Gizli Tehlike - 10. Bölüm / Dünya Darwinist Diktatörlüğe Nasıl Teslim Oldu?

Dünya Darwinist Diktatörlüğe Nasıl Teslim Oldu?

Bugün öncelikle Dünya’nın, teröre altyapı hazırlayan Darwinist diktatörlüğe nasıl teslim olduğundan biraz bahsedeceğiz. Daha sonra da PKK terörüne karşı nasıl bir ilmi çalışma yapılması gerektiği üzerine konuşacağız.

ALTUĞ BERKER: Dünya, Darwinist diktatörlüğe teslim oldu diyoruz, çünkü şu an ülkemiz de dahil, dünyanın neredeyse her ülkesindeki üniversitelerde, liselerde, hatta ilkokullarda bile Darwinist eğitim veriliyor. Okullarda resmi olarak Yaratılış gerçeğinin okutulması ve "Allah var" denilmesi ise yasak. Bütün eğitim kurumları, tesadüfleri sahte ilah edinmiş olan bir ideolojiyi okutmak mecburiyetinde. Devlet kurumlarında çalışanlar, mutlaka "evrim var" demek zorundalar. Bütün üniversite profesörlerinin Darwinizm'i savunması ve öğretmesi şart. Bütün büyük basın yayın organları Darwinistlere ait ve Darwinist propagandanın önemli bir parçası durumunda. Okullarda öğrenciler Darwinizm'i sorgulayamıyorlar, çünkü sorgulayanların derslerini geçmeleri mümkün değil. Evrim teorisinin gerçekliğini sorgulayan bir üniversite profesörü mutlaka işinden atılıyor, akademik kariyer yapması da engelleniyor. Bu öyle güçlü bir diktatörlüktür ki, Avrupa'da kiliseler Darwin'den özür dilemek zorunda bırakıldı, hatta Hıristiyanlık dininin temsilcisi Papa birkaç yıl önce kendi evinde evrim teorisini savunan konferans düzenlemek zorunda bile kaldı.

GÜLEN BATURALP: Hal böyleyken dünyada komünizmin bir tehdit olarak varlığını sürdürüyor olması şaşırtıcı değil aslında. Çünkü komünizm, sürekli olarak Darwinizm ile besleniyor. Bu şartlar altında asıl hayret verici olan, dünyada terörün varlığına şaşıranların olması. Terörün altyapısı olan Darwinist ideoloji dünya üzerinde tam anlamıyla hakim durumda. Sürekli tek taraflı olarak öğretiliyor. Küçük yaşlardan itibaren hemen herkes bu bilgiyle, bu telkinle hayata başlıyor. Dolayısıyla insanlar, Darwinizm'i savunarak, bilerek veya bilmeyerek terörün ve komünizmin destekçiliğini yapmış oluyorlar.

"Teröre karşıyım", "dünyada refah ve barış istiyorum" derken, bir yandan da Darwinizm'i savunuyorlarsa, bilmeliler ki dünya üzerindeki katliamların, ölümlerin, çatışmaların fikri zeminine destek olmuş oluyorlar aslında. Komünist terör, işte bu sinsi oyunla sürekli olarak destek görüyor, fikri altyapısını güçlü tutuyor.

ALTUĞ BERKER: Komünizme destek veren bu ideolojik temel, yani Darwinizm, doğrudan hükümetler ve devlet kurumları tarafından savunulur konumdayken, teröriste "silah bırak" demek çok zor. Dolayısıyla öncelikli olarak komünizme karşı çok kapsamlı bir ilmi çalışma, dünya devletlerini de içine alan fikri bir mücadele yapılması gerekiyor.

Peki, bu ilmi çalışma nasıl olmalı, biraz da bundan bahsedelim.

Komünistlerin fikri temel aldıkları Darwinizm, yani evrim teorisi bir SAHTEKARLIKTIR. Komünizme karşı fikri mücadeleye, önce Darwinizm'in bir safsata olduğunun anlatılması ile başlamalı, bunun için bilimsel deliller ortaya konmalıdır. Bu konuyla ilgili kısa bir filmimiz var, onu seyredelim, sonra devam edeceğiz inşaAllah:

"Evrim teorisi" ya da "Darwinizm", biyolojik bir kavram olmanın ötesinde, dünya üzerinde yaygın bir kitleyi etkisi altına almış çarpık bir felsefenin altyapısını oluşturur. Bu felsefe, neden ve nasıl var olduğumuz konusuyla ilgili birtakım gerçek dışı görüşler öne süren, yaratılışı ve Allah’ın varlığını reddeden "materyalizm"dir.

Materyalizm, devletin ve milletin bekasını hedef alan anarşist ve bölücü ideolojileri beslemektedir. Bu ideolojilerin başında gelen komünizm de, materyalist felsefenin doğal siyasi sonucudur. Din, devlet, aile gibi kutsal kavramları kökünden yok etmeyi hedefleyen komünizm, devletimizin üniter yapısına karşı yöneltilen her türlü bölücü eylemin ve düşüncenin de temel ideolojisidir. 

Evrim teorisi işte bu noktada büyük önem kazanır, çünkü bu teori, komünist ideolojinin dayandığı materyalizmin sözde bilimsel tabanını oluşturmaktadır. Başta komünizmin kurucusu olan Karl Marx’ın fikirleri olmak üzere, her türlü materyalist düşünce bugün temelinden çürümüş durumdadır. Çünkü materyalizmin kendisini dayandırdığı bir 19. yüzyıl dogması olan evrim teorisi çağdaş bilimin bulguları karşısında bütünüyle geçersiz hale gelmiştir. Bilim, maddeden başka hiçbir şeyin varlığını kabul etmeyen materyalist varsayımı geçersiz kılmakta ve tüm canlıların üstün bir yaratılışın ürünü olduğunu göstermektedir. Temelde bu çürük teorinin geçersizliğini göstermek için bilinmesi ve anlatılması gerekenler şunlardır:

  • Tek bir proteinin bile tesadüfen meydana gelmesi bilimsel olarak imkansızdır. Dolayısıyla canlılığın kendi kendine oluştuğu iddiası bir yalandır.
  • Rastgele mutasyonlarla, tesadüfi olaylarla canlıların birbirine dönüşümü imkansızdır. Mutasyonlar canlıya sadece zarar verir, faydalı mutasyon yoktur.
  • Doğal seleksiyon, içinde bulunduğu doğal şartlara uygun olan güçlü canlıların hayatta kalması demektir. Doğal seleksiyon sadece bir canlı türü içindeki sakat, zayıf ya da çevre şartlarına uymayan bireyleri ayıklar. Yeni canlı türleri, yeni genetik bilgi ya da yeni organlar yaratamaz.  Yani doğal seleksiyon ile yeni bir canlı oluşamaz. Darwin'den bu yana, doğal seleksiyonun canlıları evrimleştirdiğine dair tek bir bulgu da ortaya konamamıştır.
  • Canlılardaki "göz" gibi indirgenemez komplekslikteki yapılar asla ve asla sahte evrim süreciyle meydana gelemez.
  • Canlıların birbirine dönüştüğünü gösteren tek bir ara geçiş fosili dahi yoktur. Tam tersine, canlıların milyonlarca yıl boyunca hiç değişmediklerini, aynı kaldıklarını belgeleyen 400 milyondan fazla fosil bulunmaktadır.
  • Darwinistler bilimsel bir temeli olmayan teorilerini insanlara dayatmak için yıllar boyunca türlü sahtekarlıklar yapmışlardır, sahte fosilleri bilim dergilerinde yayınlayıp, dünyanın en ünlü müzelerinde utanmadan sergilemişlerdir. Canlıların yaratıldığını gösteren fosilleri ise yıllarca müzelerin depolarında saklamışlardır.
  • Sahtekarlık olduğu anlaşılmış fosiller, deneyler ve hayal ürünü çizimler hala evrim teorisine delil olarak gösterilmeye çalışılmakta ve okul kitaplarında gerçekmiş gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.
  • Darwinist propagandanın durdurulması için bu gerçekler anlatılmalıdır!

 

GÜLEN BATURALP:  Videoda kısaca evrim teorisinin nasıl bir sahtekarlık olduğunu net bir biçimde gördük. Evrim Teorisi bir buçuk asır önce ortaya atıldı. O zamandan bu yana insanlığa sadece bela ve acı getirdi. Dünyanın en kanlı diktatörlüklerini, ırkçılıklarını ve savaşlarını körükledi ve sonucunda milyonlarca insan açlık ve sefaletten, zulüm ve işkenceden ve savaşlardan dolayı hayatını kaybetti. Bu, Darwinizmin ve ondan destek alan materyalizmin insanlığa bakışının doğal bir sonucuydu. İnsanı bir hayvan türü olarak kabul eden, sadece maddeye inanan ve çatışmanın değişmez bir doğa yasası olduğunu düşünen bu felsefenin, zalim bireyler ve toplumlar oluşturması da elbette kaçınılmazdı. Günümüzde yaşanan çatışmalar, savaşlar ve terör olayları da yine aynı ideolojinin, Darwinist eğitimin sonuçları.

ALTUĞ BERKER: Komünist terörün temelinde de işte bu acımasız ideoloji var. Bu nedenle bölücü terör örgütü PKK'ya yönelik fikri mücadelenin ilk adımlarından biri de; halihazırda yapılmakta olan bu Darwinist propagandanın durdurulması olmalı. Öncelikli olarak Darwinist diktatörlüğün etkisiyle devletin kendi televizyon ve radyo kanallarında PKK'nın ideolojisini besleyecek aynı eğitimi vermesi ve aynı propagandayı yapması kanunlarla engellenmeli tabii. Devletin okullarda ve üniversitelerde Darwinist eğitim vermesi de yine kanunlarla düzenlenmeli. Evrim anlatılmalı tabii ancak bilimsel olarak geçersiz olduğu da belirtilmeli; Ve Darwinizm'in yanı sıra Yaratılış da bilimsel delillerle okul müfredatlarına alınmalı.

GÜLEN BATURALP:  Mesela, Darwinistlerin "hayat tesadüfen çamurlu sularda başladı" iddiası ders kitaplarında bulunuyorsa, bunun karşılığında "tek bir proteinin dahi tesadüfen meydana gelemeyeceğinin" bir bilimsel gerçek olduğu da mutlaka anlatılmalı.

Ya da Darwinistlerin "tüm türler birbirlerinden türediler ve şimdiye dek milyarlarca ara tür var oldu" şeklindeki bilim dışı iddiası ders kitaplarında bulunuyorsa, buna karşılık "tek bir ara form fosili dahi olmadığı" gerçeği de anlatılmalı. Yine Darwinistlerin bu iddiasına karşı, canlıların evrimleşmediklerini gösteren 400 milyondan fazla değişmeden kalmış mükemmel fosillerin var olduğu delillerle, fosil örnekleriyle öğrencilere gösterilmeli.

ALTUĞ BERKER: Bilimsel delillerin anlatılması, zaten olması gereken bir eğitim şekli. Dolayısıyla bu değişikliklerin yapılması da Darwinist diktatörlük engeli aşıldığında gayet kolay aslında.

Kitap, broşür ve dergilerde de evrim teorisinin bilimsel geçersizliği anlatılabilir.

Basın, medya, internet ve sosyal paylaşım siteleriyle ülkemizde her eve, her okula,  kısacası herkese ulaşılabilir. Mümkün olan her yolla özellikle çocuklara ve gençlere Darwinizm'in tarihin en büyük bilim sahtekarlığı olduğunun gösterilmesi çok önemli. Çeşitli TV kanalları sadece bu konu için ayrılabilir. Özellikle Güneydoğu bölgemizde anti-Darwinist konular içeren kitap dağıtımları yapılabilir. 

GÜLEN BATURALP:  Darwinist diktatörlük yüzünden devlet Darwinist propagandayı kendi birimlerinde durduramıyorsa, o zaman sivil toplum kuruluşları da devreye girebilir. Ulusal ve yerel özel televizyon kanalları da bu konuda etkili bir faaliyet gösterebilir. Evrim teorisinin geçersizliğini gösteren filmler, belgeseller yayınlanabilir. Çeşitli dernekler bu konuda bilgilendirici broşürler hazırlayabilir, özel eğitim kurumlarında halkımızın evrim teorisine ve komünizm tehlikesine karşı bilgilendirilmesi için çeşitli toplantılar düzenlenebilir.

ALTUĞ BERKER: Fosil sergileri ve konferanslar da düzenlenebilir.  Çünkü Darwinizm'in geçersizliğinin gösterilmesi için en etkili yöntemlerden biri fosil sergileri düzenlemek. Ücretsiz fosil sergileri ülkemizde son birkaç yıldır düzenleniyor aslında. Bu sergiler çoğaltılabilir. Fosilleşmiş canlıların milyonlarca yıldır değişmediklerini gören insanlarımız, evrim diye bir şey olmadığını hemen anlayacaklardır. Ayrıca küçük toplantılar veya verilecek konferanslar da yine çok etkili olacaktır. Bir konferansta evrim teorisinin bilimsel geçersizliğinin delillerini gören bir kişi, bunu hayatı boyunca unutmaz ve bu öğrendiklerini yıllarca tüm çevresine anlatır.

GÜLEN BATURALP:  Kişisel faaliyetler de anti-Darwinist propagandada son derece önemli. Halkımız ellerinden geldiğince Darwinizm'i çökerten kitapları alıp bunların bedava dağıtımını yapabilirler. Küçük broşürler hazırlayabilir, broşür üzerine Darwinizm'in geçersizliği ile ilgili kısa bir bilgi koyarak çevrelerine dağıtım yapabilirler. İnsanların genel olarak toplandıkları yerlerde sohbetler yapabilirler.

Bu çalışmayı yapacak bir kişinin çok detaylı bir bilgiye sahip olması şart değildir. Biraz önce seyrettiğiniz videodaki bilgiler bunun için yeterli aslında. İnternette bu konuda biraz araştırma yapıldığında binlerce bilgiye ulaşabilirsiniz.

ALTUĞ BERKER: Biz bu konuya çok önem veriyoruz, çünkü evrim teorisinin demagoji ile ayakta tutulmaya çalışılan bir bilim sahtekarlığı olduğunu öğrenen bir kişi, bir daha evrime asla inanmaz. Anti-Darwinist faaliyet, nerede, nasıl ve kaç kişiye yönelik yapılıyorsa yapılsın mutlaka, ama mutlaka, sonuç verir. Önemli olan bu ilmi mücadeleyi geniş kapsamlı ve etkili bir şekilde yerine getirebilmek için herkesin seferber olması.

Şu anda komünist bir fikir sistemi var, ancak karşısında hiçbir karşıt fikir sistemi yok. Komünizmin ideolojik altyapısı yoğun eğitimlerle yaygınlaştırılıyor, bunun karşıt fikrini ise bir boşluk oluşturuyor. İşte şu anki belalar bu boşluktan kaynaklanıyor. Yapılacak olan anti-Darwinist faaliyetler işte bu boşluğu ortadan kaldıracaktır. Çünkü bu yönde bir çalışma komünistlerin en beklemediği ve en istemediği şey. Bu, aynı zamanda Lenin döneminden beri komünistlerin ve tüm teröristlerin en çekindikleri, onların adeta kabusu olan konu. Bir komünist, silahlı çatışmaya girmekten, dağlarda yaşamaktan, aç kalmaktan, öldürülmekten korkmaz. Ama Darwinist ve materyalist ideolojinin yıkılması fikrinden dehşete kapılır. Çünkü Darwinist ve materyalist ideolojinin yıkımı, inandığı ve güvendiği her şeyi ortadan kaldıracaktır. Böylece beyinlerindeki  batıl inanç yok olur gider. Ne dağlarda eğitim yapmaya, ne silah taşımaya, ne ölmeye, ne de öldürmeye güç bulamaz.

GÜLEN BATURALP:  O vakte kadar evrim teorisinin kendisine verdiği telkinlerle tüm kainatın ve kendisinin tesadüfen var olduğuna, dünyadaki varlığının hiçbir amacı olmadığına ve bütün insanların birer hayvan türü olduğuna inanırken, bir anda sebepsiz yaratılmadığının farkına varacaktır. Bomboş ve yanlış bir hedefin peşinden koştuğunu dehşetle fark edecek, kendisine Darwinist ideolojinin dayattığı vaatlerin boş vaatler olduğuna kanaati gelecektir. Terör, şiddet, saldırı, bozgunculuk, hainlik, zorbalık yapmanın gerekçesi zihninden bir anda silinecek, komünizme inanmak için artık güç bulamayacaktır.

ALTUĞ BERKER: Sadece bir kere Darwinizm'in bir safsata olduğunun kendisine ispat edilmesi yeterlidir. Ne kadar inkar etse, ideolojisine bağlı kalmaya çalışsa da mutlaka gücünü yitirecektir. Gücünü ve kararlılığını kaybettiğinde davası da kalmayacaktır. Böyle bir kişiyi de insanları öldürmemesi, terör ve şiddete son vermesi gerektiğine ikna etmeye artık gerek kalmaz. İdeolojisinin çöküşüyle onun beyni zaten buna doğal olarak ikna olur.

Darwinizm'in bir safsata olduğunu anlayan kişi, başıboş yaşamadığını ve varlığının bir amacı olduğunu anladığında ise Allah'ın mutlak Varlığını anlayacaktır inşaAllah. Karşısındakinin de kendisi gibi Allah'ın yarattığı değerli bir insan olduğunu, ruh sahibi ve kadere tabi olduğunu anlayacaktır.

 

GÜLEN BATURALP:  Elbette anti-Darwinist ve anti-materyalist faaliyet sadece ülkemizde değil, dünya çapında olmalı. Amacımız sadece Türkiye'nin terörizm ve komünizm belasından kurtulması değil, bu beladan tüm dünyanın kurtulabilmesi. İşte bu sebeple anti-Darwinist ve anti-materyalist faaliyetin tüm dünyaya yaygınlaştırılması gerekiyor. Bu olduğunda, terör tehlikesi altında yaşayan tüm ülkeler rahatlar, birbirine savaş tehditleri gönderen ülkeler yatışır, ırkçılık belasına sürüklenmekte olan Batılı ülkeler gerçekleri görür, Arap ülkeleri tüm diğer ülkeler gibi Darwinist fitneden kurtulur, kısaca dünya üzerinde devam etmekte olan karışıklıklar tamamen ortadan kalkar, dünya barış ve huzur içinde yaşanılabilir, güvenilir bir yer haline gelir.

ALTUĞ BERKER: Şu anda Kuzey Kore, Darwinist olduğu için tüm dünyanın gözü önünde nükleer denemeler yapıyor. Çin, Darwinist olduğu için Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi sürekli olarak infaz ediyor. Mısır, Libya, Suriye'de kardeşin kardeşi kırması o bölgelerdeki Darwinist hakimiyetten oluyor. Afrika ülkelerinde vahşi kabile savaşları, Darwinizm'in sahte üstün ırk mantığının özel olarak o bölgelerde yaygınlaştırılması nedeniyle ortaya çıkmıştır. Ruanda'da öldürdükleri insanların kafalarını futbol topu olarak kullanan zihniyet Darwinist zihniyettir. Afganistan'da, şehit ettiği insanların parmaklarını kesip hatıra olarak saklayan zihniyet de Darwinist zihniyettir. Avrupa ülkelerinde sadece farklı bir ülkeden geldikleri, farklı bir cilt rengine sahip oldukları için ırkçı vahşeti sergileyen faşist terörün kökeninde de Darwinizm yatıyor.

GÜLEN BATURALP:  İnsanları sevgi, şefkat, merhamet, fedakarlık gibi üstün hasletlerden uzaklaştıran, ruhsuzlaştıran, tahammülsüzleştiren, belalara, öfkeye, nefrete açık hale getiren Darwinizm'dir. Dolayısıyla Darwinizm yalnızca ülkemiz için değil, bütün dünya için mutlaka, ama mutlaka ortadan kaldırılması gereken çok büyük bir bela.. Bunun için de tek yol, biraz önce detaylarını verdiğimiz anti-Darwinist, anti-materyalist ilmi çalışma inşaAllah.

ALTUĞ BERKER: Ülkemizdeki komünist, Stalinist PKK terörüne karşı kesin sonuç verecek olan bu çözüm yoluna bazı insanların hala direnebiliyor olmaları hayret verici. Akılcı ve samimi bakmadıklarından, teröre karşı kendilerine sunulan en net ve kesin çözümü dinlemiyorlar. Ortada çok büyük bir terör bataklığı varken, bu bataklığı kökünden kurutacak bir çözüm yolu tüm detaylarıyla kapsamlı olarak ortaya konmuşken, bu fikre direnmek ve hala gereken ilmi çalışmayı yapmamak, ülkemizi komünist teröre teslim etmek demektir. Terör belasına karşı tek çözümü görmezden gelenler, bu büyük sorumluluğu da üstlenmiş oluyorlar.

GÜLEN BATURALP:  Elbette ki bir yıldan fazla bir süredir şehit vermiyor olmamız, bölgenin biraz daha huzurlu olması mutluluk verici. Ancak son dönemlerde gerek Güneydoğu’da gerekse başta İstanbul olmak üzere bazı illerde PKK ve uzantıları tarafından tırmandırılmaya çalışılan şiddete karşı milli bir çalışma içine girmemiz gerekiyor. PKK’nın çözüm süreci olarak adlandırılan bu süreci barış süreci olarak görmediği, daha güçlenmek için bir süreliğine geri çekilme süreci olarak değerlendirdiği çok açık. Bu süreç boyunca kimlik kontrolü yapmak, yol kesmek, adam kaçırmak, şantiye yakmak gibi eylemlerine devam eden PKK, Devletimizin şefkatli ve sabırlı tutumunu suiistimal ediyor. Bu mevcut durum karşısında öncelikli olarak yapılması gereken ilmi çalışmadan bahsettik. İstersen, ilmi çalışmanın yanısıra başka neler yapılmalı onlardan da kısaca söz edelim.

ALTUĞ BERKER: Tabii, çok iyi olur. Çünkü Güneydoğu bölgemizi Türkiye’den ayırmak ve bölgede bağımsız komünist Kürdistan kurmak hedefinde olan PKK terörü milli bir mesele. Cumhuriyet tarihinin en büyük komünist kalkışması ile karşı karşıyayız. Milli meselelerin çözümü, siyasi hedeflerin üstünde yer alır. Milletimiz vatanın korunmasının siyasi tartışma konusu yapılmasını istemez. Tüm Partilerin ülkemizin birliği ve bütünlüğü için ortak hareket ettiğini görmek ister. Dolayısıyla bu milli meselenin çözümüne yönelik atılacak adımların, hükümet ve muhalefetin bir araya gelerek, Sayın Cumhurbaşkanı, Başbakanımız, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarının da katılımıyla yapılacak bir toplantıyla belirlenmesi gerekir. Bu toplantı milletimizin bu mücadelede yekvücut olduğunun gösterilmesi açısından da önemli.

Güneydoğu’nun Türkiye’den koparılması halen birçok Amerikan ve Avrupa düşünce kuruluşlarında konuşulan, yeni sınırlar yeni haritalar üzerinden hesapları yapılan bir plan. Planlarını hayata geçirmek için PKK’yı son derece kullanışlı bir örgüt olarak görüyorlar. Bu sebeple de örgüte dış destek devam ediyor, örgüt sözde özgürlük savaşçısı olarak lanse ediliyor ve Birleşmiş Milletler terör listesinden çıkarılması için çalışmalar yürütülüyor.

GÜLEN BATURALP:  PKK’nın ve diğer sol radikal örgütlerin gençlere yönelik fikri telkini de bu arada aralıksız devam ediyor. Buna karşılık gençliğimizin büyük kısmı siyasi olarak bilinçsiz yetişiyor. Gençlerin birliğin ve bütünlüğün önemini kavrayan, büyük Türkiye idealine sahip, Türk-İslam coğrafyasının sorunlarından haberdar ve bu sorunlara çözüm üretebilecek şuura sahip olması da yine eğitimle mümkün. Devletimiz, müfredata “milli şuur” dersi ekleyerek bilinçli gençler yetişmesini sağlayabilir. Aksi takdirde, milli şuuru zayıf gençler yetişmeye devam edecek, PKK ve diğer illegal örgütler bu durumdan fayda sağlayacaktır.

Gençlerin eğitimi sadece Güneydoğu için değil tüm bölgeler için aciliyetli bir konu. Sosyal medyada gençlerin bir kısmının kullandığı sevgiden uzak, öfkeli, nefret dolu, kavgacı, yüzeysel üslup önemli bir tehlikeye işaret ediyor. Bu işareti görmezden gelmek, milli bir felakete zemin hazırlamak olur. Bir ülkenin temel ihtiyacı manevi kalkınmadır. Ekonomik kalkınma, yol, baraj, sanayi tesislerinin inşası, manevi inşayla birleşmezse o ülkenin güçlü olması mümkün değildir.

ALTUĞ BERKER: Ancak bu durumu ortadan kaldırmak gelenekselleşmiş din ve ahlak dersleri ile sağlanamaz. Gençlerin ihtiyacı olan fıkıh öğretimi, itikadi meselelerdeki detaylar veya İslam tarihi değil. Elbette gençlerin bu bilgilere de sahip olması gerekir. Ancak öncelikli olan gerçek ve samimi imandır. Samimi imana vesile olacak en etkili yöntem ise iman hakikatlerinin, yaratılış delillerinin anlatılmasıdır. Flu, zihin karışıklığına sebep olan, hayatın akışıyla uyumsuz, ağır, içe kapalı bir üslup değil, somut delile dayalı, canlı, samimi, akılcı, gerçekçi bir üslup kullanılmalıdır. Güneydoğu’da böyle bir eğitim hem devlet eliyle hem de sivil toplum kuruluşların desteğiyle kolaylıkla sağlanabilir. Hiçbir vakıf ve camiayı ayırt etmeden, tüm imkanları bu eğitim için seferber etmek gerekiyor. Türkiye’nin bölünmesi tehlikesi söz konusuyken, gruplar, vakıflar, camialar, cemaatler, partiler arasındaki fikir ayrılıklarının bir önemi olmamalı. Tüm bu ayrılıkları bir kenara koyup, bölünmeye karşı ortak tavır almalıyız. Her bir grup kendi gücü oranında ilmi çalışma yapmalı, Devletimiz de tüm bu çalışmaların önünü açmalıdır.

GÜLEN BATURALP:  Kürt kardeşlerimize sözde özgürlük vaad eden PKK, bunu yaparken bağnazların hurafelerini kendi lehine kullanıyor. Kadını yarım varlık olarak gören, modernliğe ve gençlerin neşesine karşı, cahil, acımasız, gaddar, adalet ve hakkaniyet duygusu olmayan bağnazlık, PKK’ya uygun bir zemin oluşturuyor. Dikkat ederseniz PKK ve uzantıları sık sık “kadınları özgürleştireceklerini”, “gençlere değer verdiklerini” vurgular. Oysa gerçek kadın özgürlüğü, eşitlik ve adalet ancak Kuran ahlakının tam uygulanmasıyla sağlanır.  PKK’nın elinden bu kozu almak da bağnazlığa karşı Kuran ahlakının yayılmasını sağlamakla mümkün olabilir.

ALTUĞ BERKER: PKK’nın bir diğer avantajı da geçmiş yıllardan izi kalan “devletin soğuk yüzü” imajının tam olarak düzeltilememiş olması. Örgüt bölge halkına suni de olsa bir sevgi sunuyor ve onların gerçek koruyucuları oldukları telkini veriyor. Bazı yetkililerin ve siyasilerin halka üstten bakan, sevgisiz, merhametsiz, anlayışsız tavırları da PKK’nın bu anlatımlarını güçlendiriyor. Bölgede görev yapan tüm görevlilerin ve siyasilerin güler yüzlü, mütevazı, sıcakkanlı, halden anlayan, insaniyetli olması PKK’ya vurulacak en önemli darbelerden biri olacaktır. Kürt kardeşlerimizin sahibi Marksist Leninist dinsiz Allah’sız PKK değil, adil, sevecen, şefkatli, güçlü Devletimiz’dir inşaAllah.

GÜLEN BATURALP:  Kürt kardeşlerimiz yıllarca çok büyük acılar çektiler. Artık acıların sarılacağı, Güneydoğu’nun kalkınacağı, güzelleşeceği, güvenilir olacağı günlerdeyiz. Türkiye’nin hep birlikte büyüyeceği, İttihadı İslam’ın kurulacağı dönemdeyiz. Yıllarca akıl almaz zulümlere maruz kalan Kürt kardeşlerimizi Marksist, Leninist, Stalinist, baskıcı, dayatmacı, gaddar, acımasız komünist PKK’nın eline ne Devletimiz ne de biz bırakmayız, inşaAllah.

 ALTUĞ BERKER: İnşaAllah. Değerli izleyenlerimiz, bugünkü programımızın sonuna geldik ancak haftaya Allah’ın izniyle burada olacağız. Yeniden görüşünceye dek hoşçakalın.

GÜLEN BATURALP:  Herkese hayırlı haftalar diliyorum, hoşçakalın.


A9TV Televizyonu Adnan Oktar Harun Yahya Sohbetler Belgeseller A9 TV Yeni Frekansımız: Türksat 3A Uydusu FREKANS: 12524 Dikey Batı Sembol Oranı: 22500


DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler