Sayın Adnan Oktar'ın 31 Aralık 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 31 Aralık 2017

 

Allah 2018'i Hayırlı Uğurlu Etsin, Allah Tekrarına Erdirsin. Hayırla Selametle Bereketle. Allah Müminler İçin Dünyayı Cennete Çevirsin, İnsanlara Hidayet Versin, İslam’ın Hakimiyetini Göstersin

Allah hayırlı uğurlu etsin. Allah tekrarına erdirsin, inşaAllah. Hayırla, selametle, bereketle. Allah müminler için dünyayı cennete çevirsin. İnsanlara hidayet versin. İslam’ın hakimiyetini göstersin. Hayırla, bereketle memleketimizi sarsın. Allah münafıkları helak etsin. Misli görülmemiş belalarla sarsın Allah. Münafıkların içlerini yaksın Allah, kalplerine ızdırap versin. Allah akıllarını ellerinden alsın. Dertlerle, belalarla başları derdine düşürsün Allah. Ve acı içindeyken canlarını alsın ve cehennemine alsın Allah. Müminlere de dünyayı cennete çevirsin. Her yeri mamur ve güzel hale getirsin. Müminlerin kalbine inşirah ferahlık, Ruhu’l Kudüs’le destek nasip etin. Her türlü hayrı, bereketi, iyiliği, güzelliği, sanatı, estetiği müminlerin güzel ruhuna nakşetsin Cenab-ı Allah. Hayırla, bereketle uzun yaşatsın müminleri. 

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti Düzce İl Kongresi’nde konuştu. Abdullah Gül’ün kanun hükmünde kararnamelere eleştirisiyle ilgili yeniden konuştu ve şunları söyledi: “Türkiye yanarken, İslam dünyası yanarken, insanlık inim inim inlerken sesleri solukları çıkmayan, en küçük bir aksiyonlarını, tepkilerini görmediğimiz kişiler bir anda sahaya inmeye, olur olmaz konularda konuşmaya başladı. Hayırdır bir anda bu iştiyak, bu heves, bu hız, bu tepkisellik nereden çıktı? Biz milletimizle olan muhabbetimizi derinleştirir saflarımızı sıklaştırırken bu bozgunculuk merakının sebebi nedir? Türkiye’nin yeni bir kurtuluş savaşı verdiği şu dönemde bize yakışan birlik olmaktır beraber olmaktır, dayanışma içinde hareket etmektir.”)

Evet güzel konuşmuş. Tayyip Hocam’ın gönlü rahat olsun onlar konuşur, boş onlar öyle bir şey olmaz. Samimi bir konuşma değil. 15 Temmuz’da çok büyük olay oldu. Tabii ki vatandaş bu tip olaylarda yine gereğini yapacaktır. Ayrıca koruyucu kanun olmasa dahi yapar. Bizim koruyucu kanuna ihtiyacımız yok işin doğrusu. Çünkü canını vermeye hazır olan adam koruyucu kanunla bir sorunu olmaz. Vatan, millet, devlet, bayrak, Allah, Kitap mevzubahis olduğunda bizim öyle ince ince düşünecek durumumuz olmaz, gereğini yaparız. Ama tabii elimizden geldiği kadar hukuka kanuna uyarız ayrı mesele. Ama bunun sonucunda bir mağduriyet meydana gelecekse amenna saddakna. Hiç gözümüzde en ufak bir fütur olmaz, kalbimizde de fütur olmaz.

 

(“Ruhbanlık tehlikeli midir?” izleyici sorusu)

Ruhbanlık ayetle yasaklanmıştır. Allah “ruhbanlığı biz onlara emretmedik” diyor “kendileri uydurdular fakat ona da gereği gibi uymadılar.” (Hadid Suresi, 27) diyor. Gelenekçi Ortodoks sistem ruhbanlığı uydurmuştur uygulamıyor. Museviler uydurmuştur uygulamıyor. Hristiyanlar uydurmuştur uygulamıyorlar. Nedenini anlamak da mümkün değil. Yapmayacağın şeyi niye uyduruyorsun? Uydurarak da olsa niye yapmaya kalkıyorsun? Her türlü mantıkta olay açmazda, çok yanlış. Dolayısıyla ruhbanlık bütün insanlığı çökerten, hayatı çökerten şeytanın bir yöntemi. Mesela Musevilik dini güzel bir din, bozmak için ne yapıyor? Ruhbanlık. Mesela Hristiyanlık güzel bir din, ne yapıyor, insanlara mutluluk veren insanlara huzur veren bu güzel dini sevgi dinini ne yapıyor? Boğuyor. Neyle? Ruhbanlıkla. Engizisyon mahkemeleri kurdurtturuyor, Haçlı Seferleri meydana getiriyor, kan gövdeyi götürüyor. Ruhbanlık sonucu oluşuyor. Müslümanlıkta nur gibi İslam dinine ne yaptılar? Gelenekçi Ortodoks şirk dini haline getirdiler büyük bir bölümünü, büyük bir kitlede bu oldu. Ne oldu? İnsanları İslam’dan dinden soğuttular. Allah Atatürk’ten binlerce kere razı olsun gençleri kurtardı, şirk dinine giremediler girmediler tertemiz bir nesil geldi bak görüyorsunuz. Nur gibi pırıl pırıl hiç kirletilmemiş, karartılmamış, yazılmamış çizilmemiş bir nesil, tertemiz bir defter. Onun üstüne yazmak çok kolay. Çünkü nur gibi, hakkı gördü mü hemen kabul eder. Beyazlığı gördü mü hemen kabul eder. Işığı gördü mü kabul eder. Ama simsiyah karartılmış bir insanın önce kirini karartısını sileceksin. Siliyorsun siliyorsun alttan yine görünüyor. Siliyorsun siliyorsun yine. Nereye dönsen 360 derece dönüyorsun her yeri kir, temizlenecek gibi değil. Ama buna rağmen elhamdülillah onu da başarıyoruz. Gelenekçi Ortodoks sistem içerisinde olsa bile o insanları da o belanın içinden kurtarıyoruz ve kurtarmaya da devam edeceğiz. Allah bu şerefi bize nasip etti, elhamdülillah.

 

Bir Hadisi Değerlendirirken Kuran’ın ve Hadislerin Bütününe Bakarız. Ağaçlar, Taşlar Ardına Saklanan Musevi’yi Gösterecek, O Museviler de Öldürülecek Diye Bir Hadis Kuran’a da Peygamberimiz (sav)’in Güzel Üstün Ahlakına da Uygun Değildir

Şimdi böyle bir hadis olduğunda bir bakarız, Kuran’ın bütününe bakarız. Hadislerin bütününe bakarız. Kuran’da böyle bir şeytani cinayet teşviki yok, hiçbir yerde olmaz olamaz. Şeytani diyoruz, çünkü put olan bir şey “ağaç” diyor. Ağaç Şaman putudur, “kaya ve taşlar” diyor, onlar da Şaman putudur. “Şaman putlarından ses gelecek” diyor “ve müminleri öldürttürecek” diyor. Yani Allah’ın birliğini savunan Musevileri, Hz. Musa (as)’a aşık olan, Hz. İbrahim (as)’a aşık olan, bütün hayatını İslam’a, Kuran’a vakfetmiş olan bu insanlar, Kuran’a derken Kuran’ın özü de Tevrat’ta olduğu için söylüyorum, çünkü Kuran’ın aynısıdır Tevrat aşağı yukarı. Ve Peygamberimiz (sav)’i reddetmedikleri halde bu insanlar, yalan söylüyor demedikleri halde bu insanları müminlere şehit ettireceklerini düşünüyorlar. Bak söyleyeyim şehit olur o konumda o. “Kaya söyledi” dersen put söyledi diyorsun deccala uyuyorsun. Çünkü kayadan gelen ses büyüyle olur, büyü sonucu oluşur. Büyüyü kim yapar? Deccal yapar. Kayaya konuşma yeteneği vermek, ağaca konuşma yeteneği vermek büyüyle olur. Bunu deccalın yapacağı anlaşılıyor. Demek ki adam hipnozun etkisinde olacak kayadan ses geldiğini düşünecek, taştan ses geldiğini düşünecek ve tertemiz müminleri öldürmeye kalkacak, Musevileri öldürmeye kalkacak. Biz Kuran’a baktığımızda ne görüyoruz? Sinagogların, kiliselerin, havraların yani camilerin, mescitlerin, kiliselerin korunması gerektiğini görüyoruz, bir. İki; Cenab-ı Allah ne diyor “ehli kitapla en güzel bir tarzın dışında tartışmayın, onları Allah’ın birliğine davet edin ‘biz Allah’ın birliğine inanıyoruz, Allah’ımız bir’ deyin, bunun dışında da onları kıracak herhangi bir söz söylemeyin” diyor. Öldürmeyi falan bırak, yaralamayı, asmayı, kesmeyi bırak “onları incitecek hiçbir söz söylemeyin sadece Allah’ımız bir deyin” diyor Allah. Ve “onlarla en güzel bir tarzın dışında tartışmayın.” Sen öldürmeden bahsediyorsun be adam, Allah tartışmayı dahi istemiyor.

 

(İran’da ekonomik kriz gösterilerinin hükümet karşıtı gösterilere dönüşmesinin ardından Arak Valiliği göstericiler tarafından ele geçirildi. Ayrıca göstericiler Hürremabad şehrinde belediye binasını yaktı. Gösterilerde iki kişi öldürüldü. Devlet televizyonunda Dorud’daki göstericileri polisin değil yabancı ajanların öldürdüğü iddia edildi. İran yetkilileri hükümet karşıtı protestoların devam etmesi halinde protestocuların demir yumrukla karşılaşacakları ve yaptıklarının bedelini ödeyecekleri uyarısı yaptı. Hemen sonra sosyal medyada kısıtlama yapıldı ve ülke genelinde internet bağlantısı kesildi.)

Yani demir yumruk inecek mi diyor? Canım, İran’ın durumu iyi. İran’ı karıştırmak fitneden başka bir şey değil bir anlamı da yok. İstemiyorsan demokratik seçimlerle iktidarı düşürürsün. Onun dışında asarak, keserek, yakarak olmaz. O zaman tabii ki devlet kendini savunur. Olur mu? Hiçbir devlet kendini yıktırmaz. Mantığı da yok, anlamı da yok. Yalnız bir bakalım ciddiyetine, eğer ağırlıklı bir sorun çıkarsa Türkiye ve Rusya girsin İran’a. Çok tehlikeli olur çünkü öyle bir durum, çok çok riskli olur. Fazla da beklemek doğru değil bence, ta başlangıcında halletmek iyi olur. Tabii kanuna hukuka uygun olarak. İran’ın davet etmesi gerekiyor, İran hükümeti resmi olarak davet etsin Türkiye ve Rusya’yı. Türkiye buradan girsin Rusya da oradan girsin yatıştırıp ondan sonra çıksınlar. Öbür türlü kargaşa olur. Ama ben İran’a gece-gündüz söylüyorum bak “modern İslam anlayışı, Mehdiyet anlayışı” diyorum. Adama sen “kuyunun içinden Mehdi çıkacak” dersen adamın aklı gider. O adamı sen kontrol edemezsin. Üniversite öğrencisine sen “dipsiz kuyunun dibinde Mehdi var içinden çıkacak” falan, adamla dalga mı geçiyorsun sen? Adama alay eder gibi gelir, adam isyan eder sana. Öyle Mehdiyet anlayışı olmaz, öyle İslam anlayışı da olmaz. Dolayısıyla onun mutlaka düzeltilmesi lazım. Peygamberimiz (sav)’in dediği açık, Mehdi (as) babası olan anasından doğan bir insan, bildiğimiz bir insan. Dolayısıyla işte “kuyunun dibinde bekliyor her an çıkabilir, bekleyin kuyunun başında” falan. Kimsenin beklediği falan da yok ayrıca bomboş kuyunun etrafı. Ayıp yani, koskoca İran’da bu şekilde çocukları, üniversite öğrencileri falan avuttuklarını zannediyorlar ama olmuyor işte, pratikte olmuyor dinsizlik yayılıyor, imansızlık yayılıyor. O yüzden ben uyarıyorum anlatıyorum.

 

(“Duygusal olmak çok kötü bir özellik midir?” izleyici sorusu)

Akıllı düşünmeyi ortadan kaldırır. Yani insan kendine zarar vermeye başlar. Etrafına da zarar vermeye başlar. Mantıklı tutarlı konuşamazsın ve mantıklı tutarlı bir çözüm meydana gelmez. Çünkü duygusal yaklaştığında karşıdaki insanı akılcı etkileme imkanını ortadan kaldırmış oluyorsun. Şeytani etkileme metodu başlamış oluyor. Karşındaki de şeytanın etkisindeyse şeytanın curcunası başlıyor bu sefer o ona o ona. Birbirlerini olumsuz yönde bozarlar. Mutlaka aklı toparlayıp şirkten uzak olup Kuran mantığı içerisinde akılcı Allah için çözüm aramak lazım. Tamamen etkileyici konuşarak, en doğru en güzel sözü bulmaya çalışarak hareket etmek lazım. “Sözün en güzeline uyarlar” diyor ya Allah. Mümin de sözün en güzelini bulmaya gayret edecek. Zaten Allah ona hemen buldurur. Sözün en güzelini bulmak için kekelemeye falan gerek kalmaz. Yarım saniye sürmez. Hemen Allah vahyeder insanın kalbine hemen onu söyleyeceksin inşaAllah.

 

(Bursa Gemlik Müftülüğü bir yılbaşı bildirisi dağıttı. Maide Suresi’nin yer aldığı bildiride Yahudi ve Hristiyanlarla Müslümanların dost olmaması tavsiye ediliyor. Bildirinin üzerinde şu ayet yer alıyor şeytandan Allah'a sığınırım; “Ey iman edenler Yahudileri ve Hristiyanları dostlar edinmeyiniz. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. İçinizden kim onları dost edinirse muhakkak o da onlardandır. Şüphesiz Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.” (Maide Suresi, 51) Bildirinin üstünde yer alan hadiste de yılbaşı kutlamalarına vurgu yapılarak “Şüphesiz her kavmin milletin bir bayramı vardır. Bu da Ramazan ve Kurban bizim bayramımızdır” deniyor hadiste.)

İşte gelenekçi Ortodoks kafanın klasik özelliği. Çok büyük hata yapıyor. Biz cumartesi günü tatil yapıyoruz. Normalde Museviler yapar cumartesi günü tatili o zaman yapma. Pazar günü de tatil o da Hristiyanlık için kutsal o zaman pazar günü de kutlama. Yahut pazar gününü kaldır. Böyle bir şey yok. Yılbaşı bütün dünya çapında bir bayram günü, eğlence günü bu kadar. Sebebi İsa Mesih'in doğum günü ala daha güzel, çok çok güzel. Ama şöyle olsa mesela Nemrut'un yahut deccalin doğum günü falan o zaman tamam. Ama İsa Mesih’in doğum günü daha ne istiyorsun ne güzel. Kutsal, mübarek, değerli, çok hoş. “Hristiyan ve Musevileri dost edinmeyin” o ayeti yanlış anlıyorlar o öyle değil. O devirde Allah “Musevileri kendinize veli edinmeyin” yani vali edinmeyin, yönetici edinmeyin o anlamdadır. Çünkü diğer ayetlerde baktığımızda Musevilerin ve Hristiyanların korunması gerektiğini görüyoruz. Muhkem ayetler bunlar mesela “evlenebilirsiniz” diyor Allah. “Onlarla en güzel sözün dışında tartışmayın.” Yani kalplerini kıracak bir üslupta bulunmayın. “Sizin dininiz size bizim dinimiz bize” diyebiliriz en fazla. “Onların yemekleri size helal sizin yemekleriniz onlara helal” diyor Allah. Ama “evlenebilirsiniz” konuyu kökten bitiriyor. Evlenme ne demek? Sevgilin oluyor. Dostun, arkadaşın oluyor sırdaşın oluyor. İnsan karısına güvenmez mi eşine bütün hayatını geçiriyor onunla. Sonsuza kadar birlikte olacak. O yüzden o ifadeleri müftülüğün konuşmuş olması çok büyük bir hata.

 

(“Sokakta bir kavgaya şahit olsak ayırmalı mıyız yoksa polis mi çağırmalıyız?” izleyici sorusu)

Kavganın şekline göre. Mesela adamlar silahlı bir çatışmaya girdiyse araya girmek nasıl olur? Yani olmaz. Nasıl gireceğiz araya giremeyiz. Polis çağırmak gerekir tabii ki öyle bir şeyde. Ama mesela bir kadını dövüyorsa araya girmek lazım. Adama “Allah’tan korka ne yapıyorsun? Terbiyesizlik yapma” falan diye itip kenara almak lazım. Bir de “bir konuş anlat derdin nedir?” falan diye zaman kazanmak lazım. “Gel şöyle konuşalım nedir şikâyetin nedir?” diye vakit kazanmakta fayda var. Mesela o hanımın bıçaklanmasında çok rahat müdahale edebilirlerdi. Bıçaklanmayı durdurmak kolay ama silah elinde uzaktaysa adam tabii ona olmaz yani müdahale. Çünkü adamın üstüne gidersen aklı gitmiş zaten silah da var elinde zor olur, çok zor olur. Ama yine olur olmaz değil mesela şaşırtıp biri şaşırtıp öbürü arkadan ayağına çelme takıp falan düşürüp çok ustaca planlanırsa olur. Elinden silah alınabilir. Aslında eline vurulsa silah tutan eline ustaca biri vursa yani silahı bir daha tutamaz kullanamaz. Yani kuvvetlice vurursa eline odunla falan bitti. Yani uyuşur eli bir daha kullanamaz elini biter. Yani o anda Allah size ilham eder, o kadar şey yapmayın. Derin derin düşünmenize gerek yok. Allah ilham eder işte orada Allah’a tevekkül etmek lazım. Ama cesur olmak lazım hiç düşünmeye gerek yok. Şöyle olursa, böyle olursa. Yok karakola gitmek gerekir. Git. Böyle şeylerde tabii gözaltına alınıyor. Alınsın ne olur? Bir şey olmaz sen bir yiğitlik yapmışsın. Yalnız tabii böyle yiğitlik yapanı da çok takdir etmek lazım. Polisin de takdir etmesi lazım, devletin takdir etmesi lazım, insanların takdir etmesi lazım çünkü saygın bir hareket. Büyük bir yiğitlik yapmış, kabadayılık yapmış. Bu öyle susulacak bir şey değil. Mesela 15 Temmuz’daki delikanlı o tankın altına yatan çocuk vardı, onlar mübarek insanlar çok büyük olay o. Çok büyük olay o yani çocuğun cesareti, kabadayılığı, yiğitliği yani o çocuğun üstüne kitap yazılır. Unutulmaması lazım o, milli kahraman o. Mesela tankın camını çamurla kapatanlar falan var bunları gençler tanısın, insanlar tanısın. Tek tek tanıtılsınlar bunlar topluma. Yani özetle Allah ilham edeceği için cesur davranıp gereğini yapmak lazım.

 

(“İkinci bende yaşamak nasıl olur?” izleyici sorusu)

İkinci ben zaten rüyada olan, rüya gören bir insan bazen konuşmaya başlar ya akşam işte “ben gelmedim, gitmedim” falan diyor. Tabii ben tavsiye etmem de yani yapmayın çünkü kötü etki edebilir. Mesela diyor ki “kapıyı kim açık bıraktı?” diyor “ben açtım şimdi kaparım” desen teşekkür eder. “İyi olur” der. Sonra konuşmaya devam edersen konuşur. “Neden kapıyı kapatmamı istedin?” dersen anlatır. İkinci bende şuuru tamamen kapalı olarak cevap verir. Hipnozda da vardır bu ikinci bende yani ölmüşken ikinci ben devreye girer. Onda konuşur ama bütün konuşmaları mantıklı olmaz. Yani bir kısmı mantıklı bir kısmı mantıksız olur. Çok garip de konuşabilir. Çok özür dilerim ama bunamış gibi de konuşabilir. Yani bunamış bir insan gibi de konuşabilir. O da ikinci ben deniliyor. Yani şuur kapalı olduğu için mantıklı konuşamaz. Ama benim gördüğüm yüzde 95 yani duyduğum kadarıyla yüzde 95 hatta daha yüksek mantıklı konuşuyor. Ama hiç kimseye tavsiye etmem tabii. Uykudayken konuşan adamla konuşmak doğru olmaz. Bırakmak lazım yatsın. Ama kabus görüyorsa uyandırın. Mesela bağırıp çağırıyorsa uyandırmak lazım. Ama güzellikle tabii, neşe sevinç göstererek. Sevgi göstererek uyandırmak lazım. “Ne oldu?” falan diye paniğe kaptırmaya gerek yok. Yani facia varmış gibi değil. Gülerek “ne oldu?” falan. Mesela hiç alakasız bir şey vererek onu espri ile geçiştirmek lazım.

 

(Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin yeni yıl mesajında şunları söyledi. “Vakit birbirimize sevgi dolu sözler söyleme, hataları affetme, küslükleri geride bırakma, sarılma, sevgimizi, aşkımızı ilan etme, birbirimizi sevgi ile ısıtma vaktidir. Yeni yılda herkesin, her ailenin hayatında en iyi değişiklikler olsun. Herkes sağlıklı olsun. Çocuklar doğsun bizleri şenlendirsin” demiş.)

Mehdiyet’in üslubu nasıl Rusya’ya kadar gidiyor, nasıl Putin’in üslubuna kadar gidiyor görüyorsunuz. Hiç duydunuz mu daha önce böyle bir konuşma? Hiç duyulmamıştır. Rusya’nın tarihinde yok. İlk defa oluyor. İşte bu Mehdiyet’in ayak sesleri. Mehdiyet’in o şahsı manevisinin o sevgiyi anlatan şahsı manevisinin her yerdeki tezahürlü. Tayyip Hocam’dan da sürekli sevgi cümlelerini bekliyoruz. Açık açık alenen söylesin. Zaten söylüyor ama daha da güçlendirirse daha gür sesle ve açıkça o kelime ile kullanırsa sevgiyi aşkı açık açık ifade ederse çok çok güzel olur.

 

(“Peygamberlere neden itaat edilmedi?” izleyici sorusu)

İsa Mesih (as) da diyor; “Peygamberlere en çok kendi ülkesinin insanları uymaz” diyor “kendi vatanındaki insanlar uymaz” diyor. Hayrettir mesela Peygamberimiz (sav)’e de kendi memleketindeki insanlar uymadılar. “Bir akrabaları uymaz” diyor “bir de kendi memleketindeki insanlar” onun dışındakiler uyuyor yani onlar itaat ediyorlar. Nereye gitse büyük kepazelik çıkarttılar Resulullah (sav) gittiğinde. Akıl almaz saldırılar düzenlediler çok eziyet ettiler. Ama o olmasa da işte o makama geçemiyor Peygamberimiz (sav) yani o Makam-ı Mahmut biliyorsunuz. En yüksek makamdır Makam-ı Mahmut. Makam-ı Mahmut makamını aldı yoksa alamazdı. Mesela o tableti atması Hz. Musa (as)’ın makam alındı ondan, makamı geri alındı elinde tableti vardı ya attığı için. Sinirlenip atmaması lazım normalde sabırlı ve Tevrat’a titiz olması gerekiyordu elinden attığı için o elinden alındı Moşiyah’a verildi o kayıtsız şartsız itaat edilme özelliği. Onun için Moşiyah geldiğinde kayıtsız şartsız itaat edecek Museviler. Ama Hz. Musa (as)’ya öyle bir itaat yoktu biliyorsunuz Tevrat’ta da geçiyor sürekli aksilik yapıyorlar, terslik yapıyorlar.

 

Küfür ve Münafık Oyunu Yoksa İmtihan Yoktur. İmtihanın En Değerli Safhası Münafık Saldırısıdır. Kuran’da Küfürle İlmi Mücadeleden Daha Çok Münafıklarla İlmi Mücadele Anlatılmıştır

Küfür, münafık oyunu eğer bunlar yoksa zaten imtihan yoktur. İmtihanın en değerli safhaları bunlardır. Münafık saldırısıdır. Küfür saldırısı daha cılızdır Kuran’da zaten küfre o kadar önem verilmez. Onda bir falan ayarındadır küfür. Onda dokuzu münafıklara ayrılmıştır. En hayati odur zaten Resulullah (sav)’ın da mücadelesinde ve Ashab-ı Güzin işte Hz. Ömer (ra), Hz. Ali (kv). Hz. Osman (ra), Hz. Ebubekir (ra) bunların imtihanında da en mühim olay münafıkların saldırıları olmuştur. Küfür bellidir adam karşına dizilir sen onunla mücadele edersin. Ama münafık senin içinde. Caminin içinden çıkıyor Hz. Ali (kv) o da orada mümin Müslüman zannediyorsun gelip hançerle, zehirli hançerle suikast yapıyor. Küfür olsa hiç sokmazsın zaten. Ama Müslümanım elhamdülillah diye geliyor adam. Onun için münafık önemli bir imtihan vesilesidir. Önemli bir sevap kaynağıdır. Önemli bir makam vesilesidir, cennet makamının yükselmesine hayati derecede etki eden bir güçtür. Ve şeytanın insan haline gelmiş şekli olduğu için, oyunu da ince olduğu için ve Kuran’la Müslüman gibi görünerek de mücadele ettiği için fitnesi pek çetindir. Küfür ne diyor? “Ben Kuran’ı kabul etmiyorum” diyor. Münafık ne diyor? “Elhamdülillah Müslümanım, Allah için Müslümanlara saldırıyorum” diyor. “Allah için İslam cemaatini yok etmek istiyorum. Allah için Darwinizm’le mücadeleyi durduracağım, Allah için homoseksüelliği serbest bırakacağım” diyor. “Allah için Rumiliği destekleyeceğim, Allah için İngiliz derin devletini destekliyorum” diyor, “Allah için Allah düşmanlarını destekliyorum” diyor. “İslam topluluğunu yok etmeyi de Allah için istiyorum” diyor. Şimdi bak burada küfürle arada dağ gibi fark var. Bunu yaparken de Kuran ayetleri kullanıyor, söylüyor. İslam’la mücadelesini Kuran’a dayandırıyor. Dolayısıyla bütün münafıklarda bunu görüyoruz. İnce detaylı asıl zeka gerektiren mücadele budur. Yani zekanın aklın en iyi kullanıldığı mücadele budur. Küfürle mücadele çok kolaydır adam Darwinizm’in savunmasını yapar. Adam “Darwinizm ne diyor?” “Tesadüfen yaratılmış.” Zaten baştan batmış. Adam kökten gitmiş zaten tesadüfle karşına çıkıyor. Sen “bir akıl yaptı” diyorsun o da “tesadüf yaptı” diyor. Sen zaten yenmede ezici şekilde avantajlısın. Senin elinde yedi yüz milyon fosil var onların elinde bir tane fosil yok. Sen proteinin tesadüfen meydana gelemeyeceğini kesin ispatlıyorsun bilimsel olarak o da bunu kabul ediyor ve baştan yenilmiş. O zaman küfür inancını yenmek çok kolay. Ama münafıkla karşılaştığında münafık Müslümanların küfür içinde olduğunu söyleyerek atağa geçiyor.

 

(“İsrail’in hedefi ne?” izleyici sorusu)

İsrail’i kolay buldular adamlar çünkü sayıları az bir avuç bir şey. İşte Siyon çiyon falan böyle. Siyanür böyle garip bir mantıkla da olaya teşhis koydular. Şimdi bakıyorlar ülke küçük adamlar da az diyorlar “biz bayağı kalabalığız, Mısır var, Ürdün var, Fas, Tunus, Cezayir var, İran var, Türkiye var. Pakistan var var oğlu var. Herkes var bir çökeriz üstlerine evvelAllah havadan karadan denizden darmadağın ederiz kazırız. Köklerini kuruturuz. Çocuklarını da keseriz, kadınlarını da keseriz, evlerini de yakar yıkarız ferahlarız işte” diyor. “Zaten taşlar da ağaçlar da öldür dediğine göre” diyor “bir ferahlık, bir soğuma, bir iyilik olur, bir güzellik olur” diyor. Neye yarayacağı da belli değil onun. İsrail’i yok edip ellerine neyi geçecekleri de belli değil şu an. Hadi farz edelim İsrail’i yok ettin İttihad-ı İslam’ı istiyor musun? “Yok yine istemiyorum” diyor. Nedir? Bu sefer yine öyle bir şey yapsalar Filistin kendi arasında çatışmaya girer. Orada gruplar var daha önce de çatışmışlardı acayip birbirlerini kırar yıkarlar. İsrail’i tamam hadi kazıdın haritadan yok ettin yine İttihad-ı İslam’a yanaşmazlar, yine Mehdiyet’e yanaşmazlar. Sen şimdi İsrail’i yok etmek istiyorsun Allah’a bu konuyu arz ettin mi sen? Cenab-ı Allah sana buna müsaade edecek mi? Sen Allah’a rağmen yıkacağım diyorsun. Yıkamazsın. Bak her zaman söylüyorum yıkmaya kalkarsan gök kubbeyi tepene geçiririz. Sen çocukları, el kadar kız çocuklarını, kundaktaki çocukları taşlar ağaçlar bize söyledi diye Şaman putperestliğiyle yok etmeye doğramaya kalkarsan gök kubbeyi başına geçirir ve gök kubbenin altında kalırsın. İstersen bir dene. Böyle bir şeye müsaade etmeyiz. Bunu unutacaklar. Masum katliamına asla müsaade etmeyiz. Oyun istemiyoruz. Ama İsrail’in kahpesi olabilir, kalleşi olur İsrail devletinin. Katili olabilir onlara da gereken hukuki dersi veririz. Onların da tepesine geçiririz gök kubbeyi. Oyun istemiyoruz.  

 

(“Cennet hayatının özellikleri nelerdir?” izleyici sorusu)

Cennet hayatı aslında bir rüya o da bir rüya da fakat insanların keyfi kaçıyor rüya deyince. Fakat onu anlamayacaklar onu söyleyeyim bu dünyada bilirler. Ahirette çok keskin çünkü öyle rüya denilecek gibi değil. Felaket keskin. Çok berraktır. Ama rüya olduğu belli oluyor bu sistemin hakikaten insan biraz düşününce fazla düşünecek hali bile kalmıyor, bayağı açık. Rüya olduğu için mesela diyor ki işte “Allah ayı, güneşi birleştirecek” onlar en önden olacak bir teferruat onlar. “Ay, güneşle dünyayı birleştireceğim” diyor ya Cenab-ı Allah o teferruat. Yani onlar saniyeler içerisinde olan şeyler. Asıl bu rüya sistemi içerisinde olması çok önemlidir. Dışarıya bakıp fizik kanunları falan onlara kafanız takılıyor. Dışarıda maddenin olmadığını, bir görüntü seyrettiğinizi iyice anlarsanız fizik kanunlarının değişmesinin son derece makul olduğunu anlayacaksınız. Yani her rüyanın bir fizik kanunu vardır. Mesela biz rüya görüyoruz oranın fizik kanunları ile bu yaşadığımız hayatın fizik kanunları çok farklı. Mesela o rüyamızdaki yer çekimi bizim bildiğimiz yer çekimi gibi değil. Hayat da bizim bildiğimiz gibi değil mesela bir yere ulaşmak istediğimizde daha süratli ulaşıyoruz. Mesela ne bileyim bir yerden bir yere gitmek saatler alır normalde orada çok süratli yol alıyoruz. Bayağı hızlı gidiliyor. Mesela gökte uçmak yani kanatsız manatsız olacak iş değil. Kanat olsa da zaten ayakta durmazsın orada dursan da insan ürker yapamaz onu çok zordur. Birçok insan yapamaz. Ama gayet huzur içerisinde rahatça gökte uçuyor insan, oradaki kanunu bak biz makul görüyoruz. Orada deseler ki bize fizik kanunda yer çekiminin bu işlerde etkisi yok falan desinler “öyle mi tamam” deriz. Ne diyeceğiz? “Olur mu öyle şey?” kimse demez. Yaşıyor zaten bir şey yok. “Ne öyle bir şey yok yer çekimi sen düşündün mü uçarsın işte fazla uzatmana gerek yok.” Birisi bir şey dese “he öyle mi tamam” deriz ne diyeceğiz rüyamızda bir şey demeyiz. Kimse şaşırmaz. Dolayısıyla ölünce de kimse o kanunlarla ilgilenmiyor. Kanunları soran yok. “Niye böyle oldu?” diye. Sadece durumu anlamaya çalışıyor ilk başta sonra da müminlerin tek kafasını taktığı konu cennette bir girseydim. Başka bir konu yok. Yani heyecan içinde oluyorlar emin gireceğinden belli de bir an önce girmek.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler