Vücudumuzla İlgili 5 İlginç Bilgi

KALP HÜCRELERİ, ANNE KARNINDA 22. GÜNDE ATMAYA BAŞLAR

 İnsan anne  karnında 9 ay geçirir. Başlangıçta gelişmekte olan küçük bir hücre topluluğudur. 22.günde fasulye tanesinden bile küçüktür. Bir anda, bu topluluğun tam orta yerinde küçücük bir hücre, bir emir alır ve aniden atmaya başlar.

SUNUCU -Kalp hücresi başka hiçbir hücrede bulunmayan özel bir yeteneğe sahiptir. Bu yetenek, hücrenin "büzülme ve açılma" hareketi yapabilmesidir ve bu yeteneğe sahip hücrelerden oluşan kalp işte bu yüzden «atar». Hatta bu hücrelerden "tek bir tanesini" dışarı çıkarıp mikroskop altına koyduğunuzda bile, kanla beslediğiniz sürece, atmaya devam edecektir.

AYDINLIK VE KARANLIKTA NASIL GÖRÜYORUZ?

Karanlık bir yere ilk girdiğiniz anda etrafınızdaki eşyaları zor seçebilirsiniz. Bunun sebebi, retinanızın duyarlılığının o an için çok düşük olmasıdır. Fakat 1 dakika gibi kısa bir süre içinde duyarlılık 10 kat artar. Retina daha önce uyarılması için gereken ışık şiddetinin onda biriyle uyarılabilir. 20 dakika sonra duyarlık 6.000 kat artar ve 40 dakika sonra yaklaşık 25.000 kat yükselir. Göz, ışığa duyarlılığını 500.000 ile 1.000.000 kat gibi büyük sayılar arasında değiştirebilir.

Duyarlılık aydınlanma derecesine göre otomatik olarak ayarlanır. Gözlerimiz aydınlık ve karanlığa mükemmel uyum sağlayacak şekilde yaratılmıştır.

AKILLICA FREKANS SEÇİMİ YAPABİLEN KULAKLARIMIZ

Radyo dinlerken, doğru frekansı ayarlamadığınız sürece kaliteli ses işitemezsiniz. Havadaki elektronlar cızırtı dediğimiz sesleri oluşturur. Ayrıca  radyonun aynı anda iki  frekansı birden çalması mümkün değildir. Mutlaka birini seçmeniz gerekir. Tek bir frekansta her zaman tek bir yayın yapılır. İnsan kulağı ise en hassas seslere bile duyarlıdır. Kalabalık bir ortamda çok farklı sayıda ses olsa bile, insan dikkatini bir tanesine vererek onu işitebilir. Veya bir orkestra şefi aynı anda 28 farklı müzik aletinin sesini ayırt edebilir, dilediği sese konsantre olup hatalarını  fark edebilir.

Yapılan ölçümler kulağın, frekansları arasında on binde üçlük fark olan iki sesi ayırt edebildiğini göstermiştir.  Ayrıca havadaki elektronların çıkardığı cızırtılar doğal olarak kulağımız tarafından önlenir ve biz tamamen net, stereo bir ses işitiriz.

 

KENDİNİ YENİLEYEN DİL HÜCRELERİ

Her cihazın belirli bir kullanım ömrü vardır. Cihaz ne kadar zor ve ağır şartlar altında çalışırsa, kullanım süresi de o oranda kısa olacaktır. Dildeki tat hücreleri için de benzer bir durum söz konusudur. Tat hücreleri, vücut sıcaklığının oldukça üstünde veya altındaki gıdalarla, asitli besinlerle her gün muhatap olurlar; bu yönden güç ve çetin bir ortamda çalışan aletlere benzerler. Doğal olarak, tat hücrelerinin zaman içinde algılama yeteneğini kaybetmeleri ve tat duyusunun yok olması beklenebilir. Ama böyle olmaz. Peki neden tat duyusu körelmez ve kaybolmaz? Bunun nedeni tat hücrelerindeki yenilenme mekanizmasıdır. Tat hücreleri ortalama olarak her 10 günde bir değişirler. Yani şu andaki tat hücreleriniz bundan 10 gün öncekilerden tamamen farklıdır. Tat tomurcuğundaki bazal hücreler olgunlaşır ve birkaç saat içinde eski tat hücrelerinizin yerini alırlar.

Sizin farkına varmadığınız bu işlemler o kadar hızlı gerçekleşir ki bazen akşam yemeğinde kullandığınız tat hücreleri kahvaltıdakilerden farklıdır. Bu mükemmel mekanizma sayesinde, tat hücreleriniz her zaman güvenilir ve sağlam bir yapıda kalırlar. Siz de tatları alıştığınız gibi algılamaya, vücudunuz için zararlı olabilecek maddeleri tespit etmeye devam edersiniz.

 

BURUNDAKİ HASSAS ANALİZ MEKANİZMASI

Kokunun kaynağını oluşturan koku molekülleri, değişik şekil ve boyutlardadır ve diğer moleküllere kıyasla daha "küçük"türler. Bahçedeki çiçeklerin etkileyici kokuları, leziz bir yemeğin çekici kokusu veya çürük bir meyvenin itici kokusu farklı moleküllerden oluşur. Burnumuzdaki kimyasal tesis tüm bu molekülleri kolaylıkla teşhis eder. Hatta aynı kimyasal formüle sahip moleküller arasındaki küçük farkları bile anında tanır.

Örneğin, "L-carvone" ile "D-carvone" molekülleri aynı maddenin ayna görüntüleridir. Burnumuz bu moleküllerin arasındaki farkı çok net ayırt eder ve biz birincisini (L) nane, ikincisini ise (D) kimyon olarak algılarız. Ayrıca bizim tek bir koku olarak algıladığımız, aslında çok sayıda farklı molekülün meydana getirdiği bir etkidir. Örnek olarak, beyaz ekmek kokusu yaklaşık 70 değişik koku molekülünden oluşur. Kahvenin kokusunun da en az 150 ayrı kimyasal maddenin birleşiminin sonucu olduğu tahmin edilmektedir.

Burnumuzdaki analiz mekanizması bize hissettirmeden, oldukça küçük oranlardaki bu kimyasal maddeleri tahlil eder. Tüm işlemler, koklamamız ile "kahve kokuyor" yargısına varmamız arasındaki bir saniyeden çok daha kısa sürede olup biter.

 

 



DEVAMINI GÖSTER