Münafık, kendince Müslümandan daha Müslüman olduğu iddiasındadır

Münafık konusu önemli. Kalbinde hastalık olan insanlar konusu önemli. Öyle hassas bir çizgisi var ki onun... Mesela İslam’ı anlatıyor Müslüman, İslam’ı yaşıyor; münafık çıkıyor, Müslümandan daha Müslüman görünümünde kendince. Bak ama münafık. Mesela Peygamber (sav) diyor ki: “Arkadaşlar, sabah erkenden büyük bir cihat yapacağız. Çocuklar, anneler felaket bir baskı altındalar. Bunları kurtaracağız.” Adam geliyor diyor ki: “Ya şimdi Muhammed (sav) bunları söyledi ama onun düşünemediği yönler var. Hava sıcaklığını hiç önemli görmüyor. Adamlar savaşmayı biliyor mu onu da önemli görmüyor. (Haşa) Bunları akıl edemiyor.” Şimdi bu iddia ile gelince ne oluyor? Önce peygamberliğini inkar etmiş oluyor, imamlığını da inkar etmiş oluyor. Kendinin daha akıllı olduğu kanaatinde. Bu sefer vahiy iniyor, “Allah niye böyle yaptı ki? Ertelemesi gerekmez miydi? Başka türlü olması gerekmez miydi?” diyor. Yahudilerde de var bu daha önce; Allah’ı eleştiriyorlar, Peygamberi eleştiriyorlar. Münafıklara bakıyoruz, aynı kafadalar. Fakat eleştirirken kafası çalışmayanları ikna edecek gibi de oluyorlar. Çünkü sözü süslü söyledikleri için, yani avam ağzıyla avam mantığıyla söyledikleri için ikna edici olabiliyor bazen. Mesela diyor ki: “Ya şu mal dağıtımına bak. Sen bunu adaletli görüyor musun? Sana ne kadar verildi?” “Şu kadar.” “Bana da az verildi. Ama bak  o yeni gelenlere çok fazla para verildi. Bunda adalet görüyor musun?” diyor. “Görmüyorum.” “O Allah’ın Peygamberi oluyor. Ama işte Allah yanlış yaptı, Peygamber olarak onu seçmemesi gerekiyordu.” diyor (haşa). “Halbuki Mekke’nin, Medine’nin zenginleri var, onları seçse daha doğru yapardı. Ne gerek vardı ki onu Peygamber seçti?” diyor. Şimdi ahmak buna inanıyor. “Ya düşün hakikaten Medine’nin zengini; adamın evi var, arabası var, imkanı var, hepsi var; o peygamber olsa hem onun malından mülkünden de Müslümanlar istifade ederdi. Hz. Muhammed (sav) Peygamber seçildi ama malı mülkü yok. Burada bir yanlışlık olmuş.” diyor. Şimdi bak hem Allah’ı eleştiriyor, hem de çok sakin ama. Peygambere öyle kafa tutmanın, Allah’a akıl vermenin ne kadar küfrani olduğunun farkında değil. Farkında da çekinmiyor yani, sonuçtan çekinmiyor. Onun için bu adamlar sonuna kadar bunu yapıyorlar. Ta ki ahirete gidinceye kadar. Bu sefer biz zannediyoruz ki ahirette muazzam pişman olacaklar, yerleri tırmalayacaklar, “Yarabbi bizi affet, çok büyük hata yaptık.” diyecekler. Yok. Ne yapıyor? “Ya büyü burada da mı devam ediyor? Şimdi nasıl bir sistemdir ki beynimizi etki altına aldınız, bize böyle görüntü gösteriyorsunuz?” diyor. Bak orada da pis boğazlıkları devam ediyor: “Allah’ınıza söyleyin de bize, o size yemeklerden versinler.” diyor. Yutkunarak onlara bakıyorlar.

Mesela Tebük Seferi’nde münafıklardan bir grup: “Bu sıcakta cihada çıkılmaz.” diyor. Peygamber “Çıkalım.” diyor. “Yok olmaz.” diyor. Şimdi ne yapılabilir bunlara? Yapılacak belli. Peygamber Efendimiz(sav)’e müracaat ediyorlar, sefere katılmamak için izin istiyorlar. 80 kişi kadarına izin veriyor Peygamberimiz (sav). Katılmıyorlar, gidip evde oturuyorlar. Yalnız dikkat edin, izin istiyor. Peygamber (sav) izin vermezse ne olur? “Gelmiyorum.” diyecek. İzin usulen yani. Şimdi bu da yanlış anlaşılıyordur burada. Yani sırf pislik yapmasınlar, asiliklerini açıkça ilan etmesinler diye “İzin verdim.” diyor Peygamberimiz (sav).  Yoksa “Olur mu öyle şey? Katılacaksınız.” dese, adam: “Yok vazgeçtim, hadi gidelim.” diyecek. Anlamazdan geliyor Peygamberimiz (sav).  İzin vermesinin nedeni o, anlamazdan geliyor. İtaat etmeyen adamla ne yapılır?

Hicretin 9.yılında münafıklar Rum Hükümdarı Heraklius’a mektup yazıyorlar, o zamanın deccaliyet sistemine, o zamanın İngiliz Derin Devleti yani. Bak diyorlar ki: “Peygamberlik iddiasında bulunan adam öldü.” Onların da haberi var. Öldü derken, onları tahrik etmek için bunu söylüyorum. “Müslümanlar da kıtlık ve yokluk yılları geçiriyorlar. Eğer onları senin putperest dinine katmak istiyorsan (onlar biliyorsunuz putlara tapıyordu o zaman) şimdi tam sırası.” diyorlar. Bunun üzerine 40.000 kişilik orduyu Bizans tarafından silahlandırılarak Müslümanların üstüne gönderiyorlar. Yani münafığın pisliğinin ucu bucağı yoktur. Mesela bunu yaparken de: “Biz Müslümanların iyiliğini düşündüğümüz için bunu yapıyoruz.” diyorlar. “Nasıl iyiliğini düşünüyorsunuz?” denince, “Ya şimdi o ordu geldiğinde, siz açlıktan kurtulacaksınız işte. Yani zorluktan, savaşlardan kurtulacaksınız. Amaç sizi kurtarmak. Biz iyilik için yapıyoruz bunu.” diyor. Yani münafığın zırvasının ucu bucağı yok. 


ADNAN OKTAR: Münafık konusu önemli. Kalbinde hastalık olan insanlar konusu önemli. Öyle hassas bir çizgisi var ki onun... Mesela İslam’ı anlatıyor Müslüman, İslam’ı yaşıyor; münafık çıkıyor, Müslümandan daha Müslüman görünümünde kendince. Bak ama münafık. Mesela Peygamber (sav) diyor ki: “Arkadaşlar, sabah erkenden büyük bir cihat yapacağız. Çocuklar, anneler felaket bir baskı altındalar. Bunları kurtaracağız.” Adam geliyor diyor ki: “Ya şimdi Muhammed (sav) bunları söyledi ama onun düşünemediği yönler var. Hava sıcaklığını hiç önemli görmüyor. Adamlar savaşmayı biliyor mu onu da önemli görmüyor. (Haşa) Bunları akıl edemiyor.” Şimdi bu iddia ile gelince ne oluyor? Önce peygamberliğini inkar etmiş oluyor, imamlığını da inkar etmiş oluyor. Kendinin daha akıllı olduğu kanaatinde. Bu sefer vahiy iniyor, “Allah niye böyle yaptı ki? Ertelemesi gerekmez miydi? Başka türlü olması gerekmez miydi?” diyor. Yahudilerde de var bu daha önce; Allah’ı eleştiriyorlar, Peygamberi eleştiriyorlar. Münafıklara bakıyoruz, aynı kafadalar. Fakat eleştirirken kafası çalışmayanları ikna edecek gibi de oluyorlar. Çünkü sözü süslü söyledikleri için, yani avam ağzıyla avam mantığıyla söyledikleri için ikna edici olabiliyor bazen. Mesela diyor ki: “Ya şu mal dağıtımına bak. Sen bunu adaletli görüyor musun? Sana ne kadar verildi?” “Şu kadar.” “Bana da az verildi. Ama bak  o yeni gelenlere çok fazla para verildi. Bunda adalet görüyor musun?” diyor. “Görmüyorum.” “O Allah’ın Peygamberi oluyor. Ama işte Allah yanlış yaptı, Peygamber olarak onu seçmemesi gerekiyordu.” diyor (haşa). “Halbuki Mekke’nin, Medine’nin zenginleri var, onları seçse daha doğru yapardı. Ne gerek vardı ki onu Peygamber seçti?” diyor. Şimdi ahmak buna inanıyor. “Ya düşün hakikaten Medine’nin zengini; adamın evi var, arabası var, imkanı var, hepsi var; o peygamber olsa hem onun malından mülkünden de Müslümanlar istifade ederdi. Hz. Muhammed (sav) Peygamber seçildi ama malı mülkü yok. Burada bir yanlışlık olmuş.” diyor. Şimdi bak hem Allah’ı eleştiriyor, hem de çok sakin ama. Peygambere öyle kafa tutmanın, Allah’a akıl vermenin ne kadar küfrani olduğunun farkında değil. Farkında da çekinmiyor yani, sonuçtan çekinmiyor. Onun için bu adamlar sonuna kadar bunu yapıyorlar. Ta ki ahirete gidinceye kadar. Bu sefer biz zannediyoruz ki ahirette muazzam pişman olacaklar, yerleri tırmalayacaklar, “Yarabbi bizi affet, çok büyük hata yaptık.” diyecekler. Yok. Ne yapıyor? “Ya büyü burada da mı devam ediyor? Şimdi nasıl bir sistemdir ki beynimizi etki altına aldınız, bize böyle görüntü gösteriyorsunuz?” diyor. Bak orada da pis boğazlıkları devam ediyor: “Allah’ınıza söyleyin de bize, o size yemeklerden versinler.” diyor. Yutkunarak onlara bakıyorlar. Mesela Tebük Seferi’nde münafıklardan bir grup: “Bu sıcakta cihada çıkılmaz.” diyor. Peygamber “Çıkalım.” diyor. “Yok olmaz.” diyor. Şimdi ne yapılabilir bunlara? Yapılacak belli. Peygamber Efendimiz(sav)’e müracaat ediyorlar, sefere katılmamak için izin istiyorlar. 80 kişi kadarına izin veriyor Peygamberimiz (sav). Katılmıyorlar, gidip evde oturuyorlar. Yalnız dikkat edin, izin istiyor. Peygamber (sav) izin vermezse ne olur? “Gelmiyorum.” diyecek. İzin usulen yani. Şimdi bu da yanlış anlaşılıyordur burada. Yani sırf pislik yapmasınlar, asiliklerini açıkça ilan etmesinler diye “İzin verdim.” diyor Peygamberimiz (sav).  Yoksa “Olur mu öyle şey? Katılacaksınız.” dese, adam: “Yok vazgeçtim, hadi gidelim.” diyecek. Anlamazdan geliyor Peygamberimiz (sav).  İzin vermesinin nedeni o, anlamazdan geliyor. İtaat etmeyen adamla ne yapılır? Hicretin 9.yılında münafıklar Rum Hükümdarı Heraklius’a mektup yazıyorlar, o zamanın deccaliyet sistemine, o zamanın İngiliz Derin Devleti yani. Bak diyorlar ki: “Peygamberlik iddiasında bulunan adam öldü.” Onların da haberi var. Öldü derken, onları tahrik etmek için bunu söylüyorum. “Müslümanlar da kıtlık ve yokluk yılları geçiriyorlar. Eğer onları senin putperest dinine katmak istiyorsan (onlar biliyorsunuz putlara tapıyordu o zaman) şimdi tam sırası.” diyorlar. Bunun üzerine 40.000 kişilik orduyu Bizans tarafından silahlandırılarak Müslümanların üstüne gönderiyorlar. Yani münafığın pisliğinin ucu bucağı yoktur. Mesela bunu yaparken de: “Biz Müslümanların iyiliğini düşündüğümüz için bunu yapıyoruz.” diyorlar. “Nasıl iyiliğini düşünüyorsunuz?” denince, “Ya şimdi o ordu geldiğinde, siz açlıktan kurtulacaksınız işte. Yani zorluktan, savaşlardan kurtulacaksınız. Amaç sizi kurtarmak. Biz iyilik için yapıyoruz bunu.” diyor. Yani münafığın zırvasının ucu bucağı yok.


DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler