Sayın Adnan Oktar'ın 26 Ocak 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 26 Ocak 2018

 

Darwinist Eğitim Kaldırılsa PKK Sorunu O Anda Biter. Silahlı Çatışmayla 40 Yıldır Uğraşılıyor. Bilimsel Mücadele Yapılmış Olsa 6 Ayda Konu Biter

PKK’lı eğitmek PKK’lının özel bir yönü. Bir PKK’lı eğitmek için en az üç yıl, beş yıl eğitim veriyorlar. Bunda ana eğitim Darwinizm’den başlıyor. Önce insanların hayvan olduğu öğretiliyor, ondan sonrası kolay. Sen adama hayvan olduğunu öğrettikten sonra. Adam diyor ki “sen hiç böcek öldürmüyor musun?” Hayvan ne? O da böcek. Yerde böcek geziyor basıp-öldürüyorsun” diyor “o da işte bir -haşa- hayvan insan da. Ha hayvan öldürmüşsün ha böcek öldürmüşsün ha bakteri öldürmüşsün. Mesela tentürdiyodu basıyorsun bakterileri öldürüyorsun” diyor “insandan ne farkı var? Aynısı” diyor. Bu vaziyette komünizm gelişir. Darwinizm’e devletin derhal dur demesi lazım. Yoksa baş olacak gibi değil. Bütün araziyi sarmış komünizm. Demek ki eğitim yanlış. Darwinist eğitimin durdurulması gerekiyor. Darwinist eğitim kainatı tesadüflerle açıklıyor. Allah’ın varlığını inkar eder. Türkiye’de Milli Eğitim Allah’ın varlığını inkar ediyor. Pozitivist eğitim demek budur, Allah’ı inkar eden eğitim. Darwinist eğitimin anlamı budur Allah’ı inkar eder. Allah’ı inkar eden eğitim yapıyorsun sonra gidiyorsun din dersi veriyorsun. Hangisi doğru? Din dersi doğru olduğuna göre onu niye yapıyorsun o zaman? Din dersini yalanlıyor o ders, değil mi? Din dersinde anlatılanın yalan olduğunu söylüyor. Din dersi de onun dediğini yalanlıyor. O zaman hangisi haklı? Din haklıdır. Pozitivist eğitim adı altında tesadüflerle kainatı açıklamaya kalkarsak, kalkarsanız, kalkarlarsa bu olmaz. Akıl yönünden de olmaz, mantık yönünden de olmaz, ahlak vicdan yönünden de olmaz, iman yönünden de olmaz hiçbir yönden olmaz.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan Hatay’daki Zeytin Dalı Operasyonu Harekat Merkezi’ne gitti Adnan Bey. Sayın Erdoğan’a Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Savunma Bakanı Nurettin Canikli, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler de refakat ettiler. Sayın Erdoğan görev yapan askerlere hitaben yaptığı konuşmada, Türkiye’nin hiçbir ülkenin toprağında gözü olmadığını belirterek, Afrin’in de terör unsurlarından temizlenmesinin akabinde asli sakinlerine teslim edileceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgenin terörden temizlenmesinin Türkiye’deki Suriyelilerin ülkelerine dönüşlerini de hızlandıracağını ifade ediyor.)

Benim görüşüm belli defalarca söyledim, ben Suriye hükümetiyle anlaşmamız gerektiğini düşünüyorum. Kolay ve çabuk olması açısından. İran’la anlaşmalıyız, Rusya’yla anlaşmalıyız, Suriye devletini, hükümetini ve devlet başkanını tanımalıyız. Beraber bir operasyon kararı almamız lazım. Özgür Suriye Ordusu, Suriye’deki resmi kuvvetler neyse ve Türkiye’yi müdahaleye davet etmesi lazım Suriye devletinin. İran’ı ve Rusya’yı da müdahaleye davet etmesi lazım. Bu durumda benim kanaatim bir hafta bile sürmez bütün PKK bölgeden atılır. Çünkü PKK’ya vatan haini diyor Esad, çok önemli bu.

 

(Afrin operasyonuyla ilgili açıklama yapan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, “Türkiye’nin kendini savunma hakkı var ancak bunun orantılı ve ölçülü bir şekilde yapılması önemli” dedi. Stoltenberg Türkiye ve ABD arasında doğrudan temasta bulunulması çağrısı yaptı.)

Tamam. Ama işte bütün bunların en pratik, en köklü çözümü inançla meseleyi halletmektir. Bölgedeki adamlar Darwinist. Suriye hükümeti komünisttir, eskiden beri komünizmi savunur Darwinist yani. Dolayısıyla PKK’yla falan çok rahat anlaşabilecek kafadalar. Çözüm nedir? Yaratılışı anlatmak, bilimsel delillerle Darwinizm’in geçersizliğini anlatmak, iman hakikatleri anlatmak. Yani burada bir inanç savaşı var inanç. Herkes inancına göre hareket ediyor. İnancın oluşması için de eğitim gerekiyor. Darwinist eğitim kalktığında inananlar kazanır.

 

(“İnsanlar, Hz. İsa (as)’ı tekrar dünyaya geldiğinde onu ne diye tanıyacaklar?” izleyici sorusu)

O İncil’de de diyor “bana sakın Mesih demeyin” diyor İncil’de. Talebelerine söylüyor, “sakın bana Mesih demeyin, öyle de tanıtmayın” diyor. Hz. İsa Mesih (as) geldiğinde zaten peygamber olarak risalet göreviyle gelmeyeceği için peygamber unvanıyla geleceği için pek yapabileceği bir şey yok. Yani tebliğ yapamaz ama gizli siyaset yapabilir. O da ancak nasıl olabilir? Masonlukla yapabilir, tapınak şövalyeleriyle yapabilir, Mormonlarla yapabilir o tip yapılanmalarla yapabilir. Yoksa aleni ve açık bir çalışma yapamaz çok tehlikeli olur. Nitekim de öyle gibi görünüyor. Dünya siyaseti zaten gizli elde edilecek bir yapıdır. Dünya siyasetinde açık cehri bir faaliyet olmaz kapalı bir faaliyet gerekir. Hz. İsa Mesih (as)’ın da o yolu seçtiğini hissediyorum, düşünüyorum. Son zamanlarda Amerika’daki, Rusya’daki liderlere baktığımda Hz. Mesih (as)’ın etkisi görülüyor diye düşünüyorum.  

 

(Putin, “Hükümetimiz Rusya’da İslam dinine yönelik eğitimin desteklenmesi için adımlar atılacak” dedi.)

Mesela bu normal bir ifade değil. Ortodoks eski komünist bir lider neden böyle bir şey desin? Hz. İsa Mesih (as)’ın yönlendirmesi dışında böyle bir şeye bir lider ne cesaret edebilir ne de söyleyebilir çok tehlikeli onun için. İşte mükemmel bir izah, tam bir Mehdiyet hareketi. İnsanların gözünden kaçıyor böyle şeyler ama mesela şu açıklama, Sovyet Rusya lideri söylüyor bunu. Ortodoks dininin hakim olduğu Rusya’da “İslam dinini anlatacağız öğreteceğiz” diyor. Hz. İsa Mesih (as)’ın gölgesi açık açık görülüyor.

 

(“Günlük hayatınızda tesbihatın yeri nedir?” izleyici sorusu)

Ben her namazda tesbih yaparım. Ama sünnet olan tesbih yeterlidir. 33, 33, 33, çok manidar Allah’ın anılmasında, 33 kere suphanAllah, 33 kere elhamdülillah, 33 kere estağfirullah, 33 kere Allah-u Ekber. 33, 33, 33, 33, 4 kere 33, evet ama hep 33. İşte bunda demek ki bir sır var. Masonlukta da üstatlık 33 derecede oluşuyor. Ayaktayken, otururken yan yatarken sürekli Allah zikredilir, tesbih edilir. Ayette açık Allah söylüyor, Ali İmran Suresi 191’de, “yan yatarken, otururken, her şekilde Allah'ı anın” diyor. Namaz kıldıktan sonra namazlardan sonra, namazlardan evvel de olur namazlardan sonra da olur ama özellikle namazlardan sonra ayrıca ayet belirtmiş. Titizlikle Allah’ı anmak lazım. Allah anıldığında kalp ferahlar. Mesela estağfirullah diyorsun günahlarından arınıyorsun. Elhamdülillah diyorsun Allah’ın nimetlerine hamd etmiş oluyorsun ki bu nimetin artmasına vesile olur. Allah-u Ekber dediğinde sonsuz büyük gücün korunması altında olduğunu görüp kafan salim oluyor. Günlük bütün dertlerinin hepsinden kurtulursun Allah-u Ekber dediğinde. Çünkü insan aciz, kendi hallediyor zannediyor meseleleri, Allah-u Ekber dediğinde kendi hallettiği zannettiği meseleler bir anda üstünden dökülür hiç kalmaz. İnsan gemide gidiyor gibidir, Allah onu götürür, kendine dert çıkartması çok yanlıştır. Allah-u Ekber denmediğinde o dertler insanın üstüne biner. Allah-u Ekber dendiğinde o dertler insandan gider. “Allah’ı büyük ismiyle anın” diyor ya Allah ayette. Ve suphanAllah, Allah’ı eksik ve noksandan münezzeh bilmek. Çünkü Allah’a sığınıyor ama Allah’ı da acz içinde zannediyor adam, Allah esirgesin. Halbuki Allah unutmaz, Allah korkmaz, yorulmaz. Biz uyurken diri Allah, biz diriyken de yine diri. Her an her şeyimizden haberdar. Her konuşmamızı her halimizi biliyor. Bu muazzam bir şey. Bunu hatırlatıyoruz kendimize tesbihde. 

 

(“Gece neşesi nedir?” izleyici sorusu)

Gece insanın kafası daha açık oluyor. Daha eğlenceye açık olur eğlenceye, bildiğin eğlence kastedilen odur aslında, gece. Tabii imandan kaynaklanan eğlence. Ama asıl orada anlatılan odur yani. İmanlı bir insan gece daha çok eğlenir anlamına geliyor daha neşelidir, daha şevklidir. Gece bir nimettir güzellikleri vardır o anlama geliyor. Allah’ı anarsın ama sırf “Allah Allah” demek değil bu. Sohbet edersin, sevgi gösterirsin, beraber birlikte yemek yersin, eğlenirsin Allah’ı anarak, Allah için, bunların hepsi ibadet olur.

 

(BBC’ye konuşan Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdat, Türkiye’nin Afrin’e yönelik olarak başlattığı Zeytin Dalı Harekatı’nı işgal olarak nitelendirdi. Mikdat, buna karşılık vereceklerini söyledi.)

PKK topraklarınızı elinizden alıyor, oraya komünist devlet kurmaya hazırlanıyor ona ses çıkartmıyorsunuz. Türkiye gelip adamları kovalıyor ona ses çıkarıyorsunuz. Bilmiyorum niye böyle münasebetsizlik yapıyorlar. Herhalde bir politik manevra olarak bunu söylüyor. Türkiye’yi Suriye devletini tanımaya zorlamak için, Suriye hükümetini, Suriye devlet başkanını tanımak için bir baskı mekanizması olarak bunu söylüyor ama tehlikeli bir şey yapıyor. Türkiye istese Suriye’yi de yerle bir eder. Münasebetsizliği bıraksın, çok densiz bir ifade. Çok da ayıp yaptığı. Türkiye iyi niyetini açık açık gösteriyor söylüyor da. Orada bir PKK devleti kuruluyordu bu devletin kurulmasını engelledi Türkiye. Oturmuş adam ucuz kahramanlık yapmaya kalkıyor. Ne kadar ayıp. Eğer sen Türkiye’yi dostluğa, Suriye ile işbirliğine çekmek için bunu yapıyorsan yöntem olarak rezalet bir yöntem çok kötü, çok akılsızca bir yöntem. Ayrıca Türkiye istese silindir gibi ezer Suriye’yi öyle bir konu olmaz. Baştan girer sondan çıkar yani darmadağın eder. Rahatça her yeri alabilir istese, gerekçe de gösterir “terör örgütleriyle baş edemiyorsunuz, devlet diye bir şey yok onun için meşru hakkımızı kullanıyoruz. Bunların hepsini dağıtacağız” diye her yeri alabilir istese. Böyle alın kaşıyıcı bir üsluptan kaçınması lazım Mikdat’ın. Esad da, biz ortalığı düzeltmeye çalışırken batıracak bir üslup böyle üst perdeden üsluplar yakışık almaz. Bir de etin ne budun ne yani, herkese teslim olmuşun gelen vuruyor giden vuruyor, önüne gelen tokatlıyor gıkın çıkmıyor. Gelmişsin Türkiye’ye efeleniyorsun. Münasebetsizliği bırak. Türkiye, en fazla 72 saatini alır boydan boya her yeri alır istese, gıkınızı da çıkaramazsınız.

 

(İstanbul’da çift katlı otobüse binen bir gazi sürücü tarafından ücretsiz kartının geçmediği gerekçesiyle yağmurlu havada araçtan indirildi. Gazi, otobüsten indirilen sürücü ardına bakmadan ilerlerken o anlar cep telefonu kamerasına yansıdı.)

Buna neden gerek duyuyor adam ya? Nedir nihayet? Zaten araba gidiyor. Sana bir zararı da yok. Maddi bir katkı, bir şey yapacak da değilsin. Giden arabada duracak o insan. Mantığını sormak lazım. Böyle insanları yarım bırakmayalım. Mesela bu arabayı kullanan şoförü bulsunlar. Nasıl bir mantık geliştirmiş? İnsan beyninin nasıl çalıştığını açıklamak açısından da bu çok önemli. Bu nasıl bir beyindir, nasıl bir akıldır? Metafizik bir şey bu. Anlaşılacak gibi değil. Sana ne zararı var? Gidiyorsun arabada o da gitsin. Bu böyle havada kalmasın. Mesela o köpeği arabaya bağlamış. Arabanın içine düşmüş. “Haberim yok” diyor. Haberinin olmaması mümkün değil. Zaten köpeği isteme şekli de anormal. “İki günlüğüne” istiyorum diyor. Sonra da bir tehdit olayları falan varmış galiba. Şimdi bu adamın tanınması lazım. Adamı bulabilene helal olsun. Kardeşim her yerde tanıtın. Görelim, bilelim. Yarın, bir gün biz bu adamla karşılaşabiliriz. Herkesin çoluğu var çocuğu var. Bu adamla karşılaşabilir. Ne yapacağı belli değil ki bunun. Tanıyıp bilelim ki ona göre tedbir alınsın.

 

(“Hüzünlenen insan çöker mi?” izleyici sorusu)

Çok tehlikeli bir şey o hüzünlenme. Genç kızlar çok büyük hata yapıyorlar canlarım. Çok güzeller üze üze kendilerini. “Kaç yaşındasın?” diyorsun. “25 yaşındayım” diyor. 45 yaşında kadın gibi 25 yaşında. Ne oluyorsunuz? Üstüne de sigara. Üstüne de uydurma yiyecekler. O aslan gibi güzelim kızlar su gibi eriyip gidiyor. Kurumuş ot gibi oluyorlar, kurumuş çiçek gibi. Yazık günah değil mi? Aslan gibisiniz, su gibisiniz. Ne üzüyorsun kendini? Allah’a tevekkül et, bırak kendini Allah’a. Her şeyde hayır var. Yemene içmene de dikkat et, uykuna dikkat et. Bırak o sigara paketini. Ez ayağının altında, at çöpe. Hayret ediyorum o güzel kızların kendine kıymasına. Bazen mağazaların önünden geçiyorum. Elinde sigarayla çömelmiş, elinde telefon habire sigaradan çekiyor. Kardeşim zaten beslenemiyorsunuz. İşyerlerinde çalışıyorlar, orada sandviç yiyip öyle idare ediyorlar, çay falan. Üstüne sigara. Kaç sene dayanır böyle bir beden. Daha 25-26 yaşında, 27 yaşında zaten tam iptal. Babaanne gibi 27 yaşında. Zoruna ne oldu, nasıl kıyıyorsun o güzelliğe? Benim yetkim olacak asla böyle bir şeye müsaade etmem bu sigara işine. Bir de uydurma yiyecekler yiyorlar. Güzel böyle besleyici, zeytinyağlı falan sebze yese genç kız, delikanlı kızsın. Bir de rejime giriyor. Yok, kalçan geniş diyor. Kadınsın tabii kalçan geniş olacak. Yok diyor mesela göğsü iriymiş diyor. Sizinle kasten uğraşıyor homoseksüeller, homoseksüel modacılar. Kadının göğsü gayet normal iri olması. Kalçasının geniş olması gayet normal, kadınsı güzelliğidir onun. “Eyvah” diyor adam bakıyor. “Bitmişsin, mahvolmuşsun” diyor. Sana düşmanlığından yapıyor o, sevgisinden yapmıyor, iyi niyetle yapmıyor yahut aklında bir zoru var veyahut hakikaten boş kafa yani. Veyahut homoseksüel kültürünü almış veyahut da düşünemeyen birisi, bilmiyorum. İçinden çıkılacak gibi değil.

 

(PYD-PKK elebaşlarından Salih Müslim’in sosyal medya hesabından desteklediği, “Türkiye Afrin’de katliam yapıyor” iddiasıyla yayılan yaralı çocukların olduğu fotoğrafın Doğu Guta’da 2014’te çekildiği ortaya çıktı.)

İşte bu PKK akılsızlığı. Rezalet derecede bir akılsızlık türü. Hep böyledir. Komünistler eskiden beri yalanları çok çok kötüdür. Komünist yalanı en ilkel yalan türüdür. Hiç zekice yalan söyleyemezler. PKK’lılar olsun terörist komünistler olsun en adisinden en akılsızca yalanlar söylerler. Mesela biraz zeka kırıntısı olsa insan hiç olmazsa zekasını takdir eder. Ama inanılmaz akılsız olur. Ve hemen yakalanacakları sahtekarlıklar yaparlar. Hemen yakalanıp tespit edilecek, ispat edilecek ahmakça oyunlar oynarlar.

 

(“Güne duayla başlayanın farkı olur mu?” izleyici sorusu)

Cenab-ı Allah tabii adam dua etmeden de gelse yine müminse Allah onu korur kollar ayrı mesele ama dua ederek başlarsa bir bereket, güzelliktir, bir sevgi ifadesi. Ama adamın mesela çok acil işi vardır, çok hareketlidir dua edecek vakit bulamayabilir kısaca dualar yapabilir. Ama her an dua ediyor zaten. Allah’tan bağışlanma diler içinden bile bağışlanma dilemesi duadır. Veyahut işinin rast gitmesi ister o da bir duadır. Ama yanlış o bazen “dua etmeden çıktım işlerim ters gitti” falan. Allah öyle sürekli müminlerle mücadele eden bir varlık değil. O çok yanlış biliniyor ufacık bir şeyde hemen anında karşılık veren. Cenab-ı Allah, Gafur ve Rahim’dir. Helale harama dikkat ettikten sonra mümin tamamdır. Allah’ın emirlerini yerine getiriyor. Orada bir farziyet yok. Dua edin diyor Allah, bize bırakmış ne zaman istersek ederiz.

 

(Ahmet Hakan “Altı maddede Türkiye'nin menfaati nerededir?” sorusunun cevabı olarak şunları söyledi: Bir; bütünlüğü koruyan bölünmemiş Suriye'de. İki; Suriye'de iç barışın sağlanması sağlanmasında. Üç; Suriye rejimi ile işbirliğine geçmekte. Dört; Suriye'de muhaliflerle rejimi barıştırmakta. Beş; Suriye'de meşhur bir yönetimin oluşmasını sağlamakta. Altı; Suriye'yi Amerika ve Rusya'nın oyun sahası olmaktan çıkarmakta.)

Ağabeyinin talebesi olmuş. Günlerden biri söylediğim aklına yatmış demek ki. Güzel. Birçok kişinin aklına yattı ama zaman alacak. Bu dediğimi yapacaklar çizin bir yere yazın bu dediğimi yapacaklar ama çok uğraştıracaklar bizi. Bu benim dediğim başından beri anlattığım bu. Bunun dışında olmaz.

 

(Trump, İsrail ile masaya oturulmadığı sürece Filistin'e mali yardım verilmeyeceğini açıkladı.)

Yani ayıp yapıyor, gereksiz, bir anlamı yok. Bir de çok ayıp yani öyle bir teklif “oturursanız para veririm oturmazsanız para vermem.” Sen orada zaten onu Allah rızası için yapıyorsun, o insanlar zor durumdalar, fakir durumdalar, gelirleri yok, fabrikası yok bilmem şusu yok busu yok hiçbir şey yok çöl gibi yer hiçbir gelirleri yok. Çeşitli ülkelerin yardımları ile ayakta duruyorlar. Sen de ne diyorsun? “Masaya oturmazsanız size para vermem” çok ayıp. Biri ona yapsa bunu ister mi, birisi ona böyle bir şey yapsa ister mi? Yani insanın kendisine yapılmasını istemediği bir şeyi başkasına yapması. Sen dindar olduğunu söylüyorsun değil mi? Protestan olduğunu söylüyorsun, evanjelik olduğunu söylüyorsun yaptığın Hristiyanlığa hiç uymayan bir şey. Ne kadar ayıp, özür dileyip vazgeçmesi lazım. Onu biz İncil ayetleri ile açıklayıp gönderelim o sözü bir daha etmesin biz duymamış olalım o da söylememiş olsun inşaAllah.

 

(“Övünme ve gösteriş duygusunu nasıl engelleyebiliriz?” izleyici sorusu)

Gösterişli ol, övün de. Güzel bir yönün varsa mesela dersin “Ben çok cömert bir insanım, fakirlere yardım ediyorum” ne güzel mesela “Ben şurada bir imaret kurdum, şuraya cami yaptırdım okul yaptırdım. Elhamdülillah” dersin övünürsün Müslümanlar da örnek alırlar. Gayet güzel. Gösteriş de güzel mesela çok şık temiz giyin “Ben böyle temiz güzel giyiniyorum” dersin. “Arabam tertemiz. Evim Tertemiz. Müminleri topluyorum arabamla götürüp getiriyorum” yani Hak, hayır yolda gösteriş güzel ama egoistlik bencilik için olursa bu ahlaka uygun olmaz yani kendi nefsi için olursa olmaz ama müminlerin hayrı insanların sevinci içinse, güzellik içinse, hayır içinse yakışır güzel olur.

 

(“Bir erkek neden dindar bir kadınla evlenmek ister?” izleyici sorusu)

Ama hakikaten şöyle oluyor; adam dinle imanla alakası olmuyor fakat kadının dindar olmasını istiyor. O çok yani bayağı yaygın. “Aman” diyor, “dindar olsun” diyor. Kendisi geneleve gidiyor, bilmem kumar oynuyor, içki içiyor falan ama “karım dindar olsun” diyor. Demek ki anlamış küfrün, dinsizliğin korkunçluğunu ama egoist davranıyor. Dinin nimet kısmını almak istiyor çünkü mümin bir kadın belli ki güzel huylu olacak. Yani onun meydana getirdiği o acımasız ortamı, o dehşet ortamını yaşatmayacak. O, mümin kadının nimet yönünden istifade edip kendisi de küfrü yaşayarak onun üzerine bina etmek istiyor. Olmaz öyle şey.

 

Münafık Ahlaksızlığını Gizlemek İçin Kuran Ayetlerini Kullanır. Münafık Çakalın, Ahlaksızın En İleri Gidenidir Ama Kendini Dürüst Gibi Göstermeye Çalışır

Ramuz El-Hadis’te sayfa 12’de Peygamberimiz (sav), diyor ki Resulullah (sav); “Münafıkların müminlerle münakaşa için Kuran öğrenmelerinden bile endişe duyarım” diyor. Çünkü Müslümanlarla uğraşmak için. Demek ki böyle tipler de yiyecek ki Peygamber (sav) önceden bildiriyor. Normalde bir Müslüman yemez onların oyunlarını. Ahmet İbn Hanbel Müsned’inde var, cilt 4, syf. 156.

Münafık kinlenip ayrıldığında Müslüman’a nasıl kötülük yapmaya kalkabilir? Dese ki “ben Allaha inanmıyorum, dine inanmıyorum sizin yolunuza inanmıyorum” dese, “hadi oradan” derler yani. Ama ben Müslüman’ım diyor, sizden daha iyi Müslümanım, önce bu Müslümanlar bir ayrılsın diyor” bir. İki, “iman hakikatlerini anlatmaya gerek yok, Kuran mucizelerini anlatmaya gerek yok, Darwinizm’le mücadeleye gerek yok, İngiliz derin devleti ile mücadeleye gerek yok, homoseksüellikle  mücadeleye gerek yok” diyor. Ee sonra? “Sonra da” diyor, “sakın Müslümanların başında bir lider olmasın, başsız olsun Müslümanlar, ayrı ayrı, tek tek yaşasınlar.” Yani nezaketiyle kendi kafasına göre çirkin bir nezaket anlayışı ile “Müslümanlığı yok etmek istiyorum” diyor. Ve bunu ayetlerle, şeytani bir yöntemle desteklemeye çalışıyor. Bir kısmı da bunu yiyor. Acayip olan onu yiyenler.

Ya kardeşim daima Allah'ı anarak hareket eder münafıklar. Peygamberimiz (sav)’in zamanında o üç yüz münafık vardı, hafız adamlar. Kuran’ı bayağı iyi biliyorlar ama homoseksüel aynı zamanda. Dırar Mescidi’ni kurmuşlar “Buraya hiç kadın gelmez” dekolte kadınlara şiddetle karşıydılar o devirde. Onların baskısından sonra Ahzab Suresi indi işte. Mümin kadınlara nefes aldırmıyorlardı, müşriklerle işbirliği yapmışlardı. Mümin kadınlara laf atıyorlar, baskı yapıyorlar, hakaret ediyorlar. O yüzden Allah çarşaf âyeti indirtti münafıkların ağır baskılarını durdurmak için.

Münafıklar yine okuyorlar, araştırıyorlar ama bunu Müslümanlarla mücadele için yaparlar. Diyor ki Peygamberimiz (sav)  “Ümmetimdeki münafıkların çoğunu okuyanlar teşkil eder.” Râmuz el-Ehadis, no: 1104. “Münafıklar” diyor Peygamberimiz (sav) “dilbazdırlar, asıl dilbaz münafıktan endişe etmekteyim” diyor Peygamberimiz (sav). “Çünkü o sizin hoşunuza gidecek şeyleri söyler ama hoşunuza gitmeyecek şeyleri yapar.” Hoşuna gidecek şeyleri söyler, işte bir kısmını kafalıyorlar bunlar ondan sonra da yiyor o adam onları. Yani “münafık dilbazdır” diyor Peygamberimiz (sav) “ondan çok çekinirim” diyor. Çünkü adam yiyor, anlamıyor onu yani.

Mesela Allah'ın adını kullanarak Peygamberimiz (sav)’i kötülüyor, sonra Müslümanlara sahte sevgi gösterilerinde  bulunuyor. Peygamberimiz (sav)’in yanından ayrılıp üç yüz kişi o münafığın yanına gittiler. Üç yüz kişi, kandırdı onları. “Ben Peygamberden daha sevgi doluyum, daha saygılıyım. Bak Peygamber size karşı ters davranıyor işte sizi zorluğun içine sokuyor, savaşlara sokuyor. Ben sizi koruyup kolluyorum” diyerek birçok ahmağı kandırdı. Ve de onlar da yedi bunu yani.  

 

(“Aklın ihtiyarı ne demektir?” izleyici sorusu)

Yani aklın kendi karar vermesi. Yani samimi, tarafsız karar vermesi. Mesela bir konuda mesela yaşlı bir ihtiyar var adam çökmüş kenarda can çekişiyor görünümünde, orada bir insana sorarsın “bu kişiye ne yapmam gerekiyor?” Kendi iradesiyle, kendi bilinciyle karar verir zor bir karar verir ne yapar? Alır hastaneye götürür sorumluluğu da üstüne alır. Bir de daha çok mucizelerde bu söylenir bu kelime, bu cümle. Mesela Peygamberimiz (sav) işaret ediyor baktığında adam birkaç saniye üç-beş saniye kadar ay iki parça gibi görünüyor. Yani böyle ayrılmış gibi görünüyor. Gözü yanılıyor da olabilir. Bazen aya baktığında iki tane gibi görebilir insan, güneşi de üç-beş tane görüyorlar bazen, görünüyor ışık yansıması oluyor öyle bir şey olabilir diye de düşündüler adamlar. Hakikaten yarılmış da olabilir diye düşündüler aklına ihtiyarın aldı mı? Almadı yani buna denir aklın ihtiyarının alınmaması. Mesela Peygamberimiz (sav) diyor ki “Ben Miraç'a çıktım” aklın ihtiyarını alır mı? Almaz. İnanırsın veya inanmazsın. Mesela Kudüs'ü tarif ediyor Peygamberimiz (sav) yine aklın ihtiyarını almaz. Hz. İsa (as) ile ilgili anlatılanlar yalan demeyeyim de yani doğru değil. “Beş bin sepet ekmek çıktı” diyor “dört ekmekten” insaf yani insaf insaf “sepetler doldu taştı” diyor. Yazık günah değil mi o Hristiyanlara, o adamları sen ne hale getiriyorsun? Olmayacağı belli onun. Öyle bir şey olsa tamamı iman ederdi. 12 tane talebesi vardı onlara bile iman ettiremedi İsa Mesih, onlar bile normal değildi yani imanları. Söylüyor “hep kıt imanlılar, kıt imanlılar” diye söylüyor zaten. Dolayısıyla doğru değil. Yani çoğu yanlış. İncil’in doğru kısımları açık açık görülüyor yanlış kısımları açık açık görülüyor neye göre? Kuran'a göre baktığımızda anlaşılıyor.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler