeğidir. Etin buharında da pilav pişmektedir. Osmanlı zamanında askerin sefer yemeğidir. Beraberinde çorba ve helva ikramı da yapılacaktır. İskilip dolması orada askerimize sıcak sıcak dağıtılacaktır.”)

Askerlere zeytinyağlı dolma da yapsınlar. Severler onlar zeytinyağlı dolmayı yapılsın. O çok önemli. Ama bu çok iyi olmuş. Kebap çeşitleri, kavurmalar falan sürekli gitsin aslanlara. Zaten çakı gibiler, maşaAllah.

 

Evlilik İbadet Gibidir. İki Mümin Birbirine Allah’ın Ahlakını Gösterecek. Erkek Kadına Kadın Erkeğe Sevgi, Saygı, Güzellik, Hürmet Gösterecek

Kadın erkeğe, erkek de kadına tabii iyi davranacak ibadet bu. Namaz gibidir evlilik aynı namaz gibi. Kadın erkeğe, erkek kadına, çünkü ikisi de Allah’ın ruhu, iki mümin birbirine Allah’ın ahlakını gösteriyor dolayısıyla karşılıklı oluyor. Ama gelenekçi sistemde ne diyor “kadın kocasına gösterecek alaka” diyor. “Erkek deşarj olacak” diyor “dövecek sövecek bağıracak, çünkü ona yemek yediriyor, elbise alıyor” diyor. Başında paralansın pislik herif. Hiç ihtiyaç yok sana yani. Nur gibi insana sen para karşılığı işte yiyecek karşılığı ahlaksızlık yapmak istiyorsun. Sen onu zaten vermekle mükellefsin. Allah vermiş sana onu, sen de ona onu tevdi etmekle mükellefsin. Allah’ın malını Allah’ın kuluna veriyorsun, kendi malını mı veriyorsun da oturup halden hale geçiyorsun?

 

(“Hüdhüd gerçek bir kuş muydu?” izleyici sorusu)

Hüdhüd cin, kuş biçiminde cin. Çünkü imandan sorumlu. Oradan anlaşılıyor imandan sorumlu olduğu için. Hz. Süleyman (as)’da da mangal gibi yürek varmış. İnsan aklını atar. Şeytanlarla konuşuyor inanılır gibi değil. MaşaAllah dedeme. Adamlar diziliyor şeytanlar, alenen şeytan, bildiğin şeytan tir tir titriyor ne diyorsa yapıyorlar. Cinler de ordu gibi geliyorlar hepsini hizaya getiriyor. Bir de denizden oradan buradan da bayağı bir şey toplayıp alıp-getiriyorlar. Ödleri kopuyor Hz. Süleyman (as)’dan. Şu dedemin yüzüğünü hayırlısıyla bir bulsaydık. Yüzüğün taşında onlar yine duruyorlar babadan oğla. Bakalım biz becerebilecek miyiz bulursak taşı, yüzüğü, teberrüken takarız yüzüğü canım bir şey olmaz, inşaAllah.

 

(“ ‘Allah nerede’ sözü, Allah’ı inkar etmek midir?” izleyici sorusu)

O değil de yüzeysel düşünenlerin söylediği bir sözdür. Çok çok sathi düşünenlerde olur. Allah nerde derken zaten ona o sözü söyleten Allah, ondan haberi yok. O sesi meydana getiren de Allah’tır. O bir işarettir onun nasıl birisi olduğunu göstermek için Allah diğer bir mümine işaret verir öyle. Adam “Allah nerede?” dediğinde sen onun hemen anlarsın ne olduğunu yani onu kavraması için mümine Allah’tan gelen Allah’a ait bir işarettir o, o kadar. Akıllı olan ne anlama geldiğini anlar onun yani oradaki insanın da ne olduğunu anlar.

 

(“İnsanlardaki yapmacık sevginin sebebi nedir?” izleyici sorusu)

Yapmacık sevgi herhalde nezaketen yapıyorlar ayıp olmasın diye. Çünkü mesela birisiyle karşılaşıyor soğuk dursa olmaz işte “inanmazsın çok sevdim.” Yemin ediyor “vAllahi çok sevdim” diyor “gerçekten çok sevdim” diyor. Hiç yoktan iyidir ama hiç yapmamasından daha iyidir nezaketen. Ama şimdi yapmacık sevginin çapı çok büyük, yapmacık sevgi öyle nadir rastlanan bir şey değil dünya çapında yüzde 99,99 oranında. Blok bir olay var yani büyük bir felaket bu. Benim yakışıklımın sorduğu soru dünyadaki facianın ifadesi. Yapmacık sevgi ne demek? Ne kadar korkunç yani sevgi yok olmuş oluyor.

 

Dünyayı Adeta Tiyatro Salonuna Çevirmişler Sahte Sevgi Oyunu Oynuyorlar. İnsanların Gerçek Sevgiyi Bilmemesi Dehşet Verici. Samimi Olsa Güzel Sevecek ve Güzel Sevilecek

Dünyada gerçek sevginin yaşanmaması çok dehşet verici bir şey. Dünya çok büyük bir belaya uğramış. İnsanoğlu aslında ta başından bu belanın içine girmiş. Halbuki samimi olsa ne güzel yaşayacak, ne güzel sevecek. Oyun oynamasına, kötülük yapmasına niye gerek var? Tabii bu bir sır Allah’ın bir sırrı, bir mucize. Ben anlayamıyorum yani samimi sevmek varken oyun oynamaya ne gerek var? Hayır nezaketen yapılır, nezaketen olur o da bir sevgidir. Ama insan gerçek sevgiyi yaşıyordur cayır cayır yaşar ama nadir karşılaştığı vakalarda da gönül alır. Ama böyle değil ki, hiç sevgi yaşanmıyor, hiç yaşanmıyor, hiç yaşanmıyor, hiç yaşanmıyor. Sürekli sahte sevgi, oyun. Filmlerde zaten oyun, tiyatroda oyun, sokakta oyun dünyayı tiyatro salonuna çevirmişler, sevgi oyunu oynanıyor bu çok korkunç. Halbuki rahat rahat gerçekten sevilecekken, insanlar çok tatlı varlıklar zaten sevilir insan yani zorlanacak bir durum yok ki. Ama zalimlik, ahlaksızlık yapılınca sevgi boğuluyor tabii sevginin yapacak bir şeyi kalmıyor ahlaksızlık durumunda. İnsan sevmek istiyor ama ahlaksızlığa sevgi direnemez. Zavallı sevgi orada tak düşüyor. Halbuki sevmek çok şahane bir nimet. Dünyanın tek amacıdır hayatın, yaratılışın tek amacıdır. Bütün kainat, atomlar hepsi sevgi içindir. Bütün bu verilen emek sevgiye yöneliktir. Bir de ne güzel Allah bize böyle büyük bir nimeti, büyük bir eğlenceyi tek hedef haline getirmiş. Halbuki bize çileyi de hedefletebilirdi Allah ama sevgiyi hedefletmiş çok şahane bir şey.

Sevme aslında çok kolay telkinle dünyada elde edilebilir dünya çapında. Ama deccaliyetin gücü çok fazla onunla mücadele çok zor oluyor. Adamların televizyonları var, radyoları var yüz binlerce, yüz binlerce askeri, polisi var, milyonlarca askeri, polisi var. Milyonlarca öğretmeni var, profesörü var çok zor yoksa sevgi mesela Mehdi (as)’ın eline geçiyor dünya, sevgiyi daha ay geçmeden bütün dünyaya sevgi hakim oluyor, daha ay geçmiyor. Sevgi çok kolay telkin edilir olmayacak bir şey değil. En kolay elde edilecek şey sevgidir ve insanlar zaten açtır sevgiye ve hep aç yaşar ama sevgiyi gıda olarak bulacak bir yer bulamaz her yer doluyken. Sevginin içinde yaşadığı halde sevgiyi bulamaz. Sevgi dağ, taş dolu her yer sevgi için müsait. Akıl gerekiyor. Allah’la bağlantı gerekiyor. Allah'la bağlantı koptuktan sonra sevgiyi arıyor. Yani neyi seveceksen Allah'la bağlantı koptuktan sonra? Kediyi sevemezsen, çocuğu sevemezsen, kadını sevemezsen hiçbir şeyi sevemezsin Allah'la bağlantı koparsa. Sevginin anlamı, manası kalmaz. Hiçbir anlamı kalmaz. Bir kere en başta Allah'la bağın samimi yüksek olarak muhafaza edilmesi lazım. Yalnız tabii Allah'ı severken sadece Allah deyince insan bir güç diyor. Mesela Allah-u Ekber, Allah-u Kebir çok önemli olan bunlar. Allah-u Ekber yani Allah'ın büyüklüğünün kavranması çok önemli. Bak bu benim çok dikkatimi çekti geçen gün atomdan bahsettim, Allah’ın büyüklüğünden. Bak Yiğit Bulut çok etkilenmiş hemen demeç verdi o konuda aynısıyla açıklama yaptı. İşte o Allah'ın büyüklüğünün kavranması yoksa Allah'a herkes inanıyor.  Sokağa çıktı mı “Allah'a şükür” diyor. Maydanoz satıyor “Allah bereket versin” diyor. Ama flu bir Allah düşüncesi var. Çok flu. Flu düşünceyi Allah sevmez. Yani Allah'ın şanına yakışmaz ve çok hem ayıp, hem çirkin, hem de korkunç, hem de ahlaksızlık başka bir şey değil. Müslüman açısından ahlaksızlıktır bilerek yapıyorsa.

 

(“Kuran’da zalimler nasıl tarif edilir?” izleyici sorusu)

Çok detaylı tabii tarifleri bir tane tarifi yok. Ama genelde hep negatif yani. Pislik yapıyor mesela hayırlı bir şey var tersini yapıyor. İyi bir şey var tersini yapıyor. Hemen anlaşılıyor zaten. Zalimin tarifi pek olmaz. Alenen belli olur, renk gibi. Kırmızı rengin neyini tarif edelim alenen bellidir. Zalim de her şeyin negatifini yapar. Pis yani pis, sürekli aksi. “Zalim ve cahildir” diyor Allah insan için. “Zalim ve cahil.” Yüzlerce anormallik yapar. Bir tane söyleyemeyiz yüzlerce. Ama benim güzel yüzlüm tabii o anlamda sormuyor. Tabii o çok daha güzel bilir. Ama onların vasıfları belirgin mi acaba, daha böyle derli toplu bir anlatımı var mı gibisinden söylüyor. Pek öyle diyemeyiz. Mesela fakirlere yardım etmiyor. Bu bir zalimliktir. Mesela merhamet etmiyor, bu bir zalimliktir. Affetmiyor, zalimliktir. Sabretmiyor, bu da zalimliktir. Ucu bucağı yok. Yani negatif her şey zulüm olur. Mesela seviyor annesini fakat annesine karşı o sevgiyi annesi kabul etmiyor. Veyahut babasını seviyor fakat baba kabul etmiyor. Bu zulümdür. Veyahut baba çocuğunu seviyor fakat çocuk bu sevgiyi kabul etmiyor. Bu da zulümdür. Mesela sevgililer arasında da hep öyle zulüm olur. Sevgisine karşılık alamaz. İyilik yapar, kötülük yapar. Mesela iyilik yapıyor evine alıyor. Hırsızlık yapıp evden kaçıyor çok korkunç yani zulüm.

 

(“Peygamber Efendimiz (sav) düğüne gider miydi?” izleyici sorusu)

Tabii ve gittiğinde de hanımlar olmazsa istemiyordu. Dırar Mescidi’nin düğünlerine kadın hiçbir şekilde getirmiyorlardı. Eğlencede de olmuyordu. Peygamberimiz (sav) “olmaz” dedi “tefle, müzik aletleriyle duyurun” dedi. “Ve kadın da yoksa ben gelmem” dedi. Münafıklar acayip kinlendiler o devirde. Bunu ayrı bir kitap haline getireyim ben. Kuran'da münafıkların eylemlerine karşı Allah'ın aldığı tedbirler neler; çok fazla ayet var.

 

İnsanın Kendisine Saygısı Yoksa Sevme Yeteneği ve Sevme Gücü Olmaz. Önce Kendisinin Sevme Yeteneği Kazanması Gerekir

Kişinin kendine saygısı olması lazım tabii insanın yani iyi bir insan olduğuna inanması lazım yoksa zaten sevme gücü olmaz. Sevme yeteneği olmaz, sevme yeteneği olmayınca da sevemez zaten istese de sevemez. Önce kendisini sevme yeteneği kazanması lazım samimi olarak. Bunun olması için de Allah’ı çok sevmesi, Allah’tan korkması, Allah'ın büyüklüğünü kavraması gerekiyor o zaman zaten sevmeye çok aç hale gelir. Müthiş bir sevme yeteneği ve müthiş bir sevme arzusu meydana gelir, o zaman çok güzel sevgisini sunabilir öbür türlü olmaz.

 

(“Misafir ağırlamanın bir adabı var mıdır?” izleyici sorusu)

Aslında samimiyete dayalı yani yoksa misafirimizi kapıda karşılıyor, “o kimler gelmiş, kimler gelmiş” falan yani bu sıkıcı işin doğrusu. “İhya ettiniz bizi azizim şöyle buyurun şöyle lütfen çekinmeyin” yani insan ne yapacağını şaşırır bir anormal durur. “Ne içiyoruz?” Falan bilmem ne. Bence başından sonuna kadar samimiyet olması lazım. Doğallık, doğallık, samimiyet. Samimi sevgi, samimi karşılama ve samimi rahat ettirme misafiri yoksa bazı gelenekler, adaplar çok sıkar misafiri yorabilir. Özgür olmasını sağlamak lazım, huzurlu olması lazım. En ziyade temizliğine çok özen göstermek lazım, temizliği ve rahatlığına özen gösterilmesi gerekiyor. Tabii belki bir ihtimal çekinebilir bazı şeylerden içini rahatlatacak tavır yine samimiyetle olur. Adam yemeği tabağına korken büyük bir dikkatle izlersen tabii ki yapamaz. Her şeyi özenli olarak değerlendirmek lazım. Yani kendine yapılmasını istemediğini karşısındakine yapmamak, kendisinin beğeneceği şeyleri karşısındakine sunmak iyi olur.

 

(“Müşrikler neden Kuran’ı anlamaz?” izleyici sorusu)

Müşrikler detaya girmek istiyorlar yani şeytani bir büyüklük hissi oluyor, Kuran’ı onlar bulmaca gibi bulmak istiyorlar yani Allah'ın bir bulmaca hazırladığını düşünüyorlar o bulmacayla zeka oyunuyla elde edecekleri bir neticeyi esas olarak görüyorlar. Allah bir bulmaca sunuyor en zeki bulmaca çözenler bir araya geliyorlar ve o bulmacayı çözüp Allah'ın ne dediğini anlamış oluyorlar. Allah bulmaca çözdürmez, Kuran da bulmaca kitabı değildir dolayısıyla müşriklerin o kafası şeytandan kaynaklanan bir yapı. Böyle baktınız ki, işte fiil çekimleriyle bulmacalar gibi Allah'ın hükmünü arıyorsa bir insan bu bir samimiyetsizliktir. Allah'ın hükmü çok açık ve sarih olur ve birbiriyle çelişmez, anormal olmaz, Müslümanların aleyhine olmaz. Hiçbir zaman için zulmü ve baskıyı savunan bir açıklama Kuran yapmaz. Öyle bir anlam anlıyorsa mutlaka yanlış anlamış demektir. Dikkatlice bakarsa hemen anlar.

 

(Hükümet son günlerde artan çocuk ve kadın istismarlarına karşı çok önemli bir yasa çalışması yapıyor. Çıkan yasaya göre kadın ve çocuk istismarcıları ile şiddet suçu işleyenlere devlet kapısı da kapanıyor. Hazırlanan taslakla bu suçu işleyenler memur, kamu işçisi, polis ya da asker olamayacak.)

Şimdi onu yapan zaten ölümü göze alıyor bunlar hiç çözüm değil. Aklı başında adama o etki yapar. Adam cinnet geçirmiş ve manyak. Dört, üç yaşındaki çocukla cinsel ilişkiye giren adamın aklı olabilir mi? Ve arkasından öldürüyor zaten. Sen adama diyorsun ki, seni devlet görevinde görevlendirmem polis yapmam. Onun polislik yapacak hali mi var? Bu detaya ne gerek var? En başından halledeceklerine böyle olay olduktan sonra halletme yönüne gidiyorlar. Adam geliyor üç yaşında çocuğun ırzına geçiyor, her yerini paramparça ediyor öldürüyor arkasından diyorlar ki, “adama müebbet mi versek, ağırlaştırılmış müebbet mi versek?” Adamı istersen as daha da hoşuna gider adamın. “Ben kendimi asayım” diyor zaten manyak yani. “Verin” diyor “bir naylon ip asayım” diyor zaten adam öyle bir şey yok ki. Müebbet, “tamam onu da kabul ederim” diyor. Hücre hapsi, “o da olur” diyor adam. “Ama yemek verecek misiniz orada?” Diyor adam. Yani deli, aklını kaybetmiş. Önce adamı eğiteceksin bak Darwinist, materyalist eğitimden geçerse adam delirir. Adam gelenekçi Ortodoks eğitimden geçerse delirir. Adama ne diyorsun? “Erkek çocuğu” diyorsun “kadından on dokuz misli daha çok tahrik eder” diyorsun.  Adama ön telkin yapıyorsun ve de diyorsun ki, “kadın hayvandır” diyorsun. “Sen hayvandan oldun” diyorsun. “Senin atan hayvan” diyorsun. Adamı delirtecek her şeyi yapıyorsun. Önce adamı delirtmeyi durdurmak lazım. Adamın sevgi dolu olmasını, makul olmasını sağlamak lazım, dengeli ve tutarlı olmasını sağlamak lazım.

 

Allah Korkusu Allah’ın Sevgisini Kaybetmekten Korkmaktır. Allah Korkusu İnsanı Perişan Eden, Mutluluğunu Bozan, Dengesizleştiren Bir Duygu Değildir   

Allah korkusunda korku deyince yani insanı böyle titreten, dehşete düşüren, bembeyaz yapan, elini ayağını boşaltan anlamında değildir. Allah korkusundan kasıt Allah’a karşı mahcup olma, Allah'ın sevgisini kaybetmekten kaynaklanan rahatsızlık ve Allah'ın azap vereceğinden çekinmek. Dolayısıyla Allah korkusu öyle insanı perişan eden, sağlığını bozan, onun mutluluğunu bozan, onu delirten, dengesizleştiren bir şey değildir. Allah korkusu insanın sevgi gücünü kat kat artıran, kalitesini artıran, derinliğini artıran, tutku gücünü artıran, beynini aklını berraklaştıran, onu disipline eden, çalışkan hale getiren, affediciliğini, merhametini geliştiren güzel bir duygudur. Allah korkusu herhalde çok korkunç tarif ediliyor benim anladığım, o zaman onu ben bir kitap olarak hazırlayayım, bir broşür olarak hazırlayayım öyle anlaşılıyor öbür türlü olmaz. Çünkü muğlak kalmış bu konu benim gördüğüm.

 

(“Bir Müslüman, kimseyle görüşmeden dinini yaşayabilir mi?” izleyici sorusu)

Çok mecbursa mesela esir alınmıştır, bir yerde yalnızdır, o tamam ama onun dışında Müslüman’ın yalnız yaşaması haramdır. Kuran'ın bütün hükümleri, kalabalık topluluğa göredir. Yani Kuran'ın bütün hükümleri, tamamı topluluğa göredir. Zekat, sabır, yardımlaşma, velayet, hepsi yani hepsi topluluğa göredir. Nikah, çocukların hakkı, hep topluluğa göredir. Cihat, hep topluluğa göredir. Yalnız yaşamak haramdır. Münafıklar hep yalnız yaşamak isterler. Galiz haramdır.

 

(“Zanda bulunmak Kuran'da nasıl tarif edilir?” izleyici sorusu)

Durduk yere adam, tahmin üstüne abuk sabuk karşıdakini suçlayacak hükümlerde bulunur, zan ve tahminle yalan söyler. Ama bu daha ziyade Allah adına yapılanlar için Kuran'da söyleniyor. Mesela Peygamber (sav), söylemediği halde, “karınızı dövün” diyor. Veyahut Peygamber (sav) söylemediği halde “kadının her söylediğinin tersini yapın” diyor. Veyahut “kadın, hayvandır” diyor. “İnsanla hayvan karışımıdır” diyor. Peygamber (sav) der mi böyle bir şey? Peygamberimiz (sav) kadınlara aşık. Aşık olduğu bir varlığa insan, insanla hayvan karışımı der mi? Bu, işte zan ve tahminle yalan söylemektir iftiradır.

 

Mehdi (as) İle İlgili Tevrat’tan Açıklamalar

Tevrat Mezmurlar 111’den 4’e, “Rab, Adon’a” yani Moşiyah “Adon’a, Ben düşmanlarını ayaklarının altına serinceye kadar sağımda otur” diyor. “Adon” demek, seyit anlamına geliyor. Seyyid, yani Peygamberimiz (sav)’in torunlarına nasıl efendi, seyit, deniliyor ya aynı anlamda. Adon da seyit anlamına geliyor. “Rab Adon’a ben düşmanlarını ayaklarının altına serinceye dek sağımda otur” diyor.

Mısır'dan Çıkış 15.13'te. “Öncülük edeceksin, sevginle kurtardığın halka.” Bütün insanlara, sevginle öncülük edeceksin diyor Tevrat'ta, Mehdi için. “Kutsal konutunun yolunu göstereceksin; gücünle onlara”, yani kutsal evinin yolunu göstereceksin onlara diyor. Tabii o Kudüs'te yapılacak olan kutsal mabedi kastediyor. “Rab, kralını büyük zaferlere ulaştırır.” Yani Moşiyah Mehdi’yi, büyük zaferlere ulaştırır. “Mesh ettiği krala, Davut'a ve soyuna sonsuza dek sevgi gösterir.” Yani kâinat sonsuz biliyorsunuz. Sonsuza dek Allah sevgi gösterecek diyor, Mehdi (as)’ye ve Davut (as) soyuna.

Peygamberimiz (sav) diyor ki, “Cenab-ı Hak, İslam'ı nasıl bizimle başlatmışsa; Mehdi ile sona erdirecektir.” Nasıl bizimle onlar arasında şirk ve adavetten, husumet ve düşmanlıktan kurtulmuş ve kalplerine ülfet ve dostluk, muhabbet, sevgi yerleşmişse aynı şekilde Mehdi'nin gelişi ile de yine öyle olacaktır” diyor. Peygamberimiz (sav).

 

İngiliz Derin Devleti Homoseksüelliği Tüm Dünyada Üst Kimlik Olarak Kullanıyor

Kardeşim, homoseksüelliği üst kimlik yaptılar, Peru’ya git, Nikaragua’ya git, Çin’e git nereye gidersen git, adam mesela homoseksüel mi, faşistmiş, komünist, kapitalist, kendi ailesinden değil hiç fark etmiyor homoseksüeli destekliyor. Yani onu üst kimlik olarak görüyor. Müslüman, Hristiyan, ateist hiç fark etmiyor. Homoseksüel mi değil mi ona bakıyorlar. Homoseksüelse onunla sırdaş ve arkadaş oluyor. Akıl almaz bir bağ oluyor ve kendi aralarında özel şifreleşme konuşma sistemleri var. Daha çok Rumi’den istifade ederek bunu yapıyorlar. Mesela akla hayale gelmedik bir şeyden mesela çok sıradan bir şey. Mesela herhangi bir cisim, onun resmini çekiyor onunla bir mesaj veriyor. Hemen anlıyorlar. Veyahut bir renk veyahut bir kelime, akıl almaz bir şifreli konuşma sistemleri var. Hayret edeceğiniz bir konuşma sistemleri var. Binlerce şifre kelimeleri var, binlerce şifre resimleri var, onlardan biraz örnekler verebiliriz. Bu da ayrı bir şey bak, homoseksüellerin, İngiliz derin devletinin emrinde olan yapının, tabii büyük bir bölümü bu, büyük bölümünü kullanıyorlar. Bizim gibi düz konuşmuyorlar şifreli konuşuyorlar, hiç aklına hayaline gelmez. Mesela adam farz edelim bir tarlada resim çektiriyor orada bir mesaj veriyor. Bir renkle mesaj veriyor kendi kafasına göre. Bu gizli mesajlaşmayı Rumi çok fazla yapıyor, Rumilikte çok fazla var en çok onu kullanıyorlar. Ve onu çözmek onlar için bir üstünlük gibi oluyor kendi kafalarınca. Mesela onunla kısa bir şiir pasajı gönderiyor bütün anlatmak istediklerini anlatıyor. Bir resim gönderiyor, mesela daha önce bir homoseksüel kadında görmüştüm ben. Bir erkek resmi heykeli ama heykel aynı zamanda kadın ama önden baktın mı normal erkek. Ama heykeli araştıran birisi heykelin arka kısmının kadına ait olduğunu görüyor. Mesela o bir haberleşme oluyor onlar arasında, buna benzer. Çok sinsi yöntemler kullanıyorlar. Mesela açık kapı resmi koyuyor, o ‘geleceğim’ anlamına geliyor. Bulunduğu yerden ayrılacağı anlamına geliyor açık kapı, aklının ucundan geçmez mesela. Mesela bir ırmak gösteriyor, bu sel gibi kan akıtılacağını gösteriyor ırmak. Mesela o ırmakta daha önce kan akıtılmış kıpkızıl akmış o ırmağı gösteriyor. O, darbenin şifresi olmuş oluyor mesela farz edelim yahut kan akıtılacağına yahut bir terörün şifresi olmuş oluyor. Çok çok dikkat etmek gerekiyor.

 

(“İmanı olan arkadaş çok mu kıymetlidir?” izleyici sorusu)

Hem nasıl hem nasıl, gerçek iman ediyorsa dünyanın öbür ucundan bile oraya gidilir. Ta kutuplarda olsa oraya bile gidilir. İman eden çok çok makbuldür, gerçekten iman eden dünyadaki en büyük nimet, cennet arkadaşın muhteşem. İmanlı bir kadın bulduysa bir insan muhteşem muhteşem. Bir kadın da imanlı bir erkek bulduysa muhteşem, onun için çok büyük nimet.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler