Sayın Adnan Oktar'ın 14 Ocak 2018 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 14 Ocak 2018

 

(Konuşmasında Sayın Devlet Bahçeli’ye de teşekkür etti Sayın Erdoğan. Şöyle söyledi: “Sayın Bahçeli’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde şahsımıza yönelik destekleme kararını açıklamış olması şüphesiz milli mutabakatın ne denli güçlü bir şekilde oluştuğunun bir ifadesidir. Bu vesileyle şahsım, partim, milletim adına teşekkür ediyorum. Zira bu ümmetin birliği çok önemli” dedi.)

Ümmetin birliği ümmetin, bak lafa dikkat et, İttihad-ı İslam. Böyle insanı biz daima iktidarda tutarız. Allah ömrünü uzun etsin. EvvelAllah. Öbürlerinde öyle bir ifade göremiyoruz. Ne İttihad-ı İslam ne İslam Birliği. Çok küçük meselelere kafa takıyorlar basit yani milli büyük meselelere kafa takmıyorlar. Türkiye’nin parçalanması var, İngiliz derin devleti var konu o. Taktıkları konulara bakın, taktıkları konuların aleladeliğine bakın yani. Çok basit sıradan ‘handalı mandalı yan kapının mandalı’ yani hiç alakasız konular. Varsa bile ana konuyla alakası olmayan konular. Kardeşim, ana konu ne? Türkiye’nin bölünmesi tehlikesi ve İttihad-ı İslam’ın bir an önce olması konusu. Sen neden bahsediyorsun? Aslında bir baksalar utanırlar. Şimdi tamam mesela burada bir adam cam kırdı, ama burada da bir adam öldürdü birisi. Şimdi ben cam kıranın peşine mi giderim adam öldürenin peşine mi giderim? Adam öldürenin peşine giderim onu yakalarım. Cam kıranla ben ne uğraşacağım? Her halükarda hallolur o bir şekilde hallolur. Cam kırmayı ana konu haline getirirsen katil kaçar. Gelir seni de vurur ayrıca Allah esirgesin.

 

Kehf Kıssasında Baştan Sona Mehdiyet Anlatılır. Bir Avuç Gencin İman Etmesi, Devrin Derin Devletine Karşı Olmaları, Sabırlı ve Kararlı Olmaları Gibi Çok Fazla Detayla Ahir Zaman Anlatılmaktadır

Kehf Suresi bir kere bir olayı, bir konuyu anlatıyor. Yani ahir zamanda meydana gelecek bir olayı bahsediyor. Başından sonuna kadar derli-toplu olarak Mehdiyet’i bütün detaylarıyla anlatan bir suredir Kehf Suresi. Deccaliyet devri olması, gençlerin bir mağaraya sığınması, çok az olmaları, toplum tarafından baskı görmüş olmaları, toplumun onlara nefes aldırmaması. Fakat onların çok başarılı ve hidayet ehli olmaları, fakat halkın bunu bilememesi, anlayamaması, ailelerin o çocuklara çok baskı yapıyor olması. Çocukların ailelerden bizar olup kaçıp kendi aralarında yaşamaya karar vermeleri, Hz. Hızır (as)’la karşılaşma, devlet yıkılması devlet kurulması. Zülkarneyn, dünya hakimiyeti, çok net sarih açık Mehdiyet yani. Ebcediyle, konularıyla o kadar detaylı Mehdiyet anlatılıyor ki kardeşim, yani Mehdiyet’in evine varıncaya kadar, mekanına varıncaya kadar Kuran hepsini anlatır. Kuran’da yok yok. Mesela halkın o gözünden kaçar. Mesela diyor ki “dağın sağ tarafında bir yere yerleştiler” diyor. Hz. İsa Mesih (as) konusunda, Hz. Meryem konusunda. Hangi dağ bu, dağ niye bizi ilgilendirsin dağın sağı? Allah bir şey anlatıyor. Durduk yere Allah dağın sağı der mi yani? Dağın sağında birileri var demek ki. Bir dağ var ve dağın sağı var. Yoksa dağın sağı, zaten görmediğimiz bilmediğimiz bir şey gelmiş geçmiş. Allah öyle bir detay vermez.

 

(TSK Afrin kuşatması için ABD’nin PYD-YPG’yi sınır muhafızı olarak eğitmeye başlaması üzerine sınır ötesindeki birliklerini takviye eden Türk Silahlı Kuvvetleri İdlib’de dördüncü gözlem noktasını oluşturuyor. Afrin’i dört tarafından kuşatan TSK hazırlıklarını tamamladı.)

Tayyip Hocam direkt yamultsun Allah aşkına ne bekliyor? Buldozer gibi geçsin üstlerinden. Rusya ile anlaşalım. Bak Suriye bizi davet etsin, resmi davet etsin “gelin beni kurtarın” desin “ülkem işgal edildi beni kurtarın” bu kadar. İran’la beraber bin tank o, bin tank bizden, bin tank da Rusya’dan üç bin tankla girelim bu kadar basit. Tank sesleri yeri göğü inletsin. Eski askeri cemseler çok iyiydi onlar acayip uğultu yapıyordu çok haşmetliydi, şimdi yok öyle cemseler. Çok kibar ufak, cemse değil de ufak arabalar var. Büyük böyle zırhlı cemseler olması lazım.

 

(“Hz. Mehdi (as)’ın bayraktarının özellikleri nelerdir?”izleyici sorusu)

Evet, öyle birinden bahsediliyor hadislerde var. Faydalı birisi anladığım kadarıyla, Hz. Mehdi (as)’a faydalı olan birisi. Rivayette “sarışın” diyor o kadar başka bir detay vermemiş. Sarışın bir bayraktardan bahsediyor. Herhalde gayretli birisi anladığım kadarıyla şevkli, gayretli birisi. Allah bilir, Allah bilir. Çünkü bazen tahakkukundan sonra anlaşılıyor, hiç ummadığımız. Bir ihtimal “Hz. Mehdi (as)’ın bayraktarı” diyor Peygamber Efendimiz (sav) “sakalı hafif rengi sarı küçük bir genç olacaktır” diyor yani yaşı daha küçük. Tabii küçük derken Hz. Mehdi (as)’a göre yaşı daha küçük. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alameti'l-Mehdiyyi'l-Muntazar) “Onun (Hz. Mehdi’nin) bayraktarı doğudan Temimi soyuna mensup bir genç olacaktır.” Yani çıkartamadım ki buradan. İlk hadise göre bakarsak yani İsa Mesih’e de gönderme yapılabilir buradan. Çünkü uyuyor mesela sakalı hafif, İsa Mesih’in sakalı hafif rengi sarı. O da doğru. Saçları sarı. Yaşı küçük ve genç. O da doğru. Temimi soyuna bakmak lazım. Temimi soyu Ben-i İsrail’e dayanıyorsa Mesih İsa olması ihtimali çok yüksek.

 

(“Günümüzdeki filmler mi Yeşilçam filmleri mi?” izleyici sorusu)

Günümüzdeki filmlerin hemen hemen hiçbirini ben beğenmiyorum. Yani çok ruhsuz ve derinliği olmayan. Genç kızları iyi buluyorum ama delikanlılarda o ruhu vurgulayan bir yapıyı göremiyorum. Hepsi için demiyorum ama epey bir bölümü böyle. Baykuş gibi bakıyorlar. Kurbanlık koyun gibi. İnsan nasıl olur öyle yapmacıklık yapmak istese bile insan yapamaz. Bu kadar mı kafan, ruhun boş? Nasıl oluyor ben anlamıyorum. ‘Asiye seni çok seviyorum’ diyor bakıyorum gözlere koyun ifadesi var. Yapma, etme. Eskiden bir efendilik, bir; mesela kadınlar hiçbir zaman adilik yapmaz eski Türk filmlerinde. Sevilen kadınlar adilik yapmaz. Küçük şeylere tenezzül etmezler yani soyludur. Türkan Şoray olsun, diğerleri olsun. Daha böyle asil davranırlar. Ediz Hun falan da öyle. Çok efendi, delikanlı görünümündeler. Onlar da adilik yapmazlar filmlerde. Ama tabii Necip Tekçe falan vardı, Ahmet Tarık Tekçe onlar kötü adam rollerini çıkardılar. Ama onlar da tabii değerli sanatçılar. Bizim sanatçılarımız aslında çok iyiler de fakat imkanları pek olmuyor çok nadir kaliteli film çekilebiliyor, güzel, anlamlı film çekilebiliyor. Ama tabii sanatçılar mahvoldular, çok kötü. Yeniden onu bir devlet politikasıyla canlandırmak lazım. Bütün sanatçılara tam destek verilmesi lazım. Morallerinin, şevklerinin çok desteklenmesi gerekiyor. Filiz Akın mesela çok kibar bir kızdı. Gülşen Bubikoğlu o da mesela çok efendi bir kızdı.  Filmlerde falan hoş, kaliteli kız görüntüsü verirdi. Hakikaten de hoş, aslan gibi kadınlardı, güzel kadınlardı. Kemal Sunal mesela rahmetli muhteşem. Onun filmleri mesela çok dinlendirici. Şener Şen. Mesela Avrupa komedi filmleri hiçbir şekilde onun yerini tutmaz. Kıyası kabil değil. Mesela Hülya Koçyiğit çok hanım, asil bir kadındı, çok efendi o MaşaAllah. Filmlerinde de hep böyle asaleti vurgulardı, nezaketi, kibarlığı, kadın soyluluğunu, kadın derinliğini, inceliği çok güzel vurgulayan bir insandı. O yönüyle çok güzel tebliğ yapmış oluyordu.

 

(AKP ve MHP arasındaki milli mutabakata Kürt vatandaşların tepki göstereceği iddialarını Doğu ve Güneydoğu Kanaat Önderleri yalanladı. HÜDAPAR Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Yavuz şöyle konuştu: “Milli mutabakat demek kavram anlamıyla millete ait mutabakat demektir. Dolayısıyla millet ve değerleriyle barışık mutabakat demektir. Bunu sevinçli karşılarız elbette. Bütün partiler bunun partiler üzeri bir mesele olduğu ve sadece seçimlere yönelik olmadığının ortaya konulması, Meclis içi ve dışı tüm partilerle görüşülmesiyle Milli Mutabakat oluşturulabilir.)

HÜDAPAR’ı tebrik ediyoruz. Onların tereddütleri vardı. Geçenlerde gittik görüşmeye. Bu konuda onları ikna ettik konuştuk, sohbet ettik. MHP’nin böyle bir görüşü yok. Kürt karşıtı bir görüşü de yok. Çok yanlış anlaşılıyor dedik. Kürt, Laz, Çerkez hepsi MHP için vatandaştır, birinci sınıf vatandaştır dedik. Sizlerle görüştürelim dedik. Ondan sonra çizgileri değişti elhamdülillah çok iyi oldu. Allah vesile etti.

 

(Kanun tasarısı taslağına göre sahipli veya sahipsiz hayvanlara işkence yapanlar, öldürenler 4 buçuk yıl, nesli yok olma tehlikesi altında olan hayvanları öldürenlerse 7 yıla kadar hapse mahkum edilecek.)

Nesli yok olmak üzere olanlarda o bir manyaklık. Aslında aynı hükümde olması lazım. Çünkü bilerek yapmazlar onu. Ama herhâlde caydırmak için onu daha vahim gördükleri için. 4 yıl indirimsiz versinler. Tam 4 yıl muntazam yatsın. Ve hayvanın resmini asıp hücre hapsi vereceksin. Mesela köpek öldürdüyse hayvanın bir resmi orada, bir resmi orada, bir resmi orada onlar o şekilde yaşayacak. Sürekli de hayvan ‘beni niye öldürdün?’ diye her saat başında öyle bir ses yayını yapılsa çok iyi olur. Köpeğin resmiyle değil mi? Yani “ne istedin benden?” diye. 4 yıl boyunca onun kafası iyice işler ona. 

 

(“Sidret’ül münteha nedir?” izleyici sorusu)

Sidret’ül münteha; en son varılacak yer. Yani sidre engel anlamına geliyor, bildiğim kadarıyla Arapça. Münteha da en son yani artık en son varılacak yer. Yani engelle bitirilmiş en son nokta. Peygamberimiz (sav)’e Allah söylüyor, “cennet şurada” diyor. “Ama cennete bakma” diyor. Çok dünya tatlısı. Hiçbir şekilde bakmıyor, Allah bakma deyince. Normalde insan merak edip gözü kayabilir. Allah diyor “Bakmayacaksın, bakma sakın” diyor. “Ama cehenneme bakabilirsin” diyor. Cehenneme şöyle bir bakışta bakıyor. Bir kere Allah gösteriyor cehennemi uzaktan. Ama “Cennete hiç gözü bile kaymadı” diyor Allah. Allah onu takdir ediyor. “Gözü bile kaymadı” diyor. “Bakmadı” diyor. Bir yandan da örtü kapatılıyor. Yani o cennetin örtüsü kapatılırken Allah söylüyor “sakın bakma” diyor. Çünkü bakarsa hakikaten üzülür, zorlanır, yaşama zor olur artık ondan sonra. Yani yaşama gücünde zorlanma meydana gelir. Çünkü muhteşem bir güzellik olduğu için dünya ona anlamsız gelebilir Allah esirgesin. Bakma deyince bakmayacak.

 

(“Resmi nikah varken, dini nikaha gerek var mı?” izleyici sorusu)

Zaten nikahtan kasıt, diyorsun ki “arkadaş biz evlendik.” Yani “o benim helalim ben de onun helaliyim. Duyun” diyorsun. Nikah diye buna denir. Sen şimdi zaten salona giriyorsun cümle alem orada dolu, şahitler de var. Bunun resmisi kalmış mı? Zaten resmi nikah aynı zamanda dini nikahtır. Allah Katında nikah işte. Şahit var mı? Var. İnsanlar var mı? Var. Memur da soruyor yahut herhangi birisi de sorabilir. Diyor ki “arkadaş sen bu bayanı helalin olarak kabul ediyor musun?” “Ettim” diyor. “Sen” diyor “bu beyi kabul ediyor musun?” “Ettim” diyor. Bitti. Şahitler de duydu. Evlilik akdi dini anlamda oldu. Bir de gidip işte bilmem ne camiin hocasının karşısına dikilmek. Öyle bir şeye gerek yok. Aynısını yapacak o da. Aradaki fark nedir yani? Dini nikahla resmi nikahın arasında hükmen hiçbir fark yoktur. Aynı.

 

Allah’a Olan Sevgi Esas Olan Sevgidir. Allah’la Sürekli Samimi Bağlantı Elzemdir. Allah’ı -Haşa- Unutmak Çok Korkunç ve Çok Utanç Vericidir

Allah’ı samimi olarak takip etmemiz lazım. Yani bir unutmak zaten rezalet yani çok korkunç bir şey. Yani çok utanç verici bir şey. Allah’a bir de şüpheyle bakmak çok utanç verici bir şey ve çok ayıp, çok çirkin. Bir de Allah’la bağlantıda olduğumuzda yani yanlış biliniyor böyle aniden bir şeyler olur… Öyle olmaz. Allah onu sezdirmeden yavaş yavaş destekler insanı. Belayı da yahut yavaş yavaş ve sezdirmeden verir belayı. Öyle aniden mesela tak diye karşılığı öyle olmaz. Allah’ı seven çünkü istikrarlı bir sevmeyle seviyor, saygı duyuyor. Allah da onu istikrarlı olarak destekler. Açık görülür yani çok sarih böyle şaşırtacak şekilde elle tutulur mucize tarzında da desteklenir kul. Çok sarih olur ama bayağı açık belli olur. Oradan fevkaladelik olduğunu anlarız. Yani ayet meydana gelir, delil. Ama öyle şak diye olmaz. Yavaş yavaş gelişir. Makul bir gelişmeyle olur. Allah’ı sevdin mi zaten kimi seveceğimizi, nasıl seveceğimizi hepsini Allah planladığı için elçinin kalbi de, karşısındakinin kalbi de tamamen Allah’ın kontrolünde olduğu için gereğini Allah en mükemmel şekilde yapar. Ama elçiyi yahut Hz. Mehdi (as)’ı veyahut kimse onu sevdirmek istiyoruz yani şahsını esas alırsak bu putlaştırma olur, facia. Allah’ı unutur da onun şahsıyla bunu halledeceğini zannediyorsa insan bu olmaz. Allah ile halledilir. Yani bu çok önemli. Ciddi şekilde unutulan bir beladır bu. Hep insanlar karşıdaki insanla meseleyi halletmeye kalkarlar. Halbuki Allah'la halledilmesi lazım diyor mesela “ya ben sana küstüm sevemiyorum” veyahut işte “seviyordum sevgim azaldı” veyahut “sevginden şüphe ediyorum” diyor bilmem ne ona benzer. Çok korkunç bir hata yapılıyor burada doğrudan Allah'tan istenir. “Olur mu?” diyor adam “hazır burada dururken niye Allah'tan isteyeyim?” diyor kardeşim deliliği bırak o sana gösterilen görüntü. Onun bir şey yapabilecek gücü yok yapamaz yani istediğin kadar uğraş anlamaz boş boş bakar sana böyle bir şey olmaz, delilenme. Mutlaka Allah'tan isteyeceksin. Çok büyük bir hata olur bu.

 

(“Boşanmaların ana sebebi nedir?” izleyici sorusu)

Dinsizlik, tek sebebi bu. Allah’tan korkan karısını niye boşasın? Zorun ne yani? “Beğenmiyorum” diyor, o da seni beğenmez öyle. Ne demek beğenmiyorum? Ne alakası var sen, müminse beğenip beğenmeme diye bir şey olur mu? Sen Allah rızası için almışsın onu. Allah’ın emaneti. Nasıl alıp sokağa atıyorsun onu? Bu nasıl bir kafa ya? Ne demek boşanma yani? Müslüman nasıl boşanır? Adam diyor ki, “hadi git evden.” Kadın bohçasını, bavulunu toplayıp çekip gidiyor. Adam “oh ya ne güzelmiş” diyor. E nereye gitti o çocuk? Nasıl bir vicdan bu ya? Nereye gitti ne olacak o? Sağlığı ne olacak, sıhhati ne olacak? Dini, imanı ne olacak? Kim bakacak ona? Hastalanırsa ne olacak? Umurunda bile değil. Kadın boşanılmaz. Böyle bir şey olur mu? Facia bu. Vahşet yani benim açımdan vahşet bu. Çok korkunç. Ha öldürmüşsün, ha sokağa atmışsın. Benim açımdan böyle. Benim görüşüm bu. Asla olmaz öyle bir şey. Kadın bırakılıp gönderilir mi? “Nereye gidersen git” diye, ne kadar facia? Yazık günah değil mi? Bir de boşanacak ne olabilir? Gırtlağına mı sarılıyor? Ne yapıyor? Hayır çirkin olmuş olabilir. Daha sevgin artar. Hastalanmış olabilir, daha çok sevgin artar. Zorun ne yani? Ne yapabilir? Allah vermesin, dinsiz imansızsa zaten, nikahın düşer. Onunla zaten uğraşmaya gerek yok. Dinini, imanını kaybettiyse zaten nikahın düşer. Bunun dışında olmaz.

 

(“Mehdi (as)’ye inananlar ve ona yardım edenlerin ahiretteki durumu ne olacak?” izleyici sorusu)

Mehdi (as) talebesi olmak tabii o da kaderde. O biraz şaşırtıcıdır. Mesela adam vasat bir insan, normalde vasat, aklı da vasat oluyor, imanı da vasat oluyor ama Mehdi (as)'nin yanından ayrılamıyor, sadık oluyor. Mesela diyor ki; “Niye yapıyorsun?” diyor. “Niye yapmayayım ki?” diyor. Yani “niye sadık olmayayım ki?” diyor ama o şuurda değil, bilmiyor yani. Allah emretmiş, ayrılamıyor. Mesela münafıklar daha zeki olur, daha şeytani zekâya sahip olur. Mesela o ayrılıyor ama mesela vasat bir zekâda ve vasat bir imanda olmasına rağmen ayrılmıyor ve bayağı kararlı. Allah ona emretmiş “duracaksın orada” diyor bir mucize bu. Mesela gidemiyor sonuna kadar kalıyor yanında. Ama mesela münafığı da Allah gönderiyor. Sırf Mehdi cemaatini güçlendirmek için münafık gönderiyor Allah. Bak dikkat edin, Mehdi cemaatini güçlendirmek için ne gönderilir? İmanı güçlü insan gönderilmez mi? Zengin adam, gelir, güçlü adam değil mi? Öyle yapmıyor Allah, bilakis en aşağılık, en karaktersiz, toplumun en tiksinilecek, üçkâğıtçı, zorba, kahpe münafıklarını gönderiyor. Onunla mümin cemaati acayip diriliyor. Onların ahlaksızlığını görünce reaksiyon olarak acayip diriliyorlar. Mucize bu yani.

Bak diyor ki Tevrat'ta, “Mesih Allah’a aşkından dolayı tüm bu acıları ve sıkıntıları üzerine aldı.” Bak acı artı sıkıntı. “Çünkü Yeşaya 53'te şöyle yazılmıştır; “O baskı görüp eziyet çekti.”” Allah meydana getiriyor. “Allah dünyayı yarattığında yüce arşından Mesih Mehdi’yi bir varlık olarak var etti. Mehdi’ye şöyle söyledi; “Benim oğullarımı (kullarımı) altı bin yıl sonra iyileştirip kurtaracak mısın?”” Allah soruyor zer âleminde. “O da (Mehdi de)” Tevrat’ta bu yalnız “cevap verdi;  “Evet, emrini yapacağım Ya Rabbi.” Daha sonra Allah ona dedi ki; “Sonra eziyetlere sabredecek misin?” Allah diyor. Çünkü şöyle yazılmıştır “acılarımızı o yüklendi.” (Yeşaya 53/4) “Mehdi de Moşiyah da Allah’a cevap verdi;  “Ya Rabbi” diyor, “onlara sevinçle sabredeceğim.” Tevrat'ta bak mesela çok acayip.

 

(“Ruh sahibi bir insanı nasıl tanırız?” izleyici sorusu)

Ruh sahibini şöyle, yaklaşık tanıyabiliriz. Ama ruh sahibi kendini hemen anlar. Yani görüntüyü gördüğünü görüyorsa tamam işte. Sesi duyduğunu biliyorsa tamamdır. Yani içinde bir ben olduğunu görüyorsa tamamdır. Ama onun dışında işte aklı başında derli toplu konuşuyorsa oradan aklı başında olduğunu düşünebiliriz. Yani makul bir konuşması varsa Allah'tan korkuyorsa Allah’ı seviyorsa yani büyük bir ihtimalle terslik yapmıyorsa, sevgi doluysa ruh sahibidir büyük bir ihtimalle.

 

(“Platonik aşk hakkında ne düşünüyorsunuz?” izleyici sorusu)

Karşılıksız aşk olmaz ki, nasıl olsun ya? Yani karşılıksız seviyorsan Allah onu çift yaratır zaten. Sevilecek birisi ise o yani sevilecek bir akıldaysa ikinci bir ihtimal olmaz. Yani sevdiğin an mutlaka seviliyorsundur. Gerçekten seviyorsan. Hoşlanma falan değil geçici hoşlanabilir öyle değil. Yani göz çarpması değil hakikaten seviyorsa imanla, akılla, bencillikten, egoistlikten kurtularak. Yani aklı başındaki insanın sevmesi mutlaka gerçektir. Ama mesela oğlan çakal oluyor prenses gibi kız çok güzel. “Çok seviyorum ya, resmine bir kurşun sıktım, cigara yaktım. Gelmezsen gelme, bakmazsan bakma. Kafamı duvarlara vurdum, meyhanede içiyorum” falan. Platonik olsa ne olur başka türlü olsa ne olur yani? Hiç. Rezalet yani insan onlar adına utanıyor. İşte “Kızını vermezsen turşu kursun fincana muallim.” Yani çok kızdırıcı ipsiz sapsız saygısız ifadeler. “Al kızını koy çuvala, salla salla vur duvara” ne kadar saygısız. Aşağılamaya yönelik çok çirkin ifadeler. Oğlunu alsın sallasın duvara vursun o zaman oluyorsa değil mi? Oğlunu alsın turşu kursun fincana niye onu yapmıyor yani? Onu beyefendiye yapsın kimse o vatandaş kendisi turşu olsun kendisi çuvala girsin duvarlara çarpsın.

 

(“Hikmet nasıl öğrenilir?” izleyici sorusu)

Allah çok sevildiğinde hikmet akar hemen yani Allah çok sevildiğinde her şey akmaya başlar, bir tane, iki tane değil yüz kapı birden açılır ama sezdirmeden yapar Allah. Bütün konu Allah'ı sevmektedir. Allah'la dikkatli, kararlı bağlantı kesintisiz ve mutlaka Allah'ın lehinde düşünülmesi mutlaka, o kadar. Bütün kapılar açılır yağmur gibi yağar. Ama insanlar sezemez onu yavaş yavaş aktığı için sezemez bir mana da veremezler. O sezememe Allah o kulu korumak için yapar onu sezemez mesela bütün herkesin gözü önünde gelişir. Mesela Mehdiyet öyledir bütün dünyanın gözü önünde gelişir ama insanlar göremez sezemezler. Çok büyük harikalar olur yine sezemez, gezemez göremez o da ayrı bir mucizedir, Allah'ın bir lütfudur o.

 

(“Şirkin boyutları var mıdır?” izleyici sorusu)

Tabii vardır mesela çok abartılı olan adam alenen puta tapıyor bu çok abartılı. Ama birisi de alır eline mesela küçük bir ilaç “bu nedir?” diyorsun “ya başım ağrıyor” diyor “Bunu ne yapacaksın?” “Bunu aldığımda geçer kesin” diyor yani ilacı put etmiş “inşaAllah” diyecek “Allah bunu vesile etsin” diyecek. Görüntüde geçiyor çünkü Allah yaratıyor. Ne alakası var? İlaç dediğin şey görüntüde oluşan ufak, beyaz bir tablet görüntüsü. Baş ağrını kim yarattı? Durduk yere olmadı mı? Allah yarattı. O tableti kim yarattı? Onu da Allah yarattı. Geçirecek olan kim? O da Allah. Niye o zaman şirk koşuyorsun? Bu tip şirkten çok kaçınmak lazım en çok olan budur Allah'ın en beğenmediği de budur öbürü zaten zordur yani putu karşısına alıp puta tapma özellikle asrımızda çok güç.

 

(PKK PYD’nin işgal ettiği Menbiç'te iki sivili işkence ederek öldürmesi üzerine halk ayaklandı ve genel grev çağrısı yaptı.)

Ne genel grevi yerle bir edeceksin çakalları. Genel grevden ne anlar o eşekler direkt kafalarının ezilmesi lazım. İran, Rus ordusu ve Türk ordusu ittifak edip bunları tuz buz etmesi lazım bu çakallar çok şımardı. Uzatmaya gerek yok. Suriye'de, Irak'ta hiçbir yerde işleri yok. Tamamen kazınsın. Zaten gelmişler ortaya, kaçış yollarını kapatıp yani çünkü dağlık bölgelere kaçma ihtimali oluyor ona karşı yolu kesip hepsi hazır zaten ovaya inmiş durumdalar armut gibi hepsini toplasınlar. Uzatmaya gerek yok. Böyle fırsat ele geçmez kolay kolay.

 

(“Bağımlılıklarımızdan nasıl kurtulabiliriz?” izleyici sorusu)

Bağımlılıktan kasıt sigara falan o tarz. Ben anlayamıyorum, yani sigara zaten çok tatsız tuzsuz bir şey. Yani zevkli bir yönü yok. Açıcı bir yönü de yok. Sigara içende yani bir rahatlama falan olmuyor. Stresi daha da artıyor. Gerginliği daha artıyor. Kahveyi falan aklım alır mesela kahve içince açılır insan hakikaten, kolada da açılabilir ama sigara bitkinlik verir. Yani küçük bir iradeyle bile hallolur bu. Fazla bir iradeye gerek yok. İnsanın cildini bozuyorsa, sağlığını bozuyorsa, gençliğini bozuyorsa, insan buna nasıl müsaade eder? İnsan öfkelenir zaten. Hiç kabul etmemeniz lazım. Yani böyle bir soruyu bile gereksiz görüyorum. Yani şimdi diyor ki mesela, “ben elimi aside sokuyorum, cayır cayır elimi yakıyor, ne yapsam acaba?” Bunun gibi. Yahut “mengeneye elimi sıkıştırdım mı canım yanıyor. Ne yapayım?” Veyahut “ateşe elimi soktum, yanıyor. Ne yapayım?” Elini çekeceksin. Sigara da içmeyeceksin. Yani olmaz. Ama işte nikonitamid falan iddiası varsa ki o da geçerli değil. Hadi öyle olduğunu düşünelim. Hazır nikotinamid vitamini var, alsın. İstediği kadar alsın. Satılıyor eczanelerde. Yani tabii doktora sorarak alsın. Ciğerler ne oluyor? Simsiyah oluyor ciğeri, zift gibi ciğerin içi yani siyah. Ciğer normalde pembe olur, tertemiz olur ciğer. İçi zift gibi simsiyah, böyle yaşanır mı?

 

(“Kuran’da Türklere işaret eden bir ayet var mı?” izleyici sorusu)

Maide Suresi, 54’te böyle bir ayet var biliyorsun. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se,” ki sahabe döneminden sonra sapıttılar birçoğu. “Allah (yerine) kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği, mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,” tam Osmanlı’nın özelliği, tam “Allah yolunda cihad eden” tam, buradan da uyuyor “ve kınayıcının kınamasından korkmayan” bu da tam uyuyor “bir topluluk getirir.” Diyor. “Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.” Benim kanaatim tam mutabık. Bak, “mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,” Allah’ı çok seven bir kavim Türk milleti hakikaten. Ve onlar hakikaten irtidat ettiler o devirde, sapıttılar. Osmanlı ondan sonra olaya el koydu zaten.



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler