Sayın Adnan Oktar'ın 28 Mayıs 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

A9 TV, 28 Mayıs 2017

 

(Manisa dün 5.1 büyüklüğündeki depremle sallanmıştı. Bugün yine Manisa’da öğleden sonra 4.9 büyüklüğünde bir deprem daha meydana geldi. Manisa’da gün boyu artçı depremler devam etti.)

Olabilir, artçı makul. Gittikçe azalarak yine ara ara 3 şiddetinde olur, 2 şiddetinde de olabilir. Bir yıl falan da devam edebilir. Allah’ı hatırlatıyor. Cenab-ı Allah yerin altını zaten magmayla doldurmuş, insanlar gafletten uyansın diye hepimize herkese bir uyarı. Eğer vefat eden olursa şehit hükmündedir, yaralanırsa gazi hükmünde olur. Gökyüzünde akıl almaz bir süratle gidiyoruz. Magma dolu bir tas-kap, yuvarlak bir küre, içi magma kaynayan bir küre. İncecik kabuğun üstündeyiz hepimiz. Göktaşları yoğun olarak etrafımızdan geçiyor. Her yer Allah’ın aklıyla dolu, her yer metafizik. Bizi imtihan ediyor, “Kendimize önem veriyor muyuz, bedenimize önem veriyor muyuz, Allah’a ne kadar sevgi duyuyoruz, ne kadar kendimizi Allah’a bırakıyoruz?” Allah bunu bize gösteriyor. Kendimizden geçiyor muyuz yani canımız kıymetli mi yoksa Allah için feda etmiş miyiz? Bu çok önemli. Menfaatimizle çatıştığında Allah’a karşı sevgimizde saygımızda bir gelişme değişme oluyor mu? Nasıl olacak? Bilakis son derece lehte olacak gelişim. Çünkü beden Allah’a ait, geçici verilmiş bir beden. “Kolum ağrıdı” diyor Allah’a darılıyor, “bacağım ağrıdı” diyor Allah’a darılıyor. Kime ait o kol-bacak? Allah’a ait.

 

(Siz geçtiğimiz günlerde evlerde hayvanların boynuna çip takılabileceğini ve bununla bu hayvanların durumunun kontrol edilebileceğini söylemiştiniz. Nitekim Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın meclis gündemine sunacağı tasarıyla pet shoplarda kedi ve köpek satışına yasak getiriliyor. Kedi-köpek gibi hayvanlar ısı ve ışık dengesi olan üretim yerlerinde kalacak. Ayrıca evde bakılan kedi ve köpeğe de pasaport verilecek ve çip takılacak. Bu hayvanlar 15 gün içinde veri tabanına kayıt edilecek. Mikroçiplerin seri numaraları, hayvan sahiplerinin ad ve soyadlarıyla adresleri yer alacak. Evde bakımını yaptığı kedi ve köpeği sokağa atanlara para cezası uygulanacak.)

Para cezası değil sadece, öyle şey olmaz. Olur mu öyle şey? Adam para cezasını verir, öyle olmaz. Hayvana eziyet eden, canını yakan olduğunda TRT’den diğer kanallardan resmi olarak yayınlanması lazım o şahıslar. Gördük ya, köpeği dövüyor hayvanı. Döven hayvan, dövülen hayvan değil de kendisi hayvan yani yapan hayvan. Şimdi bu orada görünmüyor görüntüsü. Öyle olmaz biz bunu göreceğiz. Bir kere insanlığın korunması açısından da bilinmesi gerekir. Köpeği adam arabaya bağlıyor koşturuyor hayvanı otuz kilometre. Hayvanın bütün ayakları yara oluyor kanıyor yani. Şimdi biz bu adamı bilmeyeceğiz ve bu adamla beraber yaşayacağız. Kahveye gittiğimizde oturacak yanımıza adam. Yahut adam bakkal sahibiyse peynir verecek alacağız falan. Adam manyak, alenen manyak nasıl bilmeyiz biz manyağı? Manyağı bilmek durumundayız biz tanıyacağız.

 

(Sayın Erdoğan, gençlerin yetişmesinde müfredatın önemine dikkat çekti. “Dilimizden tarihimize kadar pek çok alanda ecdadımıza ve kültürümüze duyulan husumetin ürünü bir yaklaşımla hazırlanmış olan müfredatlar daha yeni yeni değişiyor. Hala en etkin yerlerde ülkesine ve milletine yabancı zihniyetli kişilerin bulunduğunu biliyorum. Dün hedefimiz bir avuç birikimli nesil yetiştirmekti, bugün ise hedeflerimiz çok çok farklıdır. Elimizde böyle bir imkan varken hala pek çok yeri boş bırakıyor olmamız aklın kabul edebileceği bir durum değildir” dedi.)

Tayyip Hocam haklı. Gönlü de rahat olsun. Millet çok önemlidir millet. En az yüzde 70 biz onu destekliyoruz. Oraya buraya bu adamların sakat takımı biliyoruz sızdılar ve arsızca ve hayasızca da eylemlerine devam ediyorlar, göstererek yapıyorlar. Hükümet de yavaş yavaş hamlelerle bundan kurtulmaya gayret ediyor. Hiçbir şey yapamaz bunlar. Zaten gözümüzün önündeler çok dikkatlice bakıyoruz. Öksürmeleri bile gözümüzün önünde. Yavaş yavaş temizliğe devam. Ve Tayyip Hocam’a da desteğe devam. Yalnız desteğin daha yüksek olması lazım. AK Parti’ye destek demiyorum, Tayyip Hoca’ya desteğin daha yüksek olması lazım. Bunun için aydınların, aklı başında insanların sürekli teşvik edici güzel konuşmalar yapmaları gerekiyor.

 

(“Kızların büyük bir bölümü neden asabi davranıyor?”sorusuna cevap)

Kızları erkekler, amcası, dayısı -bazı yerlerde bazı kişiler için söylüyorum- akrabaları şunu bunu falan o kadar eziyorlar ki o çocuklar da ona karşı direnç geliştiriyor. Ve karakter erozyonu başlıyor bu sefer. Mesela dalga geçiliyorsa o dalga geçilmeye karşı ne yapacağını öğreniyor. Küfrediyorlarsa küfre karşı nasıl tavır koyacağını öğreniyor. Yahut biri garip bir yüz ifadesi gösteriyorsa ona karşı ne yapacağını öğreniyor dolayısıyla o bir nevi terminatör gibi oluyor. Böyle gergin sinirli asabi, her türlü garip ve çirkin tavrı yapmaya hazır. Çok özür dilerim de halk arasında tabiri caizse belirtildiği gibi kaşar oluyor. Yani üç-dört kere kaşardan geçmiş oluyor. Gayet sakin mesela bir delikanlıyla, -kahve içmeye çağırıyorlar genellikle klasik yöntemleri o- kahve içmeye gidiyor. Ama kız genellikle onu elinde böyle -çok özür dilerim de bazı insanlar için diyorum bazı kişiler- maymun gibi oynatacağından emin oluyor. Zeki oluyor kızlar genellikle, çok akıllı ve yaman oluyorlar. Erkekler de kompleksli ve bazen zayıf oluyorlar çocuksu ve güçsüz oluyorlar. Onu böyle parmağına takıp oynatıyor. Onun zaaflarını görüyor, o zaaflarından ona yaklaşıyor, ezim ezim eziyor. O da sinirleniyor karşı atağa geçiyor. Bu sefer küfürleşme başlıyor. O ona hakaret ediyor, o ona hakaret ediyor. Barışıyorlar yine küfrediyorlar birbirlerine. Karşılıklı güvensizlik had safhada oluyor. Telefonda kız ona soruyor “sen şu an neredesin?” diyor. Yani “Fuhuş mu yapıyorsun?” gibi soruyor daha Türkçesi. Erkek de onu aradığında “Sen de şu an fuhuş mu yapıyorsun?” tarzında soru soruyor. Yani aslı Türkçesi bu. Dolayısıyla erkekler kadınlardan bir kısmı nefret ediyor. Bir kere kızların çekici ve cazibeli olmasını suç olarak gösteriyor toplumun büyük bir kesimi. Kızlardan bir kere erkeklerin birçoğu soğuyor. Çünkü bakımlı, temiz ve kadınsı olmak bir yana, erkeksi, kaba, sert ve duygusuz olmak durumunda olduğuna inanıyor genç kızlar. Yani sevgisiz bir dünya onlara sunuluyor. Dolayısıyla erkekler de bunlarla karşılaştıklarında gardlı geliyorlar zaten yani nefret ruhuyla geliyorlar. Ve şiddetli bir kavga ve nefret ruhu hemen kendini gösteriyor. Bunun sonucunda da gençlerin arasında homoseksüel acayip yaygınlaştı. Kendi aralarında daha rahat anlaşıyorlar ama homoseksüel olarak. Bu şeytanın bir oyunu. Ve toplumda bu bela gittikçe katlanarak gelişmeye devam ediyor birçok yerde.

 

İsrail Filistin Meselesinde Toprak Sorunu Değil Sevgisizlik Sorunu Var

Oradaki konu, Filistin’de gençler arasında sevgi yok, çok nadir. Merhamet, şefkat, Allah korkusu, Allah sevgisi zannedildiği gibi değil Filistin’de. Yani dindar bir topluluk değil. Komünist yetiştirdiler onları. Daha yeni yeni İsrail ile rekabetten kaynaklanan bir dindar çizgi görülüyor, o da zahirde. Gerçek dindarlıkta yani derin Allah sevgisinde, derin Allah korkusunda; derin şefkat, derin sevgi, aşk ve tutku olur. Gençlere bakıyoruz çok saldırgan, sert ve acımasızlar. İsrail’de Tevrat’a göre de eğitildikleri için bir de İsrail devletinin yapısından da kaynaklanıyor. Onlar da tabii sertliğe sertlikle karşılık veriyorlar. Şimdi orada yapılacak şey ne? Sadece Allah korkusunun, Allah sevgisinin yaşandığı bir toplum meydana getirmek. Yani İsrail’in gençlerini dindar yapmak, Filistin’in gençlerini dindar yapmak ve bunları kardeş yapmak. Bunun dışında hiçbir yol yok. Allah korkusu, Allah sevgisinin dışında İsrail’in hiçbir kurtuluşu olmaz. Sürekli azap ve acı devam eder.

 

(“Türkiye’de bazı insanlarda neden yabancı hayranlığı var?” sorusuna cevap)

Yabancı hayranlığının nedeni, yabancıların temiz olması, kaliteli olması. Sanattan, estetikten anlaması, müzikten zevk almaları, heykelden zevk almaları, merhametli olmaları, makul olmaları, Allah’tan korkmaları, Allah’ı sevmeleri. Klas ve kaliteli bir görünümde olmaları o yüzden yabancı hayranlığı oluyor. Haklılar yani o yönden. Hayran olmakta bir beis yok. Karşısındaki adam eğer kaliteli olursa diğer kişiler, onlara da hayran olur. Kaliteye hayran olmuş oluyor. Ama tabii biraz da kompleks meydana gelmiş oluyor, aşağılık kompleksi meydana geliyor bazı bölümler, bazı gruplar, bazı bölgeler bu kompleksi körüklüyor. Ona uygun bir ortam oluyor. Kalitenin artışı, Allah korkusunun, Allah sevgisinin artışı, kaliteli dindarlık anlayışı o konuyu makul hale getirir, daha tutarlı hale getirir. İyi insana özenmekte de bir mahsur yok. İyiyse, saygı duyulacak değerli bir insana değer veriyorsa bir insan güzel. Ama çevresindeki insanların hiçbirine değer vermeyip, sadece yabancılara değer veriyorsa bir felaket var demektir. Bunun kökenine inip gerekli tedbirleri almak lazım.

 

Eczanelerde İlaç Eksikliği Olduğunda 155 Gibi Bir Sabit Hat Olsun

155 gibi telefon numarası olması lazım sağlıkla ilgili konularda acil bildirilmesi için. Mesela eczanelerde öyle bir göz ilacının bulunmaması çok vahim. Oraya bildirilip hemen çözüp sağlanabilir. Öyle bir yol bulunsun. Tıkanan, sağlık konularında tıkanan konularda 155 gibi acil aranan bir telefon ve hemen çözüm. Çünkü bu ilaç muhtemelen depolarında falan hepsinde vardır. Sadece bir tıkanma ve bir sorun oluşmuştur. Oradan kolayca intikal olup netice alınabilir.

 

Gülen Örgütü Ve Benzeri Yapılara Karşı Milletçe Birbirimizi Sevmek Dışında Bir Çözüm Yok

Tayyip Hocam iyi niyetli bir delikanlı, iyi niyetli bir insan. Bütün gücüyle destekledi Fethullah Gülen örgütünü yani yapılanmasını. Aklının ucundan geçmedi böyle bir şey yapacakları. Bayağı güvendi. Secde eden, namaz kılan, mazlum, yere bakan, terbiyeli insanlar zannediyordu. Şok oldu çok hayret etti. Tabii ki böyle bir bela harika bir mucize çok şaşırtıcı ahir zamanın bir özelliği. Mehdiyet öncesi bir deccal atağı, büyük bir deccal atağı. Ve Mehdiyet görünümünde bir deccal atağı bak çok manidar. Zaten deccal öyle çıkıyor. “Önce bir mürşit konumunda çıkar” diyor. Mürşit yani çok iyi bir insan görünümünde. Sonra peygamberlik iddia eder diyor sonra da Allahlık iddia eder diyor. Örgüt yapılanmasına baktığımızda bunu görüyoruz. İngiliz derin devleti buna göre bir plan çizmiş. Biz ne yapacağız? Bir millet olarak birbirimizi seveceğiz, partiler olarak birbirimizi seveceğiz MHP, AK Parti, CHP dost olacağız. Birbirimizi çok sıkı kollayacağız. Ve İngiliz derin devletinin hiçbir sızma girişimine müsaade etmeyeceğiz. Sabırla, akılcı bir politika izleyeceğiz başka çözüm yok.

 

AVM'lerde Ve Bir Çok Yerde Mescitlerin Geniş Ve Çok Klas Olması Gerek

İşin ilginç yanı mescitleri hem küçük yapıyorlar hem bakımsız, hem kirli. Kardeşim koskoca AVM’sin insaf et herhangi bir mağaza bile hükümet gibi oluyor gayet geniş ferah tertemiz oluyor. Bir tane mağazanı ayıramıyor musun? Bir mağazanı ayıracaksın, ufacık daracık bir yer yapıyor. Basık alt katta bodrumda. Zoruna ne oluyor? Niye böyle olması gerekiyor? Ortadoğu’da böyle bir ruh vardır yani camilerin, mescitlerin o kadar temiz olmasına gerek yok kafasında olurlar. Halılar kirli olur, ortam kirli olur. Özellikle abdest alınan yerler çamur içinde olur, alışmış adamlar. Onun bir devamı gibi görünüyor. En temiz olacak yer mescit olması lazım. Mesela ünlü bir AVM var gittiğimiz onun birinci katında, zemin katında gidip aramayacağız, birinci katında bir mağazayı verirsin. Gıcır gıcır tertemiz çok klas bir ortam olur insanlar orada namazını kılar. Doğru söylüyor kardeşimiz. Bunun bir kanunla da belirlenmesi mimari proje aşamasında bunun bir şart olarak öne sürülmesi gerekiyor bence. Nasıl garaj şartı var şu şartı var bu şartı varsa bu konu da bir şart olarak belirtilmesi lazım.

 

Eğitim Sisteminin, Şefkatin Dostluğun Ana Felsefe Olduğunu Öğreten Bir Sistem Olması Lazım

Eğitim sistemi şefkatin, sevginin, dostluğun, kardeşliğin ana felsefe olduğu bir eğitim olması lazım. Çocuk hadi mühendis oluyor ama sevgi yoksa çocuğun mühendis olmasının ne faydası var bize? Doktor oluyorsa sevgi yoksa doktor olsa ne olur olmasa ne olur? Devletin ana politikası, eğitimin ana politikası sevgiyi amaçlaması lazım. Dev amaç, ana amaç sevgi olması lazım. Dolayısıyla sevgiye uygun zeminde çocuklar eğitilmesi lazım. Stres olmadan, gerilim olmadan, güzel binalarda, ferah rahat yerlerde ve onları eğlendirerek, onların mutluluğuna katkıda bulunarak, sinemayla, tiyatroyla bu tip görsel sergilerle çocukların eğitilmesi gerekir. Ama bu dönemde olur mu? Zor tabii. Hepsini Tayyip Hoca’ya git yap dersek olmaz. Benim kanaatim Mehdiyet devrinin güzelliği bunlar. Bunların hepsine kavuşacağız inşaAllah.

 

Kaliteli Bir İnsan Övüldüğünde Şımarmaz.

Kaliteli bir insan övüldüğünde kesinlikle şımarmaz. Ama insanların epey bir bölümü deli oluyor yani dengesiz oluyor. Normal halim selimken övüldüğünde bambaşka bir varlık oluyor. Karakteri değişiyor, ahlakı değişiyor, saldırgan, ters, huysuz, aksileşen bir karakter gösteriyor. Ama eğer biri onu eziyorsa, aşağılıyorsa, adam yerine koymuyorsa da baş eğici adeta köle gibi içine kapalı garip bir insan oluyor. Kaliteli bir insan övüldüğünde sadece karşısındaki o insana sevgisi artar. Ve asla da şımarmaz haddini bilir. Normal bir insanın ne yapacağı bellidir. Şımarması bir akıl bozukluğu aslında bu yani tıp kitaplarında bütün akıl hastalıkları geçmez. Mesela şizofreni geçer, paranoyak şizofreni geçer birçok hastalık cinsi geçer ama böyle adı konmamış elli-yüz çeşit akıl hastalığı vardır. Mesela bir insan övüldüğünde, bir insanı övdüğünde adamın şımarıp kontrolden çıkması bir akıl hastalığıdır. Bir delilik çeşidi. Ama tıp kitaplarına baktığında bunu bulamazsın. Tıbbın bu konuda da yelpazeyi genişletmesi bunları da akıl hastalığı grubuna alarak veyahut sağlıksız ruh hali grubuna alarak bunları da irdelemesi, analiz etmesi, sebeplerine inmesi insanlara bir nebze de olsa faydalı olabilir.

 

Genel Kültür İnsana Yakışır. Ancak Bazıları Çok Kitap Okumakla Arif Olmuyor.

Entel gençler oluyor çok kitap okuyorlar hatta gözleri miyop oluyor kitap okumaktan falan ama hikmetli bir insan olmuyor. Arif insan olmuyor. Derin düşünen bir insan olmuyor. Bilgisayar gibi her şeyi biliyor -bazıları için diyorum- ama çok da dengesiz olabiliyor. O bilgiye dayalı psikolojik bozuklukları da gelişebiliyor bazen. Çok görüyorsunuzdur acayip bilgili ama içine kapalı asosyal garip bir insan olabiliyor. Ama genel kültür her zaman için insana yakışır. Yüzünü güzelleştirir, üslubunu güzelleştirir, konuşma üslubu, akıcılığı artar. İrticalen de güzel konuşur kültürlü insanlar.

 

Müminin Sevgisi Ve Aşkı Hiçbir Zaman Acı Olmaz, Aşk Acısı Diye Bir Konu Olmaz

Allah’ı seviyorsan Allah aşkı sonsuz olduğu için acı değil de o sevinç mutluluk sonsuza kadar devam eder. Şöyle olabilir bir insanı mesela bir delikanlı bir kadını Allah için değil de bir müstakil varlık olarak adeta putlaştırarak şirk düşüncesi içerisinde kendinden oluşmuş bir insan olarak düşünüp ona bağlanır. Onu kafasında yüceltir. Allah ceza olarak onu putlaştırdığı için o insanı ona aksi hale getirir. Onun kalbindeki sevgiyi saygıyı da alır kaldırır. Ve o kişiyi o ezmeye başlar. Yani put olduğu için putlaştırdığı için o put onun aleyhine döner. Çünkü Allah’ın kontrolündedir, put olarak gördüğü de Allah’ın kontrolündedir. Allah onun aleyhine çevirir. Allah Kendisine çevirmek için bunu yapar. Dolayısıyla o Allah’a tam dönerse o putun acısı olmaz. Putlaştırdığı varlık eğer imanla, hidayetle süslenirse put olmaktan çıkar sevgisi makul hale gelir. Ve dolayısıyla o şahsın putlaştırılmaması put haline gelmemesi lazım. Put insanı boğar zaten. Putun özelliği ezici ve boğucu olmasıdır. Put insana mutluluk getirmez. Hiçbir put insana mutluluk getirmemiştir. Putlaştırılan her insan belaya dönüşür. Dolayısıyla acı çekmesi de putun verdiği ezadır. Put vesilesiyle Allah eza verir. Eğer hidayetle, imanla o işe yaklaşırsan, o kişiye yaklaşırsan o kişi bir anda nurlanır canlanır, Allah’ın nurunu taşıyan bir varlık olarak ona pozitif olarak ona geri döner. Yoksa o acı devam edecektir.

 

Kitap Okumanın Bir Kurtuluş Olması İçin Kitaplarda Akılcı Anlatım, Allah Sevgisi, İman Hakikatleri Ve Kuran Mucizeleri Olmalıdır

Kitaplar bir kere, pahalı biraz halk için. İki lira, üç lira bile halk için çok önemli oluyor. İkincisi, çok çalıştırılıyor insanlar. Yani medeni ülkelerde insanlar çok fazla çalışmaz. Mesela İngiltere'de, orada burada falan 11:00'den 15:00'e kadar çalışıyor insanlar. Ama Hindistan'da falan sabah 6:00'dan akşam 21:00'a kadar, 22:00'a kadar çalıştırılır. O duruma göre değişiyor. O arada da insanların kitap okuması diye bir konu olmuyor. Çılgıncasına çalışması gerekiyor. Eve gidince de çalışıyor; orayı burayı siliyor süpürüyor, yemek yapıyor. Çok az uyumaya vakit bulabiliyorlar. Yani nefes almaz bir koşuşturma oluyor. Dolayısıyla deccaliyet, insanları ezerken onların kitaba ulaşmasını da engelleyecek tedbiri dolaylı yoldan almış oluyor. Çünkü kitapla aydınlanabileceğini biliyor. Ama ne olur ne olmaz diye kitaplara da el atıyor deccaliyet. Onları da Darwinist, materyalist bilgilerle dolduruyor. Dolayısıyla insanlığı kilitlemiş oluyor. Kitap okumanın bir kurtuluş olması için kitaplarda Allah korkusu, Allah sevgisi, iman hakikatleri, Kuran mucizeleri olması gerekir. Bu olmadığında ve akılcı bir anlatım olmadığında yine boğmaya devam eder bu sistem insanları, bir yönüyle ve bazı insanları.

 

Mümin Affederek Sağlıklı Sıhhatli Olur. Affedicilik Yoksa Sevgi Oluşmaz

Af olmazsa insanın sinirleri bozulur. Akıl hastası olur hatta Allah esirgesin. Yalnız kalır hayatta. Bunalıma girer. Normal yaşayamaz. O Kuran'da şifa olan bir husustur. Müminler zaten afla sıhhat buluyorlar. Affederek sıhhatli oluyorlar, sağlıklı oluyorlar. Affederek arkadaş oluyor, bağlantı oluyor. Mesela tutkunun, aşkın, sevginin temel vasıflarından biri affetmektir. Tutku devam etmez yoksa af olmazsa. Aşk olmaz. Delice bir sevgi için diğergam olmak, fedakar olmak ve affedici olmak gerekir. Allah güzel ahlakı hazırlarken güzel ahlaktaki amacın tamamı sevgidir zaten. Sabır, sevgi içindir. Affetmek, sevgi içindir. Cömertlik, sevgi içindir. Hepsi sevgi içindir. Ama en önemlisi Allah'tan korkmaktır.

 

(“Hükümetin yönetim şeklini, ülkenin yarısı bunu istemiyorken nasıl değiştirilebildi?” sorusuna cevap)

Ama başka türlü demokraside bir yol yok. Demokrasinin klasik yöntemi bu. Buna bir çözüm bulunmuş değil halen. Ama planlanırsa bulunabilir. Yani her tarafın görüşüne uygun bir anayasa da yapılabilir. Herkesin kabul edeceği bir anayasa da olabilir. Ama onun da yine referandum kanununda belirtmek lazım. Mesela yüzde yetmişle şu kabul edilebilir, yüzde seksenle şu, yüzde doksanla şu, yarı yarıya olduğunda da yüzde elli birde de şu kabul edilir diye bir madde konulması lazım. O zaman ortalı bir hüküm de verilebilir. Delikanlının dediği, haklı, doğru. Ama onun demokraside kuralının konması gerekiyor. Bunun kuralı konmamış. Boşlukta bırakılmış. Yüzde elli buçuk bile olsa karşı tarafın dediği oluyor. Yüzde kırk dokuz buçuk kaybetmiş oluyor. Halbuki iki tarafın da dediğine uygun bir ortalı hüküm çıkabilir. Bu olmayacak bir şey değil. Ama bunun düşünülmesi, araştırılması ve hayata geçirilmesi gerekiyor.

 

Müslüman Sadece Ramazan Ayında Değil Hayatının Her Anında Dine Tabidir

Çok büyük bir hata var orada. Ramazan ayında Müslüman olunur, ramazan ayında haramlardan çekinilir, ramazan ayında yaptığı ne kadar anormal şey varsa hepsini durdurur, ne kadar iyi şey varsa ramazanda yapar, ramazandan sonra da serbesttir böyle gibi oluyor. Öyle bir şey yok ki biz her gün İslam’ı tebliğ ediyoruz, Kuran’ı anlatıyoruz. Bunun için ramazanı beklemeye gerek yok. Haram varsa da ramazan ayında o haram durur diye de bir şey yok. Adam haram işliyorsa zaten haramı daha önce yapması da haramdır zaten. Ama ramazanda durduruyorsa günahı azalmış olur o kadar. Yoksa ramazandan sonra yine devam ediyorsa bu çok münasebetsiz bir hareket ve çok galiz bir hatadır öyle şey olmaz. Mesela ramazanda müzik olmuyor farz edelim, haramsa hiç yapmaman lazım. Bu ne demek? “Ben” diyor “ramazanda içmem” diyor. Daha önce helal mi? İşte akıllı biri bir şey atıyor ortaya kırk akıllı çıkaramıyor ondan sonra bu gelenek oluyor ve gönlü de çok rahat “Ben” diyor “ramazanda zaten içki içmem” diyor. Kardeşim bir tek ramazanda günaha girmemiş oluyorsun o kadar. Yoksa günaha girmeye devam ediyorsun böyle bir din anlayışı olur mu?



DEVAMINI GÖSTER

Benzer Eserler