Dünyanın en zengin %1inin, servetin %50sine sahip olduğu bir dünyada yaşamak istiyor muyuz?

Bugün 1,5 milyar insan elektrikten mahrum yaşıyor. Dünyanın en fakir 10 ülkesinin altısında ana ölüm sebepleri sıtma, kolera, alt solunum yolu ve doğum öncesi enfeksiyonları gibi yeterli tedavilerle kolayca önlenebilecek hastalıklar.

Her yıl 500.000 çocuk A vitamini eksikliğinden kör oluyor. 2015 yılında her 7 kişiden biri günde 1,25 dolar ile yaşam mücadelesi veriyor. 4 kişinin de eline günde 2,5 dolar geçiyor. İşte bu fakirlik gerçek manada dünyanın en önemli sorunlarından biridir.  

Fakirlik probleminin altında yatan sebep dünyadaki kısıtlı imkanlar değildir. Zenginliğin İnsanlığa eşit olarak dağıtılamamasıdır.

Dünyadaki gelir eşitsizliği hakkında en detaylı rapor, eşitsizliği ortadan kaldırmayı amaçlayan OXFAM kuruluşu tarafından 2014 yılında yayınlandı. Rapor dünyanın tüm zenginliğini 250 Trilyon Dolar olarak hesaplamıştı. Bu miktarın yarısı yani 125 trilyonuna dünya nüfusunun sadece %1’i sahipti. Geri kalan 125 trilyon ise nüfusun %99’u tarafından paylaşılmaktaydı. Bir başka çarpıcı bulgu ise 2015 yılında dünyadaki en zengin 62 kişi ile en fakir 3,5 milyar insanın aynı servete sahip olması.

Son 25 yılda artan kapitalizm mega zengin insanların ortaya çıkmasına sebep oldu. “Kazanan her şeye sahip olur” mantığı ve benimsenen ekonomik politikalar zenginleri daha da zenginleştirdi. Mega kapitalizm sonucunda insanlar süper zenginler ve süper fakirler olarak kamplaştırıldı. Dünyadaki eşitsizliğin bu kadar hızlı artmasının ana sebebi ekonomik politikaların mega zenginler tarafından belirlenmesidir.

Küreselleşen ekonomiler,  zenginlerin yararlarını gözeten bir sistem oluşturmakta. Ağır rekabet ortamı ülkeleri vergileri kısmaya itiyor bunun sonucunda sosyal ve çevreci projelere daha az kaynak aktarılıyor. İşçi hakları ağır rekabet baskısı altında göz ardı ediliyor. Fakir kesim daha az eğitim, daha az sağlık, daha az güvenlik hizmeti almak zorunda kalıyor. Bu da yeni nesillerin daha da fakirleşmesine sebep oluyor.

Vahşi kapitalizm altında ezilen toplumlar da çareyi sokaklarda arıyorlar. Son 10 yıl içinde Occupy hareketi 34 gelişmiş ülkede sokak gösterileri düzenledi. Bu gösterilerin bazısı barışçıl idi ama bazıları da sokakları yakıp yıktı.

Buraya kadar verilen rakamlar birer istatistikten ibaret değildir. Gerçek hayatta açlıktan ölen bir Afrikalı çocuk, düzgün beslenemediği için hastalıklarla boğuşan bir Vietnamlı kadın ya da Çin’de bir avuç pirinç ile beslenmeye çalışan bir işçi demektir. Bu dünya 7 milyar insanın ortak vatanıdır. Hiç kimse “ben dilediğim gibi yaşayayım gerisi beni ilgilendirmez” deme lüksüne sahip değildir. Dünyayı karanlık hale getiren, insanların günlük çıkarlarını insanlığın hayrına tercih etmeleridir. Bu egoizm ateşi tüm dünyayı kavuracak şiddettedir. Dünyadaki vicdanlı insanlarının bu ateşi acilen söndürmek için ittifak etmeleri gerekmektedir.



DEVAMINI GÖSTER